Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
24 MAYIS 2009 / SAYI 1209
Masallarm izinde...ZUHAL AYTOLUN
S
özlü kültürün önemli
ıınsurlanndan biridir masallar.
Dilden dile, kuşaktan kuşağa
aktanlan hikâyeler; anlatım ve dinleme
şekilleriylc de önemli bir iletişim
alamdır. Günümüzün büyük şehir
insanları artık başka masallarla uyutulsa
da Anadolu'da farklıdır onların yeri.
Dengbejlerin, tescllcmecilerin ya da
aile büyüklerinin dillerinde
kaybolmamak için direnirler. Işte bu
masallarm izini sürüyor genç bir ekip.
tlk belgesellerini çektiler bile. Eğer
kaynak bulurlarsa masal mas'al
dolaşmaya devam edecekler.
Kenan Özer, Caner Kayar ve Seza
Güneş, Köse-'Bir Yörük Tesellemesi'
belgeseli için Anadolu'da
kilometrelerce yol kat etti. Bir inasalı
belgesel halinc gctiren ckip, bunu da
kuklalarla paylaşıyor. llklere vc önemli
duyarlılıkJara işaret ediyorlar. Köse-
Bir Yörük Tesellemesi, aylarca
sırtlannda çadırlanyla masallarm peşinc
düşen bir ekibin yoğun emeğinin ürünü.
Pek çok anlamda hcm ilk hem de özel
bir yere sahip bir belgesel. Proje,
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
ve Coca Cola Hayata Artı Gençlik
programı desteğinde, Buğday Derneği
ile Atlas dergisi ortakhğında yürütüldü.
Yörük masallannın izini sürcn ekip,
Ankara, Adana, Mcrsin, Akşehir ve
Karaman'dan 50'ye yakm masal
derlemiş. Aralarından birini, Sankeçilili
Cemal Amca'nın anlattığı masalı konu
alıyor. Belgesel hâlâ göçebe olan bir
aşiretin masalı. Meddâh gibi anlatıyor
Ccmal Candan. Biz ise onun sesinden
kukla canlandırmalarla izliyoruz
hikâyeyi. Seza Güneş'in kukla
tasarımını yaptığı anlatımlarda hayat
buluyor masal. Daha önce sinemada
belgesel boyutuyla bir kukla
canlandırması olmadığını dile
getiriyor ekip. Bu anlamda da
bir ilk.
Yaklaşıkl.5yılhkbir
çalışmanın ürünü belgesel.
Aylarca, gezmiş, araştırmış,
masallar dinlemişler. Peki
ekibin masallarla nasıl bir
ilişkisi var? Özer, kitle
iletişim araçlannın insanlan
sözlü kültürdcn gün geçtikçe
uzaklaştırdığına dikkat
çekiyor. Hafızasında ise
dedesinden duyduğu birkaç masal var;
hayal meyal. Öncelikle kendilerinin
dikkatini çektiğini anlatıyor Özer: "Bir
yaşannıışlık var. Gcrçck olan onlar.
Bundan sonraki yapacağım işler de
artık sözlü kültür ekseninde olacak"
diyerck anlatıyor sürecini. Güneş ise
"kuklamasal" oluşumunun
kurucularından biri olarak masallarla
Göçebelik sürûyor...
Belgeselde masalın anlatıcısı
Cemal Candan, bugün tek kalan
göçebe topluluğu Sankeçililerden.
Binlerce yıldır göçüyorlar ama son
dönem onlar için çok sıkıntılı.
Kendilerine "dağlann özgür
çocuklan" diyen Sankeçililerin
dağlan, ovaları elleıinden alınmak
isteniyor. Köylerden
geçerken para cezası ödüyor,
kaldıkları yerde ise yine para
vermek zorunda kalıyorlar.
Su aldıklan sarnıçlara dahi.
Özer, onların da artık
yerleşmek istediklerini,
yaşananlardan yorulduklarını
dile getirdiklerini anlatıyor:
"Onlann yerleşik hayata
geçmesi demek bu
söylediğimiz masallarm da
daha sıkı bağ kurabilmiş. Kayar ise
ailesine hangi masallan bildiklerini
sonnuş ve Anadolu'da dinledikleri bazı
masallan duymuş annesinden. Bugüne
kadar kendisine hiç anlatılmayan
masallan. <
Masal bir sözlü kültür ürünü olsa da
gün geçtikçe yitip gitmesi, unutulması
aslında en büyük korku. Bu proje de bir
anlamda kalıcı bir belge masalların
korunması adına. Masallar anlatıcıyla
bir bütün. Özer, kayıt altına alınınca
postmodem bir dönüşüm yaşandığına
dikkat çekiyor. Günümüzde görsel
algılann da değiştiği bir gerçek.
1980'den sonra yoğun bir şekilde
yaşamımıza giren kitle iletişim araçlan,
sözü, sohbeti, konuşmayı baltaladı.
özer, okuduğu bir yazıdan söz ediyor:
"Bir ülkeden diğerine atılan füzelerin,
roketatarlann, uydulann olduğu bir
dünyada, çocuklara uçan halı hiç de
çekici gelmiyor' diyordu metin. Kullan-
at mantığı. Sistem bunu istiyor. O
yüzden de çocuklar reklamlara, dizilere
Köse-'Bir Yörük
Tesellemesi'nde
göçebe SankeçÜi
aşiretindeki bir
masal
dedesinden;
kendi
deyişleriyle
"teseUemednin"
ağzından bir
Anadolu masalı
arüatılıyor.
Masal,
kuklalarla hayat
buluyor
belgeselde...
ilgi duyuyor. Masallar cezbetmiyor."
Güneş, algılann değiştiği bu ortamda
biraz da onlara uygun davranarak
masallan yaşatmaktan yana.
Televizyonda masallarm olduğu
yaratıcı programlarla çocuklann vc
büyüklerin dünyasına girebilmenin
mümkün olduğunu dile getiriyor. Kayıp
masallar bclki de bu şekilde
yaşatılabilir; kim bilir?
Özer, Batı'nın pck çok alanda olduğu
gibi masallarda da etkisinden söz
ediyor. Anadolu'da bilinip, Batı'nın
kaynaklanndan okuduğumuz masallar
için ise "Batı'nın Anadolu'dan derlediği
masallar var. Belki de o masallar birer
Anadolu masalıydı. Gelip Anadolu
masallanyla bizi uyutmuşlar" diyor.
Temmuz ayında Atlas dergisi
vereceği ekle beraber 50 masalı
paylaşacak. Ayrıca Atlas dergisinin
web sitesinde masallann kayıtlan da
yaymlanacak. Ekibin ise inancı tam.
Maddi olarak destek gördükleri sürece
de yollara düşmeye hazırlar. •
yok olması bir anlamda. Cok önemli
bir kaynak bizim için. Altematif bir
çözüın sunmalıyız. Göç onlar için çok
kutsal." Kayar da, yerleştirme
politikasının kontrolü ele almak
ihtiyacından doğduğunu dile
getiriyor. Yerleşmeyen insan,
kontrolsüz demek. Sistem de bunu
isterniyor. Çünkü yönetemiyor. "Ne
göçebiliyorlar, ne yerleşebiliyorlar.
Içecek su dahi bulamıyorlar. Bundan
daha kötüsü olabilir mi?" •
PAZAR SOYLEŞILERI
Kumda oynamak
ATAOL BEHRAMOĞLU
Bu deyimi çocukluğumuzda çokça kullanırdık. Bir
arkadaşımıa herhangi bir nedenle başımızdan
savmak istediğimizde, "Hadi aslanım, sen şimdi git
kumda oyna!" derdik. Böylece ona, kendimiz sanki pek
büyükmüşüz gibi, ciddi işlerden anlamayan çoluk çocuk
muamelesi yapmış olurduk.
Sonradan da zaman zaman kullandığım ama
çoktandır neredeyse unuttuğum bu deyim geçenlerde
dilimin ucuna geliverdi. Durup dururken mi? Hayır!
Bizim sevgili Yaşar Kemal'imizle Almanların Günter
Grass'ın karşılıklı muhabbetlerini, iltifatlaşmalarını
okuduğumda...
"Kumda oynuyorlar!" diye, düşündüm...
Yaşar Kemal benim için gerçekten de sevgili Yaşar
Kemal'dir. 1960'larda Ankara'dan Istanbul'a geldiğimde
onu görmemek olmazdı. Tilda'yla oturdukları
Basınköy'ün oralarda uzun yürüyüşlerimizi unutamam.
Hele bana ağabeyliklerini unutmam nankörlük olur.
1970'te yurtdışına, onun sağladığı bir otobüs biletiyle
çıktım. Dört yıl sonra ülkeye dönüşümde de Şehir
Tiyatrolarında dramaturg olmamda onun katkısı
büyüktür.
Şimdi bu Yaşar Kemal için "kumda oynuyor" diye
düşünmem nankörlük mü? Bence değil! İnsan dostlarını
da eleştirir, eleştirebilmelidir.
Sözünü ettiğim muhabbetleşmede özellikle takıldığım
şey, şu basmakalıp klişe oldu:
"Türküleri yapanlar yasaları yapanlardan güçlüdürl"
Kulağa pek hoş gelen bu söze kimsenin itirazı
olacağını sanmam. En başta da yasaları yapanlar
alkışlayacaktır. Yeter ki yasaları yapmalarına karışmayın,
köşenizde türkünüzü çığırmakla yetinin.
Sizden iyisi, büyüğü, değerlisi yoktur.
Yasaları yapmalarına karışacak olduğunuzda ya da bu
yasaları eleştirdiğinizde ise başınıza geleceklere hazır
olmalısınız...
Kumda oynamak iyidir, zararsızdır. Günter Grass'la
Yaşar Kemal birbirlerine karşılıklı olarak ne kadar büyük
yazar olduklarını söylüyorlar. Amenna! (Yani, tamam,
diyecek yok.) Fakat ben yine de bu buluşmanın
gerekçesini anlayabilmiş değilim.
Grass bir yerde "Kürt kökenli" Yaşar Kemal'in "Türk
diline ve edebiyatına Türk kökenli pek çok yazardan
daha fazla katkısı olmuştur" diyerek "çatışmaya
dönüşmediği sürece çokkültürlülüğün büyük bir
zenginlik" olduğunu belirtiyor. Bu da doğru. Ama şimdi
Türk dilinde ürün veren yazarlarımızı etnik kökenlerine
göre sınıflandırmaya mı başlayacağız?
Ne kadar iyi niyetli olursa olsun, Günter Grass Türkiye
gerçekliğinden ne ölçüde haberli?
Dünyadaki bütün ulusal kültürler, sonuçta
çokkültürlülük ürünüdür. Bu Türkiye için olduğu gibi,
Grass'ın Almanya'sı için de böyledir. örneğin, Polonyalı
bir anne ile Italyan bir babanın oğlu olan Apollinaire
Fransız kültürüne safkan(!) Fransızlardan daha çok
katkıda bulunmuştur demenin ne gibi bir anlamı olabilir?
Ya da, şimdi, Goethe'nin, Heine'nin, Brecht'in ya da
Grass'ın etnik aidiyetleri nedir diye "Google"da bir
araştırmaya mı gireyim? Benim bildiğim bunlar büyük
Alman yazar ve şairleridir.
Türkü ve yasa konusuna dönecek olursak:
Türkünüzün gücü onu nerede ve nasıl söylediğinize de
bağlıdır.
Yasayı yapan dünyayı kana bularkeh siz ayna önünde
kendinize hayran kalarak türkü çığırmaktaysanız, bu
türkünün yasadan daha güçlü olduğunu söylemek
kendinizi kandırmak olur. Günter Grass'a karışmam,
ama Yaşar Kemal bunu benden bin kat daha iyi bilir. •
ataolbOcumhuriyet.com.tr
TARİHTE BU HAFTA
27 Mayıs İhtilali
Demokrat Parti'nin (DP) 10 yıllık iktidarı 27 Mayıs
1960'ta Milli Birlik Komitesi'nin (MBK) yönetime el
koymasıyla son buldu. DP'nin iktidarının son
dönemlerinde halk arasında
azalan desteğini artırmak için
Vatan Cephesi'ni kurması, CHP'yi
soruşturmak için Tahkikat
Komisyonu kurdurması, basına
ve aydın çevrelere baskı
uygulaması çeşitli protesto
yürüyüşlerine (28-29 Nisan
Olayları, 555K vs.) sebep oldu.
•
Bunun üzerine 27 Mayıs'ta bir
grup subay Ankara ve Istanbul'daki önemli yerlere
ele geçirdi. 3. Ordu Komutanı Orgeneral Ragıp
Gümüşpala'nın, MBK'nin başında kendisinden
daha kıdemli bir komutan yoksa, ordusuyla
Ankara'ya yürüyüp isyancıları yakalayacağını
söylemesi üzerine emekli edilen Orgeneral Cemal
Gürsel MBK'nin başına getirildi. TBMM ve hükümet
derhal feshedildi. Cumhurbaşkanı Celal Bayar,
Başbakan Adnan Menders,
TBMM Başkanı Refik Koraltan,
Maliye Bakanı Hasan Polatkan
başta olmak DP'liler ve
Genelkurmay Başkanı Rüştü
Erdelhun ile bazı yüksek rütbeli
generaller de göz altına alındı.
24 Mayıs 1921: Istiklâl
Mahkemesi tarafından Atatürk'e
suikast için Ankara'ya geldiğine karar verilen Ingiliz
casusu Mustafa Sagir, Karaoğlan Meydanı'nda idam
edildl.
25 Mayıs 1995: AKUT'un kurucu üyesi olan
Nasuh Mahruki, Everest'in zirvesine tırmanan ilk
Türk oldu.
26 Mayıs 1999: Danıştay Sekizinci Dairesi, başı
açık görev yapmayı kabul etmeyen türbanlı
memurların, uyarı cezası verilmeden işten
çıkarılmasına karar verdi.
27 Mayıs 1994: ABD'de sürgün hayatı yaşayan
ünlü Sovyet yazar Aleksandr
Soljenitsin ülkesine döndü.
1999: Uluslararası Savaş Suçları
Mahkemesi (USSM) Yugoslavya j f l t o
Devlet Başkanı Slobodan «|».
Miloşeviç'i (sağda) Kosova'da V ^ ^ L j M k *
savaş suçu ve insanlığa karşı suç ^ B
işlemekle itham etti. ^ ^ B
•
28 Mayıs 1987: Batı Almanyalı Pilot Mathias Rust,
Cessna tipi uçağıyla Sovyet hava sahasını geçerek
Kızıl Meydan'a indi. Bunun üzerine Rus Hava
Kuvvetleri Başkomutanı Koldunov görevden alındı.
29 Mayıs 1993: Almanya'nın Solingen şehrinde
Türklerin yaşadığı bir evin kundaklanması sonucu 5
kişi öldü, 2 kişi de yaralandı.
30 Mayıs 1925: Çin'in Şangay şehrinde Ingiliz
polisinin gösteri yapan 13 işçiyi
— öldürmesiyle ü4ke çapında grev ve
gösteriler düzenlendi. "30 Mayıs
Olayı" olarak adlandırılan yabancı
karşıtı gösterilerle Çın Komünıst
^ ^ ^ _ ^M Partisi üye sayısını birkaç yüzden 20
W binin üzerine çıkardı.
Haztrlayan: ALİSELİM EMEÇ
4-