21 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN Gizli Bir Oturum! Tarih bazen tekerrür ediyor. Bazen edemiyor. Tayyip Bey TBMM’de kapalı oturum istemiş- ti. Ama gerçekleştiremedi... Tayyip’in isteyip de gerçekleştiremediği TBMM’deki kapalı oturum, 86 yıl önce yapılmış. 23 Mart 1923 Salı... TBMM Gizli Oturumu’ndan: - İsmet Paşa (Hariciye Vekili) Arkadaşlar, ben Kürt’üm. Fakat Türkiye’nin yükselmesini, Türki- ye’nin şerefini, Türkiye’nin gelişmesini dileyen Kürt- lerdenim. Nedeni ise okuryazar olmam ve ko- nuştuğum dildir. Bu dil, ırkımın dili değildir. Türk- lerindir. Bunun için, Türklerin gelişmesini ve yük- selmesini isterim. Arkadaşlar benim bir imanım, bir kanaatim var. Bugünkü durumu Avrupa dev- letleri öyle bir tespit etmişlerdir ki, Türk ile Kürt bir- likte çalışarak yaşamazlarsa ikisi için de bu işin so- nu yoktur. (...) Arkadaşlar bu nedenle, herhangi- si herhangisine ihanet ederse, ikisi için de işin so- nu yoktur. (TBMM Gizli Celse Zabıtları, İ: 6, 6.3.1339 cilt2.) Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mus- tafa Kemal’in sağ kolu, 2. Cumhurbaşkanı İs- met İnönü’nün, Kürtlük, Türklük üzerine söyle- diği bu sözleri hatırlamanın tam zamanıdır: - ‘Biri’, ‘öteki’ne ihanet ederse bu işin sonu yok- tur!.. O gizli oturum sert tartışmalara sahne oluyor. - Yusuf Ziya Bey (Bitlis): Musul Türkiye’nin bir parçasıdır. Kürtlerle Türkler ortaklaşa yaşamak- tadırlar. (..) Arkadaşlar bir insanı ikiye bölmek müm- kün değilse, Musul’u Türkiye’den ayırmak da öy- lece mümkün değildir. Bu sözler TBMM’de 86 yıl önce söyleniyor. 86 yıl bir insan ömrü... Bu bir insan ömrü içinde nelerin olabildiğini mil- letçe gördük. Musul ve Kerkük’ün Türkiye’den ayrılamaz noktasından nerelere savrulduk, savruluyoruz... Musul sorunu Lozan’a götürüldü ve İsmet Pa- şa burada Musul’da plebisit (halkoylaması) öner- di. Ancak bu öneriye İngiltere şiddetle karşı çıktı: - Lord Curzon: Halk çoğunluğunun cahil, gö- çebe hayatı yaşadığı, ırk ve dini inançları çok kuv- vetli bir ülkede plebisit yapılamaz. (Kürt İslam Ayak- lanması Uğur Mumcu 1991 s:170) Talihin ve tarihin cilvesine bakın ki, bugünler- de “büyük güçler” ve onlarla işbirliği içindeki ba- zı yerli odaklar, “kendi kaderini tayin hakkı”ndan ve “Açılım referandumu”ndan söz ediyorlar. Musul’un İngilizlere yılda 500 bin sterlin karşı- lığı terk edildiği günlerde İngiltere’nin Ankara Bü- yükelçisi Sir D. Cleck, hükümetine gönderdiği giz- li bir raporda bugünler için kulaklara küpe bir ger- çeği şöyle ortaya koyuyordu: - Tarihte yalnızca İngiltere, ayrılıkçı güçlere ken- disini uydurma hünerini gösterebilmiştir. Türki- ye’nin doğusundakilerin kültür düzeyleri o kadar düşüktür ki, Türklerin bunları asimile etmelerine olanak yoktur. (İngiliz Gizli Belgeleri ile Türkiye’de Kürt Sorunu, B.Şimşir, s: 98) O dönemde Misak-ı Milli sınırlarımız içindeki Mu- sul ve Kerkük’te olup bitenlerin arkasında İngil- tere vardı. Keşke... Son yirmi beş yıldır Türkiye’nin doğu ve gü- neydoğusunda olup bitenlerin arkasında yaban- cı güçler ve destekler yoktur, diyebilseydik. MERİÇ VELİDEDEOĞLU Osmanlı Devleti’nin yıkımı kar- şısında “çözüm” arayan eğitimli Osmanlı gençlerinin ürettikleri çözümlerden biri de “Ademi Mer- keziyetçilik” dedikleri bir “açı- lım”dı. Genç Osmanlılar bununla, bir süredir yaygın olarak kullanılan “Etrakı bi idrak”tan yani “anlayı- şı kıt Türkler”den olmadıklarını da(!) kendilerince ortaya koyu- yorlardı sanırım. Bu “açılım”la bir “taşra otono- misi” düşündükleri belirtilir. Bu- na “yerinden yönetim” ya da “yerel yönetim” açılımı denebilir kısaca. 20. yüzyıl başlarında artık iyice kabul gören bu “açılım”ın Ana- dolu için düşünüldüğü açıktır. Çünkü Osmanlı’nın Avrupa’daki toprakları elinden gitmiş; Irak, Suriye başta olmak üzere öteki- ler de “Mondros Mütarekesi” ile koparılmışlardır. Peki, bu “açılım”ın kapsamlı iç- eriği ne olacaktı? Bunu, Osmanlı Başbakanı (Sadrazamı) Ali Rıza Paşa, “Me- busan Meclisi”nde açıklar, 1920 yılının Şubat ayında. Başbakan özetle: Ülkenin yö- netimi bütünüyle “yerel yöne- tim”lere bırakılacak; ayrıca -bun- ların kendilerini özgürce yönet- tiklerini kontrol için- yabancılara da sürekli olarak “denetleme” hakkı verilecek, diyordu. (Söylev, Cilt III) Bu “Ali Rıza Paşa Açılımı” “Me- busan Meclisi”nde “tepki” alma- dan olduğu gibi kabul edilir. Böy- lece yılların “Ademi Merkeziyet- çiliği” yasal giysisini giyer. Başta İngiltere olmak üzere emperyalist ülkeler pek keyifle- nirler; altı ay sonra imzalatacak- lar; “Sevr Antlaşması” için gerekli “ortam”, dahası “ön” düzenleme sağlanmış gibidir. Ne var ki, bu “Antlaşma”dan yaklaşık üç ay önce, Atatürk’ün Ankara’da kurduğu Büyük Millet Meclisi ve Hükümeti, “Sevr”i ke- sinlikle tanımayacak ve uygu- lanmasına izin vermeyecektir. Bu durum, “Ademi Merkeziyet Açılımı”nın ve sonraları daha da geliştirilen(!) “Ali Rıza Paşa Açılı- mı”nın yollarının kesilmesidir; ge- nelgeçer söylemle, tarihin “çöp- lüğü”ne gömülmeleridir. Yaklaşık yüzyıl sonra, günü- müzde yeniden diriltilmelerine gelince; “Lozan” ile ulusal sınır- larını belirlemiş olan Türkiye -is- ter istemez- emperyalizmin “Or- tadoğu” siyasetinin önemli bir “öğe”si olarak ortaya çıkar. Dolayısıyla Türkiye’nin “bu” si- yasetçe kullanılabilmesi için, gü- nümüz dünyasının “patron”u ABD’nin, istediği gibi yoğurup bi- çimlendireceği “yerel” malzeme bulması deneye deneye, adım adım ilerleyerek 21. yüzyıla dek sarkar. 2002’de “din”sel temelli AKP seçimleri kazanmış, lideri R.T. Er- doğan da -ABD’nin (Bush’un) “icazetiyle” denir- başbakan ol- muştur. AKP dinselliğini ve bu yolda kullanacağı iktidarını -bir bakıma- korumak için “AB”ye yanaşa- caktır. AB, bu “yanaşma” duru- munu hemen kullanmaya başlar. ? “AB” Komiseri Ooslander, “Atatürk”ü, “Atatürkçülüğü” bı- rakın; artık bunun zamanı geldi(!) diye AP’nin bir oturumunda bizi uyarır. (2003) ? AKP mesajı alır; ama daha yararlı (!) ve daha okkalı bir yanıt verir: “İl Özel İdaresi Kanunu”nu, TBMM’ye kabul ettirir. (24.6.2004) Yasa gerek “içerik”, gerek ka- bulü yönünden 84 yıl önceki “Sadrazam Açılımı”nı anımsat- maktadır. ? Dönemin Cumhurbaşkanı A. N. Sezer, yasanın iki maddesini “veto” eder. Gerekçesinde, ya- sanın 14. maddesiyle “il genel meclisleri”nden “özerk”likten öte “BAĞIMSIZ” niteliğe kolayca dö- nüşebilecek “yerel bir meclis” oluşturulmaktadır, diyerek tarih- sel uyarısını yapar. (10.7.2004) ? Sonucu “sabırsız”lıkla bek- leyen AP’nin “acul” parlamente- ri J. Toubon bu “veto”ya daya- namaz; “Artık Sevr’i kabul edin!” diye seslenir, Türk milletvekille- rine. (2005) ? ABD, Albay R. Peters aracı- lığıyla, Anadolu’yu parçalayıp Ortadoğu’yu yeniden düzenleyen kendi “harita”sını yayımlar el al- tından. (2006) ? 22 Temmuz seçimlerinde AKP’den milletvekili olan Prof. Zafer Üskül: “Atatürk, anayasa- dan çıkarılsın!” diye direnir. Oos- lander’in kulakları çınlar. (2007) ? Bir yıl sonra, Başbakan, “Kürt Açılımı!” gündemini oluş- turur. (2008) ? “AB”nin bu “açılım”dan ne denli keyif aldığını, “kuvvet” aldı- ğını, içini dökmesi için ne denli bir “fırsat” olduğunu, Komiser T. Hammerberg’in, Brüksel’de ya- yımlanan son raporu ile anlaya- caktık. (2009) Gerek Hammerberg’in “buy- ruk”larını, gerekse “magazin” or- tamının “şaşkın Türk!”ünü, gele- cek bir yazıda dile getirsek diyo- rum. ‘Etrakı bi İdrak’tan Sonraki [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 9 Ekim OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] 9 EKİM 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Kevin Costner, AKP’nin açılımını desteklememiş... AKP’li Edibe Sözen’i desteklemiştir! Ortak Memduh Menekşe: “AKP kongresinde dinci Kürtçü Sait’e, DYP kongresinde ırkçı Kürtçü Apo’ya methiye düzüldü!” Kast Ulvi Oğuz: “Recep’in kapitalistlere ‘protestolara kulak verin’ demekten kastı, ‘analarını da alıp gitsinler’ olmalı!” Kervan Ertan Somunkıran: “Recep’e göre kervan yürüyormuş. Develerin önündeki kılavuz kim!” YağmurDeniz Hurma çekirdekleri aynı kapta! İNTERNET haber sitesi odatv.com’un belgelediği bir olayı ve yankılarını Cumhuriyet’in manşetinden izliyoruz. Ergenekon dalgasının polis şefleri ile ciltler halinde iddianame hazırlayan savcılar ve davaya bakan yargıçlar şen gönüller yatağı Boğaziçi’nde tekne turuna çıkmış. Ardından Boğaz’a nazır bir köşkteki iftar sofrasında buluşmuş ve aynı tabaktan yedikleri hurmalarla oruç açtıktan sonra çekirdekleri aynı kaba atmış! Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, 40 yıllık meslek yaşamında polisle savcı ve hâkimin bir araya geldiğini ilk kez gördüğünü söylüyor. Olay, tam bir rezalet! Türkiye 40 yıldır böyle bir rezalet yaşamadı ama 50 yıl öncesinde tıpkısının aynısı olmasa da benzerini yaşadı. Aynen Recep gibi Kürtçü Sait’i yani Said-i Nursi’yi ortak değer olarak kabul eden Adnan Menderes, polisi, savcıyı ve hâkimi tek bir “çatı” altında toplamış ve Meclis’te “Tahkikat Encümeni” kurup muhalifleri yakalama, suçlama, tutuklama yetkisini partisinden bazı milletvekillerine vermişti! Kendisini Ergenekon’un birincil savcısı ilan eden Recep’in iktidarında polislerin, savcıların, hâkimlerin aynı iftar sofrasında buluşup hurma çekirdeklerini aynı kaba atmasını çok görmemek gerek! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” AKP-FG koalisyonunun medyadaki yarı resmi sözcüleri “fikir jimnastiği yapar gibi” resmen açıklıyor: Aydın Doğan tasfiye edildikten sonra sıra Koç Holding’e gelecek! Bunun anlamı şu: Türkiye’de yerli sermaye el değiştirecek, bankaları teslim alan yabancı sermayeden kalan boşluğu İslamcılar dolduracak ve tabii ki bu arada rejim de değişecek! İran’da İslamcılar şahı devirirken Türkiye’de olduğu için canını kurtaran Mohsen Yazd, Kanada’ya yerleşmiş, felsefe öğretmenliği yapıyor. Son yıllarda Türkiye’de yaşananlar üzerine Türkiye’deki dostlarına bir ileti göndermiş. “Bu mektubu sizlere yazmamdaki neden 30 yıl kadar önce İran’da yaşadığımız o talihsiz ve karalık günün Türkiye için de yaklaşıyor olduğunu görmem ve bundan daha derin olarak hissetmem oldu” diyor: “Atatürk”ün aydınlık ülkesini çok seviyorum ve yüreğim kan ağlayarak İran’da ‘o gün’ gelmeden önceki olayların sanki bir tekrarını sinema izliyor gibi Türkiye’de görüyorum. Yobaz karanlığında hunharca katledilen kız kardeşim anısına sizlere yalvarıyorum ki, sakın ‘Türk ordusu varken bir şey olmaz’ demeyin. Çünkü ‘o gün’ geldiğinde tüm orduların eli kolu bağlanabilir. Biz bunu yaşadık. Bizim ailemiz İran’da laik, sol görüşlü ve aydın bir aileydi. Bir ay öncesinden bize ‘İslamcılar devleti ele geçirecek’ deseler biz de güler geçerdik.” Mohsen Yazd, İran’da yaşanan süreci uzun uzun anlatıyor; özeti şöyle: 1- İran’da büyük kesimi fakirleşen halk yiyecek ve giyecek paketleri gibi küçük yardımlarla İslamcıların yanına çekildi. Fakirliğin temelinde şahın kirli ve dinsiz rejiminin yattığı anlatılarak halkın beyni yıkandı. 2- İslamcılar halka hep demokrasi ve özgürlük vaat etti. Birçok sol görüşlü insan hatta komünistler bile şaha karşı İslamcılarla işbirliği yaptı. 3- Emir komuta zincirinde örgütlenmiş din adamları halkı kolayca kontrol altına aldı. Emir komuta zinciri “abi” yapılanması gibiydi ve İslamcıların şahı devirmesindeki en önemli yapılanmalardan biri oldu. Bu yapılanma sayesinde “halk ordusu”nu kurdular ve çok kısa sürede büyük kitleler üzerinde söz sahibi oldular. 4- Kargaşa ortamında ellerinde Kuranı- kerim’lerle askeri birlikleri bastılar ve kışlaları ele geçirdiler. Bir şeyler benziyor mu, benzemiyor mu? Benzerlik SESSİZ SEDASIZ (!) HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Anadolu ço- ban köpeği... Bir nota. 2/ Kemiklerin yuvarlak ucu... Yoğurt, pek- mez gibi koyu şeyleri suyla inceltmek. 3/ Ayağa giyilen şeylerde ayak bileğinden bal- dõra doğru olan bölüm... Vü- cutta oluşan derin kesik ya da zedelen- me. 4/ Eski dilde taht... Kuzey Avrupa ülkeleri ile Ortado- ğu’yu birbirine bağ- layan otoyolun sim- gesi. 5/ Roman- ya’nõn plaka imi... “Gözetleme, dikiz” anlamõnda argo sözcük. 6/ Mavi renkli küçük bir kuş... Köpek. 7/ Yayla evi... Kõsa çizme. 8/ Or- ta Anadolu’da bir göl... Zihin ve bedence ortaya konan çaba. 9/ Güney Amerika’nõn tatlõ sularõn- da yaşayan çok yõrtõcõ bir balõk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Küçük boylu, uzun ve ipeksi tüylü, sarkõk ku- laklõ bir köpek cinsi... Hemşirelerin giydiği baş- lõk. 2/ Âşõk olmaktan duyulan korku. 3/ Nikel ele- mentinin simgesi... Türlü bitkilerin yaprak ve ka- buklarõyla tatlandõrõlmõş acõmtõrak bir içki. 4/ Tav- şan yavrusu... Eski Mõsõr’da güneş tanrõsõ. 5/ En- der, seyrek... Bir günün ya da olayõn arkasõndan gelen zaman. 6/ Hawaii’de karşõlama ya da uğurlama anõsõ olarak verilen, çiçekten yapõlmõş kolye... İçki bardağõ. 7/ Yapraklarõ çay gibi haş- lanarak içilen bir Güney Amerika bitkisi... Bir işi yerine getirme. 8/ Doğu Karadeniz’de, özellikle Rize yöresinde dokunan çamaşõrlõk ince bez. 9/ Başarõsõzlõk... Bir nota. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 V A R Y A N T K A Y A D A İ R E R A S T I K A S Y T I M A R M A D I M R U M İ N A K A R A T K T İ R U T İ N R A M N İ Ş K E S M İ K Ş U 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 EDREMİT KÜÇÜKKUYU’DA SAHİBİNDEN SATILIK YÜZME HAVUZLU TRİPLEKS VİLLA DENİZE 50 MT, 190.000.–TL TEL: 0555 526 25 25
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear