24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Fethi Naci’nin, Memet Fuat’ın Olmadığı Bir Dünya Kültür Bakanlığı’nın anma ve armağan kitaplar dizisinden yayımladığı Fethi Naci kitabını okuyorum. Fethi Naci’nin hiç sevmediği düzelti hatalarına sıkça rastlansa, Fethi yerine bir yerde Ferit, bir başkasında Fehti yazacak kadar özensizlikler olsa da, içeriği değerli yazılarla dolu bir kitap. Sayfalar arasında dolaştıkça hep düşündüğüm aynı şey: Ne hayat! Ne hayatlar! Yedi yıl önce yitirdiğimiz Memet Fuat da bende hep aynı duyguyu uyandırırdı. Sanki bizlerin bilmediği, tanımadığı bambaşka bir dünyanın, hayatın insanları. Elbet o insanlar da yoktan var olmadılar. Onları yaratan bir dünya vardı. Edebiyatın, sanatın değerli olduğu bir dünya. Yalnızca edebiyatçı olmanın değil, aynı zamanda aydın olmanın, aydın duruşunun en önemli değerlerden biri olduğu bir dünya. Yalan söylenemeyen, hile yapılamayan, aydın onuru, aydın dürüstlüğü üstüne kurulmuş bir dünya... Ağızlarından ve kalemlerinden inanmadıkları hiçbir sözcüğün çıkmadığı insanlar kuşağı... Bugün böylesi insanlar artık daha çok anılarda kaldı. Günümüz aydın ve yazarları başarılarını çoğunlukla alanın ticari ve iktidarla paylaşılan nimetlerinden pay almakta buluyor. Bulsunlar... Böylesi bir edebiyat artık farklı bir alan. Gerçek edebiyatın yolu ozanın dediği gibi, yalnız gidilebilen yollardan geçiyor. Büyük edebiyat yapıtları için sıkça yinelenen bir kural vardır: Yazar, hangi konuyu seçerse seçsin, içine insanın ve toplumun evrensel durumlarını koyabilmiş mi, yaşadığı, yazdığı dönemin tanığı olabilmiş mi diye bakılır. İster Tolstoy’un Savaş ve Barış’ı gibi tarihsel olaylar içinde geçsin, ister Stendhal’in Kızıl ve Kara’sındaki gibi salt bir aşk serüveninin çevresinde dönsün; yazarın bakışı, anlatımı bütün bir çağı, daha da ötesinde bütün çağları, insanlığın bütün serüvenini kucaklayabildiğinde büyük yapıtlar ortaya çıkar. Fethi Naci’nin eleştiri yazılarında bu has edebiyatın özellikleri vardır. O yazılarında yalnızca ele aldığı yapıtı değil, insanlığın bütün serüveninin bir parçası olduğumuzu duyumsatır bize. Bir şiirin dizesinden yaşanmış dostluklara, bir doğa görünümünden çağın sorunlarına geçebilen, bir eleştiri yazısı içinde hayatın bin bir rengini buluşturabilen bir yazar. Armağan kitaplar, çoğu zaman sıradan olma, görev gereği yapılmış duygusu uyandırma gibi tehlikeler barındırır. Fethi Naci kitabını okurken hiç böyle bir duyguya kapılmadım. Sanki bütün yazılara onun dünya görüşü, güzel yaşama tutkusu, edebiyat sevgisi sinmişti. Kendimi Giresun’da karpuz tezgâhında büyüyen, yokluk içinde İstanbul İktisat Fakültesi’ni bitiren, toplumcu mücadelede yıllar geçiren, ülkesinin edebiyatını yazılarıyla yücelten bir yazarın yaşamöyküsünün, sanki isimsiz bir yazar tarafından yazılmış destansı romanını okur gibi duyumsadım. Kitaba yazılarıyla katılan bütün yazarlar, farkında bile olmadan bütünlüklü bir yapıtın parçasını oluşturmuşlar. Anladım ki Fethi Naci, roman eleştirileri yazarken aslında çağın en güzel romanlarından birini yazmış. turgay@fisekci.com kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B NEW YORK (AA) - Uluslararasõ Emmy Ödülleri sahiplerini bulurken, Birleşik Krallõk, ödül dağõtõlan 10 kategoriden 5’ini kazandõ. Julie Walters, amansõz bir hastalõğõ olan ve ötanazi isteyen bir doktoru canlandõrdõğõ, Britanya yapõmõ “A Short Stay in Switzerland”daki rolüyle ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü, Ben Whishaw da cinayetle suçlanan genç bir adamõ oynadõğõ “Criminal Justice”teki rolüyle ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü aldõ. 17 ülkeden 41 yapõmõn yarõştõğõ Uluslararasõ Emmy’de Brezilya, romantik televizyon dizisi “India-A Love Story” ile ilk kez ödül alõrken, Danimarka, Almanya, Japonya ve Hollanda da diğer kategorilerde ödüle layõk görüldü. Britanyalõ televizyon programcõsõ David Frost da ‘Yaşam Boyu Başarı’ ödülüne değer görüldü. TOPRAK COŞKUN DENİZ İ stanbul’un öncü güncel sanat merkezle- rinden Garanti Platform, 2003’ten beri ‘İs- tanbul Misafirleri Programı’ başlõğõ al- tõnda düzenlediği misafir sanatçõ programõ kapsamõnda açõk stüdyo gününe ev sahipliği yaptõ. Yurtdõşõndan sanatçõlarõn 3 ile 6 ay bo- yunca Garanti Platform ve İstanbul’u kendi sa- nat atölyeleri gibi kullanmasõna imkân veren program hakkõnda kurumun yöneticisi Vasıf Kortun ve misafir sanatçõlardan Francesco Mattuzzi ile konuştuk. Avrupa ve dünyanõn pek çok ülkesinde sağ- lam bir geçmişe sahip misafir sanatçõ prog- ramlarõ, bizde henüz altõ senedir düzenleniyor. Bu konudaki öncülüklerine dikkat çeken Kor- tun, genel inanõşõn aksine, yurtdõşõndaki ben- zer programlarõn çoğunlukla birer tatil programõ gibi uygulandõğõnõ söylüyor. Bu program ile amaçlarõnõn Türkiye’nin bugüne kadar yurtdõ- şõyla kurmakta zorlandõğõ sanatsal bağlarõ güç- lendirmek olduğunu belirten Kortun’a göre bu- nu çoktan başardõlar. Kendilerine New York ve Berlin’den model programlar belirlediklerini ve bu programlarõn seviyesine ulaştõklarõnõ belir- tiyor. Bunu da, İstanbul’un New York ve Ber- lin’den sonra sanatçõlar tarafõndan en çok baş- vuru yapõlan şehir oluşu ile açõklõyor. Bu iler- lemeyi sağlamak içinse, gerekli fonlarõ bulup, Balkanlar ve Ortadoğu’dan sanatçõlar kabul ederek bölge içi bir dinamik oluşturma yolu- na gitmişler. Böylece sanatçõlarõn ortak sorunlar ve konu başlõklarõ üzerine üretme ihtimalini de artõrma şansõnõ yakalamõşlar. Konuk sanatçõ programõnõn dünü ve bugü- nünü konuşurken bir başka ilgi çekici noktaya daha değiniyor Vasõf Kortun. Çok iyi sanatçõ- larõ Garanti Platform bünyesinde bir araya ge- tirmenin başarõyõ garantilemediğini, sürecin da- ha çok, bir arada çalõşmanõn getirdiği çoğunlukla hoş sürprizlere gebe olduğunu belirtiyor. Şüp- hesiz bu sürprizlerden en çok akõlda kalanõ, program kapsamõnda İstanbul’a gelen Finlan- diyalõ sanatçõ Pilvi Takala’nõn burada tanõştõ- ğõ sanatçõ Ahmet Öğüt’le evlenmesi. ‘Evlilik bile çıkıyor yani bu programdan!’ diyerek programõn hayatõn içine ne kadar karõştõğõnõ memnuniyetle açõklõyor. Programõn konuklarõndan İtalyan sanatçõ Francesco Mattuzzi ise, ‘Startrucks’ başlõk- lõ projesiyle Akdeniz ülkelerinde çalõşan kam- yon şoförlerinin yaşamlarõna ve seyahat dene- yimlerine odaklanõyor. Sanatçõ, İstanbul’un projesine katmõş olduklarõ karşõsõnda şaşkõnlõ- ğõnõ ve hayranlõğõnõ gizleyemiyor ve “Bir ay- da 3 ayda toplayamadığım kadar veri elde ettim” diyor. Türkiye’deki kamyon şoförleri- nin çalõşma koşullarõ ile İtalya ve diğer ülke- leri kõyaslama fõrsatõ da bulan Mattuzzi’ye gö- re İstanbul gibi bir geçiş noktasõnda projesini geliştirme imkânõ bulmak gerçekten önemli. Önümüzdeki dönemde de misafir sanatçõ programõna devam edecek olan Garanti Plat- form, 2011’de ise programõ çeşitli yönlerden güncelleyerek İstanbul ve bölge sanatõna des- teğini sürdürecek. Kültür Servisi - Zeynep Tanbay Dans Projesi (ZTDP) kuruluşunun 10. yõlõnda, “ARAZ” adlõ yeni dans performansõ ile sanatseverlerle buluşuyor. Konsept ve koreografisi Zeynep Tanbay’a ait olan performans, 4 Aralõk’ta saat 20.00’de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda sahnelenecek. 14 bölüm ve 20 ayrõ dansla bir bütün oluşturan eserin müzikleri ise Tanbay’õn en sevdiği bestecilerden Philip Glass ve Yann Tiersen’in eserlerinin yanõ sõra Reich-remixed, Burhan Öcal ve Baba Zula’dan oluşuyor. Tanbay, dün Akbank Sanat’ta ZTDP’nin 10. yõlõna ilişkin düzenlenen basõn toplantõsõnda, eserin içeriği hakkõnda açõklama yapmayarak eserin ne olduğunu izleyiciye bõrakacağõnõ belirtti ve ARAZ’õn ne olduğunu doğru cevaplayan izleyicileri bir sürprizin beklediğini söyledi. Tanbay, ZTDP’nin kurulduğu 2000 yõlõndan bu yana Akbank Sanat tarafõndan desteklendiğini ve Türkiye’de ilk defa dans konusunda böyle bir sponsorluğun söz konusu olduğunu belirtti, 2005’ten itibaren proje bazõnda toplanõp dağõlan bir grubun yerine, sürekliliğini koruyan, repertuvar oluşturan, turnelere çõkan, sistemli bir topluluk yarattõklarõnõ söyledi. Tanbay, topluluğun Türkiye’ye hem profesyonel dansçõlar, hem eğitmen hem de en büyük eksikliklerimizden biri olan koreograf kazandõrdõğõnõ vurguladõ. ARAZ, 4 Aralõk’taki ilkgösteriminden sonra 10 Aralõk’ta da Caddebostan Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. Yurtdõşõndan sanatçõlarõ ‘ağõrlayan’ Garanti Platform’daki ‘İstanbul Misafirleri Programõ’ 6. yõlõnda Konuk sanatçıların açık stüdyosu SAYFA CUMHURİYET 25 KASIM 2009 ÇARŞAMBA 16 KÜLTÜR Bulmacagibibirdansgösterisi:ARAZ U2’ya 170 bin izleyici Kültür Servisi - Fransa’da hükümet, edebiyat dünyasõ- nõn iki ismiyle gündeme geldiği şu günlerde hem eleştiriyor hem de eleşti- riliyor. Geçen günlerde Fransa Cumhurbaşkanõ Nicolas Sarkozy, Nobel ödüllü, Fransõz yazar Albert Camus’nün me- zarõnõn Fransa’nõn res- mi devlet mezarlõğõ Pantheon’a getirilme- sini önermişti. 50 yõl önce trafik kazasõnda yaşa- mõnõ yitiren Camus’nün mezarõnõn Pantheon’a ta- şõnmasõ için ailesiyle te- masa geçen Sarkozy, he- nüz ailenin onayõnõ ala- bilmiş değil. Sarkozy’nin bu girişi- mine edebiyat çevrelerinden “Politik görüşleri ve yaşam felsefesi açısından uzak ol- duğu Albert Camus’nün adını kullanarak sempati toplamaya çalışıyor” yo- rumlarõ gelirken aşõrõ sağcõ si- yasetçi Jean Marie Le Pen Sarkozy’nin Cezayir do- ğumlu yazarõ onurlandõra- rak oy kazanmak istediğini söyleyerek bu iddialarõ des- tekliyor. Güney Fransa’nõn Lourmarin köyünde bulunan Ca- mus’nün mezarõnõn taşõnmasõ hakkõnda kõzõ Catherine Camus ise teklifle ilgi- li endişeleri olsa da bunun hem Fransa hem de babasõ için harika bir işaret ola- cağõnõ söylüyor ancak, Camus’nün oğlu Jean Camus’nün fikre hiç sõcak bak- madõğõ biliniyor. Paris’te bulunan Pant- heon anõt mezarlõğõnda ise Jean Jacques Rousseau, Voltaire, Jean Monnet, Marie ve Pierre Curie, Victor Hugo, Alexandre Dumas ve Emile Zola gibi, Fransa devleti tarafõndan kabul edilmiş ünlü isimlerin mezarlarõ var. Öte yandan bu yõl Fransa’nõn en pres- tijli edebiyat ödülü ‘Goncourt’u kazanan Senegal asõllõ yazar Marie Ndiaye’nin, “Sarkozy’nin polis devleti atmosferi yarattığını ve başkanın politikaları yüzünden yazar olan eşiyle Berlin’e yerleştiğini” söylemesine; Sarkozy’nin sağcõ UMP partisinden tepki geliyor. 2007 yõlõnda idamõn anayasadan kaldõ- rõlmasõna karşõ çõkan parti üyesi Eric Ra- oult, yazarõn bu sözleriyle Fransa’yõ “aşağıladığını” öne sürerek Goncourt’u kazanan herkesin, ülkenin “milli birlik ve bütünlük” ile “imajını” korumak ko- nusunda “ihtiyat şartı” olduğunu söy- ledi ve hükümete konuyla ilgili bir soru önergesi verdi. DUBLIN (AA) - İrlandalõ rock grubu U2, Birleşik Krallõk’ta her yõl binlerce müzikseverin izlediği Glastonbury Fes- tivali’nin 40. yõldönümünde sahneye çõkacak. U2, ülke- nin güneybatõsõndaki Pilton kasabasõnda yapõlan festivalin 25 Haziran’daki açõlõş gecesine katõlacak. Festivali dü- zenleyen Michael Eavis, U2’nun festivale katõlmasõ için senelerdir uğraştõklarõnõ, en sonunda bunu sağlamõş ol- maktan büyük mutluluk duyduklarõnõ belirterek, grubun 1980’lerin başõndan bu yana ilk kez bu büyüklükte bir fes- tivalde sahneye çõkacağõnõ söyledi. Grubun, belirtilen ta- rihte ABD turnesine ara vererek katõlacağõ festivalin bi- letlerinin ekim ayõnda satõşa çõkarõldõktan bir saat son- ra tükendiği belirtiliyor. Pilton’daki etkinliği yaklaşõk 170 bin kişinin izlemesi bekleniyor. SANATIN ANADOLU AYDINLANMASI 2010’da bir Anadolu projesi GONCOURT’U KAZANAN MARIE NDIAYE, SARKOZY’Yİ ELEŞTİRDİ Kültür Servisi - İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olduğu 2010 yõlõnda Anadolu’nun da bu oluşumun içinde yer almasõ gerektiği inancõyla yola çõkan ‘Sanatın Anadolu Aydınlanması’ adlõ proje, 16 üniversitede oluşturduklarõ proje gruplarõyla, 2010 yõlõ boyuncu sanatõn tüm branşlarõnda ortak sergiler düzenleyecek. Amacõ, “kendi birikimlerinden beslenen, kendi coğrafyasındaki kültürlerin ışığında, özgün, çağdaş sanat ürünleri nasıl verilir sorusunun farkındalığını yaratmak” olan projenin danõşma kurulu Ali Akdamar, Refik Durbaş, Devrim Erbil, Adem Genç, Ara Güler, Ferit Özşen, Leyla Pınar Tansever, Tilbe Saran, Gürol Sözen ve Erkal Yavi gibi kültür ve sanat dünyasõnõn önemli isimlerinden oluşuyor. “12 bin yıllık bir geçmişe sahip olan Anadolu’nun 2010 projesinde yer alması kaçınılmaz” diyen proje lideri Ali Akdamar, hedeflerinin Anadolu’da eğitim veren ve gören sanatçõ adaylarõnõn kendilerini 2010 İstanbul Kültür Başkenti projesinin bir paydaşõ olarak görmeleri olduğunu söylüyor. Proje liderleri ve danõşma kurulu üyeleri ise proje planlandõğõ gibi yürütülmeye devam ederse, İstanbul Bienali’nden daha çok ses getirebileceğini söylüyor. Proje, aralarõnda 9 Eylül, Hacettepe, Erzurum, Anadolu, Mersin, Dicle ve Van üniversitelerin de bulunduğu 16 üniversitenin çalõşmalarõ sonucunda, belirlenen farklõ temalar üzerine, sanatõn tüm branşlarõnda 26 ortak sergi düzenlenmesinden oluşuyor. On beşer gün sürecek bu sergiler 2010 yõlõ içerisinde İstanbul’da ayrõ ayrõ açõlõrken; proje bitiminde tüm yapõtlarõn yer aldõğõ kapsamlõ bir kitap yayõmlanacak. Chaplin’inevimüzeoluyor Kültür Servisi - Efsanevi aktör ve yönetmen Charlie Chaplin’in İsviçre’deki evi, hayran- larõnõn ziyaretine açõlmak üzere bir müzeye dönüştürülecek. Cenevre Gölü kõyõlarõndaki malikânenin iki yõl içinde ziyarete açõlmasõnõ planladõklarõnõ kaydeden ünlü sanatçõnõn oğ- lu Michael Chaplin, müzede Chaplin’in gün- lük yaşamõna ve Londra’dan Hollywood’a uza- nan şöhret yolculuğuna dair pek çok eşya bu- lunacağõnõ bildirdi. Yönettiği filmler arasõn- da ‘Büyük Diktatör’, ‘Altõna Hücum’ ve ‘Sirk’in de bulunduğu Chaplin, 1957’den itibaren 20 yõl boyunca bu evde yaşadõ ve hayata gözlerini burada yumdu. Uluslararasõ Emmy Ödülleri sahiplerini buldu David Frost ve Julie Walters Uluslararası Emmy’nin galiplerinden. ‘Sarkozy polis devleti yarattõ’ ‘İstanbul Misafirleri Programı’na katılan Francesco Mattuzzi (solda) Vasıf Kortun’la birlikte.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear