21 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 9 EKİM 2009 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Adnan Binyazar’ın Kalemi... Fikir hayatımızda, Adnan Binyazar’ın eleşti- ri imbiğinden geçme gibi bir olay var: Şairler, ya- zarlar, düşünürler, bu geçişte, ne kuşaksal sı- nırlarla karşılaşıyorlar, ne de biçimsel ya da ideo- lojik kalıplarla; varolan, sadece özgürce düşünme ve yaratma. Fikir hayatımız ve edebiyatımız, bu iklimden yararlanıyor ve yararlanacak... Ardında, toplumun bir özlemini de fark etmi- yor muyuz? Edebiyat sözlükleri, Adnan Binyazar’ı “eleş- tirmen” olarak niteler. Onun ilk yazısı, Varlık’ta 1 Eylül 1960 tarihini taşır. Oradan başka dergilere de taşan kitap ta- nıtma, inceleme ve eleştirme yazıları, çok geç- meden bir eleştiri anlayışına da varır: “Türkiye’nin açlıktan, susuzluktan kurtulması, yoksulluğu doğal saymaması, Türk insanının eğitimsiz, okulsuz kalmaması, sanatçılarımızın onları bi- linçlendirmesine bağlıdır” görüşünden yola çı- karak, “Bir yazarı daha saygıya değer biçimde değerlendirmek” isteyen Binyazar, nesnel öl- çülere bağlı bir eleştirmendir artık! Binyazar’ın çalışmaları birbirini izleyerek, 70’li yıllarda özellikle Ağıt Toplumu incelemesine va- rır (1979). O önemli eserde vardığı şudur: “Ağıt, bir duygu seli gibi, acıyı yüreklere yayar. Ağıt, acı çekmenin toplumsallaştırılması; özbenlikte ge- lişen bir duygudur. Güçsüzlükten güç alma tö- renidir. Halkların bilgiden öte güçleri de yoktur. Bilgi kuvvettir! Türkiye yüzyıllardır, ağıt toplu- mundan bilgi toplumuna geçmenin sancısını çe- kiyor...” Binyazar, o süreçte “bilgi” ve “eğitim”in altı- nı çizer. Ağıt Toplumu’nu, özetle 15 Türk Masalı (1995) ve Halk Anlatıları (1995) izleyecektir. 2000’lere girildiğinde, Binyazar’ın kaleminden önce şu iki eser önemlidir: Bir anı-roman olan Masalını Yitiren Dev’de (2000) yaşamını anlatır yazar. Okurların çok tuttuğundan, üst üste 10 basım yapar kitap. Ardından Ölümün Gölgesi Yok’u da (2004) okurlar sever, ısrarla isterler; kısa bir sürede üç baskı yapar. Daha da önemlisi, 2005 yalında Or- han Kemal Roman Armağanı’na değer bulunur. Bir başka gelişme de şudur: 2000’lerde ya- yımladığı bir bölüm eserle, Binyazar’ın kalemi “deneme”ye kayar ve edebiyatımızda özlü ör- neklerini sergiler. Asıl Duyguların Anakarası’nda (2006), özellikle bu eserle, Binyazar, denemeciliğimizin sınırla- rını genişletip ona “yeni tatlar” kazandırır; konular zenginleşir ve çeşitlenir. Edebiyatımızda bir yeniliktir görülen... Edebiyatın Dar Yolu’nda (2008), yazar, dikkatini çeken kitaplar ve yazarlar üstünde durur. Yeni bir yorum, konuya zenginlik katar. Kitap, küçük çapta edebiyat tarihimize bir yaklaşımdır. Bu iki eser Can Yayınları’ndadır. Pupa Yayınları’ndan çıkan Ayna da (2008), de- neme türünü sürdürür; ve türün yayılma alanı- nın genişliğini gösterir: Binyazar, “Bilginin De- rin Kuyusu”na eğilip, insanın “insan” olma bilinci olarak eğitime bakıp zengin bir alanda deneme hasadı yapar; kimi yaşamlara ve düşünce emeklerine saygısını dile getirir. Adnan Binyazar, zengin bir anakarada yaşı- yor; “Deneme”ye, edebiyatı da aşıp felsefi bir anlam da kazandırıp her konuya bir derinlik ka- zandırmış olarak, ülkemizin seçkin ve verimli ka- lemleri arasındadır. Bir şeyi de yapmıştır: “Ağıt toplumundan bilgi toplumuna geçme”nin sancısını çeken bir ülkede, bir devrimci gazetede, Cumhuriyet’te, her hafta kalemini bileyliyor; her salı, gazetede köşesindedir, pazar ekinde de okurlarla baş ba- şadır. Bir “deneme” tadında yazıları, son za- manlarda, sık sık, sözü özellikle çökertilen eği- time getiriyor ve kadın haklarına kol kanat olu- yor. Özetle, savaşta, elinde kalemi ve ön siper- lerde... TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com Öksüz kuşların bilinmeze kanat çırptığı boz- kırlarda... Ya da kimsesiz karıncaların bir avuç top- rakta yaşamlarının en uzun yolculuğuna çıktığı an- larda... Gözlerin kör, kulakların sağır olduğu ve merhametin ebedi izne gönderildiği saatlerde... Bazen canlar sürüklenir terk edilmiş mermer ocaklarına... Ve bazen de şah damarları kan sa- lar toprağın kucağına!.. İşte o zaman belki de, kö- kü gökte, yaprakları yerde bir Tuba’nın dalları dü- şer yerlere... Ve... bir baş savrulur viran ellere!.. Kamuoyunun, Münevver Karabulut adlı genç kızın başının kesilerek öldürülmesi olayıyla meş- gul edilmesinden aylar önceydi... Di- yarbakır’ın Hani ilçesine bağlı Kırım köyünde bir fidan devrildi!.. Bağ- nazlığın en eski ve en paslı demirle- rinden yapılmış kör bir bıçak, gele- neklerin en köhnesinin eline verildi... Sonra 18 yaşındaki bir kızın sonu, ce- haletin sağır cellatlarına ihale edildi!.. Fidan tadında bir Tuba, boynuna kırmızı kurdele sarılmış bir koyun gibi toprak ze- mine yatırıldı... Toprağın tozu, simsiyah elbisesi- ne ölümün kokusu gibi sindi!.. Bir nasırlı el saçlarına dolandı, bir çift el ise cı- lız ve takatsız kollarını hapsetti!.. Artık kıpırdaya- mıyordu!.. Cendereye alınmış yüreği, efkârlı kirpiklerine de- rin ve apansız korkuların biçare talimatını verdi!.. Sanki asırlarca yaşamışçasına yorgunken göz- kapakları... Eyvah dercesine bir açıldı bir kapan- dı... Kısa yaşamının yoksul görüntüleri geri kal- mışlığın siyah beyaz platosundan rüzgâr hızıyla geçti ve gözlerinin beyaz tabakasında kısa bir fil- min son sahnesi gibi dondu kaldı!.. Bir babanın kızını boğazlayabileceğine kimse inanabilir miydi?.. O da inanmak istemedi... Kor- kutuyorlar sandı kendisini!.. Keskin bıçakların göl- gesindeki cehalet sorgusunda, belki de erkek değ- memiş çatlak dudaklarından, “Ben masumum” sö- zünden başka bir şey de dökülmedi!.. Çaresizliği ve kimsesizliği, masumiyeti ve yal- nızlığı, hatta gözyaşlarıyla tükenmeye yüz tutmuş nefesi bile hiçbir işe yaramadı. Tüm çırpınışı “Ha- hooo” şeklindeki “imdat...” çığlığına güç verme- ye çalıştı ama!.. Ne yazık ki, onu kimse duyamadı... İhtimaldir ki, çevrede törenin po- tansiyel pranga mahkûmları da vardı ve yazıklar olsun ki, hiç kim- se leke değmemiş feryatlara kulak asmadı!.. Ve o, çaresiz olduğunu anlayın- ca feodalitenin ölüm fermanına teslim olmak zorunda kaldı. Merhamet dileyen ba- kışlarıyla son kez celladına döndü... Belki de ca- nından gördüğü son parça, şah damarından fış- kıran kanlardı!.. Son nefesinde anladı ki, yalnızca kıran düş- müyordu Mezopotamya’nın eski şehirlerindeki pla- tonik sevdalara!.. Ve muhtemeldi ki, o an anlamıştı hiçbir şey yazılmayacaktı olmayan mezar taşına!.. Çalılara takılmış sevda!.. Köylüler, 12 Eylül 2008 günü Kırım’ın çıkı- şındaki terk edilmiş bir mermer ocağında bir genç kıza ait ceset buldular... Jandarma başı kesilerek öldürülen kızın aynı köyde oturan 18 yaşındaki Tuba Kılıç olduğunu belirledi. Ceset üzerinde yapılan incelemede, Tuba’nın “herhangi bir cinsel saldırıya uğramadığı” da saptandı! Anlaşılıyordu ki o da, aynı sonu yaşayan yüz- lerce töre mağduru gibi bakireydi ve de terte- mizdi!.. Şaşırtıcı olan ise genç kızın kaybolduğuna iliş- kin jandarmaya daha önce bir başvuru da ya- pılmamıştı!.. O, boğazlanıp bir viraneye atıldı- ğında köyde yaşam olağan biçimde sürmüştü!.. Koyunlar otlamış, ekinler yeraltının ücralarında bereketlerini aramıştı!.. Minarede ezan, gök- yüzünde hazan durmamıştı!.. Ölümüne ‘okey!..’ Horozlar her sabah keskin ötüşleriyle ortalı- ğı çınlatmış, bebeler yoksul memelerde süt ara- mıştı!.. Küçük çocuklar ise yürekleri kadar masum bir bilinçsizlikteydi.. En azından onlar, az ileride can- sız yatan bir fidanın kurumuş yapraklarını an- dıran saçlarına, çalıların asılı kalmasından ha- bersizlerdi!.. Pervasızlık, ilgisizlik ve duyarsızlık yalnızca bunlarla sınırlı değildi ki!.. Cesedinin bulunmasından 4 gün önce öldü- rüldüğü saptanan genç kızın babasının insan- lık dışı tutumu daha da şaşırtıcıydı. İddiaya gö- re kızının cesedi kurda kuşa yem olurken, ba- ba olacak şahıs, köy kahvehanesinde sürekli okey oynamıştı!.. Tuba’nın diğer yakınlarının cinayete karşı duyarsızlığı da vicdanların köklerine dinamit sa- lıyordu!.. Sanki hiçbir şey olmamış gibi davra- nıyorlardı. Hatta savcılık iddianamesine göre ai- le fertleri, “Olayı Allah’a havale ediyoruz” diye- cek kadar pişkinlerdi! Jandarma, genç kızın öldürülmesinde kulla- nılan suç aletinin izine rastlayamamıştı. Cese- din yanında bulunan bir sigara izmariti üzerin- de yapılan incelemede ise bunun bir erkeğe ait olduğu anlaşılmıştı. Güvenlik birimleri cinayetle ilgili bir ipucu bu- lamayınca Tuba’nın telefon gö- rüşmelerini incelemeye aldı. Sav- cılık, genç kızın son olarak görüş- tüğü kişinin sevgilisi olduğu ileri sü- rülen H.K. olduğunu belirledi. H.K., Tuba’nın kaybolduğu gün kendisini aradığını belirterek, “Sesi çok te- dirgin geliyordu. Bana birlikte kaç- mayı teklif etti. ‘Yoksa beni öldü- recekler’ dedi. Söylediklerine inanmadım, tek- lifini kabul etmedim” dedi! Tuba’nın başının kesilerek öldürülmesi ne- deniyle baba M.K.’nin yanı sıra amcası A.K.’de tutuklandı. İki sanık hakkında TCY’nin “Töre sai- kiyle tasarlayarak adam öldürme” suçunu kap- sayan 82/1 maddesi uyarınca ağırlaştırılmış mü- ebbet hapis istendi. Hani Cumhuriyet Savcılığı, iddianameyi ha- zırlarken Tuba’nın yaşadığı Kırım köyünün ge- nel yapısını da incelemişti. 22 haneden oluşan ve oturanların tümü akraba olan köyün muha- fazakâr bir yapıya sahip olduğu belirlenmişti! Ya- ni yörede gericiliğin cehaleti, bağnazlığın ya- sakları doğurduğu töresel bir potansiyel vardı!.. Bu lanet kimin?.. İddianamede, Tuba Kılıç’ın, “yörenin sosyo- kültürel yapısı ile uyuşmayan tavırlarının aileyi te- dirgin ettiği ve maktulün daha ileri gitmesinden korkan şüphelilerin iştirak halinde töre saikiyle tasarlayarak Tuba Kılıç’ı öldürdükleri” ileri sü- rüldü!.. Tuba’nın cenazesi her töre mağdurunda ol- duğu gibi üzerinde taş olmayacak bir mezara gömüldü... O, mezarlıkları süsleyen bir mermer ocağında son nefesini vermiş olsa da; oradan Tuba’nın kara toprağını süsleyecek bir taş hiçbir zaman gelemeyecekti!.. 1990’ın ortalarında Urfa’nın Sü- leymaniye Meydanı’nda kuzeni tarafından başı kesilerek öldürülen 14 yaşındaki Sevda Gök gibi... Urfa’nın Asfaltyol Caddesi’ndeki bir sinema- ya girdiği iddiasıyla 16 yaşındaki kocası tara- fından ekmek bıçağıyla boğazlanarak öldürü- len 14 yaşındaki Hatice Hanelçi gibi... Tuba da, törenin taş duvarlarıyla çevrili lanetliler mezar- lığında sonsuzluğa atıldı!.. Geriye, herkesin kafasına bir beton çivisi gi- bi musallat olacak o mazlum ve kahredici so- ru kaldı: “Hani!.. İnsanlık hani?..” Hani!.. İnsanlık Hani?.. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Anayasa Mahkemesi, ilk- öğretim 5. sõnõfõ bitirenler için ta- til döneminde yaz Kuran kurslarõ açõlabilmesini öngören kanun hükmünün iptal istemini reddetti. Mahkemenin kararõyla ilköğretim 5. sõnõfõ bitirenler için Kuran kur- su vizesi çõkmõş oldu. Danõştay İdari Dava Daireleri Kurulu, baktõğõ bir davada, Diya- net İşleri Başkanlõğõ’nõn Kuruluş ve Görevleri Hakkõnda Kanunu’na 1999 yõlõnda eklenen Ek Madde 3’ün birinci fõkrasõnõn üçüncü tümcesi ile ikinci fõkrasõnõn anaya- saya aykõrõ olduğunu ileri sürerek Anayasa Mahkemesi’ne başvur- muştu. Yüksek mahkeme, bu hü- kümlerin iptali ve yürürlüklerinin durdurulmasõ istemini esastan gö- rüşerek karara bağladõ. Heyet, Ek Madde 3’ün birinci fõkrasõnõn üçüncü tümcesindeki, “ilköğreti- min 5. sınıfını bitirenler için ta- tillerde ve Milli Eğitim Bakanlı- ğı’nın denetim ve gözetiminde yaz Kuran kursları açılır” ibare- sini ile “Kuran kurslarının açı- lış, eğitim öğretim ve denetimle- ri ile bu kurslarda okuyan öğ- rencilerin barındığı yurt veya pansiyonların açılış ve çalışma- larına dair hususların yönetme- likle düzenleneceğini” öngören hükmün iptal istemini oyçoklu- ğuyla reddetti. Böylece ilköğretim 5. sõnõfõ bitirenler için Kuran kur- su açõlmasõnõn da önü açõlmõş ol- du. Davayõ açan Danõştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun gerek- çesinde, düzenlemenin, laik eğiti- mi kesintisiz olarak ve bir bütün- lük içinde tamamlamamõş çocuk- lara dinsel eğitim verilmesini ön- gördüğü, bunun da anayasaya ay- kõrõ olduğu vurgulanmõştõ. Gökçek’in ödül çarpıtması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Av- rupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nce Ankara Anakent Belediyesi’ne verilen “Avrupa Ödülü” tartõşma yarattõ. Anakent Belediye Başkanõ Melih Gökçek, kentin her yerindeki billboardlarda ödülü, “büyük bir başarı” olarak duyururken, belediye mec- lisinin CHP’li üyesi Fazıl Güleken, “Bu nasıl bir ödüldür, hiçbir fikrimiz yok. Ba- şarısız bir belediyeye neden ödül verilir, anlamadık” dedi. Avrupa Konseyi Parlamenterler Mecli- si’nce Ankara Anakent Belediyesi’ne, “Av- rupa Ödülü” verilmişti. Ödül, yarõn, Avrupa Konseyi Parlamenterleri ve Ankara’nõn kar- deş kentlerinden heyetlerin de katõlacağõ Anakent Belediye Meclisi’nin yapacağõ özel bir oturumla Melih Gökçek’e Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanõ Luis Marie de Puig tarafõndan verilecek. Gökçek, kentin her bir yanõndaki billbo- ardlarda ödülü “büyük bir başarı” olarak duyuruyor. Ancak ödül tartõşma yarattõ. Anakent Belediyesi’nin CHP’li üyesi Fazõl Güleken, “Belediye Başkanı kendisinin çok başarılı bir başkan olduğuna inanıyor. Ancak bu nasıl bir ödüldür hiçbir fikri- miz yok. Ödül belediyenin hangi hiz- metlerinden dolayı verilmiş, bilmiyoruz. Ayrıca başarısız bir belediyeye, ki bilin- diği gibi kentin bugün pek çok sorunu bulunuyor, trafik gibi, neden ödül ve- rilir anlamadık” dedi. ÖDÜLÜN VERİLME AMACI TMMOB Şehir Plancõla- rõ Odasõ Ankara Şubesi Başkanõ Erdal Kurttaş, Şehir Plancõlarõ Odasõ An- kara Şubesi’nde düzenle- diği basõn toplantõsõnda, bu tür ödüllerin aslõnda ulus- lararasõ ilişkilerin gelişme- si için teşvik amacõyla ve- rildiğini, kentsel yaşam ka- litesi açõsõndan anlam taşõ- madõğõnõ söyledi. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin resmi internet sitesinde Ankara’ya bu ödülün, kurduğu kardeş şe- hir ilişkileri ve 5. Glocal Forum gibi uluslararasõ et- kinlikler nedeniyle veril- diğinin belirtildiğini bildi- ren Kurttaş, şunlarõ kay- detti: “Ödül alınmasını şubemizce destekliyor ve önemsiyoruz. Ancak bu tür ödüllerin, olmayan bir kentsel yaşam kalite- si varmış gibi gösterecek bir propaganda aracına dönüştürülmesi yanlıştır. Anakent Belediyesi’nin kent yönetiminde ve ya- şamında ödülleri hak ede- bilecek konuma gelmesi için, kamu kaynaklarını doğru kullanması, kentsel dönüşüm projelerini ka- tılımcı politikalar ile çöz- mesi, ulaşım sorununu alt, üstgeçit ile değil, yaya dostu kent anlayışıyla çöz- mesi gerekir.” TMMOB Şehir Plancõla- rõ Odasõ Ankara Şubesi 2. Başkanõ Gökçen Kunter de Ankara’nõn ödül almasõ- nõn, “Kentsel yaşam kali- tesine yönelik” bir anlam taşõmadõğõnõ ve Anakent Belediyesi’nin şehircilik an- lamõnda başarõlõ çalõşmalar yapmadõğõnõn altõnõ çizdi. ANAYASA MAHKEMESİ Danõştay’õn Kuran kursu itirazõna ret 6 4 İ D D İ A A R A Ş T I R I L M A D I ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - İçişleri Bakanõ Be- şir Atalay, Melih Gökçek yönetimindeki Ankara Ana- kent Belediyesi hakkõndaki 17 iddiayla ilgili araştõrma / ön inceleme onayõ verildiğini, 64 iddiayla ilgili ise buna gerek duyulmadõğõnõ açõkladõ. CHP Zonguldak Milletve- kili Ali İhsan Köktürk’ün yazõlõ soru önergesini yanõtla- yan Atalay, 2004 - 2009 yõllarõ arasõnda Ankara Anakent Belediyesi ile ilgili çeşitli iddialarla ilgili 17 araştõrma / ön inceleme onayõ verilirken 64’ü hakkõnda ise buna gerek duyulmadõğõnõ kaydetti. Atalay, verilen 17 araştõrma / ön inceleme onayõnõn yedisinin “mahkeme kararını uygu- lamamak”, dördünün “imar mevzuatına aykırılık”, altõ- sõnõn da “ihale mevzuatına aykırılık” konularõnda oldu- ğunu açõkladõ. Atalay, araştõrma / ön inceleme onayõ veril- meyen 64 iddianõn 21’inin “imar mevzuatına aykırılık”, 19’unun “mahkeme kararını uygulamamak”, 17’sinin “ihale mevzuatına aykırılık” ve yedisinin de “ruhsat- landırma iş ve işlemleri” konularõnda olduğunu belirtti. Ankara Anakent Belediyesi’ne verilen ‘Avrupa Ödülü’nün billboardlarda büyük bir başarõ olarak tanõtõlmasõna şehir planlamacõlarõ karşõ çõkarak ödülün kentsel yaşam kalitesi açõsõndan anlam taşõmadõğõnõ belirttiler YÖK protestosuna biber gazı TRABZON (Cumhuriyet) - YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan ve kurul üyeleri, ge- nel kurul toplantısı için bulundukları Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde (KTÜ) öğrenciler tara- fından protesto edildi. Polis, üniversitenin özel güvenlik görevlileriyle birlikte, öğrencilere biber gazıyla müdahale etti. YÖK Genel Kurul toplan- tısı, KTÜ Dr. Osman Turan Kültür ve Kongre Merkezi’nde yapılırken, öğrenciler de yaklaşık 100 metre uzaklıktaki A Kapısı önünde toplandı. “YÖK’ü istemiyoruz”, “Müşteri değil öğrenci- yiz” sloganı atan öğrencilerle polis ve özel gü- venlik görevlileri arasında arbede yaşandı. Polis üniversitenin özel güvenlik görevlileriyle birlikte öğrencilere biber gazıyla müdahele etti. Öğren- ciler adına açıklama yapan Zübeyde Makar, “YÖK yüzde 500 zam yapmayı planlıyor, yoksul öğrencilerin ne halde olduğu hiç düşünülmüyor mu? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, göreve gel- dikten hemen sonra ismi Hizbullahçılarla anı- lan kişiyi rektör olarak atıyor. Bilim ölüyor. İb- rahim Özen burayı kendi çiftliği sanıyor. Biz 3-4 ay önce tiyatro gösterisi yaptık diye okuldan uzaklaştırıldık. Başbakan Sakarya’da yemek yerken kaçtığı gibi kaçmıyoruz. Bizler burada- yız. ” Yerel gazetelerden birinin “Hoş gelmedi- niz” başlığı attığını belirten Özcan, bunun çok haklı bir başlık olmadığını savundu. (Fotoğraf: AA) ANKARA (AA) - Dünyanõn en iyi 100 üniversitesi listesi belli oldu. Listeye Türkiye’den üniversite giremedi. En iyi 10 üniversitenin 4’ü, 100 üniversitenin de 18’i Bü- yük Britanya’da yer alõyor. Listeye geçen yõl 42 üniversite sokan Kuzey Amerika’dan bu yõl ise listeye giren üni- versite sayõsõ 36. Asya’dan listeye giren üniversitelerin sayõsõ geçen yõla göre 2 artarak 14’ten 16’ya yükseldi. İngiliz Guardian gazetesinin, Times Higher Education ve QS Top Universities tarafõndan yapõlan araştõrmaya dayandõrdõğõ haberinde, Oxford Üniversitesi’nin alt sõ- ralara düştüğü görüldü. En iyi 100 üniversitesinin lis- tesinde ilk 10 üniversite şöyle sõralanõyor: 1- HARVARD Üniversitesi (ABD) 2- CAMBRIDGE Üniversitesi (Büyük Britanya) 3- YALE Üniversitesi (ABD) 4- UCL (University College London) (Büyük Britanya) 5- IM- PERIAL College London (Büyük Britanya) 6- OXFORD Üniversitesi (Büyük Britanya) 7- CHICAGO Üniversitesi (ABD) 8- PRINCETON Üniversitesi (ABD) 9- MAS- SACHUSETTS Teknoloji Enstitüsü (ABD) 10- CA- LIFORNIA Teknoloji Enstitüsü (Caltech) (ABD). İLK 100 LİSTESİNDE TÜRK ÜNİVERSİTESİ YOK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear