28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 MAYIS 2009 / SAYI 1209 Ahlak ve vicdan arasında küçük bir kızın bedeni üzerinden büyüyen tartışma, Doç. Dr. Ayten Erdoğan'ın AdliTıp'taki6.1htisas Dairesi'ndeki görevinden istifasıyla devam ediyor. Sonuca vanlmayan her gün taciz ve tecavüz de sürüyor. Erdoğan ise herkesin vicdanı olduğunu ve insanlığımızı hâlâ yitirmediğimizi düşünüyor. Çarpık sistemi anlatırken çözümün sosyolojik temeline inmenin şart olduğunda ısrarh. Yao sızın çocuğımuz olsaydı!.ALİ DENİZ USLU 1. sayfanın devamı Peki, bu ne kadar sağlıklı? Yanıt Erdoğan'dan: "Elbette bu doğrıı da, sağlıkh da dcğil. Ruh sağlığı muayenesi gerekiyorsa, koşullan sağlayan en yakm ünivcrsiteyc gidilmeli ve muaycne bir kerc yapılmalı. Çünkü bu muayene sorgu gibi defalarca yapıldığında çok hirpalayıcı olabiliyor. Travmalar artarken dc laciz ve tecavüz sürüyor. Hatta tüm bunlan düşünürken kendi ruh sağlığımın bozulacağından korktum. O zaman onlara nasıl yardım edebilirdim?" KAHRAMAN VE HEDEF Erdoğan, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi'nde görevli. Batı Karadeniz'in tüm vakalannı gördüğünü anlatıyor. Türkiye'deki Adli Tıp Kurumu sisteminin dünyada başka bir eşi olmadığını kinayeli bir şekilde söylüyor. Ona göre, Hüseyin Üzmez olayı bir kırılma yarattı. Şu an dava sürdüğü için konuşmak istemiyor, ama bu davanm kanunun uygulamadaki açiklannı göstermesi açısından çok önemli olduğıı görüşünde. Aldığı tehditlerden de yılmıyor. "Kendimi koruyorum, ama bu sırf kendim için değil. Çünkü bana bir şey olursa bu savaşı verecek kimse kalmayacak ve her şey unutulup eski haline dönecek. Aslmda ben sıradan bir iş yaptım, doğruyu söyledim. B.Ç. vakasında yaptığım yeni bir şey değildi. Şimdi doğru yapmaya çalıştığım işim yüzünden hem kahraman, hem de hedef oldum. tkisinden de çok rahatsızım" diyor. "Adli Tıp'ta da karşı çıkışlanm hoş görülınedi. Susvurulmak istendim, açıklarım kollandı. Şimdi işin rengi değişti". Evet değişti, Erdoğan çocuklarım dediği taciz mağdurlarını kimseye bırakmadı. Bizim de bırakmamamız konusunda ısrarcı. Sözlerine de aynı inatla devam ediyor, belli ki anlatacak çok şey var. Durumu, "Çocuklann muaycnelerinde ayn bir odada, yalnızca ben ve psikolog eşliğinde devam etmesi konusunda önünıc çıkarılan tüm zorluklara rağmen hiç taviz vennedim. Çok tartıştım, kavga ettim geri adım atmadım. Genel kurul sistemimiz zaten sorunlu. Tartışmah raporlar da 50 kişilik bu kurulda değerlendirildi. Düşünsenize, orada biroda hazırlanıyor, çocuk uzmanları görmüyor bclki, ama 50 kişinin orada olduğunu biliyor. Onlarca utanç dolu soruya cevap vennek zorunda kahyor. Bu çocuk için korkunç bir • ; • - ıravma" diye özetliyor, "Tecavüzcüsü ile çocuğun aynı otobüsle seyahat ettiği bir sistemle yaşıyoruz. Siz bu korkunun ne olduğunu bilir nıisiniz? Hiç sanmıyorum". Türkiye'de çocuk istismarı yaygın ama üstü örtülüyor. Erdoğan, kendisine gclen vaka sayısıyla örtbas edilenleri oranlamanın korkunç bir rakam vereceğini düşünüyor. Bir de son taciz davasında gündeme geldiği gibi çocuklann cinsel taciz ve istismardan etkilenip etkilenmediğinin tartışılmasına kızgın. Bir televizyon programında yaşadıklanndan ömck veriyor: "Annelcrle söyleşi yapıp, çocuklann cinsel istismardan korunmasını tartışıyorduk. 35-40 yaşında, birçok yetişkin aradı, dört, beş yaşlarındayken yaşadıkları cinsel istisman sesleri titreyerek anlattı. Çünkü hâlâ etkisindeydiler. Belli ki unutmaya çalışmışlar, unutamamışlardı. Şimdi 'Ruh sağlığı bozulur mu, bozulmaz mı' diye sonıluyor..Tecavüze, cinsel istismara uğrayan bir çocuğun ruh sağlığı nasıl bozulmaz? Ruh sağlığını bozmadan tecavüz etmenin bir yolu mu var? Varsa açıklasınlar, bilim dünyası da bilsin. Tüm uzmanlann ortak görüşüdür, bir çocuk taciz ya da tecavüze uğramışsa ruh sağlığı bozulur, etkilenir". ÇOCUK İSTİSMARI YAYGIN Erdoğan'a göre çocuklarda 15 yaşını bitirene kadar cinselliğin anlam ve sonuçlarını değerlcndinnc yetcneği gelişmiyor. Çünkü değerlendimıe iradesi 15 yaşında öğreniliyor. Bundan dolayı Türk Çeza Kanunu, 15 yaşını doldurmamış çocuklarla cinsel yakınlığı suç sayıyor ve cezalandınyor. Erdoğan, kanunun güçlü ancak uygulamada yetersiz olduğu görüşünde. Yetcrsizlik isc cczanın ağırlığmı ruh sağhğının bozulması kriterine bağlamasından doğuyor. Çünkü bu suiistimale çok açık. Bu. açık da "ruh sağlığı bozulmadan taciz vc tecavüz mümkün" anlammı taşıyor. Erdoğan, çocuk psikiyatristinin bu dunımlarda "ruh sağlığı bozulmadı" raporıı veremeyeceğini söylüyor. Uzman olmayan kişilerin dış görünüşle, çok temel tepkilerle ruh sağhğının etkilcnmediği kanısına vannalannın da tehlikeli sonuçlan olduğunu özellikle belirtiyor. 16 yaşmdan küçük çocukla ilişki kunnanın tıbbi tanıını pcdofili. Ona eşlik eden sosyal sorunlar da cabası. Erdoğan ilginç örncklcr veriyor. Mesela Türkiye'de 12 yaşın altında erkek çocuklara cinsel istismar oranı yüksek. Bu oran Türkiye'ye özgü. tşin altında yatan ise çok daha zor algılanır bir gerçek, çünkü oranı yükselten "bakirelik". Nasıl mı? "Bir kızın bakircliğini bozarsam başım büyük belaya gircr" zihniyeti küçük kız çocuklannı bir anlamda cinsel tacizden korurken, erkek çocuklannı hedef haline getiriyor. Bu çifte sapkınlığın nasıl bir tercih mekanizması kurduğunu gönnek acı verici. 12-15 yaşında ise oranlar değişiyor. Kızlann ergenliğinde bedenleri cinsel obje olarak algılanır duruma geliyor, ama ruhları çocuk kahyor. Kadın bedenindeki bu çocuklar da tacizleri çok sarsıcı yaşıyor. DtNİ SUÎtSTlMAL ETMEK Çözüm mü? Ortada sosyolojik bir durum var. Erdoğan çözümün temeldc olduğu görüşünde. İşin sosyal ve sosyo-ekonomik derinliklerine inilmesi de şart, "Tayland bunun en güzel örneği. Bu, bizde dc sıkça rastlanan bir durum. Bir ailenin 12 yaşındaki kızını para karşıhğı bir adamın cinsel istismarına göz yumacak şekilde ortada bırakması da buna dahil" diyor. Erdoğan'ın bir de önerisi var. Türk Çeza Kanunıf ndaki 103\6 maddesinin değiştirilmesini istiyor. Eğcr ruh sağlığı bozulmuşsa 15 yıldan başlayan cezalar söz konusu. Bozulmamışsa üç ile sekiz yıl arasında cezalar öngörülüyor. Bu soruyu kaldınp cezayı 10 yıl sınınnda bırakmak da yeni düzenlemelerin arasında. Erdoğan buna da karşı, "Çezayı hafıfletmenin anlamı yok. Böyle olacaksa hiç değişmesin daha iyi" diyor. Ahlak ve vicdan arasında küçük bir kızın bcdcnindcn tüm bunlan konuşmak, yorumlamak ve anlamlandırmaya çalışmak elbette çok zor. İşin farklı boyutlan durumu daha da zorlaştınyor. Ona göre dini suiistimal etmek de bunun başında geliyor. Yine de Erdoğan'ın bazı şeyleri değiştireceğine dair umudu güçlü. "Çok şey değişecek. Çünkü savcılar, hâkimler ve avukatlar da bundan şikâyetçi. Herkesin vicdanı var ve insanlığımızı hâlâ yitinnedik" diyor. Umalım ki o haklı çıksın. • Engellerine bir engel daha eklendi.. Milli Eğitim Bakanlığı, "Rehabilitasyon seans değil, derstir. Derse de öğretmen girer, psikolog değil" diyerek özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışan psikologların ücretlerini ödememe karan aldı. Türk Psikologlar Derneği ise bu kurumlardaki görme, işitme, zihinsel ve bedensel engelli çocuklann gelişimi için elzem olan psikologların yeniden işe almması için savaşıyor. ŞİRİN GÜVEN M illi Eğitim Bakanlığı geçen günlerde oldukça değişik bir genelge çıkardı. Talim Terbiye Kurulu'nun 27 Mart 2009'da yayımladığı genelgeye göre özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışan zorunlu personele ilişkin yenilemclcr yapıldı ve psikologlar bu sürccin dışına itildi. Şimdiye kadar devlet tarafından ücretleri ödenen özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerindeki çalışanlai"in arasında artık psikologlar yok. Yani psikologlara en çok ihtiyaç duyulan yerlerde ancak kurum kendi karşılamak isterse engelliler psikolojik destek görebilecek. İşin açık hali, gönne, işitme, zihinsel ve bedensel engelli olanlar, dil ve konuşma güçlüğü çekenler ve yaygın gelişimsel bozukluk gösterenler artık ya hiç, ya da çok sınırlı oranda psikologla görüşebilecek. Bu koııuda hemen harekete geçen kurumlardan biri Türk Psikologlar Derneği oldu. Genelgenin geri çekilmesi için bir imza kampanyası başlattılar. Şimdiyse açtıkları davanın lehlerine sonuçlanmasmı bckliyorlar. Türk Psikologlar Derneği Özlük Haklan Komisyonu Temsilcisi Tuçe Ataş Önç, Milli Eğitim Bakanlığı'nın yaklaşımının işlev yetersizliği olan bireylerin eksik kaldığı bazı alanlarda eğitim ve öğretim vermek olduğunu söylüyor. Oysa bütün dünyada buna ek olarak bilişsel, sosyal, duygusal, davranışsal ve psikolojik olarak sorunlara eğilme ve bu alanlarda onlan geliştirmcyc uğraşıhyor. Yani rehabilitasyon süreci sadece eğitimsel bir şey değil, aynı zamanda terapi de içeriyor. Yurt dışında psikologlar, psikoterapistler, pedagoglar, psikiyatristler, sosyal hizmet uzmanları, fizyoterapistler, iş uğraşı terapistleri ve özel eğitimciler zorunlu personelin arasındaykcn Türkiye'de isc rehabilitasyon merkezlerinde sadece sınıf öğretmeni ve 'zihinsel engelli öğretmenleri'nin zorunlu personel statüsünde olduğunu hatırlatıyor ve ekliyor: "Psikologlar diyaliz merkezlerinde ve huzurevlerinde. zorunlu personel olmaktan çıkanldılar. Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı anaokullannda da psikologlar zorunlu eleman değil artık ve aynca sorumlu müdüı- de olamıyorlar. Aynı hatalann özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde yapılmasını istemiyoruz. Özel eğitim programlan eğitimin bireyselleştirilmesi esasına dayanıyor. Bu yeni çıkan modüllerde belli paket programlar çocuklara dayatılıyor. Ve psikologlar da sürecin içinde yer almıyor. Oysa tüm dünyada durum bunun tcrsi, rehabilitasyon sürecinde psikologlann en önemli elemanlardan biri olduğu söyleniyor." SIRA PSÎKOLOGLARDA... Önç daha önce Sosyal Hizmetler'e bağlı olan özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanmasıyla birlikte ciddi sorunlarla yüzleşildiğini vurguluyor. Bu süreçle birlikte dünyadaki bilimsel yaklaşımlardan aynlmalar yaşandığını anlatıyor: "Bakanlık 'Rehabilitasyonlar seans değildir, derstir. Dcrse de öğretmen girer. Psikologlar öğretmen değildir. Dolayısıyla da eğitimle ilgili hiçbir alanda yer alamazlar' gibi bir yaklaşım izliyor. Oysa bu çocukların bir kısmı okula da devam ediyor ama okulda öğrenemiyorlar, gelişemiyorlar, arkadaşlanyla iletişim kuramıyorlar ve içlerine kapanıyorlar. Bu çocuklann zaten özel eğitim merkezlerine gönderilmelerinin sebebi bu. Bunun ciddi büyük bir toplumsal sorun olduğunu düşünüyoruz." Engelli bireylerin işlevselliğini en üst düzeye çıkarmaya çalışan, onları sosyal, duygusal ve davranışsal olarak topluma adapte etmeye uğraşan psikologlann rehabilitasyon merkezlerinde yer almaması engcllilerin bazı yaşamsal gereksinimlerinden mahrum bırakılması demek. Bu konuda daha önce yapılmış girişimler de var. Fizyoterapistler de aynı şeylerle yüzleşmiş ve onların yerine beden öğretmenlerinin seanslara gireceği söylenmişti. Ancak fizyoterapistler açtıkları davayla haklannı geri kazanmışlardı. Şimdi sıra psikologlarda... Onlar da davanın lehlerine sonuçlanmasını ve engellilerle ailelerinin hayati önem taşıyan psikolojik destekten mahrum kalmamalannı istiyorlar. Yıllardır bu konularda bilimsel çalışmalar yapan ve uygulayıcı olarak çalışan psikologlar scsleniyorlar, Milli Eğitim Bakanlığı'nın ve gerekli kummlann bu yanlışı görmeleri ve gerekli düzeltmeleri yapmalan için... • Cumhur»*»( PAZAR Imtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına llhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: Ibrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase llknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Idare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/lstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı / Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Dilşad özkaya Rezervasyon Yönetmeni: OnurTunalı (0212) 251 98 74/ 75 / 343 72 74 (554-555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri/Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/ Istanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. (cumdergi@cumhuriyet.com.tr)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear