Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
5 EKİM 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
Geçen hafta, perşembe günü
başlayan, Çin Halk Cumhuriye-
ti’nin (ÇHC) 60. kuruluş yılı kutla-
maları, “Çin 60 yılda nereden nere-
ye geldi? Acaba nereye gidiyor” gi-
bi sorulara olan ilgiyi yoğunlaştırdı.
Çin’in dünya ekonomisindeki ye-
ri, uluslararası siyasetteki etkisi,
toplumsal modeli, “Pekin Muta-
bakatı” etraflıca tartışıldı. Kimi yak-
laşımlara göre Çin, geleceğin lider ül-
kesi olduğunu giderek daha belirgin
bir biçimde gösteriyordu. Başkala-
rına göre, Çin’in toplumsal-siyasi ya-
pısı, bu hızlı büyümenin getirdiği,
kaynak gereksiniminin, derinleşen sı-
nıfsal, etnik çelişkilerin basınçlarına
daha uzun süre dayanamazdı; bü-
yük bir toplumsal kriz olasılığı gittikçe
artıyordu.
Ben bu yazımda, bir süre devam
edeceğe benzeyen bu tartışmalar-
dan daha çok, ÇHC’nin, etnik azın-
lıklara (milliyetlere) yönelik politika-
larına ve uygulamalarına kısaca
bakmak istiyorum. Bence, bu de-
neyimlerden, bu konuyu daha sağ-
lıklı düşünmemize yardımcı olacak
dersler çıkarmak olanaklı.
ÇHC’nin ulusal azınlıklar
politikası, uygulamaları
Yazımın bu kısmında, ÇHC’nin
ulusal azınlıklar politikasının ana
bileşenlerini özetlerken, Çin devle-
tine yakın bir yayın organı olan Glo-
bal Times’da temmuz ayında ya-
yımlanan kapsamlı bir yazıdaki açık-
lamaları aktaracağım.
ÇHC kendini, çok etnik gruplu,
bu grupların birlikte kurduğu bir
devlet olarak tanımlıyor, böylece
de tüm etnik gruplara kurucu sta-
tü tanınmış oluyor. ÇHC, kurulurken
feodal beyleri, tapınakların baskısı-
nı, savaş ağalarını tasfiye eden bir
süreç yaşandığından, çok etnik
gruplu birleşik devlet, özgürleştirici
bir gelişme olarak da şekillenmiş.
Bu nedenle ÇHC’nin azınlık ulus-
ları politikası eşitlik ve birliktelik il-
kesine dayanıyor. 1954 yılında dev-
let 38 etnik grup tanımlarken 1964-
79 yılları arasında yapılan başvuru-
lar sonunda resmen tanınan etnik
grupların sayısı 56’ya yükselmiş.
Bu çok etnik gruplu yapının nüfu-
sunun yüzde 90’dan fazlasını Han
(Çinli) grup oluşturuyor, diğer etnik
grupların oranının yüzde 8.5 olduğu
belirtiliyor.
ÇHC anayasası, etnik gruplara
kendi dillerini konuşma geliştirme,
hukuk, idari ve eğitim alanlarında
kullanma hakkı veriyor. Devlet bu
hakkın, kültür ve sanatın, geliş-
tirilmesine yönelik araştırmalara
ve çalışmalara önderlik ediyor,
mali ve idari olarak destekliyor.
Yasalar her türlü etnik ayrımcı-
lığı suç olarak niteliyor. Bütün et-
nik gruplar devlet işlerine eşit
olanaklarla katılıyorlar. Bu uluslar
Ulusal Halk Kongresi’nde kendi
temsilcileri tarafından temsil edi-
liyorlar, temsil oranlarının nüfus
içindeki paylarından yüzde 5
daha yüksek olarak gerçekleşti-
ği görülüyor. Komünist Partisi’nin
azınlık uluslardan gelen üyelerinin sa-
yısı, ülke çapında 2.7 milyonu geçi-
yor.
Azınlık uluslar (etnik gruplar), ya-
şadıkları bölgelerdeki yoğunluk ve
homojenlik özelliklerine bağlı olarak,
otonom bölgeler, otonom eyaletler,
belediyeler vb. gibi idari kurumlar-
la, kendi kendilerini, ama merkezi
devletin yapısı içinde kalarak yöne-
tiyorlar. Büyük homojen gruplar,
otonom bölgeler olarak yönetilirken
birden fazla etnik grubun birlikte ya-
şadığı bölgelerde, otonom eyalet,
otonom belediye gibi diğer otonom
yönetim kurumları geçerli olabiliyor.
ÇHC, tüm etnik grupların eşitçe,
birlikte gelişmesini amaçlayan bir
ekonomi politikası izlediğini söylü-
yor. Bu amaçla kırsal alanlarda ya-
şayan etnik azınlıklara tarım ve hay-
vancılık alanlarında ekonomik, ma-
li destek sağlanıyor. Devlet politikası
azınlık alanlarına yönelik olarak po-
zitif ayrımcılığı amaçlayan mali ve
ekonomik politikalar uyguladığını
ve ekonomik reformlar aracılığıyla
buraları ülkenin geri kalanına ve
dünya ekonomisine açmaya başla-
dığını da vurguluyor. Geri kalmış böl-
geler için yoksulluğu azaltıcı, sağlık
hizmetlerine ve çocuk doğumlarına
yönelik özel politikaları da geliştiril-
miş. Devletin politikasının, bu etnik
grupların asimilasyonunu,
“Han”laştırılmasını değil, korunma-
sını ve geliştirilmesini amaçladığı ay-
rıca belirtiliyor.
Özetle, ÇHC’nin azınlıklara, ayrıl-
ma hakkı dışında, akla gelebilecek
hemen tüm hakları tanıdığı, deste-
ği sunduğu söylenebilir. Ancak, son
yıllarda Sincan ve Tibet bölgesinde
görülen kanlı ayaklanmalar bize,
tüm bu haklara karşılık, azınlıklar so-
runun varlığını koruduğunu, hatta da-
ha da şiddetlenerek geri geldiğini
gösteriyor.
Ve çarptığı engeller
Sorun, bu yasal ve idari tedbirle-
rin, gereçlerin uygulanmıyor olma-
sından değil, bu uygulamaların esas
olarak ekonomi politiğin içindeki
çelişkilerin etkisiyle çarpılmasından
kaynaklanıyor.
Foreign Policy dergisinde geçen
hafta yayımlanan, Christina Larson
imzalı bir araştırmaya göre, Han
(Çinli) nüfusun diğer azınlıklara ait
bölgelere, son yıllarda giderek ar-
tan sayıda gelmeye başlaması, et-
nik çelişkilerin sertleşmesine yol
açmış. Otonom etnik bölgelerde
yaşayanlar, yeni gelenlerin daha
iyi yaşam koşullarına sahip ol-
duğundan yakınıyorlarmış. Ge-
lenler ise örneğin çatışmaları ak-
taran televizyon haber program-
larında, aslında yerel etnik grup-
tan kaynaklanan ayrımcılık ve
düşmanlıktan yakınıyorlardı.
Larson yazısında, geçen 20
yılda yaşanan hızlı (kapitalist)
kentleşmenin farklı etnik grupları
birlikte yaşamaya zorladığına işaret
ediyor. Bu kentleşme sürecinde et-
nik grupların, yaşam koşulları, yeni
yollar, hastaneler ve diğer altyapı hiz-
metleri sayesinde eskiye göre be-
lirgin bir biçimde iyileşmiş. Ancak,
Asya Kalkınma Bankası’nın işaret
ettiği gibi gelir dağılımı giderek bo-
zulduğundan, bu yeni komşu olan-
lar, ne yazık ki dost, arkadaş ola-
mamışlar.
Urumçi çatışmaları, yeni gelen
Han etnik grubu ile yerli grupların
arasındaki uçurumu sergiledi. Han
ve yerel etnik grup, birbirlerinden ke-
sin bir biçimde ayrı yaşıyor, hatta
farklı dili konuştuklarından, aralarında
iletişim dahi kuramıyorlar. Bu ne-
denle, Uluslararası ve Stratejik
Araştırmalar Merkezi’nden Char-
les Freeman’ın işaret ettiği gibi et-
nik farklılıklar kolaylıkla ateşlenebi-
lecek çelişkilere dönüşüyorlar.
Otonom bölgeler gerçekten yerel
kadrolarla ve otonom olarak yö-
netiliyorlar. Ancak merkezi devletin
uygulamaları, çoğu kez dayatma
olarak algılanıyor. Yerel etnik grup-
tan seçilen yöneticiler, merkezi dev-
let tarafından onaylandıklarından,
hatta yetiştirildiklerinden, kariyerle-
rini merkezi devlete, Komünist Par-
tisi’ne borçlu oluyorlar. Diğer bir de-
yişle yerel etnik liderlikler de Çin dev-
letinin bürokrasisine bağlı oluyor, no-
menklaturasının (egemen sınıfın)
parçası olmaya devam ediyorlar.
Bu bağlamda, yerel düzeyde, sı-
nıf ilişkilerinin, rüşvet ve yolsuzluk
olaylarının, etnik farklılıkları çelişki-
ye dönüştürdüğü görülüyor. Daha-
sı merkezi devletin bölgelere, pozi-
tif ayrımcılık yapmak, otonom böl-
gelerdeki ekonomik, kültürel geliş-
meleri desteklemek amacıyla gön-
derdiği kaynaklar, bu bürokrasiye,
onların yerel çevrelerine (yerel sınıf
ilişkilerine) takılarak talan ediliyor, bü-
yük bir kısmı halka ulaşamıyor.
Özetle, tüm ayrıntılı idari tedbirle-
re, otonomi uygulamalarına karşın,
gelir dağılımı bozuldukça, sınıfsal çe-
lişkiler derinleştikçe, etnik farlılıklar,
patlayıcı etnik çelişkilere dönüşü-
yorlar. Çarşamba günü, Zizek, Ka-
ratani ve Kant üzerinden, “diya-
lektik çelişki” ve “antinomi” kav-
ramlarına dayanarak etnik çelişki-
lerin, yapısal özellikleri ve “çözüm”
olasılıkları üzerine “düşünmeye” ça-
lışacağım…
Çin Halk Cumhuriyeti 60 Yaşında
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
İstanbul Haber
Servisi - IMF ve Dün-
ya Bankasõ’nõn 6 Ekim’de baş-
layacak olan yõllõk toplantõsõna
çeşitli kesimlerden tepkiler yağ-
maya devam ediyor. DİSK’e
bağlõ Devrimci Sağlõk-İş Sen-
dikasõ ve Halkevleri ile Öğren-
ci Kolektifleri, IMF-Dünya Ban-
kasõ toplantõlarõnõn gerçekleşti-
rildiği Hilton Oteli çevresinde
dün ayrõ ayrõ yaptõklarõ protes-
tolarda “IMF’nin yurttaşın
eğitim, sağlık gibi haklarını,
sermayenin tekeli haline dö-
nüştürdüğünün” altõnõ çizdiler.
Tencereli protesto
Taksim Elmadağ’daki Divan
Kavşağõ’nda toplanan Halkev-
leri ve Öğrenci Kolektifle-
ri’nden oluşan grup, Taksim
Meydanõ’na doğru yolu trafiğe
kapatarak yürümek istedi.
Emniyet yetkileri grubun yü-
rümesine önce izin vermedi.
Sonra grup, sloganlar atarak kõ-
sa bir süre yürüdükten sonra ba-
sõn açõklamasõ yaptõ. Halkevleri
ile Öğrenci Kolektifleri’nin or-
tak gerçekleştirdiği eylemde
“Maaşımıza göz diken IMF
defol”, “IMF’ciler, işbirlik-
çiler, bu toprakların gençle-
rinden korkun”, “IMF defol
bu memleket bizim”, “Gü-
venli iş, güvenli gelecek için
IMF defol” pankart ve döviz-
leri açõlõrken; tava ve tencere gi-
bi “enstrümanların” eşliğin-
de “Bu ülke bu halk satılık
değil”, “Kahrolsun IMF, iş-
birlikçi AKP”, “Em-
peryalistler, işbirlikçi-
ler 6. Filo’yu unutma-
yın” sloganlarõ atõldõ.
Halkevleri 1. Bölge
Temsilcisi Nuri Gü-
nay’õn okuduğu basõn
açõklamasõnda, 1
Ekim’den bu yana devam eden
IMF toplantõlarõnda alõnacak
kararlarõn şimdiden belli ol-
duğuna işaret edilerek, “Bu top-
lantıların sonucunda daha faz-
la sömürü, yoksulluk ve ölüm çı-
kacaktır. IMF ve Dünya Ban-
kası programlarıyla eğitim, sağ-
lık hakkımız, sermayecinin te-
keli haline geldi. IMF ile Dünya
Bankası programları sonucun-
da emeklilik artık hayal; işsiz, si-
gortasız, güvencesiz koşullar
ise gerçek. Kentsel dönüşüm
projesiyle evlerimiz başımıza
yıkıldı. Fındığımızın da, çayı-
mızın da fiyatını IMF belirler ol-
du” denildi.
Öğrenci Kolektifleri
adõna basõn açõklama-
sõnõ okuyan Ali Coş-
kun ise IMF’nin yurt-
taşõn eğitim ve sağlõk
hakkõnõ sattõğõnõ belir-
terek şunlarõ söyledi:
“Deniz’lerin, Ma-
hir’lerin arkasından
gidiyoruz. AKP hü-
kümetiyle sonuna ka-
dar mücadele edece-
ğiz.”
Basõn açõklamalarõ-
nõn ardõndan sembolik
bir yoksulluk paketi ha-
zõrlayan grup üyeleri,
paketteki makarna ve
kuru ekmeği göstere-
rek, “böyle bir paket-
le yurttaşın karnının
nasıl doyabileceğini,
faturalarını ne şekilde
ödeyebileceği” sorusu-
nu yönelttiler. Ardõndan
ceplerindeki bozuk pa-
ralarõ yere atan grup
üyeleri, “IMF bizim
insanlarımızı işte böy-
le niteliksiz işgücü olarak görü-
yor. Biz de onlara bu bozuk
paralarla yanıt veriyoruz” de-
diler.
Devrimci Sağlõk-İş Sendikasõ
tarafõndan yapõlan basõn açõkla-
masõnda, hastanelerde işçilerin
taşeron şirketler aracõlõğõyla ça-
lõştõrõldõğõ anõmsatõlarak, bir IMF
programõ olan Sağlõkta Dönü-
şüm Programõ’nõn sağlõk alanõn-
daki tüm emekçilerin güvencesiz
hale getirdiği vurgulandõ. “IMF
defol, bu ülke, bu halk satılık
değil”, “Milyonlar aç, milyon-
lar işsiz. İşte kapitalist sistemi-
niz”, “Yaşasın örgütlü müca-
delemiz” yazõlõ pankart ve dö-
vizler açan Devrimci Sağlõk-İş
Sendikasõ üyeleri, AKP’nin sağ-
lõğõ paralõ hale getirmesinin ar-
dõnda IMF’nin olduğunu belirte-
rek, “Bugün burada Okmeyda-
nı Eğitim ve Araştırma Hasta-
nesi’nde işten atılan arkadaş-
larımız için toplanmış bulunu-
yoruz. Arkadaşlarımızın işten
çıkarılmasının gerçek nedeni,
IMF politikaları ve bu politi-
kaları uygulayan AKP hükü-
metidir” dediler.
Tünel’de dün bir araya gelen Di-
renİstanbul aktivisti bir grup,
“Kapitalizm krizin kendisidir”,
“Dünya Bankası sermayenin
kankası”, “IMF papucu yarım
çık dışarıya oynayalım” döviz ve
pankatlarõ açarak Taksim Mey-
danõ’na doğru yürüyüşe geçti.
“İsyan” diye sõk sõk bağõran grup,
ellerindeki õslõklar ve çeşitli ens-
trümanlar çalarak, “Milyonlar aç,
işgal altında, IMF varken kimin
umurunda”, “Diren İstanbul”,
“Kurtuluş yok tek başına, ya
hep beraber ya hiçbirimiz” slo-
ganlarõ attõ.
İşsizlik pahalılıktır
Halkõn Kurtuluş Partisi (HKP)
üyesi bir grup ise Taksim Tram-
vay Durağõ’nda bir araya gelerek
toplantõlarõ protesto etti. “IMF ve
Dünya Bankası işsizlik pahalı-
lıktır”, “Halkız kazanacağız”,
döviz ve pankartlarõ açan grup,
“Emperyalistler geldikleri gibi
giderler”, “Kahrolsun emper-
yalizm, yaşasın ikinci kurtuluş
savaşımız” sloganlarõ attõlar.
Emek ve Özgürlük Cephesi,
Ezilenlerin Sosyalist Platformu
ile Sosyalist Parti’nin bulunduğu
“IMF ve Dünya Bankası Kar-
şıtı Birlik”, Taksim metrosu çõ-
kõşõnda saat 16.00 sõralarõnda
toplandõ. “IMF - Dünya Ban-
kası defol”, “Emperyalistler
işbirlikçiler 6. Filo’yu unut-
mayın” pankart ve dövizleri
açan grup, “IMF defol, bu mem-
leket bizim” sloganlarõ attõlar.
DİSK’e
bağlõ
Devrimci
Sağlõk-İş
Sendikasõ
ve
Halkevleri ile
Öğrenci
Kolektifleri
düzenledikleri
protestolarla IMF
ile Dünya Bankasõ
programlarõnõ
protesto etti.
Ekonomi Servisi - Özyeğin Üniversitesi
Mütevelli Heyeti Başkanõ Hüsnü
Özyeğin, Goldman Sachs ile “10.000
Kadın” projesi kapsamõnda Türk kadõn
girişimcilerinin nitelik kazanmalarõna ve
iş dünyasõnda yükselmelerine destek
olmaya çalõşacaklarõnõ söyledi.
Uluslararasõ yatõrõm bankasõ Goldman
Sachs’õn 2008 yõlõnda başlattõğõ “10.000
Kadın” girişimci projesi, Özyeğin
Üniversitesi işbirliği ile Türkiye’de hayata
geçiriliyor. Proje, gelişmekte olan
ülkelerde kadõnlarõn girişimcilik ve
yöneticilik yönlerini güçlendirmeyi,
kadõn - erkek eşitsizliğini azaltarak
paylaşõmcõ, sürdürülebilir bir ekonomik
büyümeyi desteklemeyi hedefliyor.
2008 yõlõndan bu yana 8 Afrika, 5 Orta ve
Uzakdoğu, 3 Amerika ülkesi olmak üzere
toplam 16 ülkede uygulanan proje, 100
milyon dolarlõk bütçesi ile önümüzdeki
beş yõl içinde dünyanõn dört bir yanõndaki
10 bin kadõna ulaşmayõ amaçlõyor.
IMF ve Dünya Bankası toplantılarını protesto etmek için Taksim Meydanı’ndaki Mobese di-
reğine çıkarak eylem yapan 3 kişi gözaltına alındı. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR)
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Karşıyaka
İzmir-Karşıyaka Belediyesi’nce düzenlenen
şenliğe konuşmacı olarak katıldım.
Kuşkusuz Zübeyde Hanım’ın kaldığı Latife Ha-
nım’ın evinin avlusunda, duyarlı bir izleyici kitle-
siyle Cumhuriyetin değerleri üzerinde söyleşmek
bir başka güzel oluyor.
Sözünü etmek istediğim bu değil; Karşıyaka Be-
lediyesi bağlamında bazı genel sorunlar.
AKP iktidarı yerel seçimler öncesinde kimi bü-
yük kentlerin ilçe belediyelerini böldü.
Bu bölme işlemlerinin temel nedeni elbette
“halka daha fazla hizmet” değildi. Tersine AKP’nin
daha çok sayıda belediye başkanlığı kazanması ve
rant dağıtımı alanını genişletme isteğiydi. Karşı-
yaka’da AKP’nin bu beklentisi gerçekleşmedi;
ayrılan Bayraklı Belediyesi’ni de CHP adayı kazandı.
Karşıyaka’da bölünmeden doğan olumsuzluk-
lar yaşanıyor. Bunlardan biri, ilçenin nüfusunun ve
gelirlerinin azalmasıdır. Bunun gibi, Dünya Barış
Anıtı, Sıvas katliamını simgeleyen anıt ve 1 Ma-
yıs Anıtı gibi görkemli ve kalıcı eserlerin yeni be-
lediyenin sınırları içinde kalması da ayrı bir burukluk
yaratıyor.
Bunlara karşın, Karşıyaka Belediyesi, başkanı
ve çalışanlarıyla, kültürel etkinlikler; gençlerin
eğitimi; doğal ve tarihsel çevreyi koruma; her tür-
lü sanatsal yaratıcılığın geliştirilmesi gibi beledi-
yelerde çok da alışık olunmayan alanlarda da ça-
lışmalarına devam ediyor.
Belediyenin bölünmesi sonucu yaşanan sıkıntı-
lardan birinin boyutları çok daha uzaklara uzanıyor.
Olay şu: Seçimlerden sonra, Karşıyaka Bele-
diyesi’nce kendisine bağlı Kent AŞ’de çalışan 276
işçinin işine, her türlü parasal hakları ödenerek son
veriliyor. İşlerinden çıkarılan işçiler soruna yerel
düzeyde çözüm bulunamayınca, Ankara’nın yo-
lunu tutuyor. Bu satırların yazıldığı saatlerde ey-
lemlerini sürdürüyorlar.
Başka birçok bölünen belediyede olduğu gibi
nedeni belediyenin bölünmesi de olsa işten çı-
karma olayı, ülkemizde çalışma yaşamına ilişkin
çok sancılı bir durumun dışavurumudur.
İşçilerin işten çıkarılmasını çok kolaylaştıran asıl
neden, “işçi haklarının yasal korumadan yoksun”
olmasıdır. Daha doğrusu “işçi hakkı” kavramının
tanınmayacak kadar bozulması ya da yokluğudur.
Türkiye’nin işgücü piyasası, önce 12 Eylül re-
jimi, sonra da onu tamamlayan IMF ve Dünya Ban-
kası’nın baskılarıyla adım adım “esnekleştirildi”.
Esnekleştirme, kestirme anlatımıyla, işveren ve
işçinin, sözüm ona özgürce iş sözleşmesi yap-
maları anlamına gelir. Pek çoğu eğitimli, lise ve üni-
versiteyi bitirmiş milyonlarca işsizin olduğu bir or-
tamda, işçinin güçlü sermaye karşısında sözleş-
me yaparken “özgür” olduğunu düşünmek akıl-
dışıdır. Ama bu saçmalık, bilinmektedir ki, eko-
nomide “liberal düşüncenin” temelini oluşturur.
Esnekleştirme süreci “aracılarını” yarattı. Giderek
yaygınlaşan bu uygulamayla kamu kurum ve ku-
ruluşlarına “işçi alımları”, “taşeronlar” eliyle yapı-
lıyor. İş güvencesi tümüyle yok oluyor; işten çı-
karmalar çok kolaylaşıyor.
İşçilerin “sendikalı” olması tamamıyla olanak-
sızlaştırıldı; işçiler “sendikasızlaştırıldı”. Süreç,
sendikaları kendi içlerinde yapısal sorunlarla kar-
şı karşıya bırakıyor; yaşam savaşı vermeye zor-
luyor. Çalışma yaşamı, ateşten gömlek, yakıyor!
Uygulamada çok daha haksız durumlar doğu-
yor. Örneğin işçi taşeronluğu yapan “şirket” ba-
tınca ya da el değiştirince -ki bu yollara çok sık
başvuruluyor- işçilerin önceki şirketle yaptıkları
sözleşmelerden doğan hakları tamamıyla “yok”
oluyor.
Diğer kamu kuruluşlarında ve belediyelerde ya-
şandığı gibi, Karşıyaka’nın işçi çıkarma olayı,
AKP’nin, IMF ve Dünya Bankası desteğiyle uy-
guladığı bu hak ve hukuk tanımayan işgücü pi-
yasası anlayışının çok acı ya da acımasız örnek-
lerinden yalnızca biridir.
IMF ve Dünya Bankası’nın ünlü yıllık toplantı-
larından bu yıla ait olanı yarın İstanbul’da başlı-
yor. Sermaye dünyası İstanbul’a akıyor. Toplan-
tılarda küresel bunalımdan çıkışın “sermayenin çı-
karı” açısından tartışılacağı biliniyor. AKP, işçile-
re değil, dincisiyle, dinsiziyle; yerlisiyle, kürese-
liyle sermayeye yakınlığını, sermayenin “taşero-
nu” olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Ya işçiden, emekten yana olanlar? Onlar ne ya-
pıyor?
yakupkepenek06@hotmail.com
Goldman Sachs
ve Özyeğin’den
kadına destek
Fakirliğe karşı mücadeleye devam
Ekonomi Servisi - IMF’nin
yönetim kurulundaki Uluslarara-
sõ Para ve Finans Komitesi IMF ve
Dünya Bankasõ’nõn yõllõk toplan-
tõlarõ öncesinde, 12 maddelik bir
ön mutabakat metni oluşturdu.
Metinde, krizin bittiğinden emin
olunana kadar, teşvik politikala-
rõnõn sürdürülmesi konusunda or-
tak karara varõldõğõ belirtildi.
Metinde, “Ekonomik topar-
lanmanın ilk işaretlerinin geldiği
şu günlerde, sürdürülebilir eko-
nomik toparlanma güvenlik al-
tına alınana kadar teşvik edici
maliye, para ve finansal sektör
politikalarının devam etmesi
kararlaştırıldı” ifadeleri kulla-
nõldõ. Korumacõlõktan kaçõnmak
için kolektif bir karşõ duruş ser-
gileneceği bilgisine de yer verilen
metinde, ayrõca düşük gelirli ül-
kelerin desteklenmesi için ulus-
lararasõ desteğin devam etmesi
üzerinde durularak “fakirliğe
karşı mücadele etmek için ulus-
lararası desteğin devam etme-
sinin kararlaştırıldığı” bilgisine
yer verildi.
Krizin bu ülkeler üzerindeki
etkilerinin yakõndan takip edile-
ceği belirtilen metinde, ayrõca
kota reformunun, IMF’nin güve-
nilirliğini ve gücünü arttõrmak
için hayati önem taşõdõğõna vurgu
yapõldõ. 12 maddelik metinde, şu
konular öne çõktõ:
Pittsburgh’taki G20 zirve-
sinde alõnan kararlar memnuni-
yetle karşõlanmõştõr.
Fon, üye ülkeler için finan-
sal güvenlik ağlarõnõ ilerletmiştir.
Fon, kapasitesini güçlendir-
meye devam etmeli ki, üye ülke-
lerin dõş ödemeler dengesindeki
problemlerle mücadele edebilsin.
Gelecek IMF toplantõsõ, 24
Nisan 2010’da Washington’da
yapõlacaktõr.
Esnek kredi hattõ özellikle ge-
lişmekte olan piyasa ekonomile-
rine önemli destek sağladõ.
Fon, üyelerine yardõm etme
gücünü arttõracaktõr.
Gelecek yõllõk toplantõlara ka-
dar IMF’nin gelecekteki finans-
man rolüyle ilgili bir çalõşma ya-
põlmalõ ve rapor hazõrlanmalõ.
Esnek kredi hattõnõn başarõ-
sõ temel alõnarak, yeni finansman
enstürmanlarõ, alternatif imkân-
larõn sunulup sunulamayacağõ or-
taya konmalõ. Ayrõca, fon, uzun
vadeli küresel istikrarõ sağlamak
için başka politika seçeneklerini de
değerlendirmeye almalõ.
IMF ve Dünya Bankasõ’nõn yarõn başlayacak yõllõk toplantõsõna tepkiler yağmaya devam ediyor
‘Güvenli gelecek için IMF defol’