28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 23 HAZİRAN 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 A nkara gazeteciliğinin en yoğun yõ- lõ hangisidir sorusuna verilebile- cek pek çok yõl vardõr. Her biri kendi yoğunluğu içinde doğrudur ama, sanõrõm 2003 yõlõ birinciliği kolay kolay kaptõrmaz. Nedenlerini sõralayalõm: 1. AKP’nin ilk yõlõ... Gül-Erdoğan’õn başbakanlõk değişimi. 2. İktidarõn kendi içindeki değişimin Türkiye dengelerine yansõmasõ. 3. ABD’nin Irak operasyonu için Türki- ye’nin desteğini almakta gösterdiği õsrar. 4. Kõbrõs’ta AKP iktidarõ ile başlayan “hemen çözüm” heyecanõnõn Ankara’da- ki devlet kurumlarõna yansõmasõ... Şõklarõ arttõrabiliriz ama, ilk dört yeter de artar bile. Bu bölümde Irak operasyonunun yarat- tõğõ gerilimleri işleyeceğiz. O dönem “1 Mart Tezkeresi” adõ altõnda sembolleşti. Ancak öncesi ve sonrasõ var. ABD’nin Irak operasyonu için Türki- ye’den istediği destek o kadar önemliydi ki, pek çok siyasetçi, diplomat Ecevit hü- kümetinin düşüşünü bile bu konuya bağ- ladõ. Ecevit’in bakõşõnõ önceki bölümlerde aktarmõştõk. 1 Mart sürecini nereden başlatmak ge- rekir? Bana göre Kasõm 2002’den! İki nedenle: 1. AKP’nin iktidara gelişi. 2. Genelkurmay Başkanõ Orgeneral Hil- mi Özkök’ün ABD’ye gidişi. AKP’nin daha iktidarõn ilk günlerinde çiz- diği tablo, ABD’nin istemlerine soğuk bak- madõğõ yönündeydi. Erdoğan henüz Başbakanlõk koltuğuna oturmadan AKP Genel Başkanõ olarak 10 Aralõk 2002’de Beyaz Saray’õn konuğu oldu. ‘WASHINGTON AKP İLE ANLAŞTI’ ABD, Ecevit hükümeti döneminde de kimi ön hazõrlõklar yapmõş, Türkiye üze- rinden Irak’a timler göndermişti ama, bir iktidar iradesini yanõnda görmek istiyor- du. Erdoğan, New York’a gitmeden önce ABD Savunma Bakan Yardõmcõsõ Paul Wolfowitz, aralõk ayõ başõnda Ankara’ya gelmiş, altyapõyõ büyük ölçüde tamamla- mõştõ. Wolfowitz 5 Aralõk’ta Ankara’dan ayrõldõğõ gün gazetelerde şu başlõk yer alõ- yordu: “Washington AKP ile anlaştı.” Bu iklimde ABD’ye giden Erdoğan Bush’la görüşmesinde Washington katõn- da şu izlenimin öne çõkmasõnõ sağlayan mesajlar verdi: “Türkiye Irak operasyonunda bizim yanımızda yer alır.” 1 Mart tezkeresine giden yolun birinci şõkkõ böyle başlamõştõ... ÖZKÖK’ÜN ABD GEZİSİ İkinci şõkka gelince... Genelkurmay Başkanõ Orgeneral Hilmi Özkök, 30 Ağustos 2002’de bu makama oturduktan 2 ay sonra ABD gezisine çõktõ. 4-10 Ka- sõm arasõndaki gezi, özellikle ABD açõ- sõndan önemliydi. Western Policy Center adlõ fikir kurulu- şu Orgeneral Özkök’ün ABD gezisi önce- sinde şu değerlendirmeyi yayõmlamõştõ: ? Amerikalõlarõn ve Avrupalõlarõn say- gõsõnõ kazanmõş bir komutan. ? Türk Ordusu’nun Balkanlar’da ve Af- ganistan’da başarõlõ görevler yapmasõna katkõ sağladõ. ? Uluslararasõ forumlarda etkinliğini kanõtlamõş bir komutan. ? Genelkurmay Başkanlõğõ, terorizmle savaş ve Irak’a olasõ müdahale açõsõndan özellikle önemli. ? Türk Ordusu’nun yeni çehresi kendi- ne daha güvenli, işlevlerini yerine getir- meye daha yetenekli bir hal almõştõr. Orgeneral Özkök, ABD gezisindeki te- maslarõnda şu portreyi çizdi: “Siyasi iradenin evet diyeceği karar- larda biz de yerimizi alırız.” Özetle tablo buydu... AKP iktidarõnõn gelişi ve Genelkurmay Başkanõ Özkök’ün ABD ziyareti, sancõlõ sürecin başlangõcõ oldu 1 Mart tezkeresi: Çok taraflõ gerilim Yaşar Yakõş ABD Başkanõ Bush’un ‘at pazarlõğõ’ diye nitelediği görüşmelerle ilgili haberimi tekzip edemedi Washington’dan yoğun tezkere baskõsõ 2 003’e girerken ben de Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi olarak bu gelişmeleri çok yakõndan iz- lemeye başladõm. Ecevit hükümeti dönemindeki haber kaynaklarõna ye- nilerini eklemek gerekiyordu. Çünkü gelişmeler hem hõzlanmõş hem de daha geniş bir yelpazeye yayõlmõştõ. Aralõk 2002, Ocak 2003’te ABD’nin Türkiye’den na- sõl bir destek istediğine ilişkin haberler, kulis bilgileri birbirini kovalõyordu. Kendimi anlatmak, adõmõ öne çõkarmak hiç istemedi- ğim bir durumdur. Ancak gelinen noktada bu tür gele- neklerimi aşmam gerekiyor. Vurgulamak istediğim şu: O dönemde pek çok yeni istemi, adõmõ, pazarlõğõ ilk haberleştiren gazetecilerin arasõndaydõm. 3 ana kesimden pek çok haber kaynağõ edinmiştim: Siyaset, askeriye, diplomasi... Açõk yüreklilikle paylaşmam gerekirse bu kaynaklar ben çok iyi bir gazeteci olduğum için oluşmamõştõ. Te- mel etken şuydu: Cumhuriyet gazetesi. Gazeteye güven tamdõ. Ben de bu güveni zedeleye- cek hiçbir adõm atmamõştõm. Yine gelinen noktada daha açõk paylaşmam gerekirse haber kaynaklarõndan biri de şuydu: Gazeteciler... Yani mes- lektaşlarõm... Bazen şu tür telefonlar alõyordum: “Şöyle bir haber var. Bizim gaze- tede girmedi. Size gi- der.” Belgesi var mõ, diye sorduğumda çoğunlukla “evet” yanõtõ alõrdõm. ‘TÜRKİYE LOJİSTİK ÜS’ 3 Aralõk 2002’de ABD’nin istemlerine ilişkin en kap- samlõ haber Cumhuriyet’in manşetinde benim imzamla çõktõ. Başlõk şuydu: Türkiye lojistik üs! İçeriğin özeti şuydu: ABD, bir NATO üyesi olarak Türkiye’nin, Irak için gerekli bütün olanaklarõndan yararlanmak istiyordu. Buna karşõlõk Irak’õn gelecekteki durumu hakkõnda Türkiye’nin kuşkularõnõ tümüyle giderecek netlik yok- tu. İşte bu durum Ankara’da kurumlar arasõ gerilimi usul usul arttõrmaya başladõ. Bunlarõn başõnda dönemin Cumhurbaşkanõ Ahmet Necdet Sezer geliyordu. Sezer, bu konuda seyrek ve net görüşler ortaya koydu. İlke olarak görüşmelerde vurguladõğõ görüşlerin yazõlmasõnõ istemiyordu. Ben Cumhurbaşkanõ’nõn bu istemine harfi harfine uydum. Yazmasam, yani Sezer’in ağzõndan ga- zeteye aktarmasam bile Köşk’ün ne düşündüğünü bil- mek elbette çok önemliydi. Zaman zaman genel havayõ aktarmak anlamõnda Köşk’ün duruşunu “yorum” ola- rak yazõyordum. Sezer’le, çoğunu gazetemizin başyazarõ İlhan Selçuk’la yaptõğõmõz görüşmeler sonrasõnda kimi değerlendirmele- rini satõrbaşlarõyla, deyim yerin- deyse ham halde not etmiştim. Ola ki o dönemi ileride yazmak gere- kirse tabii ki kendisinden izin ala- rak kullanõlabilir düşüncesindey- dim. Bu notlar birleştirilerek iddiana- menin bir parçasõ haline getirildiği için doğal olarak “off the record” özelliği de ortadan kalktõ. Bu açõklamanõn ardõndan Se- zer’in değerlendirmelerine değinelim... SEZER: ULUSLARARASI OYDAŞMA ŞART Sezer, başõndan beri ABD’nin tek başõna aldõğõ bir kararla Irak’a girmesini onaylamõyordu. Bunun ABD’nin de hayrõna olmayacağõnõ düşünüyordu. Eğer Irak’a, Saddam yönetimine herhangi bir müdahale ola- caksa bunun mutlaka “uluslararası oydaşma” ile ya- põlmasõ gerektiğini düşünüyordu. Sezer bu görüşünü hiçbir zaman değiştirmedi. Sezer’in başkanlõğõnda toplanan Milli Güvenlik Ku- rulu (MGK) toplantõlarõndan çõkan bildirilerin ruhunda hep bu vardõ. Sezer bu görüşlerini hiçbir boşluk yaratmayacak bi- çimde hükümete de iletiyordu. Dönemin Başbakanõ Abdullah Gül, Şubat 2003’te daha çok dõş dengeler üzerinde duruyordu. Gül, 5 Şubat günü gazetelerin Ankara temsilcileriyle Dõşişleri konu- tunda bir sohbet toplantõsõ düzenledi. Gül rahatlamõş görünüyordu. Bağdat’a söylenmesi gerekenleri söylemiş, Saddam’õn sözden anlamayaca- ğõnõ görmüştü. Gül o gün gazetecilere 2 temel mesaj verdi: 1. Savaşõn çõkmamasõ için çaba harcadõk ama, bu eşik aşõldõ. Artõk günah bizden gitti. 2. Türkiye’nin çõkarlarõ ABD’den yana olmayõ gerektiriyor. TEZKERE MECLİS’TEN GEÇTİ Hemen ertesi gün 6 Şubat 2003’te de ABD’nin kimi üs ve limanlarda kullanõm düzenleme- si yapmasõnõ sağlayacak olan tezkere Meclis’ten geçti. Oylama sonucu, bir sonraki asõl kullanõm izninin verilme- sini sağlayacak tezkerenin de kolay kabul göreceği umudunu veriyor- du: Kabul 308, ret 193. AKP’lilerin büyük bölümü tezkereye evet demiş, sade- ce 19’u CHP ile birlikte ret oyu vermiş, 30’u da hacda olduğu için oy- lamaya katõlmamõştõ. ABD, artõk Türkiye des- teğinin tam olduğuna inanõyor, AKP de bu desteğin önemli maddi manevi karşõlõğõ olacağõnõ düşünüyordu. BÜLENT DİKMENER ÖDÜLLÜ HABER Tezkere sonrasõnda bu beklentilerle ABD’ye giden Dõşişleri Bakanõ Yaşar Yakış başkanlõğõndaki heyet Beyaz Saray’da farklõ bir tablo ile karşõlaştõ. 14 Şubat 2003’teki görüşmede Başkan Bush Türki- ye’nin istemlerini “at pazarlığı” olarak tanõmlayõnca, ipler gerildi. Bu görüşmenin içeriğini 2-3 ayrõ kanaldan bir hafta içinde aldõm. Pek çok gazete konuyu işledi. Ancak kapsamlõ haberlerden biri 25 Şubat 2003’te Cumhuriyet’te benim imzamla çõktõ. Bana Bülent Dik- mener Ödülü’nü de getiren haberden sonra Dõşişleri Ba- kanõ Yaşar Yakış aradõ. İlk sözü şu oldu: “Hayal mah- sulü yazmışsın.” YAKIŞ: SIZDIRANI BULACAĞIZ Ben haberi 3 kaynaktan ve birbirini doğrular biçimde aldõğõmõ söyledim. Sözlerine şöyle devam etti. “... Bili- yorsunuz 10 yıl kadar önce Dışişleri’nde bir krip- to olayı olmuştu. Sızdıran kişi görevden atıl- mıştı... Size bu bilgileri sızdıranı bulaca- ğız... Soruşturma açacağım.” Yakõş, bir yandan haberin “hayal mah- sulü” olduğunu söylüyor, bir yandan da o bilgileri sõzdõranõ bulacağõnõ belirtiyordu. “Irak Bataklığında Türk Amerikan İlişkileri” kitabõmda daha geniş bir bö- lümünü aktardõğõm bu diyalog, özellikle o dönemde sõk karşõlaştõğõm durum- lardan biriydi. Asõl tezkerenin geliş tarihi, ABD ile yaşanan bu pazarlõğõn ardõn- dan, önce 18 Şubat’tan 25 Şubat’a sonra da 1 Mart’a ertelendi. Dönemin Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış ABD’ye giden Dışişleri Bakanı Yakış başkanlığındaki heyet, Beyaz Saray’da farklı bir tablo ile karşılaştı. 14 Şubat 2003’teki görüşmede Başkan Bush Türkiye’nin istemlerini “at pazarlığı” olarak tanımlayınca, ipler gerildi. Bu görüşmenin içeriğini 2-3 ayrı kanaldan bir hafta içinde aldım. Pek çok gazete konuyu işledi. Ancak kapsamlı haberlerden biri Bana Bülent Dikmener Ödülü’nü kazandıran 25 Şubat 2003’te Cumhuriyet’te çıktı. AKP’nin daha iktidarın ilk günlerinde çizdiği tablo, ABD’nin istemlerine soğuk bakmadığı yönündeydi. Erdoğan henüz Başbakanlık koltu- ğuna oturmadan AKP Genel Başkanı olarak 10 Aralık 2002’de Beyaz Saray’ın konuğu oldu. Y A R I N : 1 M A R T T E Z K E R E S İ M E C L İ S ’ T E N G E Ç M E D İ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear