28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
27 ARALIK 2009 / SAYI 1240 PAZAR YAZILARI Giyim kuşam ADNAN BİNYAZAR N urullah Ataç, giyim kuşamı topluma saygının göstergesi sayardı. Bıyıktan sakaldan da hoşlanmazdı. Yaşasaydı da, bıyığın ideolojik simge olacak denli değer bulduğu o kanlı günleri görseydi... Daha da beteri; o günlerin nice bıyıklısının günümüzde dönekliğiyle ünlendiğini... Uygarlığın gelişim aşamasında giyim kuşam kültürü, örtünme gereksiniminden doğmuştur. Insan korunmak için yaprakları biçımlendirip örtünmüş, etini yediği hayvanın postuna bürünüp örtünmüş. Konumuna göre, giyinmeye gereksınim duymayan toplumlar da var, yarı gıyimli yarı çıplak olan da, sabah gıydiğinı akşam giymeyen varsıllar da... Giyim kuşam, gelişmiş toplumlarda gereksinim dönemıni aşınca, gösterişin ve görkemin, tantanalı yaşamanın simgesi olmuştur. Abartılı giyimler böylece saygı nesnesi olmaktan çıkıp, toplumsal bağlamda saygısızlığın göstergesine dönüşmüştür. Bir ailenin biryıl boyunca giyime yatırdığı miktara denk düşecek pahada giysilere bürünen bir süs bebeğinin, toplum saygısından söz edilebilir mi?.. Bir uçta ucuz ekmek bulurum diye fırın fırın dolaşan aç çoğunluk, öbür uçta görkemli giysileriyle ortalarda vızıldayan kör arılar... Işi giyim sapkınlığına vardıranlar mutlu sanılır. Oysa çoğunun gözü, şaşkın periskoplar gibi, onun bunun bakışında övgü avına çıkar. Onun için, beğenilme duygusunun yolları hep çıkmaz sokaklarla tıkanır. Çevrelerinde sanal hayranlar türese de, gösteriş düşkünlerini beğenmeyen, beğenenden çoktur. Içten içe onlarla nasıl alay edildiğini, giysileriyle tavus kuşu gibi kanat kabartıp göz dilenciliği yapanların dışında herkes görüyor. Divanü Lûgat- İt-Türk'te geçen, "Kişinin değeri içinde, hayvanınki dışındadır," türü sözlerin bilincine ermeyenlerin gözü içlerinde değil, dışlarındadır çünkü. Giyim, adamı soylu da gösterir, maskara da eder; Moliere'in Kibarlık Budalası'nda, gösterişli giysilere bürünen M. Jourdain'in soylu görünmek isterken nasıl maskaralaştığını bilmeyen yoktur. Othello'da geçen şu söz, elli yıldır belleğimde çakılıdır: "Yaşayıp durduğun alçaklıkta öyle şatafatlı elbise giyip böbürlenme, kibir ve gurur bütün saltanatları devirir, alçakgönüllü ol, köhne cüppeni üstüne çek." Şu dize de onun özdeşi: "Gel ha gönül havalanma, engin ol gönül, engin ol..." Konu giyim ise, Ziya Paşa'nın şu ikiliği hep söylenir: "Mayası bozuğa soyluluk verir mi hiç üniforma /Altın sırmalı palan vursan sırtına, eşek yine eşektir." Bunca sorun arasında gösteriş düşkünlüğü nerden düştü aklıma? Bir aydır Berlin'deyim. Bakılmasa da görülüyor; sıradan bir pizzacıda, kadınlı erkekli bir şarkıcı ya da oyuncu topluluğuylakarşılaşabiliyorsunuz; aralarında ne kahkaha çılgınları, ne allı güllü gösteriş budalaları... Az ötenizde birasını yudumlayan, Nobelli bir fizik, tıp, kimya bilginini görebilirsiniz; ya da o akşam yöneteceği konserin notaları belleğinde uçuşan bir orkestra şefini... Gösteriş, hoşgörünün düşmandır. Hoşgörüye ermiş bir toplumun şoförü bile başka... Devenin civcive yol verdiği görülmüş mü; oysa yol hakkı çocuk arabasının ise, iki katlı otobüs bekliyor, o geçtikten sonra hareket ediyor... • blnyazarOgmall.com Redd uyumsuzluk sendromunun yansımalannı ve ruhsal kaçışları müziğinde yaşatıyor. Onlann yeniyi keşfetmek gibi bir dertleri yok, çünkü unuttuklanmızın peşinden gidiyorlar. Depolitize olma, tekleştirilme, sisteme hİ2met eder duruma getirilmenin zorluklanna çarpıyorlar. Ama müzik dinleyenin ve yaratanındır, onu iletenin değil. Farkındalar... a karşı ReddALİ DENİZ USLU R edd gerçek bir rock grubu; tavırlı, taraflı, durduğu yeri bilen, sözünü esirgemeyen. lşte başta bu ve benzer nedenlerden ötürü medyanın uzağındalar. Ama onları dınlerhek için nıedyaya gerek yok. Tanımak için ise neden çok fazla. llk albümlerinin çıkış parçasıyla dikkatleri çekmişlerdi; "mutlu olmak için, sevmek için, görme, işitme" acı ama ironikti. Hatta trajediyi tam kalbinden vurmaktı yaptıklan. Daha sonra "Kirli Suyunda Panltılar", "Artık Melek Değilim", "Boşver", "Hâlâ Aşk Var Mı?'\ "Sen Kendinde 01 Yeter", "Dünya", "Falan Filan", "Senden Sonra", Bülent Ortaçgil'in enfes "Çığlık Çığlığa" uyarlamasıyla 7ihınleri bulandırmaya devam cttıler. Uyumsuzluk sendromunun yansıması vc ruhsal bir kaçışı müziklerinde yaşatıyor bu grup. Yeniyi keşfetmek gibi bir dertlen yok, çünkü unuttuklanmızın peşine gidiyorlar. Ama depolitıze olma mirasımız, bazı şeyleri kcşfetmeyi de zorlaştınyor. Zaten aynılaştınlmanın ayyuka çıktığı şu günlerde sanatsal ve kültürel tünı politikalar ya sermayenin ya da sıyası erkin dümen suyundan gidiyor. Müzik sektörü de sahte muhaliflcr, popüler zırvalar ve güzel kadınlı klipler pazanndan öte değil. Türkiye'de müziğin sahibi olanlardan çok müziği iletenler müziğin sahibi gibi davranıyor. Bu da garip bir rekabet yaratıyor. Yani futboldaki fanatizmin hayaleti burada da baskın. Buna tepkilerimizin törpülenmesi de cklenince yalnızca seyirlik işlerle yetinmemiz kaçınılmaz. Redd, tüm bu cümbüşte gerçek hikâyeler anlatmaya çalışan kendine özgü bir gmp. Seyircisiyle de mcsafeli. Görünür olmaktan uzak, hayatın ıçınde ve bir o kadar da sınırında. Son albümlen "21" ise özel bir anlatıma sahip. Bu arada "21" bir rakam değil, bir kahramanın ismi, hatta dünyadakı yaşam sırasına bir gönderme. Grubun dördüncü stüdyo albümü "21". dört bölüm, 21 şarkı ve 74 dakıkahk süresiyle adeta müzikal bir roman. Derdi tekleştirme, aynılaştırma, kişinin bıreysel özclliklerini kaybedip sistcmin bir parçası olması haline bir vurgu yapmaktı, yaptı da. Elbette anlayana.. Hayatımızdaki sınirları belırlenmiş seremonılere clcştirileri yerindeydı. Şimdi de müzik sosyolojisi üzerinc biraz ahkâm keselım. Zaten müzik doğası gereği toplumsal değişimi takip etmek için doğal bir test aracı. Müziğin matematığı kadar söylemi de toplumsal değışimle ıç içe. Müziğin, "toplu bir uyuştumıa ve hısterı yaratma katalizörü" olmaktan farklı olarak, daha derin alt metinlere sahip olduğunun bilincine varmanın, geç bir farkındalık olup olmadığının çelişkisiyle sormamız gcreken sorular var. POLttlK ŞARKILAR Ingiltere'nin muhalif grubu Chumbawamba ideolojilerini inatla savunan solculardan kurulu. Söylemlen yüzünden bir dönem sayısız polis baskınına maruz kalmıştı. Şımdı ise dünyanın her yerinde konserler vcnp savaş karşıtı şarkılarını söylüyorlar. Grup üyeleri Jude Abbot ve Boff Whalley bundan yıllar önce lstanbul'a geldiklerinde bir söyleşimizde, politikalan ve savaşları eleştirmek müzik ıle birleşınce bazılan için neden bu kadar korkutucu sorusuna "lnsanlann içinde bulunduğu kültürler bunu belirliyor. Britanya'da da insanlar bu konuda çok dikkatli. Düşüncelcrinı sanatlanna karıştırmamaya çahşıyorlar. Biz polıtik söylemımızle bazılarına göre geri kafalıyız. Çünkü savaş karşıthğından ve faşizmden bahsediyoruz. Bu yüzden dc bizı, düğünde istenmeyen akrabalar gibi görüyorlar. tngiltere'de müzik gruplannın politik içerıkli şarkılar söylemekten çckınmclerinin temel sebebi de medyanın onlan dışlaması ve görmezden gelmesi, haber dahi yapmamalan" yanıtını vermişlerdi. Sanırım yeterince açık. John Lennon ve The Beatles'ı ayıran fark da burada yatıyor. Bizde de hayatla derdi olan, sol görüşlü, cleştıren, anlamlandırmaya çalışan müzik gruplan sistemin dışında tutuluyor. Klıplerı televizyonlardan çekiliyor, hatta sokulmuyor. Redd'in son günlerde yaşadığı tam da bu. Popüler muhalifler söyledıklerinı bir bir yutuyor, sistemin daha içinde görünür olabilmek için yamanıyorlar. Bize de buradan malzeme çıkıyor. Artık seçmek için alternatifler dahi bizım adımıza belirlenenlerden yapıldığı için farklı olana ne imkân ne dc tahammül var. Tarihı boyunca birçok dönemde Rusya'nın baskısı altında yaşayan Polonya'nın bağımsızlığa kavuşmasından sonra cumhurbaşkanlığına getirilen Paderevski'ye bir gazeteci şöyle sormuş: Ruslara dost mu, yoksa kardeş gözüyle mı bakıyorsunuz? "Kardeş gözüyle tabii! tnsan dostunu kendısı seçer!" • Hasan Âli Yücel Klasikleri serisi 3 yeni kitapla toplamda 119 kitaba ulaştı! EcceHomo Friedrich Nlrtjsrhe Alnıanca aslından çevlren: Can Alkor Dlıl adı: Hasan Âll Yııcel Klasikleri. 120 sayfi, kanoıı kapak. 10 TL, Cİltlt:18TL MüfelH? Nlknlay Vasilycviç Gogol Rusça aslından çevlren. Korav Karasulu Dlzi adı lljsan Ali Yttcel KİHsiklerl, 129sayfa, kartonkapak 10 TL, dllll: 18 TL Siyasetıuune Nlr.mU'l MUlk larsça ahlından çcvlron Melımel Talıa Ayar Dizi adı llas.ııı Âll Yücel Kla&ikterl, 365 tayfa, karton kapak. 18 TL, dltli: 26 TL Kltabevlerlmlz: lstanbul - Kadıköy, Tel (0216) 348 97 84 Eminönü - MUze, Tel: (0212) 511 13 37 CadıletjosUn, Tel: (0216) 386 <>5 62 • Ankara - Yenl^chlr, Tel- (0312) 430 33 66 • lfmlr - Kaıyyak.\, Tel. (0232) 364 71 42 Yeni başlangıçlar AYLİN KOTİL Yeni bir yıla girerken, ümitlenmek isteriz. Hayal kurup gerçekleşmesini bekleriz. Çok insana dair bir durum bu. Yenilenemezsek yaşayamayız çünkü. Ancak yenilenmek isterken, bunu nedense sihirli bir değnekten bekleriz. Bu yüzden son yıllarda sır adındaki kitaplar çok satıyor. Ben bir şey yapmayayım ve hayatım değişsin... Oysa evren hareketi alkışlıyor, düşünceyi değil. Peki nedir bizi hareket etmekten alıkoyan? Hata yaparım düşüncesi... Hata yapmaktan o kadar çok korkuyoruz ki, bu bizim hareket etmemizi engelliyor. Hata yapmak bize o kadar kötü bir şeymiş gibi öğretildi ki, kendimizi bile sevmiyoruz hata yaptığımızda. Böylece hareket etmeden hata yaparım korkusuyla oturup bekliyoruz. Adına şans dediğimizin gelip bizi bulması için. Hata yapsak ne olur? Risk alsak? En kötüsü hata yapmış oluruz. hata yapmayayım diye o kadar çok düşüncede kalırız ki, hareket edemez verimli olamayız. Çünkü hata yapar mıyım diye düşündüğümüz sürece risk alamayız. Bazen yapacağımız hareket çılgınca gelebilir. Bu sefer de onu yapmaktan korkarız. Oysa hayatımızda çılgınca bir şey yapmak da bir tecrübedir. Çılgınca fikirlerden, çılgınca hareketlerden korktuk. Spielberg çılgınlık yapmaktan korksaydı, bugün bizler "Jurrasic Park"ı seyretmiş olamayacaktık. Ya da Nelson Mandela diye biri olmayacaktı. Ben bu yeni yıl için hareketi hayatıma sokmayı hedefledim. Size tavsiyem, yeni yıl için kendinize hedef koyun. Ve o hedefin gerçekleşmesi için gidilecek yollar belirleyin. Dahası buna inanın. Sır burda başlıyor bence. Hareket etmeden, enerji koymadan sırlar gerçek olmuyor. Sonra aklıma çılgınca bir şey geliyorsa hedefime ulaşmak için onu da yapacağım. Hayatımızı hareketlendirmek bize düşüyor, hele bizim gibi ülkelerde... Hepinize yenilikler dolu ve hareketli bir yıl diliyorum. • aylin@kotil.web.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear