28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B EVET / HAYIR OKTAY AKBAL ‘Sol Ayağa Kalk ve Yürü!..’ PENCERE Aleviliğin Özgünlüğü ve Özelliği... “Osmanlı padişahı Sünnilerin halifeliğini be- nimsedikten sonra, Aleviler, Şeyhülislam fetva- larıyla ‘Katl-i vacip Kızılbaşlar’ olarak nitelendi- rildiler; köylerde ve dağlarda içe kapalı bir gizemli yaşamı sürdürmek zorunda kaldılar... Mülkünde yaşayan Hıristiyanlara hoşgörüyle ba- kan Osmanlı, Aleviye horgörüyle baktı... Bir Mustafa Kemal çıkıncaya dek devlet dü- zeni Aleviyi dışladı..” Yukardaki satırlar “Enel Hakk’ın Hakkı” adlı ki- tabımın (Cumhuriyet Yayınları) önsözündendir... Enel hakk ne demek?.. Bu soruya yanıt vermeden bugün içinde ya- şadığımız açmaz yanıtsız bilmeceye dönüşür; Ba- tı uygarlığında yaşanan laikliğin Anadolu’da na- sıl devletin temel ilkesine dönüştüğüne akıl er- diremeyiz... Yunus Emre ne demiş: “Yaratılanı hoşgör.. Yaratandan ötürü.” Yaratanla yaratılanın birliği, özdeşliği, tümlüğü, bütünlüğü, ayniyeti; insanın tanrılaşması, Tanrı’nın insanlaşmasındaki felsefenin özü yaşadığımız top- rakların bereketidir, özgünlüğüdür, özelliğidir... Bektaşi’ye sormuşlar: - Erenler tütün haram mı, helal mi? Bektaşi: - Helalse içiyorum, demiş, haramsa yakıyorum... Nüktenin diyalektiği Heraklites’in felsefesindeki özü vurguluyor; evrensel akışkanlıkta ayrı gayrı sanılanların birlik ve ayniyetle bütünleştikleri gerçeğini dile getiriyor... Aleviliğin evrensel içeriği, üç büyük dinden fark- lı bir tanrısal inanç yaklaşımını benimser... Alevilik Orta Asya’da Ahmet Yesevi’den Or- tadoğu’da Hazreti Ali’ye dek Müslümanlık ikli- minde boy atmıştır; Anadolu’da Hacı Bektaş’la toprağa kök salıp Balkanlar’a geçmiştir... Ama, Alevilik Anadolu’dur... Enel hakk temel ilkesiyle üç büyük dinden fark- lı bir felsefeye dayanan Alevilik, 1.5 milyarlık İs- lam dünyasında gerçekleşemeyen laikliğin Ana- dolu’da benimsenmesi gibi bir mucizeye temel dayanak oluşturmuştur. Amerika’nın BOP’u kapsamında “Ilımlı İslam Devleti Modeli”ni Anadolu’ya uygulamakla görevli AKP iktidarının Aleviliğe el atmaya çalışması ne anlama geliyor?.. AKP iktidarı Sünni-Nakşi... Atatürk’ün laik Cumhuriyeti’ni Nakşiliğe kur- ban etmek için Aleviliği kullanmak kurnazlığına pesss... Yunus der ki: “Şeriat oğlanları Nice yol keser bana Hakikat denizinde Bahri oldum yüzerim.” “Şeriat oğlanları” şimdi Alevilerin yollarını kes- mek için ellerinden geleni yapacaklardır... Ne demeli bu şeriat oğlanlarına?.. - Bre oğlanlar!.. Aleviliğe hizmet etmek isti- yorsanız, her şeyden önce İslamcılığı bırakıp la- ik ve Cumhuriyetçi olun!.. Sünni politikacının Alevilere yapacağı en bü- yük hizmet budur. (27 Ocak 2008 tarihli yazısı) İ lhan Selçuk’un sağlõk haberlerini, Ankara’da oturduğum için, ortak dostumuz Naim Kılıç’tan alõyo- rum. Sağlõğõnõn giderek düzelme- si, kuşkusuz, bağõmsõz Türkiye’yi seven herkesi mutlu ediyor. Muzaffer İlhan Erdost, onun için, “Akhilleus’u, her zaman topuğundan vurur” diyor. Bu, bir soruna, her zaman, en doğru çö- zümü bulmak anlamõna gelir. Doğru dü- şünceyi bulmakta hiç şaşõrmaz. İlhan, ta- rihin yinelenmeyeceğini, ama yenile- neceğini çok iyi bilir. Sevgili ve yiğit dostum Naim Kõlõç’tan aldõğõm son habere göre, İlhan, düş- manlarõ çatlatacak dek iyiymiş. Ziyaretçi dostlarõna, durup durup, “Bir Ata- türk’ümüz yok!” diyormuş. Yine, Ak- hilleus’u topuğundan vurmuş. Gerçek- ten, Cumhuriyet, şimdiki değin Ata- türk’e muhtaç olmamõştõ. Kaynağõnda, öldüğü gün, toprağa düşen kõzõl çõnar yaprağõyla birlikte, Anadolu’nun yazgõsõ da sararmõştõ, ama bugünkü dek, onu arar olmamõştõk. Bu, yaşadõğõmõz “gerçek- lik”. Yanõnda olsaydõm, “İlhan, derdim, bırak Atatürk’ü, bir İsmet Paşa’mız, Karaoğlan olduğu günlerin Bülent Ecevit’i bile yok. Ve ‘Yeter! Dur artõk ya kulum’ diyecek tanrımız bile. Ley- la’sını çölde arayan Mecnun gibi- yiz.” Bu sözleri, bir şair duyarlõğõyla söy- lemiyorum, “gerçeklik” kavramõ üze- rine çok düşünmüş bir insan olarak söylüyorum. Lenin, Maksim Gorki’ye yazdõğõ bir mektubunda, “Her felsefe- de, sanırım, bir yazarın yararlanacağı olumlu bir şey vardır, hatta idealist felsefede bile” der. Ben de bu sözleriy- le, Gorki’nin yapõtlarõnõ da düşündüğü- nü sanõrõm. Bu sözde, derin bir gerçek- lik yok, düz ve sağlam mantõğõn vardõ- ğõ sonuç var. İdealist ya da özdekçi (materyalist) ol- sun, felsefe, aynõ sõnõrsõz “gerçeklik”i inceler ve vardõğõ sonuçlarõ açõklar. Kõ- sasõ, her felsefe, vardõğõ sonucu ortaya koymak zorundadõr. İdealist de olsa, ye- ni bir yaklaşõm (bir gerçeği ele alõş yor- damõ), o güne değin ayõrdõna varõlmamõş bir “gerçek”i ya da “gerçeklik”i ay- dõnlatabilir. Gerçeklik, doğanõn, toplumun ve in- sanõn diyalektiği gereği (genel ve özel) sürekli değişir ve dönüşür. Dönüşüme uğrarken, yepyeni gerçeklikleri de ortaya çõkarõr. Bu değişimi ve dönüşümü in- celeyen araştõrmacõ, yani “özne”, o gü- ne değin ayõrdõnda olmadõğõ birçok ye- ni durumu, olguyu ve eğilimi de öğren- miş olur. İlhan, “Bir Atatürk’ümüz yok!” derken, neyi amaçladõğõnõ çok iyi bili- yorum. Yukarõdan beri bir şey söylü- yorum: “Gerçeklik de değişir ve dö- nüşür.” Özne, bu değişimi araştõrõrken, yeni biçimlere varõr. Yeni biçimler, ge- lişmiş gerçekliğin yeni özüdür. Bir baş- ka deyişle, yeni biçimlerin gelişmesi, ger- çekliğin aralõksõz olarak etkin biçimde araştõrõlmasõna bağlõdõr. Bugün, “dönek” dediğimiz birçok Marksçõ arkadaşõmõz, düşmanõmõz durumuna geldiyse, ger- çekliği, etkin biçimde araştõrmadõkla- rõndandõr. Gerçekliğin, geriye doğru da değişebileceğini kavrayabilselerdi, Ata- türk’ün Cumhuriyeti’ne kastetmezlerdi. En azõndan, Atatürk’ün, feodal yapõyõ, çağdaş yaşamõn gereklerine koşut de- ğiştirme çabasõna katkõda bulunmasalar bile, saygõ gösterirlerdi. Davos’ta, põrõl põrõl kadõnlarõn ya- nõnda, ortaçağ görünümünde iki kadõnõn ezikliğini kavrayabilmek bile, Atatürk aramaya yeterlidir. Shakespeare niçin büyüktür bilir misiniz? “Kadın”õ, çağõ- nõn tüm yazarlarõndan daha özgür ola- rak ele aldõğõ için. Aydõn kavramõ, öy- le bir çõrpõda anlatõlacak ve anlaşõlacak sõğ içerikli değildir. Ancak, işçi sõnõfõnõ ve kadõnõ, ileriye doğru gelişen gerçek- lik kavramõ içinde algõlamayan hiç kim- se, aydõn olamaz. Unutmayalõm, gerçeklik dural değil- dir, sürekli değişir ve dönüşür. Tarih yi- nelenemez, ama sürekli yenilenir. Kimi, geriye dönüş eğilimi de gösterir, ama so- nunda ileriye doğru devinir. “Bir Ata- türk’ümüz yok!” Ama, bu “gerçeklik”i, topluma gösteren devrimci bir okçumuz var. Akhilleus’u, yine, topuğundan vur- muş. ‘Bir Atatürk’ümüz Yok!’ Vecihi TİMUROĞLU Aydõn kavramõ, öyle bir çõrpõda anlatõlacak ve anlaşõlacak sõğ içerikli değildir. Ancak, işçi sõnõfõnõ ve kadõnõ, ileriye doğru gelişen gerçeklik kavramõ içinde algõlamayan hiç kimse, aydõn olamaz. Unutmayalõm, gerçeklik dural değildir, sürekli değişir ve dönüşür. SAYFA CUMHURİYET 27 AĞUSTOS 2009 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER “Sol ayağa kalk, yürü...” Jean Daniel böyle bir başlık atmış... Sol ayağa kalk, yürü... Bu, Fransız soluna, bir solcu- nun seslenişidir. Bütün Avrupa’da sol, solmuş, buruşmuş, etkisini yitirmiş ya da yitirmekte!.. Ama sağ, yavaş yavaş sola kayıyor. Dünyayı kasıp kavu- ran kriz bunu çaresiz kıldı. So- lun yıllardır savunduklarının doğ- ruluğunu anladı mı, yoksa baş- ka yolu kalmadı mı? Başta Amerika, sonra Alman- ya, Fransa, ötekiler, koskoca Av- rupa Birliği’nde hep sağcı par- tiler, sağcı liderler var. Ama dünyanın gidişi yine de solun varlığını istiyor, solun kitaplarda, belleklerde yazılan önerilerini aramaya başlıyor... Jean Daniel, ‘Le Nouvelle Ob- servateur’un başyazarıdır. Uzun süredir sol liderlere sesleniyor. Özellikle bir zamanlar başba- kanlık yapmış, sosyalizmin ön- de gelen lideri, sözcüsü olan Michel Rocard’dan bir çıkış bekliyor. Fransız Sosyalist Par- tisi’nin ileri gelen değerli insan- ları var. Ama bir türlü anlaşamı- yorlar, öne çıkanı arkadaki ge- rilere çekiyor, Rocard’lar, Fabi- us’lar, Segolene’ler, Jospin’ler, Straus Kahn’lar, daha ötekiler bir türlü bir araya gelemiyor... Jean Daniel yazıyor: “Solun söyleyecek sözü tükenmiş değil, ama bu sözleri şimdi sağ be- nimsemekte...” Gelelim bizim ülkeye, bizim sola, soldakilere, solda gibi gö- rünenlere, partilere, kişilere, ay- dınlara... Güçlü bir Türkiye İşçi Partisi vardı. Bir de güven veren lideri, Mehmet Ali Aybar. Yanında Sadun Aren, Behice Boran ve daha gençler... Bir yıldız gibi par- ladı 1966 sonrasında, derken Prag’ın Sovyetler’ce işgal edil- me olayı hepsini darmadağın et- ti. Sol kendini toparlayamadı. O kadar ki, önde gelen bir sözcü- sü, Çetin Altan bile, gide gide bambaşka yollara saptı... CHP solda mı, SHP, DSP sol- da mı? Perinçek’in bin bir güç- lükle ayakta tuttuğu İşçi Partisi, irili ufaklı bir iki sol parti daha... Ama yeterli değiller. Seçimlerde yüzde birlerde, ikilerdeler... Oy- sa iktidara AKP gelip oturmuş, ülkeyi, halkı bambaşka yollara götürmekte... Yandaşlarını her açıdan hoş- nut ederek saltanatını sürdürmek yolunda... Orta sağ ise uzun zamandır bomboş! Yeni yeni bir kıpırdanma var. ANAP’ın, Doğru Yol’un, yeni adıyla De- mokrat Parti’nin; Abdüllatif Şe- ner’in kurduğu Türkiye Parti- si’nin geleceği daha belli değil... Bir dağınıklık, bir başıbozukluk içinde ülke yanlış yollara saptı- rılıyor! Nerdeyse Türk olmak, ulusalcı olmak, Atatürk çizgisi- ni sürdürmeye çalışmak suç sayılıyor... İşte Ergenekon’lar, iş- te Silivri zindanlarındakiler; ay- larca, nerdeyse yıllarca acılara itilenler!.. Sol da, sağ da, ortadakiler de nereye sürüklendiğimizi artık anlamalı; sen, ben, o kavgasın- dan kendimizi kurtarmayı bil- meliyiz!.. Jean Daniel’in uyarısını bizler de sık sık yapıyoruz. Bir etkisi oluyor mu, olacak mı? Bu an- lamsız çıkmazdan kurtulmayı başarabilecek miyiz? Türkçeleşmiş Yer Adlarõ Değiştirilemez AKP’nin “Kürt sorunun- da son açılım” olarak ileri sürdüğü Güneydoğu’da Kürtçeye dört düzenleme ara- sõnda, köy adlarõnõn yeniden Kürtçeye dönüştürülmesi ko- nusu da varmõş! Hemen söy- leyelim: Türkçeleşmiş yer adları değiştirilemez! Cum- huriyet döneminde yaklaşõk 12.000 yer adõ Türkçeleştiril- miştir. Atatürk Dibarbekir’i Diyarbakır yaptõ. Elâziz, Elazõğ oldu. Dersim, Tunce- M. Türker ACAROĞLU Emekli Derleme Müdürü li’ye dönüştü. Ağrõ’nõn il merkezi Kara-Kilise Ka- raköse oldu. Kõrk-Kilise, Kırklareli yapõldõ. Yalnõz Trakya’da değil, Ege’de, Batõ Anadolu’da Rumca yer adlarõ değiştirildi: Kir- masti, Mustafakemalpa- şa’ya çevrildi. Bunlarõn “Pontus yöresi” dedikleri Doğu Karadeniz bölgesin- deki Rumca yer adlarõ Türkçeleştirildi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Ermenice, Farsça, Arapça, Kürtçe yer adlarõ (özellik- le köy adlarõ) değiştirildi: Eğin, Kemaliye oldu... Yer adlarõ, bir ülkenin tapusu gi- bidir; hangi dilden gelirse, ülke dili konuşan ulusun malõdõr. Osmanlõ Türkleri, fet- hettikleri topraklarda var olan yer adlarõnõ değiştir- memekle birlikte, söyle- nişlerini kendi hançereleri- ne uygun duruma getir- mişler, ancak yeni kurduk- larõ köy ve kasabalara, o yö- relerdeki dağ, tepe, çay, õr- mak, dere, burun, körfez vs. gibi doğal yerlere Türkçe adlar vermişler, yerel dil- lerden Türkçeye çeviri yap- mamõşlardõr. Oysa, örneğin Bulgarlar, tam tersine Türk- Rus savaşõndan (1877 - 1878) sonra, var olan Türk- çe yer adlarõnõ -anlamlarõ- na kõsmen ya da tümüyle bağlõ kalarak- çoğunlukla Bulgarcaya çevirmişlerdir: 1.000 yõllõk Deliorman adõnõ bile -aynen- Ludo- gorie diye Bulgarcalaştõr- dõlar. Yunanlõlarõn da Türkçe yer adlarõnõ Yunancaya ya aynen -anlamõnõ koruya- rak- çevirdikleri ya da söy- lenişine yakõn çeviri yap- tõklarõ görülmektedir; bir- kaç örnek: Ilõca (Therme), Taşlık (Petrota), Çam (Tsam), Kara-gözlü (Mav- ro-mation) vb. gibi. Dede- ağaç (Aleksandropolis), Yeni-şehir (Larissa), Se- lanik (Thessaloniki) vb. oldu. Yunanlõlar, işgal et- tikleri Türk topraklarõnda- ki yer adlarõnõ hemen de- ğiştirip Yunancalaştõrmõş- lardõ: Sõrplar ve Romenler, hatta Müslüman Arnavutlar bile aynõ şeyi yaptõlar, bu- gün de bu iş sürüp gidiyor. Ama, oralarda hâlâ Türkçe yer adlarõ var! Saddam döneminde Irak’ta, Hafız Esat döne- minde Suriye’de Türkçe yer adlarõ Arapçalaştõrõl- mõştõr. İran’õn Batõ bölge- sindeki Güney Azerbay- can’da -halkõn çoğunluğu Azeri Türkü olduğu halde- Türkçe yer adlarõ Farsçaya çevrilmiştir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear