05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 24 ARALIK 2008 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER YÜRÜRLÜKTEKİ anayasa, 12 Eylül döneminin ikinci yılında, dev- let başkanı durumundaki Orge- neral Evren’in belirlediği temelle- re uygun olarak Türk siyasal ya- şamına giydirilmiş bir giysiydi. Aradan geçen sürede önemli de- ğişikliklere uğradı; haklarla öz- gürlüklere ilişkin hükümleri başta olmak üzere birçok yeri değiştiril- di, bazı hükümleri de olduğu gibi kaldı. Örneğin cumhurbaşkanının se- çimine ilişkin maddeler, üstelik sisteme ters düşen biçimde de- ğiştirildi, ama yetkilerine ilişkin maddelere dokunulmadı. Bu yüz- den, yine yanlış olarak, siyasal dü- zen klasik parlamentarizmden başkanlık sistemine biraz daha çe- kilmiş oldu. General Evren, kendi biçtiği giysinin bekçisi olmak için, cum- hurbaşkanı yetkilerinin parlamen- tarizme ters düşme noktasına ge- lircesine arttırılmasını ve ayrıca birkaç sayfalık tek maddede sıra- lanıp vurgulanmasını istemişti. Gül’den önceki cumhurbaş- kanı Sezer hukukçu, hem de Anayasa Mahkemesi Başkanlı- ğı’ndan gelen bir hukukçu oldu- ğu için, kullandığı yetkileri daha çok “hukuk devleti”ni ayakta tut- mak yönünde, neredeyse Ana- yasa Mahkemesi’nin “ön süzge- ci”ymiş gibi kullanmayı tercih et- mekle yetinmişti. Şimdi politikadan gelme bir ki- şi var Çankaya’da. Üstelik, iktidar partisi içinden hem de tartışmalı bi- çimde, Meclis Başkanı’yla siyasal işbirliği yapılıp aday gösterilmiş, anayasaya uygun yoldan seçile- meyişinin sonrasında da yine si- yasal açıdan tartışmalı bir anaya- sa değişikliğiyle seçilmiş bir cum- hurbaşkanı. Bu tartışmalar sonrasında iş- başına geçen bir devlet başkanı- nın artık dalgalanmalara son ver- mesi ve dengeleri yerine oturtması beklenirdi değil mi? Ama olmuyor; tartışma bitece- ğine artıyor. Örnek, rektör seçim- leridir. Gül, haklı olarak, bu seçimler için kendisine tanınan ve hep tartışma yaratan yetkilerin elinden alınmasını ve konunun başka tür- lü düzenlenmesini istemişti. O düzenleme yapılıncaya kadar, on- dan ne beklenir? Uygulamayı en az tartışma yaratacak biçimde yap- ması değil mi? Yani, özerk üni- versitelerin iradesine saygı gös- tererek oralardaki seçimlerin so- nuçlarını onaylayıp ilan etmesi. Hatta, bu amaçla, aradaki YÖK’ten de aynı yolu izlemesini istemesi. Elbet, konu bununla geçiştiril- meyerek iyi düşünülmüş bir ana- yasa değişikliğiyle kalıcı bir çözü- me bağlanmalıdır. Şimdilik, hiç değilse devlet başkanının kendi is- teğine uygun davranması doğru ol- maz mıydı? Hayır, devlet başkanı kendi sözlerine ters düşen bir tutum içine girdi; onun çizgisine göre oluşturulan YÖK de aynı yolu iz- lemeye başladı. Oysa, devletin en yüksek yer- lerinde inanılırlığın ve tutarlılığın egemen olması, bütün sistemle- rin temel koşuludur. Aksi takdir- de “devlet ciddiyeti” diye bir şey kalmaz. “Yetkileri benden alın” dedikten sonra aynı yetkileri kul- lanmayı sürdürmek, “Alın ama yan cebime koyun” anlamına gelmez mi? AÇI MÜMTAZ SOYSAL Yan Cep PENCERE Kolay mı Türkiye’de Aydın Olmak?.. Aydın sözcüğü üzerine medyada çok laf do- laşıyor... Kim aydın değil?.. Kim aydın?.. Aydın deyince çağrışımla ilk akla gelen ne?.. Aydınlanma!.. Nedir Aydınlanma?.. Aydınlanma aklın inançtan, bilimin dinden ba- ğımsızlaşmasıdır... Peki, Batı’da ‘Aydınlanma Çağı’ ile ortaya çı- kan demokrasi, ılımlı-ılımsız bir İslamcı-dinci devlete kök salabilir mi?.. Dünya haritasına bir bakın, göreceksiniz ki mostrası meydandadır... Türkiye’de sözüm ona demokrasi adına İslam- cılara sırtını dayayan kişiye aydın denebilir mi?.. İslamcı politika Türkiye’yi Avrupa’nın tarihinde 18’inci yüzyılın da gerisine düşürür; aydın kişinin bu gerçeğe gözlerini kapaması olanaksızdır. Aydın kime denir?.. Yok üniversiteyi bitirmiş.. Yok ayaklı kütüphaneymiş.. Yok avukatmış.. Yok hekimmiş.. Yok profesörmüş.. Hiç fark etmez.. Aydın - münevver - entelektüel, her şeyden ön- ce dinciliğe karşıt tutum alarak aklın egemenli- ğini üstün sayan mantık yapısıyla fark edilir... Bir bölük okumuş yazmış takımının Ermeni- lerden özür dileme eylemi ortalığı karıştırdı... Aydın tartışması da medyada bu nedenle uç verdi... Oysa olayda aydınlık maydınlık yok... Emperyalizm Türkiye’yi ketempereye almıştır; ilerde daha buna benzer bir sürü olay büyüyerek gündeme girecek, işbirlikçi yandaşlarını da bu- lacaktır... Ermeni soykırımı iddiası bugün emperyalizmin en büyük merkezlerinde özellikle şişiriliyor; par- lamentolar, senatolar, medyalar, diyasporalar, ve- sairede Türkiye’ye karşı koz olarak kullanılıyor... Bu dış gücün içerde ortakları elbette boş dur- mayacaklardır... Ama, kimileri de safiyetle diyorlar ki: - Vicdanım beni rahat bırakmıyor, özür dilemek zorundayım... Haydi canım sen de... Dünya bugün emperyalizmin pençesinde kıv- ranırken, Irak’tan Afrika’nın göbeğine dek mil- yonlarca insan telef edilirken, 21’inci yüzyılda top- lu kırımlardan geçilmezken; sen bunları gör- mezden gelip yaklaşık yüz yıl, daha başka deyişle bir asır önce yaşanmış olayı gündeme getirip vic- dan numarasına yatarsan kim inanır... Aydın kimdir?.. İki sözcük var: Emperyalizm.. Dincilik.. Aydın bu ikisinin güdümüne girmemiş kişidir... Ama, kolay mı?.. Para, pul, çıkar, lüks, zenginlik (eski deyişle menfaat), makam, saltanat, Türkiye’de emper- yalistlerle dincilerin elinde... Kolay mı Türkiye’de aydın olmak... “Ö zür diliyorum” kam- panyasõnõ başlatanlar, Türkiye’yi soykõrõm- la suçlamak gibi bir hedef ve niyetleri ol- madõğõnõ, esasen internette imzaya açõ- lan metinde böyle bir ifadenin de yer al- madõğõnõ vurguluyor ve girişimleriyle güt- tükleri amacõn, Ermenilerin 1915’te Anadolu’da maruz kaldõklarõ “Büyük Fe- laket” nedeniyle onlarõn yõllardõr duyarsõz kalõnan acõlarõnõ bireysel bazda paylaş- mak olduğunu söylüyorlar. İmzaya aç- tõklarõ bildiri metni şöyle: “1915’te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı Büyük Felaket’e du- yarsız kalınmasını, bunun inkâr edil- mesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor, kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve acı- larını paylaşıyor, onlardan özür dili- yorum.” Gerçekten de ustaca kaleme alõnmõş olan bu bildiri, konu hakkõnda derinliğine bilgi edinmemiş olanlara, insani, masu- mane ve iyi niyetli bir girişimin ürünü gi- bi görünebilir. Ancak, içerdiği bazõ anah- tar sözcükler ve deyimlerle bunlarõn yüklü bulunduğu tanõm ve kavramlar, özür dileme kampanyasõ öncülerinin si- yasi motiflerle hareket ettiklerini açõkça ortaya koyuyor. Soykırım anlamındadır Bu deyimlerden en önemlisi “Büyük Felaket” deyimidir. Bu deyim Ermeni- cede, 1915 olaylarõ için soykõrõm anla- mõnda kullanõlan “Medz Yeghern”nin Türkçe çevirisidir. Yani, “Medz Yeg- hern” ile soykõrõm eşanlamlõdõr. Yahu- diler, nasõl “holocaust” yerine çoğu za- man İbranice “shoah” deyimini kulla- nõyorlarsa, Ermeniler de soykõrõm yeri- ne “Medz Yeghern” deyimine başvurur ve “Büyük Felaket”i soykõrõm tanõ- mõyla tamamen örtüşen bir ifade olarak kabul ederler. Nitekim, Papa Jean Pa- ul II’nin Erivan’da 2001’de soykõrõm anõ- tõnõ ziyaret ettiği zaman duasõnda “Medz Yeghern” kurbanlarõndan söz etmesi, Er- meni yöneticilerle kamuoyunu tatmin et- miştir. Ermeni yazarlarõn, İngilizce ve di- ğer yabancõ dillerde yayõmlanan kitap- larõnda da ve hatta bu kitaplarõn başlõk- larõnda “Medz Yeghern”, İngilizce “ge- nocide” yani soykõrõm sözcüğüyle eş- anlamda kullanõlmõştõr. Bu durum, özür kampanyasõ öncüle- rinin, “Büyük Felaket” deyimiyle sin- sice kamufle etmeye çalõştõklarõ gerçek niyetlerinin ne olduğunu ortaya koyuyor. Bu bakımdan özür dileme bildirisi, as- lında soykırımı kabul bildirisidir. Bu nedenledir ki, ABD’deki Ermeni lobi ku- ruluşlarõ kampanyayõ sevinçle karşõlamõş ve bunlarõn en önde gelenlerinden biri olan Ermeni Asamblesi (AAA), “Bu özür süreci Türkiye’nin kaçınılmaz olarak soykırım geçmişiyle yüzleşme- si sonucunu doğuracaktır” açõklama- sõnõ yapmõştõr. Bu ifadeler bir tehlikenin habercisi oluyor. Bu da, Türkiye’ye kar- şõ uluslararasõ alanda düşmanca bir soy- kõrõm kampanyasõ yürütülür ve bu bağ- lamda birçok devlet parlamentosu nez- dinde ülkemizi suçlayan kararlar alõnmasõ için girişimler yapõlõrken, Türkiye’de başlatõlan özür dileme kampanyasõnõn bu girişimlere destek vereceğidir. Bu du- rumda, özür kampanyasının öncüleri, bilerek veya bilmeyerek, kendilerini, Türkiye’ye hasım çevrelerle işbirliği yapan ve kendi ülkelerini arkadan vu- ran bir konumda bulmuyorlar mı? Bildiri metnindeki ikinci anahtar söz- cük, “inkâr”dõr. Yahudi soykõrõmõnõn (holocaust) vuku bulmadõğõ yolundaki id- dialar, soykõrõm literatürüne “inkâr” ve “inkârcı” (denial, denialist) kavramla- rõnõn yerleşmesine ve Fransõzlarõn Gay- sot yasasõnda da öngörüldüğü üzere “in- kâr suçunun” ortaya çõkmasõna yol aç- mõştõr. Bu kavrama göre, “inkâr” soy- kõrõm suçunun bir parçasõdõr, çünkü iz- leri silme ve suçu örtbas etme hedefini güder. Ermeni militanlar, sõrf “holoca- ust” ile ilişkisi olan bu kavramõ kendi mağduriyetlerine de uyarlayarak Türki- ye’nin kendilerine karşõ “inkârcılık” suçunu işlediğini ileri sürerler. Ne var ki, bunu yaparken, “holocaust”un tartõşõl- maz delillerle kanõtlandõğõnõ ve bir ulus- lararasõ askeri mahkeme tarafõndan hük- me bağlandõğõnõ, bu nedenle 1915 olay- larõna yönelik tartõşmalõ iddialarõnõ “ho- locaust”la eşdeğerde tutmalarõnõn fahiş bir hata olduğunu unutmayõ yeğlerler. Saygın tarihçilerin görüşleri Bildirideki üçüncü anahtar deyim “özür dilemedir”. Ancak bildiriye gö- re “Büyük Felaket” yani soykõrõm su- çu nedeniyle özür dilenmesi söz konu- sudur. Oysa, 1915 olaylarõnõn soykõrõm olarak nitelenmesi tartõşmalõdõr ve gerek tarihsel, gerekse hukuksal açõlardan ka- nõtlanmamõş bir husustur. Nitekim, dün- yanõn en saygõn tarihçileri arasõnda bu- lunan Bernard Lewis, Stanford Shaw, Guenter Lewy, Michael Gunter, An- drew Mango ve Norman Stone, söz ko- Soykõrõmõ Kabul Kampanyasõ... Şükrü M. ELEKDAĞ CHP İstanbul Milletvekili Kampanyanõn öncüleri, Türkiye’ye hasõm çevrelerle işbirliği yapan ve kendi ülkelerini arkadan vuran bir konumdalar.Türkiye’yi mahkûm ettirmek istiyorlar. Bu bakõmdan bizim kendilerine tavsiyemiz, akõl ve mantõkla izahõ kabil olmayan ve ülkemiz çõkarlarõyla bağdaşmayan bu talihsiz ve sakõncalõ girişimden derhal vazgeçme sağduyusunu göstermeleridir. nusu olaylarõn soykõrõm oluşturduğu iddiasõnõ arşiv belgelerine dayanarak kökten çürütmüşlerdir. Yazdõklarõ kitaplar ve ma- kaleler incelenirse, genel- likle şu noktalarda fikir birliği içinde olduklarõ gö- rülür: ? Dünyaya soykõrõmõ olarak kabul ettirilmeye çalõşõlan olayõn, bu kav- ramla uzaktan yakõndan ilişkisi yoktur. Ermeni ahalinin bir bölümünün zorunlu göçe tabi tutul- masõnõn nedeni, etnik kö- kenleri veya dini inançla- rõ değildir. Osmanlõ hü- kümetinin Ermeni mille- tine karşõ sistematik bir kõ- yõm uygulamak veya Er- menileri kõsmen veya ta- mamen yok etmek gibi önceden veya sonradan alõnmõş bir kararõ, planõ ve- ya niyeti hiçbir zaman ol- mamõştõr. ? Osmanlõ Devleti, Er- meni uyruklarõna yönelik olarak, Avrupa’daki Ya- hudilere karşõ kin ve düş- manlõğõ tahrik eden anti- semitizm kampanyasõna benzer tutum ve davra- nõşlar içine girmemiştir. “Ermeni tehciri”, bütün ülkeyi kapsamamõş, özel- likle İstanbul ve İzmir gi- bi kentlerde uygulanma- mõştõr. ? Osmanlõ Devleti’nin ölüm kalõm savaşõ verdiği bir dönemde, Ermenile- rin, düşmanla işbirliğinde bulunarak devlete ihanet etmelerinden, devletin gü- venliğini ve ülke savun- masõnõ büyük boyutlarda tehdit eden sabotaj ve si- lahlõ eylemler yapmala- rõndan dolayõ, “tehcir” olayõ, devletin varlõğõnõ koruma hakkõ çerçevesin- de meşru ve hukuken hak- lõ bir önlemdir. Ortak Tarih Komisyonu Bu satõrlarõn yazarõ, Türk ve Ermeni uluslarõ arasõnda barõş ve uzlaşõ ortamõnõn ancak her iki tarafõn da kendi tezleri le- hine kemikleşmiş kana- atlerini değiştirip tarihe ortak bir perspektiften bakmalarõnõn sağlama- sõyla mümkün olacağõ düşüncesiyle, 1915 olay- larına ilişkin gerçeklerin Türk ve Ermeni tarih- çilerden oluşacak bir Ortak Tarih Komisyo- nu (OTK) tarafından araştırılıp gün ışığına çıkarılmasını önermişti. mumtazsoysal@gmail.com Arkası Sa. 8, Sü. 3’te
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear