Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
25 KASIM 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
İşte Gerçek Gündemimiz
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu
“KESK”in öncülüğünde 2 milyon memurun bir
günlük eylemi, hastanelerden okullara, devlet
dairelerinden fabrikalara, dahası toplu taşıma
araçlarına kadar işlerin durdurulmasını amaçlıyor.
Bir gün için de olsa, hayatın günlük akışının
durması ya da ağırlaştırılması ilk bakışta sevimsiz
bir eylem olarak değerlendirilebilir. Ama, bu sabah
evlerinizden çıkarken karşılaşacağınız o eylemin
arkasında, memur ve işçilerin ortak dayanışmasını
oluşturan nedenin bilinmesinde yarar var.
12 Eylül darbesi ve ondan yönetimi devralan
Turgut Özal dönemi, işçilere yasalarla tanınmış
olan grevli toplusözleşme hakkını, etkisiz
kılabilecek her çareye başvurmaktan çekinmedi. O
çarelerin ön sırasında da işçileri sendikalardan
ayırarak taşeron düzenini yaygınlaştırıp
güçlendirmek geldi.
82 Anayasası’nın kâğıt üzerinde kendisine
verilmiş “göstermelik” toplusözleşme
görüşmelerinin grev silahı ile korunmasını hâlâ
sağlayamayan memurlar, siyasal iktidarların insafa
gelmesi için sabır dualarına başvuracak hale geldi.
İstenilse bir günde çıkarılabilecek yasa
Grevli toplusözleşme hakkını seçim
beyannamelerine alan partilerden bir tanesi, yani
AKP, dilerse bir gün içinde bu yasayı çıkarabilecek
sayısal güce ulaşmıştı. Ama emekçilik günlerini
çoktan unutmuş olan Başbakan Erdoğan,
memurlara grevli toplusözleşme hakkı için verdiği
sözü unutmakla kalmadı. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’nin 2008 yılında “Türkiye’de kamu
çalışanlarına uygulanmayan toplusözleşme ve
grev hakkının verilmesi gerekir” diyen ve Büyük
Dairesi’nce de onaylanan kararını askıda unutmayı
yeğledi. Bugün o unutulmayı kendisine hatırlatmak
amacı ile alanlara çıkacak olan KESK’in önünü
Memur-Sen gibi küçük bir sarı sendika ile
kesmenin yarar sağlamayacağını bilen Başbakan,
Libya’ya uçmadan önce adeta geveleyerek
“hukuk devletinde yasalara uymak koşulu ile
eylem yapılabileceğinden” söz ediyor; ama bu
sabah DİSK’in Türk Tabipleri Birliği’nin, Mimar
ve Mühendis Odaları Birliği’nin de
destekleyecekleri eylemin amaçladığı grevli
toplusözleşme hakkının memurlara tanınmadığını
da eklemekten vazgeçmiyor.
Dün bu köşede, Erdoğan’ın sürekli olarak
ülkenin gündemini değiştirmesinin nedenlerini
irdelemeye çalışmıştım.
Acı gerçeği örten kara perde
Bu sabah karşılaşacağımız görüntüler, o
nedenlerin üstüne örtülmek istenilen siyah
perdenin altındakilerin bizim asıl gündem
maddelerimiz olduğunu, başta muhalefet partileri
olmak üzere herkese hatırlatmaya yardımcı olmak
için sergileniyor.
CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici pazar
günü, genç kapı yoldaşım Ümit Zileli ile ART TV’
de o serginin bir bölümünü sayılarla anlattı.
Son bir yılda 930 bin kişi işsiz kaldı. Genç
işsizler ülke nüfusunun yüzde 30’unu oluşturuyor.
64 bin işyeri kapanmış. Cezaevlerinde yatanların
yüzde 47’si karşılıksız çek vermekten hüküm
giymiş. Bütçe açığının yıl sonunda 62.3 milyar
olacağını söyledi eski DPT Müsteşarı Kesici. 80
yılda her yıl ortalama yüzde 4.7 büyüyen
ülkemizde, Erdoğan’ın her kürsüye çıktığında
böbürlenmesine karşın yedi yıllık AKP iktidarında
sadece 3.9’luk bir büyüme olabildi.
Bitmedi: Son krizde yüzde 6.5 küçülen Türk
ekonomisinin öylelikle bir dünya rekoruna
ulaştırdığı da Kesici’nin anlattıkları arasındaydı.
Aynı söyleşi yedi yıllık döneminde 1 trilyon dolar
harcayan Sosyal Güvenlik Haklarından Ödünler
iktidarın emeklilere yaptığı zam, ayda 12.5 ile 20
lira arasında kalmış.
O harcanan 1 trilyon doların yanı sıra aynı
dönemde dış borçlar için ödenilen faiz 225 milyar
doları buluyor.
Kesici’nin anlattıklarının yanı sıra, emekçilerin o
yedi yılda sosyal güvenlik haklarından neleri
yitirdiğinin de satır başlarını özetleyeyim.
Yatan hastalardan katılım payı alınmamasını
iktidar çoğunluğu kabul etmedi.
Evlenmemiş kız çocuklardan 18 yaşını
doldurmuş olanların çalışmadıkları sürece anne ya
da babalarının sosyal sigorta haklarından
yararlanabilmelerini de 5510 sayılı yasa kaldırdı.
Dul kalan eşe yüzde 75 oranında ölüm aylığı
bağlanması önerisi de reddedildi.
1386 lira olan emzirme yardımı 70 liraya
düşürüldü. Ama yandaş partililerin kurduğu şirket
ve holdingler, kamu kaynaklarını hortumlamayı
sürdürüyorlar.
Kayıt dışı ekonomi öylesine alıp yürüyor ki, mal
alımında satıcı kuruluşlar fatura alınmazsa KDV
tutarını indirebileceklerini korkusuzca
önermekten çekinmiyorlar.
Bunlardan bir teki bile uygar ve demokrat bir
ülkede grevin yasal bir silah olarak kullanılması için
yeterli değil midir?..
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
OKTAY EKİNCİ
“TC Adalet Bakanlığı” damga-
lõ sandalyelerde “CTE-1923” ya-
zõyor. Çünkü “Ceza Tevkif Evle-
ri”miz de “cumhuriyet”le kurul-
muş...
Cumhuriyetin sandalyesinde yar-
gõlanan ise bir “Cumhuriyet” ya-
zarõ!.. Cumhuriyeti savunmak ve ko-
rumak için kurulmuş, adõnõ Ata-
türk’ün verdiği gazeteyi “cumhu-
riyetin başkenti”nde temsil ediyor...
Yaşamõnõ cumhuriyetin esenliği-
ne adamõş gazeteciye; “1923” dam-
galõ sandalyelerin sõralandõğõ du-
ruşma salonunda, “cumhuriyet sav-
cısı” soruyor: “İlhan Selçuk’tan
talimat alarak o yemeğe neden git-
tin; öbür toplantıya neden katıl-
dın; askerlerle neden görüştün?”
Cumhuriyetin sandalyesindeki
Mustafa Balbay yanõtlõyor; “İl-
han Ağabey yayın kurulu başka-
nımız... Aynı gün başkalarıyla da
görüşmüştüm ama onlar iddia-
namede yok... Ben gazeteciyim. Bu
görüşmeler sayesinde 23 kitabım,
5 bin makalem, 2 binden fazla
radyo-TV konuşmam var. Gaze-
teci başka nasıl olunur?”
Duruşmanõn “çapraz sorgu” bö-
lümü, avukatlarõn “yasadışı delil”
dedikleri “orijinal olmayan” bil-
gisayar kayõtlarõ ve “yasadışı” te-
lefon dinlemelerine dayalõ olarak sü-
rüyor. Mahkeme, kanunda açõkça
yasaklandõğõ söylenmesine rağmen,
savcõlarõn “usulsüz delil”ler üze-
rinden soru sormalarõnda hukuka ay-
kõrõlõk görmüyor!...
Üstelik, bilgisayarõna el konul-
masõyla, içindekilerin “suç delili”
olarak saptandõğõ tarih arasõndaki 7
gün içinde, aynõ bilgisayarõn açõla-
rak incelendiği tam 57 sayfalõk “po-
lis raporu”nda da belirtilmesine
rağmen! Mahkeme, açõkça “kur-
calanmış” olan ve Balbay’õn “3 kez
yeniden düzenlenmiş” dediği ka-
yõtlarla sürüyor!
Duruşma salonunda hâkimlerin
oturduğu kahverengi sahnenin iki
yanõnda ise beyaz “antik sütunlar”
yükseliyor. Ancak aynõ sütunlar,
mahkemeden çok Balbay’a çok ya-
kõşõyor...
Dünyada en çok antik sütun Ana-
dolu’da var... Belki de bütün antik
kentlerimizi dolaşarak “gezekalın”
yazõlarõyla herkese tanõtan Balbay,
gün gelecek aynõ tarihin “de-
kor”laştõğõ bir mahkeme salonunda,
o büyük “Anadolu sevdası”ndan
ötürü yargõlanacağõnõ tahmin edebilir
miydi?
Belli ki “adaletin tarihsel say-
gınlığı”nõ simgeleyen aynõ dekorun
önünde, kanun dõşõ düzenlenmiş
“suç kanıtları”yla sürdürülen bir
mahkeme ve “ama bunlar düz-
mece... ve ben Cumhuriyeti sa-
vunan bir gazeteciyim...” diyen
Balbay...
Hâkimler, “arkalarında” kalan
antik sütunlarõn, sanki bin yõllarõn
öncesinden Sokrat’õn savunmasõnõ
anõmsattõğõnõ ne yazõk ki göremi-
yorlar... İçimden, “Keşke bizim
oturduğumuz yerden mahkeme-
ye bakabilselerdi” diyorum; tarihin
en çok Balbay’a yakõştõğõnõ göre-
bilselerdi...
Mahkemenin ‘Antik’ Sütunları
Yargõçtan savcõya uyarõ
Savcıların, iddianame dışına çıkarak Balbay’a darbe iddialarını sorması üzerine Şengün, savcılara “Darbe
planları ile ilgili tahkikat bile yok, var mı?” diye müdahale etti. Savcı Pekgüzel ise “2. davanın özü bu” dedi
HATİCE TUNCER
ÖZLEM GÜVEMLİ
2. Ergenekon davasõnda savcõlarõn,
gazetemizin Ankara temsilcisi, yazarõ-
mõz Mustafa Balbay’a “darbe çalış-
malarında yer alıp almadığını” sor-
masõ üzerine Mahkeme Başkanõ Kök-
sal Şengün, savcõlara “Bildiğim kada-
rı ile söylediğiniz darbe planları ile
ilgili tahkikat bile yok, var mı?” diye
müdahale etti. Balbay, “Kesinlikle
darbe çalışmaları içinde yer almadı-
ğını” belirterek, “Savcıların soruları
önyargılı. Burada iddianameyi, doğ-
rulatıcı olmaya zorlanıyorum” diye
konuştu.
İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkeme-
si’nde görülen 2. Ergenekon davasõnõn
20. duruşmasõnda Mustafa Balbay’õn
çapraz sorgusuna devam edildi. Çapraz
sorguda Cumhuriyet Savcõsõ Mehmet
Ali Pekgüzel’in Balbay’a darbe çalõş-
malarõnda yer alõp almadõğõnõ sormasõ
tartõşmaya neden oldu. Balbay, “Ne
böyle bir niyetim, ne böyle bir şeye
sıcak bakmışlığım ne de darbe çalış-
masını duymuşluğum var. Kesinlikle
darbe çalışmalarının içinde yer al-
madım” dedi. Bunun üzerine araya gi-
ren Mahkeme Başkanõ Şengün, savcõla-
ra “Bildiğim kadarı ile söylediğiniz
darbe planları ile ilgili tahkikat bile
yok, var mı?” diye sordu. Savcõ Pek-
güzel de “Davanın özünü Ayışığı, Ya-
kamoz ve Sarıkız darbe girişimleri
oluşturuyor. Burada darbe girişimle-
rini yargılıyoruz. 2. davanın özü bu.
Ankara’da askeri tahkikat devam
ediyor. Buradaki sanıklar darbe giri-
şimiyle ilgili burada” dedi.
‘Gazete terör üssü mü?’
“Turgay Ciner yurtsever bir işada-
mı, dağıtım tekelinin kırılması iyi
olur... Devamını getirin” şeklindeki
notlara yönelik soruyu da daha önce ya-
nõtladõğõnõ ifade eden Balbay, “Gazete-
nin kimi arayışlarını daha önce ayrın-
tılı olarak anlattım. Gazete, terör üssü
gibi gösterilmeye çalışılıyor. Askeri
darbe dönemlerinde bile böyle görül-
medi. Zaman zaman kapandı, ama
böyle nitelenmedi” açõklamasõnda bu-
lundu. Erdal Şenel’e ilişkin notlar hak-
kõndaki soruya verdiği yanõtta Atatürkçü
olmanõn da terörist olmakla eşdeğer gös-
terildiğini vurgulayan Balbay, dijital ve-
rilerin iddianamede herhalde pekiştiril-
mek için sõk sõk tekrarlandõğõnõ söyledi.
‘Sorular önyargılı’
Mustafa Balbay, sorular üzerine
Tuncer Kılınç’õn dönemin MGK
Sekreteri olduğu için tanõdõğõnõ dile ge-
tirdi. Pekgüzel’in, “Tuncer Kılınç’ın
‘AKP’yi yasal yollarla durdurmak
mümkün değildir’ notu size mi ait? Bu
konuyu haber yaptınız mı?” sorusuna
Balbay şöyle yanõt verdi: “Bu soruya
daha önce yanıt vermiştim. Sorular
önyargılı. İddia makamı kafasındaki-
leri bana doğrulatmaya çalışıyor. Sa-
mimiyete ve güvene dayalı sohbetler
bunlar. Suç oluşturan faaliyetleri ne-
den sizinle paylaştılar diye soruyor-
sunuz. Gazeteci, kendisi ile paylaşı-
lanlara suç mu diye bakmaz. Başba-
kan ile de görüşürüm, onun sözlerine
soruşturma açılabilir. Bunu değer-
lendirmek benim görevim değil.”
Savcı kafasındaki örgütü
güçlendirmeye çalışıyor?
Savcõ Pekgüzel’in “Tuncer Kı-
lınç’ın medya ile ilgili ‘Bir şeyler yap-
malõ... Toplanõp konuşmalõ mõ?’ notla-
rı doğru mu, Kılınç’ın medya ile ilgili
sözlerinde ne anlatılmak isteniyor?”
sorularõna tepki gösteren Mustafa Bal-
bay, “Sorunun soruluş biçimine iti-
raz ediyorum. İddia makamı kafa-
sındaki terör örgütünü benim cevap-
larımla güçlendirmeye çalışıyor. Bu
niyet okumadır. Derin bir nefes al-
sam ‘Bu derin nefesin anlamõ nedir’ di-
ye soracak kadar amacını aşan soru-
lar bunlar” diye konuştu.
‘BenburadayımÖrneknerede?’
‘BEN SİCİL AMİRİ DEĞİLİM’
Mustafa Balbay, savcı Pekgüzel’in “Mini
Ehli Dil kimlerden oluşur, Erdal Şe-
nel’e ait sözler gerçekten onun mu?”
sorusuna “Ankara’daki toplantıları
daha önce anlattım. Notlarda adı ge-
çen Yener, dönemin TRT Genel Mü-
dürü Yücel Yener’dir. Ankara’da bu-
nun gibi Yargıtay, Danıştay, AKP mil-
letvekillerinin katıldığı geniş toplantı-
lar hep olur” diye yanıtladı. Erdal Şe-
nel’in katıldığı bir toplantı ile ilgili so-
ruyu da “Ben Ankara’nın sicil amiri
değilim, gazeteciyim. Gerekirse ka-
muoyunda ön plana çıkanlarla görüş-
meler olur yine” yanıtını verdi.
‘NOTLAR BÖLÜK PÖRÇÜK’
İlhan Selçuk’un “Tuncay Özkan’a sıcak
bakılması, Mehmet Emin Karamehmet
ile görüşülmesine” ilişkin sözlerine da-
ir notlarını Mustafa Balbay “Medya
dedikodusunun bile en alt düzeyi...
Notlar bölük pörçük, yıllar önce yaz-
mışım, tek satır çoğu... Zaman zaman
başka gazetelerden teklifler aldım. Fa-
tih Çekirge birlikte çalışmak istedi.
Bunun bile terör örgütü faaliyeti ola-
rak gösterilmesine isyan etmemek
mümkün değil. Günlük konuşmalar bi-
le terör örgütü faaliyeti olarak gösteri-
liyor. Bölük pörçük notların bir araya
getirmesi zorlama” diye değerlendirdi.
‘HER SORU FAY-DALI GİBİ’
Mahkeme Başkanı Şengün, Balbay’ın he-
yecanlanarak yanıt vermesi üzerine
“Sizi zorlayan sorulara muhatap ola-
caksınız. Sakince aklı selim cevaplar
vermek daha faydalı” diye uyarıda bu-
lundu. Balbay da “Sakin olmak faydalı
ama her soru da fay-dalı gibi” dedi.
Pekgüzel’in “Aslolan biziz derken ne
demek istiyorsunuz?” şeklindeki soru-
su üzerine Balbay “Pekgüzel çok iyi
oyun koyucu olabilir. Bana atfetilen
notları okurken yaptığı vurgular, alın-
tıları ile senarist işlevini de üstlenen bir
soru biçimi kullanıyor. Montajlanarak
anlamı zorlanmış şeyler” diye konuştu.
Balbay’õn avukatõ Aydın Metin,
savcõ Nihat Taşkın’õn Balbay’a
eski Cumhurbaşkanõ Sezer’in adõ-
nõn geçtiği sorular sorduğunu
anõmsatarak şöyle devam etti:
“Sorunun kaynağını bizim ka-
nun dışı delil olarak değerlen-
dirdiğimiz gizli çekim oluşturu-
yor. Savcı, Balbay’a ‘Sayõn
Cumhurbaşkanõ’nõn haberi olma-
dan ondan aldõğõ bilgileri şüpheli-
ler ile paylaştõğõna dair’ soru sor-
du. Savcı ‘Tabii ki Cumhurbaşka-
nõ’nõn haberinin olmasõ mümkün
değildir’ dedi. Ama iddianamede
ilk okuduğumda beni en derin-
den etkileyen, Sezer’in var oldu-
ğu iddia edilen Ergenekon Te-
rör Örgütü’nün içindeymiş gibi
gösterilmesi oldu.” İddianamede
“Balbay’ın, Cumhuriyet Ça-
lışma Grubu üyeleri olan şüp-
helilere, 23 Aralık 2003’te
Jandarma Genel Komutanlığı
Karargâhı’nda Cumhurbaş-
kanı’nın mesajlarını ilettiği”
şeklinde suçlamalarõn yer aldõğõnõ
anõmsatan Metin, “Bu iddialar
akla, mantığa, hayatın olağan
akışına aykırı” dedi.
Sezer’i de
katma çabası
Sezer’i tanımak
benim için şans
Savcõ Nihat Taşkın tutuklu sanõk
emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ve
tutuklu sanõk emekli Albay Atilla
Uğur ile gizli kaydõ yapõlan görüş-
melerde, 10. Cumhurbaşkanõ Ahmet
Necdet Sezer’in adõnõn kendi bilgisi
dõşõnda geçtiğini söyledi. Taşkõn, Se-
zer’in “Parlamento dışı arayışlar-
dan uzak durulması” şeklinde uya-
rõda bulunduğuna dikkat çekti. Taş-
kõn, Balbay’a, Ersöz ve Uğur’a Sezer
ile görüşmesinden bilgi aktardõğõ id-
dialarõnõ sordu. Ersöz ve Uğur ile gö-
rüşmesinin kendi bilgisi dõşõnda çe-
kildiğinin ve “hukuki delil niteliği
taşımadığının” altõnõ çizen Balbay
“Sayın Sezer’le görüşebilen gazete-
cilerden biriyim. ‘Demokrasi içinde
ne yapõlabilir’ düşüncesinde olma-
sam Sezer, bana selam vermezdi.
Sezer’i tanımamın, gazetecilik ha-
yatımın en önemli olayı olduğunu
düşünüyorum. Başkalarıyla da iliş-
ki kurdu ama güven vermeyenleri
eledi. O görüşmeleri yazmamamı
istediği için karnım ağrıdı, ama Se-
zer’in ağzından yazmadım. Başka
kaynaklardan araştırıp yazdım.”
Balbay, Sezer ile görüşmelerini hiç-
bir yere aktarmadõğõnõ söyledi.
Balbay, savcõlarõn kendisini ‘iddianamenin doğrulayõcõsõ olmaya’ zorladõğõnõ belirtti
Savcõ Nihat Taşkın, “Savunma-
nızda Genç Subaylar Tedirgin ha-
berinizin doğrulandığını söylü-
yorsunuz. Özkök daha sonra basın
toplantısında ‘lanetliyorum’ diyor.
Bu haberinizin birinci sayfadan
yayınlanmasında katkın oldu mu”
sorusu üzerine Balbay “Bu haber çok
tartışıldı. Bana yöneltilen suçla-
maların nirengi noktalarından bi-
rini oluşturuyor. Ben temmuz ayın-
da kamuoyuna hesap verme zo-
runluluğu hissettim. 25 gün dizi
yaptım. 2003-2004 yılları olağanüstü
gerilimli dönemdi. Genç subaylar,
AB ilişkileri, Irak, binaların altına
mescit yapılma tartışması, 19 Ma-
yıs kutlamaları, AKP’lilerdeki orduya karşı ön-
yargı gibi konular arasında anlatılıyordu. 26
Mayıs günü Genelkurmay Başkanı Hilmi Öz-
kök aralarında benim de bulunduğum 12 ga-
zeteciyi çağırdı. ‘Bir rahatsõzlõk varsa hepimizin’
dedi. ‘Dedikodu üretenleri lanetliyorum’ dedi.
‘Üretenleri lanetliyorum’ diyor, ‘yazanlarõ la-
netliyorum’ demiyor. Bu ayrım çok önemli.”
Balbay, “Bu dijital verilerin bir bütün olarak
temizliğini yitirdiğini, çok farklı anlamlara ge-
lecek şekilde bir araya getirildiğini görüyorum”
diye konuştu. Savcõ Taşkõn, Balbay’a Özden Ör-
nek’in günlüklerinden, Cumhuriyet Çalõşma Gru-
bu’na ait olduğu iddia edilen raporlardan ve Hil-
mi Özkök’ün tanõk olarak verdiği ifadeden bö-
lümler okuyarak “Ankara Ticaret Odası’nda 3
Mart 2004’te hilafetin kaldırılmasının 80. yıl-
dönümü için düzenlenen toplantıya gittiniz mi,
kiminle gittiniz, nasıl yazdınız” sorusunu yöneltti.
‘Maldiv Adaları’nı mı yazsaydım’
Balbay ise şu yanõtõ verdi: “Bu soru bu dava-
nın en nirengi noktasıdır. Sayın Taşkın 4 ayrı
veriyi bir araya getirdi. Örnek’in notları, var
olduğu iddia edilen Cumhuriyetçi Çalışma
Grubu raporları ve Özkök’ün ifadelerinden bir
soru çıkardı. Özkök’ün bu davadaki konumu
ne? Tanık... Ben ona göre daha ileri bir du-
rumda mıyım? Ben en zorlama olarak tanık
olabilirim. Özden Örnek nerede? Ben iddia-
namenin doğrulayıcısı olmaya ne-
den zorlanıyorum? ‘Öyleydi’ di-
yen kişi olmaya zorlanıyorum.”
Hilafetin kaldõrõlmasõnõn 80. yõl-
dönümü toplantõsõna ilişkin “Evet
bu toplantıya gittim” diyen Balbay
şöyle devam etti: “Gazeteci olarak ne
yapacaktım? Madakaskar’ı mı
Maldiv Adaları’nı mı yazacaktım?
Gittim, Ankara’daki gelişmeleri
gözledim. Suçsuzluğunu ispatla-
mak durumunda bırakılıyorum.
Bu soru bu davanın nirengi nokta-
sıdır. Özkök nerede, ben neredeyim,
Örnek nerede, ben neredeyim?”
Balbay’õn avukatõ Mehmet İpek ise
iddianamede Balbay ile gazeteci
Emin Çölaşan’õn ART televizyonundaki prog-
ramlarõna ilişkin görüşme tutanaklarõna yer ve-
rildiğini, savcõlarõn bu görüşmenin içeriğinden
“Ahmet Necdet Sezer’in de katıldığı gizli ör-
gütün yemekli toplantısı” şeklinde bir değer-
lendirmede bulunduğuna dikkat çekti. “Gizli ör-
gütün yemekli toplantısı”nõn eski Washington
Büyükelçisi Faruk Loğoğlu’nun evinde verdiği
yemek olduğunu anlatan İpek, “Sayın Sezer ve
eşi, eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu,
eski Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin, Özden To-
ker, Ankara Üniversitesi Rektörü Nusret Aras,
yemeğe katılanlar arasındaydı. Tüyler ürper-
tici iddialar karşısında iddianamenin hangi
özenle yazıldığı ortaya çıkıyor.”
‘ Y A Z I İ Ş L E R İ N E S A V C I A T A N S I N ’
Taşkın’ın “Genç Subaylar Te-
dirgin” haberinin başlığının algı
sorunu yarattığını, herkes rahat-
sız ise bu durumun manşet ol-
masının haberi daha etkin hale
getireceğini söylemesi üzerine
Balbay “O zaman bütün gazete-
lerin yazıişlerine birer savcı ata-
yalım. Taşkın, bize hangi habe-
rin daha etkin olacağını anlattı.
Gazeteci haberin doğru olup ol-
madığına bakar etkinliğine değil.
Gazeteci haberi yazar, yazıişleri
değerlendirir. Başlık, yazıişleri-
nin ortak aklı ile üretilir” dedi.
Levet Ersöz ile görüşmesinde ge-
çen “bilgilerin arkası getirilmeli”
ifadesi ile ilgili soruyu Balbay,
“Haber alalım, bilgi alalım diyo-
rum. Bilgilerin devamını getire-
lim gibi yansıtılıyor. O görüşme-
de bilgi-belge alabilir miyiz ara-
yışı vardı. Ersöz bize bilgi ver-
mek değil, bilgi almak istiyor-
muş. Bu diyalog sonrasında bilgi
alışverişi olmadı” diye yanıtladı.
Balbay, Özden Örnek’in günlüklerin neden haber
olmadõğõna ilişkin soru üzerine içeriğinin tartõş-
malõ olduğunu, doğrulatamadõklarõ için haberleş-
tirmediklerini belirtti. Günlükleri haber yapõlabi-
lir mi diye incelediğini anlatan Balbay, “Genç
Subaylar Tedirgin haberi yanlış anlaşıldı. Bu
tür gazeteciliğin yarar getirmeyeceğini düşün-
düm hem gazeteye hem de ülkeye. Doğrulata-
mazsanız hedef siz olursunuz” dedi. Ayõşõğõ
darbe girişiminden ne zaman haberiniz oldu so-
rusunu Balbay, “Medyada çıkınca, dedikodu-
lar, tartışmalar başlayınca haberim oldu” di-
ye yanõtladõ. Pekgüzel, 2004 tarihli bir notun
Ayõşõğõ darbe girişiminden daha önce haberinin
olduğunu gösterdiğini söylemesi üzerine Balbay,
“Montajlanmış ve bir araya getirilmiş notlara
tipik bir örnek” dedi. “Genç subaylar haberi
gazeteyi hedef haline getirince, durduk” diyen
Balbay, kendisine gelen kimi bilgi kõrõntõlarõ ol-
duğunu, bir tablo oluşturmadõğõnõ söyledi.
Haber olur mu
diye inceledim