Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
2 AĞUSTOS 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
19
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
HARBİ SEMİH POROY
2 Ağustos
SAĞNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Demokrasi Zaferi
“Guardian” dan Simon Tisdall, “Türkiye uçurumdan
döndü. Bu, Türk demokrasisinin zaferi!” diyor.
Anayasa Mahkemesi kararına, cadde ortasında
yakalandım. İnsanlarda bir “demokrasi zaferi” kutla-
ması, sevinci ya da coşkusuna rastlamadım.
Yangın alevi gibi, o saniye -sokağa, çarşıya, kah-
velere, toplu taşıma araçlarına- dalga dalga yayılan ha-
berin sokaktaki adamdaki etkisi bir büyük “soru işa-
reti”, “tereddüt” ve “şaşkınlık” şeklindeydi.
Karar açıklandığı an, masalarını kaldırıma çıkarmış
bir teras kahvesindeydim. Haberi cep telefonundan
alan bir kadın; yalnız masa arkadaşlarına değil, kah-
vedeki tüm müşterilerine hitaben, cümle âlemin du-
yabileceği bir sesle, sonucu ilan etti: “Kapatılmıyor!”
İnsanlar ilk önce afalladı. Ve merak-kaygı karışımı
bir ilgiyle bakışlar cep telefonunu kapatıp çantasına
koyan kadına toplandı:
“6’ya 5!” dedi kadın: “Hazine yardımının yarısı ke-
silecek...”
Girip çıktığım dükkânlarda da konuşulan konu
buydu: “Haberiniz var mı? Karar çıktı!” tam tamları ara-
sında “Süperrr! Demokrasi kazandı!” şeklinde bir tep-
kiye tanık olmadım.
Akşam haberlerine yetişmek üzere soluğu Kabataş
vapur iskelesinde aldığımda saat 7 olmuştu. Deniz oto-
büsündeki yolcuların gözü de ön sıraya yerleştirilmiş
büyük ekran TV’ye dikilmişti. Pür dikkat herkes, NTV
ekranındaki Oğuz Haksever’in konuklarına kilitlenmiş,
“sıcak değerlendirmeleri” kavramaya çalışıyordu.
İş dönüşü, ağzına dek dolu olan deniz otobüsü yol-
cuları da; düşman çatlatan “demokrasi zaferini”(!) kol-
tuklarında sevinç çığlıklarıyla karşılamadılar. Tersine,
dut yemiş bülbüle döndüler. Kadıköy açıklarına gel-
diğimizde, bazı yolcular -özellikle gençler- kendi ara-
larında tartışmaya başladı:
“Ne bu şimdi? İyi mi? Kötü mü? Hayır mı, şer mi?”
Tisdall ve benzerlerinin; kilometreler ötesinden ez-
bere dizdikleri “demokrasi methiyelerine” mi inanalım?
Yüzlerinde koca koca “soru işareti çengelleriyle” do-
laşan insanlarımıza mı?
‘AKP yayından çıkmış bir ok...’
Yazarın biri “Guardian”da çalakalem böyle bir baş-
lık atıyor. Ertesi gün Türk basınında tespih taneleri gi-
bi bire bir klonlanmış örnekleri atılıyor: “Türkiye kazandı”,
“Demokrasi kazandı”, “Demokrasi zaferi” vs.
Oysa bırakın sokağı; “Guardian” okurları bile bu “de-
mokrasi zaferini” yutmamış.
“Eddkzk” rumuzlu bir okur, Tisdall’ın internet say-
fasındaki yazısının altına örneğin şu notu eklemiş: “ ‘
Türkiye uçurumdan döndü’ teşhisi, AKP icraatlarından
etkilenmeyen bir yabancı için çok iddialı. İran’ ın se-
çilmiş hükümetini devirmeye çalışan ABD çabalarına
bu durumda ne diyorsunuz, merak ettim. Müslüman
ülkelerdeki iktidar partileri, ne denli radikal olurlarsa ol-
sunlar; Batılı şirket çıkarlarına hizmet ettikleri sürece -
sizin bakış açınıza göre- ‘demokrat’ sayılıyor.”
“Bu bir demokrasiden çok, teokrasi zaferine benzi-
yor. Erdoğan ve İslamcı partisi; devlet-din ayrımını erit-
ti. Tisdall bu yeni sultanlıkta Türk kadınlarının gelece-
ğini acaba nasıl görüyor?” (Jacobfreeze)
“Türk demokrasisinin zaferi mi? Hangi Türk de-
mokrasisi? ‘Economist’ Türk demokrasisi için ‘ara re-
jim’ (hybrid regime) tabirini kullandı. İslamcı bir parti-
nin zaferi demokrasi zaferi oluyorsa; AKP’ nin ne ka-
dar iyi olduğunu değil, diğer partilerin ne kadar kötü
olduğunu düşünmek durumundayız. AKP, eski düze-
nin tabutuna son çivileri de çaktığına göre, şimdi Er-
genekon ne olacak? Bu karar eski derin devletin so-
nunu ilan ederken, yeni derin devletin başlangıcını mı
müjdeliyor? Bu konuda da bizi aydınlatın!” (Orbiter)
“Demokrasi zaferi mi? İngilizler, başbakanlarının ana-
yasayı çiğnemesini nasıl karşılar?”(Ultimathule)
“Bunu AKP’ nin yayından çıkmış bir ok olarak da dü-
şünebilirsiniz. İslamcılar için demokrasi, iktidar duva-
rını tırmanmak için kullanılan merdivendir. Duvar tır-
manıldığında, merdiven aşağı itilecek. Türkiye’ de mu-
halefet, rakipleri denli (kısaltıyorum!) becerikli olmak zo-
runda.” (Epigony)
“İktidarları dönemindeki değişikliklerden çok sayıda
insanın hoşnut olmadığını AKP’ nin gelinen noktada ar-
tık görmesini diliyorum. Fakat bu olası görünmüyor.
Keşke CHP modern ve ileri görüşlü bir alternatif ola-
bilseydi. Yazık ki o da demokrat değil.” (Victoriabur-
sa)
“İliştirilmiş gazetecilik” icat edildiğinden beri, böy-
le yüksek perdeden ahkâm kesen yazarların gazını
okurlar alıyor. Bunlar gibi ne ilginç yorumlar vardı. Ama
yerim kalmadı.
nilgun@cumhuriyet.com.tr
Bazı Meseleler
Susurluk kazası; özellikle
soğuk savaş döneminde derin
derin kullanılmış, ardından da
mafyalaşmış bir çeteleşmenin
büyük bölümünün tasfiye
edilmesine olanak tanımıştı.
Aynı gruplaşmanın diğer bir
bölümünün üzerine dengelere
dayalı olarak o dönemde
gidilememişti.
Son yaşananlar, Susurluk
sonrası egemenlerce zaten
gözden çıkarılmış olan bu geri
kalan grubun üzerinden
Atatürkçü laik, demokratik
Cumhuriyet’e, sosyal devlete
ve ulus devlete sahip çıkanları
karalamaya, kirli göstermeye,
toplum önünde küçük
düşürmeye yönelik bir
senaryonun yaşama
geçirilmesidir.
Bu senaryonun perde
arkasını daha iyi anlayabilmek
için gazeteci Yılmaz Polat’ın
son çıkan kitabı “CIA’nın
Mutaber Adamı” kitabından bir
örnek verelim. Alıntı, eski ABD
Dışişleri Bakan
Yardımcılarından Richard
Holbrooke’un, AKP 22
Temmuz 2007’de seçimleri
kazandıktan sonra yaptığı
konuşmadan:
“11 Eylül’den beri ABD,
dünyanın her yerinde ılımlı
İslami demokrasiler istiyoruz
diyor. İşte, sadece iki tane var.
Türkiye ve Malezya. Türkler çok
dramatik bir seçim yaptı. Barış
içinde ve dürüst seçimler oldu.
Ilımlı bir Müslüman parti,
meşruiyetlerini Türkiye
Cumhuriyeti’ni kuran
Atatürk’ten alan ünlü milliyetçi
partileri mağlup etti. Bu ılımlı
Müslüman parti, İsrail ile de iyi
ilişkiler içinde ve AB’ye üyelik
istiyor.
Ben de bunu kuvvetle
destekliyorum. Ama bazı
meseleleri var.”
İşte bugün o “bazı meseleler”
gideriliyor!
Suç Sabit!
Son kararı yorumlayan
hukukçu dostlarımız, AKP’nin
laiklik karşıtı eylemlerin odağı
haline geldiğinin Anayasa
Mahkemesi’nin 11 üyesinden
10’u tarafından kabul edildiğinin
altını özellikle çizerek, kararın
doğru okunması gerektiğini
vurguladılar:
“Yaptırımın, kapatma yerine
devlet yardımından yoksun
bırakma olarak kabulü, partinin
laiklik karşıtı eylemlerin odağı
haline geldiği gerçeğini ortadan
kaldırmaz. Parti, iddianamedeki
eylemler nedeniyle aklanmamış,
eylem sabit görülmüştür.
Yaptırımın hafif olması, partinin
aklanması anlamına gelmez.
Bunun, sadece hukukçular
tarafından değil, tüm siyasi
partiler ve toplum tarafından da
kabulü gerekir. Deyim yerindeyse,
suç sabit görülmüş, cezası
hafifletilmiştir, hafifletilmiş ceza
suçlunun suçu işlemediği, suçsuz
olduğu sonucunu doğurmaz.
Bu kararın sonucu, kapatma
yerine daha hafif yaptırım
öngörülmesi değildir. Bu yaptırımı
tercihi, sadece cezanın ağır
yerine hafif olmasını gösterir. Bu
kararın kesin sonucu ve anlamı,
partinin işlediği iddia edilen dava
konusu fiilin mahkeme tarafından
sabit görülmesi, kabul
edilmesidir.
Bu sonucu herkes görmeli ve
laiklikten sabıkalı olarak
anayasaya aykırı davrandığı yargı
tarafından kabul edilen bir
partinin, hâl ve hareketleri ile
iktidarda kalarak ülkeyi
yönetmesinin değerlendirmesi
açık ve gerçekçi olarak
yapılmalıdır.”
Anayasaya aykırı hareket ettiği
yargı tarafından saptanmış bir
kadrodur Türkiye’yi yöneten...
CHP’ye yerel seçimler için öneri:
Melih Gökçek’i madara eden
Prof. Dr. Ural Akbulut Ankara’ya
yakışır!
İddianamede Ne Var, Ne Yok...
Eski Cumhuriyet Savcısı Prof. Dr.
Çetin Yetkin, Ergenekon davasının
iddianamesinin yaklaşık 2 bin 500
sayfa olduğunu öğrendiğinde
Aristotales’in bir sözünü
anımsamış:
“Küçük bir gemi olmaz, çünkü
oyuncak olur. Dev gibi bir gemi de
olmaz, çünkü dümen tutmaz. Her
şey kararında olmalı.”
Türkiye, hukuksal yanı tartışmalı,
siyasal yanı ağır basan çok
iddianame gördü. 12 Mart’ta, 12
Eylül’de örneğin... Çetin Yetkin,
Ergenekon iddianamesinin onlara
hiç benzemediğini söylerken bir
gözlemini aktardı:
“Sıkıyönetimde daha fazla hukuk
vardı.”
Pek çok şey var da, ne yok
Ergenekon iddianamesinde? Çetin
Yetkin’e göre, mantık yok, olaylar
arasında bağlantı yok.
En çok ne var? Suçlamayla ilgisiz
olaylar var. Örneğin, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’ın
Mehmet Ağar’a ANAP ile
birleşmemesi için para verdiği
savı... Çetin Yetkin diyor ki:
“Böyle bir iddianın dava ile ne
ilgisi var? Haydi diyelim bağlantı
kurdun, Başbakan’ın tanık olarak
dinlenmiş mi, Mehmet Ağar’ın
ifadesi alınmış mı? O da yok.”
Çetin Yetkin bir başka ayrıntıya
dikkat çekti:
“Bunun provası Şemdinli
iddianamesi ile yapıldı. Orgeneral
Yaşar Büyükanıt ve diğer
komutanlar çete kurmakla
suçlanmak istendi. İddiaya göre, bu
çete kime karşı kurulmuştu?
PKK’ye karşı kurulmuştu.
Komutanlar bundan dolayı
suçlanmak istendi. Şimdi bakın
Ergenekon davası ile
tutuklananlara. Abdullah Öcalan’ı
getiren, sorguya çeken,
Güneydoğu’da bilfiil birliklere
komuta etmiş kişiler... Yani PKK ve
Abdullah Öcalan ile doğrudan
mücadele etmiş kişiler, sanık. PKK
ile mücadele edenlerden mi hesap
soruluyor?”
CHP lideri Deniz Baykal’ın bir
saptaması da gözlerden kaçtı
geçen hafta:
“Daha belli değil, bir numara tarif
ediyorlar. Bir numara kimse
söyleyin. Bir numara yok. Saçlarının
seyrek olduğunu biliyoruz, sarı
saçları olduğunu biliyoruz, çocuk
sayısını biliyoruz, yaşını biliyoruz,
ama kim olduğunu bilemiyoruz,
muamma. Yani böyle bir hukuk
belgesi olur mu Allah aşkına?
Şimdi, oradaki yöneticilerden birisi
Şener Eruygur, ama Ergenekon
terör örgütünün öldürmeyi
amaçladığı isimlerden de birisi.
Hem kurucu, hem de hedef.”
Aday Önerisi
Diller, Yürekler
Dilenci Çanağı Gibi!
SEVGİ ÖZEL
Kimi insanların çantası, ki-
minin de dili, işi, uğraşı böyle-
dir; dilenci çanağı gibi… Her
şeyden bir parça bulunur. Böy-
le bir dönemden geçiyoruz iş-
te; kimin çantasında, kimin
dilinin altında ne var belli de-
ğil. Kim çok söylüyorsa, kim
daha hızlıysa, kim daha çok
kara boya kullanıyorsa gün-
demi o belirliyor. Gazeteler,
TV’ler, zaten karışık olan aklı-
mızı dilenci çanağından beter
duruma getirmekte yarışıyor.
Her gün yeni bir sav, her an ye-
ni bir tehdit, her dakika yeni bir
suçlama… Hukukun üstünlü-
ğüne, cumhuriyetimizin ilkele-
rinin sağlamlığına olan güve-
nimizi korumaya çalışıyoruz;
ama aklımıza, sağduyumuza
sahip çıkma açısından aynı
şeyleri söyleyemiyoruz.
Gençler, neler olup bittiğini
öğrenmek istiyorlar; “Cumhu-
riyet gazetesi kendi mi atmış o
bombaları kendine?” diye so-
ruyor ve basıyorlar kahkahayı:
“İlhan Selçuk atmıştır!” Öyle
gülünç şeyler üretiyorlar ki
gülmemek elde değil. Birbiri ar-
dına şaka üreten bu gençlerin
esin kaynağı son günlerde or-
talıktaki şeytan uçurtması gi-
bi haberler… Dolmuşta konu
aynı; “Ben artık televizyona
bakmıyorum, kimseyi dinlemi-
yorum” diyor yaşlı adam. “İşin
suyu çıktı, bakalım nasıl kuru-
tacaklar?” diye araya giriyor
öteki. Pazarda da konu aynı;
büyük alışveriş merkezinde ve
evlerde de. Ne ki konunun
ayrıntısını, özünü ve temel
olan yanını kimse anlamış de-
ğil. Dahası kimsede olup bi-
tenleri anlamak için “akil” biri-
ni bulma çabası da yok. O za-
man aklımıza başka sorular
geliyor. Bu kadar mı umutsuz,
bu kadar mı karamsar olduk?
Acaba halkımız koskoca ül-
kede “akil” birilerinin bulun-
duğuna gerçekten inanmıyor
mu, akıllı bildiklerinden umudu
kesmiş mi? Atalarımız yanlış mı
söylemiş; akıllı köprü arayın-
caya dek deli suyu geçer, di-
ye. Gelin görün ki bugünlerde
ne akıllı bilinenler köprü arayı-
şı, ne deli sanılanlar suyu geç-
me çabası içinde. Daha doğ-
rusu kim “akil”, kim değil, ayırt
etmek olanaksız gibi. En kö-
tüsü de bu.
Umutsuzluğu, karamsarlığı,
korkuyu büyütüp derinleştir-
mek için ne gerekirse yapılıyor;
yapılanlarla gençler gibi anla-
mamakta direnenler de dal-
gasını geçiyor; herkes yüzüne
yansıyan sorularla kuyruklu
yalanlar arasında bunalmış
durumda, kimse akılcı bir ya-
nıt bulma çabası içinde gö-
rünmüyor. Kötü olan da bu.
Hangisi doğru, hangisi ya-
lan… Hangisi hukuksal, han-
gisi değil… Hangisi insancıl,
hangisi zulüm… TV’lere bakı-
lırsa, işimiz zor; çünkü hep ay-
nı yüzler, hep aynı sözlerle
kanal kanal geziyor. Beyefen-
di gazeteciymiş; ağaran saç-
larından diline ve yüzüne san-
tim aklık yansımıyor. Öfkeyle
kardığı kapkara sözleri, dilen-
ci çanağı gibi… Cumhuriyetin
temel değerleriyle adamakıllı
kavgalı, Cumhuriyet gazetesi
sütten çıkmış ak kaşık mıymış?
İğrenir gibi tıslayarak yineledi-
ği “laikçi”ler, “ulusalcı”lar her
bir sıkıntının ana kaynağı…
Neredeyse adı “A, c, l, u” ile
başlayan herkesin, her şeyin
yasaklanmasını söyleyecek…
Topunun köküne kibrit suyu
dökme fırsatının yakalandığı bir
dönemin esrikliği içinde, olan-
ca bilgisizliğiyle veryansın edi-
yor. Ortam uygun, iktidar uy-
gun, basın yayının çoğu çan-
tada keklik… Hazır halk şaş-
kınlaştırılmışken… Doğru ola-
na ya da bilgiye dayanmaya ne
gerek var? Salla sallayabildiğin
kadar… Böyle kaymaklı, böy-
le ballı bir hesaplaşma fırsatı
kaçırılır mı? Ya bir daha ele
geçmezse…
“Beyefendi” deyişimiz söz-
gelişi, basın yayını izlediği-
mizde cins ayrımı yapmamak
ve “ler” ekini kullanmak yanlış
olmaz; az değiller. Birkaç an-
lamda “az değiller”; ama unut-
tukları bir şey var: Sular tersi-
ne akmaz! Koskoca ülkenin
salt muslukları değil, ağzı da
kurumuş gibi; ama bu diller çö-
zülür, bu eller mührü yanlış ye-
re basmayabilir bir gün. Doğ-
ruyu konuşup yazana yapılan
“çeteci” şakalarının ciddiye
alındığı, ilginç adreslerin işaret
edildiği, beş parmakla kara
çalındığı, gece baskını korku-
sunun yoğunlaştırıldığı bir or-
tamda, hem ormanlar yanı-
yor, hem mideler, hem mut-
faklar… Kimin umurunda? Tu-
zu kuru nasılsa gündüz gözü
kara üretenlerin. Bilmiyorlar
ki, en kötüsü vicdanlardaki
yangındır; ama vicdanı ya da
gerçekten “akil” olanlar için kö-
tüdür bu yangın elbette.
Bu kadar mı sevgisiz olduk;
bu kadar mı insancıllıktan
uzaklaştık? Bu kadar acımasız
olabilmek için yüreklerimizin
yerine ne koyduk? Eloğlu, el
eliyle sağdan gösterip sol ya-
nımızı budadı; görüyorsunuz
yetmiyor; durmadan sağımızı
da kazıyor solumuzu da! Bu-
danan el de dil de bizim; tanı-
şımız, komşumuz, akrabamız;
kim olursa olsun, bizim; yurt-
severlik, yurttaşlık bağlarımız
bu kadar mı köreldi? Aklı, işi,
uğraşı, düşleri dilenci çanağı
gibi olanlar için evet! Bu kadar
kara, bu kadar körmüş; bu
kadar zayıfmış ve çıkar ipiyle
bağlıymış tüm duygular. Vic-
danı gibi cüzdanı da tertemiz
olanlar, yurtseverlik bağlarıyla
yolunda yürüyor; dimdik yü-
rüyecekler korkmadan, çekin-
meden! Çünkü ne elleri, ne dil-
leri kirli! Bunlar da geçer; ye-
ter ki sımsıkı tutunalım cum-
huriyetimizin ilkelerine ve akıl-
cı olan her şeye!
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Parça ya da kuş-
başõ doğranmõş eti
pişirdikten sonra
yufkaya sarõp fõrõn-
da kõzartarak yapõlan
yemek. 2/ Karak-
ter... Tahsin Yü-
cel’in bir romanõ. 3/
İçinde afyon bulu-
nan sulu bir ilaç. 4/
Ekmek ufağõ... Bir
renk. 5/ Türk müzi-
ğinde bir makam...
Seçiciler kurulu. 6/ Ro-
manya’nõn plaka imi... Bir
gõda maddesi... Sõcak böl-
gelerde yetişen çok sert
bir ağaç. 7/ Birbirlerine
sõkõ biçimde bağlanarak
kararlõ bir bütün oluştu-
ran ve tek bir birim gibi
davranan atom grubu. 8/
Brezilya’da gecekonduya
verilen ad... Parola. 9/ Yav-
ru yapmaya alõşkõn kümes hayvanlarõ için kullanõlan söz-
cük... Üzüntülü düşünce durumu.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Yoğurtlu yumurta yemeği... Bir nota. 2/ Mersin’in Si-
lifke ilçesinde antik bir kent... Çingene. 3/ Mõzrapla çalõ-
nan, gövdesi uttan küçük bir çalgõ... Düz ve geniş arazi. 4/
Fide dikerken kullanõlan tutamaklõ ve ucu sivri çubuk. 5/
“Hile, dümen” anlamõnda argo sözcük... İnce ve uzun me-
tal çubuk. 6/ At eğitimine ve bu eğitimin yapõldõğõ yere ve-
rilen ad... Yemen ve Etiyopya’da yetişen, yapraklarõ uzun
süre çiğnenince sarhoşluk veren bir ağaççõk. 7/ Telefon sö-
zü... Giysilerin buruşukluklarõnõ gidermekte kullanõlan araç.
8/ Nergisgillerden, güzel çiçekli bir süs bitkisi. 9/ Öğütülmüş
tahõl... Dar, uzun ve hafif bir yarõş kayõğõ... Fas’õn plaka imi.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
E S K A L O P İ
S U K A R A İ N
T A Ş İ K A R D İ
E R E K N E S
R E N A G S İ
G D O L U N A Y
O K E Y T E L A
N A R H A Ş I L
K E P E N E K
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
T.C. TİRE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN/BAŞKANLIĞI'NDAN
ESAS NO: 2007/513 Esas
DAVACI: SSK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
DAVALILAR: 1 - İMEKS İNŞAAT MAKİNA KONS LİMİTED ŞİRKETİ Cinnah Cad.62/3 Çankaya/ANKARA,
2- KADİR YILMAZ İLANEN.
Davacõ tarafõndan aleyhinize açõlan Alacak davasõnõn yapõlan yargõlamasõnda;
Mahkemenizce verilen. 15.12.2005 tarih ve 2002/212 E.2005/702 K: sayõlõ ilamõn. Yargõtay 10. HD. Başkanlõğõ’nõn, 12.11.2007 tarih ve 2007/806
E.2007/18843 K. sayõlõ ilamõ ile bozulmasõna karar verildiğinden, davalõ Kadir Yõlmaz’a duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiştir.
Adõ geçenin duruşmanõn, ertelendiği 06/11/2008 günü, saat 10.30’da, mahkememizde Yargõtay kararõna karşõ beyanda bulunmanõz için, hazõr bu-
lunmasõ veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi gerektiği, duruşmaya gelmediği veya kendisini bir vekille temsil ettirmediği takdirde, HUMK’nin
509. maddeleri gereğince, ibraz etmek istediğiniz belgeleri duruşma gününe kadar göndermeniz veya getirmesi gerektiği, duruşmaya gelmediği takdirde
ayrõca gõyap kararõ tebliğ edilmeksizin, yargõlamanõn yokluğunda devam edeceği ve hüküm verileceği, 7201 sayõlõ kanun 29, 30, 31 ve müteakip mad-
deleri gereğince, dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 19/03/2008 Basõn: 42398