Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - TBMM Plan ve Bütçe Ko-
misyonu’nda, dün TBMM, Cum-
hurbaşkanlõğõ, Sayõştay ve RTÜK
bütçeleri görüşüldü.
Görüşmelerden önce CHP’li Akif
Hamzaçebi, usul hakkõnda söz ala-
rak, RTÜK Başkanõ Zahid Ak-
man’õn bir süredir kamuoyunda
çok ciddi tartõşmalarõn odağõ oldu-
ğunu ve suçlamalarla karşõ karşõya
kaldõğõnõ kaydetti. Akman’õn bu
iddialara karşõ yaptõğõ açõklamala-
rõn ise tatmin edici olmadõğõnõ vur-
gulayan Hamzaçebi, “Akman’ın,
RTÜK Yasası’na aykırı olarak
burada sunum yapmasını, parla-
mento adına üzüntü verici bulu-
yorum” dedi. DTP’li Hasip Kap-
lan da, Akman hakkõndaki iddiala-
rõ anõmsattõ. AKP’li milletvekille-
rinin “Bu adamın aklı başında de-
ğil” diye tepki göstermeleri üzeri-
ne Kaplan, “Sizin aklınızı başını-
za getirmesini biliriz” dedi. Bu sõ-
rada AKP’li Ömer Farut Öz’ün
Kaplan’a “terbiyesiz, ahlaksız, al-
çak” dediği duyuldu. Kaplan da,
“Sen sus, terbiyesiz sensin” diye
yanõt verdi. Kaplan, kendisine laf at-
maya devam eden AKP’lilere “Al-
çaklığın kimde olduğu belli” kar-
şõlõğõnõ verdi. CHP’li Gürol Ergin,
AKP’lilere “Meclis babanızın ma-
lı mı? Hadi memleketi babanızın
malı sandınız, Meclis’i de baba-
nızın malı mı zannettiniz? Baş-
bakanı söver, eski Meclis Başka-
nı söver, burada oturan söver, ne-
dir bu ya?” diye bağõrdõ. Tartõşma,
TBMM Başkanõ Köksal Toptan’a
sunuş konuşmasõnõ yapmak üzere
söz verilmesiyle bir süreliğine dur-
du. Toptan, milletvekillerini bir-
birlerinin yüzüne bakamayacak söz
ve davranõşlardan kaçõnmalarõ yö-
nünde uyardõ.
Sayõştay Başkanõ Mehmet Da-
mar’õn konuşmasõ sõrasõnda DTP’li
Kaplan, bir kâğõda büyük harflerle
“RTÜK Başkanı Akman’ın, De-
niz Feneri’nden aklanmadan gö-
revini sürdürmesi etik değildir.
Hükümete sorumluluğunu anım-
satarak protesto ediyoruz, ken-
disini dinlemeyeceğiz” diye yazdõ.
Bunu görüntülemek isteyen kame-
ralar ve foto muhabirlerinin Kap-
lan’õn önüne yõğõlmasõ üzerine ko-
misyon başkanõ Sait Açba, “Ya
görevinizi yapın ya da burayı
terk edin” diye uyardõ.
Polisleri çağırdı
Kameramanlarõn yerlerine dön-
memesi üzerine komisyonun AKP’li
Başkanvekili Altan Karapaşaoğlu,
polisleri çağõrarak kameralarõn çõ-
karõlmasõnõ istedi. CHP’li Mustafa
Özyürek ile Gürol Ergin, Karapa-
şaoğlu’na tepki gösterdiler. Ergin,
“Çağır polisi gelsin, polis gel ne
oluyor. Bizi mi vurduracaksın, ha-
di bakalım” diye bağõrdõ. Karapa-
şoğlu’nun, “Şov yapma, anarşi
yaratıyorsun” demesi üzerine CHP
sõralarõndan “Ne anarşisi” diye
tepki geldi.
Açba’nõn sunuş konuşmasõnõ yap-
masõ için RTÜK Başkanõ Zahid
Akman’a söz vermesi üzerine sa-
londaki gerilim daha da arttõ. Aya-
ğa kalkan CHP’li Gürol Ergin,
“Yüzyılın en büyük soygunu De-
niz Feneri davasında suçlu oldu-
ğu bilinen birisinin burada otur-
masını protesto ediyoruz” dedi. Bu
sõrada DTP’li Hasip Kaplan da,
daha önce hazõrladõğõ protesto met-
nini okudu. CHP, DSP ve DTP’li
milletvekilleri salonu terk etmek
üzere kalkarken Açba, oturuma ya-
rõm saat ara verdi. Bu sõrada da tar-
tõşmalar sürdü. CHP’li Mustafa
Özyürek, “Böyle birinin burada
oturmasına izin vererek parla-
mentoyu sabote ediyorsunuz, en-
gelliyorsunuz” dedi.
Karapaşaoğlu ise “Sabote eden-
lerin kim olduğu belli, siz edi-
yorsunuz” derken, CHP’li Ergin,
“Ahlaka sahip çıkacaksınız” diye
bağõrdõ. Kapaşaoğlu da, “Siz pro-
fesörsünüz, adaba sahip çıka-
caksınız” dedi. Bunun üzerine Er-
gin de, “Profesörüm, ama ahlak-
lı bir adamım. Ahlaksızlık şovu
yapıyorsunuz, ahlaksız sensin”
karşõlõğõnõ verdi. Karapaşaoğlu,
“Senin gibi adamları buraya so-
karlarsa anarşi olur” deyince kav-
ga daha da büyüdü. CHP’liler,
“Onu halk seçti, halka mı itiraz
ediyorsunuz” diye tepki gösterdi-
ler.
Polisler araya girdi
Bu sõrada Karapaşaoğlu, birden
ayağa fõrlayarak Ergin’in üzerine
doğru koşmaya başladõ. Karapaşa-
oğlu’nun bu sõrada “Gebertece-
ğim seni, şerefsiz, p...k, i...” dedi-
ği duyuldu. Karapaşaoğlu’nu
AKP’li milletvekilleri ile kapõda bu-
lunan polisler durdurup odasõna
götürdüler. Akman da, AKP’li mil-
letvekillerince başka bir odada ko-
rumaya alõndõ. Yaşanan arbede sõ-
rasõnda bazõ kameramanlar hafif
şekilde yaralandõ. Rahatsõzlanan
Karapaşoğlu, Meclis doktorlarõ ta-
rafõndan kontrol edildi.
Çantayı iade ettiler
Aradan sonra sunuş konuşmasõna
başlayan RTÜK Başkanõ Akman,
kendisinin yanõtõnõ beklemeden
CHP’li milletvekillerinin salonu
terk etmesinin antidemokratik bir ta-
võr olduğunu belirterek “Böyle bir
tavrı kınıyorum, bu kabul edile-
mez bir davranıştır” dedi. CHP’li
milletvekilleri, RTÜK tarafõndan
milletvekillerine gönderilen ve için-
de Akman’õn konuşmasõ ve bir ka-
lemin bulunduğu çantayõ “Deniz
Feneri çantası” diye nitelendirerek
iade ettiler.
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 5 KASIM 2008 ÇARŞAMBA
4 HABERLER
İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
namikzafer@yahoo.com
GLOBALPOLİTİKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
‘Mustafa’
“Mustafa”yı görmedim, görmeye de niyetim yok. Bir
“insan” olarak, “gerçek” “Mustafa” hiç ilgimi çekmiyor.
Beni ilgilendiren “Mustafa”nın simgesel (anlamlar sistemi
içindeki) kimliği. Benim anlamlar sistemime bu kimliğiyle,
belli bir tarih yorumu içinde kendisine yüklenen kimlik-
le, Mustafa Kemal olarak girdi. Bu kimliği olmasaydı
Mustafa’dan haberim bile olmayacaktı, sizlerin de… Bu
yüzden benim için (sizin için de) bu anlamlar sistemi için-
deki varlığı dışında “gerçek” bir “Mustafa” yok.
Öyleyse, bir yorumcunun vurguladığı gibi, “sen”len-
miş, “kat kat etiketlerinden temizlenmiş” (!), bir başka ya-
zarın işaret ettiği gibi, karşımıza “zaafları, aşkları, hırsı,
sigarası, içkisi, dinden imandan uzaklığı ile” bir Musta-
fa getirmenin anlamı ne?
Kahraman ve uşağı
Hegel’e göre “Hiçbir kahraman uşağı için kahraman
değildir. Kahraman, kahraman olmadığı için değil, uşak,
uşak olduğu için. Kahraman uşağa, kahraman olarak de-
ğil, yiyen içen, giyinen, kısacası, ona kendi özeline öz-
gü arzuları, düşünceleri ve gereksinimleri olan bir birey
olarak görünür” (Tinin Fenomenolojisi, Oxford, 1977, Mil-
ler çevirisi, sf, 404)
Bu “siz onu kahraman olarak görüyorsunuz ama as-
lında böyleydi” “düzeltmesini” Hegel, “kahramanı yar-
gılayan ahlakçı uşağın” tavrı olarak görerek, küçümsü-
yor. Hatta, kahramanın kişisel özelliklerinin eyleminin, ev-
renselliğinin karşısına asla konulmaması gerektiğini sa-
vunuyor.
Çünkü bu “ahlakçı uşak yargısı”, kahramanı (eylem-
leriyle, tarih içindeki konumuyla, uşaktan çok farklı bir
yerde duran kahramanı) “tüm etiketlerinden temizleye-
rek” “etkin özneden” “pasif bireye”, tarihsel insan-
dan, gündelik insana indirger, böylece onun anlamlar
sistemi içindeki kimliğini yok eder. Simgesel kimliği yok
edilen, konuşulamaz hale gelir!
“Mustafa”yı tarihin ona yüklediği etiketlerden soyut-
larsak geriye ne kalır? Biyolojik özelliklerine indirgenmiş
bir “arzulayan makine”, hepimiz gibi biri. Ne yok olur?
Tarihsel “Mustafa” (Mustafa Kemal). Peki, Mustafa
Kemal nedir: Cumhuriyeti kuran adam? Etiketlerinden
kurtulmuş “Mustafa” ile Cumhuriyeti kuran adam ara-
sında bir ilişki kurulabilir mi? Kurulamaz! Çünkü, Cum-
huriyeti kuran Mustafa Kemal, Cumhuriyeti tek başına
kurmamıştır. Cumhuriyet belli kadroların önderliğinde,
sınıfların katılımıyla, desteğiyle, belli siyasi fikirlerin, ta-
rihsel akımların, geleneklerin etkisi altında kurulmuştur.
Tarihsel “Mustafa” (Mustafa Kemal) tüm bu karmaşık-
lığın simgesi olarak var olan “kahraman”ın adıdır.
“Arzulayan makine” olarak, “Mustafa” tabii ki “kendi
derisinin altında yalnızdır”, hepimiz gibi. Arzuları ger-
çekliğin sınırlarını aşar, hepimizinkiler gibi. Her zaman
mutsuz ve melankoliktir, metalar dünyasında, kimliği bö-
lünmüş tüm “modern” insanlar gibi, yani hepimiz gibi.
Ama bunlar sıradandır, günceldir, bayağıdır. Peki, ama
neden ilginçtir ve kimin için?
Resmi ve ‘gerçek’ tarihler…
Bunları “düşünürken”, “resmi tarih” (bir şeyleri örten
tarih) karşısına, bir şeyleri açan “gerçek”, “resmi olma-
yan” tarihi koyma çabalarını anımsadım. Tarih (diğer bir
deyişle, geçmişte yaşanmış olgular arasından bazıla-
rını seçerek bunlara bir anlam veren metin) her zaman
bir şeyleri (kimi olguları) dışarıda bırakır, ancak böyle yap-
tığında bir “tutarlılık” kazanabilir. Bu yüzden de “resmi
tarihe” karşı itiraz, aslında başka bir metni “resmi tarih”
yapma talebidir. Başka olguları seçen, başka olguları dı-
şarıda bırakarak yazılan bir tarih talebi… Bu talepse “ev-
rensel” olanın yazılacağı “alanın” ele geçirilmesi, hege-
monya altına alınması çabasından başka bir şey değil-
dir. Son derecede siyasi bir çaba… Bugün Türkiye’de
evrensel olanın yazılacağı yerin ele geçirilmesine, he-
gemonya altına alınmasına ilişkin bir savaş sürüyor. Ne
yazık ki bu emekle-sermaye arasındaki bir savaş de-
ğil. Bu Kürtlerin taleplerinden yana, karşı olanlar ara-
sındaki bir savaş da değil. Bu iki savaş tabii ki var. Ama
evrensel olanın hegemonya altına alınmasına ilişkin sa-
vaş, bugün bunlar arasında değil, taban tabana zıt iki “ha-
kikat rejimi” (Aydınlanma ve Din) arasında sürüyor. Ga-
lip gelen evrensel olanın anlamını hegemonyası altına ala-
cak, belirleyecek. Bu yüzden, bu iki “hakikat rejimi” ara-
sındaki savaşın sonucu, sınıf mücadelelerine, ulusal, et-
nik hak taleplerine, hatta cinsel tercihlerin özgürleşme-
sine ilişkin savaşların simgesel evrenini (anlamlar sis-
temini) de belirleyecek. Aydınlanmanın (içindeki kimi ka-
ranlık yanları unutmadan) “hakikat rejimi” kazanırsa, ulus,
sınıf, etnik çıkar, cinsel tercihler vb. gibi kavramlarla si-
yaset yapılmaya, mücadele edilmeye, “dünyalar” ku-
rulmaya ve yıkılmaya devam edilecek. Bir diğeri (içindeki
tüm insani değerlere rağmen) kazanırsa, sınıf, ulus et-
nisite, “cinsel tercih” gibi kavramlar “evrensel olanın” al-
tında oluşacak yeni söylemde kendilerine yer olmadı-
ğını görecekler…
“Mustafa” filmi, işte bu “evrensele egemen” olma mü-
cadelesinin içinde ortaya çıktı. Yapımcısı, evrenselin omuz-
ları üzerindeki ağırlığından, çatışan “hakikat rejimlerinin”
yargılarından kurtulamaz. Tarihsel (Cumhuriyeti kuran her
şeyin simgesi) Mustafa Kemal’i, tüm “etiketlerinden” sı-
yırarak insanileştirme (böylece onu “yok etme”) girişimi
yapımcının hangi “hakikat rejiminin” hegemonya proje-
sinin etkisi altında kaldığını da gösteriyor. Buradaki iro-
niyi görmemekse elde değil.
erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
Bahçeli, Erdoğan’õ DTP ile ‘danõşõklõ dövüş’ yapmakla suçladõ, hükümetin zamlarla milletin boğazõnõ sõktõğõnõ söyledi
‘Bölücülüğe hizmet yarõşõndalar’ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - MHP Genel Baş-
kanõ Devlet Bahçeli, Başbakan
Tayyip Erdoğan’õn Güney-
doğu gezisindeki çõkõşlarõnõ
“danışıklı dövüş” olarak ni-
telendirerek “seçim ve oy kay-
gısıyla, DTP ile bölücülük ek-
seninde yarıştığını, DTP’ye
PKK nezdinde arabuluculuk
çağrısı yaptığını” söyledi.
Bahçeli, partisinin grup top-
lantõsõnda, Türkiye’de son dö-
nemde yükselen DTP-AKP
eksenli gerilime dikkat çekti.
Siyasi ve ahlaki kirliliğin kor-
kutucu boyutlara ulaştõğõnõ be-
lirten Bahçeli, Türkiye’nin
“siyasi patentli yolsuzluk ha-
ritası”nõn parlamentoya, si-
yasi partilere ve devlet ku-
rumlarõna olan güveni sarstõ-
ğõna dikkat çekti.
Bahçeli, “Yaklaşan ma-
halli idareler seçim sürecin-
de milletimizi yeni bir kav-
ganın eşiğine getiren iktidar
partisi ile bölücü mihraklar
arasındaki danışıklı dövüş
kamuoyunun gözü önünde
cereyan etmekte, silahların
gölgesinde başlatılan bir se-
çim kampanyası bütün geri-
limi ile sürdürülmektedir”
dedi. Bahçeli, AKP’nin bölü-
cülük ekseninde yaptõğõ yarõ-
şõ seçimlerde siyasi referan-
duma dönüştürmek istediğini
söyledi. Bahçeli, Başbakan
Erdoğan ve AKP’nin böyle
bir zeminde “bölücülüğe hiz-
met yarışı” olarak görülebi-
lecek bir rekabetin tarafõ ol-
duğunu ve bölücülük konu-
sunda “içten pazarlıklı bir tu-
tum ortaya koyduğunu” söy-
ledi. Ülkenin sinsi bir tuzağa
çekildiğini kaydeden Bahçeli,
“Başbakan meydanlarda
ilan edilen ihanete ve yaşa-
nan rezalete rağmen bu ağır
sorunu basit bir belediyeci-
lik hizmeti seviyesine indir-
gemiş, toplanmayan çöplere,
temizlenmeyen sokaklara
atıfta bulunarak, silahlı bö-
lücülerin ve silahsız uzantı-
larının eylemlerini tanımla-
maktan ısrarla kaçınmıştır”
diye konuştu. Son dönemde
AKP ile DTP arasõnda yaşanan
gerilimin çõkõş nedeni ve sür-
dürülüş biçiminin yeni bir se-
naryonun parçasõ olduğunu
belirten Bahçeli, şunlarõ söy-
ledi:
“Başbakan bir taraftan
DTP’ye terör yandaşı der-
ken, diğer taraftan ‘barõş is-
teniyorsa silahlarõn bõrakõlma-
sõ gerektiğini’ ifade ederek,
bu kuruluşa PKK nezdinde
arabuluculuk misyonu üst-
lenme çağrısında bulun-
maktadır. Bunun yanı sıra si-
lahla konuşanların demok-
rasiden bahsedemeyeceğini
söyleyerek PKK’yi demok-
rasi zemininde siyaset yap-
maya davet etmekte, siyasi
çözüm sürecine nasıl katkı
sağlayacağı hakkında yol
göstermektedir. Başbakan,
PKK ve etnik bölücülere
yaptığı bu çağrıdaki barıştan
ve demokrasi zemininden ne
anladığını Türk milletine
açıklamak zorundadır. PKK
saldırıları durdurursa, Baş-
bakan kiminle barış masası-
na oturacak ve bu masada
demokratik yollardan çö-
züm için neyi görüşecektir.”
Hükümetin ekonomik krizi
bahane ederek başta doğalgaz
olmak üzere yaptõğõ yüksek
zamlara da tepki gösteren Bah-
çeli, “IMF’ye kafa tutan Baş-
bakan Erdoğan, IMF’nin
ümük sıkmasına müsaade
etmeyeceğini söylerken, yap-
tığı zamlarla asıl kendisinin
milletimizin boğazını sıktı-
ğını bir türlü anlamamakta-
dır” görüşünü dile getirdi.
Son dönemde yükselen DTP-AKP eksenli gerilime dikkat çeken MHP
lideri Bahçeli, iki partinin bölücülük ekseninde yaptõklarõ yarõşla yerel seçimi
siyasi referanduma dönüştürmek istediklerini söyledi.
RTÜK bütçesinin görüşüldüğü Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki tartõşmayõ polis güçlükle engelledi
TBMM’de ‘Akman’ kavgası
TBMM Plan ve Bütçe
Komisyonu’nda, RTÜK
bütçesinin görüşmeleri
sõrasõnda AKP ve CHP’li
milletvekilleri arasõnda kavga
çõktõ. CHP’liler, Deniz Feneri
davasõnda adõ geçen ve Kanal
7’nin yöneticisi Zekeriya
Karaman ile aynõ şirkette
ortaklõğõ bulunan RTÜK
Başkanõ Akman’õ, hâlâ görevini
sürdürmesi ve TBMM’ye
gelmesinin etik olmadõğõnõ
belirterek protesto ettiler.
ALINMAMIŞ KARARLARIN BELGESİNİ ONAYLAYAN İSTANBUL 28. NOTERİ’NDEN SAVUNMA
‘İçerikten sorumlu değilim’ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - CHP Grup Başkan-
vekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun
RTÜK Başkanõ Zahid Ak-
man’õn ortağõ olduğu şirketle-
rin kimi noter işlemlerinde ka-
rarlardan önce belgeleri onay-
lamakla suçladõğõ İstanbul 28.
Noteri, Noterler Birliği Baş-
kanõ Hasan Yeni hakkõndaki id-
dialarõ yanõtladõ. Yeni’nin, no-
terlerin karar tarihinden önceki
bir işlemi onaylayõp onaylaya-
mayacaklarõ sorusuna, “Karar
defterinin içeriğinden so-
rumlu değiliz. Tarihi ben as-
lanlar gibi yazdım. İsterse 1
yıl sonrası olsun bizi ilgilen-
dirmez” demesi dikkat çekti.
İstanbul 28. Noteri Hasan
Yeni, Kõlõçdaroğlu’nun Beyaz
Holding’in farklõ tarihlerdeki
kararlarõnõn kendileri tarafõndan
karar tarihlerinden önce onay-
landõğõnõ iddia ettiğini anõmsa-
tarak şunlarõ söyledi: “Noter-
liğimizde yapılan bu işlemler
Beyaz Holding’e ait bazı ka-
rarların aslının aynı olduğu-
nun onaylanmasından iba-
rettir. Noterin görevi, ibraz
edilen şirkete ait karar def-
terinin bir noter tarafından
tasdik edilip edilmediğini
araştırmak ve kararın defte-
rin ilgili sayfasında bulunup
bulunmadığını tespit etmek-
ten ibarettir. Noter önüne ge-
len kararın sadece örneğini çı-
karır. Karar tarihinin tasdik
tarihinden önce veya sonra ol-
masını araştırma durumunda
değildir. Bu hallerde noterin
bir sorumluluğu da bulun-
mamaktadır.”
RTÜK Başkanõ Zahid Ak-
man’õn imzasõnõn taklit edildi-
ği iddiasõna ilişkin olarak da Ye-
ni, noterlerin imzalarõn ilgilile-
re veya ortaklara aitliği konu-
sunda araştõrma yapma sorum-
luluklarõ bulunmadõğõnõ savun-
du. Hakkõndaki iddialarõn in-
celenmesi için savcõlarõ göreve
çağõran Hasan Yeni, belgeleri
ortaya çõkartan Kõlõçdaroğlu
hakkõnda da her türlü yasal gi-
rişimde bulunacağõnõ söyledi.
‘Tarihi ben aslanlar gibi
yazdım’
Gazetecilerin sorularõnõ da
yanõtlayan Noterler Birliği Baş-
kanõ Hasan Yeni, noterlerin ka-
rar tarihinden önceki bir işlemi
onaylayõp onaylayamayacak-
larõ sorusu üzerine, “Karar
defterinin içeriğinden so-
rumlu değiliz. Tarihi ben as-
lanlar gibi yazdım. İsterse 1
yıl sonrası olsun bizi ilgilen-
dirmez” dedi.
Devlet Bahçeli