26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Şiddetlenen Özelleştirme Harekâtı: Şeker Sektöründe Olup Bitenler Petrol-İş Sendikası, 2005 yılında TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesine yönelik girişimleri “özelleştirme harekâtı” sözcükleriyle betimlemekteydi. O günlerde TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesi girişimleriyle sınırlarımızın hemen yanı başında sürdürülen Irak harekâtıyla olan paralellikleri vurgulayan Petrol-İş, özelleştirme harekâtını, 2001 krizinin koşulları altında zor günler geçiren yerli sermayenin uluslararası sermaye ile bütünleşme çabalarının bir ürünü olarak değerlendirmekteydi. Gerçekten de kriz dönemleri, bir yandan mevcut sermaye birikimi rejiminin ana kaynaklarının sürdürülemez hale gelmesi ve çökmesi anlamına gelirken, bir yandan da sermayenin el değiştirmesi, yeniden yoğunlaşması ve yeniden yapılandırılması ile yeni sermaye birikimi dalgalarını nüvesinde barındırmaktadır. Bu sürecin ayrılmaz öğelerinden birisini de, kuşkusuz, kamu varlıklarının ulusal ve uluslararası sermaye çevrelerince talan edilmesi çabaları oluşturmaktadır. Türkiye Şeker Fabrikaları’na ait 6 işletme önceki hafta içerisinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) tarafından doğrudan satış yöntemiyle özelleştirilmek üzere ihaleye çıkartıldı. İhale gerekçesi, bundan önceki özelleştirme uygulamalarından artık tanık olduğumuz klişe savlarla desteklenmekteydi: “Türkiye’nin Japonya’dan sonra şekerde en pahalı ikinci ülke olduğu, Türkşeker’in bir an önce özelleştirilmesi ve Türkiye’deki şeker fabrikası sayısının 12’ye düşürülerek şeker ithalinin serbest bırakılması gerektiği” yönündeki ifadeler söz konusu girişimin ana dayanaklarıydı. Oysa ki Şeker İş Sendikası tarafından tek tek ve ayrıntılı olarak yanıtlandığı üzere, özelleştirme kapsamındaki fabrikalarda dünya fiyatlarının üzerindeki maliyetlerde üretim yapıldığı iddiaları gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Her şeyden önce söz konusu karşılaştırmalar teknik olarak yanlıştır. Zira, dünya şeker fiyatları genellikle “kamış şeker” maliyetlerine göre belirlenmektedir. Oysa, bir şekerpancarı üreticisi olan ülkemizin fiyat yapısının dünya fiyatlarıyla değil, kendisi gibi pancar üreticisi olan ülkelerle (özellikle AB ile) karşılaştırılması doğrudur. Böylesi bir karşılaştırma ise Türkiye’deki şeker satış fiyatlarının AB ortalaması düzeyinde olduğunu belgelemektedir. Kaldı ki başta AB olmak üzere, gelişmiş ülkeler kendi tarım üreticilerini yoğun destek programları ile koruma altında tutmaktadırlar. Örneğin, bütçe gelirlerinden tarım kesimine yüzde 38’lik bir pay ayrılan AB’de çiftçi başına ortalama 1800 Avro destek verilmekte olduğu hesaplanmaktadır. AB’de 325 bin pancar çiftçisinin bu destekten aldığı ortalama pay 585 milyon Avro tutarındadır. Buna karşın, Türkiye’de bütçe gelirlerinden tarıma ayrılan payın sadece yüzde 2.5 civarında olduğu bilinmektedir. Türkiye’de toplam 352 bin çiftçiye ödenen destek sadece 50 milyon Avro’dur. Bu rakam çiftçi başına sadece 142 Avro (284 TL) düzeyindedir. Bunun ötesinde Türk şeker sanayiinde bugünlere kadar süregelen kaçak üretim ve satış, kimyasal tatlandırıcı ve nişasta bazlı şeker (NBŞ) üretici ve ithalatçı firmalara tanınan kolaylıklar Türkşeker’in üretimini olumsuz etkilemiş ve kapasitesinin tam olarak kullanılamaması sonucunu doğurmuştur. Daha 1998’den başlayarak kotalı üretim esasıyla pancar ve şeker üretimi daraltılan ülkemizde, kimyasal tatlandırıcı ve NBŞ ürünlerinin şekerin yerine kullanılması adeta özendirilmiştir. Örneğin AB ülkelerinde NBŞ kotaları ortalama yüzde 2 düzeyinde tutulur iken, Türkiye’de NBŞ üretim kotası yüzde 10’a yükseltilmiş ve bu oranın yüzde 50 daha arttırılması için Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır. Şeker İş Sendikası’nın bizlere ulaştırdığı verilere göre, Türkşeker’e ait dört fabrikanın satılması durumunda kamu sektörü yılda 145 milyon dolarlık kârdan mahrum olacaktır. Satılamayan fabrikaların gerçekdışı gerekçelerle kapatılması, kurulu yatırım değeri yaklaşık 3 milyar dolar civarında olan kamu varlığının da yok edilmesi anlamına gelecektir. Böylesi bir uygulama sonucunda, başta doğu bölgeleri olmak üzere birçok yörede 400 binin üzerinde çiftçinin pancar tarımından dışlanacağı; şeker üretiminde 700 bin ton, istihdamda ise 15 bin kişilik bir daralmanın yaşanacağı tahmin edilmektedir. Bunun ötesinde, Türkşeker’in yan kuruluşları olan ve teknoloji üreten işletmeler olarak nitelenen Ortadoğu ve Balkanlar’ın en büyük makine fabrikaları Elektromekanik Aygıtlar Fabrikası, Şeker Enstitüsü ve Tohum İşleme Fabrikası gibi ülkemizin alanındaki ender ve yetkin kuruluşları da kapatılma tehdidiyle baş başa kalacaklardır. Böylece Türkiye, sadece şekerde değil, şekerin yan ürünleri olan melas, küspe, yem, alkol gibi ürünlerde de dışa bağımlı hale gelecektir. Tüm dünyada yaklaşık 8-10 milyon ton civarında bir şeker arzı açığının oluştuğu ve şeker fiyatlarında hızlı bir yükseliş ivmesinin söz konusu olduğu günümüz küresel kriz koşullarında, Türkiye gibi önemli bir üreticinin üretimden çekilmesi ve bir ucuz ithalat pazarı haline dönüştürülmesi girişimleri, başta Cargill olmak üzere birçok ulusötesi tekelin iştahını kabartmaktadır. ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Kopenhag İklim Değişikliği Konferansı sona erdi. 12 gün süren görüşmeler sonunda tam anlamıyla “Dağ fare doğurdu”. Ortaya çıkan sonuç aslında beklenildiği gibi. Son derece zayıf hedefler, bağlayıcılığı olmayan cılız bir mutabakat. Görüşmeler başladığında İstanbul’daydım. Bitişine bir iki gün kala Paris’e geldim. Hâlâ oradayım. Ne Türkiye’de ne de Fransa’da sokaktaki insana Kopenhag zirvesi dokunmamış bile. Herkes tam gaz tüketim peşinde. Noel ve Yılbaşı alışverişlerinde... Zirvenin sonuçları kimsenin henüz derdi değil anlaşılan. Başarısızlığın temel nedeni 192 kişiyi bir masa etrafında toplamak. Bu kadar kalabalıktan karmaşa dışından ne bekleyebilirdik ki? Üstelik hepsi de kendi hükümetlerinin ve ülkelerinin çıkarlarını ön planda tutan siyaset liderleri. Oysa Kopenhag’da masaya yatırılan konular, yerkürenin ısınması, kutuplardaki erimeler, su seviyelerinin yükselmesi, canlı türlerinin yok oluşu... Anlayacağınız siyasetin klasik çizgisini aşan bir konu.... Le Monde gazetesi Stanford Üniversitesi’nden felsefeci Michel Serres’in Kopenhag zirvesinin sonuçları hakkındaki görüşlerini yayımladı. Saptamalar hayli ilginç. Son dönemin en popüler felsefecilerinden olan Serres birkaç ay önce yayımlanan son kitabında (Temps Des Cerises) siyaset arenasında artık yerkürenin en temel aktörlerden biri olarak sahne almak zorunda olduğunu yazmıştı. Şimdi de “150 yılı aşkın bir süre dünyada siyasi yelpazenin hem solunda hem de sağında en yaygın ve keskin söylem toplumların temel altyapısını ekonominin oluşturduğu şeklindeydi. Aslında ekonominin öteki parametrelerle eşit ağırlığa sahip olduğu daima yadsındı. Yaşanan son küresel finansal krizi ise zaten daha önce başlayan derin kırılma noktalarının dışavurumu...” diyor. Serres’e göre bu kırılmaların en derini köylü ve çiftçi nüfusunun azalması ile başladı. 20. yüzyılın başında bırakın Doğu’yu, Batı’da bile nüfusun yüzde 60-65’i köylü idi. 2000 yılına gelindiğinde ise Batı nüfusunun sadece yüzde 1.8’i köylü. Bu değişimin insanların yaşam tarzlarına, tüketim alışkanlıklarına etkisine teknoloji sayesinde insan ömrünün uzaması da eklenince ortaya çıkan sonuç karşımızda. Çözüm ise iklim ve çevre sorunlarının yalnızca liderlere bırakılmayacak kadar önemli olduğu. Serres, “192 liderin bir masa etrafında toplanmasının gerisinde hükümetlerarası bilim insanlarının iklim değişikliği üzerinde çalışmaları, raporları bulunuyor. Dolayısıyla oyunun içinde 2 farklı grup var: Bilgiye sahip olan ancak ‘seçilmemiş’ uzmanlar bir yanda, ‘seçilmişler’ ancak bilgiye sahip olmayanlar diğer yanda. İlerleyebilmek için bu iki profilin yani, bilim insanları ile siyasetçilerin bir karması gerekiyor” diyor. Bu sözler, zirvenin bir noktasında Venezüella lideri Hugo Chavez’in “eğer iklim bir banka olsaydı. Şimdiye kadar çoktan kurtarmışlardı” saptamasının ne kadar yerinde olduğunu göstermiyor mu? Liderler iklimi yönetemedi. Ancak umutsuz olma lüksümüz yok. Ayrıca korkunç bir karamsarlığa da gerek yok. Zira “düşük karbon ekonomisi” ya da “yeşil ekonomi” artık toplumların ve özel sektörün lügatına girdi. Teknolojinin ve üretimin çevre odaklı olması yönünde baskılar her yönden giderek artıyor. Bu arada şunu da söylemeden geçmeyelim. Zirveden çıkan belki de tek iyi karar, gelişmiş ülke devletlerinin, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadeleleri için fon sağlamaları oldu. 2010-2012 arasında yıllık 30 milyar dolar, ardından 2020’ye dek yıllık 100 milyar dolarlık fon sağlanacak. Ve bu konuda çalışacak ve denetimi sağlayacak bir İklim Fonu kurulacak. Ülkeler bu yardımla, sera gazı salımlarını azaltacak teknolojileri benimseyecek, ormansızlaştırmayı azaltacak ve ülkelerini iklim değişikliğinin etkilerine hazırlamaya çalışacak. Asıl Patron (Yerküre) Kopenhag’a Davetli Olmazsa... Güneydoğulunun ‘işi’ iş beklemek ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Türkiye İstatistik Kuru- mu’nun (TÜİK), ilk kez açõkladõ- ğõ il bazõnda yapõlan işsizlik he- saplamalarõna göre 2008 yõlõnda iş- sizlik oranõnõn en yüksek olduğu il yüzde 22.1 ile Şõrnak oldu. Onu, yüzde 20.5 ile Adana ve yüz- de 18.3 ile Hakkâri izledi. Eylül 2009 itibarõyla Türkiye ge- nelindeki işsizlik oranõnõ yüzde 13.4 olarak daha önce açõklayan TÜİK, dün de ilk kez işsizlik ve- rilerini il bazõnda açõkladõ. İşgü- cüne katõlma, istihdam ve işsizlik oranõ olmak üzere 3 parametrede hesaplanan ve krizin henüz ağõr- laşmadõğõ bir yõl önceki durumu yansõtan “2008 İl Düzeyinde Te- mel İşgücü Göstergeleri”ne gö- re, 2008 yõlõnda Türkiye genelin- de işsizlik oranõ yüzde 11 olarak tah- min edildi. Açõklanan verilere göre en çok göç verdiği bilinen Doğu illeri ise en az işsizi olan yerlermiş gibi gö- züküyor. Buna göre, işsizlik oranõ- nõn en düşük olduğu il ise yüzde 3.7 ile Ardahan oldu. İşsizlik oranõ Kars için yüzde 4.1, Bayburt için yüzde 4.7 olarak tahmin edildi. TÜİK verilerine göre, 2008’de İs- tanbul’da işsizlik yüzde 11.2 olarak tahmin edildi. Buna göre Türki- ye’nin en büyük kentinde 493 bin işsiz bulunuyor. Başkent Ankara ve İzmir’de ise işsizlik oranlarõ yüzde 11.8 olarak tahmin edildi. İstihdam ve işgücüne katılım Türkiye genelinde 2008 yõlõ is- tihdam oranõ yüzde 41.7 olarak tahmin edildi. İstihdam edilen iş- gücünün toplam işgücüne oranõnõ gösteren bu veriye göre yapõlan sõ- ralamada yüzde 62.8 ile Rize ilk sõ- rada yer aldõ. Onu, yüzde 62.2 ile Gümüşhane, yüzde 58.9 ile Artvin ta- kip etti. İstihdam oranõnõn en düşük kaldõğõ illerse Siirt (yüzde 22.3), Diyarbakõr (yüzde 22.7) ve Şõrnak (yüzde 23.2) olarak sõralandõ. İstihdam edilenlerle işsizlerin toplamõnõn oluşturduğu işgücünün aktif nüfusa oranõnõ gösteren “iş- gücüne katılma oranı” da, 2008 yõ- lõ için Türkiye genelinde yüzde 46.9 olarak tahmin edildi. İşgücü- ne katõlma oranõnõn en yüksek ol- duğu il yüzde 66.3 ile Rize oldu. Ri- ze’yi yüzde 65.4 ile Gümüşhane, yüzde 62.5 ile Artvin izledi. İşgü- cüne katõlma oranõnõn en düşük ol- duğu iller ise sõrasõyla Diyarbakõr (yüzde 26.9), Siirt (yüzde 27.2) ve Şõrnak (yüzde 29.8) oldu. Ekonomi Servisi - Uludağ Taşõt Araçlarõ ve Yan Sanayii İhracatçõla- rõ Birliği (UTAYSİB) Başkanõ Ferit Sünneli, ti- cari aracõn yatõrõm malõ olarak kabul edilmesi ge- rektiğine işaret ederek, hükümetin KDV indiri- mi, navlun ve hurda in- dirimi gibi ek önlemler alarak destekleri sürdür- mesi gerektiğini söyle- di. Otomotiv sektöründe krizden en ağõr darbeyi ti- cari araçlarõn aldõğõna işaret eden Sünneli, sek- töre ilişkin birtakõm des- tekler yapõlacaksa, önce- liğin ticari araçlara veril- mesi gerektiğini vurgu- ladõ. Sünneli, 2009’a iliş- kin şu değerlendirmede bulundu:  11 aylõk dönemde geçen yõla göre yüzde 36 düşüşle 15.1 milyar do- larlõk ihracat yapõldõ. Yõl sonunda 16.5 milyar do- lara çõkarmasõ hedefle- niyor. Yõlõn ilk 11 ayõnda iç pazarda ticari araç satõş- larõnda yüzde 60 düşüş yaşandõ.  Yõlõn ilk 11 ayõnda ise 2008’e göre yüzde 23’lük daralma yaşandõ.  11 ayda, otomobil üretiminin yüzde 72’si, üretilen binek otomo- bilin de yüzde 76’sõ ih- raç edildi. Hedef 20 milyar dolar ihracat Sünneli, hükümetin vergi indiriminin bazõ po- zitif etkileri olsa da diğer önlemlerle desteklenme- diği için sõnõrlõ kaldõğõnõ belirterek “Hurda indi- rimi hayata geçirilmeli. Bunun yanında bazı ya- tırım malları için uygu- lanan KDV indirimi, ti- cari araçlara ve trak- törlere de uygulanmalı, yeni dış pazar girişim- leri ve uzak yol navlun giderleri desteklenmeli. Borçlanma maliyetleri azaltılmalı” dedi. 2010 yõlõ için biri iyi di- ğeri kötü olmak üzere iki senaryo ortaya koyan Sünneli, iyi senaryoya göre 20 milyar dolarlõk, kötü senaryoya göre ise 14-15 milyar dolarlõk ih- racat beklerken bunu AB ülkelerinin teşvikleri sür- dürüp sürdürmemesine ve krizin etkilerinin ha- fifleyip hafiflememesine bağladõ. Şimşek: Yeni vergi ve oranlarda artış olabilir ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Maliye Ba- kanõ Mehmet Şimşek, şartlara göre yeni vergi ya da vergi oranlarõnda artõş olabileceğini, bu yõl için ise ödeneklerde kesintinin söz olmadõğõnõ söyledi. Şimşek, 2010 yõlõ Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarõsõ’nõn TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi sõrasõnda yaptõğõ açõklamada, “Yeni bir vergi veya vergi oranlarõnda artõş hususu şartlara göre olabilir. Ülkemizin makro ekonomik şartlarõ gerektirdiği za- man tabii ki gereken tedbirleri almak durumunda- yõz. Ama bu, bütçenin arka planõnda varsayõlmõş bir husus değildir” dedi. Krizin henüz ağõrlaşmadõğõ 2008 durumunu gösteren İl Düzeyinde Temel İşgücü Göstergeleri’ne göre işsizliğin en yüksek olduğu yerler Şõrnak, Adana ve Hakkâri. Doğu ve Güneydoğu’da nüfusun ancak dörtte biri istihdam ediliyor. En çok göç veren Doğu illeri en az işsizi olan yerlermiş gibi gözüküyor. İhracatçõlar, krizden en ağõr darbeyi yiyen ticari araçlarõn desteklenmesini istedi ‘Teşvik verin ihracatı arttıralım’ Uludağ Taşõt Araçlarõ ve Yan Sanayii İhracatçõlarõ Birliği otomotiv yan sanayiine sağlanacak 50 milyon dolarlõk bir destekle, ilave 1 milyar dolarlõk ihracat elde edilebileceğini açõkladõ. Ford gönül rõzasõyla işten ayrõlana 50 bin dolar ve bir araba veriyor Ekonomi Servisi - ABD’li otomotiv üre- ticisi Ford, çalõşan işçi sayõsõnõ azaltmak için ABD’de saatlik çalõşan 41 bin kişinin ta- mamõna teşvik paketleri önerdi. Şirketin en az bir yõl çalõşmõş olanlara yö- nelik hazõrladõğõ teşvik paketi, 50 bin dolar na- kit para ve bir Ford araç almak için 25 bin do- lar tutarõnda çek ya da bunu yerine fazladan 20 bin dolar nakit parayõ içeriyor. Emeklili- ğe hak kazanmõş çalõşanlar, teşvik paketinden yararlanabilecek ancak emeklilikten önce 18 ay beklemek zorunda kalacaklar. Emek- lilik paketleri usta işçiler için 40 bin dolar ve usta olmayan işçiler için ise 20 bin dolar öne- riyor. Ford’da kaç işçinin bu paketlerden ya- rarlanacağõ bilinmiyor. İşçilerin şirketin öne- risini değerlendirmek için 22 Ocak’a kadar sü- resi bulunuyor. Bu yõl başõnda şirkette çalõ- şan 1000 işçi bu paketlerden yararlanmõştõ. ABD’de bu yõlõn başõnda 89 bin kişiye istih- dam sağlayan Ford’da bu rakam teşvik pa- ketleri ve işten çõkarmalarla 80 bin 200’e ge- rilemiş bulunuyor. Ford, temmuz-eylül dö- neminde 1 milyar dolar kâr ettiğini açõklamõştõ. TÜİK’in ilk kez açõkladõğõ il bazõndaki işsizlik verileri, Batõ ile Doğu arasõndaki uçurumu bir kez daha ortaya koydu 23 ARALIK 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 Moddy’s de Yunanistan’õn kredi notunu düşürdü Ekonomi Servisi - Uluslararasõ kre- di derecelendirme kuruluşlarõ Standard and Poor’s ile Fitch’den sonra Moody’s de Yunanistan’õn notunu düşürdü. Moddy’s, Yunanistan’õn bütçe açõğõ ve kamu borçlarõnõ azaltma konusunda uzun vadede bir çözüm gözükmediği ge- rekçesiyle kredi notunu A1’den A2 seviyesine indirdi. Standard and Poor’s, geçen hafta Yunanistan’õn “A-” olan kredi notunu “BBB”ye düşürmüş, buna gerekçe ola- rak da Yunanistan Başbakanõ Yorgo Pa- pandreu’nun açõkladõğõ tasarrufla ilgili önlemlerin kamu borç yükünde “sür- dürülebilir” bir azalma sağlamasõnõn mümkün olmamasõnõ göstermişti. Fitch de Yunanistan’õn kredi notunu “A-”den “BBB”ye indirmiş, görünü- mün de “olumsuz” olduğunu açõkla- mõştõ. B‹ L G ‹ T O P L U M U N A D O / R U / Ö Z L E M Y Ü Z A K Fotoğraf:AA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear