23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 7 ARALIK 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Suat Özbilgi: “Risk almadan başarı olmaz ama çarşafa sarılmak risk almak değil intihara kalkışmaktır!” Enflasyon düşmüş... Meclis lokantasında mı? Arama Mehmet Ali Kılınç: “6 milyon yeni seçmene kömür ve bulgur istihkaklarının teslim edilebilmesi için adresleri aranıyor!” Turşu Nami Tepe: “Bir tarafta Alevi açılımı, diğer tarafta ‘bayan toplantısında erkek sunucu olmaz’ söylemi. Bu turşu hiçbir perhize uymaz!” Zikir Avni Kurtuldu: “Boynunda kızarıklık olan öğrenci kızı yurttan uzaklaştıran müdireye: Bir insanın fikri neyse zikri de odur.” YağmurDeniz Yüksek Yerilim Hattı erdincutku@yahoo.com Sağcılar soldan, solcular sağdan aday oluyor. Ülkede siyasetin sağı solu belli değil! Seçmen sayısı ‘bal gibi’ artar! İSLAMCI AKP’yi iktidara getiren 2002’deki seçimde seçmen sayısı 41.3 milyondu. O günden bugüne yani AKP’nin iktidar olduğu ve enflasyon rakamlarıyla, büyüme hızıyla, ulusal gelirle özetle istatistiklerle oynamaya başladığı günden beri seçmen sayısı bir iniyor bir çıkıyor. 2004’teki yerel seçimde seçmen sayısı 2.2 milyon artarak 43.5 milyona yükseltildi. 2007’deki genel seçimde 1 milyon azalarak 42.5 milyona düşürüldü. 2009’da yapılacak yerel seçim için seçmen sayısı 5.8 milyon arttırılarak 48.3 milyona çıkarıldı. Bir yılda seçmen sayısında yaklaşık 6 milyon artışı olur mu? Olur, hem de bal gibi olur! Ortadan kaldırılan Devlet İstatistik Enstitüsü’nü, Türkiye İstatistik Kurumu adıyla yeniden yapılandırırken inanılmaz bir kadrolaşmaya giderseniz... Türkiye İstatistik Kurumu’nun saptadığı seçmenlerin listesini İçişleri Bakanlığı’na bağlı nüfus müdürlüklerine hazırlattırsanız... Yüksek Seçim Kurulu önüne konan listeleri askıya çıkarmakla yetinir ve kurulun başkanı da “devlet kurumları”na güvenmek zorunda olduğunu açıklarsa bal gibi olur! - Seçim yarışı kızışıyormuş... “Benim kömürüm senin bulgurunu ezer! KENDİNİ Cumhuriyetin kadını olarak tanımlayan İnci Tuna’nın bu aralar sık sık rüyasına giren CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a yazdığı açık mektuptur: “Hayırdır inşallah! Birkaç haftadır rüyalarımda sizi görüyorum. Düşündüm ki belki siz hayırlara yorabilirsiniz. Bir rüyamda kolları ile çok geniş bir kadın topluluğunu kucaklayan, gözlerinden kırmızı ışıklar saçan elleri ve ayakları prangalı bir erkek gördüm. O kolların arasındaki kadınlar kara çarşaflıydı. İki gelinim ve 12 yaşındaki torunum Yasemin’in arasında bu kez kendimi gördüm. Gelinlerimi ve torunumu öpüp koklayarak ağlıyordum. Başımı yukarı kaldırıp tanrıya yakaracakken o bir çift kırmızı ışık saçan gözle karşılaştım. O kırmızı gözlerin sahibi sizdiniz Deniz Baykal. Bize ne yapmak istediğinizi sordum, ‘Beni de prangaladılar’ dediniz. Hayırdır inşallah diyelim de sonu hayır olsun. Bir başka rüyamda Atatürk devrimlerini bire bir yaşamış, Fethiye’de müderrislik yapmış, aydın, nur yüzlü dedem Süleyman Hoca’yı gördüm. Kucağı paketlerle doluydu. Büyükanneme ve teyzelerime sesleniyordu. ‘Alın şu şapka ve kumaşları; çabucak dikinip giyinin asri kıyafetlerinizi. Bundan sonra çarşafla sokağa çıkmak yok artık’ diyordu. Annem henüz çok gençti, teyzelerim de öyle. Çevreye dedemin yüzündeki parlak ışık yayılmış. Herkes çok sevinçli ve mutluydu. Tam o sırada dönüp size ‘Biz niye öyle mutlu olamıyoruz Baykal? diye sordum. Yüzüme anlamsız, şaşkın bakıyor ve cevap veremiyorsunuz. Hayırdır inşallah diyelim yine! Başka bir gece rüyama torunum Yasemin girdi. Büyümüş, üniversiteyi bitirmiş. ‘Üniversitede ne okudun? diye sordum. O tatlı çocuk bana küskün bakışlarla bakıp, eski yazıyla bir şeyler yazan bir kitap gösterdi. Ben ‘Bunu okuyamam’ dedim, o da bana, ‘Ben nasıl okuyorum öyleyse babaanne? diye öfkeyle bağırdı; çarşafını başına çekip gitti. O güzel torunumun gözlerindeki hüznü ve öfkeyi görebilseydiniz, siz de hıçkırarak ağlardınız benim gibi. Ben işte böyle rüyalar görüyorum Deniz Baykal. Atatürk’ü de gördüm rüyamda. Etrafında güneşten de parlak bir ışık vardı. Gözlerine baktım. ‘Ağlıyor musunuz? dedim. Cevap vermedi. ‘Neden? dedim. ‘Kemiklerim sızlıyor, çocuk; kalbim kırık’ dedi. Siz ne dersiniz Baykal? Siz rahat uyuyabiliyor musunuz?” Rüyalar PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Kabahat Bizde Açıldı, açılacak derken paket çoktan açılmış ama dikkatsizlikten bizim haberimiz olmamış. Başbakan söyledi televizyonda. Fakat anladığım kadarıyla “asıl paket” yolda! Görüşmeler bitsin, IMF ile anlaşmaya varılsın, işte o zaman hem paketi hem de günümüzü göreceğiz. O eski film yeniden dönmeye başlayacak. Ekono- mik büyüme 0’lanacak, enflasyon yüzde 15’i zor- layacak, kamu yatırımları duracak, sosyal güvenlik kalkanı delik deşik olacak, kamu çalışanları maaş ve ücret zammı yerine hava alacaklar. Reel sektörün üretimi zaten yüzde 8 gerilemiş, ih- racat düşmüş, İstanbul’da, Kocaeli’de, Bursa’da, De- nizli’de, Kayseri’de, Adana’da, Gaziantep’te sana- yici kan ağlıyor, esnaf birbiri ardınca kepenk indiri- yor, işsizlik yaygınlaşıyor, iç pazar küçülüyor. Bu, küresel krizin ülkemizden teğet geçme hali! Evet, hele bir anlaşmaya varılsın, hele bir 25 mil- yar dolar borç “koparalım”, IMF komiserleri gelip Tür- kiye’de konuşlanacaklar, ekonomimizi denetim al- tında tutacaklar, kopardığımız parayı bizim bece- riksizler yine çarçur etmesinler diye. Ama olan yine size bize, sıkılan ümüklerimize olacak. IMF’nin aklına Türkiye’yi ekonomik felaketin eşiğine getiren, ülkeyi topu topuna 6 yılda tüm Cumhuriyet tarihinde borçlandığından daha borç- lu duruma getiren o beceriksizlerin, o Erdo- ğan’ların, o Ekren’lerin, o Şimşek’lerin, o Una- kıtan’ların, o Tüzmen’lerin, o Çağlayan’ların ümüklerine yapışmak gelmeyecek. Onlar gör- kemli uçaklarında, lüks makam arabalarında, şa- tafatlı dış gezilerde sefa sürmeye devam edecekler. Toplum sefalete sürüklenirken, onlar “devlet adamlığı” oynamayı sürdürecekler. Kapitalizm böyle bir şeydir işte; kapitalistlerin ve kapitalistlerin devletini yönetenlerin yaptıkları yan- lışların ceremesini o yanlışlarda hiçbir payı olmayan çalışan kesimler, emekçiler çeker. Kapitalist dara mı geldi, işçilerine yol verir, yükten kurtulup rahatlar. Bir avuç namuslusunun dışında onlara hiçbir şey olmaz; “battık” derler, kendileri konaklarda, mahdumları yat- larda, kerimeleri Amerika’da fink atar. Yoksa siz 2001 krizinde fabrikası, bankası batan kapitalistler arasında yoksulluğa düşenini gördünüz mü? Bu kez de böyle olacaktır. Zam vakti geldiğin- de işvereniniz size krizi işaret ederken, siz “ne olur ne olmaz, işsiz kalmak da var” korkusundan sesi- nizi çıkaramayacaksınız, elinize tutuşturulana ra- zı olacaksınız. Bu arada enflasyon yüzde 15’e da- yanmış, alım gücünüz aynı oranda düşmüş, ne ya- pacağınızı bilemez durumdaymışsınız; bu sizin so- rununuzdur. Hele bir de o “beyaz yakalılardan” iseniz belki de hayatınızda ilk kez işvereninizin gözünde hiç de sandığınız kadar önemli olmadığınızın farkına va- racaksınız. Belki ilk kez o işvereni ayakta tutmak için kendinizce yaptığınız özveriler aklınıza gelecek, “Ben tüm bunları neden yaptım?” diye çalışma ha- yatınızı sorgulamaya başlayacaksınız. Büyük ola- sılıkla sorgulamada geç kalmışsınızdır, ama ders yine de derstir! Yukarıda bir yerde “yapılan yanlışlarda hiç payı- mız yok” dedim ya, bu pek doğru değil. Çünkü o yan- lışları yapanları bizi yönetsinler diye biz seçtik; on- ların düzenine itiraz etmedik, değiştirmek için di- renmedik. En azından potansiyel bir seçenek oluş- turabilmek için birleşmek yolunu denerdik, tam ter- sine parçalandık, bölük pörçük olduk. Ya aydınla- rımız, hele kendilerine “liberal solcu” diyenler! O yan- lışları yapanları, yanlışlarıyla Türkiye’yi çöküşün kı- yısına getiren iktidarı destek yarışına girdiler. Diyeceğim, kabahat bizde; kabahatlerimizin so- nuçlarından öğrenmeyi, bir toplumsal uzlaşma kül- türü oluşturmayı, kendimizi ve kendimizi değiştirir- ken, bize dayatılan bu düzeni de değiştirmeyi dü- şünmedik. Bundan sonra? Bilemiyorum, siz? ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Tatilde Boyabat’a Gidin... Eş dost yine soruyor: “Tatilde nereyi önerirsin?” Gerçi Başbakan geçen bayrama “şeker” diyenlere çatarken “ta- til” sözüne de kõzmõştõ. Ne var ki şimdi de 9 günün sadece 4 günü Kurban Bayramı olduğuna gö- re, gönül rahatlõğõyla şu yanõtõ ve- riyorum: “Bu tatilde Boyabat’a gidin de gözden ırak bir Anadolu kasabasının tarihimize ve kül- türümüze nasıl sahip çıktığını görün...” 18 Ekim’deki ziyaretimizde yakõndan tanõk olduğumuz “kül- türel duyarlılık”larõ karşõsõnda Boyabatlõlara demiştim ki: “Bu örnek çalışkanlığınızı cümle âlem bilmeli; ilçeniz kültür tu- rizminin odaklarından biri ol- malı...” Bu nedenle, soran sormayan herkese, “Tatilde Boyabat’ di- yorum... Kızılırmak’ın ‘bük’leri Mimarlar Odasõ’nõn “Boya- bat’ta Koruma” paneli için o sa- bah Samsun’dan yola koyuldu- ğumuzda, ne denli özgün bir uy- garlõk havzasõnda olduğumuzu “Kızılırmak”la buluşunca anla- mõştõk... Irmağõn “kıvrımları içinde” kurulmuş, özgün kõrsal mimari- lerini koruyan sevimli köylerin adlarõ “Beybükü”, “Akçabük”... Bilirsiniz “bük” genelde, Ege’deki “küçük koy”lara denir. Kõzõlõrmak’õn kõvrõmlarõ da “bük” olmalõ ki kõyõsõndaki köylere de adõnõ vermiş. Akdeniz’le Kara- deniz adeta akraba oluvermiş... Boyabat’a vardõğõmõzda bizden önce gelen Sinop Valisi Zeki Şanal’õn mutlu gülümsemesi, sa- dece özlem gidermemizden de- ğildi. Zeki Bey’le Hatay Valili- ği’nde yakõnlaşmõş; Antakya ken- tinin tarihsel zenginliğine sahip çõkmasõndan da mutlu olmuştuk. Dönemin Antakya Belediye Baş- kanõ İris Şentürk’le yerel ve merkezi kamu kaynaklarõnõn “da- yanışma” içinde değerlendiril- mesine örnek yaratmõşlardõ... Şimdi aynõ birlikteliğin Boya- bat Belediyesi’yle de yaşama geçtiğini, işte o “huzurlu tebes- süm”ünden anladõm. “En çok gurur duyduğum, Sinop’un ve Boyabat’ın Tarihi Kentler Bir- liği’ne üye olmalarını sağla- maktır” dedi ve ekledi: “Kenti gezmeye, yapılanları görmeye vakit ayırmalısınız...” Valinin bu dileği için Belediye Başkanõ Mehmet Ermiş de reh- berimiz olunca, gözlemlerimizi panelde şöyle özetledik: “Boya- bat, anıtsal geçmişine yakışan kentsel projeleriyle ne kadar övünse azdır...” Çağdaş yöresel Örneğin “çağdaş mimari”de yöresel estetiğin de gözetilmesi kararõ... Eski evlerin yaşatõlma- sõyla birlikte yeni yapõlarõn da “Boyabatlı” olmalarõnõ hedef- lemek, alkõşlanacak bir karar de- ğil mi? Nitekim Mimarlar Odasõ Sam- sun Şubesi Başkanõ Selami Öz- çelik dedi ki: “Belediyenin bu özlemine uygun projeler geliş- tirmek bizim için en onurlu görevdir...” Korumada tek yapõ ölçeğiyle yetinilmeyen, “kimlikli kentleş- me”yi de hedefleyen bu çabanõn “tarihle iç içe yaşama”yõ sağla- yan projesiyse “Kalebağı Yü- rüyüş Yolu”... Kent merkezinden Kalebağõ Mesire Alanõna, Boyabat Kale- si’nin dibindeki vadiden yürüye- rek ulaşmak ne kadar anlamlõysa; aynõ bölgedeki korumaya alõnan “bazalt kayalar”õn eşsiz peyzajõyla buluşmak da o kadar etkileyici.. Anadolu’nun en gör- kemlilerinden Boyabat Kalesi’nin restorasyonu- nu AB fonlarõndan kay- nak sağlayarak tamam- layan belediye, yõllardõr içine girilemeyen “kale tünelleri”ni bile temiz- leyip ziyaretçilere açmõş. Aynõ yamaçlardaki eski evleri bütünüyle koruyabilmek için, ilk aşamada 35’inin röleveleri çõ- kartõlmõş. Bunlardan, tarihi Bo- yabat Konağõ’nõn restorasyo- nuysa başarõlõ şekilde tamam- lanmõş... Bütün bunlarõn yanõ sõra açõlõ- şõnõ, 7 Kasõm’da Kültür ve Turizm Bakanõ Ertuğrul Günay’õn yap- tõğõ “Çanakkale Şehitliği” ise ba- ğõmsõzlõk ve onur tarihimize ada- nan, özenli, yalõn ve duygu yük- lü bir düzenleme... Doğum yõllarõ 1880’ler, hatta 1890’lar olan, ölüm tarihleriyse “1915” olarak belirtilmiş 737 Boyabatlõ gencin tek tek köyle- riyle birlikte adlarõnõn yazõldõğõ şe- hitlikte, “Atatürk’ün efsanevi komutanlığı” ile “Anadolu in- sanının destansı yurtseverli- ği”ni adeta yaşõyorsunuz... Evet, tatilde Boyabat’a gitme- lisiniz. Kimliğine ve değerlerine bağlõ bir Anadolu kasabasõnda ulusal destanõmõzõn kahraman- larõnõ da anmak kadar anlamlõ bir “bayram ziyareti” olabilir mi? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 7 Aralık Risk SESSİZ SEDASIZ (!) ekinci@cumhuriyet.com.tr Eski evlerin restorasyonları birbirini izliyor... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kahraman- maraş yöresi- ne özgü, kuş- başõ et ve bul- gurla yapõlan bir yemek. 2/ Dokumacõlõk- ta atkõlarõn ge- çirildiği uzun- lamasõna dizil- miş ipler... Atõlõm, hamle. 3/ Üst derinin kalõn- laşmasõ ve sertleş- mesiyle oluşmuş de- ri... Yüce, yüksek. 4/ Hayvanlarõn gir- memesi için, tarla ya da bahçe kenarõ- na çalõ çõrpõ ile ya- põlan çit... Utanç duyma. 5/ Sõvacõ aracõ... Akdeniz yö- resine özgü bitki topluluğu. 6/ Kalõn bükülmüş sicim... Erişmiş, ulaşmõş. 7/ Kimi üflemeli çal- gõlarda titreşerek ses çõkaran ince metal yaprak... Cam üretimi ve sanayide kullanõlan soda külü. 8/ Müzikte üç ya da daha çok sesin bir arada tõnla- masõ... Başlõca, temel niteliğinde olan. 9/ Aksa- ray iline özgü, kõyma ve soğanla yapõlan bir ye- mek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir içki... Birçok efsaneye konu olmuş ünlü Frigya kralõ. 2/ Karakter.. Geminin zinciri toplayõp demirini kaldõrmaya hazõr bulunmasõ. 3/ Sevgi- liye kavuşma... Toprak damlarõ sõkõştõrmakta kul- lanõlan taş silindir. 4/ Yurdumuzda yetişen ve ka- buğundan siyah boya elde edilen bir ağaç... Es- ki Mõsõr’da güneş tanrõsõ. 5/ Lübnan'õn plaka imi... Satrançta bir taş. 6/ Bir nota... Deniz kuvvetle- rinde bir rütbe. 7/ İskambilde koz... Tirsi balõğõ- na verilen bir başka ad. 8/ Manda yavrusu... Şöh- ret. 9/ Hint mutfağõna özgü bir tür omlet... Ka- rõşõk renkli. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M O N İ T Ö R M O N A T R A M İ N A F İ L E A L İ T İ İ N E K T L İ F B A T Ö R E N Ç E R İ R A E B E A R M A K A R A Ş M İ L T İ R Ş E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear