Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 12 AĞUSTOS 2009 ÇARŞAMBA
16 KÜLTÜR kultur@cumhuriyet.com.tr
CMYB
C M Y B
HAYDAR ERGÜLEN
1
999’un o “Kirli Ağustos”unda önce
güneş tutuldu, sonra Can Yücel son-
suzluğa göçtü, ardõndan da deprem ol-
du. “Şiir bir umutsuzluktur” diyen adam
“Ben haberciyim” demişti bir de “deprem
habercisiyim.” Hangi depremin diye sorma-
yõn, akõl tutulmasõ mõ, fikir unutulmasõ mõ, ney-
se, zaten başlamõştõ, bir daha da geçmedi, gö-
zümüze, kalbimize de karanlõğõn perdesi indi.
Eskiden beri tek tip toplum rüyasõ görenler kõ-
lõk değiştirdi, maske değiştirdi ama tek tip-
leştirme çabalarõ hiç değişmedi. Faşizmin, õrk-
çõlõğõn halklarõ halklara kõrdõrma, aydõnlarõ, ya-
zarlarõ susturma makinesi ise hiç susmadõ. Ga-
zi Mahallesi’nin kurbanlarõnõn kanõ hâlâ ku-
rumadõ, Sõvas’õn külleri gözümüze dolmaya,
kalbimizi yakmaya devam ediyor hâlâ...
Aziz Nesin’i yitirmemizden birkaç yõl son-
ra bir yazõ yazmõştõm: “Çok yalnızız Aziz Bey,
sizin kıymetinizi bilenler, bilmeyenler, size
eskiden ‘Aziz Nesin sen nesin?’ diye bağır-
mayı marifet bilenler, hepimiz çok yalnızız.
Sizin ‘gülmece yazarõ’ oluşunuzda gayri
ciddi bir yan bulup dalga geçen ve ‘aydõn’
olarak nitelenmenize tahammül edemeyen
‘aydõnlarõmõz’ da sizin yokluğunuzu hisse-
diyor olmalılar, hele son yıllarda, hele bu dü-
şünce yoksulluğunda,
bu kavurucu ortam-
da.../... Sahiden ‘Aziz
Nesin sen nesin?’ Doğru
bildiğini hangi ortam-
da hangi koşullarda
olursa olsun seslen-
dirmekten çekinme-
yen ve artık Türki-
ye’de gölgesi bile kal-
mayan cesur bir ay-
dın mı, bu ikiyüzlü
toplumun maskesini
indirmek için dur-
madan yazan ve
Şair, yazar, çevirmen, yergi ve ironi ustasõ Can Yücel’i on yõl önce bugün yitirmiştik
Torunundan dedesine...
Kültür Servisi - Can Yücel’in 16 yaşõndaki
torunu Defne Gier Yücel, okulda verilen ‘aile
büyüklerinden birinin hayatõnõ inceleyip
yazõn’ ödevini, daha sonra bir biyografiye
dönüştürdü ve ortaya bir Can Yücel kitabõ
çõktõ. İş Kültür tarafõndan basõlan “Yazdõğõ
gibi yaşayan ve yaşadõğõnõ yazan” adlõ kitap,
satõşa sunulmayacak. Defne Gier Yücel,
kitabõ için başta Güler Yücel olmak üzere
Güzel ve Su Yücel’den de yardõm alarak
dedesinin hayatõnõ önce dönemlere ayõrmõş.
Can Yücel’in arşivlerini açarak
araştõrdõklarõnõ yine aile fertlerinden dinlediği
pek çok anõ ile birleştirmiş ve her dönemini
bir Can Yücel şiiriyle özetlemiş. Defne Gier
Yücel kitabõ için, “Kitapla beraber Can, Can
olmaktan çõktõ, onun içini gördüm. Bir
labirentin çõkõşõnõ görmek gibiydi bu tecrübe”
diyor. Kitabõn Can Yücel’in torunu için bir de
tarihi bir değeri var. Can Yücel de, Defne
Yücel gibi, 15-16 yaşlarõndayken babasõ
Hasan Âli Yücel, Can Yücel’in yazdõklarõnõ
toparlayõp İş Bankasõ Yayõnlarõ’na gidiyor ve
böylece ilk Can Yücel kitabõ yayõmlanõyor.
Görünen o ki, Defne Gier Yücel de dedesinin
izinden gidiyor.
‘Sözcükler Can Yücel’i Özler’
Kültür Servisi - Tiyatro Simurg, Can
Yücel’in 10. ölüm yõldönümü anõsõna bir
oyun sahneliyor. Yücel’in yapõtlarõndan,
anõlarõndan ve ona dair anekdotlardan yola
çõkõlarak kaleme alõnmõş “Sözcükler Can
Yücel’i Özler” adlõ oyunun ikinci gösterimi,
Kartal Hasan Âli Yücel Kültür Merkezi’nde,
Can Yücel’in toprağa verildiği gün olan 16
Ağustos’ta yapõlacak. Can Yücel’in yaşama
ve sanata bakõşõnõ konu alan oyunu Mehmet
Esatoğlu yazdõ ve yönetti. Oyunda Bilgesu
Ataman ve Mehmet Esatoğlu rol alõyor.
Can Baba anılıyor
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - “Can
Baba” bugün eski Datça’daki evinde ve
mezarõ başõnda düzenlenecek törenle anõlõyor.
Datça’daki Can Evi, her yõl olduğu gibi 12.00
- 18.00 saatleri arasõnda açõk olacak. Saat
19.00’da ise Can Yücel, Can Taşõ denilen
mezarõ başõnda anõlacak. Ayrõca, Edebiyatçõlar
Birliği ile Datça Belediyesi’nin birlikte
düzenlediği ve 12-14 Ağustos günlerini
kapsayan etkinliğin ilk gününde Can Baba
için özel bir anma günü düzenleniyor. “Can
Yücel’i anõyoruz” adlõ söyleşiye
Ataol Behramoğlu, Ahmet Anümen,
Abdullan Nefes ve A. Galip
katõlõyor. Bu kapsamda önceki gün,
Yücel’in adõnõn verildiği ve
büstünün yerleştirildiği
Alsancak’taki sokakta bir tören
gerçekleştirildi. Konak Belediye
Başkanõ Hakan Tartan’õn açõlõş
konuşmasõyla başlayan törende
Ünal Ersözlü, Tuğrul Keskin,
Namõk Kuyumcu ve Haluk Işõk,
Yücel’in şiirlerini seslendirdi.
CanYücelkitaplarıİş
Kültür’de
Kültür Servisi- İş Bankasõ
Kültür Yayõnlarõ, Can Yücel’in
bütün eserlerini yayõmlamaya
başlõyor. 20 Ağustos’ta
yayõmlanacak ilk seri Yücel’in
‘Yazma’, ‘Sevgi Duvarõ’ ve
‘Bir Siyasinin Şiirleri’
kitaplarõndan oluşuyor. ‘Yazma’ kitabõna
Can Yücel’in kendi sesinden, okuduğu
şiirleri içeren bir de CD eşlik edecek.
Kitaplarõn içinde Yücel’in el yazõsõ şiirleri ve
yayõmlanmamõş fotoğraflarõ da yer alacak.
Ayrõca serinin ileride yayõmlanacak kitaplarõ
arasõnda Can Yücel’in hiç yayõmlanmamõş
şiirleri de yer alacak.
SABAHATTİN EYUBOĞLU
Ş
iir başka dile çevrilebilir mi, çevri-
lemez mi? Bu soruyu ortaya atanla-
rõn çoğu çevrilemez deyip keserler.
Şiir sanatõ üstüne eğilmiş en keskin zekâ-
lardan biri, Paul Valéry, daha da ileri gidip
şiiri çevrilemeyen, başka türlü söylenemeyen
şey olarak tanõmlar. Bir şiirin güzelliği, söy-
lediği kadar, belki ondan da çok söyleyişin-
de, seslerin, seslere bağlõ anlam ve çağrõ-
şõmlarõn belli bir düzene sokulmasõnda ol-
duğuna göre onu bozup bir başka dilde ye-
niden kurmak gerçekten olacak iş değildir. Bir
insanõ yeniden yaratmak gibi bir şey bu. […]
Bütün bunlar doğru, doğru ama insanoğ-
lu şiiri öteden beri dilden dile çeviregelmiş,
nice şairleri yalnõzca çevirilerden tanõmõş, sev-
miş. […] Demek şiirin kendinde olduğu gi-
bi çevirisinde de aklõmõzõ, gündelik mantõ-
ğõmõzõ aşan bir taraf var. Demek şiirde ses-
lerin, kelimelerin ötesinde öyle bir anlam var
ki kolu kanadõ kõrõlsa da insandan insana, dil-
den dile geçebiliyor. Tanrõ’nõn sözü bile 72
dile çevrile çevrile yayõlõyor. […]
Şiir bir bakõma en yaygõn düşüncelerin en
mahrem, en kendince söylenişi değil midir?
Can Yücel’in çeviride yaptõğõ da bu işte:
Dünya insanõna seslenen şiirleri bizim Ali Ve-
li’lerin diliyle söylüyor. Bir ucu Eluard’õn
yüreğinde olan şiir kuşağõnõn öbür ucunu
Mehmetçik’in diline dayõyor. […]
Can Yücel pek mi kendinden yana çekmiş
çevirdiği şairleri? Hep bir ağõzdan mõ ko-
nuşturmuş değişik şairleri? Kaldõrõm, mey-
hane Türkçesi ki tadõna doyamaz oluşumu-
zun bir hikmeti vardõr elbet bu yõllarda, faz-
la mõ ağõr basõyor yer yer? […] Meleğe kar-
şõ çöpçüden, öğretmene karşõ öğrenciden, pa-
dişaha karşõ Keloğlan’dan, kasabõn kedisine
karşõ sokak kedisinden yanalõk, sözün bi-
berlisini, küfrün sunturlusunu tutarlõk tuta-
mõyor mu kendini bazõ şiirlerde?
Olabilir, olabilir ama bir başkasõnõ ezecek
olan bu aşõrõlõklar Can Yücel’de uçurtmayõ
havalandõran rüzgâr oluyor; dili varmõyor in-
sanõn bunlara dokunmaya. Neden derseniz,
Can Yücel en aşõrõ duygularõnõ en soğukkanlõ
düzene sokmasõnõ biliyor, düşünce coşkun-
luğunu biçimle, biçim düşkünlüğünü cana
sesleniş, ciğere gidişle, dil sarkõntõlõğõnõ ka-
fa olgunluğuyla gideriveriyor. O kadar ki in-
san sonunda Can Yücel’in biçim ustalõğõnõ mõ,
yoksa gönül cömertliğini, doğrudan yana do-
ludizgin gidişini mi öveceğini şaşõrõyor.
[…]
Can Yücel […] cömertçe canõnõ komuş baş-
kalarõnõn söyle-
diklerine. Ha sen
söylemişin ha ben
der gibi. İnsanõn in-
sanla kaynaşmasõ
her zaman güzeldir,
şairin şairle kaynaş-
masõnda bir başka
sõcaklõk, bir başka
aydõnlõk oluyor: Bir
dille iki dilin tadõnõ
almak, bir canla iki
canõn sevincini duy-
mak gibi bir şey. Bu
cömert kaynaşma, bu
dünyanõn türküsünü
benimseme gücü yok
mu? Ki Can Yücel’de
var o? Şairi şair eden
tõlsõmõ onda aramalõ.
[…]
Bir de tabii köyün ke-
mençecisi olmanõn tadõ
var: bir vuruşta köy halkõnõ horona kaldõran
kemençeci…
(Sabahattin Eyuboğlu’nun, Can Yücel’in
“Her Boydan: Dünya Şiirinden Seçmeler”
adlõ kitabõ için yazdõğõ “Can Yücel’in Şiir
Çevirileri” başlõklõ yazõdan. Yeni Ufuklar
dergisi, Kasõm 1957.)
(Bir Can Yücel çevirisi)
66. Sone
Vazgeçtim bu dünyadan, tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangõn yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancõn en seçkini,
Deği mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altõnda insan onuru,
O kõzoğlan kõz erdem dağlara kaldõrõlmõş,
Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlõ sanatõn,
Değil mi ki çõlgõnlõk sahip çõkmõş düzene,
Doğruya doğru derken eğriye eğri çõkmõş adõn,
Değil mi ki kötüler kadõ olmuş Yemen’e,
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnõz komak var, o koyuyor adama.
William Shakespeare
eleştiri oklarını bas-
kının, eşitsizliğin
üzerine korkma-
dan yollayan bir
gülmece ustası mı,
aydınlık, açık, öz-
gür fikirli çocuk-
lar yetiştirmek
için tüm varlığını ortaya koyan Aziz de-
de mi?”
Can Yücel şiirine dair esaslõ yazõlar var, Ce-
mal Süreya’nõn “Can Yücel’in Şiirindeki
İroni”, Selahattin Hilav’õn “Can Yücel
Üzerine” ve Mahmut Temizyürek’in “Can
Yücel Şiiri: Ses ve Söz Tiyatrosu” yazõlarõ
bunlardan bazõlarõ. Üç ayrõ yazõnõn da Can Yü-
cel’e ve şiirine yaklaşõmõ bütünsel, özellikle
Temizyürek’in yazõsõ, kavramlaştõrmasõ, sap-
tamalarõ, bulgularõyla kapsamlõ bir çalõşmanõn
yetkin bir özeti gibi. Bu yazõlara ekleyecek faz-
la bir şey yok, ama onlardan aldõğõm esinle şu-
nu söyleyebilirim, hem yazõnõn girişini de ha-
tõrlayarak:
Can Yücel’in şiiri, güncel olanõn tarihsel de
olabileceğinin hem lirik, hem ironik, hem de
diyalektik bir göstergesi, örneğidir. Can Yü-
cel, ironik olarak Metin Eloğlu’nun yanõnda,
politik olarak Nâzım Hikmet’in safõndadõr,
ama güncelin tarihsel önemini kavrayõşõ ve şi-
irleştirmesi bakõmõndan Nâzõm Hikmet’e en
yakõn isimdir. Yukarõdaki yazõda Aziz Nesin’in
yerine Can Yücel’in adõnõ koyun ve öyle oku-
yun, her ikisi de sonsuzluğa göçünce, hayat-
ta, siyasette ve şiirde nelerin eksik olduğunu,
nelerden mahrum kaldõğõmõzõ derin bir kederle
anlayacaksõnõz.
Biri yazõnõn, biri şiirin yüzünü güldürmüş-
tür ama, içleri kan ağlaya ağlaya yapmõşlar-
dõr bunu. Aziz Nesin eylemci ‘son aydın’sa,
Can Yücel de hem şair, hem de bir bakõma
devrimin vakanüvisi olarak yitiklerimizi, uğ-
radõğõmõz katliamlarõ, acõlarõmõzõ tarihe yazan
‘son şair’dir. Son kitabõ “Mekânım Datça Ol-
sun”a (1999) bakmak bile yeter, kontrgeril-
lanõn ve faşist çetelerin Gazi Mahallesi’ne sal-
dõrõsõnõ yazmõştõ: “Bu Datça’da/Bu uzak zü-
rafasında Anadolu’nun/Filizkıran fırtına-
sı esiyor/Eşzamanda İstanbul’da, Gazios-
manpaşa’da/Dal gibi Aleviler kırılıyor/İş-
te bu Vatanla Milletin/Bölünmez Bütün-
lüğüdür”.
Can Yücel’den sonra 70 şair, 90 şair birer
ikişer dizeyle Hrant için, Gazze için, Seyfi Tu-
ran için ortak şiirler yazdõk, beğenildi beğe-
nilmedi orasõ ayrõ, ama Can Baba olsaydõ şim-
di, hem hepimizden evvel hem de hepimizden
cesur biçimde, işkencede katledilen Engin Çe-
ber’in, taş attõğõ için 15 sene yiyen çocukla-
rõn, ölüme terk edilen kanser hastasõ Güler Ze-
re’nin ve işin içinde şarap da var, hem olma-
sa ne olur, konseri basõlan İdil Biret’in şiiri-
ni yazõp bir de söylemez miydi? 90 şair ya-
zar ama biri dinletir, işte o Can Yücel’dir.
Can Yücel’in şiiri, güncel olanõn tarihsel de olabileceğinin hem lirik, hem
ironik, hem de diyalektik bir göstergesi, örneğidir. Can Yücel, ironik olarak
Metin Eloğlu’nun yanõnda, politik olarak Nâzõm Hikmet’in safõndadõr, ama
güncelin tarihsel önemini kavrayõşõ ve şiirleştirmesi bakõmõndan Nâzõm
Hikmet’e en yakõn isimdir.
Köyünkemençecisi...
Bi Sen Eksiktin Ay Işığı
Bileklerimizi morartmõş yeni Alman
kelepçeleri,
Otobüsün kaloriferleri bozuldu
Kaman’dan sonra,
Sekiz saat oluyor karbonatlõ bir çay
bile içemedik,
Başõmõzda perensip sahibi bir
başçavuş,
Niğde üzerinden Adana Cezaevine
gidiyoruz...
Bi sen eksiktin ayõşõğõ
Gümüş bir tüy dikmek için
manzaraya!
Can Yücel
BİRBABANINARDINDAN...
‘Yazdõğõ gibi
yaşayan ve
yaşadõğõnõ
yazan’
GÜZEL YÜCEL
S
evgisi ve öfkesi bol olan bir
adamdõn. Hümanizmayõ sade-
ce insan sevmek diye algõla-
mazdõn. “Sevilmeyecek herifler
de var” derdin. Bu yüzden de
içindekini, kafandakini en yalõn
biçimiyle söylediğin için sevildin
ve giderek artan bir biçimde se-
vilmeye devam ediyorsun. Bizim
ev, sayende sevginin, öfkenin,
coşkunun dolayõsõyla patõrtõnõn
çok bol olduğu bir evdi. Hayat se-
nin esin kaynağõndõ. Sen şiiri
sokağa çõkardõn ve gündelikle bu-
luşturdun. Dünya görüşünle şii-
ri buluştururken sokağõn diliyle
şiir arasõndaki sõnõrlarõ kaldõr-
dõn. “Hayata yabancı olan şii-
re de yabancıdır” derdin. “Ha-
yat ve ölüm bir bütündür. Şi-
ir bu bütünden çıkan büyük bir
çılgınlıktır” sözün bugün pek
çok kişi tarafõndan biliniyor. Bu
yaklaşõmõn, senin dünya görüşü-
nün ve siyasal anlayõşõnõn bir
uzantõsõydõ. Siyasetin tepeden
inerek değil, nesneye ve olayla-
ra dokunarak yapõlacağõnõ gös-
teriyordun. Şiiri gündelik hayat-
la kuşatõrken ne romantizmden ne
de ütopyadan uzaktõn. Sözü en
çok somutlaştõrdõğõn anda bile şii-
ri imgeden koparmõyordun. Kõ-
saca; hayatõ şiire, şiiri hayata ta-
şõdõn. Sen hayatõndaki sevinç ve
öfkeyi hiçbir zaman bastõrmadõn.
İnsani olan birçok şey ayõp sayõ-
lõrken sen argoyu, küfrü şiirleri-
ne koydun. “Çok ağır geçen
hayatımızda hiciv, hayatla dal-
ga geçme bütünselliği bozma-
yacak ana çaredir” derdin. Bu-
nu şiirinde ve hayatõnda yaparken
de kendinle hep dalga geçtin. İş-
te bu yüzdendir ki senin şiirlerin,
tüketilmesi güç şiirler olarak ha-
len bugün güncelliğini koruyor.
Pek çok genç seni çok iyi tanõyor
ve şiirlerini biliyor.
HAKAN DİRİK
İZMİR - Can Yücel’in ölümü-
nün ardõndan Datça’daki evine
gelen ziyaretçi sayõsõnõn her yõl
arttõğõnõ söyleyen Güler Yücel,
“On yıl oldu, yıllar geçtikçe ya-
vaş yavaş unutulacağı sanılır
değil mi? Aksine ziyaretçi sayısı
her sene artıyor. Her gün daha
da çoğalıyor Can” diyor.
İnternette dolaşan, hatta Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’õn beğe-
nisini kazandõğõ aktarõlan “Ömür
dediğin bir gündür / O da bu-
gündür” benzeri dizelerin Yücel’e
ait olmadõğõnõ, vurguluyor: “Bu şi-
irlere baktığında dil ve düşünce
yapılarının, estetiğinin Can ile il-
gisi olmadığı anlaşılıyor. Bu şiirler
Can’ın biçemine aykırı, espri an-
layışından yoksun, muhalif duru-
şunun zerresi yok. Tayyip Erdo-
ğan’ın söz konusu sahte şiirleri be-
ğenmesi, bunların Can’la ilgisinin ol-
madığına en güzel örnek! Bu tür şiirlerin ya-
yılması, gerçek Can Yücel’i unutturup, uy-
duruk bir Can Yücel üretmeye hizmet edi-
yor. Yine ‘Her şey sende gizli...’ diye bir şiir
var. Mistik, kaderci bu şiirlerle Can’a kar-
şı adeta faili meçhul bir kampanya yürütü-
lüyor. Can muhalif bir şair, söyleyeceğini eği-
lip bükülmeden söyleyen bir şair.”
Acılarıtariheyazan‘sonşair’
GÜLER YÜCEL:
‘Can daha da
çoğalõyor...’
Toptaşõ Cezaevi’nde kalõrken Can Yücel’i
ziyarete gelen eşi Güler Yücel ve ço-
cuklarõ, gardiyan sayesinde onun baş-
ka bir cezaevine gönderildiğini öğrenir.
Fakat nereye gönderildiği hakkõnda hiç-
bir fikirleri yoktur. Daha sonra Can Yü-
cel’in Adana Cezaevi’ne gönderildiği
haberi gelecektir. Can Yücel, bu yol-
culuğu ‘Bi Sen Eksiktin Ay Işõğõ’ adlõ şii-
rinde anlatmõştõr: