23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 2 ARALIK 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Hamza Saykan: “RTE ‘Bu millet bir çuval kömüre oyunu satmayacak kadar onurludur’ demiş. Kömür karşılığı AKP’ye oy verenler düşünsün!” Erdoğan: ‘Kriz inişe geçti’. Doğru, eve iniyor! Kapalı Nezahat Özbek: “CHP’nin kapılarının solcu kadınlara neden kapalı olduğunu şimdi anladım. Kara çarşaf giymedikleri içinmiş!” Genel Avni Kurtuldu: “AKP’liler geneleve de kömür dağıtmış. Demek ki kömürler sadece oy karşılığı dağıtılmıyormuş!” Acı Arif Şavklı: “Yobazların Atatürk’e ‘Beton Mustafa’ demesi, Can Dündar’ın ‘Mustafa’ demesi kadar acıtmadı beni!” YağmurDeniz Krizden kurtulmayı nasip eyle yarabbi! HAFTASONU Ankara’da toplanan on binlerce işçi İslamcı AKP iktidarının ekonomik krizin faturasını emekçilere çıkarma politikasını eleştirirken aynı hafta “mübarek” Cuma günü Denizli’de ne olmuştu biliyor musunuz? İslamcı iktidara biat etmiş memur takımından “sendikacılar” krizden çıkış için dua ediyordu. Şaka değil gerçek... Denizli’deki toplantıda ekonomik krizin nedeni olarak “takdir-i ilahi” gösteriliyor ve Türkiye Kamu-Sen Denizli Şubesi üyeleri ellerini açıp şöyle diyordu: “Bu kriz gerek memurlarımızı, gerek emeklilerimizi, gerek çiftçilerimizi etkilemektedir. Bizlere, bu krizden bir an önce kurtulmayı nasip eyle yarabbi. İlahi yarabbi: Şu günlerde ülkemizde ekonomik kriz yaşanmaktadır. Ekonomik kriz bizi de etkilemektedir. İlahi yarabbi: Ülkemizi, beldemizi, memleketimizi her türlü kötülüklerden, belalardan, afetlerden, zelzelelerden, sıkıntılardan, düşman hücumlarından, krizden koru yarabbi. Ellerini açmış amin diyen kamu çalışanlarına ihsan eyle yarabbi.” İslamcı iktidarın başındaki RTE’nin dünyayı sarsan ekonomik krizi neden küçümsediğini şimdi anlıyor gibiyiz. Galiba, müminlerin dualarıyla krizin teğet geçeceğine inanmışa benziyor! - Deniz Baykal, poşu takmış... “Kıyafet devrimi yapıyordur!” IRAK’TA ABD işgalinden bu yana öldürülen bilim insanlarının listesi “Pakistan Daily” gazetesinde yayımlanmış. Gazete, bu haberi “Kill a nation” yani “Bir milletin öldürülmesi” başlığıyla vermiş. Bülent Esinoğlu bu haberi yorumluyor: “Bir milleti yok etmek için önce o milletin eğitimcilerini yok etmelisiniz. Amerika da bunu yaptı. Irak halkını eğitecek kişileri ortadan kaldırdı. Gazete öldürülen bilim insanlarının toplam sayısını vermemiş. Saptanabilen isimleri vermiş. Karşılarına nerede ve nasıl yok edildiklerini belirtmiş. Vahşet sözcüğü bile yeterli olmuyor. Doktorları eğitecek tıp uzmanları, bilim insanları, profesörler, sosyal bilimciler, fenciler, velhasıl Pakistan gazetesinin dediği gibi bir milleti öldürmüşler. Ünlü düşünür Prof. Micheil Chossudovsk ‘ABD’nin yeni başkanı Barack Obama bu vahşete gözünü çevirecek mi’ diye soruyor. Ben hiç o kadar iyimser değilim. Çünkü Amerika’nın kendisini yaşatması için daima öldürmesi gerekiyor. Sistemin ve rejimin gereği budur. İster Obama gelsin, ister bir başkası gelsin bu öldürme işletmeciliği son bulmaz. Cinayet holdinglerine dönüşmüş Haliburten’lar, Blackwater’lar bu öldürme işletmeciliğinden geçiniyorlar. Pakistan Daily, öldürülen fakat isimlerini tespit edemediği birçok bilim insanından söz ediyor. Gazetede yayımlanan öldürülenlerin isimlerini saydım. 432 bilim insanı Amerika tarafından öldürülmüş. Beş yıllık bilanço bu. Sayının daha da artacağını düşünüyorum. Çünkü kukla yönetim ile ABD arasında imzalanan SOFA Antlaşması’nın halk tarafından kabul edileceğini sanmıyorum. Şiilerin lideri şimdiden direnişe devam edeceğini haykırıyor. Sünniler zaten başından beri direniyor. Geriye bir tek Kürtler kaldı. Onun için ABD Irak’ın kuzeyine yerleşecektir. Aksi takdirde tüm Irak’ı kısa zamanda kaybeder. Bunu biliyor. Bundan sonra Türkiye’yi daha zor günler bekliyor. Katilin hedefinde Pakistan’dan sonra Türkiye var.” Bu arada Irak’tan gelen haberlere bakılırsa, ABD yönetimi Irak’ta işbirliği yaptığı Iraklıları Amerika’ya götürüp yerleştirecekmiş. ABD’nin Şii, Sünni, Kürt bin beş yüz kadar işbirlikçisi varmış. Darısı bizimkilerin başına diyeceğiz ama onların bir ayağı zaten Amerika’da! Katilin hedefi PERİHAN ERGUN Merhaba!.. Gene birlikteyiz. Sağrı evinde bulunduğum gün- lerde ekrandan her gün gündemi değiştiren olayları izlerken, beni ameliyatımdan sonraki şoktan çok üzen konu CHP’nin kara çarşafa sarılmasıydı CHP Genel Başkanı başta ol- mak üzere partinin taban ve ta- vanının en güvenilir ilkesi özgür- lük ve bağımsızlığı, birey hakları- nı, özellikle de asırlardır köleliğe mahkûm edilen kadınlarımızın ezilmişliğini temel olarak ele alan Atatürk’ün demokratik, laik Cum- huriyetinin sahibi ve onu sonsu- za dek yaşatmayla görevli olma iddiasıdır. Gelin görün ki geçen günlerde İstanbul’un Alibeyköy ve Sul- tangazi beldelerinde İl Başkanı Gürsel Tekin’in düzenlediği par- tiye katılma törenlerinde Sayın Baykal’ın kara çarşaflı kadınla- ra da altı oklu parti rozetini med- yanın önünde takma eylemi Cumhuriyet kadınlarında olduğu kadar gerçek partililerde de tep- kiyle şok yarattı. Buna tepkisini sözlü ve yazılı olarak belirten İs- tanbul Milletvekili Prof. Necla Arat’ı ve doğal olarak onunla be- raber tüm merkezden aday gös- terilerek seçilen milletvekillerini il başkanı Tekin aşağılayıcı bir ta- nımla, “Tombaladan çıkmışlar, ta- banla ilişkileri bulunmuyor” de- mekle kalmayıp bir de faşist ka- falılar nitelemesiyle onları istifa- ya davet etti. Sayın Arat ülkede yıllarca -ka- dın sorunlarını- üniversitedeki kürsüsünde ve sivil toplum kuru- luşlarındaki kadın temsilcileriyle oluşturduğu Kadın Araştırmaları Derneği’ndeki koordinatörlüğüy- le milletvekili olana dek usanma- dan araştıran, çareler üreten bir çalışmanın içinden yani -tomba- ladan değil- tabandan onları tem- silen Meclis’te yerini alan bir halk emekçisidir. Başkanlık görevinde bulunduğum SHP İstanbul kadın komisyonlarının Silivri, Çatalca ve Kartal’dan Tuzla’ya kadar mer- kez ile varoşlarında haftada birkaç kez oluşturduğumuz kadın top- lantılarındaki sorunlara eğildiğimiz çalışmalarımızda imkânları nis- betinde bizlerle birlikte çalışma- larımıza katılmıştır. Bu araştır- malarımız sonucunda Ankara ve İzmir kadın komisyonlarının da katkılarıyla bütün çağdaş Avrupa ülkelerinde ikinci enternasyonal- de kabul edilen siyasette kadın- larımıza seçimde yol açan “Kadın Kotası” Genel Başkanımız mer- hum Erdal İnönü’nün kabulüyle kurultaydan geçirilerek 1990’da 44 Parti Meclisi üyeliğinin hazır- lanan tüzükle 11’ini illerden seçi- len kadınlarımız oluşturdu. Ayrıca tüm il ve ilçe temsilciliklerinde de dörtte bir kadının bulunması zo- runlu kılındı. Böylece Ulu Önde- rimizin öncelikle istemi olan erkek egemen yönetimlerde kadınları- mız da yer almış oldu. P M’ne gi- ren 11 kadından biri de öğüncü- müz olan Dç. Dr. Bahriye Üçok’tu.Yazık ki kısa bir süre son- ra 6 Ekim’de gericilerin bizleri acı- lar içinde bırakan bir bomba gön- derimiyle yaşamını yitirdi. Varoşlarda tabana inen bu ya- rarlı toplantılarımızda başörtülü hatta türbanlı hemcinslerimiz de ayırt edilmeksizin aramızdaydı. Hemen belirtmeliyim ki türbanlı hatta çarşaflı kadınlarımız da bu ülkenin gerçeği olmaları nedeniyle istedikleri siyasi partilere tüzük ve programlarını, ilkelerini kabul et- tikleri takdirde üye olabilirler. Bu konuda tepkilerimiz Genel Başkan Baykal tarafından tiyatral bir gös- teriyle yerel seçim yatırımı yapıl- mak istenmesidir. O zaman tür- banı siyasi bir simge olarak ilan edip AKP’nin atlama taşı olarak kullanan RTE’yle aynı yola girilmiş olunmuyor mu? Bir de Meclis’te AKP ile MHP’nin birleşimiyle tür- bana üniversitelerde serbesti ve- rilmesi istemiyle anayasanın 4 ile 10. maddelerinin değiştirilme- sini öngören kanun tasarısının 411 oyla kabulüne karşın CHP Grubu’nun Anayasa Mahkeme- si’ne başvurarak kanunun iptali- ni sağlayışına da bu gösteri ters düşmüyor mu? O güne değin Baykal’a her konuda karşı çıkıp aşağılayan karşıdevrimci, radi- kal dinci, Sorosçu, numaracı Cumhuriyetçi medya ile tarikat ve şeriat ehli kuruluşlar bu gösteri- den sonra başta RTE, “Dik dur” öğüdüyle onu alkışladıklarına gö- re ana muhalefet partisi CHP onlarla aynı düzeye düşmüyor mu? Bu konuda önemli bir duru- ma değinmeden de geçemeye- ceğim. Kızılcahamam kampın- daki toplantısında Başbakan ge- ne türban konusunu insan hakları kapsamında savunurken “Ana- dolu kadınının yaşam biçimi” mealinde bir tanım yaptı. Bu öy- le değil. Bizim de büyükanneleri- miz, analarımız çene altından bağlı başörtüsüyle örtünürlerdi. Bu örtünme ne Mısır’daki Müs- lüman Kardeşler’in türbanı ne de İran kadınının çarşafıydı. Doğal ol- mayan bu örtünme, radikal İsla- mın kadını köleleştiren özgürlük- lerini yok sayan bir baskı unsu- rudur. Sayın Baykal aymazlık içinde olan Tekin’in siyasi istem- lerine katılacağına ana muhale- fet partisinin lideri olarak yıllardır laiklik sakızını çiğneyerek çürüt- mesinden başka, bir tek, halkı partiye yöneltecek proje üretile- mediğini düşünüp son günlerin ekonomik kriziyle oluşan otomo- tiv, tekstil, denizcilik, inşaat ve da- ha birçok sanayi sektöründeki so- runlarla, işsizler ordusunun ço- ğalımına, eğitimdeki aksaklıklara, öğretmenlerle kamu görevlilerinin, esnafın ve birçok kurumun göz- le görülen yoksulluk ve sefaletine yönelik projeler üreterek ulusu- muzun umudu olan bir parti ya- ratmalıdır. Aksi halde “ucuz oyun- larla” AKP’den kurtulmak olası de- ğildir.. Not: Hindistan’daki kanlı terö- rü önleyemeyen İçişleri Baka- nı’nın istifasını onurlu bir devlet adamlığı olarak nitelerken, bizde terör örgütü PKK’nin binlerce as- ker ve sivilimizi katletmesine kar- şın önlem alamayan ilgili bakan- ların pişkinlikten silkinip Hintli ba- kanları örnek almalarını diliyo- rum. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 2 Aralık Onur SESSİZ SEDASIZ (!) Ucuz Oyunlar HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM ‘Tombala Vekil’ mi Dediniz? “İfrata kaçmak” diye buna derler herhalde! CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin, bu sefer de “Çar- şaflı bir il başkanımız olabilir” diye Posta gazetesi- ne röportaj vererek, yine CHP’yi o dipsiz kuyuya doğ- ru çekmeye devam etti. Sonuçta tabii ki neyin manşet yapılacağına gazeteci karar verir; ama Cumhuriyetin ve laikliğin “ödünsüz” olarak bilinen son kalesi adına söz sarf ederken, o kişi üç kere yutku- nup beş kere düşünmek durumundadır. Cumhuriyet gazetesi, geçen yıl “Tehlikenin far- kında mısınız?” sorusunu kamuoyuna yönelterek önemli bir ikaz yapmıştı. Türk kadınının nasıl “çar- şaf altına” alınmaya çalışıldığını ve bu görüntü üze- rinden Cumhuriyet’e yönelik ağır tehditlerin nasıl oluş- turulduğunu gündeme taşıyan bu kampanya haklı olarak hedefi on ikiden vurmuştur. Şimdi kalkıp çar- şafı, Atatürk’ün partisi masum bir detay olarak sun- duğu zaman, bu pek şık bir gelişme olmuyor… “CHP her vatandaşına eşitçe sahip çıkar” diye genel bir çağ- rı yapmak başkadır, kalkıp yüzlerce kamera önün- de çarşafa rozet takıp, bir de “çarşaflı il başkanı” ko- medisini, ortaya çok ilerici sözler söyler edasıyla cüm- leye dökmek, apayrı bir şeydir! “Kurbağanın su ılıkken başlayarak yavaş yavaş pi- şirilmesi” örneğini, Türkiye’de şeriatçılığın laik kesi- mi usulca alıştırıp felç etmesinin bir imajı olarak, 1993’te (yoksa 1994 müydü?) Cumhuriyet’teki kö- şemde ilk ben yazmıştım. Bu metaforu bana akta- ran ise, Prof. Dr. Selçuk Erez’di. Şimdi bizim kur- bağa, artık suyun kaynadığı şu günlerde, yalnız ref- leks değil, akıl tutulması da geçiriyor. CHP’de ya- şanan delirme emarelerini başka türlü izah etmek mümkün değil. Acaba, Anadolu’da “özgür, Atatürkçü Türk kadı- nı” imajını yerle bir eden bu “sözde açılım”ın, genç kızlarımıza neye mal olacağını düşünen var mı CHP’de? Kadınlarımızın türbanlanması bir haneden diğerine, bir mahalleden öbürüne atlayıp giderken, zaten kıskanç yapıdaki Türk erkeği, bu durumu ken- di bölgesindeki “dişileri” kontrol altında tutmak için bir yol olarak görürken, bir de politikacılarımız bu çı- kışı yapınca şimdi ne olacak? Anadolu’da çeşitli ev- lerde kimi aileler 15-16 yaşında kızlarına hiç çekin- meden “Bak Atatürkçüler bile artık kapanıyor, fahi- şe mi olmak istiyorsun!” diyebilecekler! Bu kırılma- nın mimarları, bu sonuçla gurur mu duyacaklar? CHP’nin başına bu “çarşaflı” çorabı ören İl Baş- kanı, önemli başka bir yaratıcılık daha gösterdi. CHP’de “parti içi demokrasi” yokluğunu ve bunun alınan sonuçlarla olan ilişkisini anlatmaya çalışırken, yıllardır onca söz sarf ettik, bu “tombala” olayı ka- dar çarpıcı bir örnekleme bulamadık! Gerçekten de CHP’de Baykal ve kurmay heye- ti, herkesi “seçerler”: Milletvekillerini, belediye baş- kanlarını ve il başkanlarını! Yani Sn. Gürsel Tekin, de- netleyemediği bir refleksle bu cümleyi sarf ettiğin- de, esasen Necla Arat’ı değil, Baykal ve ekibini eleş- tiriyordu! Çünkü Tekin’in “tombalacılık” olarak ni- telendirdiği yöntemin uygulayıcılarının kim olduğu- nu herkes biliyor… Tabii Sn. Tekin’de İstanbul İl Baş- kanlığı’na aynı yöntemle yumuşak iniş yapmıştı. İl- ginç değil mi? Dolayısıyla, bu hatırlatmalardan son- ra, Sn. Tekin’in yapmış olduğu gibi Sn. Arat’tan ve- ya Sn. Baykal’dan değil, kendi kendisinden özür di- lemesi lazımdı! Yıllardır, aday olduğumuzda bile bu yöntemin yan- lışlığını anlattık. 2003’te “CHP’de demokratik dev- rim” sloganıyla başkanlığa aday olduğumda, 41 ili gezdim. Tartışmasız her yerde en çok destek alan cümlem şuydu: “Bırakın Edirne’yi Edirneliler seç- sin, Van’ı Vanlılar seçsin, Malatya’yı Malatyalılar seçsin.. böylece adayların tespitinden sonra, kimse şikâyet edemez, kimse gık diyemez.” Bu çok zor bir şey midir? Şikâyet şimdiden başladı… Ege’nin şirin ilçelerinden birinden bir otel sahibi dos- tum aradı: “Buraya seçeceklerini söyledikleri aday- la almaları mümkün değil, herkes tepkili, inanamı- yorum.” (İlgilenirlerse, isimler bende mahfuz.) Akıl var, mantık var… Yüzlerce, binlerce il, ilçe ve beldede, o yörenin insanları kimi ister, nerden bileceksin? Bı- rak bu işi onlara, yalnız denetle ve rahat et! Bu yerel seçimlerde, CHP’nin ve solda birliğin ha- yati önemini hepimiz biliyoruz. İşte tüm bu ikazları- mız, “tombalacılığın” artık kanıtlanmış tehlikeleri üze- rine... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Zonguldak ilinde bir ma- ğara. 2/ Toy... Mersin’in Si- lifke ilçesinde antik bir kent. 3/ Gizli ve in- ce bir anlam taşõyan. 4/ Bir tür yaban mer- sini... Uzaklõk anlatmakta kullanõlan söz. 5/ İn- ce pide halinde ek- mek... Eski Mõsõr İmparatorluğu’nun en parlak dönemin- deki başkenti. 6/ Kõr ya da köy yaşamõnõ anlatan kõsa şiir... Bulaşõcõ ve öldürücü bir hastalõk. 7/ Va- rõlmak istenen bir amaca doğru geçilmesi gerekli dönemlerden her biri... Yabancõ. 8/ En kõsa zaman süresi... Tan- rõ’dan bir şey dilemek amacõyla söylenen söz. 9/ Kaş-Kalkan arasõnda, Mavi Mağarasõ ve doğal gü- zelliğiyle tanõnmõş kumsal. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Artvin ilinde, “tabiatõ koruma alanõ” kapsamõna alõnan ormanlõk bölge... Bir renk. 2/ Kuyrukso- kumu kemiği... Bir ilimiz. 3/ Bir yüzeyde renk dal- galanmasõ sonucu görülen parlaklõk. 4/ Eskiden çocuklarõn mahalle mektebine başladõklarõ gün ya- põlan tören. 5/ Aşkenazi Yahudileri’nin kullan- dõğõ, “Yahudi Almancasõ” da denilen dil... Donuk renkli. 6/ Utanç duyma... Olay. 7/ Kutsal õşõk... Bir cetvel türü... Halk dilinde bulgur pilavõna ve- rilen ad. 8/ Şarkõ, türkü... Meşin kesmek için kul- lanõlan araç. 9/ Soğuk ve tatlõ sularda yaşayan eti lezzetli bir balõk. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 S İ S T İ R E B İ T İ B İ L A R N A R D İ N S Ü T M E Ş İ H A T İ D O L T O L A N Ü İ N Ş A L E B E C İ K K İ E C E V İ T Z O L E O T İ Z M 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear