01 Aralık 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 MAYIS 2009 PAZAR 12 PAZAR KONUGUteyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr Hırvatistan Cumhurbaşkanı Stjepan Mesic 'le ülkesinin ve TürUye 'nin Avrupa Birliği üyeliği macerasını konuştu Türkiyesiz Avrupa olmazSÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU AB'nin yeni genişleme halkasının ne zaman başlayacağı netlik kazanmadı. AB'ye tam üyelik yolunda bundan sonraki adaylann başını Hırvatistan'ın çektiği netleşmiş gibi. Hırvatistan Cumhurbaşkanı Stjepan Mesic'le ülkesinin Avrupa'yla bütünleşmesi sürecini, Yugoslavya Federasyonu'nun nasıl dağıldığını, Sırp lider Miloseviç'in büyük Sırbistan'ı kurma hesaplannın nasıl altüst olduğunu konuşuyoruz. Mesic, Hırvatistan'la sınır anlaşmazhğı bulunan Slovenya'nın veto etmemesi halinde ülkesinin AB'ye tam üyeliğinin kesin olacağını söylüyor. Bu arada da Türkiye'siz bir AB düşünelemeyeceğini belirtereic "Birleşik Avrupa projesi Türkiye dahil olmadan bitirilemez" diyor. - Ülkenizin Bosna savaşı sırasında Sırp lider Miloseviç 'le Bosna 'yı bölme pazarlıkları yaptığım biliyoruz. Bugünkü Bosna Hersek politikamzı anlattr mısımz? S.M. - Çok net olarak şunu söyleyebilirim. Bosna Hersek bugün bağımsız bir ülkedir ve hiçbir şekilde bölünemez. Herkesin bu ülkenin toprak bütünlüğüne saygı göstermesi gerekir. Işin ilginç yanı, Bosna savaşı sırasında savunduğum siyaset bugün Hırvatistan'ın resmi siyaseti haline geldi. Amacım bölgemizde iyi ilişkileri sürdürmektir. Hırvatistan bugün NATO'nun bir üyesi ve AB'yle tam üyelik müzakerelerini sürdürüyor. - Hırvatistan 'ın, tam üyelik hakkım elde etmesi durumunda AB'den beklentileri nedir? - Bugün Avrupa bir birleşme, bütünleşme projesini sürdürüyor. Hırvatistan olarak biz bu sürecin durdurulmasının mümkün olmadığı görüşündeyiz. Bildiğiniz gibi bu birleşme süreci 1950'li yıllann sonunda Kömür ve Çelik C/ oğrafi olaraksöylemem gereHrse TürkiyeAvrupa bölgesine aittir. Ayrıca Türkiye'yi tam üyeliğe almak AB 'nin de Türkiye 'nin de çıkarınadır. Ama bu daha çokAB 'nin çıkarına hizmet eder. LJyelik sürecinde standartlan yeterince yerine getirmedikleri halde tam üye olan ülkelerin başları derde girdi. Standartların karşılanmasında ısrar etmeyen AB de kendi içinde birtakım zorluklar ve sorunlarla karşı karşıya kaldı. Birliği'yle başladı. Bugün ise AB olarak karşımızda duruyor. Ancak birleşik bir Avrupa ciddi bir uluslararası güç, bir ortak olabilir. Aynı zamanda da banşa hizmet eder. Avrupa sınırlannı açmıştır. Bunun müktesebatı ise demokratik bir sürece bağhdır. Birleşik bir Avrupa savaş ve siyasi çekişmeleri dışlar. Bu Balkanlar'da bizim için çok önemlidir. Savaş yapmak için bir neden yoktur. Hatta şunu da eklemeliyim ki geçmişte yapılanın aksine birtakım etnik azınlıklar kullanılarak başkasının topraklarına el koyma çabalan artık tarihe kanşmıştır. Bugün Alman'a, Fransız'a yapılmayanlar, sııtınn bu tarafında ya da öbür tarafmda yaşasın, yarın artık Hırvat'a, Sırp'a, Arnavut'a da yapılmamalıdır. Aynca şunu belirtmeliyim ki bizim siyasetimiz Türkiye'nin bu birleşik Avrupa içinde yeri olduğudur. Bizim ulusal çıkanmız cn kısa zamanda AB'ye tam üye olmaktır. Yine ulusal çıkanmız bulunduğumuz bölgenin tamamının en kısa zamanda AB'ye üye olmasıdır. - AB 'nin ilginç standartlan var. Hırvatistan 'la Slovenya 'nin sınır anlaşmazhklan olduğunu bile bile Slovenya'yı tam üye olarak kabul etti. Ancak şimdi ısrarla Hırvatistan 'a Slovenya 'yla anlaşmazlıklarınızı çö'zmeden tam üyelik olmaz demesi en hafifinden çifte standart değilmi? - Ben orada AB'yi suçlanıam. Slovenya AB'ye tam üye olurken bütün komşulanyla sınır sorunlannı hallettiğini beyan etmişti. Ama biz Hırvatistan olarak Slovenya'nın bizimle sınır sorunlannı hâlâ çözmediğini biliyorduk. Buna rağmen Slovenya'nın bir an önce AB'ye tam üye olmasını istiyorduk. Aynca da günün birinde Slovenya'nın, aynı konu nedeniyle Hırvatistan'ın AB'ye tam üyeliğini kabul edeceğinin de farkındaydık. Hırvatistan bugün sınır sorununun uluslararası hukuka göre çözülmesinde ısrar etmektedir. Slovenya ise Hırvatistan'ın karasulannın bir bölümünü elde etme ve böylece kendine göre çıkar sağlama hasabı içinde konunun uzlaşmayla çözülmesinden yanadır. Biz ise, "Uluslararası mahkeme bu işi çözsün. Mahkemenin kararı ne olursa olsun biz buna saygı duyar ve uyara" diyoruz. Slovenya; BM, AB ve NATO üyesi bir ülke. Buna karşm hâlâ uluslararası bir mahkemenin bu konuda karar vermesini kabul etmiyor. Bu sizce de garip değil mi? Hukuk üevletl olmak önemll - Hırvatistan 'ın AB'yle tam üyelik müzakereleri zaman zaman askıya alındu Sonra tekrar başlatıldu Bu sorunları nasıl aştınız? - AB'ye tam üye olabilmek belli koşullan yerine getirmekten geçiyor. Mutlaka kimi standartlan benimsemeniz lazım. Ancak bunu yaptığınız zaman AB'ye tam üyeliğe kabul edilebiliyorsunuz. Bir savaştan geçmiştik. Devletimiz bir hukuk devleti temeline dayalı değildi. Yasalar keyfi olarak uygulanıyordu. Bir kere hukuk devletini kurmamız gerekti. Silahlı Kuvvetleri siyasetin dışına çekmek zoranda kaldık. Devlet bürokrasisinde reformlar yaptık. Aynca ülkede bir serbest piyasa ekonomisinin gelişebilmesine olanak sağlayacak yasalan geçirdik. Bütün bunlar kolay işler değildi. Bugün artık AB müktesebatına tamamıyla uyum içinde bütün yasalanmız hazır. Artık, Slovenya'nın muhtemel vetosu dışında başka hiçbir engelle karşılaşacağımızı düşünmüyonım. Türkiye'nin de AB'yle, 1963 Ankara Antlaşması'ndan bu yana çok uzun süren bir macerası var. - Bu kadar uzun bir maceradan sonra dahi AB Türkiye'yi tam üye olarak kabul etmekte ciddi olarak isteksiz davranıyor. özellikle de Almanya ve Fransa Türkiye'nin Avrupa'da yeri olmadığında ısrarlılar. Siz ise Türkiye 'nin A vrupa 'da yeri olduğunu söylüyorsunuz ama ortada böyle bir durum var. Bunu nasıl karşılıyorsunuz? - Ashnda bu sizin söylediğiniz kısmen doğru. Çünkü AB'nin pek çok üyesi Yugoslavya 'yı parçalama tezgâhı - Türkiye bütün bu hesapları tahmin mi etti? - Evet. Türkiye'nin amacı Yugoslavya'da kan dökülmesini durdurmaktı. Aynca da Yugoslavya Anayasası'na göre isteyen Yugoslav Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ilan etmesi hakkını da destekledi. Kosova da Yugoslav Federasyonu'nun anayasal bir parçasıydı. Artık Yugoslavya Federasyonu'nun varlığı sona erdiğine göre Kosova'nın yeni statüsünü tayin etme meselesi de ortaya çıkmıştı. Türkiye Hırvatistan gibi bu yeni oluşumu fark etti. Bu artık gerçekti. Karadağ'ın (Montenegro) bağımsızhk ilanının ardından da Kosova'nın bağımsızlık ilan etmesi üzerine bölgemizin yeni mimarisi bitmiş oldu. Istanbul'da kalabalık bir Kosovalı nüfus olduğunu biliyorum. Bu da Türkiye ve Kosova arasında önemli bir köprü oluşturuyor. Hırvatistan'daki Kosovalı Arnavutlar da Kosova'nın bağımsızlığını destekledi. Hatta kimileri katkıda bulunmak için Kosova Silahlı Kuvvetleri'ne girmiş, anavatanlanmn bağımsızlığına gönüllü olarak katılmışlardı. Burada şunu da eklemek isterim. Marmara Grubu Vakfi'nın 12 yıldır aralıksız düzenlediği Avrasya Ekonomik Zirvesi gibi konferanslar bu gibi konulann açıkça konuşulup tartışılabileceği en mükemmcl platfonnlar olarak ön alıyor. P o R T R E STJEPAN 'STtPE' MESfc 1934, Hırvatistan doğumlu. Zagreb Üniversitesi Hnkıtk Fakültesi 'ni bitirdi. Avukathkyaptı. 1960 'lı yıllarda Huyatistan Meclisi'ne seçildi. 1971 'de muhalifHırvat MkbaharHareketi'ne katildığı gerekçesiyle hapse atıldı. 1990 'da yeni demokratik değişimler olup çokpartili bir siyasi ortam ortaya çıkrncayeniden siyasete atıldı. Hırvat Parlamento Başkanhğı yaptı. Bosna savaşı patlak verince Hırvatistan 'ın Sırp lider Miloseviç 'le Bosna 'yı parçalama müzakerelerine girişmesiniprotesto etti. Muhalefet saflanndayer aldı. 1999 'da o zamanki Hırvatistan Cumhurbaşkanı Tujman 'ın ölümü üzerine 2000 'de Cumhurbaşkanı seçildi. 2005 'te ikinci kez Cumhurbaşkanhğı koltuğuna oturdu. 2010 'da görev süresi dohtyor. Türkiye'yi Avrupa'da tam üye olarak görmek istiyor. Hırvatistan hâlâ AB'ye tam üye olmadığı ama üye olmayı ısrarla istediği halde Türkiye'nin AB'de yeri olduğuna inanıyor. Bir başka inancımız da şu: Avrupa'nın birleşmesi Türkiye'nin tam üyeliği olmadan tamamlanamaz. - İyi de, AB 'nin elitleri Sarkozy ve Merkel Türkiye'ye sadece imtiyazh ortakhk tanınabileceğini söylüyorlar. Buna ne diyorsunuz? - Bana göre masa başında doğru tartışmalan, doğru konulan ortaya koyarsanız her sorun çözülebilir. Ama sorunlar gelir bir noktada tıkamrsa müzakerelerden hiçbir sonuç çıkmaz. Özellikle dc öne sürülen standartlar yerine getirilmemişse o müzakereler sonuçsuz kalır. Coğrafi olarak söylemem gerikirse Türkiye Avrupa bölgesine aittir. Aynca Türkiye'yi tam üyeliğe almak AB'nin de Türkiye'nin de çıkannadır. Ama bu daha çok AB'nin çıkanna hizmet eder. Bu nedenle müzakereler durmamalı, aksine hızlanarak sürmelidir. AB'nin Türkiye pazan iştahı - Türkiye büyük birpazar. AB'nin Türkiye'ye iştahının bu büyükpazar olması yüzünden mi kabardığım düşünüyorsunuz? - Doğru bildiniz. - AB standartlarını karşılamaktan çok uzak oldukları halde Bulgaristan ve Romanya AB 'ye tam üye oldular. Son zamanlarda konuşulan benzer durumda olan Sırbistan 'ın tam üyeliğinin de söz konusu olduğu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? - AB'ye tam üyelik sürecinde AB standartlannı tam olarak yerine getirmedikleri halde tam üye olan ülkelerin başlan derde girdi. öte yandan, bütün öne sürülen standartlann karşılanmasında ısrar etmeyen AB de kendi içinde birtakım zorluklar ve sorunlarla karşı karşıya kaldı. Ne demek istediğimi daha açıkça söyleyeyim. Eğer 27 üyenin 10 üyesi bu dediğim durumdaysa iki ayn işleyiş var demektir. Bu yüzden de AB şimdi yeni üyeliğe alınacak ülkeleri büyük bir titizlilde inceliyor. Biz Hırvatistan olarak AB'den hiçbir ayncalık talep etmiyoruz. Çünkü AB'nin ortaya koyduğu standartlan kendi yaranmız için yerine getirmemiz gerektiğinin bilincindeyiz. Bizim onlardan istediğimiz sadece bu gerçeği tanımalandır. - Siz Türkiye ile Hırvatistan arasındaki ilişkileri nasıl görüyorsunuz? - Bana göre Türkiye ile Hırvatistan arasındaki ilişkiler mükemmeldir. tkili ilişkilerde hiçbir çözülmemiş siyasi konu yoktur. Hırvatistan'ın bağımsızhğınm ilanından bu yana son derece iyi bir işbirliğimiz oluştu. Türkiye, Hırvatistan'ın bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden birisi oldu. Bu da Türkiye'nin bizim için kimi başka ülkelere kıyasla farklı bir yerde olmasını sağladı. Türkiye aynca Miloseviç'in savaş yolunu seçmesi üzerine eski Yugoslavya'da neler olup bittiğini o anda kavradı. Bu savaş eski Yugoslavya için çok duygusal bir anlam taşıyor. Yugoslavya Federal Cumhuriyeti döneminde Yugoslav lider Tito, Nehru, Nâsır gibi liderlerle birlikte Bağlantısız Ülkeler Hareketi'nin liderliğini yapıyordu. Eski Yugoslavya anılarda kaldı. fito'yla Yugoslavya ayaktaydı. Ama Tito'dan sonra Yugoslavya ayakta kalabilecek güçte bir devlet değildi. Yeni Yugoslavya'nın bir konfederasyon mu yoksa federasyon mu olacağı arayışlan başlamıştı. Ama Miloseviç bunlann ikisini de istemiyordu. 0nun hedefi Sırbistan'ı yaratmaktı. Bir yandan Hırvatistan'dan öbür yandan Bosna Hersek'ten toprak koparmak hesabındaydı. Son olarak da Kosova'daki Kosovalı Arnavutlan sürmeyi ve topraklarına el koymayı hedefliyordu. Orada da etnik temizlik yaparak tamamıyla Sırp bir Kosova yaratma sevdasındaydı. AL GÖZÜM SEYREYLE / IŞIL ÖZGENTÜRK Ne yapalım ki, Türkiye'nin bazı kentleri şanshdır. Doğanın ve tarihin bereketli eli onlara herşeyi cömertçe sunmuştur. Ancak içlerinden bazıla- rı sahip oldukları bu bereketin uzun zaman farkında olmadılar; ne za- man örnek kentler çoğaldı, diziler ya- pıldı, havaalanlan açıldı, yerli ve ya- bancı turist kentin sokaklarında do- laşmaya başladı, kent yaşayanlan, ce- binde tonlarca parası olan yatınmcı- lar, belediyeler, kendi kentlerini keş- fetmeye başladılar. Bu kentlerden biri de resmi adı ses- sizce Hatay yapılan Antakya. Yıl- lardır Antakya diye bilinen kentte ye- ni doğan çocuklar bu adı bilmeye- cekler, doğrusu kent yaşayanlan da bu ad değişikliğine sessiz kalmışlar; oysa Antakya kökleri çok eskilere dayanan bir ad. Arapcada Antakye, Yunancada Antiokheia. Antakya'da Türkiye'deki değişi- mi adım adım izlemek mümkün, ulaşımı her daim zor olmuş kent için havaalanı uzun zaman önce planlanmış, ama hem teknik hem po- litik nedenlerle yapılmamış, bir ara yapılan upuzun pist yöre halkı için bi- ber kurutmakta bile kullanılmış. Bu yıl ilk kez uçuşa açılan, çok çok küçük temıinalli havaalanı, öngörü- lenin tam tersi dolup taşıyor. Turizm şirketleri paketlerine derhal Antak- ya'yı ilave etmişler, Asi dizisinin çe- kildiği yerleri gönnek için zaten yer- li turistler yola çüanışlar bile. Bütün bu değişimi birkaç yıl önce hisse- denler ise en güzel Antakya evleri- ni satm ahp butik oteller yapmışlar ve yediğiniz yemeğin tadma bin tat ka- tan konaklar hızla restore edilerek ha- yata geçirilmiş. Şöyle bir haritaya baktığımda, her daim sevdiğim bu bölgenin Antak- ya'dan başlayarak Harran'a kadar son on yılda geçirdiği değişim beni he- yecanlandınyor. Ülkedeki bütün Şanslı Kentler ve Tesadüfler olumsuzluklara karşm, pek çok yer- de kent bilinci hızla gelişiyor. Hep inanmışımdır, vatan sevmek; birlco- va su boşa gitmesin diye önce onda sebze yıkamak, ardından çiçeklere dökmekle başlar. Çok basit değil mi? Büyük sözlerden uzak. Zaten bu- günlerde büyük sözlerden uzak dur- maya özellikle çahşıyorum. Gör- düm ki büyük sözler pek bir işe ya- ramıyor. Bu kez Antakya'ya PEN Kadm Yazarlar Komitesi'nin Kadın Ya- zarlar Antakya Buluşması nedeniy- le gittim. Artık kentin huyundan mı suyundan mı çok sıkı dostluklar edindim. Ayşe Kilimci, Sezer Ateş Ayvaz, Sibel K. Türker ve Antak- ya Yener Kitabevi'nin çalışkan sa- hibesi Fatoş'la kadm kadına çok gü- zel saatler geçirdik, tatmadığımız yemek, gitmediğimiz ören yeri kal- madı. Sanmayın ki işimizi yapmadık, iş- te bir büyük söz, gerçi bundan vaz- geçmiştim ama ne yapalım yeri gel- di; kadınlar bir araya geldiklerinde, gülerler, gezerler ve işlerini de pek bir güzel yaparlar. lşimiz Antakya'daki yazarlarla buluşup, yaşamın her ala- nından söz edip deneyimlerimizi paylaşmaktı. Gördük ki hepimizin derdi aynı; yazmak, yazdıklarımızı yayımlatmak ve tabii ülkemiz ve dünya... Nereye gidersek gidelim, eğer Tür- kiyeliysen ülke sorunlan peşinizi bı- rakmıyor; şu siyasiler işlerini iyi yapsalar da bize sadece edebiyatın, sanatın gizemli yollannda yürümek kalsa. Aman sakın yanlış anlaşıl- masm, politikanm âlâsı ve en rafinesi o gizemli yollarda yürürken yapıhr. Benim için Antakya'ya gelip de ünlü heykel ustası Ali Özalp'ı gör- memek olmazdı ama göremedim, torunu bana bilgi verdi. 94 yaşına bas- mış, çabuk yorulduğu için heykel ya- pamıyormuş, ben de onun çok çok es- kilerde yaptığı heykellere bakarak hasret giderdim. Ve dedesinin ünlü bir Arap yazanndan esinlenerek adı- nı Nizar koyduğu torunundan bilgi aldım. Babası Süleyman Özalp An- takya'nın ünlü Serpantin (yılantaşı) taşma yeryüzünün bütün mitolojik öykülerini değişik bir biçimde işle- meye başlamış. Amcası Abdullah özalp Roma heykellerine devam ediyormuş, tek istediği ölümünden sonra adına yapılan bir müzede bu heykellerin sergilenmesiymiş. Tam burada sordum, "Nizar" dedim, "de- den bu işe nasıl başlamış?" Yamt- ladı... Dede bir Arap ailesinden ge- liyor, ailede hat ustalan ve bir hat ge- leneği var, dede o zamanlar 15 ya- şında... Dedenin dolaştığı dere kıyısında si- yah ve içinde kahverengi damarlar bulunan bir taş var, kolayca şekle ge- len, oyulan bir taş, başhyor dede on- lan oymaya. Işte tam burada devreye bir Fran- sız yüzbaşı giriyor, bir rastlantı de- denin oyduğu taşlan görüyor ve bi- rini çok beğenip satm alıyor, dede şa- şınyor ve başhyor taşlan oymaya, başlayış o başlayış. Nizar gülerek en son şunlan söylüyor: "Dedem" diyor, "küçücük taşlara Arapça maniler sığdırırdı, şimdi biz aynı büyük- lükte bir taşa, aynı aletlerle bu ma- nileri kopya bile edemiyoruz, çün- kü ne yaparsak yapalım mani ta- şa sığmıyor." Öyledir, her sanatçının bir sırn var- dır ve her kentin de... isilozgenturk@gmail.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear