28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 25 KASIM 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT İşte Gerçek Gündemimiz Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu “KESK”in öncülüğünde 2 milyon memurun bir günlük eylemi, hastanelerden okullara, devlet dairelerinden fabrikalara, dahası toplu taşıma araçlarına kadar işlerin durdurulmasını amaçlıyor. Bir gün için de olsa, hayatın günlük akışının durması ya da ağırlaştırılması ilk bakışta sevimsiz bir eylem olarak değerlendirilebilir. Ama, bu sabah evlerinizden çıkarken karşılaşacağınız o eylemin arkasında, memur ve işçilerin ortak dayanışmasını oluşturan nedenin bilinmesinde yarar var. 12 Eylül darbesi ve ondan yönetimi devralan Turgut Özal dönemi, işçilere yasalarla tanınmış olan grevli toplusözleşme hakkını, etkisiz kılabilecek her çareye başvurmaktan çekinmedi. O çarelerin ön sırasında da işçileri sendikalardan ayırarak taşeron düzenini yaygınlaştırıp güçlendirmek geldi. 82 Anayasası’nın kâğıt üzerinde kendisine verilmiş “göstermelik” toplusözleşme görüşmelerinin grev silahı ile korunmasını hâlâ sağlayamayan memurlar, siyasal iktidarların insafa gelmesi için sabır dualarına başvuracak hale geldi. İstenilse bir günde çıkarılabilecek yasa Grevli toplusözleşme hakkını seçim beyannamelerine alan partilerden bir tanesi, yani AKP, dilerse bir gün içinde bu yasayı çıkarabilecek sayısal güce ulaşmıştı. Ama emekçilik günlerini çoktan unutmuş olan Başbakan Erdoğan, memurlara grevli toplusözleşme hakkı için verdiği sözü unutmakla kalmadı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2008 yılında “Türkiye’de kamu çalışanlarına uygulanmayan toplusözleşme ve grev hakkının verilmesi gerekir” diyen ve Büyük Dairesi’nce de onaylanan kararını askıda unutmayı yeğledi. Bugün o unutulmayı kendisine hatırlatmak amacı ile alanlara çıkacak olan KESK’in önünü Memur-Sen gibi küçük bir sarı sendika ile kesmenin yarar sağlamayacağını bilen Başbakan, Libya’ya uçmadan önce adeta geveleyerek “hukuk devletinde yasalara uymak koşulu ile eylem yapılabileceğinden” söz ediyor; ama bu sabah DİSK’in Türk Tabipleri Birliği’nin, Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’nin de destekleyecekleri eylemin amaçladığı grevli toplusözleşme hakkının memurlara tanınmadığını da eklemekten vazgeçmiyor. Dün bu köşede, Erdoğan’ın sürekli olarak ülkenin gündemini değiştirmesinin nedenlerini irdelemeye çalışmıştım. Acı gerçeği örten kara perde Bu sabah karşılaşacağımız görüntüler, o nedenlerin üstüne örtülmek istenilen siyah perdenin altındakilerin bizim asıl gündem maddelerimiz olduğunu, başta muhalefet partileri olmak üzere herkese hatırlatmaya yardımcı olmak için sergileniyor. CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici pazar günü, genç kapı yoldaşım Ümit Zileli ile ART TV’ de o serginin bir bölümünü sayılarla anlattı. Son bir yılda 930 bin kişi işsiz kaldı. Genç işsizler ülke nüfusunun yüzde 30’unu oluşturuyor. 64 bin işyeri kapanmış. Cezaevlerinde yatanların yüzde 47’si karşılıksız çek vermekten hüküm giymiş. Bütçe açığının yıl sonunda 62.3 milyar olacağını söyledi eski DPT Müsteşarı Kesici. 80 yılda her yıl ortalama yüzde 4.7 büyüyen ülkemizde, Erdoğan’ın her kürsüye çıktığında böbürlenmesine karşın yedi yıllık AKP iktidarında sadece 3.9’luk bir büyüme olabildi. Bitmedi: Son krizde yüzde 6.5 küçülen Türk ekonomisinin öylelikle bir dünya rekoruna ulaştırdığı da Kesici’nin anlattıkları arasındaydı. Aynı söyleşi yedi yıllık döneminde 1 trilyon dolar harcayan Sosyal Güvenlik Haklarından Ödünler iktidarın emeklilere yaptığı zam, ayda 12.5 ile 20 lira arasında kalmış. O harcanan 1 trilyon doların yanı sıra aynı dönemde dış borçlar için ödenilen faiz 225 milyar doları buluyor. Kesici’nin anlattıklarının yanı sıra, emekçilerin o yedi yılda sosyal güvenlik haklarından neleri yitirdiğinin de satır başlarını özetleyeyim. Yatan hastalardan katılım payı alınmamasını iktidar çoğunluğu kabul etmedi. Evlenmemiş kız çocuklardan 18 yaşını doldurmuş olanların çalışmadıkları sürece anne ya da babalarının sosyal sigorta haklarından yararlanabilmelerini de 5510 sayılı yasa kaldırdı. Dul kalan eşe yüzde 75 oranında ölüm aylığı bağlanması önerisi de reddedildi. 1386 lira olan emzirme yardımı 70 liraya düşürüldü. Ama yandaş partililerin kurduğu şirket ve holdingler, kamu kaynaklarını hortumlamayı sürdürüyorlar. Kayıt dışı ekonomi öylesine alıp yürüyor ki, mal alımında satıcı kuruluşlar fatura alınmazsa KDV tutarını indirebileceklerini korkusuzca önermekten çekinmiyorlar. Bunlardan bir teki bile uygar ve demokrat bir ülkede grevin yasal bir silah olarak kullanılması için yeterli değil midir?.. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net OKTAY EKİNCİ “TC Adalet Bakanlığı” damga- lõ sandalyelerde “CTE-1923” ya- zõyor. Çünkü “Ceza Tevkif Evle- ri”miz de “cumhuriyet”le kurul- muş... Cumhuriyetin sandalyesinde yar- gõlanan ise bir “Cumhuriyet” ya- zarõ!.. Cumhuriyeti savunmak ve ko- rumak için kurulmuş, adõnõ Ata- türk’ün verdiği gazeteyi “cumhu- riyetin başkenti”nde temsil ediyor... Yaşamõnõ cumhuriyetin esenliği- ne adamõş gazeteciye; “1923” dam- galõ sandalyelerin sõralandõğõ du- ruşma salonunda, “cumhuriyet sav- cısı” soruyor: “İlhan Selçuk’tan talimat alarak o yemeğe neden git- tin; öbür toplantıya neden katıl- dın; askerlerle neden görüştün?” Cumhuriyetin sandalyesindeki Mustafa Balbay yanõtlõyor; “İl- han Ağabey yayın kurulu başka- nımız... Aynı gün başkalarıyla da görüşmüştüm ama onlar iddia- namede yok... Ben gazeteciyim. Bu görüşmeler sayesinde 23 kitabım, 5 bin makalem, 2 binden fazla radyo-TV konuşmam var. Gaze- teci başka nasıl olunur?” Duruşmanõn “çapraz sorgu” bö- lümü, avukatlarõn “yasadışı delil” dedikleri “orijinal olmayan” bil- gisayar kayõtlarõ ve “yasadışı” te- lefon dinlemelerine dayalõ olarak sü- rüyor. Mahkeme, kanunda açõkça yasaklandõğõ söylenmesine rağmen, savcõlarõn “usulsüz delil”ler üze- rinden soru sormalarõnda hukuka ay- kõrõlõk görmüyor!... Üstelik, bilgisayarõna el konul- masõyla, içindekilerin “suç delili” olarak saptandõğõ tarih arasõndaki 7 gün içinde, aynõ bilgisayarõn açõla- rak incelendiği tam 57 sayfalõk “po- lis raporu”nda da belirtilmesine rağmen! Mahkeme, açõkça “kur- calanmış” olan ve Balbay’õn “3 kez yeniden düzenlenmiş” dediği ka- yõtlarla sürüyor! Duruşma salonunda hâkimlerin oturduğu kahverengi sahnenin iki yanõnda ise beyaz “antik sütunlar” yükseliyor. Ancak aynõ sütunlar, mahkemeden çok Balbay’a çok ya- kõşõyor... Dünyada en çok antik sütun Ana- dolu’da var... Belki de bütün antik kentlerimizi dolaşarak “gezekalın” yazõlarõyla herkese tanõtan Balbay, gün gelecek aynõ tarihin “de- kor”laştõğõ bir mahkeme salonunda, o büyük “Anadolu sevdası”ndan ötürü yargõlanacağõnõ tahmin edebilir miydi? Belli ki “adaletin tarihsel say- gınlığı”nõ simgeleyen aynõ dekorun önünde, kanun dõşõ düzenlenmiş “suç kanıtları”yla sürdürülen bir mahkeme ve “ama bunlar düz- mece... ve ben Cumhuriyeti sa- vunan bir gazeteciyim...” diyen Balbay... Hâkimler, “arkalarında” kalan antik sütunlarõn, sanki bin yõllarõn öncesinden Sokrat’õn savunmasõnõ anõmsattõğõnõ ne yazõk ki göremi- yorlar... İçimden, “Keşke bizim oturduğumuz yerden mahkeme- ye bakabilselerdi” diyorum; tarihin en çok Balbay’a yakõştõğõnõ göre- bilselerdi... Mahkemenin ‘Antik’ Sütunları Yargõçtan savcõya uyarõ Savcıların, iddianame dışına çıkarak Balbay’a darbe iddialarını sorması üzerine Şengün, savcılara “Darbe planları ile ilgili tahkikat bile yok, var mı?” diye müdahale etti. Savcı Pekgüzel ise “2. davanın özü bu” dedi HATİCE TUNCER ÖZLEM GÜVEMLİ 2. Ergenekon davasõnda savcõlarõn, gazetemizin Ankara temsilcisi, yazarõ- mõz Mustafa Balbay’a “darbe çalış- malarında yer alıp almadığını” sor- masõ üzerine Mahkeme Başkanõ Kök- sal Şengün, savcõlara “Bildiğim kada- rı ile söylediğiniz darbe planları ile ilgili tahkikat bile yok, var mı?” diye müdahale etti. Balbay, “Kesinlikle darbe çalışmaları içinde yer almadı- ğını” belirterek, “Savcıların soruları önyargılı. Burada iddianameyi, doğ- rulatıcı olmaya zorlanıyorum” diye konuştu. İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkeme- si’nde görülen 2. Ergenekon davasõnõn 20. duruşmasõnda Mustafa Balbay’õn çapraz sorgusuna devam edildi. Çapraz sorguda Cumhuriyet Savcõsõ Mehmet Ali Pekgüzel’in Balbay’a darbe çalõş- malarõnda yer alõp almadõğõnõ sormasõ tartõşmaya neden oldu. Balbay, “Ne böyle bir niyetim, ne böyle bir şeye sıcak bakmışlığım ne de darbe çalış- masını duymuşluğum var. Kesinlikle darbe çalışmalarının içinde yer al- madım” dedi. Bunun üzerine araya gi- ren Mahkeme Başkanõ Şengün, savcõla- ra “Bildiğim kadarı ile söylediğiniz darbe planları ile ilgili tahkikat bile yok, var mı?” diye sordu. Savcõ Pek- güzel de “Davanın özünü Ayışığı, Ya- kamoz ve Sarıkız darbe girişimleri oluşturuyor. Burada darbe girişimle- rini yargılıyoruz. 2. davanın özü bu. Ankara’da askeri tahkikat devam ediyor. Buradaki sanıklar darbe giri- şimiyle ilgili burada” dedi. ‘Gazete terör üssü mü?’ “Turgay Ciner yurtsever bir işada- mı, dağıtım tekelinin kırılması iyi olur... Devamını getirin” şeklindeki notlara yönelik soruyu da daha önce ya- nõtladõğõnõ ifade eden Balbay, “Gazete- nin kimi arayışlarını daha önce ayrın- tılı olarak anlattım. Gazete, terör üssü gibi gösterilmeye çalışılıyor. Askeri darbe dönemlerinde bile böyle görül- medi. Zaman zaman kapandı, ama böyle nitelenmedi” açõklamasõnda bu- lundu. Erdal Şenel’e ilişkin notlar hak- kõndaki soruya verdiği yanõtta Atatürkçü olmanõn da terörist olmakla eşdeğer gös- terildiğini vurgulayan Balbay, dijital ve- rilerin iddianamede herhalde pekiştiril- mek için sõk sõk tekrarlandõğõnõ söyledi. ‘Sorular önyargılı’ Mustafa Balbay, sorular üzerine Tuncer Kılınç’õn dönemin MGK Sekreteri olduğu için tanõdõğõnõ dile ge- tirdi. Pekgüzel’in, “Tuncer Kılınç’ın ‘AKP’yi yasal yollarla durdurmak mümkün değildir’ notu size mi ait? Bu konuyu haber yaptınız mı?” sorusuna Balbay şöyle yanõt verdi: “Bu soruya daha önce yanıt vermiştim. Sorular önyargılı. İddia makamı kafasındaki- leri bana doğrulatmaya çalışıyor. Sa- mimiyete ve güvene dayalı sohbetler bunlar. Suç oluşturan faaliyetleri ne- den sizinle paylaştılar diye soruyor- sunuz. Gazeteci, kendisi ile paylaşı- lanlara suç mu diye bakmaz. Başba- kan ile de görüşürüm, onun sözlerine soruşturma açılabilir. Bunu değer- lendirmek benim görevim değil.” Savcı kafasındaki örgütü güçlendirmeye çalışıyor? Savcõ Pekgüzel’in “Tuncer Kı- lınç’ın medya ile ilgili ‘Bir şeyler yap- malõ... Toplanõp konuşmalõ mõ?’ notla- rı doğru mu, Kılınç’ın medya ile ilgili sözlerinde ne anlatılmak isteniyor?” sorularõna tepki gösteren Mustafa Bal- bay, “Sorunun soruluş biçimine iti- raz ediyorum. İddia makamı kafa- sındaki terör örgütünü benim cevap- larımla güçlendirmeye çalışıyor. Bu niyet okumadır. Derin bir nefes al- sam ‘Bu derin nefesin anlamõ nedir’ di- ye soracak kadar amacını aşan soru- lar bunlar” diye konuştu. ‘BenburadayımÖrneknerede?’ ‘BEN SİCİL AMİRİ DEĞİLİM’ Mustafa Balbay, savcı Pekgüzel’in “Mini Ehli Dil kimlerden oluşur, Erdal Şe- nel’e ait sözler gerçekten onun mu?” sorusuna “Ankara’daki toplantıları daha önce anlattım. Notlarda adı ge- çen Yener, dönemin TRT Genel Mü- dürü Yücel Yener’dir. Ankara’da bu- nun gibi Yargıtay, Danıştay, AKP mil- letvekillerinin katıldığı geniş toplantı- lar hep olur” diye yanıtladı. Erdal Şe- nel’in katıldığı bir toplantı ile ilgili so- ruyu da “Ben Ankara’nın sicil amiri değilim, gazeteciyim. Gerekirse ka- muoyunda ön plana çıkanlarla görüş- meler olur yine” yanıtını verdi. ‘NOTLAR BÖLÜK PÖRÇÜK’ İlhan Selçuk’un “Tuncay Özkan’a sıcak bakılması, Mehmet Emin Karamehmet ile görüşülmesine” ilişkin sözlerine da- ir notlarını Mustafa Balbay “Medya dedikodusunun bile en alt düzeyi... Notlar bölük pörçük, yıllar önce yaz- mışım, tek satır çoğu... Zaman zaman başka gazetelerden teklifler aldım. Fa- tih Çekirge birlikte çalışmak istedi. Bunun bile terör örgütü faaliyeti ola- rak gösterilmesine isyan etmemek mümkün değil. Günlük konuşmalar bi- le terör örgütü faaliyeti olarak gösteri- liyor. Bölük pörçük notların bir araya getirmesi zorlama” diye değerlendirdi. ‘HER SORU FAY-DALI GİBİ’ Mahkeme Başkanı Şengün, Balbay’ın he- yecanlanarak yanıt vermesi üzerine “Sizi zorlayan sorulara muhatap ola- caksınız. Sakince aklı selim cevaplar vermek daha faydalı” diye uyarıda bu- lundu. Balbay da “Sakin olmak faydalı ama her soru da fay-dalı gibi” dedi. Pekgüzel’in “Aslolan biziz derken ne demek istiyorsunuz?” şeklindeki soru- su üzerine Balbay “Pekgüzel çok iyi oyun koyucu olabilir. Bana atfetilen notları okurken yaptığı vurgular, alın- tıları ile senarist işlevini de üstlenen bir soru biçimi kullanıyor. Montajlanarak anlamı zorlanmış şeyler” diye konuştu. Balbay’õn avukatõ Aydın Metin, savcõ Nihat Taşkın’õn Balbay’a eski Cumhurbaşkanõ Sezer’in adõ- nõn geçtiği sorular sorduğunu anõmsatarak şöyle devam etti: “Sorunun kaynağını bizim ka- nun dışı delil olarak değerlen- dirdiğimiz gizli çekim oluşturu- yor. Savcı, Balbay’a ‘Sayõn Cumhurbaşkanõ’nõn haberi olma- dan ondan aldõğõ bilgileri şüpheli- ler ile paylaştõğõna dair’ soru sor- du. Savcı ‘Tabii ki Cumhurbaşka- nõ’nõn haberinin olmasõ mümkün değildir’ dedi. Ama iddianamede ilk okuduğumda beni en derin- den etkileyen, Sezer’in var oldu- ğu iddia edilen Ergenekon Te- rör Örgütü’nün içindeymiş gibi gösterilmesi oldu.” İddianamede “Balbay’ın, Cumhuriyet Ça- lışma Grubu üyeleri olan şüp- helilere, 23 Aralık 2003’te Jandarma Genel Komutanlığı Karargâhı’nda Cumhurbaş- kanı’nın mesajlarını ilettiği” şeklinde suçlamalarõn yer aldõğõnõ anõmsatan Metin, “Bu iddialar akla, mantığa, hayatın olağan akışına aykırı” dedi. Sezer’i de katma çabası Sezer’i tanımak benim için şans Savcõ Nihat Taşkın tutuklu sanõk emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ve tutuklu sanõk emekli Albay Atilla Uğur ile gizli kaydõ yapõlan görüş- melerde, 10. Cumhurbaşkanõ Ahmet Necdet Sezer’in adõnõn kendi bilgisi dõşõnda geçtiğini söyledi. Taşkõn, Se- zer’in “Parlamento dışı arayışlar- dan uzak durulması” şeklinde uya- rõda bulunduğuna dikkat çekti. Taş- kõn, Balbay’a, Ersöz ve Uğur’a Sezer ile görüşmesinden bilgi aktardõğõ id- dialarõnõ sordu. Ersöz ve Uğur ile gö- rüşmesinin kendi bilgisi dõşõnda çe- kildiğinin ve “hukuki delil niteliği taşımadığının” altõnõ çizen Balbay “Sayın Sezer’le görüşebilen gazete- cilerden biriyim. ‘Demokrasi içinde ne yapõlabilir’ düşüncesinde olma- sam Sezer, bana selam vermezdi. Sezer’i tanımamın, gazetecilik ha- yatımın en önemli olayı olduğunu düşünüyorum. Başkalarıyla da iliş- ki kurdu ama güven vermeyenleri eledi. O görüşmeleri yazmamamı istediği için karnım ağrıdı, ama Se- zer’in ağzından yazmadım. Başka kaynaklardan araştırıp yazdım.” Balbay, Sezer ile görüşmelerini hiç- bir yere aktarmadõğõnõ söyledi. Balbay, savcõlarõn kendisini ‘iddianamenin doğrulayõcõsõ olmaya’ zorladõğõnõ belirtti Savcõ Nihat Taşkın, “Savunma- nızda Genç Subaylar Tedirgin ha- berinizin doğrulandığını söylü- yorsunuz. Özkök daha sonra basın toplantısında ‘lanetliyorum’ diyor. Bu haberinizin birinci sayfadan yayınlanmasında katkın oldu mu” sorusu üzerine Balbay “Bu haber çok tartışıldı. Bana yöneltilen suçla- maların nirengi noktalarından bi- rini oluşturuyor. Ben temmuz ayın- da kamuoyuna hesap verme zo- runluluğu hissettim. 25 gün dizi yaptım. 2003-2004 yılları olağanüstü gerilimli dönemdi. Genç subaylar, AB ilişkileri, Irak, binaların altına mescit yapılma tartışması, 19 Ma- yıs kutlamaları, AKP’lilerdeki orduya karşı ön- yargı gibi konular arasında anlatılıyordu. 26 Mayıs günü Genelkurmay Başkanı Hilmi Öz- kök aralarında benim de bulunduğum 12 ga- zeteciyi çağırdı. ‘Bir rahatsõzlõk varsa hepimizin’ dedi. ‘Dedikodu üretenleri lanetliyorum’ dedi. ‘Üretenleri lanetliyorum’ diyor, ‘yazanlarõ la- netliyorum’ demiyor. Bu ayrım çok önemli.” Balbay, “Bu dijital verilerin bir bütün olarak temizliğini yitirdiğini, çok farklı anlamlara ge- lecek şekilde bir araya getirildiğini görüyorum” diye konuştu. Savcõ Taşkõn, Balbay’a Özden Ör- nek’in günlüklerinden, Cumhuriyet Çalõşma Gru- bu’na ait olduğu iddia edilen raporlardan ve Hil- mi Özkök’ün tanõk olarak verdiği ifadeden bö- lümler okuyarak “Ankara Ticaret Odası’nda 3 Mart 2004’te hilafetin kaldırılmasının 80. yıl- dönümü için düzenlenen toplantıya gittiniz mi, kiminle gittiniz, nasıl yazdınız” sorusunu yöneltti. ‘Maldiv Adaları’nı mı yazsaydım’ Balbay ise şu yanõtõ verdi: “Bu soru bu dava- nın en nirengi noktasıdır. Sayın Taşkın 4 ayrı veriyi bir araya getirdi. Örnek’in notları, var olduğu iddia edilen Cumhuriyetçi Çalışma Grubu raporları ve Özkök’ün ifadelerinden bir soru çıkardı. Özkök’ün bu davadaki konumu ne? Tanık... Ben ona göre daha ileri bir du- rumda mıyım? Ben en zorlama olarak tanık olabilirim. Özden Örnek nerede? Ben iddia- namenin doğrulayıcısı olmaya ne- den zorlanıyorum? ‘Öyleydi’ di- yen kişi olmaya zorlanıyorum.” Hilafetin kaldõrõlmasõnõn 80. yõl- dönümü toplantõsõna ilişkin “Evet bu toplantıya gittim” diyen Balbay şöyle devam etti: “Gazeteci olarak ne yapacaktım? Madakaskar’ı mı Maldiv Adaları’nı mı yazacaktım? Gittim, Ankara’daki gelişmeleri gözledim. Suçsuzluğunu ispatla- mak durumunda bırakılıyorum. Bu soru bu davanın nirengi nokta- sıdır. Özkök nerede, ben neredeyim, Örnek nerede, ben neredeyim?” Balbay’õn avukatõ Mehmet İpek ise iddianamede Balbay ile gazeteci Emin Çölaşan’õn ART televizyonundaki prog- ramlarõna ilişkin görüşme tutanaklarõna yer ve- rildiğini, savcõlarõn bu görüşmenin içeriğinden “Ahmet Necdet Sezer’in de katıldığı gizli ör- gütün yemekli toplantısı” şeklinde bir değer- lendirmede bulunduğuna dikkat çekti. “Gizli ör- gütün yemekli toplantısı”nõn eski Washington Büyükelçisi Faruk Loğoğlu’nun evinde verdiği yemek olduğunu anlatan İpek, “Sayın Sezer ve eşi, eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, eski Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin, Özden To- ker, Ankara Üniversitesi Rektörü Nusret Aras, yemeğe katılanlar arasındaydı. Tüyler ürper- tici iddialar karşısında iddianamenin hangi özenle yazıldığı ortaya çıkıyor.” ‘ Y A Z I İ Ş L E R İ N E S A V C I A T A N S I N ’ Taşkın’ın “Genç Subaylar Te- dirgin” haberinin başlığının algı sorunu yarattığını, herkes rahat- sız ise bu durumun manşet ol- masının haberi daha etkin hale getireceğini söylemesi üzerine Balbay “O zaman bütün gazete- lerin yazıişlerine birer savcı ata- yalım. Taşkın, bize hangi habe- rin daha etkin olacağını anlattı. Gazeteci haberin doğru olup ol- madığına bakar etkinliğine değil. Gazeteci haberi yazar, yazıişleri değerlendirir. Başlık, yazıişleri- nin ortak aklı ile üretilir” dedi. Levet Ersöz ile görüşmesinde ge- çen “bilgilerin arkası getirilmeli” ifadesi ile ilgili soruyu Balbay, “Haber alalım, bilgi alalım diyo- rum. Bilgilerin devamını getire- lim gibi yansıtılıyor. O görüşme- de bilgi-belge alabilir miyiz ara- yışı vardı. Ersöz bize bilgi ver- mek değil, bilgi almak istiyor- muş. Bu diyalog sonrasında bilgi alışverişi olmadı” diye yanıtladı. Balbay, Özden Örnek’in günlüklerin neden haber olmadõğõna ilişkin soru üzerine içeriğinin tartõş- malõ olduğunu, doğrulatamadõklarõ için haberleş- tirmediklerini belirtti. Günlükleri haber yapõlabi- lir mi diye incelediğini anlatan Balbay, “Genç Subaylar Tedirgin haberi yanlış anlaşıldı. Bu tür gazeteciliğin yarar getirmeyeceğini düşün- düm hem gazeteye hem de ülkeye. Doğrulata- mazsanız hedef siz olursunuz” dedi. Ayõşõğõ darbe girişiminden ne zaman haberiniz oldu so- rusunu Balbay, “Medyada çıkınca, dedikodu- lar, tartışmalar başlayınca haberim oldu” di- ye yanõtladõ. Pekgüzel, 2004 tarihli bir notun Ayõşõğõ darbe girişiminden daha önce haberinin olduğunu gösterdiğini söylemesi üzerine Balbay, “Montajlanmış ve bir araya getirilmiş notlara tipik bir örnek” dedi. “Genç subaylar haberi gazeteyi hedef haline getirince, durduk” diyen Balbay, kendisine gelen kimi bilgi kõrõntõlarõ ol- duğunu, bir tablo oluşturmadõğõnõ söyledi. Haber olur mu diye inceledim
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear