14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Argoda esrar. 2/ Karõşõk renk- li... Genelge. 3/ Edepsiz, şirret. 4/ Azerbay- can’õn plaka imi... Herhangi bir şeyi belirle- yici durum ya da davranõş... “Şimdi uzun karlõklarda bir Lapon kõzağõ / Önünde --- geyiği” (Behçet Necatigil). 5/ Kesintilerden sonra kalan miktar... Sumo güreşinde en önemli ikinci derece. 6/ Bir kumar aracõ. 7/ Avus tralya’da yaşayan bir cins devekuşu... Siper, hendek... Tavlada “üç” sayõsõ. 8/ Hekim- likte, bir organõ su vererek yõkayõp temizleme... Sat- rançta bir taş. 9/ Kocaeli yöresine özgü, kõymayla ya- põlan bir tür köfte. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ “Eğir” de denilen ve kökü hekimlikte kullanõlan otsu bir bitki. 2/ Alçak enlemlerde esen düzenli rüz- gâr... Eski dilde ay. 3/ Hizmet hayvanlarõnõn ayağõ- na çakõlan demir... Çanakkale ilinde ünlü bir antik kent. 4/ Lityum elementinin simgesi... Tarla sõnõrõ. 5/ Sözcüklerin hem biçimsel hem anlamsal tarihini ele alan dilbilim dalõ. 6/ Boyun eğen, kendini baş- kasõnõn buyruğuna bõrakan... Altõn. 7/ Yoksullara yiyecek dağõtan hayõr kurumu... Bir nota. 8/ Bir ya da iki yaş arasõndaki koyun... “Sana ibret gerek ise / Gel göresin bu ---’leri” (Yunus Emre). 9/ Kaldõraç. ERCAN YEŞİLYURT Ülkemizde hem ekonomik olarak hem de siyasi yapı ola- rak bir dönemin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Ekonomide her şeyin piyasaya bırakıldığı, sos- yal devletin yok edildiği, ka- munun tamamen devreden çıkarıldığı, bilimin, yani üni- versitelerin ekonomiye yön vermesine son verildiği döne- min sonuna gelindi. 30 yıllık macera son buldu. Hem 61 hem de 82 anayasalarında bulunan “kamu yararı” kura- lının ne kadar önemli olduğu artık anlaşılmış olsa gerek. Bugüne kadar hep kişi yararı öncelikli oldu, yani kişilerin kalkınması toplumu da kal- kındırır anlayışı iflas etti. İn- sanları özel hayatlarında ve sosyal ilişkilerinde bile daya- nışma yerine rekabete sokan bir toplum yapısı fiilen iflas et- ti. Yolsuzluk illa birinin bir iş karşılığında akçeli ilişkiye gir- mesi değildir. İstanbul’un en önemli yerinde olan Zincirli- kuyu’daki Karayolları binası arazisi ile yanındaki şahıs ara- zisinin imara açılıp birilerinin zengin edilmesi de kamu aley- hine önemli bir yolsuzluktur. O araziler imara açıldığında OD- TÜ mezunu endüstri mühen- disi Yüksel Türkili, buraya günün yoğun saatlerinde 10 bin aracın geleceğini, yaklaşık 50 kilometrelik bir kuyruk oluş- turacağını hesaplamış. Alış- veriş merkezlerinin önünde saat tutarak, her arabanın 1.5 ile 2 dakika arasında girebil- diğini saptamış. Şimdi siz o araçların o bölgeye getirece- ği trafik yoğunluğunu ve yü- künü bir düşünün. Arazide 800 bin m2’lik inşaat yapılacak, yani 100 m2’lik 8 bin daire olacak demektir. Bu- raya bu imarı verenler hangi bi- limsel hesabı yaptılar acaba, bundan daha büyük kamuya karşı yapılmış bir yolsuzluk olabilir mi? Aynı şekilde Me- cidiyeköy’deki Ali Sami Yen Stadı ve Likör arazisini de bu- na katarsanız şehre ve ka- muya yapılan ihanet ve yol- suzluğun çapını düşünmek bile istemiyorum. Bu ülkede üniversiteler var, şehirciler var, ama bunlar yok sayılıyor. Rant peşinde koşan yeni türemiş zengin, görgüsüz kesim dev- reye giriyor. Demokrasi denetim de- mektir, 30 yıldır denetim me- kanizmalarını yok eden zihni- yet kamuya altından kalka- mayacağı bir yük getiriyor. Biz de serbest piyasacıyız di- yen muhalefet de bunlara se- sini çıkartmıyor, bütün uyarı- lara rağmen. Kamu yönetimi, şirket yö- netimi değildir, kâr amacı güt- mez ve bu tür yolsuzlukları ön- lemek için müdahale eder. Bu tip projeler herhangi bir geliş- miş ülkede teklif edilse, teklif edenler deli diye müşahede al- tına alınır. Kamuoyu ayağa kalkar, kıyameti koparır. Artık anlaşılması gerekir ki, kamu yönlendirmesi ile planlı bir ekonomi ülkemizi bu sı- kıntıdan çıkarabilir. Her türlü ekonomik faaliyet kamu yara- rına denetlenmek zorundadır. Bu aynı zamanda bütün eko- nomik faaliyetlerin de kayıt altına alınmasını gerektire- cektir. Bugün ülkemizdeki eko- nomik faaliyetlerin yüzde 50 ile 60’ının kayıt dışı olduğu hesap edilmektedir. Sermaye grupları da artık sosyalleşmelidir, su şişeleyip satmayı sırf para hırsı için sa- nayi diye sunmamalıdır toplu- ma. İnsanların açlığından, yok- sulluğundan azıcık da zen- ginler rahatsız olmalıdır. Ancak böyle şeylerin artık bunların ni- yetine bırakılamayacağı da anlaşılmıştır. Onun için kamu öncülüğünde denetim ve yön- lendirme mekanizmalarını da- yatmaktan başka çare yoktur. Amerika’nın Ortadoğu’daki politikasını değiştirmeye baş- laması da, ülkemizin başına bela ettiği dincilik ve Kürtçü- lük sorunları da çözülme yo- luna girmiş durumda. Ülke yönetiminde iddiası olan herkesin askeri deyimle yeniden “konuşlanması” ge- rekiyor. Özellikle bizim ma- hallede yani sosyalistlerin ve sosyal demokratların, birileri- nin peşine takılmadan, olaylara kendi çıkarları açısından yani ticari bakmadan yeni tavır ge- liştirmeleri gerekiyor. Bunlar yapılırken kimsenin dışlanma- dığı yeni bir yapılanmada ken- diliğinden oluşacaktır. Kürt meselesi sosyalistleri bölüp parçaladı. Sosyal de- mokratlar inkârcılıkları yüzün- den Doğu’dan ve Güneydo- ğu’dan hiç oy alamadı. Orta Anadolu’dan aslı varken hiç kimse taklidine oy vermedi. Ve sonuç son siyasi haritada or- taya çıktı. Herkesin bu harita- yı iyi okuması gerekiyor. Gerçekten iddiası olanlara bu harita yön gösteriyor. Yer- li bir proje olmayan AKP artık bitiyor. Artık din sömürüsü ile politika yapamayacaklar. Bu hem dış kaynaklı dayatma, hem de bunların din ticareti ile kandırıkçılık yaptıkları, her iliş- kiyi kendi lehlerine nakde çe- virdikleri ortaya çıktı. Artık bir devir kapanıyor, si- yasi haritayı iyi okuyalım. CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ ‘Seçkin’ Bilim Ahlakı!.. Araştırmanın adı: “Seçkinler ve Sosyal Mesafe” Açık Toplum Enstitüsü tarafından parası verilmiş, Bilgi Üniversitesi Sivil Toplum Çalışmaları Merkezi ta- rafından yayımlanmış, Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bölümü’nden bir profesör ve bir doçent tarafından da araştırılmış... Bir diğer deyişle, çocukluğumuzun o ün- lü tekerlemesi gibi: - Biri tutmuş, biri pişirmiş, diğeri de yemiş!.. Bu “derinlemesine” yapılan araştırma için 40 “seç- kin” yurttaş seçen araştırmacılar için “seçkin” tanımıysa şöyle: - Prestijli orta ve yükseköğretim kurumlarından me- zun, orta üst sınıf mensubu, iyi mesleki pozisyonla- ra sahip, kendini Cumhuriyetçi, laik değerlerin taşı- yıcısı olarak gören… Araştırmacılar seçtikleri bu 40 “seçkin” vatandaşın, yukarıdaki kriterlere uyan diğer yurttaşları tamamıy- la temsil ettiklerine karar vermiş olmalılar ki araştır- manın tümünde “seçkinler” sıfatı hem nalına, hem mı- hına tepe tepe kullanılıyor!.. Örneğin şöyle: - Seçkinlerin topluma bakışı, tartışma yaratacak bir ayrımcılığı ortaya koydu… - Seçkinlerin çoğu başörtüsü meselesine “biz” ve “onlar” çerçevesinden bakıyor… Ama ben en çok şu bölüme bayıldım: - Kendilerini Cumhuriyetin değer ve kazanımlarının taşıyıcısı olarak gören seçkinlerin “yeni gelenleri”, ya- ni AK Parti’yi (araştırmacılar AKP’yi böyle tanımlıyor) orada kalmayı hak etmemiş işgalciler olarak görüyor. Bütün katılımcılar Cumhuriyet mitinglerine katılmış.. Hani sıkılmasalar “Cumhuriyet mitinglerine katıl- dıklarını itiraf ettiler” diyecekler!.. Bitmedi; araştır- macılar, katılımcılardan birinin darbe olsa destek ve- receğini söylemesini de Cumhuriyet mitinglerinin arkasına özenle eklemeyi ihmal etmemişler… Böylece pek iyi kullandıkları “algıla(t)ma” yöntemiyle ne olmuş oluyor? - Cumhuriyet mitingleri darbe mitingleri olmuş oluyor!!! Araştırmacı arkadaşlar, öyle “seçkinler” bulmuşlar ki öncelikle tümü zır cahil!.. Ne Kürt sorunundan ha- berleri var, ne azınlıklardan... Türbanın aniden orta- ya çıkmasından hayret ve dehşete düşmüş durum- dalar... Ayrıca sapına kadar ırkçı, ayrımcı ve de faşist takılıyorlar!.. İsimleri de “seçkin isimleri”, Leyla, Be- güm, Gülşen, Berk, Sevcan, Ayla!.. Üstelik bu seçkin yurttaşlar konuşmayı da bilmiyor!.. Robert Ko- lej ve Boğaziçi İşletme mezunu seçkin insan Doğan, örtülü eşin imaj bozduğunu söyledikten sonra, aynen şu cümleyi kuruyor: - Cumhuriyet balosunda görmek istemem adamı, orada beyaz Türklüğüm çıkar, elim ayağım oynar!.. Elinizi vicdanınıza koyun, Türkiye sınırları içinde, üs- telik okumuş yazmış, üstelik “seçkin” diye nitelendi- rilen hangi yurttaş böylesine zavallı, zekâdan yoksun bir cümle kurar?!.. Bu araştırma “derin” bir nefretin, önü alınamaz bir “rövanşist” önyargının, üslubuyla bir- likte dışavurumu, başka hiçbir şey değil... Buradan Açık Toplum Enstitüsü’ne sesleniyorum: - Arzu ederseniz, “öteki seçkinler”le ilgili bir araş- tırma da ben yaparım... Hiç kuşkunuz olmasın, bu ya- pılandan çok daha ilginç, çok daha ilkeli, çok daha ahlaki olur. Para filan da istemez!.. Sahi, bu araştırma, kaç para?.. Bir yurtsevere mektup (XIII) Sevgili kardeşim Balbay, bizim “Sesli Gazete” prog- ramında üzerinde çok kafa patlattığımız, “4 saat ne konuşulur” diye sorduğumuz mesele nihayet man- şetlere taşındı. Tayyip Bey, 2007 Mayısı’nda Yaşar Büyükanıt’la yaptığı görüşme için “Mahremdir, açık- layamam, benimle ebediyete gider” dedi!.. Ardından da “ama o açıklarsa, ben de tabii görüşmeyle ilgili şey- leri açıklarım” deyiverdi iyi mi?!. Anlayacağın top şim- di Yaşar paşada… “Gerilimli Yıllar” yazı dizin en nihayet okuyucuyla bu- luşuyor. O yıllarda neler olduğunu tuttuğun gerçek not- lardan izleyecek, öğreneceğiz. Bu arada birileri “yar- gıçlığa” soyunup hiç sıkılmadan yazıp çizdiklerinden biraz olsun utanacak mı, göreceğiz!.. Bu pazar günü İzmir Gündoğdu’da ikinci büyük buluşma gerçekle- şiyor. Bu ülkenin aydınlık insanları yine Cumhuriyet mitinginde buluşacak. Yer İzmir olunca, nasıl bir tab- lo olacağını gözünün önüne getirebilirsin. Zaten sen, sizler de aramızda olacaksınız… Seni ve tüm yurtseverleri, dışarıdaki milyonlar adı- na bir yurtseverin tüm sıcaklığı, gücü ve kararlılığıy- la kucaklıyorum, sevgili kardeşim. e-posta: umitzileli@gmail.com Bir Devir Kapanırken... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Haziran HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 18 HAZİRAN 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Hürgeneral Yaşar Büyükanıt terfi etti: Akgeneral! Merak Ahmet Önen: “Dolmabahçe buluşması bu kadar mahrem olduğuna göre insan merak ediyor; kim altta, kim üstteydi!” Koleksiyon Gülfatma Carlık: “AKP’li belediye başkanı Kars’taki heykelleri toplatıyormuş. Yobazlar koleksiyon yapıyor!” Dönüşüm Hasan Baş: “İnsan bir kere şaşırmaya görsün; Ufuk Uras gibi sosyalistlikten orta malına bile dönüşüverir!” YağmurDeniz Bindiği dalı kesen adamın iradesi ÖNÜNE gelen herkesin ağzına sakız yaptığı “millet iradesi” için Hilmi Kayıhan “Ümmetin iradesi olmaz, milletin olur” diyor: “İşbirlikçi sihirbazların uyutmasıyla millet, gözü dönmüş, kafası dumanlanmış; ordusuna düşman kesilmiş ve hatta eline tutuşturulan bıçağı boğazına dayamış olabilir. Bir milletin intihar etmesine asla izin verilemez. Bunun adı ne demokrasi ne de milli iradedir. Millet iradesini kullandıktan sonra yine millet olarak yaşamına devam ediyorsa diyecek hiçbir itirazımız olamaz, saygımız sonsuz. İtirazımız; milletin dağılması, ümmet yapılma noktasıdır. O kırmızı nokta, o mayınlı sınır; dur ihtarı çekilen, parola ve işaretin sorulduğu sınır. O sınırdayız şimdi. Giden millet, yeni gelen ümmet ise orada millet yok olmuş demektir; milletin olmadığı yerde iradesi de olamaz. Buna millet iradesi demek büyük bir yalandır. İşte buna asla izin verilemez. Ümmetin iradesi olmaz. Millet meydanı yalnız başına terk etmez, kurumlarıyla gider. Millet ümmet olurken Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet, yerini İslamcı faşizme bırakır, yargı ulemaya karışır, şapkanın yerini sarık alır. Bindiği dalı kesen adam yere çakıldıktın sonra ölmüş adamdır, dalı kesen değil ve ölü adamın iradesi olmaz. İslamcı faşistlerin milli irade dedikleri işte bu olmalı.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” KANIT olarak kullanılabilecek yazılı bilgiye belge deniyor. Belgenin, kanıt olarak kullanılabilmesi için orijinal olması veya aslının aynı olduğunun onaylanması gerekiyor. Böylesine basit bir tanımdan sonra malum gazete Taraf’ta yayımlanan dört sayfalık “Genelkurmay Başkanlığı’nın AKP’yi ve Fethullah Gülen’i Bitirme Planı”nın “belge” niteliğinde olup olmadığı sorusu akla takılıyor. Dört sayfalık yazının malum Ergenekon dalgalarından birinde tutuklanan üstün hizmet madalyalı emekli gazi üsteğmenin bürosunda bulunduğu F tipi polis tarafından el altından açıklanmış bulunuyor. Fakat gerek gazi gerekse gazinin avukatı böyle bir “belge”yi reddediyor ve “belge”nin polis tarafından konulduğunu bildiriyor. Ankara Barosu da aynı zamanda avukat olan gazinin bürosunun polis tarafından hukuk dışı yöntemlerle basılıp arandığını açıklıyor. Akla ister istemez “polis bir zamanlar gözaltına alacağı kişinin cebine esrar atardı şimdi bilgisayar belleğine ‘belge’ atıyor” yorumu geliyor! Öte yandan polisin ele geçirdiği iddia edilen “belge”nin sorumluluğu malum soruşturmayı yürüten savcılarda bulunuyor; örneğin Ergenekon’un birincil savcısı Recep Tayyip’te ve ikincil savcısı Zekeriya Öz’de. Tayyip, sonradan kazı yanmasın diye çevirse de “belge” orijinalmiş gibi konuşuyor ve ardından akoğlanlar Türk Silahlı Kuvvetleri’ni sanık sandalyesine oturtup yargılamaya başlıyor. Zekeriya ise her zaman olduğu gibi hiç konuşmuyor ve dolayısıyla gizli olması gereken bir soruşturmanın gizli olması gereken dosyasındaki gizli bir “belge”nin nasıl olup da malum bir gazeteye servis edildiğini açıklamak durumunda kalmıyor. Şimdilik görünen köy kılavuz istemiyor: Düzmece kokan bir “belge” üzerinden iktidar yalakası medya eliyle sahte darbe tartışmaları yaratılarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne saldırmak Ergenekon dalgasının yeni bir boyutu olarak karşımızda duruyor. Senaryo o kadar sırıtıyor ki “demokrasi” için yeri göğü inleten Başbakan, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı’nı çağırıp “ne oluyor yahu” diye sormuyor bile! Belge SESSİZ SEDASIZ (!) HARBİ SEMİH POROY 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 L E V E N G İ O A B İ Y E L İ F Z E T A A K S A R İ L E R K S N R E K A B E T Y O T A B E L A A R P B A L E T K A N İ Ş N İ B A S A R I K K 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Lise diplomamı kaybettim. Hükümsüzdür. Eda Şahin
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear