28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
CMYB C M Y B 27 ARALIK 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 19 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Memleket İsterim... Hızla sene sonuna yaklaşıyoruz… Akıllara, yüreklere ve dillere hep aynı düşünce egemen: Türkiye hiç ama hiçbir zaman bunca komplo teorisiyle, en çetrefilli casus romanlarına taş çıkartacak kışkırtma ve provokasyonlarla iç içe yaşamamıştı. Sık sık aklın durduğu, mantığın işlemediği, yüreğin ve vicdanın çalışmadığı noktaya gelip kalıveriyoruz… Gidişatı sayfalar boyunca sözcüklerle, analizlerle tarif etmeye, anlatmaya, betimlemeye çalışabilirsiniz: Ama şu birkaç sözcüğü yan yana sıralamak bile, içinde yaşadığımız kaosu ve dehşeti ortaya sermeye yeter: “Ergenekon” ve “Deniz Feneri”… Bülent Arınç’a suikast iddiası ve günlerdir direnen Tekel işçileri… Biri, ötekini örtüyor, gizliyor. Hükümetin despotluğu tüm sesleri susturuyor. İşsizliğin, yoksulluğun, yolsuzluğun dört bir yanımızı sardığı ortamda bizi kasıp kavuran sanki bunlar değilmiş gibi, sanki bunlar yokmuş gibi “Açılım”ı kapanıma dönüştürebilmek tam bir maharet! Sadece kapanıma da değil, ayrımcılığın en keskin, en yoğun, en zehirli haline dönüştürmek! Nasıl onaracağız bu her alandaki ayrımcılığı? Nasıl, neresinden başlayarak? Hızla yıl sonuna yaklaşırken en çok bunu düşünüyorum… ‘Sibel Asna büyüsü’ Bugün pazar. Daha çok karamsarlığa kapılmamak için hemen yönümü ışık saçan bir yüze, aydınlık bir sese döndürüyorum. O yüz, o ses Sibel Asna’nınki! Yurtiçinde ve yurtdışında, bu ülkenin adını yücelten nice başarının gerisinde onun imzası vardır. İletişim danışmanı (AB-PR şirketinin her şeyi) Sibel Asna, ekibiyle kenetlenip, hiç yoktan mucizeler yaratabildiği gibi, harikulade bir biçimde “görünmez” olabilmeyi de başarır. Mesleğini icra etmekle yetinmez, toplumsal alanda yararlı olmayı seçer, herkese koşar. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Hrant Dink Vakfı, Winpeace ve daha niceleri tanığımdır. Bunlara son yıllarda bir de İzmit yaylalarında Akmeşe’de yetiştirdiği lavantayı ekledi ve doğa kültürünü, yaşam kültürünü, iletişim ustalığını ve toplumsal yararlılığı bütünlemiş oldu! On yıldır her yıl sonu yaklaşırken, Sibel Asna farklı alanlardan çok farklı kadınları bir araya toplar. Önce minicik bir gruptuk, giderek büyüdük. Buluşup ülkeyi, dünyayı, bizi konuşuruz. Vicdanımızı konuştururuz. Birbirimizi, farklılıklarımızı kucaklarız. Bol bol eğleniriz. Annelerimizin akranları da, çocuklarımız yaşında olanlar da katılır. Başta Duygu Asena olmak üzere, aramızdan ayrılanları anar, gelecek düşlerimizi gençlere aktarırız… Bu yıl yine buluştuk büyülü bir “Kantin”de. Bu yılki temayı Sibel Asna “2010 dilekleri” diye saptamıştı. Tanrım ne çılgın dilekler vardı: uzay yolculuklarından tutun, sonsuz aşklara… Elbet barış özgürlük, eşitlik gibi haklar ve de huzur… Ama küçük bir problem vardı: Aşk olunca huzur olmaz, olamazdı ki… En ilginç dilek: Tanrım hiç olmazsa bir haftalığına tüm erkekler kadın, tüm kadınlar erkek olsun! O zaman halimizi anlarlar!!! Yaşamak, sevmek gibi gönülden Ben dileğimi, Cahit Sıtkı Tarancı’dan ödünç almıştım. Çok revaç gördü. Sizinle de paylaşıyorum: “Memleket isterim Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların çiçeklerin diyarı olsun. Memleket isterim Ne başta dert ne gönülde hasret olsun; Kardeş kavgasına bir nihayet olsun. Memleket isterim Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun; Kış günü herkesin evi barkı olsun. Memleket isterim Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikâyet ölümden olsun.” Bu dizelere bir de şunu ekledim: “Ölümler doğal olsun / Tüm çocuklardan uzak dursun!” Teşekkürler Sibel Asna. İyi ki varsın! kultur@cumhuriyet.com.tr Estevao Marques İstanbul’da Kültür Servisi - Brezilyalõ ritim ve perküsyon eğitmeni Estevao Marques, 29 Aralõk’ta saat 19.30’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde bir workshop düzenleyecek. Ezo Sunal Çocuk Atölyesi’nin davetlisi olarak İstanbul’a gelen Estevao Marques, yetişkinlerden oluşan 30 kişilik bir grupla yapacağõ atölye çalõşmasõnda katõlõmcõlarla sahneye çõkacak. Ekip, sahnede farklõ materyalleri müzik aleti gibi kullanarak Brezilya’nõn coşkulu ritimlerini izleyiciyle buluşturacak. Chagall resimleri eşliğinde Gogol Kültür Servisi - Pera Müzesi Marc Chagall: Yaşam ve Aşk sergisi kapsamõnda Talimhane Tiyatrosu işbirliğiyle okuma tiyatrosu etkinliklerine devam ediyor. Chagall’õn resimlediği Gogol’ün “Ölü Canlar”õnõ tiyatro okumasõ bugün saat 15.00’te gerçekleşecek. Mehmet Ergen’in yönettiği tiyatro okumasõnda, Çiçikov’un bir kasabaya gelişi ve orada varlõklõ biri gibi davranarak mevki kazanma çabalarõ anlatõlõyor. ‘Yaşamın Kıyısında’ 10 yılın en iyilerinden WASHINGTON (AA) - Washington Post gazetesinin internet sitesinde yapõlan anket sonucu seçilen ve gazetede yayõmlanan, son 10 yõlõn en iyi 10 filmi arasõnda, yönetmen Fatih Akõn’õn ‘Yaşamõn Kõyõsõnda’ filmi yer aldõ. 2007 yõlõ Türk-Alman yapõmõ olan ‘Yaşamõn Kõyõsõnda’, Akõn’a Cannes Film Festivali’nde ‘En İyi Senaryo’ ödülünü kazandõrmõştõ. Gazeteye göre son 10 yõlõn en iyi diğer filmleri ise ‘Finding Nemo’ (Kayõp Balõk Nemo), ‘You Can Count on Me’ (Bana Güvenebilirsin), ‘The Hurt Locker’ (Ölümcül Tuzak), ‘The Lives of Others’ (Başkalarõnõn Hayatõ), ‘Y Tu Mama Tambien’, ‘Pan’s Labyrinth’ (Pan’õn Labirenti), ‘A Mighty Wind’ (Dostluk Rüzgârlarõ), ‘Eternal Sunshine of the Spotless Mind’ (Sil Baştan) ve ‘There Will Be Blood’ (Kan Dökülecek). Gazete, son 10 yõlõn en kötü filmi olarak da ‘Star Wars: Koloni Savaşlarõ’nõ belirledi. ‘Şekspir Müzikali’ bir erkeğin hayatõndaki 7 evreyi anlatõyor Akdenizli gözüyle Shakespeare CEREN ÇIPLAK “Bütün dünya bir sah- nedir ve kadın erkek an- cak birer oyuncu: Sıra- sı gelen girer, sırası gelen çıkar, nice roller oynar ömür boyu, yedi perde- lik bir ömürdür yedi- sinden yetmişine bir er- keğin oyunu...” William Shakespeare Bugünlerde bir ‘Şekspir Müzikali’ görmek ister- seniz Oyun Atölyesi’ne buyurun. Oyun Atölye- si’nin hazõrlõğõ 4 yõl süren yeni sezon oyunu “7” (Şekspir Müzikali) tam bir Shakespeare şöleni. Shakespeare’in oyunla- rõndan dizelerle oluşturulan kolaj aynõ zamanda müzi- kalin yönetmeni Kemal Aydoğan’a; oyunun mü- zikleri ise Tolga Çebi’ye ait. Haluk Bilginer ve oyunun temposunu yüksek tutan ‘soykarı’lar; Evrim Alaysa, Selen Öztürk, Zeynep Aklaya ve Tuğçe Karaoğlan’a eşlik eden 8 kişilik orkestra ekibini de unutmamak lazõm. Bir erkeğin doğumun- dan ölümüne kadar yaşa- dõğõ 7 evreyi (bebek, ço- cuk, aşk, asker, yargõç, ihtiyarlõk ve ölüm) anlatan müzikalin bazõ bölümle- rinde Haluk Bilginer’in çevirileri dõşõnda Talat Sait Halman, Sabahattin Eyüboğlu, Sevgi Sanlı, Zeynep Avcı, Bülent Bozkurt, İrfan Şahin- baş ve Can Yücel’in çe- virileri de kullanõlmõş. Bilginer Türk seyirci- sinin Shakespeare’i çok iyi tanõmadõğõnõ düşünü- yor: “Bugüne dek Sha- kespeare’i önünü ilik- leyen bir tavırla sahne- lemiş insanlar, bunu ya- parken de eğlencesini atlamışlar. Shakespeare insanların zihninde an- laşılmaz ve ulaşılmaz bir yer etmiş, oysa onu anlaşılmaz kılan tiyat- rocuların ta kendisi. Bu oyuna baktığınız zaman Shakespeare’in anlaşı- labilir ve eğlenceli ola- bileceğini görüyoruz” “Shakespeare’in söz- leri zaten bir müzik” diyen Bilginer bu neden- le Shakespeare metinle- rinden müzikal yapmanõn İngilizlerin aklõna gel- memiş olabileceğini söy- lüyor: “Shakespeare müzikali yapmak an- cak onu tabu olarak görmeyen bir yabancı- ya nasip olmalıydı, öy- le de oldu. Shakespea- re’den esinlenilmiş mü- zikaller var ama onun sözlerini alıp müzikale uyarlamak bildiğim ka- darıyla kimsenin aklına gelmemiş. Ben bunun dünyada ilk Shakes- peare müzikali olduğu- nu düşünüyorum.” Haluk Bilginer’in bir arzusu da oyunu Shakes- peare’in tiyatrosu “The Globe Theatre”da sah- nelemek. Bir de önerisi var İngilizlere. Ona göre İngilizler Shakespea- re’den uzak durmalõ! Ne- deni ise şöyle açõklõyor: “İngilizler Shakespea- re’i Akdenizliler kadar iyi anlayamaz. Mesela ‘Venedik Taciri’nin İn- gilizlikle ne alakası ola- bilir. Onların İngiliz krallarını ilgilendiren oyunlar dışında Sha- kespeare’in ruhunu kavramaları mümkün değil. Bir Portekizli ya da Türk daha iyi oynar Shakespeare’in Akde- niz kokan oyunlarını.” Peki, yedi evreden olu- şan oyunda Bilginer, ken- dini hayatõnõn kaçõncõ ev- resinde görüyor: “2. ev- redeyim. Daha çok yo- lum var. Masumiyeti kaybetmemek lazım. Onu kaybedersem oyunculuk yapamam.” Bakan’õn dönüşü!.. Kültür ve Turizm Bakanõ Er- tuğrul Günay, hükümetin en enerjik bakanlarõndan biri her- halde. Bir açõlõşa katõlmadõğõ, açõklama yapmadõğõ, basõnla bir araya gelmediği gün yok gibi. Ge- çenlerde de, yapõmõ yõllardõr yõ- lan hikâyesine dönen Ayazağa Kültür ve Kongre Merkezi’yle il- gili olarak Feriye Lokantasõ’nda gazeteciler ve gazete yazarlarõy- la buluştu Günay. “Ayazağa faciası” üstüne çok yazõldõ, çizildi. Konumuz o değil. Sayõn Bakan, Feriye’de gazete- cilerle sohbet ederken, Bakanlõk Ankara’da olduğu için günlerinin çoğunu başkentte geçirdiğini, bü- tün hayalinin İstanbul’da yaşa- mak olduğunu söylemiş. “Bu ken- ti o kadar seviyorum ki” demiş, “Bakanlık İstanbul’a taşınacak deseler ‘hayõr’ demem.” Günay’õn bu sözlerini okuyun- ca, ister istemez Yahya Kemal’i anõmsadõk. Bilirsiniz, ünlü şaire, “Ankara’nın en çok nesini sevi- yorsunuz?” diye sormuşlar. “İs- tanbul’a dönüşünü!” diye yanõt- lamõş. Bu hikâye çok bilinir de, sonra- dan Ankaralõlarõn, “Siz Anka- ra’nın en çok nesini seviyorsu- nuz?” sorusuna verdikleri yanõt pek o kadar bilinmez: “Yahya Ke- mal’in İstanbul’a dönüşünü…” Haluk Bilginer Türk seyircisinin Shakespeare’i çok iyi tanõmadõğõnõ düşünüyor: “Bugüne dek Shakespeare’i önünü ilikleyen bir tavõrla sahnelemiş insanlar, bunu yaparken de eğlencesini atlamõşlar. Shakespeare insanlarõn zihninde anlaşõlmaz ve ulaşõlmaz bir yer etmiş, oysa onu anlaşõlmaz kõlan tiyatrocularõn ta kendisi.”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear