21 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HATİCE TUNCER Birinci Ergenekon davasõnda, ga- zetemizde 7 Ekim Çarşamba günü ya- yõmlanan “Ergenekon buluşması” başlõklõ haber gündemi oluşturdu. Dünkü duruşmada söz alan sanõk ve avukatlar, davaya bakan hâkimle- rin, iktidarõn isteği doğrultusunda Ergenekon soruşturmasõnõ yürüttü- ğünü iddia ettikleri emniyet görevli- leri ve savcõlarla samimiyetinin “adalete olan güven duygularını za- yıflattığını” ifade ettiler. İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkeme- si tarafõndan Silivri Cezaevi Kampusu bitişiğinde görülen Birinci Ergenekon davasõnõn 115. duruşmasõ dün yapõl- dõ. Duruşmaya birleştirilen Danõştay’a silahlõ baskõn ve Cumhuriyet gaze- tesinin bombalanmasõ davalarõnõn sanõklarõnõn da aralarõnda bulunduğu 24 tutuklu sanõk katõldõ. Dosya gelen evrakõ okuyan mahkeme heyeti baş- kanõ Köksal Şengün, mahkemenin yazõsõ üzerine Rize Bağõmsõz Mil- letvekili Mesut Yılmaz’õn Susurluk Raporu’nu gönderdiğini belirtti. Baş- bakanlõk Teftiş Kurulu Başkanõ Kutlu Savaş tarafõndan hazõrlanarak 1997 yõlõnda dönemin başbakanõ Me- sut Yõlmaz’a sunulan “Susurluk Ra- poru” daha önce mahkemeye bazõ sayfalarõ eksik olarak gönderilmiş, Mesut Yõlmaz kendisinde bulundu- ğunu açõklamõştõ. Şengün, Yõlmaz’õn avukatõ aracõlõğõyla Susurluk raporu ve eklerinin kendisinde bulunan kõ- sõmlarõnõ gönderdiğini açõkladõ. Tutuklu sanõk avukat Kemal Ke- rinçsiz, 7 Ekim’de gazetemizde “Er- genekon Buluşması” başlõğõyla ya- yõmlanan ve Ergenekon soruşturma- sõnõ yürüten savcõlar ile yargõlamayõ yapan hâkimlerin İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Dairesi’nin Ey- lül 2008’de verdiği iftar yemeğinde buluşmasõ haberine dikkat çekti. İs- tanbul Emniyet Müdürlüğü’nün söz- de Ergenekon soruşturmasõnõ, Baş- bakan’õn denetiminde henüz savcõlõ- ğa intikal ettirilmeden uzun zaman yürütme ile birlikte hazõrlõğõnõ yap- tõğõnõ anlatan Kerinçsiz, yemekte bir kõsõm emniyet mensuplarõnõn sözde Ergenekon davasõnõn açõlõp iddiana- menin kabulünü kutladõklarõnõ söy- ledi. Kerinçsiz şöyle devam etti: “Tertibi yürüten bir kısım emniyet mensupları, soruşturma savcıları, soruşturma ve kovuşturma hâ- kimlerinin bir arada bağımsız ve tarafsız yargı düşüncesinin ve top- lumsal vicdanın asla kabul ede- meyeceği görüntüler ortaya çıktı. Bu durum sanık olarak şahsımda bu davanın her iki sürecine olan inancımı ortadan kaldırdığı gibi adalete olan güven duygumu da bir kez daha onarılmaz bir şekilde sarstı.” Cumhuriyet savcõlarõnõn bir soruş- turma sürecinde ne şekilde davrana- caklarõnõ belirleyen Budapeşte İlke- lerinin Yüksek Hâkim ve Savcõlar Kurulu’nca benimsendiğini, bu ku- rallara uyulmasõnõn Adalet Bakanlõ- ğõ Personel Genel Müdürlüğü kana- lõ ile istendiğini ifade eden Kerinçsiz, soruşturma savcõlarõnõn bu ilkelerin birine dahi uyulmadõğõnõ anlattõ. Boyun eğdiler İddianamenin kabulünden sonra usul tedbirlerine imza atan hâkimle- rin birçoğunun hukuku katlettikleri- ni ve bu siyasi projenin dayattõğõ gü- ce boyun eğdiklerini savunan Ke- rinçsiz şöyle devam etti: “7 Ekim 2009 tarihinde yayın organların- daki görüntüler kovuşturma süre- cine çok büyük gölge düşürmüş ve sayın heyetin vereceği her türlü ka- rarı şaibeli hale getirmiştir.” Empati çağrısı Hâkimlerin görevleri hangi ilkele- re göre yapacaklarõnõn Bangalor il- kelerine göre belirlendiğini ifade eden Kerinçsiz, konuşmasõna şöyle devam etti: “Kamuoyunun çok önemli bir kesiminin Ergenekon sü- recinin tertipçisi olarak gördüğü bir kısım emniyet mensupları ile ik- tidara tabi olarak bu siyasi proje- yi yürüten savcılarla birlikte bu ka- dar yakın ve samimi ilişkiler içe- risinde bulunmanın ne kadar sa- vunulabileceği konusunun yoru- munu heyetinizin takdirine bıra- kıyorum.” Önyargı oluştu Tutuklu sanõk Zekeriya Öztürk de gazetemizin 7 Ekim Çarşamba gün- kü manşetine dikkat çekerek “O ye- mekte soruşturmayı yürüten em- niyet mensupları, savcılarının be- nimle ilgili söyledikleri iddiaların sizde önyargı oluşturup oluştur- madığını nasıl bilebilirim” diye konuştu. Sanõk Öztürk, eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanõ Bülent Orakoğlu ve gazeteci Şamil Tayyar ile bazõ gazeteciler ve akademis- yenlerin PKK’nin MİT tarafõndan ku- rulduğunu iddia ettiklerini anõmsa- tarak bu konunun Genelkurmay Baş- kanlõğõ ve MİT’ten sorulmasõnõ istedi. Öztürk ayrõca, Abdullah Öcalan’õn dava dosyasõnõn da ilgili mahkeme- den istenilmesini talep etti. Taleplerin ardõndan görüşünü açõk- layan Cumhuriyet savcõsõ Mehmet Ali Pekgüzel, Öcalan’õn dava dos- yasõnõn ilgili mahkemeden getirtilmesi yönündeki talebi kabul ederek mah- keme heyetinden dosyayõ istemesini talep etti. Tanıklar getirilsin Danõştay’a saldõrõ ve Cumhuri- yet’e bomba atõlmasõ sanõğõ Osman Yıldırım ise Ankara 11. Ağõr Ceza Mahkemesi’nde görülen davadaki tanõk ifadeleri geçerli değilse Arslan’õ yakalayan 2 polis, Selvi Otelin per- soneli ve Aysel adõndaki bayan ta- nõğõn savunmasõ sõrasõnda duruşma- da hazõr edilmesini istedi. Yõldõrõm, “Cumhuriyet gazetesinin bomba- lanmasıyla ilgili konuşacağım. Bu savunma değil. İşlemediğim suç- lardan dolayı savunma yapmam” dedi. Reddi hâkim talebi Tutuklu sanõk Oktay Yıldırım’õn avukatõ Yıldırım Çavuşovalı gaze- temizde yayõmlanan fotoğraflar ne- deniyle Heyet Başkanõ Köksal Şen- gün, Hasan Hüseyin Özese ve Be- şiktaş Adliyesi’nde görevli bazõ hâ- kimler hakkõnda çekilme ve reddi hâ- kim talebinde bulundu. Çavuşoğlu, kolluk kuvvetlerine sanõklardan da- ha yakõn olduklarõ düşüncesi oluştu- ğu, dolayõsõyla tarafsõzlõklarõ konu- sunda şaibe meydana geldiğini anla- tarak davadan çekilme ve reddi hâkim talebinde bulundu. Savcõ Mehmet Ali Pekgüzel’in talebin reddi yö- nünde görüşüne karşõn mahkeme he- yeti, reddi hâkim konusunun sonuca bağlanõncaya kadar duruşmayõ 19 Ekim Pazartesi gününe erteledi. CMYB C M Y B GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada lediklerini okuyanlar, böylesi bir olasılığa sürükle- niyor. Türkiye’nin AB üyeliğiyle ilgili kimi Avrupa ülke- lerinin referandum kararı aldığını hatırlatan Çanka- ya’daki; “O onların alacağı o günkü karardır. Belki o gün Türkiye, Türk halkı tam üyeliği tercih etme- yecektir. Norveç’in yaptığını yapacaktır” diyor. Norveç’in yaptığı gibi Avrupa Birliği üyeliğini reddetmek! Ancak Norveç AB üyeliğini dünya devletleri ara- sındaki farklı ve önde giden durumuna güvenerek geri çevirdi. Daha geçenlerde açıklandı. Birleşmiş Milletler’in gözetimindeki raporda insani gelişmişlik ile kadın- erkek eşitliğinde Norveç dünya devletleri arasında birinci ve ikinci sırada yer alıyor. Türkiye ise insani gelişmişlikte 79., kadın-erkek eşitliğinde ise 109 ülke arasında 101. sırada bulu- nuyor. Türkiye’nin on-on beş yılda hemen her konuda Norveç ile arasındaki farkı kapatacağına inanabil- mek, bu ülkenin toplumsal açıdan hâlâ geri kal- mışlığını bilmezden gelmek ve Çankaya’daki sırça köşkte oturmak yeterli oluyor galiba. Bu ülkede hâlâ şeyhlerin elini öpmek için kuyruklar oluşuyor. Mısır’da El Ezher Üniversitesi’nin rektörü Şeyh Muhammed Said Tantavi, kadının yüzünü ve vü- cudunun tamamını örten kara çarşafın İslam inan- cıyla bir ilgisi olmadığını, yasaklanması için fetva çı- karılacağını söylüyor. Laikliği değiştirilemez temel bir kural ve yaşam biçimi kabul eden bu ülkede: AKP iktidarının yaptığı “kıyafet devrimi” sayesinde sokaklarda siyah çarşafla gezen kadınlar giderek ço- ğalıyor. Şimdilik kaç göçten uzak duran ama kapanmış, başında türban; Cumhurbaşkanı eşi Çankaya’da Türk kadınını temsil ediyor. Her gün ülke, ya bir ailenin ya da bir türlü çö- zümlenemeyen toplumsal bir sorun, kan davasının toplu ya da bireysel cinayetleriyle çalkalanıyor. Yolsuzluk, cinayet, rüşvet gırla bu ülkede. Geçenlerde bir TV kanalında sunucu... şehitler- den cinayetlere kadar ülkenin dört bir köşesinden gelen kanlı haberleri özetlemek isterken, “bülten kan kokuyor” diye yakınıyordu. İktidarın göz yumduğu bu süreçte Avrupa Birli- ği ülkelerine ayak uydurmamak için ne gerekiyor- sa gerçekleşiyor. Hâlâ laikliğin anlamını ve içeriğini kavrayamamış bir kadro ülkeyi yönetiyor. Yer yer eskiye hasret; neredeyse Türk’ü yan çi- zen -bugünkü başbakan gibi 36 etnik grup içinde sayan- bir anlayış yeni Osmanlı adıyla sahneye gi- riyor ve... Abdülhamid hayranlığı... çağdaş cum- huriyet yaratan Atatürk’ün yerini aldı, alacak! AB ülkelerinde insanlık dışı eğilim diye dışlanan ırkçılık hâlâ bu topluma egemen. Say say bitmeyen koşullarla donanmış bir ülke- nin cumhurbaşkanı; üstelik insan hakları, yargı, med- ya bağımsızlığı gibi artık evrenselleşen kuralların tar- tışılmadığı Fransa’ya giderken; “Belki Norveç gibi biz de AB’yi istemeyebiliriz” diyen “açılımı” ile ha- ber başlıklarına konu oluyor. Evet, evet! Şairin dediği gibi, “İnsan hayal ettiği sürece yaşıyor!” Galiba kimi siyasal kadrolar da... Kürt sorunu diye ortaya çıktılar. Son siyasal ham- le ile ufak büyük bütün siyasal kadroları, kurum ve kuruluşları peşlerine takacaklarını... ...başta Kürtçülük davasında silahın yanı sıra par- lamentoda yer alan partinin ne koyarsa önlerine he- men kapacağını sandılar. Kürt projesini organize etmekle görevlendirilen İçişleri Bakanı Beşir Atalay; basın toplantısı ya- parak kamuoyunu bilgilendireceği yerde, üç ga- zetenin Ankara temsilcilerine “bir şeyler” söylemiş. Fikret Bila’nın, Bakan Atalay’dan yazı başlığına aldığı cümle şu: “...Tahmin ettiğim gibi, DTP yan çiziyor...” Demokratik Toplum (Kürt) Partisi ne diyor: “...Açılım konularında AKP yan çiziyor...” Bakan Atalay’ın son açıklamalarının ilginç yanı; “Sürecin başında DTP’nin yan çizeceğini tahmin et- tiğini” söylemesi. Bakanın günübirlik yaptığı görüşmeleri rapor et- tiği Başbakan’a şimdi sormazlar mı: Daha işin başında DTP’nin yan çizeceğini tahmin ederken açılımın; ayrımcılığı, bölücülüğü gündeme taşıdığına ve taşıyacağına inanan CHP gibi köklü bir partinin içeriğini bilmediği bir projeye katkı sağ- lamayacağını -demek ki- hesaplayamadınız! Ya’vu; sizler bir hafta sonrasını göremiyor ve fa- kat on-on beş yıl sonraki Türkiye ile AB üyeliğinden söz edebiliyorsunuz. Güldürmeyin insanı! SAYFA 9 EKİM 2009 CUMACUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI İstanbul B 24 Edirne B 25 Kocaeli S 27 Çanakkale B 25 İzmir A 30 Manisa A 31 Aydın A 33 Denizli A 30 Zonguldak B 23 Sinop B 23 Samsun Y 26 Trabzon Y 22 Giresun Y 23 Ankara B 26 Eskişehir S 26 Konya B 24 Sıvas B 23 Antalya B 32 Adana PB 32 Mersin B 33 Diyarbakır Y 28 Şanlıurfa B 28 Mardin B 27 Siirt B 29 Hakkâri Y 27 Van Y 20 Kars Y 16 Oslo B 7 Helsinki B 9 Stockholm B 9 Londra B 15 Amsterdam B 14 Brüksel Y 14 Paris Y 17 Bonn Y 13 Münih B 15 Berlin B 14 Budapeşte Y 21 Madrid B 27 Viyana B 15 Belgrad Y 27 Sofya B 26 Roma B 24 Atina B 27 Zürih B 19 Moskova B 12 Aşkabat PB 21 Astana PB 18 Taşkent PB 21 Bakû Y 20 Bişkek PB 14 Tiflis Y 21 Kahire B 28 Şam B 31 Ülkemizin doğu kesim- leri parçalı ve çok bu- lutlu, Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu’nun ba- tısı ile Kahramanmaraş, Adıyaman, Kars, Van ve Hakkâri çevreleri kı- sa süreli gökgürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklı- ğında önemli bir deği- şiklik olmayacak. BATI’DA olanların Türkiye’yi et- kilemesi ve sonuç doğurması için es- kiden elli yıl gerekiyordu; süre artık on yıla inmişe benziyor. Dünya Bankası ile IMF’nin top- lantılarına tepki olarak İstanbul’un bir bölümünü felç eden olayların bir benzeri on yıl önce, 1999’da ABD’nin kuzeybatı ucundaki Seattle’da ya- şanmıştı: Dünya Ticaret Örgütü’nün toplantısına tepki gösteren yaklaşık 50 bin kişilik protestocu bir kalaba- lık, aynı türden eylemci gençler, aşağı yukarı aynı sloganlar, aynı tip eylemler, kalabalığın şiddetine kar- şı güvenlik güçlerinin daha da şid- detli davranışları… Sonrası, uç dalgaları yeryüzünün çeşitli köşelerini yoklayarak gelip bu- ralara kadar uzanan aynı ni- telikte bir olaylar zinciridir. Yerine ve zamanına göre, küreselleşmeye, uluslar- arası kuruluşlarca ya da ar- kalarındaki Batılı büyük dev- letlerce izlenen ekonomik politikalara karşı. Bazen resmi toplantılar vesilesiyle, bazen de Davos gibi özel nitelikli bu- luşmalar dolayısıyla. Ya da Seattle’daki gibi, dünya ça- pındaki büyük şirketlere karşı çıkı- larak. Bunlar, büyük sermayenin çıkar- larına alet olup küreselleşmeci eko- nomik gelişme formülleri üreten, her topluma refah, bolluk ve çalış- ma fırsatı vaat edip sonuçta tam ter- sine durumlar yaratan tutumları pro- testo içindi. Olayları, nedenlerini ve sonuçla- rını çözümleyen geniş bir der- leme de yapılmadı değil. Olup bi- tenleri bire bir yaşamış ve belki de yönlendiren bir kişi olarak Naomi Klein’ın “Tel Örgüler ve Pencereler” adlı kitabı. Nalan Uysal’ın çevirdiği ve Bilgi Yayınevi’nin 2004’te ya- yımladığı bu kitap, aslında İn- gilizlerin “non-book”, yani “ki- tap olmayan kitap” dedikleri türden, çeşitli zamanlarda çe- şitli vesilelerle yazılmış köşe yazılarından oluşuyor. Bu açı- dan, bir çeşit “tarihe not düş- me” de sayılabilir o yayın. Adındaki “tel örgüler”, bu çeşit olayları çember içine alabilmek için güvenlik güçlerinin kurdukları “bariyer”leri ve eylemcilerin “bari- kat”larını kastediyor. Hatta bir ke- resinde, Kanada’nın Quebec ken- tinde polisin üç metre yüksekliğin- deki tel örgülerini aşmak için ortaçağ mancınıklarına benzer bir düzenek- le oyuncak ayıların fırlatılması olayı bile var! Şöyle ya da böyle, insan yaralayan, hatta öldüren ve ulusal varlığa za- rar veren boyutlara erişmedikçe gençlerle emekçilerin bu tür tepki- lerini doğal saymak, engellemekten kaçınıp Başbakan’ın deyişiyle bun- lara “kulak vermek”, bu çağda ülke yönetmeye soyunanların asla ihmal etmemeleri gereken bir zorunluluk. Belki de, yine çağdaş olduğu söylenen medyanın yer yer ve za- man zaman ihmal ettiği ya da ge- reken ağırlığını koymadığı durum- larda, ortaya çıkan boşluğu doldu- ran, yöneticileri uyaran önemli, hat- ta değerli bir etken. [email protected] AÇI MÜMTAZ SOYSAL Geciken Tepkiler ‘Gerçekdõşõ haberler üzdü’ DİSK Genel Başkanõ Süleyman Çelebi, makamõnda uğradõğõ silahlõ saldõrõ sonrasõ tedavi gördüğü hastanede gazetemize değerlendirmelerde bulundu ‘Yargıya güven sarsıldı’ Ergenekon davasõ sanõklarõ duruşmada polis, savcõ ve yargõçlarõ buluşturan yemeğe tepki gösterdi İstanbul Haber Servisi - DİSK Genel Merkezi’ndeki makamõnda uğradõğõ silahlõ saldõrõ sonucu ya- ralanan ve 4 gündür Çağlayan’daki Florence Nightingale Hastane- si’nde tedavi gören DİSK Genel Başkanõ Süleyman Çelebi, ken- disinin, ailesinin ve DİSK’in böy- le bir olayla gündeme gelmesinden büyük üzüntü duyduğunu belirte- rek “Bir diğer üzüntüm de sal- dırı ile ilgili yayınlanan gerçek- dışı haberlerdir” dedi. Çelebi’yi tedavi gördüğü Flo- rence Nightingale Hastanesi’nde ziyaret ettik. Çelebi, ziyaret sõra- sõnda gazetemize, saldõrgan Rıza Tunçbilek’in ifadelerinde yer alan 175 bin mark alacak iddialarõna ve saldõrõ anõna ilişkin samimi açõk- lamalarda bulundu. Saldõrgan Rõ- za Tunçbilek ile aralarõnda ticari hiçbir ilişkinin bulunmadõğõnõ yi- neleyen Çelebi, “Bu saldırının DİSK’i ve şahsımı yıpratmaya yönelik bir komplo olduğu yö- nündeki endişelerim var” dedi. Saldõrgan Tunçbilek’le hapisha- neden arkadaş olduklarõ yönündeki iddialarõ da yalanlayan Çelebi, hayatõ boyunca yalnõzca DİSK davasõndan yargõlandõğõnõ ve be- raat ettiğini vurguladõ. Çelebi, 1980 askeri darbesinde tutuklandõğõnõ ve 1984’e kadar tutuklu kaldõğõnõ da anõmsatarak, tutukluluğunun bitmesinin ardõn- dan geçimini sağlamak için halõ ti- careti yapmaya başladõğõnõ kay- detti. DİSK’in yeniden açõlmasõyla sendikacõlõk faaliyetlerine geri döndüğünü de belirten Çelebi, 1992’den sonra tüm ticari faali- yetlerine son verdiğinin altõnõ çiz- di. Çelebi, “Rıza Tunçbilek, be- nim halı ticareti yaptığım yıl- larda hapisaneden yeni çıkmış- tı. Hapishaneden yeni çıkan gençlere destek olmak için, ken- dilerine zaman zaman pazarda satmaları için halı verdim. Be- nim Rıza Tunçbilek ile başka hiçbir ilişkim olmadı. Bir ara, saldırganın kardeşi Cahit Tunç- bilek ile ihracat yapmak ama- cıyla ortak bir şirket kurduk. Ancak bu şirket başarılı ola- madı. Kısa bir süre sonra ben ve eşim şirketteki hisselerimizi dev- rederek ayrıldık. Bu süre içinde aramızda herhangi bir borç iliş- kisi oluşmadı. Zaten yeniden sendikacılık görevine döndükten sonra, bu kişilerle görüşmemiz de kesildi” dedi. Tehdit hissetmedim 2 buçuk ay önce ziyarete gelen Tunçbilek’in “Bana 2.5 trilyon borcun var” dediğini ve bunu şa- ka sandõğõnõ söyleyen Çelebi, maddi durumu kötü olan Tunçbi- lek’e destek olmak için ikinci gö- rüşme talebini kabul ettiğini söy- ledi. Çelebi, saldõrõ anõna ilişkin ise şunlarõ söyledi: “Odama geldi. O ara genel sekreterimiz Tayfun Görgün odanın kapısına gele- rek ‘Özel ise girmeyeyim’ dedi. Ben de, ‘Özel değil, girebilirsin’ dedim. Saldırgan yine, ‘Bana 2.5 trilyon borcun var, öde’ dedi. Ben de ikna etmek, sakinleştir- mek amacıyla, ‘Ne zaman al- dõm bu borcu’ diye sordum. ‘1995 yõlõnda 225 bin mark borç verdim, 50 binini ödedin, 175 bin mark borcun kaldõ. O da şimdi 2.5 tril- yon oldu’ gibi, ciddi olmayan ta- leplerde bulundu. Tunçbilek’in ruh halinin normal olmadığını anladım. Çünkü, ‘Biz seninle Beylikdüzü’nde, Bakõrköy’de parklarda buluştuk’ gibi tamamen hayal ürünü şeyler söyledi. Da- ha sonra ayağa kalkarak üzeri- me ateş etti. ‘Seni öldüreceğim’ diye bağırarak ikinci şarjörü takmak üzereyken, koruma po- lisim tarafından engellendi. Bu olayın arkasında olacağız ve tüm yasal mücadelemizi vere- ceğiz.” Çelebi, başta Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül olmak üzere ken- disine geçmiş olsun dileklerini ileten herkese teşekkür etti. Siteye hacker saldırısı DİSK’in www.disk.org.tr in- ternet adresi dün engellendi. DİSK yetkilileri, internet sitesine ulaşõ- mõn hackerlar tarafõndan engel- lendiğini tespit ettiklerini belirtir- ken olayõn Süleyman Çelebi’nin vurulmasõ ve DİSK’in IMF ve Dünya Bankasõ protestolarõnda etkin rol oynamasõnõn ardõndan ya- şanmasõnõn dikkat çekici olduğu- nu kaydettiler. B aşkan Şengün, Tuncay Güney ile ne gi- bi işlemler yapõldõğõna ilişkin yazõya İs- tanbul Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’ndan yanõt verildiğini kaydetti. Savcõlõğõn yazõsõna göre, Adalet Bakanlõğõ Uluslararasõ Hukuk ve Dõş İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafõndan Ka- nada adli makamlarõna Tuncay Güney’in ifade- sinin alõnmasõ için yazõ gönderildi. Ancak, Ka- nada adli makamlarõ tarafõndan gönderilen ya- zõda “Güney’in ifade vermeyi reddettiği, Kanada yasalarına göre, kişinin ifade ver- meye zorlanamayacağı ifade edildi. Kanada makamları tarafından Güney ile ilgili Kana- da’daki dosyasının kapandığı ve adli yardım yapılamadığı” belirtildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’ndan mahkemeye gelen yazõda ayrõca Tuncay Güney’in yargõlandõğõ İstanbul 1. Ağõr Ceza Mahkemesi tarafõndan bakõlan oto kaçakçõlõğõna ilişkin dava dosyasõndaki evrakõn savcõlõk tarafõndan incelendiği kaydedildi. K A N A D A D O S Y A S I K A P A N D I İstanbul Haber Servisi - ABD’ye gittikten sonra 8 yõl Türkiye’ye dönmeyen Taraf gazetesi- nin polis yazarõ Emrullah Uslu, Yeditepe Üni- versitesi’nde göreve başladõ. İşçi Partisi’nin (İP) yayõn organõ Ulusul Ka- nal’õn haberine göre, Taraf gazetesindeki Ergene- kon soruşturmasõnõ destekleyen yazõlarõyla tanõ- nan Uslu eleştirdiği Bedrettin Dalan’õn sahibi olduğu Yeditepe Üniversitesi’nde işbaşõ yaptõ. Eğitim için gittiği ABD’den “Okyanus ötesi uçamaz” raporu alan ve 8 yõl süreyle Türkiye’ye dönmeyen Başkomiser Emrullah Uslu, yurda döndükten sonra Bingöl’e tayini çõktõ. Bunun üzerine görevinden istifa ederek polislikten ayrõ- lan Uslu, Taraf gazetesinde yazarlõğa başladõ. Uslu’nun önceki gün göreve başladõğõ Yeditepe Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararasõ İlişkiler Bölümü’nde ders vereceği belirtildi. Taraf’ın polis yazarı Uslu Yeditepe’de göreve başladı Çelebi, sağlık durumunun her geçen gün daha iyiye gittiğini, moralinin de yüksek olduğunu söyledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear