26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 25 KASIM 2009 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER MEMURLARCA kararlaştırılan uyarı girişiminin Öğretmenler Günü’nden hemen sonra gelişi, bilinçli olmasa bile anlamlı bir rastlantı olarak iyi değerlendirilmelidir. Çünkü, hem kamu çalışanları içinde öğretmenlerin önemli bir yeri var, hem de geçim koşulları açısından en zor durumda olanların başında yine onlar geliyor. Dünkü Cumhuriyet’te o konuya ilişkin olarak verilen rakamları tekrara gerek yok; katlanılması zor bir yürek burkulması veriyor o sayılar. Özellikle başta ülkelerdeki durumlarla karşılaştırılınca. En başta, Türkiye’nin henüz devrimlerini tamamlamamış, geliştirilmesi gereken bir ülke olduğu için. Sonra da eğitim sözünün en çok edildiği, her yanlışın ya da geriliğin hep “eğitim eksikliği”ne bağlandığı, kutsal kitabının bile “Oku” diye başlamasına olağanüstü değer verildiği, ana babaların çocuklarını iyi eğitmek için en ağır özverilere katlandığı ülke burasıdır da onun için. Böyle bir ülkede öğretmenin bu denli yoksullaştırılması ve sıkıntıya sokulması olacak iş değildir. Öğrenmeyi ve öğretmeyi laf ve kavram olarak bunca yücelten bir toplumun öğretmeni bu ölçüde aşağılatıcı bir geçim düzeyine düşürmesi affedilmeyecek bir ayıptır. Şimdi en basitinden alalım: Müthiş bir zihniyet değişimine başlangıç olmak üzere, bütün öğretmen aylıklarına birden bire yüzde yüz zam yapılsa, Türkiye Cumhuriyeti batar mı? Böyle bir zamla devlet bütçesindeki artış ne kadar yüksek olursa olsun, bilin ki, ardından getirilecek ve ailelerin gelir düzeyine göre ustaca ayarlanacak bir “eğitim vergisi” toplumun bütün kesimlerinde hoşgörüyle karşılanacak, hatta çok kişi aşka gelip bağışlarda bulunacaktır. Yeter ki, o coşku yaratılabilsin. O coşku, çocuk okutanlardan daha çok, fabrikalarında, şirketlerinde, büyük kuruluşlarında, holdinglerinde insan çalıştıranları sevindirecektir. Sık sık, “iyi yetişmiş eleman” sözü eden, çalıştırdıkları insanların “eğitimsiz”liğinden yakınan onlar değil midir? Daha doğrusu, hepimiz “En doğru yatırım eğitimdir” demiyor muyuz? Peki, eğitim yatırımı demek, okul binaları yapmak, derslik sayısını arttırmak mıdır? Öğretmenin hepsinden önce gelmesi gerekmez mi? Yalnız aylığını yükseltip geçimini kolaylaştırmak açısından değil, kendisini sürekli yenileyebilmesi, eksiklerini gidermesi, gelişmesini tamamlaması, maddeten de toplumdan saygı gören, onurlu bir kişi olması bakımından da... Hepsinden önemlisi, iş güvencesi ve mesleğinde süreklilik duygusuna sahip olması için. Ne kadar süreceği belirsiz bir sözleşmeyle pamuk ipliğine bağlanmış öğretmenlik hem kişiyi huzursuz eder, hem de başkalarına dudak büktürür. Oysa, bilen bilir, öğretmenlik, her düzeyinde, mesleklerin en güzelidir. Küçümsenmeyi asla hak etmez. mumtazsoysal@gmail.com PENCERE Hababam Sınıfı... Hürriyet gazetesinde başlığın üstünde bir duyuru: “Bu hafta Rıfat Ilgaz haftası!..” Gazete kaç günden beri “Hababam Sınıfı”nı ve yazarını okurlarına sunuyor; demek ki aradan yarım yüzyıl geçmesine karşın Ilgaz’ın adı, ünü, değeri, çekimi sürüyor... “Hababam Sınıfı” 2006 Şubatı’nda beş yüz bin adet basılıp 23 bin noktada dağıtılmış, Hababam Sınıfı üzerine çekilmiş üç film Avrupa’da “Kurtlar Vadisi Irak”tan sonra gişe başarısında ikinci geliyormuş... “Hababam Sınıfı” efsaneye dönüştü!.. Peki, bu “Hababam” ne biçim bir sınıf?.. 24 Mayıs 1965 günü bu köşede “Hepimizin Sınıfıdır O...” diye Hababam’ı anlatmaya çalışmışım, yazının kimi satırlarını aktarıyorum: “Anlatması pek kolay... Hepimizin sınıfıdır o... Öğretmeniyle ve öğrencisiyle... Kara tahtası, tebeşir kokusu, haytalarının gürültüsü, kâğıt hışırtısı, sıra gıcırtısı, yazılısı, sözlüsü, kopyası, karnesi, yoklaması ve bütünlemesiyle okul hayatının acı ve tatlı anıları... Türkiye’nin gerçeği içinde ortaöğretim hayatını mizah edebiyatında klasikleştiren bir eserdir ‘Hababam Sınıfı’ .... Köy gerçeği, Anadolu gerçeği, İstanbul gerçeği diye yürüyor edebiyatımız, görülüyor ki bir de Hababam Sınıfı gerçeği var... Ve Türk toplum yaşamının çok önemli bir kesimidir o... Hababam Sınıfı herhangi bir okulun yatılı sınıfıdır... ........... Ve Hababam Sınıfı’nda hepimizin dirsek çürüttüğü sınıfların en sıcak, en tatlı havası dalgalanır, Rıfat Ilgaz’ın kadife gibi Türkçesiyle... Bu kadar bizim içimizden, bu kadar bizden kitap yazılmadı sanırım. Batı edebiyatı örneklerine dikkatle özenen kalemlerimiz çoktur; ama, Hababam Sınıfı’nın korkunç bir sadelik içinde bizim çizgilerimizi rahatça yakalaması hepimizi düşündürmelidir. Bazen kolay gibi görünen edebiyatın en zor olduğunu anlatmak için insanın çetin denemelerden geçmesi gerekiyor.” Hababam Sınıfı’nın kahramanları arasında adı konmamış bir insan sevgisinin yoğunluğu elle tutulur gibidir; öğretmenler -Sıfırcı Hamdi başta olmak üzere- öğrencilerini sevecenlikle kuşatırlar... Kaç günden beri gazetelerde bir “tefrika” gibi okuyoruz.. Ortaöğretim kesiminde bugün geçerli olan ne?.. Cinayet.. İşkence.. Öfke.. nefret.. saygısızlık, intikam.. vur-kır.. şiddet.. Okul ilişkileri insanlık dışına düşmüş, düşmanlık duygularında bilenmiş.. “Hababam Sınıfı” artık toz oldu.. Yerinde yeller esiyor.. Geçmiş öğretim yaşamında en hayta, en ele avuca sığmaz sınıfın edebiyatı bugün hepimiz için klasikleşmiş özlemin değerli bir anısıdır... Ülkemiz nasıl bu hale düştü?.. Hepimiz biliyoruz.. Rıfat Ilgaz gibi bir şair-yazara karşı hayatında düşmanlığı benimseyip Hababam Sınıfı öğretmenine yaşamında zulüm yapmayı marifet bilen bizler, şimdi okullarında şiddet üreten ve korkudan geçilmeyen bir topluma dönüştük... Hababam Sınıfı’na ilgimiz belki bu nedenle artıyor... (30 Mart 2006 tarihli yazısı) M emur sendikalarõ, ulus- lararasõ ilkelerle örtüş- meyen 4688 sayõlõ Ka- mu Görevlileri Sendi- kalarõ Yasasõ hükümle- ri, hükümet tarafõndan uygulanmayan ILO’nun 87 ve 95 sayõlõ sözleşmeleri, Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi ka- rarlarõ nedeni ile hükümeti protesto etmek ve kaygõlarõnõ kamuoyu ile paylaşmak üzere geniş kapsamlõ ve katõlõmlõ bir uya- rõ eylemi yapmaktadõrlar. İşçi sendika- larõ tarafõndan da desteklenen bu eylem aslõnda ezilenlerin bir çõğlõğõdõr. Eyleme katõlanlar ve destekleyenler, yaşanan ekonomik krizin bedelinin yoksul halka ve emekçilere ağõr bir şekilde ödettiril- mesine son verilmesini, gerek kamu ça- lõşanlarõ ve gerekse işçiler için, örgüt- lenme özgürlüğünün önündeki engelle- rin kaldõrõlmasõnõ, sağlõk ve eğitim hiz- metlerinin kâr amacõndan arõndõrõlarak bir sosyal hizmet olarak sunulmasõnõ, 657 sa- yõlõ Devlet Memurlarõ Yasasõ’nõn kad- rolu istihdam yerine geçici işçi çalõştõr- mayõ öngören 4-b, 4-c maddelerinin uygulanmamasõnõ, sendikacõlõğõn önün- de büyük engel oluşturan taşeronluk uygulamasõnõn önüne geçilmesini, me- murlar arasõnda partizanca uygulamaya ve ayrõma son verilmesini, memur sen- dikalarõ için grevli, toplusözleşmeli bir sendikal düzenin kabul edilmesini iste- mek için meydanlardadõr. Kamu çalõşanlarõnõn haklõ talepleri vardõr. AİHM, 12 Kasõm 2008’de açõk- ladõğõ kararõnda Türkiye’nin 1954 yõlõnda imzalamõş olduğu Avrupa İnsan Hakla- rõ Sözleşmesi’nin 11. maddesini ihlal ede- rek kamu görevlileri sendikalarõna top- lusözleşme ve grev hakkõ tanõmadõğõna işaret etmiştir. Yine Türkiye tarafõndan 1993 yõlõnda onaylanmõş olan ILO’nun 151 sayõlõ Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkõnõn Korunmasõna İlişkin Sözleşme’nin 4. maddesi kamu çalõşanlarõnõn sendika özgürlüklerinin korunmasõndan, 7. mad- desi “çalışma koşullarının belirlen- mesine en geniş biçimde” katõlmala- rõndan söz etmektedir. Anayasanõn 90. maddesi, iç hukuk hü- kümlerinin imzalanmõş uluslararasõ söz- leşmelerle çelişmesi halinde uluslarara- sõ sözleşme hükümlerinin iç hukuk hü- kümlerinin yerine geçeceğini öngör- mektedir. Hukuki durum böylesine açõk ve kamu çalõşanlarõnõn grev ve toplu- sözleşme (toplu görüşme değil) haklarõnõ içeren bir sendikal düzene sahip olma- sõnõ öngörmekteyken hükümetin çalõ- şanlarõn haklarõna bu saygõ eksikliği, ya- põlan uyarõnõn temel nedenidir. Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Bakanlõ- ğõ’nõn 7.7.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayõmladõğõ verilere göre, ülkemizde 657 sayõlõ yasa kapsamõnda 1 milyon 784 bin 414 kamu görevlisi çalõşmaktadõr. 4688 sayõlõ Kamu Görevlileri Sendika- larõ Yasasõ, kamu çalõşanlarõnõn 11 iş- kolunda örgütlenebileceğini öngörmüş- tür. Kamu çalõşanlarõndan 1 milyon 17 bin 72 kişi memur sendikalarõ olarak bilinen 4688 sayõlõ yasaya göre kurulmuş 77 sen- dikaya üye olmuş bulunmaktadõr. Bu sen- dikalar 11 konfederasyon tarafõndan temsil edilmektedir. Memur sendikalarõnõn hükümetle top- lu görüşme hakkõ vardõr. Uyuşmazlõk du- rumunda çekişme bir uzlaştõrma kuruluna götürülmekte, kurulun bağlayõcõ olmayan kararõ konusunda hükümet son sözü söylemektedir. Memur sendikalarõ ve konfederasyonlarõ gerçek sendika nite- liğinde değildir. Toplusözleşme ve grev yapma hakkõ olmayan kâğõttan kaplan görünümündedir. Her alanda olduğu gi- bi AKP hükümeti memur sendikalarõ ve konfederasyonlarõndan yandaş yaratma çabasõnõ õsrarla sürdürmekte ve çok cid- di ayrõmcõlõk yapmaktadõr. Şu bilinmelidir ki AKP iktidarda ol- duğu sürece memurlar ve işçiler sendi- ka özgürlüğünden eksiksiz yararlana- mayacaklardõr. Bu özgürlüğü kazanmak için önlerin- deki tek seçenek seçim sandõğõdõr. Ça- lõşanlar haklarõna kavuşabilmek için ilk genel seçimde, ortak bir kararla, emek- ten yana bir partiyi iktidara taşõmak zo- rundadõr. Bunu yapmazlarsa daha uzun yõllar meydanlara çõkmak zorunda ka- lacaklardõr. Kamu Çalõşanlarõnõn Uyarõsõ... Dr. Engin ÜNSAL Tek-Gõda İş Sendikasõ Genel Başkan Danõşmanõ Mustafa Kemal’in Eğitim Politikasõ H er yõl Öğretmenler Gü- nü olarak kutladõğõ- mõz 24 Kasõm günü, Mustafa Kemal’in eğitime verdiği önemin ve öğretmen- lerimize verdiği değerin bir kez daha vurgulandõğõ önem- li bir gündür. Mustafa Kemal birçok konuşmasõnda ve yap- tõğõ reformlarda daima eğiti- min ve öğretmenlerin önemi- ni vurgulamõştõr. “En önem- li, en esaslı nokta eğitim so- runudur. Eğitimdir ki, bir ulusu ya özgür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum ha- linde yaşatır ya da bir ulusu tutsak ve sefillik içinde bı- rakır” demiştir.Türk devrimi içinde Mustafa Kemal’in özel- likle eğitim ve öğretim alanõnda yaptõğõ yenileşme göz önüne alõnacak olursa; Osmanlõ’dan beri sürege- len eğitim düzenlemesinin dini kurumlarca yapõldõğõ ve dinsel ağõrlõklõ bir eği- tim hareketinin yerine, ulusal eğitime geçişin adõ- mõ atõlmõştõr. Mustafa Ke- mal için en önemli gelişme ancak eğitimle olabilirdi. Ama ulusal eğitimle... 16 Temmuz 1921’de o ulusal eğitimden ne anladõğõnõ şu sözlerle açõklõyordu: “Bir ulusal eğitim prog- ramını söz konusu eder- ken; eski dönemin boş inançlarından, doğuş ya- pımızla hiç de ilişkisi ol- mayan yabancı düşün- celerden, Doğu’dan ve Batı’dan gelebilen bü- tün etkilerden tümden uzak, ulusal ve tarihsel yapımızla uygun bir kül- türe değinmek istiyorum. Çünkü ulusal düşünüş yeteneğimizin iyi bir bi- çimde gelişmesi ancak böyle bir kültürle sağla- nabilir. Gelişigüzel bir yabancı kültür şimdiye değin izlenen yabancı kültürlerin yıkıcı sonuç- larını yineleyebilir. Kül- tür bulunduğu yerle orantılıdır. O yer ulu- sun yapısıdır.” 3 Mart 1924, Türkiye’yi laikleştiren temel yasalarõn kabul edildiği bir devrim tarihidir. Nitekim Halife- lik kaldõrõlõrken aynõ gün eğitimin ulusal eğitim ola- cağõ da Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafõndan çõkarõlan Tevhid-i Tedrisat yani eğitim ve öğretimin birleştirilmesini amaçla- yan yasa ile gerçekleşi- yordu. Bu yasa gereğince ilk iş olarak tek elden eği- tim ve öğretime geçilme- si amaçlanarak, tüm eğitim kurumlarõ Milli Eğitim Bakanlõğõ’na bağlanmõştõr, medreseler de kapatõlmõş- tõr. Bu büyük bir adõmdõr. Büyük bir reformdur. Çün- kü yapõlan şey laik eğitime geçiştir. Mustafa Kemal Ata- türk her şeyden önce bir eğitimcidir. Bilimsel dü- şünceye, eğitime ve eği- timcilere değer ve önem veren bir kişiliktir. Ona gö- re eğitimde başarõ ancak özlü bir programla ola- caktõr. Bu program da baş- lõca iki noktada toplanabi- lir: 1- Sosyal yaşantõmõzõn gereksinimlerimize uygun olmasõ, 2- Yüzyõlõn ge- reklerine uygun olmasõ. İşte başarõnõn sõrrõ ona gö- re bu iki noktada toplana- bilir. Dr. Handan DİKER Yeditepe Üniv. Öğretim Gör. AÇI MÜMTAZ SOYSAL Öğretmene Yatırım
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear