24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 11 AĞUSTOS 2009 SALI 6 HABERLER TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com ŞANLIURFA-DİYAR- BAKIR - Kürt açılımı tartış- maları sırasında DTP- PKK ilişkisi de sıkça gündeme getiriliyor. AKP’liler ise bu ilişki konusunda takıyye yapıyor!.. Oysa DTP’lilerin artık PKK ile ilişki- lendirilme gibi bir çekinceleri yok! Hem terör örgütünü hem de DTP’yi biraz olsun dikkatle izleyebilenler, Kürt si- yasetinin, İmralı-PKK-DTP çizgisinde yürüdüğünü, proje geliş- tirdiğini görebiliyor!.. Kısa anlatımla, Öcalan son yıllarda PKK ile DTP arasındaki diyaloğu ade- ta öneri ve talimatlarla pekiştiriyor! Bu gerçeği görmek için iki örnek ver- mek bile yeterli olabilir. Ör- neğin Öcalan, sonuncusu 8 Nisan 2009’da olmak üzere “De- mokratik Konfederalizm” diye bir yö- netim şekli önerisini defalarca gün- deme getirdi. Öcalan sistemi şöyle an- latmıştı: “Ulus-devlet çok tehlikelidir. Benim önerim demokratik çözüm önerisidir. Buna demokratik konfederalizm de di- yebiliriz. Demokratik konfederalizm, demokratik tüm grupların toplamı demektir. Bu birlik içerisinde Kürtler de birbirinden haberdar olmalı, ara- larındaki sınırlar kalkmalıdır.” PKK yöneticisi Murat Karayılan, Öcalan’ın önerdiği yönetim şeklini 27 Aralık 2008’de tartışmaya açarken şöyle dedi: “Bugün Demokratik Konfedera- lizm Sistemi’nde belli adımların atılma durumundan bahsedilebilir. Bunun ze- minini oluşturma çalışması söz ko- nusudur. Her yerde sistemin oturtul- ması için katedilen mesafe küçük de olsa önemlidir.” DTP ise Öcalan ve Kara- yılan’ın bu önerisinden gö- rev çıkardı ve bu konuda bir yemin metni bile hazırladı! DTP’nin 2 Şubat’ta Diyar- bakır’da yaptığı “3. Ekoloji ve Yerel Yönetimler Konferan- sı”nın sonuç bildirisinde Öcalan’ın “konfederal sistem” ve “de- mokratik ekolojik ve cinsiyet özgür- lükçü” önerileri de yer aldı! Öcalan’ın “Hakikatleri araştırma komisyonu kurulsun” önerisi de ön- ce PKK sonra da DTP’de yankı bul- du. PKK lideri 28 Kasım 2008’de bu konuda şöyle demişti: “Çözüm için önerimi sunuyorum. Hakikatleri araştırma ve uzlaşı ko- misyonu kurulabilir. İçinde dene- yimli sivil, asker, bürokrat olabilir. Parlamento çatısı altında da yürü- tülebilir.” Karayılan ve Cemil Bayık gibi çok sayıda PKK yöneticisi bu çı- kışı da ısrarla gündeme getirerek yandaşlarını harekete geçirme- ye çalıştı. Örneğin Karayılan 15 Ocak 2009’da Roj TV’de yaptı- ğı konuşmada, “Hakikatleri araştırma komisyonu oluşsun, o zaman yaşa- nan savaşta her iki taraf da hataları- nı tespit edebilir” dedi. DTP Genel Merkezi, İmralı-Kandil hattındaki bu uyarılar üzerine 26 Haziran 2009’da, “Hakikatleri Araş- tırma Komisyonu kurularak başta darbe dönemleri olmak üzere geç- mişin tüm karanlık sayfaları aydınla- tılmalı, sorumluları yargı önüne çı- karılmalıdır” diye açıklama yaptı. Peki “araştırma komisyonu” öne- risi şimdi ne durumda? Kongra- Gel’in 21-27 Temmuz’da Kandil Da- ğı’nda yapılan 7. kongresinde PKK’li- ler “Adalet ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu” kurulması kararı aldılar!.. Evet Öcalan konuşuyor, PKK’lilerle teröristlerin cenaze ve taziyelerinde boy gösteren DTP’liler ise uyarıları emir telakki ediyor! Şu bir gerçek ki; PKK de eski PKK değil DTP de!.. Kürt siyasetinin legal kanadının, te- rör örgütüyle aynı safta bulunma konusunda bir korkusu ya da kaygı- sı yok!.. İki kesimin de tek hedefi var; Kürt siyasetinin tüm güçlerini önümüzdeki süreçte bir “çatı partisi” altında top- lamak! Gerçek bu kadar yalın!.. DTP Eşittir PKK mi?.. BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI ‘Demokratik’ AKP, Kürtler AKP iktidarı ve Cumhurbaşkanı, Kürt sorununda “demokrat” kesildi. Devletin yönetiminde ve tüm ül- kede kendisine karşı her kesimi dışlayıp ötekileşti- rir ve defterini dürmeye çalışırken, Kürtlere karşı bu “demokratik bonkörlük” neden?(*) Başkalarına karşı her türlü hukuk dışılığı öngören, hoş gören ve dahası doğrudan uygulayan bir iktidarın, Kürtler konusunda “demokratik” olabilmesi mümkün mü? Ve, şu an mümkün gibi görünüyorsa eğer, bunu mümkün kılan koşullar neler? Tatilden önceki son yazımda (Demokrasi İçin Ma- nifestom, 17 Temmuz) iki yıl sonraki seçimlerin Tür- kiye için bir kırılma noktası olacağını belirtmiş ve şu savı ileri sürmüştük: “Cumhuriyet tarihinin en karanlık seçimleri olabi- lir. Mutlak gücünü kaybetmeye aday bir diktatör eği- limli lider, direnecektir. Fethullahçılar direnecektir ik- tidardan düşmeye! Ve şimdiden, seçimleri kazanmak için her türlü planı yapmaya başlamışlardır! Türkiye’nin nasıl bir rejimde yaşayacağına, AKP’nin bile ortalık- la kalıp kalamayacağına karar verilme noktası, iki yıl sonraki seçimlerdir!” İktidar bütün hesaplarını, 22 ay sonra seçim- lerden yine tek başına iktidar çıkma hesabı üze- rine kuruyor, kurmak zorundadır. Eğer bu olası- lık tehlikeye girerse, iktidarda kalmak için her tür- lü gayrimeşru yollara başvuracaklardır ve bu amaçla odaklanacakları yer ise seçim sistemi / sandığıdır. “Kürt Açılımı” konusunu ve bu bağlamda kafaya geçirilen “demokratik şapka” meselesini 22 ay son- raki, 2011 Haziranı ile bağlantılı ele alabiliriz ancak. Bu tarih, aynı zamanda bir başka tarihle de ça- kışıyor: ABD askerleri 2011 sonuna kadar Irak’tan çekilmiş olacak. 30 Haziran 09’dan beri Amerikan as- kerleri kent merkezlerinden çekildi ve görevlerini Irak- lı askerler devraldı! ABD, arkasında, istikrarlı, petrol rezervleri ve dün- ya ekonomisine sevkıyatı güvence altına alınmış bir Irak bırakmak istemekte. Yoksa, “Baba Bush”un 1991’de başlattığı Irak ma- cerası, 18 yıl içinde tamamen bir fiyasko olacağı gi- bi, Irak toprakları, İran vb. gibi diğer bölge ülkeleri için beklenmedik büyük yemlere dönüşebilir! Türkiye ise ABD’nin öngördüğü istikrar için, böl- gede tek ülkedir! Ancak Türkiye’nin başında da bir PKK, Kürt sorunu var! ABD ile AKP iktidarı anlaştı: PKK Kuzey Irak’tan, en azından silahlı örgüt olarak tasfiye edilecek. Bu- nun yolu da Türkiye’de “Kürt Açılımı”ndan geçiyor. AKP bu aşamada, Kürtlere karşı “demokratik şapka” giymekle karşı karşıya bırakılmakta. Buna karşılık al- dığı ödül, iktidarına (tam) ABD desteğidir! (Bugün ik- tidarda başka bir güç olsa ve dincilerin defterini dür- mekle meşgul olsa, ABD onunla da Kürt meselesi- ni benzer şekilde çözerdi!) Şimdi baştaki soruya odaklanalım: Acaba “Kürt Açı- lımı” AKP’yi 2011 Haziranı’nda iktidara taşır mı? Bu hesapları yapmadan, sonuçta, eşekten düşmüşe dön- mek de var! Demek ki iktidar, bu açılımın kendisine oy kazandıracağı düşüncesinde. Yerel seçimler AKP için büyük hüsrandı! Yüzde 17 gibi büyük bir oy kaybı! Özellikle de bütün AKP ve Fetocu siyasal ve iktisadi güruhun yerel seçim ön- cesi “Güneydoğu Çıkarması” fos çıkmıştı. DTP böl- geden AKP’yi epey silmişti. İktidar şimdi; a) “Kürt Açılımı” ile Kürt bölgesinde kaybettiği oy- ları geri alabileceğinin hesaplarını yapıyor... b) Kürt Açılımı ile “Türk” bölgesinden kaybedeceği muhtemel oy oranını da bununla dengelemek istiyor (Kürt Açılımı, Türklerden oy kaybettirir mi?!). AKP “Türk Kesimi”nden olası oy kaybını da, bu açılımı “Ulusal Politika” konumuna getirerek dengelemeye çalışa- caktır... Özetle, “Kürt Açılımı” ve demokrasi kisvesi, mec- buriyettendir... Konuyu sürdüreceğiz. (*) Yanlış anlaşılmasın: Kürtler bu ülkenin eşit yurt- taşları olarak, dil ve kültürleri başta olmak üzere, kim- liklerini özgürce geliştirme haklarına sahip olmalı. Şu sıralarda tartışmaya giren “ayrılma hakkı” şüphesiz özel koşulların tartışma konusu, ama bu perspektifin gündeme gelmesi çok önemlidir. Olayın bütününü tar- tışmadan, parçalardan hareket etmek yanlışlığa gö- türür. obursali@cumhuriyet.com.tr ‘YÖK’ün yetkileri aşõrõ’BURSA (Cumhuriyet) - YÖK Yürütme Kurulu üyesi Prof. Dr. Atilla Eriş, YÖK’ün üniversitelere her alanda mü- dahale ettiğini belirterek, “YÖK’e verilen aşırı yetkiler var. YÖK üyesiyim ama.. ben bile bu yetkilerden ra- hatsızım” dedi. Bursa’nõn Mudanya ilçesin- de yaşayan YÖK Yürütme Ku- rulu üyesi Prof Dr. Atilla Eriş, Bursa’da aylõk yayõmlanan Park Magazin dergisindeki röpor- tajda, YÖK’ün sisteminden, rektörlük seçimlerine kadar pek çok konuda değerlendir- melerde bulundu. Türkiye’de üniversite sayõsõnõn 139’a çõk- tõğõnõ anõmsatan Eriş, YÖK olarak üniversitelerin işlerine yetişemediklerini söyledi. Eriş, “Yapamıyoruz, olmuyor. Ne denetleme kurulu yetişebili- yor bu işlere, ne de bizim di- ğer dairelerimiz. Herkes can- hıraş çalışıyor ama, 5-6 ay ön- ce gelmiş evrakın işlemde ol- duğunu görüyoruz. Bu yan- lış” diye konuştu. YÖK’ün yetkilerinin aşõrõ olduğunu savunan Prof. Eriş; kurumun, bütçelendirmeden idari mekanizmaya, akademik duruma kadar üniversitelere müdahale ettiğini dile getirdi. Eriş, “YÖK üyesiyim ama.. ben bile bu yetkilerden, mü- dahalelerden rahatsızım” dedi. Türkiye’deki bazõ üni- versitelerin ABD’deki üni- versitelerden daha pahalõ ol- duğuna dikkat çeken Eriş, şunlarõ söyledi: “Öyle vakıf üniversiteleri var ki, ABD’deki üniversitelerden pahalı. YÖK olarak buna karışamıyoruz ama.. şu an- da 12 tane vakıf üniversite- si kara listede. Başlangıçta vaat ettikleri yükümlülük- lerini yerine getirmedikleri için. Hatta bazılarında ika- zın ikinci aşamasına geçildi. Sonraki aşamada konten- jan vermiyoruz. İkazın ge- reğini yerine getirmezlerse önümüzdeki sene kapatıl- ma kararı gidecek.” ‘Seçim yapılmasın’ Rektörlük için seçim yapõl- masõna da karşõ çõkan Eriş, il- ginç önerilerde bulundu. Aka- demik yaşamda demokrasiden ziyade liyakatin geçerli olma- sõ gerektiğini ifade eden Eriş, rektör olacak kişinin yönetim- le ilgili tecrübelerinin, kişiliği- nin çok önemli olduğunun altõnõ çizdi. Eriş, “Aslına bakarsanız bana göre rektörlükte aka- demisyenlik şartı aranma- malı. İyi bir idareci de rektör olabilmeli. Büyükelçilik yap- mış veya valilik yapmış biri, akademik vizyona ters düş- meyecek bir kişi de rektör olabilmeli” diye konuştu. 139 üniversitenin aynõ kefe- ye konularak merkezi sõnavla yönetilmesi ve yerleştirilmesi- nin aklõn alacağõ bir durum ol- madõğõnõ belirten Prof. Eriş, şöyle devam etti: “Çin’de bi- le böyle bir olay yok. Orada bile tüm üniversiteler kate- gorize edilmiş. Bu kategori- lere göre sınav yapılıyor. Mil- yarlarca insanın yaşadığı yer- de bile çözüm bulmuşlar. Biz ise her şeyi merkezden yap- mayı seviyoruz. Çünkü tor- pilden çok korkuluyor.” YÖK’ün yetkilerinin aşõrõ olduğunu savunan Eriş; kurumun, bütçelendirmeden idari mekanizmaya, akademik duruma kadar üniversitelere müdahale ettiğini dile getirerek “YÖK üyesiyim ama ben bile bu müdahalelerden rahatsõzõm” dedi. Bazõ vakõf üniversitelerinin ücretlerinin ABD’dekilerden fazla olduğunu belirten Eriş, “YÖK olarak karõşamõyoruz ama 12 tane vakõf üniversitesi kara listede” dedi. ‘Dinde böyle bir şey yok’ SELDA GÜNEYSU ANKARA - Din adamlarõ, Ordu’da valilik emriyle camilerin tuvalet- lerindeki pisuarlarõn “hijyen ve dinen” uygun olmadõğõ gerekçe- siyle kaldõrõlmasõnõ eleştirdi. Araştõrmacõ-yazar İsmail Nacar, “Kuranıkerim’de böyle bir şey yok” derken, eski Diyanet İşleri Başkanõ Mehmet Nuri Yılmaz da “Modern bir şey dine aykı- rıdır demek yanlış” görüşünü dile getirdi. İsmail Nacar, bazõ şeylerin insanlara “kuralmış gi- bi dayatılmasının” yanlõş oldu- ğunu belirtti. Nacar, “insanlar tuvalet ihtiyacını ayakta karşı- lasalar ne olacak, karşılamasa- lar ne olacak? Bir kişinin bu şeylerle uğraşması anlamsız. Bir vilayetin böyle şeylerle uğ- raşması doğru değildir” dedi. İsmail Nacar, “Kuranıkerim’de böyle bir şey yok” diye konuştu. Eski Diyanet İşleri Başkanõ Mehmet Nuri Yõlmaz da konuya ilişkin görüşlerini şöyle ifade et- ti: “Dinde böyle bir şey yok. Eski dönemlerde tuvalet diye bir kavram da yoktu. O zaman insanlar ihtiyaçlarını başka şe- kilde gideriyorlardı. ‘Ayakta tu- valet ihtiyacõnõ gidermek doğru değildir, çünkü üzerine sõçrar’ diye geçmiş kitaplara. Ancak o eski dönemlere aitti. Önemli olan idrarın üzerinize sıçrama- masıdır. Modern olan dine ay- kırıdır demek çok yanlış. Yan- lış bir şey yani.” 5 GÜNDE SÖKÜLDÜPİSUAR TARTIŞMASI 2 milyar kök hintkeneviri ele geçirildi VAN (Cumhuriyet) - Van’õn Başka- le İlçe Jandarma Komutanlõğõ’nca düzenlenen operasyonda binlerce dönüm arazi üzerine ekili 2 milyar 20 bin kök dişi hintkeneviri ve 1.5 ton esrar ele geçirildi. Esrarõn ham- madesi olan hintkenevirlerinin sö- kümü çok sayõda asker ve köylü- nün katõlõmõyla 5 günde tamamla- nabildi. Yetkililer, bu miktarda hintkenevirinden 48 ton esrar elde edilebileceğine dikkat çekti. Bir ihbarõ değerlendiren jardar- ma ekipleri, Başkale’ye bağlõ Ha- sanbey Köyü Yunus Emre mezra- sõnda binlerce dönüm tarlada ekili 2 milyar 20 bin kök dişi hintken- eviri ele geçirdi. Kimler tarafõn- dan dikildiği belirlenemeyen hint- kenevirleri yüzlerce asker ve köy- lü tarafõndan 5 günde söküldü. 2 milyar 20 bin kök olan dişi hint- kenevirleri toplandõktan sonra ye- rinde yakõlarak imha edildi. 1.5 ton da esrar bulundu Son yõllarõn en büyük hintken- eviri operasyonu kapsamõnda aynõ köyde jandarma ekiplerinin yaptõğõ aramada, ot yõğõnlarõ altõnda 1.5 ton esrar da bulundu. Askeri yetki- liler daha önce bu kadar çok sayõda hintkeneviri ekiminin yapõlmadõğõ- nõ belirterek, operasyonun çok bü- yük olduğunu söyledi. Bu miktar- daki hintkenevirinden 48 ton esrar elde edilebileceğini belirten jandar- ma yetkilileri olayla ilgili geniş çaplõ soruşturma başlattõ. Kenan Evren’in adı silinmiyor MUĞLA (Cumhuriyet) - Muğla İl Genel Meclisi’nin, 7. Cumhurbaşkanõ Kenan Ev- ren’in adõnõn okul ve caddeler- den kaldõrõlmasõ için aldõğõ tav- siye kararõnõ, Muğla Valisi Ah- met Altıparmak, “İl genel meclisleri tavsiye kararı ala- maz” diyerek onaylamadõ. Yar- gõlanmasõ gereken bir kişinin adõnõn okul ve sokaklarda bu- lunmamasõ gerektiğini öne süren CHP’li İl Genel Meclis Başka- nõ Zeki Köylü ise 4 Mart’ta İz- mir’de de aynõ kararõn alõndõğõ- nõ ve valilik tarafõndan onay- landõğõnõ anõmsattõ. “Bu tutuma anlam veremiyorum” diyen Köylü, Evren’in isminin kaldõ- rõlmasõ için mahkemeye başvu- racaklarõnõ kaydetti. Görev süresi dolan Küba’nın Türkiye Büyükelçisi Ernesto Go- mez Abascal, Türkiye’den ayrıl- madan önce Eskişehir Tepebaşı Belediyesi ile Çağdaş Gazeteciler Derneği Eskişehir Şubesi’nin düzenlediği “Latin Amerika’daki Gelişmeler” konulu konferansa katıldı. Latin Amerika ülkeleri ile Küba’nın ortak hareket ettiğini, bölgede ABD’nin her de- diğinin yapıldığı dönemlerin tarihe karıştığını vurgulayan Abascal, Küba ile Türki- ye’nin ilişkilerinin istenilen düzeyde olmadığını söyledi. Daha sonra Abdülhamit za- manında Küba’ya özel görevle gönderilen bir Türk subayının hikâyesinin anlatıldığı, “Havana’da Türk Tutkusu” adlı kitabını Eskişehirli okurlarına imzalayan Abascal, kitabı Türk-Küba ilişkilerinin eskiye dayandığını göstermek için yazdığını söyledi. Abascal’dan veda konferansı 1989 yılında Güneydoğu sorunu ko- nusunda hiçbir siyasal iktidarın cesaret bile edemediği açılımları “Kürt Raporu”yla öne çıkaranlar şimdiki CHP kadrolarıy- dı... Bölgenin bölücü-dinci-mafyacı siya- set anlayışından kurtulması için çırpınan aynı CHP’ydi... Toplumun feodal cende- reden soyutlanmasını, geri- cilik ve yoksulluğun bölge in- sanını sefalete ve cehalete sürüklemesini önlemek is- teyen de Atatürk’ün parti- siydi... Çok önemli bir örnek da- ha vardı; “PKK silah bıraksın af konusuna bakarız” diyen de CHP’nin lideri Deniz Baykal’dı... 27 Mayıs 2009’da, “PKK’nin dağıtılmış, dağdan inmiş olduğu, bir daha böylesi- ne yöntemlere başvurmayacağı ortaya çı- karsa elbette o zaman sağlam güven- cenin gereği olarak, gerekli siyasi, insa- ni ve hukuki adımlar atılır” diyen Deniz Baykal’ın ta kendisiydi! “Etnik kimlik şan şereftir” sözüyle böl- ge insanının kaygılarını ve beklentilerini net biçimde ortaya koyan da devlet kur- muş bu partinin lideriydi... AKP, Güneydoğu sorunu konusundaki şaşkın tavrının karmaşasını CHP’ye yük- leyerek siyaset kirliliğinden arınmaya çalışıyor. 1991’deki deneyimden ders çıkar- mayarak siyaseti şahin stratejilerin çık- mazına sürükleyen DTP ise CHP ve Bay- kal düşmanlığıyla toplumun kafasını ka- rıştırıyor!.. CHP lideri Deniz Baykal, “Kürt soru- nu”, “PKK terörü” ya da “Güneydoğu meselesi”; adı neyse o konuda kafası en net politikacıdır... “Türkiye’yi ileride etnik nitelikte federatif bir yapıya götürecek adımlara karşı çıkarız. Milli eği- tim sistemi içine etnisiteyi so- kacak düzenlemelere de destek olmayız” diyerek partisinin iki kır- mızı çizgisine dikkat çeken Bay- kal, Güneydoğu sorununu kaos ve kavga yaratmadan çözebilecek örnek bir yaklaşım sergilemeye devam ediyor... AKP de DTP de, CHP fobisini bir ta- rafa bırakıp sorunun resmi ve siyasi mu- hatapları olarak kavgacı, itici ve körelti- ci yaklaşımları terk etmeli, Baykal’ın önüne ciddi öneriler getirmelidir. Yinelemekte yarar vardır; şiddeti da- yatma yöntemi olarak kullanan PKK, si- lahları tamamen bırakmadıkça Güney- doğu sorunu kangrenleşmeye devam edecektir!.. Salt, “CHP’siz çözüm olmaz” tezini savunanlar değil, kardeş kavga- sından bıkanların da Baykal’ı dikkatle iz- lemesi gerekir. Diyarbakır Kasaplar Odası Başkanı’ydı... Ömrünün büyük bölümü hayvan kesip et sat- makla geçmişti... Bıçak ve kan mesleğinin en vazgeçilmez unsurlarıydı... Bir adam yaşamının büyük bölümünde hem kan akıtıp hem kanı durdurmak için na- sıl çırpınabilirdi?.. O, “kasap” ve “barış” iki- leminde paradoksu hem yaşadı hem de yaşattı!.. Bir Urfa şii- rinde yazdığı gibi “ka- sap dükkânında bülbül besleyecek” kadar in- sancıldı... Diyarbakır’da töre için kadın öldürüldü- ğünde, kan için adam vurulduğunda, öfke için can alındığında herkes onun kapısını çaldı... 8 yılda 449 kan davası, 97 kız kaçırma, 106 alacak ve arazi meselesi olmak üzere tam 651 olayda arabuluculuk yaparak tarafları barış- tırdı... Yüzlerce aile ve aşirete, kavgasız, sorun- suz ve huzurlu yaşamlar bırakarak dün bu dünyadan göçüp gitti!.. Şiddetin her sokakta egemen olmaya ça- lıştığı bir coğrafyada, kasap bıçağını atıp ba- rış bayrağı taşıyan 65 yaşındaki o adam Di- yarbakırlı Sait Şanlı’ydı... Barış arayan şiddetin, siyasetin ve feoda- litenin başı sağ olsun!.. Baykal Niçin Haklı?.. Barışın ‘Şanlı’ Ölümü!.. Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Eriş, üniversitelere yapõlan müdahalelerden rahatsõz olduğunu söyledi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear