01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 26 AĞUSTOS 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Necati Cebe: “Personel genel müdürünün oğlu, genel müdür yardımcısı olmuş. Torunu da yakında şube müdürü olur inşallah!” Erdoğan: ‘Hortumu kestik...’ ‘Dişli’ taktık! Sakat Erol İşisağ: “Sakatlıklar yüzünden olimpiyatta başarılı olamamışız. Özürlüler olimpiyatına hazırlık için mi Çin’e gittik?” Elindeki Mete Neptun: “RTE’den art arda iki cümle: Çevrecilerin yaptığı ele avuca gelecek bir şey yok. Ben çevrecinin daniskasıyım!” Merkezi Faruk Sayılır: “Hamdolsun hortumları kesip uçlarını birleştirdik ve bir dişli marifeti ile merkeze aktarıyoruz.” YağmurDeniz Yüksek Yerilim Hattı [email protected] Eee medyacı abiler, bir de haber yapma konusunda “iddia”laş sanız ya! Masrafınız yoktur, neden çalaysunuz! FIKRA kimin eseri bilmiyorum ama Cumhuriyet okurlarından Zehra Top göndermiş: Siyasi başarısından emin politikacı bir grup, Karadeniz’in doğusuna doğru halkın nabzını tutmaya çıkmış. Derken efendim politikacıların yolu bir köy kahvesine düşmüş. Kahvede toplanan köylülerden yaşlıca olanı politikacılarla konuşmaya başlamış: - Uşşağum de pakayim baa, içki içer misinuz? - Yok dede, biz içkiyi ağzımıza sürmeyiz, günahtır. - Sigaraniz var midur? - Dede biz sigaraya karşıyız, görmedin mi bak her yerlerde yasakladık bile. - Peki kumarinuz var midur? - Yok dede, biz olduğumuz sürece bu memlekette asla kumar oynanmaz. - Kari kiz işleriyle araniz nasildur? - Dede hiç olur mu! Sümme haşa. - Peki la uşşağum, anladım ki sizin hiç masrafinuz yoktur... Neden pu kadar çalaysunuz? - Yetim hakkı yemezlermiş... “Yemezler ama dişleyebilirler!” TIP Kurumu Başkanı Dr. Mehmet Altınok ve Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza Üçer, İslamcı AKP iktidarında Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) sağlık harcamalarını irdeliyor: “2002’de 7.6 milyar lira olan SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı sağlık harcamaları 2007’de 20 milyar liraya çıktı, 2008’de 25 milyar liraya çıkıyor. 2002’de 4.3 milyar lira olan ilaç harcamaları 2007’de 8.6 milyar liraya çıktı, 2008’de 10.5 milyar liraya çıkıyor. 2002’de 2.8 milyar lira olan toplam tedavi (hastane) harcamaları 2007’de 10.3 milyar liraya çıktı, 2008’de 13 milyar liraya çıkıyor. SGK’nin döner sermayeli devlet hastanelerine yaptığı ödeme 2002’de 1.8 milyar lira iken 2007’de 6.4 milyar lira oldu, 2008’de tahminen 7.5 milyar lira olacak. SGK’nin özel hastanelere yaptığı ödemeler 14 kat arttı! SSK’nin tasfiyesiyle kurumun ilaç harcamalarında da çarpıcı artış görülüyor. SGK’nin Ocak-Haziran 2008 toplam sağlık harcaması 12.5 milyar lira. Bunun 5.25 milyar lirası ilaç harcamaları ve hastane ilaç harcamaları bunun içinde değil. SSK ilaç harcamalarında 2004 yılına göre yaklaşık 2.5 kat (3.7 milyar lira) artış var ve bu paranın büyük bölümü ulus ötesi ilaç şirketlerine transfer edilmiş durumda. Baş döndürücü biçimde artış gösteren SGK sağlık harcamalarının önemli bir kısmı büyük ölçüde dışa bağımlı olduğumuz ilaç, tıbbi teknoloji, tıbbi cihaz, tıbbi malzeme harcamalarına ait. Yani para ulus ötesi medikal kartele transfer ediliyor. SGK sağlık harcamalarında döner sermayeli hizmet sunucularının (üniversite ve devlet hastaneleri) yanı sıra özel hastanelere yapılan ödemelerdeki artış da çok dikkat çekici. ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın desteğiyle özel hastane sayısı 350’yi geçmiş durumda. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın bugün geldiği noktada sürdürülebilmesi güç. Dengelerin sağlanabilmesi için yurttaşların temel bir hak olan sağlık hakkını aşama aşama yitirmesi söz konusu. Tıpkı ABD’de olduğu gibi müşteri ilişkileri çerçevesinde sağlık hizmetlerinin bireyin parası ölçüsünde satın aldığı yani metalaştırıldığı bir küresel piyasalaştırma operasyonu adım adım gerçekleştiriliyor.” Sağlık GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM ‘Muhafazakârlık’ kılıfı ve yüzbinlerce cinsel suç! (1) Bugün size Türkiye’nin belki de kanayan en bü- yük yarasından söz edeceğim. Yaşadığımız dra- mın özeti şu: Cinsellik bu ülkede ayıp, günah, ya- saklı, “örf ve âdetlerimizle bağdaşmayan” mayınlı bir korku tüneli… Sonuç ise ortada: Cinsel ihti- yaçlarını karşılayamayan onbinlerce insan, sürekli “3. sayfa haberi” olan suçların başaktörü olup her gün cinayet, tecavüz, ensest, zoofili ve adı kon- muş, konmamış her türlü sapıklığın sorumlusu olu- yor. “Tutuculuk, muhafazakârlık, örf ve âdet bas- kısı” gibi kavramların öne çıktığı, “kapanan” ya da “zorla kapatılan” genç kız ve kadın sayısının sü- rekli arttığı “çok namuslu” (!) ülkemizde, bugün bir yere not almaya başlasanız, bir yıl içinde yirmi bin farklı türevini kaydedebileceğiniz bilumum sapıklık ve cinayete varan cinsel çıkışlı suç kol geziyor. Bu- yurun size hafıza tazelemeniz için bir demet en ağı- rından en hafifine vaka örnekleri… İtalyan sanatçı, Barış Elçisi Pippa Bacca’nın otostop yaparken hunharca bir cinayete kurban gitmesi, bu yılın en ağır ve tanınan vakası. Ama bunu binlerce başkası izliyor. Çorum’da Ensar Vakfı Şube Başkanı’nın 15 yaşındaki bir kıza te- cavüz edip bir diğerini de taciz etmesi, bunun so- nucunda travmatik sonuçları düşünülmeden yüz- lerce diğer kızın hastanelerde bekâret kontrolü- ne zorlanmaları; Nesin Vakfı’nda 10 ve 12 yaşın- da iki çocuğun tecavüzle suçlanıp emniyette iş- kence görmeleri, sonunda suçsuzluklarının ka- nıtlanması; Kuşadası’nda plajlarda soyunma ka- binlerine gizli kamera yerleştiren polis memuru- nun gazetelere yansıyan traji-komik durumu… Si- ze özellikle hepsi cinayetle sonuçlanan örnekler vermedim. Nedeni, yelpazenin nerelere kadar uzandığını göstermek. Biliyorsunuz, bir başka ya- kın örnekte bir turist çift tekne ile denize açıldı ve peşlerinden başka bir tekne ile gelen tecavüzcü timinden kurtulabilmek için canları pahasına su- ya atlayıp kaçabildiler. Bir de madalyonun ters yüzü var: Bu ülkede do- ğup da “maazallah”, romantik kitaplardaki gibi bi- rine âşık olup flört etmeye çalışan, mutlu bir yu- va kurmak isteyen, zavallı, iyi niyetli insanlar… On- ların da sonu töre cinayeti, o olmazsa da benzer bir ölüm oluyor. Geçen hafta Kütahya’nın Domaniç ilçesinde, 20 yaşındaki Fatih Karaduman sevgilisi Ş.U. (17) ile buluşup “konuştuğu” için, Çamlıca kö- yünde 10 genç tarafından dövülerek öldürüldü. Bunlar da cinsellik vakasının öbür ucunda, ken- dini Humeyni timi gibi “namus bekçiliğine” ata- yan bir başka güruhun acınacak şizofrenik hali. Tüm bu olayların ortak noktası cinselliği, kadın- erkek ilişkilerini bir keyif değil, utanç, ayıp, günah ve yasak konusu yaparak büyümüş olmak ve ya- şamak. Cinsellik ve erotizmi, doğanın insanlara bahşettiği en büyük yeryüzü hediyesi ve zevk kay- nağı, insan ilişkilerinin en önemli unsurlarından bi- ri olarak görmek yerine, bunu bir dinsel yasak, aşa- ğılama ve suç olarak gören, cehalet ve ilkellikle yüklü anlayış… Cinselliğin ve erotizmin, başka bir canlı üretebilme vasıfları dışında, insan yaratıcı- lığının da kaynağında olup “sanat”ın ana ateşle- yicilerinden biri olması, ilk çağlardan beri bu şe- kilde insanoğlunu beslemiş olması da, işin Tür- kiye’de üzeri örtülmeye çalışılan bir başka gerçeği. Bu tabii ters teperek doğa gerçeklerinin dışına dü- şünce, 5-6 yaşında çocuklar tecavüz edilerek çöp- lüklere atılıyor, nice kızımız kaçırılarak tecavüz edi- lip öldürülüyor, nice örtbas edilen ensest ilişkilerle gencecik insanların geleceği karartılıyor, hatta hay- vanlarla ilişki ne yazık ki Anadolu’nun bilinen an- cak dile getirilmeyen bir gerçeği olarak önümüz- de duruyor. Travesticilik büyük kentlerde rande- vuevlerinin önü kesildiğinden beri alternatif tat- min yolu olarak giderek artan şekilde yayılıyor. Bütün bu cinayetlerin, tecavüzlerin ve sapık- lıkların kökeninde, her gün dozu artan muhafazakâr siyasetler ve dinsel baskıyla, sağlıklı ve doğal bir cinsel yaşamdan uzaklaştırılan gençliğimizin acı kaderi var. Önümüzdeki hafta gündem yerle bir olmazsa, bu konuyu işlemeye devam edeceğiz. [email protected] Faks: 0212 227 34 65 Dr. Handan DİKER* ‘Sorumluluğu üzerine almak yürekliliği ve hevesi her işte en çok gerekli olan bir özelliktir. Birçok insanlar, sorumluluğun başkalarında olduğunu bildik- leri zaman, en atılgan ve yürekli kişiler olurlar. Ama sorumluluk eğer kendilerinde olursa, bu yüreklilik ve atılganlığın azaldığı ve çekingen oldukları görülür. Hâlbuki sorumluluğu bilerek, hesaplayarak üzerine alan in- sanlar, küçük ve büyük, aldık- ları işlerde başarı gösterir.’ M. K. ATATÜRK 26 Ağustos 1922, Türk dev- rim tarihimizde Büyük Taar- ruz’un ya da son utkunun ta- rihi olarak bilinir. Büyük Taar- ruz ile Ulusal Kurtuluş Sava- şımız sonuçlanmıştır. Yapılan bu saldırı ve ardından gelen başarı da Mustafa Kemal’e aittir. Mustafa Kemal, taarruz ön- cesinde hep saldırının gizli tu- tulmasını istemiştir. Hazırlıkla- rını gizlice tamamlayarak 25 Ağustos 1922 akşamı da Ana- dolu ile dış dünya arasındaki tüm haberleşmelerin kesilme- si emrini vermiştir. Karargâhı- nı önce Şuhut kasabası ya- kınlarındaki bir dağlık bölgeye, ardından da Kocatepe’nin ar- kasındaki bir kampa taşımıştır. Saldırı sabah saat 5.30’da Afyonkarahisar’ın karşısında- ki Kocatepe’den gelen top sesleri ile başlamıştır. Gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın o sa- bahı şöyle betimleyecektir: “Ve bir ağustos sabahı Af- yonkarahisar karşısındaki te- pelerden gürüldettiğin top, bütün yumulu gözleri uyar- dı… O kükreyiş içli dışlı anla- yışsızlara işte senin cevabın- dı… Sen kendin o sabahın anlamını Dumlupınar nutkun- da ne güzel anlatıyorsun.” Bu savaşta Türkler Dumlu- pınar tepelerini ele geçirdikle- ri an savaşın sonu da gelmiş- ti. Yunan ordusu önce geri çe- kildi. Sonra da kaçmaya baş- ladı. 9 Eylül 1922’de Türk bir- likleri İzmir’e girdi. Ruşen Eş- ref, Mustafa Kemal’in İzmir’e ilişkin görüşlerini şöyle açıklı- yor: “Sen, nice yakılmış, yıkıl- mış kasabalarımızın içinden yüreğin dağlanarak geçmiş adam. O gün İzmir’i hiçbir yı- kıntıya uğramamış olarak kur- tardığından dolayı sevinç du- yuyordun. Arabadan elinle İz- mir’i göstererek “Bu güzel şehre bir zarar gelseydi pek yazık olurdu! Çok acırdım doğrusu.., diyor- dun” Mustafa Kemal Büyük Nutuk’unda düşmanın yenilip kesin zafere ulaşma süresini 5 gün olarak belirtmiştir: “Efen- diler.. 26-27 Ağustos günle- rinde, yani iki gün içinde düş- manın Karahisar’ın güneyinde 50, doğusunda da 20-30 km uzanan tahkim edilmiş cep- helerini düşürdük. Yenilgiye uğrayan düşman ordusunun tüm kuvvetlerini 30 Ağustos’a değin Aslıhanlar yöresinde sar- dık. 30 Ağustos’ta giriştiğimiz savaş sonunda (Buna Başko- mutanlık Muharebesi adı ve- rilmiştir.) düşmanın asıl kuv- vetlerini tepeleyip tutsak aldık. Düşman ordusu başkuman- danlığını yapan General Tri- kopis de tutsaklar arasına ka- tıldı. Demek ki tasarladığımız kesin sonuç beş günde alınmış oldu.” Görüyoruz ki 26 Ağustos 1922 tarihinde Kurtuluş Savaşı sona ermiştir. Kurtuluş Sava- şı’nın amacı bir imparatorluğu kurtarmak değil, öz yurdun sınırları içinde bağımsız bir yeni devlet, Yeni bir Türk Dev- leti kurmak olmuştur. Musta- fa Kemal’in yaptığı bu eylem ile şekillenen Türk toplumu da yepyeni bir devlet yapısına kavuşmuştur. Nitekim, Sakar- ya Savaşı’ndan döndüğü ak- şam Çankaya Köşkü’nün alt katında bulunan sofada Mus- tafa Kemal şu sözleri söyle- miştir: “Her büyük meydan muharebesinden sonra yeni bir âlem doğmalıdır.” Gerçekten Büyük Taarruz sonrasında yeni bir âlem doğ- du. Çağdaş, laik bir yeni dev- let. Bu yeni devletin temel ni- telikleri de Mustafa Kemal’in 13 Ağustos 1923’te söylediği şu sözlerde yerini bulmaktadır: “Efendiler! Bugün haklı olarak övünebileceğimiz başarıların sırrı yeni Türkiye Devleti’nin ku- ruluşundadır. Gerçekte Tür- kiye Devleti’nin bu yeni kuru- luşunun dayandığı temeller, oluşum bakımından kendin- den önce kurulmuş tarihsel kuruluşların yapılarından baş- kadır. Bunu bir sözcük ile be- lirtmek gerekirse diyebiliriz ki, Yeni Türkiye devleti bir halk devletidir. Halkın Devletidir. Geçmişteki kuruluşlar ise bir ki- şinin devleti idi. Kişilerin dev- leti idi.” * Yeditepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com HARBİ SEMİH POROY 26 Ağustos Kadrocuk SESSİZ SEDASIZ (!) OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com Mustafa Kemal ve Kararlı Bir Saldırı: Büyük Taarruz (26 Ağustos 1922) HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SA- ĞA: 1/ Futbolda to- pun kaleden ya da kale çizgi- sinden uzağa yollanmasõ. 2/ Fiyatõ yüksek olmayan... Ün- lü şair Özde- mir Asaf’õn so- yadõ. 3/ Yahu- dilerin gönüllü olarak ya da zorlana- rak yerleştikleri kent dõşõndaki yer... Türk Standartlarõ Enstitü- sü’nün kõsa yazõlõşõ. 4/ Hububat tozu... Biri Erzurumlu, diğeri Ercişli lakabõyla anõ- lan iki halk ozanõmõ- zõn ortak adõ. 5/ İçin- de yer alan kimi ni- celiklere ancak uygun bir değer verildiği zaman sağ- lanabilen eşitlik. 6/ Aygõt... Sodyum elementinin sim- gesi. 7/ Devinim olaylarõnõ inceleyen bilim dalõ. 8/ Bey... Yumuşak başlõ. 9/ Meyve kurusu... Kesim hay- vanlarõnõn ticaretini yapan kimse. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Açõk pokere verilen bir başka ad. 2/ Marangoz- larõn dört köşe delik açmakta kullandõklarõ araç... Üs- tü kapalõ olarak anlatma. 3/ Ağrõ ve şişlerle ortaya çõkan bir hastalõk... Bir alay işareti. 4/ XV. yüzyõl- da Meksika’da büyük bir uygarlõk kurmuş olan halk. 5/ Yumurtayla yapõlan bir yemek. 6/ Fas’õn plaka imi... Bir şeyi unutmamak için parmağa bağlanan ip- lik. 7/ Meziyet... Tanrõ’ya göre insan. 8/ “ --- ile yo- la gelmeyeni etmeli tekdir / Tekdir ile uslanmaya- nõn hakkõ kötektir” (Ziya Paşa)... Bir cetvel türü. 9/ Bir soru sözü... Orhan Veli, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat’õn öncülüğünü yaptõğõ şiir akõmõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 S İ P A L İ A D A N E M O F O B İ P E R İ Ş A N N A K O R D İ S K R N A R E K E T E L A S K İ A M A B U O R E L M A S İ Y E S T A R T D A M 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear