Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
HATİCE TUNCER
Birinci Ergenekon davasõnda, ga-
zetemizde 7 Ekim Çarşamba günü ya-
yõmlanan “Ergenekon buluşması”
başlõklõ haber gündemi oluşturdu.
Dünkü duruşmada söz alan sanõk ve
avukatlar, davaya bakan hâkimle-
rin, iktidarõn isteği doğrultusunda
Ergenekon soruşturmasõnõ yürüttü-
ğünü iddia ettikleri emniyet görevli-
leri ve savcõlarla samimiyetinin
“adalete olan güven duygularını za-
yıflattığını” ifade ettiler.
İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkeme-
si tarafõndan Silivri Cezaevi Kampusu
bitişiğinde görülen Birinci Ergenekon
davasõnõn 115. duruşmasõ dün yapõl-
dõ. Duruşmaya birleştirilen Danõştay’a
silahlõ baskõn ve Cumhuriyet gaze-
tesinin bombalanmasõ davalarõnõn
sanõklarõnõn da aralarõnda bulunduğu
24 tutuklu sanõk katõldõ. Dosya gelen
evrakõ okuyan mahkeme heyeti baş-
kanõ Köksal Şengün, mahkemenin
yazõsõ üzerine Rize Bağõmsõz Mil-
letvekili Mesut Yılmaz’õn Susurluk
Raporu’nu gönderdiğini belirtti. Baş-
bakanlõk Teftiş Kurulu Başkanõ
Kutlu Savaş tarafõndan hazõrlanarak
1997 yõlõnda dönemin başbakanõ Me-
sut Yõlmaz’a sunulan “Susurluk Ra-
poru” daha önce mahkemeye bazõ
sayfalarõ eksik olarak gönderilmiş,
Mesut Yõlmaz kendisinde bulundu-
ğunu açõklamõştõ. Şengün, Yõlmaz’õn
avukatõ aracõlõğõyla Susurluk raporu
ve eklerinin kendisinde bulunan kõ-
sõmlarõnõ gönderdiğini açõkladõ.
Tutuklu sanõk avukat Kemal Ke-
rinçsiz, 7 Ekim’de gazetemizde “Er-
genekon Buluşması” başlõğõyla ya-
yõmlanan ve Ergenekon soruşturma-
sõnõ yürüten savcõlar ile yargõlamayõ
yapan hâkimlerin İstanbul Emniyet
Müdürlüğü İstihbarat Dairesi’nin Ey-
lül 2008’de verdiği iftar yemeğinde
buluşmasõ haberine dikkat çekti. İs-
tanbul Emniyet Müdürlüğü’nün söz-
de Ergenekon soruşturmasõnõ, Baş-
bakan’õn denetiminde henüz savcõlõ-
ğa intikal ettirilmeden uzun zaman
yürütme ile birlikte hazõrlõğõnõ yap-
tõğõnõ anlatan Kerinçsiz, yemekte bir
kõsõm emniyet mensuplarõnõn sözde
Ergenekon davasõnõn açõlõp iddiana-
menin kabulünü kutladõklarõnõ söy-
ledi. Kerinçsiz şöyle devam etti:
“Tertibi yürüten bir kısım emniyet
mensupları, soruşturma savcıları,
soruşturma ve kovuşturma hâ-
kimlerinin bir arada bağımsız ve
tarafsız yargı düşüncesinin ve top-
lumsal vicdanın asla kabul ede-
meyeceği görüntüler ortaya çıktı.
Bu durum sanık olarak şahsımda
bu davanın her iki sürecine olan
inancımı ortadan kaldırdığı gibi
adalete olan güven duygumu da bir
kez daha onarılmaz bir şekilde
sarstı.”
Cumhuriyet savcõlarõnõn bir soruş-
turma sürecinde ne şekilde davrana-
caklarõnõ belirleyen Budapeşte İlke-
lerinin Yüksek Hâkim ve Savcõlar
Kurulu’nca benimsendiğini, bu ku-
rallara uyulmasõnõn Adalet Bakanlõ-
ğõ Personel Genel Müdürlüğü kana-
lõ ile istendiğini ifade eden Kerinçsiz,
soruşturma savcõlarõnõn bu ilkelerin
birine dahi uyulmadõğõnõ anlattõ.
Boyun eğdiler
İddianamenin kabulünden sonra
usul tedbirlerine imza atan hâkimle-
rin birçoğunun hukuku katlettikleri-
ni ve bu siyasi projenin dayattõğõ gü-
ce boyun eğdiklerini savunan Ke-
rinçsiz şöyle devam etti: “7 Ekim
2009 tarihinde yayın organların-
daki görüntüler kovuşturma süre-
cine çok büyük gölge düşürmüş ve
sayın heyetin vereceği her türlü ka-
rarı şaibeli hale getirmiştir.”
Empati çağrısı
Hâkimlerin görevleri hangi ilkele-
re göre yapacaklarõnõn Bangalor il-
kelerine göre belirlendiğini ifade
eden Kerinçsiz, konuşmasõna şöyle
devam etti: “Kamuoyunun çok
önemli bir kesiminin Ergenekon sü-
recinin tertipçisi olarak gördüğü
bir kısım emniyet mensupları ile ik-
tidara tabi olarak bu siyasi proje-
yi yürüten savcılarla birlikte bu ka-
dar yakın ve samimi ilişkiler içe-
risinde bulunmanın ne kadar sa-
vunulabileceği konusunun yoru-
munu heyetinizin takdirine bıra-
kıyorum.”
Önyargı oluştu
Tutuklu sanõk Zekeriya Öztürk de
gazetemizin 7 Ekim Çarşamba gün-
kü manşetine dikkat çekerek “O ye-
mekte soruşturmayı yürüten em-
niyet mensupları, savcılarının be-
nimle ilgili söyledikleri iddiaların
sizde önyargı oluşturup oluştur-
madığını nasıl bilebilirim” diye
konuştu. Sanõk Öztürk, eski Emniyet
İstihbarat Dairesi Başkanõ Bülent
Orakoğlu ve gazeteci Şamil Tayyar
ile bazõ gazeteciler ve akademis-
yenlerin PKK’nin MİT tarafõndan ku-
rulduğunu iddia ettiklerini anõmsa-
tarak bu konunun Genelkurmay Baş-
kanlõğõ ve MİT’ten sorulmasõnõ istedi.
Öztürk ayrõca, Abdullah Öcalan’õn
dava dosyasõnõn da ilgili mahkeme-
den istenilmesini talep etti.
Taleplerin ardõndan görüşünü açõk-
layan Cumhuriyet savcõsõ Mehmet
Ali Pekgüzel, Öcalan’õn dava dos-
yasõnõn ilgili mahkemeden getirtilmesi
yönündeki talebi kabul ederek mah-
keme heyetinden dosyayõ istemesini
talep etti.
Tanıklar getirilsin
Danõştay’a saldõrõ ve Cumhuri-
yet’e bomba atõlmasõ sanõğõ Osman
Yıldırım ise Ankara 11. Ağõr Ceza
Mahkemesi’nde görülen davadaki
tanõk ifadeleri geçerli değilse Arslan’õ
yakalayan 2 polis, Selvi Otelin per-
soneli ve Aysel adõndaki bayan ta-
nõğõn savunmasõ sõrasõnda duruşma-
da hazõr edilmesini istedi. Yõldõrõm,
“Cumhuriyet gazetesinin bomba-
lanmasıyla ilgili konuşacağım. Bu
savunma değil. İşlemediğim suç-
lardan dolayı savunma yapmam”
dedi.
Reddi hâkim talebi
Tutuklu sanõk Oktay Yıldırım’õn
avukatõ Yıldırım Çavuşovalı gaze-
temizde yayõmlanan fotoğraflar ne-
deniyle Heyet Başkanõ Köksal Şen-
gün, Hasan Hüseyin Özese ve Be-
şiktaş Adliyesi’nde görevli bazõ hâ-
kimler hakkõnda çekilme ve reddi hâ-
kim talebinde bulundu. Çavuşoğlu,
kolluk kuvvetlerine sanõklardan da-
ha yakõn olduklarõ düşüncesi oluştu-
ğu, dolayõsõyla tarafsõzlõklarõ konu-
sunda şaibe meydana geldiğini anla-
tarak davadan çekilme ve reddi hâkim
talebinde bulundu. Savcõ Mehmet
Ali Pekgüzel’in talebin reddi yö-
nünde görüşüne karşõn mahkeme he-
yeti, reddi hâkim konusunun sonuca
bağlanõncaya kadar duruşmayõ 19
Ekim Pazartesi gününe erteledi.
CMYB
C M Y B
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
lediklerini okuyanlar, böylesi bir olasılığa sürükle-
niyor.
Türkiye’nin AB üyeliğiyle ilgili kimi Avrupa ülke-
lerinin referandum kararı aldığını hatırlatan Çanka-
ya’daki; “O onların alacağı o günkü karardır. Belki
o gün Türkiye, Türk halkı tam üyeliği tercih etme-
yecektir. Norveç’in yaptığını yapacaktır” diyor.
Norveç’in yaptığı gibi Avrupa Birliği üyeliğini
reddetmek!
Ancak Norveç AB üyeliğini dünya devletleri ara-
sındaki farklı ve önde giden durumuna güvenerek
geri çevirdi.
Daha geçenlerde açıklandı. Birleşmiş Milletler’in
gözetimindeki raporda insani gelişmişlik ile kadın-
erkek eşitliğinde Norveç dünya devletleri arasında
birinci ve ikinci sırada yer alıyor.
Türkiye ise insani gelişmişlikte 79., kadın-erkek
eşitliğinde ise 109 ülke arasında 101. sırada bulu-
nuyor.
Türkiye’nin on-on beş yılda hemen her konuda
Norveç ile arasındaki farkı kapatacağına inanabil-
mek, bu ülkenin toplumsal açıdan hâlâ geri kal-
mışlığını bilmezden gelmek ve Çankaya’daki sırça
köşkte oturmak yeterli oluyor galiba.
Bu ülkede hâlâ şeyhlerin elini öpmek için kuyruklar
oluşuyor.
Mısır’da El Ezher Üniversitesi’nin rektörü Şeyh
Muhammed Said Tantavi, kadının yüzünü ve vü-
cudunun tamamını örten kara çarşafın İslam inan-
cıyla bir ilgisi olmadığını, yasaklanması için fetva çı-
karılacağını söylüyor.
Laikliği değiştirilemez temel bir kural ve yaşam
biçimi kabul eden bu ülkede:
AKP iktidarının yaptığı “kıyafet devrimi” sayesinde
sokaklarda siyah çarşafla gezen kadınlar giderek ço-
ğalıyor.
Şimdilik kaç göçten uzak duran ama kapanmış,
başında türban; Cumhurbaşkanı eşi Çankaya’da
Türk kadınını temsil ediyor.
Her gün ülke, ya bir ailenin ya da bir türlü çö-
zümlenemeyen toplumsal bir sorun, kan davasının
toplu ya da bireysel cinayetleriyle çalkalanıyor.
Yolsuzluk, cinayet, rüşvet gırla bu ülkede.
Geçenlerde bir TV kanalında sunucu... şehitler-
den cinayetlere kadar ülkenin dört bir köşesinden
gelen kanlı haberleri özetlemek isterken, “bülten kan
kokuyor” diye yakınıyordu.
İktidarın göz yumduğu bu süreçte Avrupa Birli-
ği ülkelerine ayak uydurmamak için ne gerekiyor-
sa gerçekleşiyor.
Hâlâ laikliğin anlamını ve içeriğini kavrayamamış
bir kadro ülkeyi yönetiyor.
Yer yer eskiye hasret; neredeyse Türk’ü yan çi-
zen -bugünkü başbakan gibi 36 etnik grup içinde
sayan- bir anlayış yeni Osmanlı adıyla sahneye gi-
riyor ve... Abdülhamid hayranlığı... çağdaş cum-
huriyet yaratan Atatürk’ün yerini aldı, alacak!
AB ülkelerinde insanlık dışı eğilim diye dışlanan
ırkçılık hâlâ bu topluma egemen.
Say say bitmeyen koşullarla donanmış bir ülke-
nin cumhurbaşkanı; üstelik insan hakları, yargı, med-
ya bağımsızlığı gibi artık evrenselleşen kuralların tar-
tışılmadığı Fransa’ya giderken; “Belki Norveç gibi
biz de AB’yi istemeyebiliriz” diyen “açılımı” ile ha-
ber başlıklarına konu oluyor.
Evet, evet! Şairin dediği gibi, “İnsan hayal ettiği
sürece yaşıyor!”
Galiba kimi siyasal kadrolar da...
Kürt sorunu diye ortaya çıktılar. Son siyasal ham-
le ile ufak büyük bütün siyasal kadroları, kurum ve
kuruluşları peşlerine takacaklarını...
...başta Kürtçülük davasında silahın yanı sıra par-
lamentoda yer alan partinin ne koyarsa önlerine he-
men kapacağını sandılar.
Kürt projesini organize etmekle görevlendirilen
İçişleri Bakanı Beşir Atalay; basın toplantısı ya-
parak kamuoyunu bilgilendireceği yerde, üç ga-
zetenin Ankara temsilcilerine “bir şeyler” söylemiş.
Fikret Bila’nın, Bakan Atalay’dan yazı başlığına
aldığı cümle şu:
“...Tahmin ettiğim gibi, DTP yan çiziyor...”
Demokratik Toplum (Kürt) Partisi ne diyor:
“...Açılım konularında AKP yan çiziyor...”
Bakan Atalay’ın son açıklamalarının ilginç yanı;
“Sürecin başında DTP’nin yan çizeceğini tahmin et-
tiğini” söylemesi.
Bakanın günübirlik yaptığı görüşmeleri rapor et-
tiği Başbakan’a şimdi sormazlar mı:
Daha işin başında DTP’nin yan çizeceğini tahmin
ederken açılımın; ayrımcılığı, bölücülüğü gündeme
taşıdığına ve taşıyacağına inanan CHP gibi köklü
bir partinin içeriğini bilmediği bir projeye katkı sağ-
lamayacağını -demek ki- hesaplayamadınız!
Ya’vu; sizler bir hafta sonrasını göremiyor ve fa-
kat on-on beş yıl sonraki Türkiye ile AB üyeliğinden
söz edebiliyorsunuz.
Güldürmeyin insanı!
SAYFA 9 EKİM 2009 CUMACUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
İstanbul B 24
Edirne B 25
Kocaeli S 27
Çanakkale B 25
İzmir A 30
Manisa A 31
Aydın A 33
Denizli A 30
Zonguldak B 23
Sinop B 23
Samsun Y 26
Trabzon Y 22
Giresun Y 23
Ankara B 26
Eskişehir S 26
Konya B 24
Sıvas B 23
Antalya B 32
Adana PB 32
Mersin B 33
Diyarbakır Y 28
Şanlıurfa B 28
Mardin B 27
Siirt B 29
Hakkâri Y 27
Van Y 20
Kars Y 16
Oslo B 7
Helsinki B 9
Stockholm B 9
Londra B 15
Amsterdam B 14
Brüksel Y 14
Paris Y 17
Bonn Y 13
Münih B 15
Berlin B 14
Budapeşte Y 21
Madrid B 27
Viyana B 15
Belgrad Y 27
Sofya B 26
Roma B 24
Atina B 27
Zürih B 19
Moskova B 12
Aşkabat PB 21
Astana PB 18
Taşkent PB 21
Bakû Y 20
Bişkek PB 14
Tiflis Y 21
Kahire B 28
Şam B 31
Ülkemizin doğu kesim-
leri parçalı ve çok bu-
lutlu, Doğu Karadeniz,
Doğu Anadolu’nun ba-
tısı ile Kahramanmaraş,
Adıyaman, Kars, Van
ve Hakkâri çevreleri kı-
sa süreli gökgürültülü
sağanak yağışlı, diğer
yerler az bulutlu ve açık
geçecek. Hava sıcaklı-
ğında önemli bir deği-
şiklik olmayacak.
BATI’DA olanların Türkiye’yi et-
kilemesi ve sonuç doğurması için es-
kiden elli yıl gerekiyordu; süre artık
on yıla inmişe benziyor.
Dünya Bankası ile IMF’nin top-
lantılarına tepki olarak İstanbul’un bir
bölümünü felç eden olayların bir
benzeri on yıl önce, 1999’da ABD’nin
kuzeybatı ucundaki Seattle’da ya-
şanmıştı: Dünya Ticaret Örgütü’nün
toplantısına tepki gösteren yaklaşık
50 bin kişilik protestocu bir kalaba-
lık, aynı türden eylemci gençler,
aşağı yukarı aynı sloganlar, aynı tip
eylemler, kalabalığın şiddetine kar-
şı güvenlik güçlerinin daha da şid-
detli davranışları…
Sonrası, uç dalgaları yeryüzünün
çeşitli köşelerini yoklayarak gelip bu-
ralara kadar uzanan aynı ni-
telikte bir olaylar zinciridir.
Yerine ve zamanına göre,
küreselleşmeye, uluslar-
arası kuruluşlarca ya da ar-
kalarındaki Batılı büyük dev-
letlerce izlenen ekonomik
politikalara karşı. Bazen
resmi toplantılar vesilesiyle,
bazen de Davos gibi özel nitelikli bu-
luşmalar dolayısıyla.
Ya da Seattle’daki gibi, dünya ça-
pındaki büyük şirketlere karşı çıkı-
larak.
Bunlar, büyük sermayenin çıkar-
larına alet olup küreselleşmeci eko-
nomik gelişme formülleri üreten,
her topluma refah, bolluk ve çalış-
ma fırsatı vaat edip sonuçta tam ter-
sine durumlar yaratan tutumları pro-
testo içindi.
Olayları, nedenlerini ve sonuçla-
rını çözümleyen geniş bir der-
leme de yapılmadı değil. Olup bi-
tenleri bire bir yaşamış ve belki de
yönlendiren bir kişi olarak Naomi
Klein’ın “Tel Örgüler ve Pencereler”
adlı kitabı. Nalan Uysal’ın çevirdiği
ve Bilgi Yayınevi’nin 2004’te ya-
yımladığı bu kitap, aslında İn-
gilizlerin “non-book”, yani “ki-
tap olmayan kitap” dedikleri
türden, çeşitli zamanlarda çe-
şitli vesilelerle yazılmış köşe
yazılarından oluşuyor. Bu açı-
dan, bir çeşit “tarihe not düş-
me” de sayılabilir o yayın.
Adındaki “tel örgüler”, bu
çeşit olayları çember içine alabilmek
için güvenlik güçlerinin kurdukları
“bariyer”leri ve eylemcilerin “bari-
kat”larını kastediyor. Hatta bir ke-
resinde, Kanada’nın Quebec ken-
tinde polisin üç metre yüksekliğin-
deki tel örgülerini aşmak için ortaçağ
mancınıklarına benzer bir düzenek-
le oyuncak ayıların fırlatılması olayı
bile var!
Şöyle ya da böyle, insan yaralayan,
hatta öldüren ve ulusal varlığa za-
rar veren boyutlara erişmedikçe
gençlerle emekçilerin bu tür tepki-
lerini doğal saymak, engellemekten
kaçınıp Başbakan’ın deyişiyle bun-
lara “kulak vermek”, bu çağda ülke
yönetmeye soyunanların asla ihmal
etmemeleri gereken bir zorunluluk.
Belki de, yine çağdaş olduğu
söylenen medyanın yer yer ve za-
man zaman ihmal ettiği ya da ge-
reken ağırlığını koymadığı durum-
larda, ortaya çıkan boşluğu doldu-
ran, yöneticileri uyaran önemli, hat-
ta değerli bir etken.
mumtazsoysal@gmail.com
AÇI
MÜMTAZ SOYSAL
Geciken Tepkiler
‘Gerçekdõşõ haberler üzdü’
DİSK Genel Başkanõ Süleyman Çelebi, makamõnda uğradõğõ silahlõ saldõrõ
sonrasõ tedavi gördüğü hastanede gazetemize değerlendirmelerde bulundu
‘Yargıya güven sarsıldı’
Ergenekon davasõ sanõklarõ duruşmada polis, savcõ ve yargõçlarõ buluşturan yemeğe tepki gösterdi
İstanbul Haber Servisi - DİSK
Genel Merkezi’ndeki makamõnda
uğradõğõ silahlõ saldõrõ sonucu ya-
ralanan ve 4 gündür Çağlayan’daki
Florence Nightingale Hastane-
si’nde tedavi gören DİSK Genel
Başkanõ Süleyman Çelebi, ken-
disinin, ailesinin ve DİSK’in böy-
le bir olayla gündeme gelmesinden
büyük üzüntü duyduğunu belirte-
rek “Bir diğer üzüntüm de sal-
dırı ile ilgili yayınlanan gerçek-
dışı haberlerdir” dedi.
Çelebi’yi tedavi gördüğü Flo-
rence Nightingale Hastanesi’nde
ziyaret ettik. Çelebi, ziyaret sõra-
sõnda gazetemize, saldõrgan Rıza
Tunçbilek’in ifadelerinde yer alan
175 bin mark alacak iddialarõna ve
saldõrõ anõna ilişkin samimi açõk-
lamalarda bulundu. Saldõrgan Rõ-
za Tunçbilek ile aralarõnda ticari
hiçbir ilişkinin bulunmadõğõnõ yi-
neleyen Çelebi, “Bu saldırının
DİSK’i ve şahsımı yıpratmaya
yönelik bir komplo olduğu yö-
nündeki endişelerim var” dedi.
Saldõrgan Tunçbilek’le hapisha-
neden arkadaş olduklarõ yönündeki
iddialarõ da yalanlayan Çelebi,
hayatõ boyunca yalnõzca DİSK
davasõndan yargõlandõğõnõ ve be-
raat ettiğini vurguladõ.
Çelebi, 1980 askeri darbesinde
tutuklandõğõnõ ve 1984’e kadar
tutuklu kaldõğõnõ da anõmsatarak,
tutukluluğunun bitmesinin ardõn-
dan geçimini sağlamak için halõ ti-
careti yapmaya başladõğõnõ kay-
detti. DİSK’in yeniden açõlmasõyla
sendikacõlõk faaliyetlerine geri
döndüğünü de belirten Çelebi,
1992’den sonra tüm ticari faali-
yetlerine son verdiğinin altõnõ çiz-
di. Çelebi, “Rıza Tunçbilek, be-
nim halı ticareti yaptığım yıl-
larda hapisaneden yeni çıkmış-
tı. Hapishaneden yeni çıkan
gençlere destek olmak için, ken-
dilerine zaman zaman pazarda
satmaları için halı verdim. Be-
nim Rıza Tunçbilek ile başka
hiçbir ilişkim olmadı. Bir ara,
saldırganın kardeşi Cahit Tunç-
bilek ile ihracat yapmak ama-
cıyla ortak bir şirket kurduk.
Ancak bu şirket başarılı ola-
madı. Kısa bir süre sonra ben ve
eşim şirketteki hisselerimizi dev-
rederek ayrıldık. Bu süre içinde
aramızda herhangi bir borç iliş-
kisi oluşmadı. Zaten yeniden
sendikacılık görevine döndükten
sonra, bu kişilerle görüşmemiz
de kesildi” dedi.
Tehdit hissetmedim
2 buçuk ay önce ziyarete gelen
Tunçbilek’in “Bana 2.5 trilyon
borcun var” dediğini ve bunu şa-
ka sandõğõnõ söyleyen Çelebi,
maddi durumu kötü olan Tunçbi-
lek’e destek olmak için ikinci gö-
rüşme talebini kabul ettiğini söy-
ledi. Çelebi, saldõrõ anõna ilişkin ise
şunlarõ söyledi: “Odama geldi. O
ara genel sekreterimiz Tayfun
Görgün odanın kapısına gele-
rek ‘Özel ise girmeyeyim’ dedi.
Ben de, ‘Özel değil, girebilirsin’
dedim. Saldırgan yine, ‘Bana 2.5
trilyon borcun var, öde’ dedi.
Ben de ikna etmek, sakinleştir-
mek amacıyla, ‘Ne zaman al-
dõm bu borcu’ diye sordum. ‘1995
yõlõnda 225 bin mark borç verdim,
50 binini ödedin, 175 bin mark
borcun kaldõ. O da şimdi 2.5 tril-
yon oldu’ gibi, ciddi olmayan ta-
leplerde bulundu. Tunçbilek’in
ruh halinin normal olmadığını
anladım. Çünkü, ‘Biz seninle
Beylikdüzü’nde, Bakõrköy’de
parklarda buluştuk’ gibi tamamen
hayal ürünü şeyler söyledi. Da-
ha sonra ayağa kalkarak üzeri-
me ateş etti. ‘Seni öldüreceğim’
diye bağırarak ikinci şarjörü
takmak üzereyken, koruma po-
lisim tarafından engellendi. Bu
olayın arkasında olacağız ve
tüm yasal mücadelemizi vere-
ceğiz.”
Çelebi, başta Cumhurbaşkanõ
Abdullah Gül olmak üzere ken-
disine geçmiş olsun dileklerini
ileten herkese teşekkür etti.
Siteye hacker saldırısı
DİSK’in www.disk.org.tr in-
ternet adresi dün engellendi. DİSK
yetkilileri, internet sitesine ulaşõ-
mõn hackerlar tarafõndan engel-
lendiğini tespit ettiklerini belirtir-
ken olayõn Süleyman Çelebi’nin
vurulmasõ ve DİSK’in IMF ve
Dünya Bankasõ protestolarõnda
etkin rol oynamasõnõn ardõndan ya-
şanmasõnõn dikkat çekici olduğu-
nu kaydettiler.
B
aşkan Şengün, Tuncay Güney ile ne gi-
bi işlemler yapõldõğõna ilişkin yazõya İs-
tanbul Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’ndan
yanõt verildiğini kaydetti. Savcõlõğõn yazõsõna
göre, Adalet Bakanlõğõ Uluslararasõ Hukuk ve
Dõş İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafõndan Ka-
nada adli makamlarõna Tuncay Güney’in ifade-
sinin alõnmasõ için yazõ gönderildi. Ancak, Ka-
nada adli makamlarõ tarafõndan gönderilen ya-
zõda “Güney’in ifade vermeyi reddettiği,
Kanada yasalarına göre, kişinin ifade ver-
meye zorlanamayacağı ifade edildi. Kanada
makamları tarafından Güney ile ilgili Kana-
da’daki dosyasının kapandığı ve adli yardım
yapılamadığı” belirtildi. İstanbul Cumhuriyet
Başsavcõlõğõ’ndan mahkemeye gelen yazõda
ayrõca Tuncay Güney’in yargõlandõğõ İstanbul
1. Ağõr Ceza Mahkemesi tarafõndan bakõlan oto
kaçakçõlõğõna ilişkin dava dosyasõndaki evrakõn
savcõlõk tarafõndan incelendiği kaydedildi.
K A N A D A D O S Y A S I K A P A N D I
İstanbul Haber Servisi - ABD’ye gittikten
sonra 8 yõl Türkiye’ye dönmeyen Taraf gazetesi-
nin polis yazarõ Emrullah Uslu, Yeditepe Üni-
versitesi’nde göreve başladõ.
İşçi Partisi’nin (İP) yayõn organõ Ulusul Ka-
nal’õn haberine göre, Taraf gazetesindeki Ergene-
kon soruşturmasõnõ destekleyen yazõlarõyla tanõ-
nan Uslu eleştirdiği Bedrettin Dalan’õn sahibi
olduğu Yeditepe Üniversitesi’nde işbaşõ yaptõ.
Eğitim için gittiği ABD’den “Okyanus ötesi
uçamaz” raporu alan ve 8 yõl süreyle Türkiye’ye
dönmeyen Başkomiser Emrullah Uslu, yurda
döndükten sonra Bingöl’e tayini çõktõ. Bunun
üzerine görevinden istifa ederek polislikten ayrõ-
lan Uslu, Taraf gazetesinde yazarlõğa başladõ.
Uslu’nun önceki gün göreve başladõğõ Yeditepe
Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararasõ
İlişkiler Bölümü’nde ders vereceği belirtildi.
Taraf’ın polis yazarı Uslu
Yeditepe’de göreve başladı
Çelebi, sağlık durumunun her geçen
gün daha iyiye gittiğini, moralinin de
yüksek olduğunu söyledi.