Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
12 AĞUSTOS 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr
ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr
Erdoğan-Putin-Berlousconi üçlü-
sünün imzaladıkları enerji anlaşmaları
ile yeni taahhütler, Samsun-Ceyhan
Boru hattı karşılığında nükleer santral
gibi yeni tavizler, Çalık Grubu gibi ihya
edilen hükümete yakın şirketler döne-
mi de yeniden canlandı. Kimse de “Ya-
hu şu yenilenebilir enerji yasa tasarısı
vardı. Aylardır Meclis’te bekliyor. Ne-
den yasalaşmıyor” diye sormuyor.
Sahi neden yasalaşamıyor?
Tasarının önemli bir kısmını rüzgâr
ve güneş enerjisine yapılacak yatırım-
ların düzenlenmesi oluşturuyor.
Güneş enerjisi dünyada giderek bü-
yüyen bir sektör.
Dünyada enerji üretimindeki payı
2006 yılında 6.7 cigavat iken 2008 yı-
lında 15 cigavata ulaşmış.
Avrupa güneş enerjisinde başı çeki-
yor. Ardından Japonya ve ABD geliyor.
Türkiye, ise güney kıyılarının uzun-
luğu nedeniyle İspanya ile birlikte gü-
neş enerjisi yönünden büyük bir po-
tansiyele sahip.
Uluslararası Enerji Ajansı, 2100 yı-
lında toplam enerjinin “yenilenebilir
enerjiden” üretileceğini ve bunun da
yüzde 70’inin güneşten sağlanacağını
öngörüyor.
Gelişmekte olan ülkeler de bunu
çoktan fark etmiş durumda. Hindistan
geçen hafta başında enerji planını
açıkladı. Önümüzdeki 30 yıl için 19 mil-
yar dolar güneş enerjisi üretimi için kul-
lanılacak. Bu yıl yalnızca 51 MW (Me-
gawatt) olan kurulu güç, 2020 yılında
20 bin MW’ye, 2050’de ise 200 bin
MW’ye çıkacak. Hindistan 2020 yılın-
da elektrik tüketiminin yüzde 8’ini fo-
tovoltaik panellerden sağlayacak. İşin
ilginci dünyanın karbondioksit salı-
mında dünyanın 4. ülkesi konumun-
daki Hindistan’ın bu planı aralık ayın-
da Kopenhag’da gerçekleştirilecek
Uluslararası İklim Değişikliği Zirve-
si’nden birkaç ay önce açıklıyor olma-
sı. Plan doğrultusunda güneş enerjisi
yatırımlarına ciddi teşviklerin verilme-
sinin yanı sıra özellikle büyük binalara
güneş enerjisi panelleri kullanma zo-
runluluğu da getirilecek. Eğer diğer ko-
nutlar güneş enerjisi alternatifini se-
çerlerse devlet elde edecekleri enerji-
nin fazlasını satın alma taahhütü de ve-
recek. Burada şunu da vurgulamak
gerekiyor ki Hindistan kullanılacak pa-
neller ya da teknolojilerle ülkenin yeni
bir ithalat cenneti olmasının da önle-
mini şimdiden almış durumda. Tekno-
parklar ve araştırma enstitüleri bu ala-
na da yoğunlaşacak. Teknoloji geliş-
tirme, güneş enerjisi arenasının can
damarı olacak. Hindistan’ın tüm bu he-
deflerine ulaşmak için şimdiden 100
bin mühendisini bu alanda çalıştırma-
ya başladığı belirtiliyor.
AslındaolayaTürkiyegözlüğüyleba-
karsak, artan talep ve ilerleyen tekno-
lojinin güneş enerjisinden elektrik üre-
timinideucuzlattığını,TBMM’deonay-
lanmayı bekleyen yasa tasarısı geçer-
se, yatırımı 7-8 yılda geri ödeyecek gü-
neş santralları kurmanın mümkün ol-
duğunu söyleyebiliriz. Ancak yasada
Hindistan’ın açıkladığı ve burada kısa-
ca birkaç tanesini özetlediğimiz mad-
delerden eser olmadığını da vurgula-
malıyız. Çünkü Hindistan’ın uzun va-
deli enerji planı düşünce sistematiği-
mizden bütünüyle farklı bir zihinsel ya-
pının sonucu. İçinde yeşil enerji ile bir-
likte yeni üretim alanlarını, yeni tekno-
lojik yapılanmaları da barındırıyor.
Peki, acaba biz güneş enerjisi tek-
nolojisi geliştiriyor muyuz? Fotovolta-
ik panel üretimini yerli yapabiliyor mu-
yuz? Yapamıyorsak neden?
Bir küçük bilgi notunu da arkadaşım
Gila Benmayor’un Hürriyet gazete-
sindeki köşesinden aktarayım. Gila,
enerji uzmanı bir okurunun “Desertec,
Nabucco’dan önemli” diye başlayan
bir e-postasını yazısına taşımış:
“Münih’te geçen 13 Temmuz tari-
hinde Siemens, Deutsche Bank, elek-
trik devleri Eon ve RWE tarafından ka-
muoyuna duyurulan Desertec Projesi,
Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun çölle-
rinden elde edilecek güneş enerjisinin
Avrupa’ya aktarılmasını öngörüyor.
Beraberinde aynen Nabucco gibi
jeopolitik sayısız anlaşmayı getirecek
olan proje 400 milyar Avro tutarında.
Aynen Akdeniz Birliği öncülüğünde-
ki ‘Akdeniz Güneş Planı’ projesi gibi
Desertec Projesi de Türkiye’ye önem-
li bir rol biçiyor...” diyor.
Peki, bir daha soralım: Türkiye ne-
den güneş enerjisine hak ettiği ilgiyi
göstermiyor?
Güneş Enerjisi Nabucco’dan Önemsiz mi?
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - İmalat sanayiinde kapasi-
te kullanõm oranõ temmuz ayõnda
geçen yõlõn aynõ ayõna göre 7.7 pu-
an, bir önceki aya göre de 0.4
puan azalarak yüzde 72.3 seviye-
sinde gerçekleşti.
Geçen kasõmda yüzde 72.9 olan
ve geçen yõlki oranlarõ yakalaya-
mamakla birlikte Şubat 2009’dan iti-
baren ufak bir artõş trendi gösteren
kapasite kullanõmõ oranõ, haziran
ayõnda kamu üretimindeki artõşla
son 7 ayõn zirvesine çõkmõştõ.
Kapasite kullanõmõnõn temmuz ayõn-
da 0.4 puanlõk bir gerilemeyle yine
tersine dönüş sinyalleri vermeye
başlamasõnõn temel nedeni iç ve dõş
pazardaki “talep yetersizliği” oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK),
“İmalat Sanayiinde Eğilimler Tem-
muz 2009” verilerini açõkladõ. Ay-
lõk İmalat Sanayi Eğilim Anketi’ne
cevap veren 4 bin 929 işyerinden der-
lenen verilerin analizi ile ortaya şu so-
nuçlar çõktõ:
Temmuz ayõnda geçen yõlõn
aynõ dönemi ile karşõlaştõrõldõğõnda,
imalat sanayi kapasite kullanım
oranı devlette yüzde 93.3’ten
yüzde 87.8’e, özel sektörde
yüzde 78.1’den yüzde 72.1’e
geriledi. Bu oran haziran
ayõnda devlette yüzde 80.7, özelde
yüzde 80.6 olmuştu.
Yõllõk bazda temmuz itibarõyla
üç sektör dõşõnda hemen tüm sek-
törlerde gerileme gözüküyor; en bü-
yük düşüşler yüzde 92.7’den yüzde
74.7’ye inen kok kömürü ve rafine
edilmiş petrol ürünleri imalatõnda,
yüzde 82.7’den yüzde 72.9’a inen
plastik-kauçuk ürünleri imalatõnda,
yüzde 82.4’ten yüzde 72.7’ye inen
metalik olmayan diğer mineral mad-
deler imalatõnda ve yüzde 87’den
yüzde 72.5’e inen ana metal sana-
yinde izlendi.
Motorlu araçlarda gerileme
teşviğe rağmen sürdü. Taşõt araçla-
rõ ve karoseri imalatõ geçen yõlki yüz-
de 77.1’deki seviyesinden, yüzde
69.2’ye geriledi. Ancak gerileme
geçen ayõn altõnda gerçekleşti. Ha-
ziran ayõnda taşõt araçlarõ ve karoser
imalatõ geçen yõlõn aynõ dönemine
göre 19.1 puan düşerek, 70.3’e in-
mişti.
Temmuz ayõnda iç (yüzde 53.3)
ve dõş pazardaki (yüzde 28.8) talep
yetersizliği işyerlerinin tam kapasi-
te ile çalõşmamasõnõn en önemli ne-
deni oldu. Mali imkânsõzlõklar yüz-
de 3.5, yerli mallarda hammadde ye-
tersizliği yüzde 3.5, ithal mallarda
hammadde yetersizliği yüzde 1.9
ve işçilerle ilgili meseleler yüzde 1.4
oranõ ile diğer nedenler arasõnda sa-
yõlõyor.
Temmuz ayõnda bir önceki aya
göre yüzde 0.5 artan üretim mikta-
rõnõn ağustosta yüzde 1.7 azalacağõ
tahmin ediliyor. Temmuz ayõnda
binde 1 artan hammadde fiyatlarõnõn
ise ağustos ayõnda binde 9 artacağõ
beklentisi hâkim.
Sanayi üretimine ilişkin ağustos ayõ verileri ile
“galiba krizden çõkõş başladõ” diye umutlanan piyasa
çevreleri bir gün arayla gelen temmuz ayõnda kapasite
kullanõm oranõ verileri ile şoka girdi.
YÜZDE 10.2 BÜYÜDÜ
Halkbank ilk
yarıdahedefe
ulaştı
Vestel’den 47.8
milyon lira kâr
Ekonomi Servisi - Vestel
Beyaz Eşya, 2009 yõlõnõn ilk
yarõsõnda 47 milyon 791
milyon 537 lira net kar elde
etti.
Vestel’in Kamuyu Aydõnlatma
Platformu’nda (KAP) yer alan
mali tablolarõna göre, 2009
yõlõnõn ilk yarõsõnda 47
milyon 791 milyon 537 lira
net kâr elde eden şirketin
geçen yõlõn aynõ dönemindeki
net kârõ 32 milyon 867 bin
912 lira olarak gerçekleşmişti.
Ekonomi Servisi - Halkbank
2009’un ilk yarõsõnda net kârõnõ
787 milyon TL’ye yükseltti.
Toplam kredilerde 2008
yõlsonuna göre yüzde 10.2
büyüme kaydeden Halkbank,
ticari kredilerini yüzde 11,
bireysel kredilerini yüzde 7.6
artõrdõ.
Aktif büyüklüğü haziran sonu
itibariyle yüzde 9 artõşla 55.7
milyar TL’ye ulaşan Halkbank’õn
Genel Müdürü Hüseyin Aydın,
“Bankamızın 2009’un ilk
yarısında elde ettiği rakamlar,
yılsonu hedeflerimize
ulaşmakta
zorlanmayacağımızın açık bir
göstergesi. Yılın başından
itibaren dünya piyasalarını ve
oradaki durumun ülkemiz
piyasalarına mevcut ve olası
yansımalarını dikkatle
izliyoruz” dedi.
Halkbank’tan yapõlan yazõlõ
açõklamaya göre, bankanõn
kredilerinin, toplam aktifler
içindeki payõ haziran sonu
itibarõyla yüzde 51.2’ye yükseldi.
Ticari kredilerdeki artõş oranõ
yüzde 11, bireysel kredilerdeki
artõş oranõ ise yüzde 7.6 olarak
gerçekleşti. Mevduatõn krediye
dönüşümünde 2008 yõlsonunda
yüzde 64.2 olan dönüşüm oranõ
Haziran sonu itibarõyla yüzde
69.6’ya yükseldi.
İLK YARI SONUCU
Ekonomi Servisi - Türkiye
Turizm Yatõrõmcõlarõ Derneği
(TYD) Başkanõ Dr. Turgut Gür,
2009 turizm sektörü gelirinde
dün itibarõyla yüzde 10 düşüş ol-
duğunu belirtti.
TYD, 13 yõllõk plan ve hedef-
lerini dün “2023’e Doğru Tür-
kiye Turizminde Yatırım
Hamlesi” konulu basõn toplan-
tõsõyla duyurdu.
Dünya turizm gelirlerinden
2013’te yüzde 10.7’lik bir pay al-
mak için 24 milyar dolarlõk ya-
tõrõm yapõlmasõ gerektiğinin al-
tõnõ çizen Gür, Türkiye’nin 13 yõl
sonra 71 milyon turistle 85 mil-
yar dolarlõk bir gelire sahip ola-
bileceğini anlattõ.
Turizmin kazandõrdõğõ döviz-
le, ülkenin en büyük sorunu olan
dõş ticaret açõğõnõ çok önemli bir
ölçüde kapatarak istihdam sağ-
ladõğõnõ hatõrlatan Gür’ün verdiği
bilgiye göre, turizmin ülke eko-
nomisindeki yeri arttõ.
“Turizm sektörü çok para
kazansa dünya buraya akar.
Yatırımcı, ‘Türkiye’ye gelir-
sem param yüzde 3-5 kazanõr,
Rusya’da ise yüzde 40 kazanõr’
diyor. Bu yıl Türkiye’de tu-
rizmde dün itibarıyla gelirde
yüzde 10 düşüş var. İspanya ve
Yunanistan’da da yüzde 15’in
üzerinde bir daralma var. An-
cak bu arada İspanya hükü-
meti turizme 1 milyar Avro
destek verme kararı aldı. Tu-
rizmde bir daralma olduğunu
görüyoruz. Yılın sonunda tu-
rist sayısındaki daralmanın
yüzde 3 veya 5, gelirdeki da-
ralmanın yüzde 10’un altında
olmasını tahmin ediyoruz” di-
yen Gür, turizmin “Özel Önem
Taşıyan Sektör” olarak nite-
lenmesi gerektiğini dile getirdi.
Gür’ün önerileri şöyle: Orta ve uzun
vadede düşük faizli yatõrõm kredisi
kullanõmõna imkân sağlanmalõ.
Kalkõnma Bankasõ’nõn devlet
desteğiyle turizm ihtisas bankasõ
şekline dönüştürülmesi. Bakanlõkça
saptanacak bölgelerde sezonluk çalõşan
konaklama tesislerinden sezonu 12 aya
uzatarak personelinin istihdamõna
devam edenlere istihdam üzerinde
vergisel ve SSK yükleri hafifletilsin.
Tur operatörlerinin veya havayolu
taşõmacõlarõnõn Türkiye’ye getirdikleri
turist sayõsõna göre teşvik verilsin.
Türkiye’de turist çekecek alanlarõ çeşitlendirmek üzere
çalõşmalara başlandõğõ bilgisini veren Gür, özellikle
Doğu ve Güneydoğu’da 5 bin yõllõk tarih ile ülkenin bu
alanda çok zengin kaynaklarõ olduğunu dile
getirdi. Tesislerin Gaziantep, Şanlõurfa ve
Mardin’e kaydõrõlacağõnõ anlatan Gür,
başta Ankara olmak üzere birkaç yerde
golf tesislerinin yapõlacağõ,
av ve benzeri alternatif
alanlarõn açõlacağõ bilgisini
de verdi. Ayrõca
sağlõk turizmine
ağõrlõk verilecek
ve kongre salonlarõ
arttõrõlacak.
B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK
SEZON 12 AYA UZAMALI
TESİSLER DOĞUYA KAYACAK
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
Dövizdeki Ucuzlamanın
Tehlikeleri
Dövizin fiyatı temmuz ayının ikinci yarısından
başlayarak düşme eğilimine girdi. Genelde yaz ay-
larında yoğunlaşan turizm gelirleri ve işçi döviz-
lerinden kaynaklanan mevsimsel etkinin ötesin-
de, ulusal finans piyasalarında yaşanan bu olgu-
nun ne kadar sürdürülebilir ve kalıcı olduğunu bi-
lemiyoruz. Ancak söz konusu gelişmenin resmi
çevrelerde sürdürülen “krizin Türkiye’yi teğet ge-
çeceği” öykülerine bir örnek olarak sunulacağın-
dan kuşku yok.
Döviz kuru, bilindiği üzere, ulusal paranın
(TL’nin) yabancı paralar karşısındaki değişim de-
ğerini ifade eder. Kur ucuzlarsa ihracat mallarımız
da yabancı paralar cinsinden ucuzlar ve ulusla-
rarası mal piyasalarındaki rekabet gücü artar. Ter-
si durumda ise yabancı ülkelerden yapılan ithal
malların fiyatı Türk Lirası cinsinden ucuzlayaca-
ğından, ithalatımız artar ve yerli üretimin rekabet
gücü zayıflar.
Türkiye 2003 sonrasında ABD Doları’nın Türk Li-
rası’na görece enflasyondan arındırılmış reel de-
ğerinin neredeyse yarı yarıya ucuzlamış olduğu bir
konjonktüre sürüklendi. Söz konusu dönemde
Amerikan ekonomisi yılda yaklaşık 500 milyar do-
lara ulaşan boyutta bir dış açık (cari işlemler açı-
ğı) vermekte idi. ABD bu açığı borç senetleri çı-
kartarak ve kredi musluklarını açarak karşıla-
maktaydı. Böylece küresel finans piyasalarında bü-
yük çaplı bir kredi genişlemesi yaşanırken, kredi
maliyetleri gerilemekteydi. Türkiye de bu geniş-
leyen kredi pastasından sunduğu yüksek faizler
sayesinde nemalandı ve “yüksek faiz – düşük kur”
diye adlandırılan bir politikaya itildi.
Bu politika neticesinde Türkiye’nin ithalatı çığ
gibi büyüdü ve 2007 sonunda cari işlemler açığı
ulusal gelirin yüzde 7’sine ulaştı. Dövizin görece
ucuzluğu ithalatı teşvik ederken, ulusal sanayile-
rin rekabet gücü zayıflatılıyor ve özellikle emek yo-
ğun, geleneksel ihracatçı sektörler cezalandırılı-
yordu. Dolayısıyla, ucuz kur dengesinin ulusal eko-
nomiye olan maliyeti ithalata aşırı bağımlılık ve iş-
gücü istihdamının gerilemesi şeklinde ortaya
çıktı. Dövizin ucuzluğu ithalatı özendirdikçe Tür-
kiye yabancı katma değeri satın alarak istihdamın
da görece olarak yavaş genişlemesine yol aç-
maktaydı. Böylelikle ulusal ekonominin son derece
hızlı bir büyüme sergilediği 2003-2007 arasında
işsizlik azaltılamadı ve Türkiye tipik bir “istihdamsız
büyüme süreci” yaşadı.
Aşağıdaki şekilde 2002’den başlayarak 2008 so-
nuna kadar geçen dönemde Türkiye’de yaşanan
cari işlemler açığı ve “toplam işsizlik oranları” kar-
şılaştırmalı olarak sergilenmekte. Şekilde kutu-
cuklar cari açık miktarını milyar ABD Doları ola-
rak, düz çizgi ise toplam işsizlik oranını sağ ek-
sene görece yüzde orantı olarak vermekte. İki ve-
ri arasındaki doğrusal artış çok açık ve net olarak
izlenebiliyor.
Cari açığın arttığı koşullarda işsizlik oranının da
yükselmesi hiç de şaşırtıcı sayılmamalı. Burada ana
sorun, cari açığın bu denli yükselmesine olan ka-
yıtsızlık ve döviz kurundaki ucuzlamanın aslında
işsizlik ve ulusal gelir kayıpları olarak maliyetleri-
nin görmezden gelinmesidir.
Türkiye 2008’in eylül ayına kadar küresel krizin
etkilerinden kendisinin yalıtılacağı inancıyla vakit
kaybetmiş idi. 2009’un ilk yarısında gerek sana-
yi sektöründe ağır üretim kayıpları, gerekse işsizlik
oranındaki sıçramalar itibarıyla Türkiye küresel kriz-
den en şiddetli etkilenen ekonomi durumuna sü-
rüklendi. Şimdi tekrardan dövizin ucuzladığı bir
konjonktüre geri sürüklenmek, Türkiye’nin 2000’li
yıllar boyunca uluslararası ekonomik ilişkiler yu-
mağında uğradığı tahribatın daha da derinleşmesi
ve işsizlik sorununun artık geri dönülmez bir bi-
çimde yapısal bir soruna dönüşmesi anlamına ge-
lecektir.
Türkiye’nin 2000’li yıllarda küresel ekonomide
son derece özgün koşullarda elde ettiği ucuz kre-
di olanağının maliyeti, işsizlik ve dışa bağımlılık ola-
rak karşımıza çıkmaktadır. Krizin göstergelerini
“borsanın değeri” ve “dövizin fiyatı” olarak de-
ğerlendiren finans dünyasının sanal göstergeleri
ile karıştırmanın faturası reel ekonomide çok
ağır olarak ödenmektedir.
Hedef 85 milyar dolar gelir
Ciddi bir yatõrõm hamlesine hazõrlanan turizm yatõrõmcõsõ
13 yõlda 24 milyar dolarlõk bir yatõrõm planlõyor. Yatõrõmõn
üçte birini kamunun üstlenmesi isteniyor. 13 yõl sonra
dünya turist sayõsõndan 7.6 pay almayõ planlayan sektör,
gelirlerden de yüzde 10.7’lik pay hedefliyor.
‘Kriz dibe vurdu’ söylemi 24 saat içinde boş çõktõ. Temmuz ayõ kapasite kullanõm oranõ yeniden düşüş gösterdi
Tünelin ucu hâlâ karanlõk
Gelirlerinde dün itibarõyla yüzde 10’luk bir düşüş yaşanan turizmde yüzde beşlik bir büyüme bekleniyor
Doğrudan yabancı
yatırım yüzde 57 azaldı
ANKARA (AA) - Uluslararasõ doğrudan yatõrõm
sermayesi girişi, Ocak-Haziran döneminde, geçen
yõlõn aynõ dönemine göre yüzde 57,1 azaldõ.
Geçen yõlõn ilk 6 ayõnda 9 milyar 735 milyon do-
lar olan uluslararasõ doğrudan yatõrõm girişi, bu yõl
4 milyar 177 milyon dolara düştü. Hazine Müste-
şarlõğõ, Haziran ayõna ilişkin “Uluslararası Doğ-
rudan Yatırım” geçici verilerini açõkladõ.
Bültene göre, Ocak ayõnda 1 milyar 497 milyon
dolar olan uluslararasõ doğrudan yatõrõm girişi,
Şubat’ta 302 milyon dolara düştü. Martta 558 mil-
yon dolara, nisanda 839 milyon dolara yükselen ser-
maye girişi, mayõsta 540 milyon dolara, haziranda
441 milyon dolara geriledi.
Yabancõlarõn Türkiye’deki yeni veya mevcut
şirketleri ile iştirak ettikleri yerli sermayeli şirket-
lerdeki ortaklõk paylarõna ilişkin transferleri içeren
sermaye girişi, haziran’da 338 milyon dolar oldu.
OCAK-HAZİRAN DÖNEMİ