Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
Şiddetlenen Özelleştirme
Harekâtı: Şeker
Sektöründe Olup Bitenler
Petrol-İş Sendikası, 2005 yılında TÜPRAŞ’ın
özelleştirilmesine yönelik girişimleri “özelleştirme
harekâtı” sözcükleriyle betimlemekteydi. O
günlerde TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesi girişimleriyle
sınırlarımızın hemen yanı başında sürdürülen Irak
harekâtıyla olan paralellikleri vurgulayan Petrol-İş,
özelleştirme harekâtını, 2001 krizinin koşulları
altında zor günler geçiren yerli sermayenin
uluslararası sermaye ile bütünleşme çabalarının bir
ürünü olarak değerlendirmekteydi.
Gerçekten de kriz dönemleri, bir yandan mevcut
sermaye birikimi rejiminin ana kaynaklarının
sürdürülemez hale gelmesi ve çökmesi anlamına
gelirken, bir yandan da sermayenin el
değiştirmesi, yeniden yoğunlaşması ve yeniden
yapılandırılması ile yeni sermaye birikimi
dalgalarını nüvesinde barındırmaktadır. Bu sürecin
ayrılmaz öğelerinden birisini de, kuşkusuz, kamu
varlıklarının ulusal ve uluslararası sermaye
çevrelerince talan edilmesi çabaları
oluşturmaktadır.
Türkiye Şeker Fabrikaları’na ait 6 işletme önceki
hafta içerisinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
(ÖİB) tarafından doğrudan satış yöntemiyle
özelleştirilmek üzere ihaleye çıkartıldı. İhale
gerekçesi, bundan önceki özelleştirme
uygulamalarından artık tanık olduğumuz klişe
savlarla desteklenmekteydi: “Türkiye’nin
Japonya’dan sonra şekerde en pahalı ikinci ülke
olduğu, Türkşeker’in bir an önce özelleştirilmesi ve
Türkiye’deki şeker fabrikası sayısının 12’ye
düşürülerek şeker ithalinin serbest bırakılması
gerektiği” yönündeki ifadeler söz konusu girişimin
ana dayanaklarıydı.
Oysa ki Şeker İş Sendikası tarafından tek tek
ve ayrıntılı olarak yanıtlandığı üzere, özelleştirme
kapsamındaki fabrikalarda dünya fiyatlarının
üzerindeki maliyetlerde üretim yapıldığı iddiaları
gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Her şeyden önce
söz konusu karşılaştırmalar teknik olarak yanlıştır.
Zira, dünya şeker fiyatları genellikle “kamış şeker”
maliyetlerine göre belirlenmektedir. Oysa, bir
şekerpancarı üreticisi olan ülkemizin fiyat yapısının
dünya fiyatlarıyla değil, kendisi gibi pancar
üreticisi olan ülkelerle (özellikle AB ile)
karşılaştırılması doğrudur. Böylesi bir karşılaştırma
ise Türkiye’deki şeker satış fiyatlarının AB
ortalaması düzeyinde olduğunu belgelemektedir.
Kaldı ki başta AB olmak üzere, gelişmiş ülkeler
kendi tarım üreticilerini yoğun destek programları
ile koruma altında tutmaktadırlar. Örneğin, bütçe
gelirlerinden tarım kesimine yüzde 38’lik bir pay
ayrılan AB’de çiftçi başına ortalama 1800 Avro
destek verilmekte olduğu hesaplanmaktadır.
AB’de 325 bin pancar çiftçisinin bu destekten
aldığı ortalama pay 585 milyon Avro tutarındadır.
Buna karşın, Türkiye’de bütçe gelirlerinden tarıma
ayrılan payın sadece yüzde 2.5 civarında olduğu
bilinmektedir. Türkiye’de toplam 352 bin çiftçiye
ödenen destek sadece 50 milyon Avro’dur. Bu
rakam çiftçi başına sadece 142 Avro (284 TL)
düzeyindedir.
Bunun ötesinde Türk şeker sanayiinde
bugünlere kadar süregelen kaçak üretim ve satış,
kimyasal tatlandırıcı ve nişasta bazlı şeker (NBŞ)
üretici ve ithalatçı firmalara tanınan kolaylıklar
Türkşeker’in üretimini olumsuz etkilemiş ve
kapasitesinin tam olarak kullanılamaması
sonucunu doğurmuştur. Daha 1998’den
başlayarak kotalı üretim esasıyla pancar ve şeker
üretimi daraltılan ülkemizde, kimyasal tatlandırıcı
ve NBŞ ürünlerinin şekerin yerine kullanılması
adeta özendirilmiştir. Örneğin AB ülkelerinde NBŞ
kotaları ortalama yüzde 2 düzeyinde tutulur iken,
Türkiye’de NBŞ üretim kotası yüzde 10’a
yükseltilmiş ve bu oranın yüzde 50 daha
arttırılması için Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır.
Şeker İş Sendikası’nın bizlere ulaştırdığı verilere
göre, Türkşeker’e ait dört fabrikanın satılması
durumunda kamu sektörü yılda 145 milyon
dolarlık kârdan mahrum olacaktır. Satılamayan
fabrikaların gerçekdışı gerekçelerle kapatılması,
kurulu yatırım değeri yaklaşık 3 milyar dolar
civarında olan kamu varlığının da yok edilmesi
anlamına gelecektir. Böylesi bir uygulama
sonucunda, başta doğu bölgeleri olmak üzere
birçok yörede 400 binin üzerinde çiftçinin pancar
tarımından dışlanacağı; şeker üretiminde 700 bin
ton, istihdamda ise 15 bin kişilik bir daralmanın
yaşanacağı tahmin edilmektedir. Bunun ötesinde,
Türkşeker’in yan kuruluşları olan ve teknoloji
üreten işletmeler olarak nitelenen Ortadoğu ve
Balkanlar’ın en büyük makine fabrikaları
Elektromekanik Aygıtlar Fabrikası, Şeker
Enstitüsü ve Tohum İşleme Fabrikası gibi
ülkemizin alanındaki ender ve yetkin kuruluşları da
kapatılma tehdidiyle baş başa kalacaklardır.
Böylece Türkiye, sadece şekerde değil, şekerin
yan ürünleri olan melas, küspe, yem, alkol gibi
ürünlerde de dışa bağımlı hale gelecektir.
Tüm dünyada yaklaşık 8-10 milyon ton
civarında bir şeker arzı açığının oluştuğu ve şeker
fiyatlarında hızlı bir yükseliş ivmesinin söz konusu
olduğu günümüz küresel kriz koşullarında, Türkiye
gibi önemli bir üreticinin üretimden çekilmesi ve
bir ucuz ithalat pazarı haline dönüştürülmesi
girişimleri, başta Cargill olmak üzere birçok
ulusötesi tekelin iştahını kabartmaktadır.
ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr
Kopenhag İklim Değişikliği
Konferansı sona erdi. 12 gün süren
görüşmeler sonunda tam anlamıyla
“Dağ fare doğurdu”.
Ortaya çıkan sonuç aslında
beklenildiği gibi. Son derece zayıf
hedefler, bağlayıcılığı olmayan cılız
bir mutabakat.
Görüşmeler başladığında
İstanbul’daydım. Bitişine bir iki gün
kala Paris’e geldim. Hâlâ oradayım.
Ne Türkiye’de ne de Fransa’da
sokaktaki insana Kopenhag zirvesi
dokunmamış bile. Herkes tam gaz
tüketim peşinde. Noel ve Yılbaşı
alışverişlerinde... Zirvenin sonuçları
kimsenin henüz derdi değil anlaşılan.
Başarısızlığın temel nedeni 192
kişiyi bir masa etrafında toplamak.
Bu kadar kalabalıktan karmaşa
dışından ne bekleyebilirdik ki?
Üstelik hepsi de kendi
hükümetlerinin ve ülkelerinin
çıkarlarını ön planda tutan siyaset
liderleri.
Oysa Kopenhag’da masaya
yatırılan konular, yerkürenin ısınması,
kutuplardaki erimeler, su
seviyelerinin yükselmesi, canlı
türlerinin yok oluşu... Anlayacağınız
siyasetin klasik çizgisini aşan bir
konu....
Le Monde gazetesi Stanford
Üniversitesi’nden felsefeci Michel
Serres’in Kopenhag zirvesinin
sonuçları hakkındaki görüşlerini
yayımladı. Saptamalar hayli ilginç.
Son dönemin en popüler
felsefecilerinden olan Serres birkaç
ay önce yayımlanan son kitabında
(Temps Des Cerises) siyaset
arenasında artık yerkürenin en temel
aktörlerden biri olarak sahne almak
zorunda olduğunu yazmıştı. Şimdi
de “150 yılı aşkın bir süre dünyada
siyasi yelpazenin hem solunda hem
de sağında en yaygın ve keskin
söylem toplumların temel altyapısını
ekonominin oluşturduğu şeklindeydi.
Aslında ekonominin öteki
parametrelerle eşit ağırlığa sahip
olduğu daima yadsındı. Yaşanan son
küresel finansal krizi ise zaten daha
önce başlayan derin kırılma
noktalarının dışavurumu...” diyor.
Serres’e göre bu kırılmaların en
derini köylü ve çiftçi nüfusunun
azalması ile başladı. 20. yüzyılın
başında bırakın Doğu’yu, Batı’da bile
nüfusun yüzde 60-65’i köylü idi.
2000 yılına gelindiğinde ise Batı
nüfusunun sadece yüzde 1.8’i köylü.
Bu değişimin insanların yaşam
tarzlarına, tüketim alışkanlıklarına
etkisine teknoloji sayesinde insan
ömrünün uzaması da eklenince
ortaya çıkan sonuç karşımızda.
Çözüm ise iklim ve çevre
sorunlarının yalnızca liderlere
bırakılmayacak kadar önemli olduğu.
Serres, “192 liderin bir masa
etrafında toplanmasının gerisinde
hükümetlerarası bilim insanlarının
iklim değişikliği üzerinde çalışmaları,
raporları bulunuyor. Dolayısıyla
oyunun içinde 2 farklı grup var:
Bilgiye sahip olan ancak ‘seçilmemiş’
uzmanlar bir yanda, ‘seçilmişler’
ancak bilgiye sahip olmayanlar diğer
yanda. İlerleyebilmek için bu iki
profilin yani, bilim insanları ile
siyasetçilerin bir karması gerekiyor”
diyor.
Bu sözler, zirvenin bir noktasında
Venezüella lideri Hugo Chavez’in
“eğer iklim bir banka olsaydı.
Şimdiye kadar çoktan kurtarmışlardı”
saptamasının ne kadar yerinde
olduğunu göstermiyor mu?
Liderler iklimi yönetemedi. Ancak
umutsuz olma lüksümüz yok. Ayrıca
korkunç bir karamsarlığa da gerek
yok. Zira “düşük karbon
ekonomisi” ya da “yeşil ekonomi”
artık toplumların ve özel sektörün
lügatına girdi. Teknolojinin ve
üretimin çevre odaklı olması
yönünde baskılar her yönden
giderek artıyor.
Bu arada şunu da söylemeden
geçmeyelim. Zirveden çıkan belki de
tek iyi karar, gelişmiş ülke
devletlerinin, gelişmekte olan
ülkelerin iklim değişikliğiyle
mücadeleleri için fon sağlamaları
oldu. 2010-2012 arasında yıllık 30
milyar dolar, ardından 2020’ye dek
yıllık 100 milyar dolarlık fon
sağlanacak. Ve bu konuda çalışacak
ve denetimi sağlayacak bir İklim
Fonu kurulacak. Ülkeler bu yardımla,
sera gazı salımlarını azaltacak
teknolojileri benimseyecek,
ormansızlaştırmayı azaltacak ve
ülkelerini iklim değişikliğinin
etkilerine hazırlamaya çalışacak.
Asıl Patron (Yerküre) Kopenhag’a Davetli Olmazsa...
Güneydoğulunun
‘işi’ iş beklemek
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Türkiye İstatistik Kuru-
mu’nun (TÜİK), ilk kez açõkladõ-
ğõ il bazõnda yapõlan işsizlik he-
saplamalarõna göre 2008 yõlõnda iş-
sizlik oranõnõn en yüksek olduğu
il yüzde 22.1 ile Şõrnak oldu.
Onu, yüzde 20.5 ile Adana ve yüz-
de 18.3 ile Hakkâri izledi.
Eylül 2009 itibarõyla Türkiye ge-
nelindeki işsizlik oranõnõ yüzde
13.4 olarak daha önce açõklayan
TÜİK, dün de ilk kez işsizlik ve-
rilerini il bazõnda açõkladõ. İşgü-
cüne katõlma, istihdam ve işsizlik
oranõ olmak üzere 3 parametrede
hesaplanan ve krizin henüz ağõr-
laşmadõğõ bir yõl önceki durumu
yansõtan “2008 İl Düzeyinde Te-
mel İşgücü Göstergeleri”ne gö-
re, 2008 yõlõnda Türkiye genelin-
de işsizlik oranõ yüzde 11 olarak tah-
min edildi.
Açõklanan verilere göre en çok
göç verdiği bilinen Doğu illeri ise
en az işsizi olan yerlermiş gibi gö-
züküyor. Buna göre, işsizlik oranõ-
nõn en düşük olduğu il ise yüzde 3.7
ile Ardahan oldu. İşsizlik oranõ
Kars için yüzde 4.1, Bayburt için
yüzde 4.7 olarak tahmin edildi.
TÜİK verilerine göre, 2008’de İs-
tanbul’da işsizlik yüzde 11.2 olarak
tahmin edildi. Buna göre Türki-
ye’nin en büyük kentinde 493 bin
işsiz bulunuyor. Başkent Ankara ve
İzmir’de ise işsizlik oranlarõ yüzde
11.8 olarak tahmin edildi.
İstihdam ve işgücüne
katılım
Türkiye genelinde 2008 yõlõ is-
tihdam oranõ yüzde 41.7 olarak
tahmin edildi. İstihdam edilen iş-
gücünün toplam işgücüne oranõnõ
gösteren bu veriye göre yapõlan sõ-
ralamada yüzde 62.8 ile Rize ilk sõ-
rada yer aldõ. Onu, yüzde 62.2 ile
Gümüşhane, yüzde 58.9 ile Artvin ta-
kip etti. İstihdam oranõnõn en düşük
kaldõğõ illerse Siirt (yüzde 22.3),
Diyarbakõr (yüzde 22.7) ve Şõrnak
(yüzde 23.2) olarak sõralandõ.
İstihdam edilenlerle işsizlerin
toplamõnõn oluşturduğu işgücünün
aktif nüfusa oranõnõ gösteren “iş-
gücüne katılma oranı” da, 2008 yõ-
lõ için Türkiye genelinde yüzde
46.9 olarak tahmin edildi. İşgücü-
ne katõlma oranõnõn en yüksek ol-
duğu il yüzde 66.3 ile Rize oldu. Ri-
ze’yi yüzde 65.4 ile Gümüşhane,
yüzde 62.5 ile Artvin izledi. İşgü-
cüne katõlma oranõnõn en düşük ol-
duğu iller ise sõrasõyla Diyarbakõr
(yüzde 26.9), Siirt (yüzde 27.2) ve
Şõrnak (yüzde 29.8) oldu.
Ekonomi Servisi -
Uludağ Taşõt Araçlarõ ve
Yan Sanayii İhracatçõla-
rõ Birliği (UTAYSİB)
Başkanõ Ferit Sünneli, ti-
cari aracõn yatõrõm malõ
olarak kabul edilmesi ge-
rektiğine işaret ederek,
hükümetin KDV indiri-
mi, navlun ve hurda in-
dirimi gibi ek önlemler
alarak destekleri sürdür-
mesi gerektiğini söyle-
di. Otomotiv sektöründe
krizden en ağõr darbeyi ti-
cari araçlarõn aldõğõna
işaret eden Sünneli, sek-
töre ilişkin birtakõm des-
tekler yapõlacaksa, önce-
liğin ticari araçlara veril-
mesi gerektiğini vurgu-
ladõ. Sünneli, 2009’a iliş-
kin şu değerlendirmede
bulundu:
11 aylõk dönemde
geçen yõla göre yüzde 36
düşüşle 15.1 milyar do-
larlõk ihracat yapõldõ. Yõl
sonunda 16.5 milyar do-
lara çõkarmasõ hedefle-
niyor.
Yõlõn ilk 11 ayõnda iç
pazarda ticari araç satõş-
larõnda yüzde 60 düşüş
yaşandõ.
Yõlõn ilk 11 ayõnda
ise 2008’e göre yüzde
23’lük daralma yaşandõ.
11 ayda, otomobil
üretiminin yüzde 72’si,
üretilen binek otomo-
bilin de yüzde 76’sõ ih-
raç edildi.
Hedef 20 milyar
dolar ihracat
Sünneli, hükümetin
vergi indiriminin bazõ po-
zitif etkileri olsa da diğer
önlemlerle desteklenme-
diği için sõnõrlõ kaldõğõnõ
belirterek “Hurda indi-
rimi hayata geçirilmeli.
Bunun yanında bazı ya-
tırım malları için uygu-
lanan KDV indirimi, ti-
cari araçlara ve trak-
törlere de uygulanmalı,
yeni dış pazar girişim-
leri ve uzak yol navlun
giderleri desteklenmeli.
Borçlanma maliyetleri
azaltılmalı” dedi.
2010 yõlõ için biri iyi di-
ğeri kötü olmak üzere iki
senaryo ortaya koyan
Sünneli, iyi senaryoya
göre 20 milyar dolarlõk,
kötü senaryoya göre ise
14-15 milyar dolarlõk ih-
racat beklerken bunu AB
ülkelerinin teşvikleri sür-
dürüp sürdürmemesine
ve krizin etkilerinin ha-
fifleyip hafiflememesine
bağladõ.
Şimşek: Yeni vergi ve
oranlarda artış olabilir
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Maliye Ba-
kanõ Mehmet Şimşek, şartlara göre yeni vergi ya da
vergi oranlarõnda artõş olabileceğini, bu yõl için ise
ödeneklerde kesintinin söz olmadõğõnõ söyledi.
Şimşek, 2010 yõlõ Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarõsõ’nõn TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi
sõrasõnda yaptõğõ açõklamada, “Yeni bir vergi veya
vergi oranlarõnda artõş hususu şartlara göre olabilir.
Ülkemizin makro ekonomik şartlarõ gerektirdiği za-
man tabii ki gereken tedbirleri almak durumunda-
yõz. Ama bu, bütçenin arka planõnda varsayõlmõş bir
husus değildir” dedi.
Krizin henüz ağõrlaşmadõğõ 2008 durumunu gösteren İl
Düzeyinde Temel İşgücü Göstergeleri’ne göre işsizliğin en
yüksek olduğu yerler Şõrnak, Adana ve Hakkâri.
Doğu ve Güneydoğu’da nüfusun ancak dörtte biri istihdam
ediliyor. En çok göç veren Doğu illeri en az işsizi olan
yerlermiş gibi gözüküyor.
İhracatçõlar, krizden en ağõr darbeyi yiyen ticari araçlarõn desteklenmesini istedi
‘Teşvik verin ihracatı arttıralım’
Uludağ Taşõt Araçlarõ ve Yan Sanayii
İhracatçõlarõ Birliği otomotiv yan
sanayiine sağlanacak 50 milyon dolarlõk
bir destekle, ilave 1 milyar dolarlõk ihracat
elde edilebileceğini açõkladõ.
Ford gönül rõzasõyla işten ayrõlana
50 bin dolar ve bir araba veriyor
Ekonomi Servisi - ABD’li otomotiv üre-
ticisi Ford, çalõşan işçi sayõsõnõ azaltmak
için ABD’de saatlik çalõşan 41 bin kişinin ta-
mamõna teşvik paketleri önerdi.
Şirketin en az bir yõl çalõşmõş olanlara yö-
nelik hazõrladõğõ teşvik paketi, 50 bin dolar na-
kit para ve bir Ford araç almak için 25 bin do-
lar tutarõnda çek ya da bunu yerine fazladan
20 bin dolar nakit parayõ içeriyor. Emeklili-
ğe hak kazanmõş çalõşanlar, teşvik paketinden
yararlanabilecek ancak emeklilikten önce
18 ay beklemek zorunda kalacaklar. Emek-
lilik paketleri usta işçiler için 40 bin dolar ve
usta olmayan işçiler için ise 20 bin dolar öne-
riyor. Ford’da kaç işçinin bu paketlerden ya-
rarlanacağõ bilinmiyor. İşçilerin şirketin öne-
risini değerlendirmek için 22 Ocak’a kadar sü-
resi bulunuyor. Bu yõl başõnda şirkette çalõ-
şan 1000 işçi bu paketlerden yararlanmõştõ.
ABD’de bu yõlõn başõnda 89 bin kişiye istih-
dam sağlayan Ford’da bu rakam teşvik pa-
ketleri ve işten çõkarmalarla 80 bin 200’e ge-
rilemiş bulunuyor. Ford, temmuz-eylül dö-
neminde 1 milyar dolar kâr ettiğini açõklamõştõ.
TÜİK’in ilk kez açõkladõğõ il bazõndaki işsizlik verileri, Batõ ile
Doğu arasõndaki uçurumu bir kez daha ortaya koydu
23 ARALIK 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
Moddy’s de
Yunanistan’õn
kredi notunu
düşürdü
Ekonomi Servisi - Uluslararasõ kre-
di derecelendirme kuruluşlarõ Standard
and Poor’s ile Fitch’den sonra Moody’s
de Yunanistan’õn notunu düşürdü.
Moddy’s, Yunanistan’õn bütçe açõğõ
ve kamu borçlarõnõ azaltma konusunda
uzun vadede bir çözüm gözükmediği ge-
rekçesiyle kredi notunu A1’den A2
seviyesine indirdi.
Standard and Poor’s, geçen hafta
Yunanistan’õn “A-” olan kredi notunu
“BBB”ye düşürmüş, buna gerekçe ola-
rak da Yunanistan Başbakanõ Yorgo Pa-
pandreu’nun açõkladõğõ tasarrufla ilgili
önlemlerin kamu borç yükünde “sür-
dürülebilir” bir azalma sağlamasõnõn
mümkün olmamasõnõ göstermişti.
Fitch de Yunanistan’õn kredi notunu
“A-”den “BBB”ye indirmiş, görünü-
mün de “olumsuz” olduğunu açõkla-
mõştõ.
B‹ L G ‹ T O P L U M U N A D O / R U / Ö Z L E M Y Ü Z A K
Fotoğraf:AA