26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 TEMMUZ 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA SÖYLEŞİ 9 CMYB C M Y B Kültür Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Dursun Koçer gençlerin kahve ve tarot falõna göre yaşamlarõna yön vermeye başladõklarõnõ belirterek ‘Gençler bilimden uzaklaşõyor’ değerlendirmesinde bulundu ÖZLEM YÜZAK Gençlerin umutsuzluğu arttıkça kaderciliğe yönelip bilimden uzaklaşmaya başlıyorlar. Her yer tarot ve kahve falı bakan mekânlarla dolu. Gençler sürekli fal baktırıyor ve hayatlarını ona göre yönlendiriyorlar. Bu, bir insanın kendi kendine yapacağı en büyük haksızlık. İnsan olarak en büyük özelliğimiz düşünebilmek, karar vermek ve uygulayabilmektir. Siz ise bu özelliğinizi bir falcıya teslim ediyorsunuz. Kültür Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Dursun Koçer ile söyleşiyi 2009 yõlõ ÖSS sõnav sonuçlarõ açõklanmadan hemen önce yaptõk. 700 bin kişinin hiçbir fen sorusuna cevap vermediği, 30 bin kişinin puanõ hesaplanmayacak kadar düşük olduğu eğitim sistemimiz ciddi alarm verirken Prof. Koçer, gençlerin bilim dõşõlõğa yönelişlerine dikkat çekti ve tarot ve kahve falõna rağbet eden gençlerin sayõsõnõn arttõğõnõ belirtti. Prof. Koçer bir gökbilimci diğer tanõmõ ile ünlü bir astronom. “Gençler sürekli fal baktırıyor ve hayatlarını ona göre yönlendiriyorlar. Bu, bir insanın kendi kendine yapacağı en büyük haksızlık. İnsan olarak en büyük özelliğimiz düşünebilmek, karar vermek ve uygulayabilmektir. Siz ise bu özelliğinizi bir falcıya teslim ediyorsunuz” diyen Koçer, bu eğilimin artõş nedenlerini “gençlerin umutsuzluğunun artması, kaderciliğe yöneliş ve bilimden uzaklaşma” olarak açõklõyor. Gençlerin fen bilimlerindeki başarõsõzlõklarõnõn nedenlerinden birini de yer ve gökbilimlerini temel eğitim sistemi içine yerleştirilmemiş olmasõna bağlayan Koçer “liselerimizde fizik , kimya, biyoloji okutuyoruz. Bu üç dalın en mükemmel laboratuvarı gökyüzü ve biz bu laboratuvarı kullanmıyoruz. Dünya üzerinde 50 milyon derece sıcaklıkla ilgili bir şey yapamazsınız ama gökyüzünde bu sıcaklık ve her türlü fiziksel kimyasal koşullar mevcut. Aynı şekilde biz yeryüzünü de kullanmıyoruz, üstelik ülkemiz deprem kuşağında yer almasına karşın. Gelişmiş birçok ülke temel bilim dersleri arasında bu alanları da yerleştirmişken , bizde eskiden var olan uygulama gereksiz diye kaldırıldı...” diyor. Astronomi İstanbul Kültür Üniversitesi birkaç yıldan beri astronomi aracılığıyla bilimi insanlara sevdirmeyi amaçlayan faaliyetler yapıyor. Bu yılda II. Amatör Teleskop Çalıştayı’nı gerçekleştirerek Türkiye’nin çeşitli yerlerinden 100 fen, fizik, matematik öğretmenine İstanbul Kilyos’ta kurduğu atölyelerde teleskop yapımını öğretti ardından, UNESCO’nun ve Birleşmiş Milletler’in desteğiyle “Gökyüzü Gözlem Festivali Starfest” gerçekleştirildi. Kültür Üniversitesi olarak neden böyle bir faaliyet alanını tercih ettiniz? Biz üniversite olarak öğretmenlere yönelik çalõştay, sempozyum ve seminer türü etkinliklere ağõrlõk vermeye başladõk. Çünkü öğretmenlerin bu tür eğitimlere çok ciddi ihtiyaçlarõ var. Özellikle yerbilimleri ve gökbilimleri alanõnda, çünkü eğitim fakültelerindeki genç arkadaşlarõmõz bu konuda yeterince bilgi almadan mezun oluyorlar. Bu da doğal olarak yetiştirdikleri öğrencilerin eğitimine yansõyor. Uzun yõllar ilköğretim fen ve teknoloji kitaplarõ içinde çeşitli ünitelerde yer ve gökbilimleri ile ilgili yazõlanlarõ düzeltmeye çalõştõk. Sanõrõm belli bir ölçüde başarõ sağlandõ, ama yine de yetersiz. Liselerde eskiden astronomi müfredat içinde vardõ, 1974’teki eğitim şûrasõnda kaldõrõldõ. Peki, neden öğretmenlere yönelik teleskop çalıştayı? Esas amaç, astronominin görsel zenginliğini kullanarak bilimi tanõtmak ve yaymak. 85 ilköğretim ve lise fen öğretmeni ile 15 bu işe meraklõ öğrenci seçtik. Onlara eğitmenler aracõlõğõ ile 100 teleskop yaptõrdõk. Çalõştay sonunda ise bu teleskoplarõ öğretmenlere hediye ettik ve çalõştõklarõ okullarla paylaşmalarõnõ istedik. Daha önceki yõllardaki deneyimlerimizde güzel sonuçlar aldõk. Örneğin gelen öğretmenlerden biri bu işi o kadar sevdi ki Denizli’de görev yaptõğõ lisede bir gözlem evi kurdurdu. Şu anda Denizli’de bilim adõna mükemmel bir hava yaratõlmõş vaziyette. Üstelik vali, il milli eğitim müdürü ve belediye başkanõnõ bu işin önemine inandõrarak ve onlarõn desteğini alarak yaptõ bu işi. Bizim en çok üzerinde durduğumuz... Gökyüzünü ve gökcisimlerini kullanarak bilim dõşõ, insanlara zarar veren bilgiler aktarõlõyor. Bunlarõn önünü kesebilmenin yolu gökyüzünün gençlere bilimsel olarak tanõtõlmasõ. Gidin İstiklal Caddesi’ne her taraf tarot ve kahve falõ bakanlarla dolu. Gençler hem zamanlarõnõn bir bölümünü buralarda geçiriyor, fal baktõrõyor ve hayatlarõnõ ona göre yönlendiriyorlar. Diyorum ki, bu bir insanõn kendi kendine yapacağõ en büyük haksõzlõktõr. Bizim insan olarak en büyük özelliğimiz, düşünebilme karar verme ve uygulayabilme. Siz bu özelliğinizi bir falcõya teslim ediyorsunuz. Kültür Üniversitesi 1997 yılında kurulan ve hâlâ genç olarak tanımlanan bir vakıf üniversitesi. Geçen 12 yıllık süreci değerlendirecek olursanız neler söylersiniz? Eğitime 153 öğrenci ile başladõk, şu anda 7 bin öğrencimiz var. Üniversitenin sağlõklõ bir büyümesi oldu. Tamzamanlõ öğretim üyesi kadrosuna çok önem veriyoruz. 10 öğrenciye 1 öğretim üyesi düşüyor. Temel bilimlere yönelik özel bir çalõşma alanõmõz var. Beyin Dinamiği Cognition ve Karmaşõk Sistemler Uygulama ve Araştõrma Merkezimiz var. 3 yõldan beri faaliyette. Bu merkezin başõnda da Prof. Dr. Erol Başar bulunuyor. İnsan beyninin fiziksel modelleri yapõlmaya çalõşõlõyor. Tõpla bağlantõsõ var, ama esas iş hekimlik değil. Beyni anlamaya ve tanõmlamaya yönelik bir çalõşma ve kökeni fizik ile matematiğe dayanõyor. Bir diğer önemsediğimiz alan moleküler biyoloji ve genetik bölümünü açtõk. İddialõ bir bölümümüz. Şu anda lisans eğitimi yapõyor, ancak yüksek lisans ve doktora çalõşmalarõnõn yapõlacağõ düzeyde laboratuvarlarõmõz var. Yüksek lisans eğitimi için YÖK’e müracaat ettik, izni bekliyoruz. Peki nasıl öğrenciyi katacaksı- nız? Gelecek dönem bizim üniversite- mizin bütün önemli günlerini öğrenci kulüplerinin oluşturacağõ ekiplerle düzenleyeceğiz. Örneğin 10 Kasõm Haftasõ’nõn bütün organizasyonunu öğrencilere yaptõracağõz. Böyle yaptõğõnõzda öğrenci işin içine giriyor, benimsiyor. Bizde de 32 kulüp var. Örneğin satranç kulü- bü... Türkiye satranç şampiyonasõ bi- zim üniversite tarafõndan yapõlõyor, ancak bugüne kadar kulüp işin içine çok kõsõtlõ şekilde girdi. Ben önü- müzdeki sene bu görevi satranç ku- lübüne vereceğim. Ben bu modelin tutacağõna inanõ- yorum, çok fazla öğrencimiz olmadõ- ğõ için onlarõ organize etmemiz ko- lay. Kulüplerden yapacaklarõ etkin- likleri projelendirerek getirmelerini isteyeceğim. Ona göre bütçe ayõraca- ğõz. Öğrenciye ne kadar yakõn olur- sanõz o kadar fazla verim alõyorsu- nuz. ‘Sistem doğru’ Biraz da eğitim sistemini tartışa- cak olursak... Örneğin Sabancı Üniversitesi’nin kuruluşundan be- ri uyguladığı sistem son aylarda YÖK bünyesinde epeyce tartışma yarattı. Öğrencilerin 2 yıl ortak dersler aldıktan sonra istedikleri bölümü seçmelerini temel alan bu sistemi siz nasıl buluyorsunuz? Ben bu sistemi doğru buluyorum. Bu, Sabancõ Üniversitesi’nin kurulu- şunda koyduğu bir sistem ve buna saygõ duyuyorum. Onun dõşõnda 2 üniversite de biraz daha farklõ da ol- sa benzer bir sistemin içindeler... Ben prensip olarak üniversitenin eğitim ve öğretiminin kalõn duvarlar örülerek yürütülmesi zamanõnõn çok- tan geçtiğini düşünüyorum. ÖSYM sistemine uyar uymaz; onlar teknik problemler, ama eğer istenirse çözü- lebilir. Olaya genel kavram olarak bak- mak lazõm. Öğrencilerin gerek bö- lüm seçmede gerek ders seçmede olabildiğince özgün hareket etmeleri ve önlerinin açõlmasõ gerektiği kanõ- sõndayõm. 1945 yılında İstanbul’da doğdu, ilköğrenimini Mersin’de orta ve lise öğrenimini İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nde tamamladı. 1967 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik-Fizik Bölümü’nden mezun oldu. Fransa’nın Nice Gözlemevi ile İtalya’nın Trieste Gözlemevi’nde “Yıldız Atmosferlerinin Analizi” konusunda araştırmalarda bulundu. 1983 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi’ne öğretim üyesi olarak atanan Dursun Koçer, 1988 yılına kadar BÜ Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nde “Astrofizik Doçenti” olarak görev yaptı. Prof. Dr. Dursun Koçer, İÜ Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Başkanlığı, Genel Astronomi Anabilim Dalı Başkanlığı, Gözlemevi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü, Fen Fakültesi Fakülte Kurulu ve Yönetim Kurulu üyeliği, dekan yardımcılığı, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi Kurucu üyeliği ve yönetim kurulu üyeliği, TÜBİTAK MAM Uzay Bilimleri Bölümü’nde danışmanlık görevlerinde bulundu. 15 Eylül 2002 tarihinde İstanbul Üniversitesi’nden emekli olan Dursun Koçer, İstanbul Kültür Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Matematik-Bilgisayar Bölümü’ne öğretim üyesi olarak katıldı. Koçer, 2004 yılında Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı’na, 11 Kasım 2008 tarihinde de üniversite rektörlüğüne atandı. Evli ve iki çocuk babası. PORTRE Bütün sosyal görevleri öğrenci kulüplerine vereceğiz Eğitim sektöründe de kıyasıya bir rekabet söz konusu. Üniversitelerin giderek belli bir alanda uzmanlıkları öne çıkıyor. Bu açıdan baktığımızda sizin iddialı olduğunuz alan hangisi? Bana göre bu sorunun tam bir yanõtõ yok. Her üniversitenin yavaş yavaş öne çõktõğõ alanlar olacak, ama daha çok yeni. Üniversiteler için 5 yõl, 10 yõl, 20 yõl hiçbir şey değil. Çok daha uzun bir sürenin geçmesi gerek. Bence bir üniversite sadece eğitim öğretim yapan bir kurum değil, olmamalõ da. Üniversiteyi öne çõkaran onun bilimsel alanlarõdõr, uzmanlõk alanlarõdõr. Ancak onlarõn öne çõkõp iddialõ hale gelebilmeleri için belli bir zamana ihtiyaç var. Ama biz ilerlemek istediğimiz alanlar olarak bu iki alana öncelik verdik. Çünkü yakõn gelecekte bu iki alanõn son derece önemli olduğuna inanõyoruz. Moleküler biyolojinin ilgi alanõ çok geniş. Fizik, kimya matematik bilgisayar, tõp gibi birçok alanla birlikte çalõşõlõyor. Biz de tercihimizi bu yönde yaptõk, yatõrõmõmõzõ yapõp kadromuzu oluşturduk... Bir yandan üniversitelerin belirledikleri vizyon ve hedefler, projeleri bir yanda gelen öğrencilerin profilleri... Yalnız Kültür Üniversitesi değil, birçok üniversitenin sorunu. Söyleşinin başında bahsettiğimiz eğitim sistemimizin geldiği nokta kendisini üniversite eğitimi almaya gelen öğrencide de gösteriyor. Okudukları üniversitenin rektörünün adını bile bilmeyen bir sürü öğrenci var. Bu sorun sizce nasıl aşılır? Bu ciddi bir tespit. Bõrakõn rektörü öyle öğrenciler var ki ders aldõğõ hocasõnõn ismini bilmiyor. Ne yazõk ki Türkiye’nin böyle bir sorunu var. Üniversite olarak biz bu konuda nasõl iyileştirmeler yapabiliriz diye çeşitli projeler üretiyoruz. Bütün mesele öğrenciyi üniversitenin işlerinin ve yaşayõşõnõn içine sokmak. Biz sokmazsak öğrenci dõşõnda kalõyor. Tabii hepsi böyle değil, ama büyük çoğunluğu bu şekilde. ‘Üniversite bilimsel alanları öne çıkartır’ Bütün mesele öğrenciyi üniversitenin işlerinin ve yaşayõşõnõn içine sokmak. Biz sokmazsak öğrenci dõşõnda kalõyor. Tabii hepsi böyle değil, ama büyük çoğunluğu bu şekilde. BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA - “KKTC’de son kez mi 20 Tem- muz’u kutlayacağız?” KKTC’de, Barõş Harekâ- tõ’nõn 35. yõldönümü kutlamalarõ öncesinde, işte bu soru gündeme damgasõnõ vurdu. 2002 yõlõnda AKP iktidarõ ile başlayan süreçte, Türkiye, Kõbrõs politikasõnda verilen tavizlerle büyük bir zemin kaybõna uğrarken, KKTC’nin geleceği de tehdit altõna girdi. 3 Eylül 2008’de başlatõlan kapsamlõ görüşmelerde gelinen aşama, Kõbrõs Türklerinin yeniden azõnlõk konumuna indirgenmeye çalõşõldõ- ğõnõ gösteriyor. AKP’nin desteğini arkasõna alan Cumhurbaşkanõ Mehmet Ali Talat’õn, Rum lider Dimitris Hristofyas ile yaptõğõ görüşmelerde hangi ödünleri verdiği bilinmezken, Çankaya Köşkü’nde varõlan “2009 yılı sonuna kadar çö- züm” mutabakatõ, hükümetin daha ileri noktalar- daki ödünlere bile yeşil õşõk yaktõğõnõ gösteriyor. AKP iktidarõnõn Kõbrõs’ta çözümü Türkiye’nin AB üyeliği ile bağlantõlandõrmasõ, 1974 sonrasõ si- yasal ve stratejik anlamda elde edilmiş bütün ka- zanõmlarõ tehlikeye attõ. Daha önceki hükümetle- rin uygulamakta olduğu “Türkiye’nin AB üyeliği ile birlikte Kıbrıs’ta çözüm” formülü, AKP ikti- darõ ile birlikte, “önce Kıbrıs’ta çözüm, sonra Türkiye’nin AB’ye üyeliği” yaklaşõmõna dönü- şünce, Ankara Kõbrõs politikasõnda geri adõm at- maya başladõ. AB’nin ve ABD’nin yoğun propaganda ve bas- kõsõ, AKP’nin KKTC üzerindeki oyunlarõna da eklenince, 2004 yõlõndaki Annan Planõ referandu- mundan “evet” oyu çõktõ. Rum- larõn “hayır” demesiyle KKTC’nin hu- kuksal varlõğõnõn zõmnen tanõnmõş olmasõ yönünde diplomatik giri- şim başlatmak yerine, AKP hü- kümeti AB’yi karşõsõna alma- mak için Rumla- rõn giderek güç kazanmasõnõ görmezden gel- di. Dönemin BM Genel Se- kreteri An- nan’õn Rus ve- tosu nedeniyle yayõmlanama- yan raporunda, Türklerin plana “evet” demesi- nin, ellerindeki haklardan zõmnen vazgeçtiği de- ğerlendirmesi bile yer aldõ. Federal-konfederal tartışması 21 Mart anlaşmasõ uyarõnca 3 Eylül 2008’de ise kapsamlõ müzakereler başlatõldõ. Türk tarafõnõn ta- lebi olarak, ilk önce Yönetim ve Güç Paylaşõmõ konusu ele alõndõ. Bu konunun görüşülmeye baş- landõğõ ilk toplantõ olan 11 Eylül 2008 tarihinden 16 Ocak 2009 tarihine kadar yapõlan toplantõlarda, taraflar pozisyonlarõnõ ortaya koydu ve bunlarõ ya- kõnlaştõrma çabasõ içine girdi. Görüşmelerde, hiç- bir yakõnlaşma sağlanamayan tek konu federal yü- rütme oldu. Rum tarafõ burada, başkan ve başkan yardõmcõsõnõn tek liste üzerinden ve ağõrlõklõ oyla doğrudan halk tarafõndan seçilmesini öngören bir başkanlõk sistemi önerirken, Kõbrõs Türk tarafõ, üyelerinin senato tarafõndan ve tek liste üzerinden ayrõ ayrõ çoğunlukla seçileceği bir Başkanlõk Kon- seyi (İsviçre) sistemini gündeme taşõdõ. Yeni devletin nasõl ortaya çõkacağõ konusunda Kõbrõs Türk tarafõ, kendi kâğõdõnõ BM ve Rum ta- rafõna sundu. Rum tarafõ bu konuyu şimdi görüş- mekten kaçõndõ. Türkiye, BM’nin bu konuda An- nan Planõ döneminde önermiş olduğu uzlaşõ for- mülünü “ideal görmemekle” birlikte, kabul et- meye hazõr olduğu görüşünü iletti. Kuşkular ortaya kondu 6 Temmuz’da Gazimagosa’da KKTC ve yurtdõ- şõndaki Kõbrõs Türk dernek ve örgütlerinin temsil- cileri ile yapõlan toplantõda kuşkular ortaya kondu. Sonuç bildirisinde, ayrõ ayrõ ve eşzamanlõ referan- dumlarda çõkmasõ olasõ sonuçlara göre önceden alternatifli yol haritalarõ belirlenmesi, uluslararasõ toplum nezdinde geliştirilebilecek tutumlar için hazõrlõklõ olunmasõ istenirken, “Referandumlar- da taraflardan birinden ret cevabı çıkması ha- linde; ikinci aşama olarak; KKTC’nin tanıtıl- ması için sonuç alınıncaya kadar koordineli, et- kin ve çok boyutlu bir kampanya yürütülmesi” görüşü dile getirildi. Ancak 2004 yõlõndaki referandumdan sonraki gelişmelerden dolayõ bu kez olasõ bir referandum- dan “hayır” çõkmasõna kesin gözüyle bakõlõyor. Bu nedenle de Talat ve AKP, nihai kararõn halka sorulmadan, ya meclis ya da hükümet tarafõndan verilmesini istiyor. Ancak yapõlan son seçimlerde UBP’nin iktidara gelmiş olmasõ, hem Talat’õn hem de AKP’nin elini zora soktu. ‘Gençlerdahadaumutsuz’ Bizde de 32 kulüp var. Örneğin satranç kulübü... Türkiye satranç şampiyonasõ bizim üniversite tarafõndan yapõlõyor, ancak bugüne kadar kulüp işin içine çok kõsõtlõ şekilde girdi. Ben önümüzdeki sene bu görevi satranç kulübüne vereceğim. Ben bu modelin tutacağõna inanõyorum, çok fazla öğrencimiz olmadõğõ için onlarõ organize etmemiz kolay.’ ‘ Barõş Harekâtõ’nõn üzerinden 35 yõl geçti... KKTC’nin geleceği tehlikede ERDOĞAN’DAN KIBRIS MESAJI ANKARA (Cumhuriet Bürosu) - Başbakan Tay- yip Erdoğan, “Kıbrıs Ba- rış Harekâtı’nın 35. yıl- dönümü ve Barış ve Öz- gürlük Bayramı” dolayõ- sõyla yayõmladõğõ mesajda Kõbrõs meselesinde birlik ve beraberliğin en iyi şekil- de sergilenmesi gereken bir dönemde olunduğunu be- lirtti. Erdoğan “Ne Kıbrıs Türkleri ne de Türkiye Cumhuriyeti, 1974 önce- sindeki sıkıntılı günlerin bir daha yaşanmasına müsaade etmeyecektir. Güney Kıbrıs’ın, Kıbrıs Türk halkını tahakküm altına alma çabaları asla sonuç vermeyecektir” gö- rüşünü dile getirdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear