24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 12 AĞUSTOS 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Erdoğan-Putin-Berlousconi üçlü- sünün imzaladıkları enerji anlaşmaları ile yeni taahhütler, Samsun-Ceyhan Boru hattı karşılığında nükleer santral gibi yeni tavizler, Çalık Grubu gibi ihya edilen hükümete yakın şirketler döne- mi de yeniden canlandı. Kimse de “Ya- hu şu yenilenebilir enerji yasa tasarısı vardı. Aylardır Meclis’te bekliyor. Ne- den yasalaşmıyor” diye sormuyor. Sahi neden yasalaşamıyor? Tasarının önemli bir kısmını rüzgâr ve güneş enerjisine yapılacak yatırım- ların düzenlenmesi oluşturuyor. Güneş enerjisi dünyada giderek bü- yüyen bir sektör. Dünyada enerji üretimindeki payı 2006 yılında 6.7 cigavat iken 2008 yı- lında 15 cigavata ulaşmış. Avrupa güneş enerjisinde başı çeki- yor. Ardından Japonya ve ABD geliyor. Türkiye, ise güney kıyılarının uzun- luğu nedeniyle İspanya ile birlikte gü- neş enerjisi yönünden büyük bir po- tansiyele sahip. Uluslararası Enerji Ajansı, 2100 yı- lında toplam enerjinin “yenilenebilir enerjiden” üretileceğini ve bunun da yüzde 70’inin güneşten sağlanacağını öngörüyor. Gelişmekte olan ülkeler de bunu çoktan fark etmiş durumda. Hindistan geçen hafta başında enerji planını açıkladı. Önümüzdeki 30 yıl için 19 mil- yar dolar güneş enerjisi üretimi için kul- lanılacak. Bu yıl yalnızca 51 MW (Me- gawatt) olan kurulu güç, 2020 yılında 20 bin MW’ye, 2050’de ise 200 bin MW’ye çıkacak. Hindistan 2020 yılın- da elektrik tüketiminin yüzde 8’ini fo- tovoltaik panellerden sağlayacak. İşin ilginci dünyanın karbondioksit salı- mında dünyanın 4. ülkesi konumun- daki Hindistan’ın bu planı aralık ayın- da Kopenhag’da gerçekleştirilecek Uluslararası İklim Değişikliği Zirve- si’nden birkaç ay önce açıklıyor olma- sı. Plan doğrultusunda güneş enerjisi yatırımlarına ciddi teşviklerin verilme- sinin yanı sıra özellikle büyük binalara güneş enerjisi panelleri kullanma zo- runluluğu da getirilecek. Eğer diğer ko- nutlar güneş enerjisi alternatifini se- çerlerse devlet elde edecekleri enerji- nin fazlasını satın alma taahhütü de ve- recek. Burada şunu da vurgulamak gerekiyor ki Hindistan kullanılacak pa- neller ya da teknolojilerle ülkenin yeni bir ithalat cenneti olmasının da önle- mini şimdiden almış durumda. Tekno- parklar ve araştırma enstitüleri bu ala- na da yoğunlaşacak. Teknoloji geliş- tirme, güneş enerjisi arenasının can damarı olacak. Hindistan’ın tüm bu he- deflerine ulaşmak için şimdiden 100 bin mühendisini bu alanda çalıştırma- ya başladığı belirtiliyor. AslındaolayaTürkiyegözlüğüyleba- karsak, artan talep ve ilerleyen tekno- lojinin güneş enerjisinden elektrik üre- timinideucuzlattığını,TBMM’deonay- lanmayı bekleyen yasa tasarısı geçer- se, yatırımı 7-8 yılda geri ödeyecek gü- neş santralları kurmanın mümkün ol- duğunu söyleyebiliriz. Ancak yasada Hindistan’ın açıkladığı ve burada kısa- ca birkaç tanesini özetlediğimiz mad- delerden eser olmadığını da vurgula- malıyız. Çünkü Hindistan’ın uzun va- deli enerji planı düşünce sistematiği- mizden bütünüyle farklı bir zihinsel ya- pının sonucu. İçinde yeşil enerji ile bir- likte yeni üretim alanlarını, yeni tekno- lojik yapılanmaları da barındırıyor. Peki, acaba biz güneş enerjisi tek- nolojisi geliştiriyor muyuz? Fotovolta- ik panel üretimini yerli yapabiliyor mu- yuz? Yapamıyorsak neden? Bir küçük bilgi notunu da arkadaşım Gila Benmayor’un Hürriyet gazete- sindeki köşesinden aktarayım. Gila, enerji uzmanı bir okurunun “Desertec, Nabucco’dan önemli” diye başlayan bir e-postasını yazısına taşımış: “Münih’te geçen 13 Temmuz tari- hinde Siemens, Deutsche Bank, elek- trik devleri Eon ve RWE tarafından ka- muoyuna duyurulan Desertec Projesi, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun çölle- rinden elde edilecek güneş enerjisinin Avrupa’ya aktarılmasını öngörüyor. Beraberinde aynen Nabucco gibi jeopolitik sayısız anlaşmayı getirecek olan proje 400 milyar Avro tutarında. Aynen Akdeniz Birliği öncülüğünde- ki ‘Akdeniz Güneş Planı’ projesi gibi Desertec Projesi de Türkiye’ye önem- li bir rol biçiyor...” diyor. Peki, bir daha soralım: Türkiye ne- den güneş enerjisine hak ettiği ilgiyi göstermiyor? Güneş Enerjisi Nabucco’dan Önemsiz mi? ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - İmalat sanayiinde kapasi- te kullanõm oranõ temmuz ayõnda geçen yõlõn aynõ ayõna göre 7.7 pu- an, bir önceki aya göre de 0.4 puan azalarak yüzde 72.3 seviye- sinde gerçekleşti. Geçen kasõmda yüzde 72.9 olan ve geçen yõlki oranlarõ yakalaya- mamakla birlikte Şubat 2009’dan iti- baren ufak bir artõş trendi gösteren kapasite kullanõmõ oranõ, haziran ayõnda kamu üretimindeki artõşla son 7 ayõn zirvesine çõkmõştõ. Kapasite kullanõmõnõn temmuz ayõn- da 0.4 puanlõk bir gerilemeyle yine tersine dönüş sinyalleri vermeye başlamasõnõn temel nedeni iç ve dõş pazardaki “talep yetersizliği” oldu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), “İmalat Sanayiinde Eğilimler Tem- muz 2009” verilerini açõkladõ. Ay- lõk İmalat Sanayi Eğilim Anketi’ne cevap veren 4 bin 929 işyerinden der- lenen verilerin analizi ile ortaya şu so- nuçlar çõktõ:  Temmuz ayõnda geçen yõlõn aynõ dönemi ile karşõlaştõrõldõğõnda, imalat sanayi kapasite kullanım oranı devlette yüzde 93.3’ten yüzde 87.8’e, özel sektörde yüzde 78.1’den yüzde 72.1’e geriledi. Bu oran haziran ayõnda devlette yüzde 80.7, özelde yüzde 80.6 olmuştu.  Yõllõk bazda temmuz itibarõyla üç sektör dõşõnda hemen tüm sek- törlerde gerileme gözüküyor; en bü- yük düşüşler yüzde 92.7’den yüzde 74.7’ye inen kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatõnda, yüzde 82.7’den yüzde 72.9’a inen plastik-kauçuk ürünleri imalatõnda, yüzde 82.4’ten yüzde 72.7’ye inen metalik olmayan diğer mineral mad- deler imalatõnda ve yüzde 87’den yüzde 72.5’e inen ana metal sana- yinde izlendi.  Motorlu araçlarda gerileme teşviğe rağmen sürdü. Taşõt araçla- rõ ve karoseri imalatõ geçen yõlki yüz- de 77.1’deki seviyesinden, yüzde 69.2’ye geriledi. Ancak gerileme geçen ayõn altõnda gerçekleşti. Ha- ziran ayõnda taşõt araçlarõ ve karoser imalatõ geçen yõlõn aynõ dönemine göre 19.1 puan düşerek, 70.3’e in- mişti.  Temmuz ayõnda iç (yüzde 53.3) ve dõş pazardaki (yüzde 28.8) talep yetersizliği işyerlerinin tam kapasi- te ile çalõşmamasõnõn en önemli ne- deni oldu. Mali imkânsõzlõklar yüz- de 3.5, yerli mallarda hammadde ye- tersizliği yüzde 3.5, ithal mallarda hammadde yetersizliği yüzde 1.9 ve işçilerle ilgili meseleler yüzde 1.4 oranõ ile diğer nedenler arasõnda sa- yõlõyor.  Temmuz ayõnda bir önceki aya göre yüzde 0.5 artan üretim mikta- rõnõn ağustosta yüzde 1.7 azalacağõ tahmin ediliyor. Temmuz ayõnda binde 1 artan hammadde fiyatlarõnõn ise ağustos ayõnda binde 9 artacağõ beklentisi hâkim. Sanayi üretimine ilişkin ağustos ayõ verileri ile “galiba krizden çõkõş başladõ” diye umutlanan piyasa çevreleri bir gün arayla gelen temmuz ayõnda kapasite kullanõm oranõ verileri ile şoka girdi. YÜZDE 10.2 BÜYÜDÜ Halkbank ilk yarıdahedefe ulaştı Vestel’den 47.8 milyon lira kâr Ekonomi Servisi - Vestel Beyaz Eşya, 2009 yõlõnõn ilk yarõsõnda 47 milyon 791 milyon 537 lira net kar elde etti. Vestel’in Kamuyu Aydõnlatma Platformu’nda (KAP) yer alan mali tablolarõna göre, 2009 yõlõnõn ilk yarõsõnda 47 milyon 791 milyon 537 lira net kâr elde eden şirketin geçen yõlõn aynõ dönemindeki net kârõ 32 milyon 867 bin 912 lira olarak gerçekleşmişti. Ekonomi Servisi - Halkbank 2009’un ilk yarõsõnda net kârõnõ 787 milyon TL’ye yükseltti. Toplam kredilerde 2008 yõlsonuna göre yüzde 10.2 büyüme kaydeden Halkbank, ticari kredilerini yüzde 11, bireysel kredilerini yüzde 7.6 artõrdõ. Aktif büyüklüğü haziran sonu itibariyle yüzde 9 artõşla 55.7 milyar TL’ye ulaşan Halkbank’õn Genel Müdürü Hüseyin Aydın, “Bankamızın 2009’un ilk yarısında elde ettiği rakamlar, yılsonu hedeflerimize ulaşmakta zorlanmayacağımızın açık bir göstergesi. Yılın başından itibaren dünya piyasalarını ve oradaki durumun ülkemiz piyasalarına mevcut ve olası yansımalarını dikkatle izliyoruz” dedi. Halkbank’tan yapõlan yazõlõ açõklamaya göre, bankanõn kredilerinin, toplam aktifler içindeki payõ haziran sonu itibarõyla yüzde 51.2’ye yükseldi. Ticari kredilerdeki artõş oranõ yüzde 11, bireysel kredilerdeki artõş oranõ ise yüzde 7.6 olarak gerçekleşti. Mevduatõn krediye dönüşümünde 2008 yõlsonunda yüzde 64.2 olan dönüşüm oranõ Haziran sonu itibarõyla yüzde 69.6’ya yükseldi. İLK YARI SONUCU Ekonomi Servisi - Türkiye Turizm Yatõrõmcõlarõ Derneği (TYD) Başkanõ Dr. Turgut Gür, 2009 turizm sektörü gelirinde dün itibarõyla yüzde 10 düşüş ol- duğunu belirtti. TYD, 13 yõllõk plan ve hedef- lerini dün “2023’e Doğru Tür- kiye Turizminde Yatırım Hamlesi” konulu basõn toplan- tõsõyla duyurdu. Dünya turizm gelirlerinden 2013’te yüzde 10.7’lik bir pay al- mak için 24 milyar dolarlõk ya- tõrõm yapõlmasõ gerektiğinin al- tõnõ çizen Gür, Türkiye’nin 13 yõl sonra 71 milyon turistle 85 mil- yar dolarlõk bir gelire sahip ola- bileceğini anlattõ. Turizmin kazandõrdõğõ döviz- le, ülkenin en büyük sorunu olan dõş ticaret açõğõnõ çok önemli bir ölçüde kapatarak istihdam sağ- ladõğõnõ hatõrlatan Gür’ün verdiği bilgiye göre, turizmin ülke eko- nomisindeki yeri arttõ. “Turizm sektörü çok para kazansa dünya buraya akar. Yatırımcı, ‘Türkiye’ye gelir- sem param yüzde 3-5 kazanõr, Rusya’da ise yüzde 40 kazanõr’ diyor. Bu yıl Türkiye’de tu- rizmde dün itibarıyla gelirde yüzde 10 düşüş var. İspanya ve Yunanistan’da da yüzde 15’in üzerinde bir daralma var. An- cak bu arada İspanya hükü- meti turizme 1 milyar Avro destek verme kararı aldı. Tu- rizmde bir daralma olduğunu görüyoruz. Yılın sonunda tu- rist sayısındaki daralmanın yüzde 3 veya 5, gelirdeki da- ralmanın yüzde 10’un altında olmasını tahmin ediyoruz” di- yen Gür, turizmin “Özel Önem Taşıyan Sektör” olarak nite- lenmesi gerektiğini dile getirdi. Gür’ün önerileri şöyle: Orta ve uzun vadede düşük faizli yatõrõm kredisi kullanõmõna imkân sağlanmalõ. Kalkõnma Bankasõ’nõn devlet desteğiyle turizm ihtisas bankasõ şekline dönüştürülmesi. Bakanlõkça saptanacak bölgelerde sezonluk çalõşan konaklama tesislerinden sezonu 12 aya uzatarak personelinin istihdamõna devam edenlere istihdam üzerinde vergisel ve SSK yükleri hafifletilsin. Tur operatörlerinin veya havayolu taşõmacõlarõnõn Türkiye’ye getirdikleri turist sayõsõna göre teşvik verilsin. Türkiye’de turist çekecek alanlarõ çeşitlendirmek üzere çalõşmalara başlandõğõ bilgisini veren Gür, özellikle Doğu ve Güneydoğu’da 5 bin yõllõk tarih ile ülkenin bu alanda çok zengin kaynaklarõ olduğunu dile getirdi. Tesislerin Gaziantep, Şanlõurfa ve Mardin’e kaydõrõlacağõnõ anlatan Gür, başta Ankara olmak üzere birkaç yerde golf tesislerinin yapõlacağõ, av ve benzeri alternatif alanlarõn açõlacağõ bilgisini de verdi. Ayrõca sağlõk turizmine ağõrlõk verilecek ve kongre salonlarõ arttõrõlacak. B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK SEZON 12 AYA UZAMALI TESİSLER DOĞUYA KAYACAK EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Dövizdeki Ucuzlamanın Tehlikeleri Dövizin fiyatı temmuz ayının ikinci yarısından başlayarak düşme eğilimine girdi. Genelde yaz ay- larında yoğunlaşan turizm gelirleri ve işçi döviz- lerinden kaynaklanan mevsimsel etkinin ötesin- de, ulusal finans piyasalarında yaşanan bu olgu- nun ne kadar sürdürülebilir ve kalıcı olduğunu bi- lemiyoruz. Ancak söz konusu gelişmenin resmi çevrelerde sürdürülen “krizin Türkiye’yi teğet ge- çeceği” öykülerine bir örnek olarak sunulacağın- dan kuşku yok. Döviz kuru, bilindiği üzere, ulusal paranın (TL’nin) yabancı paralar karşısındaki değişim de- ğerini ifade eder. Kur ucuzlarsa ihracat mallarımız da yabancı paralar cinsinden ucuzlar ve ulusla- rarası mal piyasalarındaki rekabet gücü artar. Ter- si durumda ise yabancı ülkelerden yapılan ithal malların fiyatı Türk Lirası cinsinden ucuzlayaca- ğından, ithalatımız artar ve yerli üretimin rekabet gücü zayıflar. Türkiye 2003 sonrasında ABD Doları’nın Türk Li- rası’na görece enflasyondan arındırılmış reel de- ğerinin neredeyse yarı yarıya ucuzlamış olduğu bir konjonktüre sürüklendi. Söz konusu dönemde Amerikan ekonomisi yılda yaklaşık 500 milyar do- lara ulaşan boyutta bir dış açık (cari işlemler açı- ğı) vermekte idi. ABD bu açığı borç senetleri çı- kartarak ve kredi musluklarını açarak karşıla- maktaydı. Böylece küresel finans piyasalarında bü- yük çaplı bir kredi genişlemesi yaşanırken, kredi maliyetleri gerilemekteydi. Türkiye de bu geniş- leyen kredi pastasından sunduğu yüksek faizler sayesinde nemalandı ve “yüksek faiz – düşük kur” diye adlandırılan bir politikaya itildi. Bu politika neticesinde Türkiye’nin ithalatı çığ gibi büyüdü ve 2007 sonunda cari işlemler açığı ulusal gelirin yüzde 7’sine ulaştı. Dövizin görece ucuzluğu ithalatı teşvik ederken, ulusal sanayile- rin rekabet gücü zayıflatılıyor ve özellikle emek yo- ğun, geleneksel ihracatçı sektörler cezalandırılı- yordu. Dolayısıyla, ucuz kur dengesinin ulusal eko- nomiye olan maliyeti ithalata aşırı bağımlılık ve iş- gücü istihdamının gerilemesi şeklinde ortaya çıktı. Dövizin ucuzluğu ithalatı özendirdikçe Tür- kiye yabancı katma değeri satın alarak istihdamın da görece olarak yavaş genişlemesine yol aç- maktaydı. Böylelikle ulusal ekonominin son derece hızlı bir büyüme sergilediği 2003-2007 arasında işsizlik azaltılamadı ve Türkiye tipik bir “istihdamsız büyüme süreci” yaşadı. Aşağıdaki şekilde 2002’den başlayarak 2008 so- nuna kadar geçen dönemde Türkiye’de yaşanan cari işlemler açığı ve “toplam işsizlik oranları” kar- şılaştırmalı olarak sergilenmekte. Şekilde kutu- cuklar cari açık miktarını milyar ABD Doları ola- rak, düz çizgi ise toplam işsizlik oranını sağ ek- sene görece yüzde orantı olarak vermekte. İki ve- ri arasındaki doğrusal artış çok açık ve net olarak izlenebiliyor. Cari açığın arttığı koşullarda işsizlik oranının da yükselmesi hiç de şaşırtıcı sayılmamalı. Burada ana sorun, cari açığın bu denli yükselmesine olan ka- yıtsızlık ve döviz kurundaki ucuzlamanın aslında işsizlik ve ulusal gelir kayıpları olarak maliyetleri- nin görmezden gelinmesidir. Türkiye 2008’in eylül ayına kadar küresel krizin etkilerinden kendisinin yalıtılacağı inancıyla vakit kaybetmiş idi. 2009’un ilk yarısında gerek sana- yi sektöründe ağır üretim kayıpları, gerekse işsizlik oranındaki sıçramalar itibarıyla Türkiye küresel kriz- den en şiddetli etkilenen ekonomi durumuna sü- rüklendi. Şimdi tekrardan dövizin ucuzladığı bir konjonktüre geri sürüklenmek, Türkiye’nin 2000’li yıllar boyunca uluslararası ekonomik ilişkiler yu- mağında uğradığı tahribatın daha da derinleşmesi ve işsizlik sorununun artık geri dönülmez bir bi- çimde yapısal bir soruna dönüşmesi anlamına ge- lecektir. Türkiye’nin 2000’li yıllarda küresel ekonomide son derece özgün koşullarda elde ettiği ucuz kre- di olanağının maliyeti, işsizlik ve dışa bağımlılık ola- rak karşımıza çıkmaktadır. Krizin göstergelerini “borsanın değeri” ve “dövizin fiyatı” olarak de- ğerlendiren finans dünyasının sanal göstergeleri ile karıştırmanın faturası reel ekonomide çok ağır olarak ödenmektedir. Hedef 85 milyar dolar gelir Ciddi bir yatõrõm hamlesine hazõrlanan turizm yatõrõmcõsõ 13 yõlda 24 milyar dolarlõk bir yatõrõm planlõyor. Yatõrõmõn üçte birini kamunun üstlenmesi isteniyor. 13 yõl sonra dünya turist sayõsõndan 7.6 pay almayõ planlayan sektör, gelirlerden de yüzde 10.7’lik pay hedefliyor. ‘Kriz dibe vurdu’ söylemi 24 saat içinde boş çõktõ. Temmuz ayõ kapasite kullanõm oranõ yeniden düşüş gösterdi Tünelin ucu hâlâ karanlõk Gelirlerinde dün itibarõyla yüzde 10’luk bir düşüş yaşanan turizmde yüzde beşlik bir büyüme bekleniyor Doğrudan yabancı yatırım yüzde 57 azaldı ANKARA (AA) - Uluslararasõ doğrudan yatõrõm sermayesi girişi, Ocak-Haziran döneminde, geçen yõlõn aynõ dönemine göre yüzde 57,1 azaldõ. Geçen yõlõn ilk 6 ayõnda 9 milyar 735 milyon do- lar olan uluslararasõ doğrudan yatõrõm girişi, bu yõl 4 milyar 177 milyon dolara düştü. Hazine Müste- şarlõğõ, Haziran ayõna ilişkin “Uluslararası Doğ- rudan Yatırım” geçici verilerini açõkladõ. Bültene göre, Ocak ayõnda 1 milyar 497 milyon dolar olan uluslararasõ doğrudan yatõrõm girişi, Şubat’ta 302 milyon dolara düştü. Martta 558 mil- yon dolara, nisanda 839 milyon dolara yükselen ser- maye girişi, mayõsta 540 milyon dolara, haziranda 441 milyon dolara geriledi. Yabancõlarõn Türkiye’deki yeni veya mevcut şirketleri ile iştirak ettikleri yerli sermayeli şirket- lerdeki ortaklõk paylarõna ilişkin transferleri içeren sermaye girişi, haziran’da 338 milyon dolar oldu. OCAK-HAZİRAN DÖNEMİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear