13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Frankfurt Notları Kitap Fuarı nedeniyle geçen hafta beş günlüğüne Frankfurt’taydım. Beş günün tümünü virüsünü İstanbul’da kaptığım griple boğuşarak geçirdim. Fuarın ikinci günü Türkiye standında düzenlenen “Türk edebiyatında Almanya, Alman edebiyatında Türkiye” başlıklı bir açık oturumda Nazan Bekiroğlu, Oya Baydar ve Esmahan Aykol ile birlikte konuşmacıydım, sonunu nasıl getirdim, Tanrı biliyor. Neyse, bu kadar mızmızlık yeter. Frankfurt Kitap Fuarı canlılığını her yıl biraz daha yitiriyor. Bir zamanlar on binin üzerinde olan katılımcı yayınevi sayısı sürekli azalıyor. Ne var ki geçen yıl 7.373 olan yayınevi sayısı bu yıl 7.335’e düşmüş olsa da Frankfurt, dünyanın en büyük kitap etkinliği ve uluslararası yayın borsası olma işlevini önümüzdeki yıllarda da sürdürecek. 290 bin 469 ziyaretçi tarafından ziyaret edilen fuarda bu yıl yaklaşık 120 bin yeni yayın sergilendi, bu sayı küresel ekonomik krizin dünya yayıncılık sektörüne “teğet” geçtiğini gösteriyor. Çin, bu yılki Kitap Fuarı’nın konuk ülkesiydi. Fuar yönetiminin bu seçimi hem Alman hem de uluslararası insan haklarına duyarlı sivil toplum kuruluş ve kurumlarının tepkisine neden oldu. Özellikle Çin dışında yaşayan iki rejim karşıtı yazarın, Bei Ling ve Dai Qing’in önce fuarın Uluslararası Merkez Müdürü Peter Ripken tarafından kapanış toplantısına çağrılmaları, fakat daha sonra resmi Çin delegasyonunun fuardan çekilme tehdidini de içeren tepkisi üzerine konuşmacılar listesinden çıkarılmaları şiddetli protestolara yol açtı. İki arada bir derede kalan fuar yönetimi çözümü 2003 yılından bu yana “onur ülkesi” projesini başarıyla yürüten Peter Ripken’in görevine son vermekte buldu. Bu yakışıksız durum bir yana Almanya genelinde düzenlenen yaklaşık 550 etkinlikte kendini öncelikle kültürel açıdan tanıtma olanağını bulan Çin’in organizasyon şefi Zhang Fuai sonuçtan hoşnuttu, katılımcı 225 Çin yayınevi uluslararası yayın pazarında 2.200 yayın hakkı satmayı başarmıştı. Bu yılki Nobel Edebiyat Ödülü’nün Romanya’da bir Alman azınlık grubu olan Banat Schwab’larına mensup yazar Herta Müller’e verilmesi ödül sahibinin belirlenmesinde yazarın siyasal eğilimlerinin ölçüt alınıp alınmadığına ilişkin tartışmalara yeni bir ivme kazandırdı. Herta Müller, toprakları II. Dünya Savaşı sonrası kurulan sosyalist rejim tarafından kolektifleştirilmiş bir büyük toprak sahibinin torunu. Rejim karşıtı olan annesi Sovyetler Birliği’ne sürgüne gönderilmiş, babası ise Nazilerin askeri kolu Waffen-SS’in bir üyesi, Alman ordusunda savaşmış. Kendisi ise 1987 yılında Romanya’yı terk ederek Almanya’ya göçmüş bir antikomünist. Hemen tüm kitaplarında ele aldığı konuları bu eksene oturtarak Romanya’daki reel sosyalist rejimi eleştiriyor. Doğal ki edebiyat yapıtlarında da toplumsal eleştiri yazarın en doğal hakkı, fakat bu sıklıkta yinelendikçe, eleştiri bir reflekse dönüşüp mekanikleştikçe yapıtların tümü ele alındığında belirgin bir “kuruluk” gözlemleniyor. Şu sıralar onun bu yıl çıkan son kitabını (Atemschaukel/Soluk Salıncağı) okuyorum. Herta Müller bu kitabının konusunu da aynı eksene oturtmuş, Romen-Alman bir gencin Rusya’daki bir çalışma kampındaki yaşamından kesitler sunuyor. Bakalım sonunu getirebilecek miyim? Baden-Württemberg Eyaleti Tarım Bakanlığı yüksek miktarda “amitraz” içerdiği gerekçesiyle Türk armutlarının ithalini yasaklayıp tüketicileri bu armutları yememeleri konusunda uyardı. Amitraz, insanda konuşma bozukluğu, dikkat toplayamama, uyuklama gibi rahatsızlıklara yol açıyormuş. İstanbul’a dönerken uçakta düşündüm; bizim Tarım Bakanlığı yetkililerimiz bizleri niçin uyarmıyorlar bu sağlığa zararlı armutlar konusunda? Almanların canı can da bizim canımız patlıcan mı? Yoksa o armutlardan kendileri de bolca yediklerinden uyukluyorlar mı? Seli felakete dönüştüren “Ayamama deresindeki ya- pılaşma”ya bir süredir “uçak pisti”nin de eklendiğini biliyor musunuz? Atatürk Havalimanı’nõn 2300 m’lik “06-24 pisti” artõk “kısa” kaldõğõ gerekçesiyle Ataköy’e ve dere yatağõna doğ- ru uzatõlõyor; üstelik imar plan- larõna aykõrõ ve “kaçak” olarak! Büyükşehir Belediyesi’nin “dere yatağındaki yasadışı yapılara yıkım tebligatı gön- derdik” açõklamasõnõ medya- mõz günlerdir alkõşlõyor; ne var ki selin asõl nedeni olan şu so- rularõ ne soran var ne de merak eden: 1- Selin “ruhsatlı” sorumlu- larõ olan sözde “imar”lõ rant ya- põlarõna neden “yıkım” tebligatõ gitmiyor? 2- Aynõ yapõlara, Mimarlar Odasõ’nõn “olumsuz ÇED ra- porları”na ve yargõnõn “dur- durma” kararlarõna rağmen en- gel olmayan 1997-2009 dönemi sorumlularõndan neden hesap sorulmuyor? Yanõtlarõnõ “yetkili”ler düşünedursun- lar, Ataköy sa- kinleri şunu da ekliyorlar: “Bahçe duva- rı için bile ruhsat alınır- ken, 30 m yükseklikte bir dol- guyla 500 m’lik bir pist dere yatağında nasıl ‘kaçak’ olarak inşa edilebilir? Sel felaketin- den nasıl ders çıkartıl(a)maz?” Kente karşı suç İmar yağmacõlarõnõn ne den- li “gözde”si olduğu bu kez “ölüm”cül sonuçlarõyla da an- laşõlan Ayamama, Ataköy’le Atatürk Havalimanõ arasõndan akarak denize kavuşuyor. Hem Ataköy’e, hem de havaalanõna “komşu” olmasõ “rant sevda- lıları”nõn iştahõnõ öylesine ka- barttõ ki yatağõndaki “yeşil alan”larõn “yapılaşma arsa- ları”na dönüşmesiyle 15 Eylül seli adeta davet edildi. Şimdi de aynõ alana “uçak pisti” uzatõlmasõnõ şaşkõnlõkla izleyen sakinler sonunda yargõya başvurdular. Sadece dereyi kur- tarmak değil, evlerinin üzerin- den alçalarak piste inecek uçak- larõn yaratacağõ “tehlike”leri ve “dayanılmaz gürültü”yü önlemek için de “yasadışı in- şaat”õn durdurulmasõ amacõyla dava dilekçelerinde bakõn neleri vurguluyorlar: - Çatõlarõmõza teğet geçerek iniş-kalkõş yapan uçaklar can güvenliğimizi tehdit etmekte; dayanõlmaz düzeydeki gürültü ve hava kirliliği beden ve ruh sağlõğõmõzõ bozmaktadõr. -Ataköy, okullarõ, üniversite- leri, hastaneleri, kültürel, ticari ve kamusal kent alanlarõyla, 100 bin nüfuslu ve çağdaş şe- hircilik ödülleri bulunan bir yerleşmedir. ‘06-24 pisti’yle mesafesi ise 1210 m’dir. Bu ne- denle 1953’te, “sadece rüzgâr zorunlu kıldığında, nadiren kullanılmak üzere” yapõlmõş- tõ. Son yõllarda bu “koşul”un unutularak, her gün 24 saat iniş-kalkõşa açõlmasõ bile hukuka aykõrõyken şimdi de dev uçak- lar için dereye ve konutlarõmõ- za doğru kaçak olarak uzatõlõ- yor... ‘Şûra’ya da aykırı İşte bu gerekçelerle Devlet Hava Meydanlarõ İşletmesi’ne karşõ yüzlerce yurttaş “davacı” durumda... Hukuk mücadelesi- ni sürdürenler arasõnda, TMMOB emektarlarõndan Ha- rita ve Kadastro Mühendisi Ce- lal Beşiktepe di- yor ki; “Havali- manının yıllık trafiği yüzde 70 a r t m ı ş t ı r . DHMİ bunu 06/24 pistini uzatarak çöz- meye çalışıyor ama bu liman zaten artık ta- lebi karşılayamaz hale gel- miştir.” Nitekim TBMM’nin onayla- dõğõ 2007-2013 dönemine ait 9. Kalkınma Planı’nõn 432. mad- desinde “meydanların çevre- ye duyarlı, kaliteli hizmet ve- ren ve büyümeye açık yapıda olması sağlanacak” denirken 433. maddesinde de “talebi karşılamaya yönelik yeni ha- valimanı yatırımları planla- nacaktır” kararõ bile var... Sözü yine Beşiktepe’ye bõra- kõyorum: “Ulaştırma Şûra- sı’ndaki uzmanlar ve Ulaş- tırma Bakanlığı ‘İstanbul’a yeni havalimanõnõn artõk zo- runlu’ olduğunu açıklarlar- ken, pistin dere yatağına doğ- ru uzatılması, hatta buna pa- ralel yeni bir pist daha öngö- rülmesi, bilime, insan hakla- rına, ulusal çıkarlara, huku- ka ve kamu yararına aykırı- dır.” Ey “imar izinlerinden so- rumlu” Büyükşehir; ey “TBMM kararlarından so- rumlu” hükümet ve ey “Ulaş- tırma Şûrası”nõ yapan Ulaş- tõrma Bakanlõğõ... duyuyor mu- sunuz? ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Ayamama’ya ‘Uçak Pisti!..’ ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN HARBİ SEMİH POROY 21 Ekim 21 EKİM 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Nefes Ali Serim: “Can Dündar’ın Yunanistan’da bedava dağıtılan Mustafa filmi gibi Nefes filmi de ‘Kürdistan’da dağıtılabilir!” Anıl Öçal: “Açılım görüşmeleri kamera önünde olmasın mera önünde olsun; trene bakar gibi!” Hikmetyar Hamza Saykan: “Bülent Arınç’a göre İsrail karşıtı dizinin sonu mutlu edecekmiş. Hikmetyar’ın dizinin dibinde mutluluk fotoğrafı çektirebilirler!” Çankaya’daki AKP’linin MGK açılımı! ÇANKAYA’DAKİ AKP’li, ona buna telefon ederek memleketin dış işlerine bakmaktan epey keyif alıyor olmalı... Şu sıralar sanki memleketin iç işlerine bakmaktan da kendini alamıyor ve ana muhalefet partisi liderinin, Milli Güvenlik Kurulu toplantılarına katılmasını öneriyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nden Mustafa Özyürek öneri üzerine önüne sürülen mikrofona hemen görüş bildirmiş; konuya sıcak baktığını ancak çalışma yönteminin yeniden ele alınması gibi bazı koşulları olduğunu söylemiş. Özetle, ana muhalefetin sözcüsü Çankaya’daki AKP’linin önerisine balıklama atlamamış ama atlamak için yeni “tramplen” istemiş! İyi hoş da, Milli Güvenlik Kurulu’nun bugünkü yapısı, çalışma yöntemi, karar alma düzeni Avrupa Birliği’nin emirleri üzerine AKP iktidarının eseri olarak ortaya çıkmadı mı? Şimdi neyi, niye değiştirsinler! Maksat öneri olsun torba dolsun değilse eğer Başbakanlık’taki AKP’li, Cumhuriyet Halk Partisi’ni “Kürt açılımı”na yamamaya çalışırken adı bir süredir Damat Ferit’le birlikte anılan Çankaya’daki AKP’linin de, Deniz Baykal’ı Milli Güvenlik Kurulu’nda yanında görmek istemesi hayırlara vesile olur inşallah! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” GÜZEL bir organizasyondu; devamının da aynı güzellikte geleceğinden kuşku yok. Çünkü hükümet bir işe elini attı mı Türkiye işte böyle güzel organizasyonlar yapacak güçtedir ve hatta yakında askeri operasyonları durdurup barış ve demokrasi organizasyonları ile tüm yurdu saracaktır! Yıllardır Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye barış ve demokrasi için gülleri atan, yüreği barış ve demokrasi aşkıyla yanıp tutuşan, bir grup iyi niyet elçisinin Türkiye’yi yöneten kadrolarca kucaklanış organizasyonundan söz ediyoruz. Emeği geçenlere teşekkür etmek yurttaşlık görevi olmalı... Kim bunlar? ABD Başkanı Obama’dan işareti alır almaz “tarihi fırsat” duyurusu yapan Çankaya’daki AKP’li Sayın Abdullah. Fırsatı barış ve demokrasi için değerlendirmek üzere yol haritasını hazırlayan İmralı’daki PKK’li Sayın Apo. Kürt açılımını başlatarak barışın ve demokrasinin önünü hızla açan Başbakanlık’taki AKP’li Sayın Recep. Organizasyona dönersek... Diyarbakır’daki özel yetkili dört savcıyı ve bir yargıcı barış ve demokrasi elçilerini karşılamak için özel olarak Şırnak’ın Silopi ilçesindeki Habur sınır kapısına gönderen Adalet Bakanı Sadullah Ergin... Sivil, resmi ve özel timci polislerle jandarmayı elçilerin güvenliği için seferber eden ve açılımın koordinatörlüğünü başarıyla yürüten İçişleri Bakanı Beşir Atalay... Gümrüklü alanda çevre düzenlemesi için iş makineleriyle destek sağlayan Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir, gümrüklü sahayı kullanıma açan gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanı Hayati Yazıcı. Gerek Amerika’nın gerek Avrupa’nın taleplerini ince bir diplomasiyle yürüten dışarıdan atanmış Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu. Siyasilere ilaveten... Alanda gerekli çalışmaları yapmak üzere bölgeye giden Milli İstihbarat Teşkilatı’nın Recep’ten uzatmalı müsteşarı Emre Taner... Muhteremlerin ellerine sağlık! Bu arada barış ve demokrasi aşığı iyi niyet elçilerinin sözcüsü İmralı’daki “Sayın Apo”dan dört mektup getirmiş. “Yol haritası” içeren mektuplardan biri Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’a yazılmış. Ne güzel organizasyon! Emeği geçen ve geçecek herkesin eline sağlık! Teşekkür(!) SESSİZ SEDASIZ (!) Paris’te Sevr’e uygun harita çizilmiş. Açılım haritasıdır! YağmurDeniz (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com Ka-mera BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Sinop’un Er- felek ilçesinde, birbirine yakõn 28 şelalenin or- tak adõ. 2/ İnce dantel... Eğitim- le değil, alõş- kanlõkla elde edilmiş maha- ret. 3/ Giyim süslemede, çan- ta, şapka, sepet örmede kullanõlan par- lak, renkli ve daya- nõklõ bir şerit... Küçük erkek kardeş. 4/ Ala- cak ya da borç. 5/ Ha- berci... Ayakkabõnõn yumuşak olan üst bö- lümü. 6/ Bir soru eki... Soyundan gelinen kimse... Notada durak işareti. 7/ El ya da ma- kine ile yapõlmõş şeyler. 8/ Havuca turuncu rengini veren pigment. 9/ Ekin biçildikten sonra toprakta ka- lan köklü sap... Kalõpta pişen bir tür meyveli pasta. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Erzurum ilinde, Türkiye’nin en yüksekten dökü- len şelalesi... Akõm şiddeti birimi kiloamperin kõsa yazõlõşõ. 2/ Avuç içi... Gemilerin yük alõp boşalttõk- larõ sõğõnak. 3/ Bir tür sert, ipekli kumaş... Katõşõk- sõz, saf. 4/ Gece denizde balõklarõn ya da küreklerin kõmõldanõşõyla oluşan parõltõ. 5/ Uzak... Adõya- man’õn bir ilçesi. 6/ Bakõr elementinin simgesi... Soy- luluk. 7/ Bir Avrupa ülkesinin başkenti... Maksim Gorki’nin bir romanõ. 8/ İyilik, ihsan. 9/ Yansõma, yankõ... Küçük bitkilere verilen ortak ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Y E D İ R M E E A N O N A Ş A L Z İ R A E K S İ I R Y A K A S L M E C E L L E I Ş I T I N A L M A S M E K K E T I R A K A K K O R U K Ş U 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com “ Gazilerimiz, Bağışlarınızla Hayata Gülümsüyor.” TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ELELE VAKFI OYAKBANK Ankara Turan Güneş Ş. 505 0 505 YTL Tel: 0312 431 99 36, www.elele.org.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear