23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 20 ARALIK 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Yerden Sonra Havayı da Kirlettiler... Türkiye’de, kendiliğinden ya da birilerinin giri- şimiyle oluşan gündemi izlemek gitgide zorlaşı- yor. Ne gariptir ki, yeni olarak gündeme girenler, var olan gündeme eklenmiyor, bazılarını ya çok ge- ri sıralara itiyor ya da gündem dışına çıkarıyor. Türkiye için yaşamsal önem taşıyan seçmen kü- tükleri sorunu da bu durumun tipik örneklerinden biri. Konunun üzerine gitme görevini yasa gereği ağırlıklı olarak üstlenmiş olanlar, siyasal partiler. Ancak onlar da yanlışları lafla değiştirmek gibi ya- saya aykırı bir yaklaşımı yeğliyorlar. Yüksek Seçim Kurulu’nun belge eklenmeyen iti- razları kabul etmesi, yasa gereği mümkün değil. Acaba muhalefetteki siyasal partiler “Kütükten silinecek seçmenler ya bizim partinin seçmenle- riyse?” diye mi ayak sürümeyi uygun görüyorlar? Bedava kömür dağıtımının etkileri yavaş yavaş, ama ölüm tehlikesini de yoğunlaştırarak görülü- yor. Pek çok ilde doğalgaza geçiş nedeniyle hava kirliliğinin yok edildiğini ileri sürenler, uygulama- ları ile kirliliği geri getirmenin de nedenlerini oluş- turdular. Doğalgaza yapılan olağanüstü zam, şehirlerde yaşayan ve büyük bölümü yoksulluk sınırı içinde olanların doğalgazdan yararlanma olanaklarını yok etti. Acımasız zamdan, hükümetin rahatsız olduğunu söylemek de, arada mırın kırın eden bakanlara kar- şın zor. Çünkü yeni zam, Maliye Bakanlığı’nın dolaylı ver- gi gelirleri arasında yer alan Katma Değer Vergi- si (KDV) tutarını da arttırdı. Yapılan zam kadar ye- ni KDV kaynağı oluştu ve bunun yüzde 18’i de dev- letin kasasına gitti. Hükümet KDV oranını düşür- me konusunda parmağını bile oynatmadı. Son açıklanan verilere göre, bütçe açığının azalmasında ve faiz dışı fazlanın artmasında hava kirliliğini özen- dirmenin de katkısı var. Bedava ve sadaka ekonomisi kapsamında da- ğıtılan kalitesiz kömürler, birilerine oyla para ka- zandırır iken, başkalarının sağlığını yok ediyor. Sadece yerde, çeşitli yolsuzluk ve usulsüzlük- lerle yaşanan kirlilik, büyüklerimiz yüzünden ha- vaya da bulaştı. Ermenilerin göçe zorlanma sürecinde yaşa- dıklarını “Büyük Felaket” olarak niteleyen, ama bu tanımın aynı zamanda “soykırım” kavramını da içerdiğini belirtenlerin özür dileme girişimi, herhalde bir rastlantı sonucu olsa gerek, Avrupa İnsan Hak- ları Mahkemesi’nin kararı ile aynı günlere rastla- dı. İmza kampanyası başlatılması için hazırlanan metnin “ifade özgürlüğü hakkının kullanılması” ni- teliğinde olduğu iddialarına karşı çıkmak, bu id- dialar açısından kolay değil. Ancak bu hakkın siyasal tercih kapsamında kul- lanıldığı da bir gerçek. Ermeni sorununun, 93 Harbi olarak anılan Os- manlı-Rus Harbi’nin orta yerinde, yani 13 Nisan 1878’de Ermeni Partriği’nin İngiltere Dışişleri Bakanı Salisbury’ye yazdığı “Artık birlikte yaşa- yamayız” içerikli mektubuyla başladığını ve 3 Ara- lık 1920’de imzalanan Gümrü Anlaşması ile bit- tiğini görece olarak kabul edersek, arada, hem Türklerin hem de Ermenilerin yaşadığı çok sayı- da büyüklü küçüklü felaket var. Öldürülen diplo- matlarımız da büyük felaketlerden dışlanamaz. Örneğin ilki 20 Haziran 1878’de Erzurum’da baş- gösteren ve onu izleyen isyanlar var. Ermeniler tarafından öldürülen ve yıllar önce kı- sa bir haber olarak yayımlanan, Devlet Arşivleri Ge- nel Müdürlüğü’nün öldürülen Türklerle ilgili kor- kutucu sayıları var. Şunu da ekleyeyim: Bu bilgi, ne yazık ki bu kı- sa haberle sınırlı kaldı. Aramalarıma karşın, arama konumu öğrenen- lerin yetkililere aktardığı bilgiler yüzünden olsa ge- rek, işin sonunu getiremedim. Bugün ifade özgürlüğü haklarını, yaşananların içinden, siyasal tercihlerine uygun olarak kulla- nanlara karşı, yine ifade özgürlüklerini karşı gö- rüşü yansıtmak içni kullananlar var. Ancak, yurtdışından yapılan değerlendirmeler ve bu girişimin bir başlangıç olduğunu belirten- ler, girişimin “ifade özgürlüğü” ile sınırlı kalma- yacağını gösteriyor. oerinc@cumhuriyet.com.tr Mahalle baskõsõ kadõn-erkek ayõrt etmezken, tacize uğrayan yurttaş Türkiye’den kaçmayõ bile düşünüyor Baskõ şiddete dönüştüİstanbul Haber Servisi - Boğaziçi Üniver- sitesi ile Açõk Toplum Enstitüsü’nce hazõrla- nan “Türkiye’de Farklı Olmak, Din ve Mu- hafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler” başlõklõ rapor Türkiye gerçeğini ortaya koydu. Rapor, Anadolu kentlerinde özellikle gençlere ve kadõnlara yönelik tüyler ürpertici baskõlarõ gözler önüne sererken saçõ uzun erkeklerin dövüldüğü, ev arayan öğrencilere namaz kõlõp kõlmadõğõnõn sorulduğu ve başõ açõk kadõnlarõn tehdit altõnda olduğu ortaya çõktõ. Gazeteci İrfan Bozan, Tan Morgül ile Ne- dim Şener’in, Prof. Dr. Binnaz Toprak’õn sorumluluğunda ve Boğaziçi Üniversitesi Bi- limsel Araştõrmalar Projesi ile Açõk Toplum Enstitüsü desteğinde yaptõğõ araştõrma AKP iktidarõyla birlikte Türkiye gerçeğini ortaya koydu. Araştõrma, Erzurum, Kayseri, Konya, Malatya, Sõvas, Batman, Trabzon, Denizli, Aydõn, Eskişehir, Adapazarõ ve Balõkesir ol- mak üzere 12 il ve İstanbul’un Sultanbeyli ile Bağcõlar ilçelerini kapsõyor. KADIN YAŞAMDAN SOYUTLANIYOR Araştõrma sonuçlarõna göre, kentli ve eği- timli gençlerin büyük bir çoğunluğunun “ma- halle baskısı” nedeniyle yurtdõşõnda yaşamayõ düşledikleri belirtiliyor. Kadõnlarõn mahallele- rinde gördükleri tepkiler nedeniyle etek giy- meleri engellenirken, erkekler saçlarõnõ uzat- maktan, top sakal bõrakmaktan, küpe takmak- tan korkuyor. Türkiye’nin batõsõndan Anado- lu’nun kentlerine üniversite eğitimi için gelen gençler yaşam tarzlarõnõ değiştirmek zorunda kalõyorlar. Araştõrmada İslamõn egemen bakõş açõsõnõn kadõnlara karşõ ne kadar sorunlu oldu- ğunu da ortaya çõkardõ. Anadolu kentlerinde kadõnlarõn kent yaşamõndan tamamen soyut- landõğõnõn ortaya çõktõğõ araştõrmada, “Gecele- ri sokağa çıktığınızda, bir lokantaya girdi- ğinizde sanki bu kentte yalnızca erkeklerin yaşadığını düşünebilirsiniz” yorumu yapõldõ. Kayseri’de bir kadõn derneği üyesinin yeni ta- şõndõğõ apartmandaki komşu kadõnlardan “pantolon giymenin kendisine hiç yakışma- dığı” tepkisini aldõğõ da kaydedilen araştõrma- da, aynõ kentte kapalõ kadõnlarõn pantolon gi- yen kadõnlara pek çok kez “hatlarınız belli oluyor, bizim erkeklerimiz tahrik oluyor” uyarõsõnda bulunduğuna dikkat çekildi. ORUÇ TUTMAMAK TEHLİKELİ Araştõrma verilerinde, ramazanda oruç tut- mayanlara yönelik baskõlarõn giderek arttõğõna, ramazanda sokakta yemek yemek ya da sigara içmenin “tehlike içerdiğine”, oruç tutmama- nõn ilk ve ortaöğretim öğrencileri arasõnda da- hi “sorun” olduğuna dikkat çekildi. Araştõr- maya göre, Erzurum’da otogar ve devlet has- tanesi kantini dõşõndaki tüm lokantalar kapatõ- lõrken, üniversite kantinlerinin açõk kalmasõna karşõn yemek çõkmadõğõ da ortaya çõktõ. Malatya’da görüşülen bir işadamõ, “gelece- ğinden kaygılandığını” dile getirirken Eği- tim- Sen üyesi bir öğretmen, ramazanda okul- daki öğretmenlere çay servisi yapõlmadõğõnõ, kendi imkânlarõyla çay içenlere ise “çok kötü bir şey yapıyor gözüyle bakıldığını”, bu bas- kõnõn giderek arttõğõnõ ifade etti. Araştõrmacõ- lar, gittikleri kentlerin çoğunda içkili mekân- larõn ya hiç olmadõğõnõ, ya kent dõşõna taşõndõ- ğõnõ ya da taşõnma kararõnõn alõndõğõnõ ifade ederken, gerekçe olarak “içkinin sağlığa za- rarlı olduğu”nun gösterildiğini yazdõ.  Erzurum Atatürk Üniversitesi öğrencisi, okuduğu Cumhu- riyet gazetesini arkadaşlarõnõn okumasõ için bõraktõğõ masada parçalanmõş olarak buldu.  Atatürk Üniversitesi’ndeki başka bir öğrenci ise renki ti- şörtler giydiği için mahallesindeki gençler tarafõndan tartaklan- dõ.  Adapazarõ’nda erkek bir üniversite öğrencisi balkonda şortla oturduğu için şikâyet edildi.  Trabzon’da bir öğrenci, ev tutarken “Namaz kılar mısın”, “Oruç tutar mısın” sorularõyla karşõlaştõ.  Trabzon’da başka bir kişi ramazanda evinde kola içerken yakalandõğõ için ev sahibince kirasõ arttõrõldõ.  Adapazarõ’nda bir kadõn ev eşyasõ satan bir firmanõn tanõ- tõm toplantõsõna başõ açõk olarak katõldõğõ için türbanlõ kadõnla- rõn “Başı açıklara ölüm” tehditleriyle karşõlaştõ.  Batman’da bir kadõn kuruluşundaki görevli, iki yõl önce bir genç kõzõn gittiği düğünde pantolon giydiği için öldürüldü- ğünü iddia etti.  İstanbul Sultanbeyli’de liseli Alevi bir genç kõz okulda Alevi olduğunu sakladõğõnõ söyledi. Renkli tişört giymek dövülme nedeni nadolu kentlerinde cuma namazõna gitmeyenler üzerinde baskõ kurulduğu vurgulanan araştõrmada, kentlerde yaşayanlarõn baskõ ile “hayırlı cumalar”, “selamünaleyküm” demek; cumalarõ dükkânlarõnõ kapatmak zorunda kaldõklarõ belirtildi. Kamu kurumlarõnda ise cuma günleri mesai saatlerinin namaz saatlerine göre yeniden düzenlendiği ortaya çõktõ. Mahalleli ‘cuma’ mesaisinde ‘Işõk evleri’nde kalan öğrencilere namaz kõlmalarõ ve dini yayõnlarõ okumalarõ telkininde bulunuluyor Cemaat karşõtlarõ dõşlanõyorAraştõrmanõn eğitim, iş yaşamõ ve Fethullah Gülen cemaati ile ilgili bölümünde “ışık evle- ri” olarak tanõmlanan evlerde kalan öğrencile- rin “ağabey” ve “abla” olarak birbirlerine hi- tap ettikleri, Anadolu’da oldukça yaygõn olan “perşembe oturumları”na katõlan esnaf ve işa- damlarõ ile “hoca hanım” olarak tanõmlanan ki- şilerin toplantõlarõna giden ev kadõnlarõna sõk- ça rastlandõğõ vurgulandõ. Cemaat evlerinde kalan öğrencilere baskõ yapõlmadõğõ ancak namaz kõlmalarõ, kõz öğrencilerin örtünmeleri, dini yayõnlarõ okumalarõ ve benzer ko- nularda yoğun telkin altõnda kal- dõklarõ belirtilen raporda, üniver- siteye hazõrlõk kurslarõna katõlan öğ- rencilere gidecekleri üniversiteye kadar refakat edildiği, gittikleri kentte cemaat evlerine ya parasõz ya da düşük kiralarla yerleştirildiği, burs verildiği, cemaat içinden bi- riyle evlenmelerine yardõmcõ olun- duğu, mezun olduklarõnda iş bu- lunduğu, hatta ayrõlmak isteyenle- re yüksek maaşlõ işler teklif edilerek cemaatten kopmalarõnõn engellendiğine yer veriliyor. Cemaatten olmayan çevrelerin, cemaat men- suplarõna göre gerek iş hayatõ gerekse yaşam ko- şullarõ açõsõndan dezavantajlõ bir konuma sahip olduklarõ, özellikle cemaate dahil olmayan iş çev- releri ve esnafõn dõşlandõğõ ve işlerinin de ya- vaşladõğõna dikkat çekiliyor. Söz konusu dõş- lanma raporda şöyle anlatõlõyor: “Bu dışlanma, yapılan sözleşmelerin iptalinden, ihalelerin alınamamasına, alışverişlerin kesilmesine, ya- yın hayatında ise reklam verilmemesine ka- dar geniş bir yelpazeyi kapsayabiliyordu. Bu açıdan bakıldığında cemaate katılmamak doğrultusunda baskı olmasa bile katılma- manın bir maliyeti olduğu söylenebilir.” Raporun, cemaat dershaneleri ve õşõk evleri bö- lümünde de cemaatin eğitim alanõndaki faali- yetlerini özellikle fakir ailelerin zeki ve çalõşkan çocuklarõna kanalize ettiği, eği- timde böylesine söz sahibi olma- sõnõn sosyal devletin en önemli so- rumluluk alanõ olan eğitim politi- kalarõnda herkese eşit fõrsat yara- tõlamamasõ sonucunda gerçekleş- tiğine dikkat çekiliyor. Cemaatin, geniş kapsamlõ ve etkin sosyal politikalarõn yetersizliğini top- lumdaki gücünün yaygõnlaşmasõ ve alt toplumsal kesimlerin cemaate yönelmesi için bir fõrsata dönüş- türdüğünün anlaşõldõğõ belirtilen ra- porda, cemaatin eğitim alanõnda- ki faaliyetlerinin 1980 sonrasõna rastladõğõ Türkiye’de, 1980’li yõl- larõn başlarõnda tek tük olan cemaat dershane ve okullarõnõn sayõsõnõn 1999 yõlõna gelindiğinde 150’si dershane 150’si okul olmak üzere 300’ü bulduğu, cemaate ait okul ve dershaneler dõşõn- da çok sayõda da yurdun bulunduğu anlatõlõyor. Cemaatin eğitim kurumlarõnda 1997’ye gelin- diğinde 50 ülkede 250’den fazla okulda 26 bin 500 öğrencinin öğrenim gördüğüne dikkat çe- kiliyor. Araştõrma ekibi, raporun sonuç ve öne- riler bölümünde, Türkiye’yi anlamak isteyen her- kese Anadolu’yu “görmelerini” salõk veriyor. Araştõrma ekibi, raporun sonuç ve öneriler bölümünde, Türkiye’yi anlamak isteyen herkese Anadolu’yu “görmelerini” salõk veriyor. 5. BOĞAZİÇİ BULUŞMASI’NDA SEMPOZYUM Türkiye’de ‘öteki’ olmak İstanbul Haber Servisi - Boğaziçi Üniversitesi Avrupa Çalõşmalarõ Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hakan Yılmaz, Avrupa’nõn İkinci Dünya Savaşõ’ndan sonra “öteki”yle bir arada yaşayabilmek adõna Avrupa Birliği fikrini yarattõğõnõ, Türkiye’de ise geç Osmanlõ döneminden itibaren ötekinin yabancõlaştõrõldõğõnõ savundu. Boğaziçi Üniversitesi Avrupa Çalõşmalarõ Merkezi’nin 5. Boğaziçi Buluşmasõ kapsamõnda düzenlediği “Türkiye’de Öteki Olmak” başlõklõ üç günlük sempozyum dün üniversitenin rektörlük binasõnda başladõ. Sempozyumda konuşan Prof. Dr. Yõlmaz, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin Gümrük Birliği sürecinden bu yana müzakere kavramõ etrafõnda şekillenen “teknik” bir hale indirgendiğini kaydederek “Teknik yaklaşım her zaman daha kolaydır. Ancak bu teknikleştirme biçimi bir yandan süreci kolaylaştırırken diğer yandan AB ruhuna aykırılık teşkil ediyor ve demokratikleştirmenin önünde engel yaratıyor” diye konuştu. Sempozyum başlõğõ olan “ötekilik” kavramõnõn Avrupa ile doğrudan bağlantõlõ olduğunu savunan Yõlmaz, modern anlamda “öteki”nin icat edildiği kõtanõn Avrupa olduğunu, kolonyalizm, nasyonalizm, faşizm gibi ötekileştiren kavramlarõn yaratõcõsõ olan ve ötekileştirme üzerine kendisini bina eden Avrupa’nõn İkinci Dünya Savaşõ’ndan sonra ötekiyle bir arada yaşayabilmek adõna Avrupa Birliği fikrini yarattõğõnõ belirtti. Yõlmaz, Türkiye’de geç Osmanlõ döneminden itibaren ötekinin yabancõlaştõrõldõğõnõ savundu. Sempozyuma Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Çağlar Keyder, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi emekli öğretim üyesi Prof. İzzettin Önder’in de aralarõnda bulunduğu çok sayõda akademisyen katõlõyor. A Ankara Keçiören’de bü- fe işleten Metin Şahin belediye za- bıtalarınca içki sattığı gerekçesiyle dövülmüştü (Üstte). Çan- kaya’da büfe işleten Müs- lüm Göksu da aynı ge- rekçeyle bir grup gericinin saldırısına uğramıştı. MURATPAŞA BELEDİYESİ AKP’lilercemevine indirimlisuyakarşıçıktı GÜRSU KUNT ANTALYA - Antalya’nõn CHP’li Muratpaşa Belediye Başkanõ Süleyman Evcilmen’in ce- mevlerine indirimli su verilmesi önerisi Büyükşe- hir Belediyesi Meclisi’nde AKP’li meclis üyeleri tarafõndan “Başkaları da ister, önüne geçeme- yiz” gerekçesiyle seçim sonrasõna ertelendi. AKP’liler, indirim uygulamak için hükümetin, cemevlerinin ibadethane olduğu yönünde karar vermesi gerektiğini öne sürdü. AKP’li Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanõ Murtaza Tamyü- rek’in, Kuşadasõ’nda cemevlerine indirimli su verildiğinin anõmsatõlmasõ üzerine, “Böyle bir karar aldılarsa, onların yanlışları” demesi dik- kat çekti. AKP’li Tamyürek, cemevlerine indi- rimli su verilmesi için Diyanet İşleri Başkanlõğõ ya da hükümetin “cemevlerinin ibadethane ka- bul edildiğine” yönelik resmi yazõ göndermesi gerektiğini söyledi. Evcilmen ise “Önergemi indirimli tarife uygulanması için verdim. Ca- milerde olduğu gibi hiç ücret alınmasın deme- dim. 30-35 bin nüfusa sahip cemaati, manevi yönden mutlu ederdik” diye konuştu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear