24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PERİHAN ERGUN Geçen günlerde beklenen ve beklenmeyen önemli olay- lar, üst üste gelerek toplumun merakla izlemesine neden ol- du. Önce yıllardır iktidar olma- dan ve olduktan sonra gö- nüllerinde yatan İHL’leri, din adamı yetiştirmek yerine kat sayıları ayarlanarak, öteki meslek liselerinin hiçbirinin yararlanamayacakları bir ka- yırmayla anayasa kapsamın- daki 45. maddesini ihlalle düz liselerin çizgisine getirildi. Arka bahçe olarak nitelen- dirilen yılların hedefi bu açı- lımdan sonra Kürt açılımı gün- deme oturtuldu. Seçim yatı- rımını amaçladığı bilinen ün- lü Diyarbakır mitinginde Sayın Başbakan, coşku yaratan söyleminde, “Kürt sorununu çözüp düze çıkaracağını” ka- labalığa vaat etti. Umduğu oylar tersine DTP’ye 20 mil- letvekili kazandırınca, sorun sumen altına atıldı. Yasal bir yöre partisinin bu başarısı -2000 yılında kanlı te- rör örgütü PKK o günlerin hükümetlerince sıfırlanmış- ken- DTP onlara terörist de- meyip arka çıkınca, olaylar ye- niden depreşti. Bu durumda ABD’nin arka bahçesinin ba- şı Öcalan yakalanıp ceza- landırılmasına karşın bir süre sonra o da söylem ve öneri- leriyle PKK’yi azgınlaştırarak tekrar binlerce şehit verilme- sine neden oldu. Bunları gözlerken, doksan- lı yılların başında erken ka- yıplarımız sayılan, Halkçı Par- ti lideri rahmetli Gürkan’la SODEP Genel Başkanı Erdal İnönü’nün el ele vererek oluş- turdukları SHP’de Kürt soru- nunun içtenlikle ele alınışını anımsadım. Partinin ilk genel kurulundan önce İstanbul Kadın Sorunları Başkanı sıfatıyla Batı’nın tüm Sosyalist Enternasyonal kap- samındaki ülke kadınlarının siyasete girmelerini kolaylaş- tıran “Kadın Kotası”nı araş- tırarak hazırladığım dosyayı, tüzükteki madde değişikliği is- temini de katarak, Genel Baş- kanımız E. İnönü’ye Kadın Komisyonu adına sundum. Önce o soğukkanlı esprili duruşuyla “Bu kota-kuta ne- yin nesi?” demişti. Kendisine o yıllarda Norveç’in kotadan gelen kadın Başbakanını da örnekleyince dosyayı tetkike almıştı. Önerimize değer ve- rerek anayasayı ihlal etmeden oluşturmak istediğimiz tüzük değişikliğini yapmamızı da kabullendi. Bu değişikliği de kapsama alan ilk genel kurulumuzda 44 kişilik PM’de yüzde yirmi be- şi, Ankara başta olmak üze- re değişik kentlerden 11 ka- dına da yer verildi. Bunları an- latmamın nedeni, ilk PM top- lantısında öncelikle Kürt so- rununun ele alınmış olmasıdır. Tüm yurttaşlarımızın eğitimsel, dinsel, ekonomik ve başkaca sorunları üzerine komisyonlar kurularak, kısa sürede başta Kürt sorunu olmak üzere Türkçe, Kürtçe (zaten anadil- leriyle konuşma, türkü çağır- ma vs. haklarının kabulü sağ- lanmıştı) İngilizce, Fransızca olarak hazırlanan 12 kitapçık Batı ülkeleri dahil her yana da- ğıtılmıştı. Ayrıca; o günlerde bir grup PM üyesi, yöre milletvekilleri ve MYK’nin birlikteliğiyle -ki iç- lerinde tek kadın PM üyesi bendim- Malatya mitingin- den sonra yolumuza devam- la çizelgemizi Elazığ, Bingöl, Van, Kars, Ağrı, Doğu Beya- zıt’tan sonra Erzurum’da nok- talayıp Ankara’ya dönmüş- tük. Bu sorunları öğrenip anlama çalışmasında yolumuz Var- to’ya da düşmüştü. Orada üstündeki kırk yamalı şalvarı- na karşın İnönü’ye, “Bize ge- len ilk Genel Başkanımızsın” diyerek ayaklarının altına kü- çük halıyı sermek isteyişini Genel Başkanımız gözleri ya- şararak engellemişti. Bilindiği gibi SHP’nin ba- şarılı olduğu ilk genel seçim- de İnönü başta şu anda DTP’nin As Başkanı ağa Ahmet Türk olmak üzere bir grup Kürt kökenli milletvekili adayını da seçim listesine alarak yasal düzeyde hakları- nı savunmaları için TBMM’ye sokmuştu. Yazık ki onlar bundan ya- rarlanamadılar. Yemin sıra- sında Leyla Zana’nın öncü- lüğünde başlarında Kürt bay- rağının renklerini simgeleyen poşularıyla kürsüden anaya- sayı ihlalle Kürtçe yemin et- meye kalkışınca dışarı çıkar- tılıp cezai maddelerle millet- vekilliklerini kaybettiler. Demokratik yapısı ve bunun sonucu insan haklarına say- gısıyla giriştiği E. İnönü’nün bu iyi niyeti maalesef etnisiteyi öne alan kısır beyinlilerin yay- garaları onu çok üzmüştü. İstifasından sonra partinin ge- nel başkanı olan Sayın M. Ka- rayalçın bunun demokrasi ve insan haklarına saygı ol- duğunu hep anlattığı halde bu iyi niyetli girişimler SHP’nin suçlanmasında alın yazısına dönüştü. İşte bu özetlemeye çalıştı- ğım olaylar, Kürt sorununun çok komplike bir konu oldu- ğunun kabulüyle, siyasi istis- mara araç edilmeden, ger- çekçilikle yöre halkının tüm toplumsal, kültürel, eğitsel, aş-iş, ağa-maraba, töresel gerilikleri, insan haklarıyla dik- kate alınarak, PKK zulmünden kaçıp göçmenleşen Kürt kar- deşlerimizin de dertlerini içe- ren kapsamlı, konunun özüne inen, uzun zamanlı, nefes al- dırıcı plan ve projelerle ‘açı- lım’a girişilmelidir. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 11 Ağustos Bir Şeyler Oluyor!.. BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com 11 AĞUSTOS 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Zina Soner Önal: “AKP-FG koalisyonunda yargıya tecavüz başladı. Fetekopi veledi zinaların doğumu yakındır!” İşbirlikçilik Avni Kurtuldu: “Hükümet, Rusya ile 20 işbirliği anlaşması imzalamış. ABD ile yapılan imzasız işbirliklerinden ne haber!” İcraat Gülfatma Carlık: “Silivri toplama kampındaki elektrik kesintisi ampul partisinin karanlık icraatlarından biridir!” Necmettin Erbakan’ın kulakları çınlasın BİRKAÇ ay önce Hatay’a atanan Amasya Valisi Celalettin Lekesiz kentten ayrılacağı Cuma günü camilerde okunan vaaz sırasında “mesaj”ını da okutmuş ve halktan helallik istemişti. Şimdi de çiçeği burnunda hacı Ordu Valisi Ali Kaban “Ayakta bevletmek (işemenin Arapçası) Müslüman itikadına (İnancın Arapçası) göre doğru olmadığı” için il merkezi ve ilçelerde tüm camilerin tuvaletlerindeki pisuarları söktürtmüş. Adamlar vali değil sanki başimam! Bu arada Rize’de Atatürk’ün adını taşıyan stat yıkılıp yeni yapılan stada “Recep Tayyip Erdoğan” adı verilirken Recep’in din kardeşi Çankaya’daki AKP’li Abdullah Gül’ün son icraatını fark ettiniz mi? Kendisiyle görüşmek için Malatya’dan yürüyerek yola çıkan 68 yaşında bir adamı Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesinde karşılatıp otomobille Ankara’ya getirtti ve devletin resmi konutunda sarıklı adamı resmen kabul etti! Görüşme incir çekirdeğini bile doldurmadı ama AKP’nin Cumhurbaşkanı, sarıklı adamla samimi pozlar verdi! Sarıklılara Başbakanlık Konutu’nda iftar yemeği veren Gül’ün hocası Necmettin Erbakan’ın kulakları çınlasın: Kanlı mı olacak, kansız mı diye merak ediyordu, “sivil darbe” şeklinde oluyor! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” ERGENEKON dalgasının üçüncü iddianamesinin bir numaralı sanığı Prof. Dr. Yalçın Küçük’e, ayrılıkçı terör örgütü ile ilişki kurmak suçu atıldı. İkincil savcı Zekeriya’da saklı bulunan suçlamaya ilişkin ayrıntılar ve bunların “belge”leri daha sonra açıklanacak ek dosyalarda çıkacaktır herhalde. Ama ön bilgi olarak iddianamede özetle şöyle deniyor: “Kurduğu veya yönettiği silahlı terör örgütü Ergenekon vasıtasıyla naylon terör grupları oluşturarak terör dünyasına yön vermek ve ayrılıkçı terör örgütüyle bağlantı kurarak kontrol altına almak” Soruşturmacı polisler ve savcılar, Yalçın Küçük’ün terör örgütünü kurduğuna mı yoksa yönettiğine mi karar verememiş ama ayrılıkçı terör örgütü ile ilişki kurduğuna ve kontrol altına almaya çalıştığına karar vermişler. Ergenekon dalgasının birincil savcısı Recep’in ağzıyla “Velev ki” diyelim; velev ki ikincil savcı Zekeriya yerden göğe kadar haklı ve Yalçın Küçük hakkındaki iddiaları tamamen doğru! Ne var bunda? Ayrılıkçı terör örgütüne “terör örgütü” demeyen partinin yöneticileriyle yıllardır görüşmeyi reddeden Recep daha dün kılık değiştirip “parti genel başkanı” sıfatıyla yanına İçişleri Bakanı’nı alıp ayrılıkçı terör örgütüne “terör örgütü” demeyen parti yöneticilerini muhatap almadı mı? İçişleri Bakanı Beşir Atalay, ayrılıkçı terör örgütünün elebaşı ve yönetici kadrosu ile diyalog halindeki gazetecileri Polis Akademisi’nde toplayıp “açılım” yapmadı mı? Bu “açılım”dan hemen sonra üç oğlu öldürülmüş terörist annesi, bir şehit polisin annesine Diyarbakır’da “barış” için “beyaz tülbent” takmadı mı? Tam da bu sırada, bir süre önce “tarihi fırsat”ı ilan eden Çankaya’daki AKP’li Abdullah Gül Bitlis’e giderken uğradığı Güroymak ilçesinden Kürtçe adıyla “Norşin” diyerek söz etmedi mi? ABD’nin Ankara Büyükelçisi James F. Jeffrey, CHP’ye gidip Deniz Baykal’a “Sen de biraz açıl” demedi mi? ABD yönetimi, ayrılıkçı terör örgütüne “terör örgütü” demeyen siyasi partinin Washington’da temsilcilik açmasına izin vermedi mi? ABD, Ortadoğu petrolünün maliyetini düşürmek için Irak’taki işgal kuvvetlerini geri çekerken yapılması gerekenleri tebliğ etmiş ve şu sıra herkes elinden geleni yaparken sen tut Yalçın Küçük’ü suçla! İsmet İnönü’nün deyişiyle; hadi canım sende! Hadi canım! SESSİZ SEDASIZ (!) Abdullah Gül: “Türkiye hepimizindir.” Yeni mi anladın! YağmurDeniz GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM ‘Kürt Açılımı’: Yalanla Yaşayanlar Okusun! Bakın, haftalardır sabırla bekliyorum. “Kürt açılımı” dedikleri nedir, altından ne çıkacak diye: Hangi me- saj taşıyıcı işin adını koyacak? Yok, Cumhurbaşkanı “açılım” dedi, Başbakan, “kaçılın” dedi, Türk onu de- di, DTP grubu bunu dedi… Güneydoğu’yu kesip ata- cakmısınız? Bunu “alıştırarak” yapmak için federas- yondan mı geçeceksiniz? Apo’ya ve tüm teröristle- re af çıkarmak mı istiyorsunuz? Ucu açık girişimlerle bu hat üstünden Batı’dan nemalanmak mı istiyorsu- nuz? Referandum yapıp Kürtlere mi soracaksınız? Bi- raz mantık kullanalım. Şu meşhur “Kürt Sorunu” de- dikleri var ya.. Ömrümde bu kadar yalanla bezenmiş problem hiç görmedim. Bütün Kürtleri çok severim. Çünkü her insanı severim. Doğayı ve hayvanları da se- verim. Irkçılıktan nefret ederim. Şayet bu ülkede, Ame- rika’da siyahlara karşı eskiden yapılan ırkçılıklar ya- şansa, Kürt kökenli insanlar, üniversitelere, gece klüplerine, parlamentoya, milli takımlara alınmasalar, diğer insanlar onlara karşı sokakta ırkçılık yapsalar, emin olun “Kürt hakları” adına sokağa fırlayan ilk “sa- vaşçı” ben olurdum. Çünkü bu durum beni uyumak- tan bile alıkoyardı. Ama yıllardır, olay başka bir çirkin boyutta seyrediyor. Kimse gevelemesin. Söylenen: “Ben Kürdüm, ayrı bir ırkım, bana Güneydoğu’yu ver, oraları da yakında Kürdistan yapacağım; yoksa sana savaş ilan ettim, askerine de siviline de kurşunu sıkı- yorum. Avrupa da, insan hakları adına arkamda.” İlginç. Dünyada 190 civarında ülke, 2800 ırk var. Hepsi “ırkıma toprak” dese, 2000 yıl daha, dünyayı kan götürürdü. Hem izin verin de size ırkçılıkla mücade- lenin baş örgütlerinin sloganını hatırlatayım: “Tek ırk insan ırkı!” Hem bugün, her ırktan, her milletten in- sanlar her gün birbirleriyle karışıp, çoluk çocuğa ka- rışmıyorlar mı? Nereden çıktı bu “safkan İngiliz atı” gi- bi, ırk koruma hastalığı? Hangi genç üniversitede be- ğendiği kızın “ırkına” bakarak bir karar veriyor? Her bi- rimiz zaten kaç ırk karışımı ürünüyüz! Şimdi gelin bir an için, Türkiye’nin yıllardır süren, büyük bedellerle gelen ve yalanlarla ayakta duran süreçten sıkılıp, referandum bile yapmadan “İyi, ha- di sınırı çizip kestik, alın Güneydoğu’yu istediğiniz adı verin, dikenli tel koyduk. Türkiye’ye gelmek istiyorsa- nız vizeye tabi. Tabii ki bu arada, ülkede kim Kürt kö- kenli olduğunu söylüyorsa gelsin yazılsın, onlar da Gü- neydoğu’ya gidip, yeni ülkelerinde yaşasınlar artık, ha- yırlı olsun” dese, kaç kişi bu sayıma kaydolup Tür- kiye’yi bırakıp giderdi, söyler misiniz? Neden hiç düşünmeden yalan söylüyorlar? Çok mu heyecan verici bu sahte “kurtuluş” çabaları? Ben söyleyeyim: Türkiye bunu dese, hiç kimse İstanbul’u İzmir’i, Bodrum’u, Ankara’yı bırakıp Güneydoğu’ya yaşamaya gitmez. Bütün bu talepler, gayri samimidir. Ya da dedikleri şu mudur: “Benim malım benim, senin malın da benim.” Bizim ise yıllardır dediğimiz şu: Bu alçakça kan dö- ken savaşı, ortaçağ kokan ırkçı toprak iddialarınızı bı- rakın. İstanbul ne kadar sizinse, Diyarbakır da bizim. Bu topraklar hepimizin. Batı’nın yüz yılları aşmış planlarla Ortadoğu’da sizi yaratmak istediği kavganın baş aktörü yapmasına bu kadar meraklı olmayın! Tam tersine, yaşamınızı altüst etmekten başka hiçbir işe ya- ramayan bu komplolara karşı tepkili olun! Onca ev- ladınız bu uğurda öldü ya da katil oldu… Neye yara- dı bunlar? Bu “iptidai ırkçı” gerilimler, uzay ve gene- tik devrim çağına yakışıyor mu? Referandum yapılsa, soruyu sorarken, bunun herkes için nasıl bir nihai se- çim olduğunu netleştirdikleri anda olayın saçma bo- yutu herkesi çarpar. “Din Pazarlaması”na paralel olarak bulabildikleri tek diğer ana hat “ırk pazarlaması”. Ortada sahte bir sözcük “Kürt açılımı”… Nedir iste- nen? Kölelik var da, o mu bitecek? Eşit miras hakkı yok da, o mu verilecek? Bunların hiç biri değilse, o za- man bu ne iş? Şimdi de sonuncu, ama en önemli kar- şı çıkma gerekçemi veriyorum. Kürt kökenli kardeş- lerimi seviyorum ve onlardan ayrılmak istemiyo- rum… Çözüm yukarıda yazdığım senaryoda. Türki- ye bu hamleyi satranç masasında yapıverse, rakip kum saatini yere atıp, konudan toptan vazgeçer, “Nerden çıktı, benim öyle bir talebim yok” diye… İyi de, nedir o zaman talebiniz? Washington’da açılan “temsilci- lik” ve AKP’nin bu konuda gelişen hızlı merakı, kötü kokuları da beraberinde getiriyor. Sözünü ettiğim ham- leyi yapacak hükümet, AKP olamaz… bedri.baykam@gmail.comwww.bedribaykam.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Doğu Anadolu’da çift sürülürken hep bir ağõzdan söyle- nen türkü. 2/ Kimi hastalõklarda elde, yüzde ve ayakta gö- rülen yangõsõz şiş... “Mercanköşk” de denilen, güzel ko- kulu bir saksõ bitki- si. 3/ Afrika’da ya- şayan bir maymun... Bir ilimiz. 4/ Kalõn- bağõrsağõ anüs yoluyla su fõşkõrtarak yõkamaya ve bu işte kullanõlan aygõta veri- len ad. 5/ Doğalgazõn önemli bir bileşeni olan gaz... Dövülmüş et, bulgur ve soğanla yapõlan õzgara köfte. 6/ Şekerkamõşõndan elde edilen sert bir içki... Bir gõda maddesi... Çin ve Japonya’dan tüm dünyaya yayõlmõş bir strateji oyunu. 7/ Küçük mağara... Bir tür ke- ten patiska ya da basma. 8/ Toplum yaşamõna giren geçi- ci yenilik... Bir nota. 9/ Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da konar-göçerlerin kõl çadõrlarõndan oluşan yayla yerleşme- si... Tibet sõğõrõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tuzsuz taze peynirle yapõlan bir tür helva. 2/ Serbest mes- lek adamlarõnõ içinde toplayan resmi birlik... Bir mekânõ örten kemerli yapõ. 3/ Bir malõn tanõtõmõnõ ve sürümünü sağ- lamak için başvurulan etkinliklerin tümü... Bir nota. 4/ Ür- dün’ün başkenti... Şamanizmin din adamlarõna verilen ad. 5/ Tuzağa düşürülen şey... Rütbesiz asker. 6/ Hayat arka- daşõ... Önemli yol kavşaklarõnõn yakõnõna kurulmuş otel. 7/ İçinde diri balõk saklanan, denizden ayrõlmõş havuz... Atõn yavrusu. 8/ Kadõn ve çocuklarda görülen çok ince tüy; ayva tüyü. 9/ Olta ya da tuzağa konulan yem... Kundak ço- cuklarõnõn tepelerinde görülen kepek tabakasõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A B A L A K P E P İ K K A S A R A Z A K I E L E Ş D İ N E R İ M T E N D A K P E R M E Ç E A E M İ T İ B A R R E İ N İ Y T E N E K E T A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear