24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 12 AĞUSTOS 2009 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Açılıma Katılım PENCERE 3’üncü İddianameden Sonra... Ergenekon tertibinin önce dökümünü yap- mak, anlamını ve amacını ortaya çıkarmak için ge- reklidir. Anımsayalım: Ergenekon’da “12 dalga” yaşandı. 1’inci iddianame 2455 sayfa ve 448 ek dos- yanın oluşturduğu 172.000 sayfadan oluşuyor... 2’nci iddianame 1909 sayfa ve 249 ek dos- yanın oluşturduğu 76.000 sayfa daha... 3’üncü iddianame 1454 sayfa ve 185 ek dos- yanın oluşturduğu sayısı belirsiz sayfalardan meydana geliyor... Ergenekon’a özgü bir deyimle davanın “ucu açık”... Ne demek “ucu açık”?.. Ergenekon’da yaşanan “12 dalga”, daha somut deyişle “12 polis harekâtı”nın devamı var demek... Peki, bu ne anlam taşıyor?.. Bir polis devletinde faşist korku düzeni yara- tılıyor, herkes “Sıra bana ne zaman ve nasıl ge- lecek” diye bekliyor... Toplam 5868 sayfalık üç iddianame daha işin başlangıcı... Çünkü davanın “ucu açık”... 3’üncü iddianameden sonra Ergenekon ope- rasyonu artık tartışmaya yer bırakmayacak bi- çimde aydınlandı... İddianamede yazılı “iddialar” daha önce ayar- lanmış, kotarılmış, satın alınmış AKP ve Fethul- lah medyasında haftalarca tefrika ediliyor... Peki, iddianameleri kim hazırlıyor?.. F polisi... Yaklaşık 6000 sayfalık üç iddianamede yöntem aynı... Yalan, dolan, uydurma, iftira ve özel konuş- malarla telefon muhaverelerinde dile gelen gay- ri ciddi ne varsa iddianamelere polis marifetiyle tıkıştırılıyor... Ve bunlar iktidar medyasının propaganda mal- zemesi olarak kullanılıyor... Ergenekon tertibi usta profesyoneller tarafın- dan icat edilmiş bir operasyon... İddianameleri hazırlayanların hukuk, yasa, usul üzerine hiçbir kaygıları yok... Tersine, hukuk, yasa ve usul kanunları belirli bir siyasal amaç için tepe tepe kullanılıyor... İddianameler mahkemede dava konusu olunca yargıçlar da ister istemez tertibin tuzağı- na düşmüş oluyorlar... F polisi ve savcıları, Ergenekon davalarının bir ömür boyu süreceğini ve asla sonuçlanma- yacağını bildiklerinden bu yöntemi cüretle be- nimsemişlerdir... Amaç adaleti yerine getirmek değil, bir siyasal kavgayı polis ve yargı marifetiyle yürütmektir... “Ucu açık” dava yöntemi içerdeki ve dışar- daki usta profesyonellerin harika bir icadıdır... Bu icadın mucidi kimdir?.. AKP’nin gerisinde duran bir güç merkezi mi?.. Fethullahçılar mı?.. CIA mı?.. Amerika’da konuşlanmış ve henüz deşifre edilmemiş yeni bir merkez mi?.. Kim olursa olsun Türkiye’nin güncel şartlarına göre hazırlanmış harika bir operasyon kuvveden fiile geçirilmiştir... Bu operasyonun asıl hedefi nedir, kimdir?.. Elbette TC... Atatürk’ün kurduğu laik cumhuriyet... Ve hiç kuşkunuz olmasın: TSK... Tertip öylesine ustaca hazırlanmış ki aynı us- talıkla göğüslenmezse vereceği zarar çok büyük olacaktır... A dõna ister “Kürt sorunu” ister “Güneydoğu soru- nu” deyiniz, bu konuda son aylarda bir hareket başladõ. Öncelikle önemli bir nok- tayõ açõkça belirtmekte yarar var. Ne ol- du da, Cumhurbaşkanõ’ndan, gazete ya- zarlarõna kadar herkes birdenbire bu so- runun çözümü için seferber oldu? Aslõnda bir “Kürt açılımı”ndan ziya- de Kuzey Irak konusuyla karşõ karşõya- yõz. ABD Irak’tan ayrõlmak zorundadõr. Kendisine 2002’den beri Irak’ta yar- dõmcõ olan Kuzey Irak’taki Barzani ve Talabani liderliğindeki feodal yapõdõr. Ancak görülüyor ki, ABD’nin ayrõlma- sõndan sonra bu yapõ zor durumda kala- cak; güneyden ve batõdan Araplar, do- ğudan İran’õn tehdidi altõnda olacaktõr. Ancak Kuzey Irak’taki bu özerk Kürt oluşumu gerek ABD, gerekse İsrail için yaşamsal önem taşõmaktadõr. Kuzey Irak’taki oluşumun bu iç ve dõş tehditlerden korunmasõ için ona destek ve- recek güçlü bir aktöre gereksinim vardõr... ABD çekilirken istikrarlõ bir Irak bõrak- mak istiyor. Birdenbire ABD’de ortaya atõlan Ku- zey Irak’la Türkiye’nin birleşmesini ko- nu alan raporlar, Barzani’nin geçmişi unu- tarak Türkiye’ye sõcak mesajlar verme- si, Kürt sorununun çözümüne hiçbir dö- nemde olmadõğõ kadar yakõn olunduğu söylemleri işte bu kesişen çõkarlar orta- mõndan doğmuştur. Uzun yõllar ABD ve AB ülkeleri tara- fõndan kullanõlan PKK artõk terk edilmek isteniyor. Bu husus da herkes tarafõndan unutulmayacak bir biçimde not edilme- lidir.Kimi zaman süper gücün çõkarlarõ ile bir ülkenin çõkarlarõ örtüşebilir, doğaldõr ki PKK sorununu çözmek Türkiye için de yararlõdõr. Bu konuda kesişen çõkarlar vardõr, iş- te ABD büyükelçisinin partileri dolaşmasõ ve liderlerle görüşmesini de bu çerçeve- de değerlendirmek gerekir. Burada çok hassas bir çizgi var. AKP iktidarõ, 1980 sonrasõndan bugüne çeyrek asõrdõr süren bu konunun çözümü için dõş güçlerin talimatlarõyla mõ hareket edecek, yoksa iç dinamiklere değer vererek iç uz- laşmaya mõ yönelecektir? Ankara’da Polis Akademisi’nde yandaş basõndan seçilen yazarlarla yapõlan top- lantõlarla arzulanan bir iç uzlaşma sağ- lanamaz. Şimdi konuya akõl süzgecinden ve se- rinkanlõ olarak bakalõm. Ayrımcılık kriterleri Bir ülkede etnik ya da dini bir gruba karşõ ayrõmcõlõk olup olmadõğõnõn bi- limsel göstergesi var mõdõr? Evet, sos- yoloji bilimine göre, ayrõmcõlõk “sosyal hareketlilik” (dikey) (social mobility) ve yatay hareketlilik adõ verilen önemli bir kõstasla ölçülüyor. Yatay hareketlilik, coğrafik hareketli- liğe işaret eder ki, renk, dil, din, etnik far- kõ gözetmeden herhangi bir vatandaşõn ül- ke sõnõrlarõ içinde istediği bölge, kent ve kasabaya gidip yerleşebilmesi özgürlü- ğünü içerir. Türkiye’de böyle bir yatay hareketlilik sorunu ya da yasağõ yoktur. Hatta yapõ- lan bir nüfus hareketlilik araştõrmasõna gö- re Kürtlerin yüzde 40’õ batõ illerinde ya- şamaktadõr (M. Sönmez, Cumhuriyet, 3.8.2009). Buna göre en büyük metropol İstanbul nüfusunun dörtte birini, Adana’nõn yüz- de 22’sini, Mersin’in yüzde 21’ini, Ko- caeli, Yalova, İzmir ve Gaziantep’in yüzde 18’ini Güneydoğu’dan göç eden vatandaşlarõmõz oluşturmaktadõr. Kuşkusuz bunun anlamõ, TC vatanda- şõ olan Kürtler Türkiye’nin herhangi bir bölge ve kentine özgürce gitmekte, ora- da yerleşmekte, iş bulmakta, çalõşmakta, ailesiyle yaşamakta, şirket ve para sahi- bi olmaktadõr. Birçok ülkede gözlenen etnik kimlik- lerin sadece belli bir coğrafyada yaşadõ- ğõ gerçeği (İspanya’da Basklõlar, Fran- sa’da Korsikalõlar gibi) Türkiye için ge- çerli değildir. Türkiye’nin her bölgesi, her ili herke- se açõk ve serbesttir. Dikey hareketlilik Şimdi gelelim dikey sosyal hareketli- liğe. Türk vatandaşõ, hangi kökenden olur- sa olsun, yerel yönetimlerden, il genel meclislerine ve milletvekilliğine kadar öz- gürce seçimlere girmekte, seçme ve se- çilme hakkõnõ kullanmaktadõr. Üniversi- telerde öğretim üyesi olmakta, yargõda ve bürokraside en üst makamlara çõkabil- mektedir. Eğer 1923 yõlõndan bu yana TBMM’nin yapõsõ ciddi bir incelemeden geçirilirse Kürt kökenli vatandaşlarõmõzõn TBMM’de her dönemde kendi sayõsal güçlerinin üzerinde temsil edildikleri görülecektir. İki dönem milletvekilliğim sõrasõnda her partiden Kürt kökenli ar- kadaşlarõmõzla çok yakõn bir çalõşma içinde bulundum. Şurasõ da gerçektir ki, hemen her hükümette Kürt kökenli va- tandaşlarõmõz yer almõşlardõr hatta baş- bakanlõk, içişleri, dõşişleri, sağlõk ve ba- yõndõrlõk bakanlõklarõ gibi önemli ba- kanlõklarda bulunmuşlar ve hiçbir zaman kendilerine bir ayrõmcõlõk yapõlmamõştõr. Moda deyimiyle “Kürt açılımı” deni- Kürt Açõlõmõ - Sosyolojik Kriterler... Alev COŞKUN Bir ülkede etnik ya da dini bir gruba karşõ ayrõmcõlõk olup olmadõğõnõn bilimsel göstergesi var mõdõr? Evet, sosyoloji bilimine göre, ayrõmcõlõk “sosyal hareketlilik” (dikey) (social mobility) ve yatay hareketlilik adõ verilen önemli bir kõstasla ölçülüyor. len politika için, çözüm- ler üretilirken yukarõda değindiğimiz son derece önemli olan bu gerçekler hiçbir biçimde gözden uzak tutulmamalõdõr. As- lõnda Güneydoğu soru- nuna sõnõfsal açõdan bak- mak gerekir. Temel sorun Güneydoğu’da süregelen feodal yapõnõn kendisi- dir. Çözüm önerileri ya- põlõrken Kürt asõllõ kar- deşlerimiz özellikle, 30 yõldõr çekilen acõlarõ, ve- rilen şehitleri unutmama- lõdõr. Kabul edilmesi ola- naksõz olan, ayağõ yere basmayan (bölge mecl- isleri, federal yapõ vs. gi- bi) fantezilere kapõlma- malõdõrlar. Ya da açõkça ve içtenlikle biz ayrõlmak istiyoruz, referandum ya- põlsõn demelidirler. Abdülmelik Fırat’õn dile getirdiği şu husus unutulmamalõ: “Türkiye Cumhuri- yeti’ni Türklerle bir- likte kurmuşken, 5 mil- yon Kürt ve Türk ev- lenmişken niye ayrıla- lım?” Bu gerçeğe şu olgular da ilave edilmelidir: - Kürt kökenli vatan- daşlar İstanbul’da, İz- mir’de, Adana’da, Mer- sin’de iş kurabiliyor, İs- tanbul’da en zengin onlar olabiliyorlarsa durduk yerde ayrõlõk tohumlarõ- nõn yeşermesi doğru mu- dur? - Kürtler her istedikle- ri partiden milletvekili, belediye başkanõ ve ba- kan olabiliyorlarsa ne- den sürekli etnik milli- yetçiliği kaşõyalõm? - Bin yõldõr birlikteli- ğimizi unutup, kimi sü- per güçlerin kendi çõ- karlarõna alet olarak bir- birimize karşõ düşman- lõk tohumlarõnõ neden yeşertelim? - Kürt sorunu evet çö- zülmelidir. Özellikle kül- türel haklar, kabul edil- melidir. Ancak devlet ve ülkenin bütünlüğünü kõs- men bile olsa tahrip ede- cek girişimlere destek verilmemelidir. - Türkiye’yi ileride et- nik nitelikte federatif bir yapõya götürecek her- hangi bir gelişime karşõ çõkõlmalõdõr. Bunlar dõşõndaki her türlü kültürel girişim ve istemler karşõlanmalõdõr. Bin yõldõr birlikte yaşamõş olan Türkler ve Kürtler süper güçlerin çõkarlarõ- na alet olmamalõdõr. ÖYLE anlaşılıyor ki, “Ne pa- hasına olursa olsun, PKK ve yandaşlarıyla uzlaşıp Irak’ın kuzeyini çatışmalı ve tartış- malı bir bölge olmaktan çıka- rın da gözümüz arkada kal- masın” diye uzaklardan gelen bir “rica” üzerine ne menem bir şey olacağı ve nereye varacağı belli olmayan bir açılım kav- ramı ortaya atıldı. Ama bu ri- cada bulunanlar açılım süre- cinin başlatılması ve başkala- rının da buna katılması için ne- yin, nasıl yapılması konusun- da profesyonelce hiçbir teknik bilgi vermemiş ve tavsiyede bulunmamışlar galiba AKP’ye. Oysa, artık neredeyse bir bi- lim dalı olarak öğretilmeye ça- lışılan “halkla ilişkiler” bu konuda yararlı olabilecek birtakım in- celikler belirlemiş durumda. Bunlar göz önünde tutulma- dan davranıldığı için, açılım daha başlangıçta bir büyük fi- yaskoya dönüşebilir ya da ba- şedilmesi zor tepkiler ortaya çı- kabilir. Bir kere, şunu bilmek gere- kirdi: Adına “Kürt” sözcüğü eklenmeseydi etnikliğe bulaş- tırılmamış olarak kısaca “Gü- neydoğu” denebilecek bir böl- gedeki sorunların nasıl çözüle- bileceğine ilişkin bir “yuvarlak masa” toplantısıyla “açılım”ın gerçekten gerekli olup olmadı- ğı, gerekliyse işe nasıl başla- nacağı, Meclis’teki partiler ara- sında bir genel mutabakata bağlanmalıydı. Zira “açılım” sözcüğü, başlı başına, “karşı ta- raf”ın, yani terörü sürdürenlerin lehine bir “ödünler silsilesi” iz- lenimi vermekte ve bu neden- le kamuoyunun büyükçe bir bölümünde kuşku yaratmakta. Hele “açılım” sözcüğüne bir de “demokratik” sıfatı ek- lenmişse. Önce bu kuşkunun dağıtıl- ması ve üzerinde ulusça uzla- şılabilecek çizgilerin belirlen- mesi gerekiyor: Asla ödün ve- rilmeyecek ilkeler nelerdir? Va- rılacak sonuç nasıl olmalıdır? Yoksa, şimdi yapılmak is- tendiği gibi, “açılım” sözcüğü gerisinde bir “açık çek”e destek verilmesi istendiği zaman, bir Kürt partisini bile içeren şimdi- ki düzenin, ister istemez çö- zülme, bölünme, dağılma yö- nünde bir adıma doğru itildiği iz- lenimi verilmiş olmuyor mu? Böyle olunca, MHP’nin “açı- lım”a katılmaktan birkaç fersah uzak durması yanlış mıdır? Daha başlarken bile “siyaset psikolojisi”ne bu kadar ters düşen bir girişimin geçerli so- nuca varması zor olacağa ben- ziyor. Türkçenin sözcük da- ğarcığına kıran mı girmiştir ki, “açılım” gibi ödün vaat eden bir terime mahkûm olunmuştur? Kimin kime niçin şirin görün- meye çalıştığı açıkça belli. Şu günlerde birbiri ardına yaşanan sahneler inanılır gibi değil. Bir yanda terör uğ- runa ölüme sürülenler ile va- tan için şehit düşenlere birlik- te ağlayan beyaz yemenili an- neler, bir yanda ömürlerini yurt savunmasına adamış emekli generalleri silah arka- daşlarına hainlik etmedi diye suçlayan medya densizleri. Bir toplum kavramları bu denli karıştırırcasına şaşkınla- şabilir mi? mumtazsoysal@gmail.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear