26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN Aklanmayan Haklanır! Dilin ucundaki yalın gerçeği dün, CHP lideri Bay- kal en basit biçimiyle söze döktü: “Yargı ile der- di olan bir iktidarın, yargıyı düzenlemeye hakkı ola- maz!” İktidarın yargı ile derdi var. Yargı işlerse başının dertten kurtulmayacağını biliyor. “Dokunulmazlık ilkesine” sımsıkı sarılma- sı da, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na bu- laşması da bundan. Adalet de balık gibi baştan, yani Başbakan’dan kokuyor. Bu yüzden TBMM’de derin dondurucuya ko- nulan 2 ayrı suç dosyasını hiç gündemden dü- şürmemek gerekiyor: “İstanbul Milletvekili R. T. Erdoğan, AKP Mil- letvekilleri Mustafa Açıkalın (Sıvas), İdris Naim Şa- hin (İstanbul), Mikail Arslan (Kırşehir) ile birlikte ‘Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, res- mi evrak ve kayıtlarda sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak’...” Yani… Başbakan, dokunulmazlığın arkasına sığınma- sa akıbeti, Ergenekoncularla Susurlukçulara kom- şu F tipi koğuşlar olabilecek… Üstelik bu iki davanın dosyaları da hazır ve için- deki belgelerin hiçbirisi de fotokopi değil. Hepsi orijinal ve ıslak imzalı!. “Vergi kaçakçılığından” mahkemeye sevk dos- yası olduğu halde, 7 yıl süreyle, Maliye Bakanlı- ğı yapan dünyada bir başka siyasetçi var mıydı? Yoktu ve yoktur elbette!.. Tıpkı zimmet, kalpazanlık, resmi evrakta sah- tekârlık gibi kalın iki ayrı suç dosyasına rağmen başbakanlık yapan bir başka siyasetçi olmadığı gibi. Tencere mi Başbakan idi yoksa kapak mı? Maliye Bakanı mı onu buldu, o mu Başbakan’ı. Vergi ile medyayı hizaya getirmeye çalışan dü- nün Maliye Bakanı Kemal Bey’in de tıpkı Tayyip Bey gibi iki ayrı dosyası var. Ama onunki kendi görev alanıyla ilgili: “213 sayılı Vergi Usul Kanunu’na muhalefet!” Muhalefete sataşıp duran Başbakan’ın muha- lefetten anladığı da elbette bu olur! Bu ülkede, ne yazık ki başbakanlar ve Maliye bakanları idam edildi. Ama hiçbirisinin suç dos- yasında ve idam yaftasında “Yolsuzluk, evrakta sahtekârlık, kalpazanlık, vergi kaçakçılığı gibi yüz kızartıcı suçlar” yoktu! TBMM’deki “Sanık Dosyası” sayısı 315’i geç- miş. Adalet ve Kalkınma Partisi tabelasında, temenni olarak yer alan “Ak” adına layık milletvekili sayı- sı parmakla gösterilecek miktarda… Parmakların işaret edecekleri arasında ne ya- zık ki Başbakan yer almıyor. Ve ne yazık ki kendisi de bundan hiç mi hiç ra- hatsız değil. Rahatsız olsa, “Dokunulmazlığını” kal- dırtır, gidip hesap verir, temiz ise aklanır. 2015’ten sonra çekileceğini söylediği siyaset- ten de öyle ayrılır. (Çekilmek derken Çankaya’ya çekilmekten söz etmediğini söylemedi ya neyse..) Türkiye’de adalet geç tecelli ediyor. Ama so- nunda mutlaka tecelli ediyor. Tayyip Bey’in hocası eski Başbakan Erbakan’ın kayıp trilyon davası yıllarca sürdü. Hoca’nın yaşı 80’i geçti. Ama sonunda mahkûm oldu. Adalet, elbette Tayyip Bey için de tecelli ede- cektir. Kendisi 50’lerinin ortasındadır. Şansı varsa aklanıp temizlenmesi 80’inden önce olacaktır. Ama o, işi şansa bırakmak istemiyor. Kendi kafasına göre bir adalet düzeni yaratmaya yönelmesi, yargıç ve savcı atama listeleriyle bu ka- dar yakından ilgilenmesi bundan. MERİÇ VELİDEDEOĞLU Lozan Antlaşması’nın bu- gün 86. yılını kutlarken, Lozan’ı bırakın, “Artık Sevr’i kabul edin!” diye haykırıldığını da anımsamalıyız. AB’nin bir kuruluşu olan Av- rupa Parlamentosu’nun Fran- sız Milletvekili Jacques Tou- bon, böyle sesleniyordu kür- süden Türk delegelere 2005 yı- lında. Bir bakıma haklı(!); beterin beteri var. “Sevr Paylaşımı”nı kat kat aşan, Anadolu’nun doğusunu, güneydoğusunu bütünüyle, orta Anadolu’nun büyük bir bölümünü, Doğu Karadeniz’i bizden koparan “harita”lar, derin dostlarımı- zın ceplerinde, çantalarında; kimi toplantılarda masalara serilip, tartışılıyor. Başımızdaki AKP’li yöneti- ciler pişkin pişkin, “Olur böy- le şeyler!” diyerek geçiştiri- yorlar bu alanları. Gerek 86 yıl önce Lozan’da gerekse ülke yönetiminde, İs- met İnönü’nün sergilediği “devlet adamı” kişiliğini, nite- liğini bu yöneticilerden bekle- mek “saf”lık olurdu zaten. Uluslararası TV’lerde de ya- yımlanan bir izlencede (prog- ram), sinirlenerek pancar gibi kızarıp morarıp elini kolunu kullanarak sağındaki solun- daki konuşmacıyı susturan, söyleyeceğini -kimi sınırları aşarak- söyledikten sonra, Kasımpaşalı yürüyüşüyle otu- rumu terk eden günümüz Baş- bakanı’nı, İnönü görebilseydi sanırım dayanamazdı. Çünkü İsmet Paşa Lozan görüşmelerinde toplantıyı terk eden değil, terk ettirendi; doğ- ruları ortaya koyan konuşma- sıyla, sabrıyla, dingin (sakin) tu- tumuyla. Dönemin sömürücülerinin dünyaca ünlü siyasetçileri kar- şısında dimdik duruyordu ken- dine güvenen bir kişilikle. Bu güveni ve onları yer yer pes ettirebilmesi, kuşkusuz İnönü’nün, “ekinsel (kültürel) altyapısı”na, tarih boyunca Os- manlı-Avrupa ilişkilerini iyi bil- mesine, dolayısıyla yakamızı hiç bırakmayan emperyalizmi iyi tanımasına da bağlıydı. İngiltere’nin Lozan görüş- melerindeki temsilcisi Dışişle- ri Bakanı Lord Curson, ken- disinden korkulan, karşısında konuşmaktan çekinilen bir devlet adamı, “kurt bir siya- setçiydi”. Ne var ki, başdelegemiz İs- met Paşa, “Musul” görüşme- lerinin oturumunda Curson’a masayı terk ettirecekti. Öyle ki ünlü Lord’un, hızını alamayıp görüşmelerin yapıl- dığı Quchy Şatosu’nun kori- dorlarında “Olamaz, olamaz!” diye haykırarak kendini oteli- ne dar attığı söylenir. Oysa İnönü onu sabırla din- lemişti. Curson: “Musul halkı- nın çoğunluğu Arap’tır, Musul Irak’tan ayrılamaz” diyordu. Sıra bize gelince İnönü: “Bir- takım doğruları ortaya koyarak karşılık vereceğim” der, yu- muşak bir sesle. İlkin: “1919’da cesaretlen- dirdiğiniz Şerif Paşa’nın ba- ğımsız bir Kürdistan kurması- nı planlarken, Musul’un Irak’tan ayrılmasını istiyordunuz değil mi?” diye, belli belirsiz bir gü- lümsemeyle sorar Curson’a. Bu ilk tokattır, ikincisi gelir. İnönü: “Musul’un çoğunlu- ğunu oluşturan Türklerle Kürt- ler, 1918’de vilayetlerini İngil- tere’nin usulsüz işgalinde, Mu- sul’un Türkiye’nin tamamlayı- cı bir ‘parçası’ olarak kalması- nı istediklerini, TBMM’ye baş- vurup bildirmişlerdir” diyerek Musul halkının görüşünü anım- satır. Daha sonra da İsmet Paşa, Curson’un, “Musul’da Arap- ların çoğunlukta olduğu tezini dayandırdığı istatistiklerin tam bir aldatmaca olduğunu” dile getirir. Bunların İngiliz manda yö- netiminde İngiliz askerlerinin “halkı yönlendirmesi ve baskı- sı ile elde edilmiş” sonuçlar ol- duğunu belirtir. Gerçek istatistiklere Türk hükümetinin sahip olduğunu, çünkü bunların uzun yıllar bo- yu elde edilmiş sonuçlara da- yandığını açıklar. Ve 503 bin kişilik Musul nü- fusunun büyük çoğunluğu- nun, Araplardan değil, Süley- maniye ile Kerkük’te olduğu gi- bi Türklerden oluştuğunu gös- teren tarihsel istatistikleri Cur- son’un önüne sürer. (*) Bilindiği gibi bugünlerde “Musul” yeni bir “oyun”la yine gündeme getirilmeye çalışılı- yor. Küresel emperyalizmin oyunları bitmez tükenmez. Bugün İngiliz Lordu Curson yok, olsun Amerikan Obama var; bizim de -ne yazık ki- İs- met Paşa’mız yok... Yoksa, “van münit, van mü- nit!” durun, “var” mı deniyor? Hayır sanmam, İsmet Pa- şa’nın bir saç teli bile ola- maz... Bilmem ki, bu koşullarda 86. yılı nasıl kutlamalı? (*) Lozan Barış Antlaşması Tutanak ve Belgeleri; Çev. Seha L. Meray. Dün ve Bugün 24 Temmuz m.velidedeoglu@hotmail.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 24 Temmuz OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 24 TEMMUZ 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 Bilal oğlan üç haftada terhis oldu. Askerlik dövizle yan gelip yatma yeridir! Karanlık Avni Kurtuldu: “Yüzyılın güneş tutulmasında dünya 6.5 dakika karanlığa gömülmüş. O da bir şey mi; Türkiye 7 yıldır karanlığa gömülü yaşıyor.” Eser Zekai Buluç: “İmam hatipliler, yeni nesil sizin eseri olacaktır!” İmam Anıl Öçal: “Başbakanı imam olanın katsayısı artar!” 2011 Ferhan Uygur: “Recep, 2011’den sonra aday olmayacak çünkü ‘padişahım çok yaşa’ olacak!” YağmurDeniz Sapıklık parayla değil sırayla! OLUP bitenler karşısında “Bunlar da insan mı” demek zorunda kaldığını söylüyor emekli tümgeneral Naci Beştepe: “Hani şu din adamı veya dindar geçinen dinci sapıklar var ya işte onlardan söz ediyorum. Adamın hayatta tek düşüncesi var; aklının neresinde olduğu belli. Oyuncak bebekleri tahrik edici buluyor. Toplumun tepkisinden çekinmiyor. Diyeceksiniz ki; niye çekinsin, binlerce müridi de aynı zihniyette değil mi? Oyuncak bebekten tahrik olan bu insan benzeri yaratık kazara eşinin dostunun bir çocuğunu, annesi altını değiştirirken görse ne olur? Plajda mayo ile görse ne düşünür? Böyle bir Müslüman ile namaz kılarken önünde secde etmeye kim cesaret eder? Tarikatlar bir yana Ankara Keçiören Belediyesi’nin sekiz yaşındaki çocuklara haremlik-selamlık yüzme kursu düzenlemesi de aynı düşüncenin ürünü değil mi? Eğitim sistemimizi dinselleştirme gayreti içindeki iktidar ve iç içe girdiği tarikat- cemaatlerin bakış açısı farklı mı ki? Başbakan’ın başyardımcısı Bülent Arınç ‘Bizimkilerin iki zaafı vardır; biri kadın, biri para’ dememiş miydi? Geriye ne kalıyorsa? İşte bizim dindarlarımız ve bunların en üst düzeye yükselenleri. Mürekkep yalamışları. Varın gerisini siz düşünün. Evet, kadın ve para düşkünlüğünü anlamıştık da bebekler hiç aklımıza gelmemişti.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” ESKİ Genelkurmay İkinci Başkanı emekli orgeneral Çevik Bir’in Ergenekon dalgasının ikincil savcısı Zekeriya’ya verdiği ifade de piyasaya sürüldü. Bu kez böyle bir servis hizmeti niye yapıldı anlamak biraz zor. Soruşturmanın gizliliği ilkesinin yerinin olmadığı Ergenekon’da yalaka medyaya servis hizmeti otomatiğe bağlandığı için olsa gerek. Zamanı geldi diye piyasaya sürülmüş olabilir. Evet, Çevik Bir’in sorgu tutanakları çok ilginç. Ama her şeyden önce Çevik Bir’i “Zeytin Dalı” kod adıyla suçlayan gizli tanığın iddiaları çok ama çok ciddi. Ergenekon’un birincil savcısı Recep’e, füzeyle uçağını düşürmek suretiyle suikast yapılacakmış. Savcının soruları da çok ama çok ciddi. Suikast için Çeçenistan’da Ruslara karşı füze kullanan yerli malı bir dinci militanla Ankara’daki makam odası gibi bir yerde temasa geçilmiş mi? Çevik Bir de ne yapsın ciddi bir şekilde yanıt veriyor! Recep’in uçağına füzeyle suikast planı yabana atılacak cinsten değil. Gerçekten cins bir plan! Çünkü bu iddia ile kanserden ölmek üzere olan güzel insan Türkan Saylan’ın evini bastılar. Zekeriya’nın talebini uygun gören yargıç Ömer Diken’in kararıyla Türkan Saylan’ın yanı sıra eski ve yeni rektörler Mehmet Haberal, Osman Metin Öztürk, Mustafa Yurtkuran, Ferit Bernay, Fatih Hilmioğlu ve Cumhuriyet yazarı Sevgili Erol Manisalı’nın ev ve işyerleri de polis tarafından basılıp arandı: Recep’e atılacak füzeyi aradılar! Çeçenistan’da savaşmış eski dinci militan yeni gizli tanık eksik olmasın, suikast planının eksiklerini tamamlamaya yardım etmiş. Eski bir istihbaratçı ile soyadı olmayan bir yüzbaşı, dinci militanı Ankara’da yüksek bir binada oturan Bir’e götürmüş. Bir, füze kullanıp kullanmadığını sormuş. Dinci militan “kullanıyorum” demiş. Bir, yüzbaşıya içinde füze olan gitar çantası vermiş. Yüzbaşı, dinci militanla füzeyi Çanakkale’ye götürmüş ve “Eylem Esenboğa’da uçağı indiği esnada yapılacak, yobazlara dersleri verilecek” deyince gizli tanık Başbakan’a suikast yapılacağını anlamış. Eylemden hemen vazgeçmiş, derhal Gemlik’e gidip sonradan polisin kazıp bulacağı yere füzeyi gömmüş ve gizli tanıklık yapmaya karar vermiş. Allah’ım sen aklımıza mukayyet ol! Mukayyet SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Hem karada hem de suda yaşayabilen hayvanlara ve- rilen ad. 2/ Hz. Muhammed’i övmek ve on- dan şefaat di- lemek amacõy- la yazõlan ka- side... Kimi göçebe Türk boylarõnda birkaç ai- leye ait çadõrdan olu- şan topluluk. 3/ Ge- reksiz, anlamsõz, boş söz. 4/ Afrika’da ya- şayan, bacaklarõ be- yaz çizgili bir hay- van... Bir tür taze ve tuzsuz beyaz pey- nir. 5/ Sergen... Ca- mi, mescit gibi yer- lerde yapõlan dinsel konuşma. 6/ Bizans döne- minde, İstanbul’da siyasal suçlularõn kapatõldõ- ğõ ünlü zindan... Şöhret. 7/ Bir tür yağmurkuşu. 8/ Köpek... İlaçlarõn formüllerini gösteren resmi kitap. 9/ Kõrkpõnar güreşlerini düzenlemeyi üst- lenen kişiye verilen ad... Dağkeçisi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Argoda aptal, salak, bön kimseye verilen ad. 2/ Eski dilde su... Ağzõ geniş tek kulplu su kabõ. 3/ Nohutla yapõlan bir tür yemek. 4/ Paylama, azarlama... Yapraklar durumunda ayrõlabilen parlak bir mineral. 5/ Sert kabuklu ve C vitami- nince zengin bir meyve. 6/ Köpek ve ineklere ye- dirilmek için un ve kepekle hazõrlanan yiyecek... Un, et ve bamya ile yapõlan bir yemek. 7/ Dü- denden daha geniş olan çukurluklara verilen ad... Su taşkõnõ. 8/ İç organlarõ kaplayan koruyucu do- ku... Bir bağlaç. 9/ Libya’nõn plaka imi... Omur- larõ birbirine birleştiren ana madde. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 S Ü M S Ü K K A Ü R E S A K A R M E R T T U R A S T O P A L A K Ü S P İ R B A K A T A R T İ K U L T U B A K A R A B İ B E R A R A K A A R Z 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SATILIK YAZLIK Sakarya-Kocaeli’de, deniz kenarında, havuzlu, tenis kortlu sitede, sahibinden satılık eşyalı tripleks villa. 0533 259 54 29
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear