Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 22 EYLÜL 2007 CUMARTESİ 6 HABERLER TÜSİAD, yeni anayasa hazırlığı içinde olan Erdoğan hükümetini sert dille eleştirdi ‘AKP anayasasını istemiyoruz’ Ekonomi Servisi Yeni anayasa taslağına ilişkin çalışmalar sürerken Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nden (TÜSİAD) hükümete uyarılar geldi. Bu yılki üçüncü Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında konuşan TÜSİAD YİK Başkanı Mustafa Koç, “Yeni bir anayasanın hazırlıkları sürerken tartışmalar bizi laik, demokratik bir yapıya götürmeli. Yeni bir anayasa çalışması kutuplaşmayı artırmamalı. Kutuplaşma içine girmemiz dış itibarımızı ciddi biçimde zedeleyecek ve bizi zayıf düşürecektir. Yeni anayasa yalnızca iktidar CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Tuzu Kuru Olmak... Sayın Prof. Şerif Mardin’i, kitaplığımda “külliyat”ının bulunmasına karşın yeterince ve hakkıyla okumuş değilim. Bildiklerim kapsamında hakkındaki düşüncem, Prof. İdris Küçükömer için düşündüğüme yakındır. Osmanlı tarihini ve Cumhuriyet dönemini yorumlayışında “sol” ya da alışılmış anlamda “cumhuriyetçi” yaklaşımlardan farklı ve belki karşıt bir konumda olduğuna ilişkin izlenimlerim var. Fakat, dediğim gibi, yapıtlarını hakkıyla okumadan bu konuda kesinkes bir şey söylemem olanaksız. Onun, sözgelimi bir Niyazi Berkes’ten çok ayrı bir yerde durduğunu yine bir tahmin olarak söylüyorum. Niyazi Berkes’in yapıtlarını ezberlercesine okumuş ve çok şey öğrenmiştim. Umarım yakın bir zamanda Şerif Mardin hocanın çalışmaları konusunda da daha dolaysız ve derinliğine bilgi sahibi olmayı başarırım. Bu girişten sonra, asıl söylemek istediklerime bir başlangıç olarak, Hürriyet gazetesinde sayın Ayşe Arman’la yaptığı (aşağıda değineceğim) söyleşiden birkaç hafta önce, bir TV programında söylediği, benim Vatan gazetesinde (26 Temmuz 2007) gördüğüm bir saptamasına değinmek istiyorum. Şerif Mardin bu saptama ya da iddiasında, bugünün Türkiye başbakanı ile “ulusalcı”ların “benim milletim” derken aynı şeyi düşünmediklerini ileri sürüyor. Hocaya göre, başbakan benim milletim derken “aynı hayatı yaşayan insanların birliği gibi bir şey”den söz ediyormuş. “Ulusalcılar”ın (Şerif Mardin’in bu kavramla kimleri kastettiğini ben tam olarak bilmiyorum) benim milletim derken söz ettikleri ise bir çeşit “kamu haritası” imiş… (“Harita”mı, “halita” mı, bir dizgi yanlışlığı mı, bu konuda da kuşkuluyum.) Ama sonuçta, anlayabildiğim kadarıyla, başbakanın benim milletim derken anladığı şey Sayın Mardin’e daha sıcak ve daha somut, “ulusalcı”ların (bunlar her kimse) millet anlayışı ise bunun tam tersine, yapay ve soğuk görünüyor. Bu değerlendirme bence ne yeni ne de özgün sayılabilir. AKP’ye açık ya da üstü kapalı övgü dizen birçok kimse de bu konuda aşağı yukarı buna benzer şeyler söylüyor. Ben başbakanın benim milletim derken neyi ve kimi anladığını, kafasındaki millet tanımını çok iyi bildiğimden ve bu zaten yeterince açık olduğundan, Sayın Şerif Mardin’le bu konuda bir tartışmaya girmek niyetinde değilim. İddiasını, aşağıda söyleyeceklerime giriş olarak, buraya aktarmakla yetiniyorum. ??? Gelelim asıl söylemek istediğime, Sayın Arman’la yapılan söyleşiye… Bu ilginç söyleşi için Ayşe Arman’ı içtenlikle kutlarım. Çünkü bir anda Hoca’yla birlikte o da gündeme oturdu. Ayşe Arman’ı bir de şunun için kutlarım: Söyleşide yansıdığı kadarıyla sıkıntısı, Boğaz’da rakı içip içememek, türban takıp takmamak ya da Hoca’yla verdiği fotoğraftaki minilerini giyip giyememekle sınırlı da olsa, Türkiye’nin Malezya olup olamayacağına ilişkin kaygıları belli ki Şerif Mardin’inkinden çok daha somut ve gerçek. Şerif Mardin ise Ayşe Arman’lı ya da tek başına fotoğraf karelerindeki oturuşunun rahatlığındaki söylemiyle, bu konuda kesin bir görüş ileri süremiyor… Ola da bilir, olmaya da bilir… Tamam da, bu konu Şerif Mardin Hoca’yı, bir bilim insanının “nesnel” gözlemi olmanın ötesinde, bu ülkenin bir insanı olarak acaba ne ölçüde ilgilendirip kaygılandırıyor? Söylediklerinden ve söyleme tavrından bu anlaşılamıyor.. Yoksa umurunda bile değil mi? Kadınlar dikkatli olmalı diye öğüt vermesi de, acaba ayıp olmasın diye mi? Şerif Mardin’e karşı, girişte söylediklerimin ötesinde bir kastım yok. Yapıtlarını gerektiğince okuyup değerlendirmemiş olmanın eksikliğini de bir kez daha belirtiyorum. Fakat “Vatan” gazetesinden aktardığım sözleri bana çok yanlış göründüğü gibi, “Hürriyet”teki söyleşide söyledikleri ve söyleme biçimi de Türkçemizdeki “tuzu kuru olmak” deyimini anımsattı… Çalışmalarını uzun süredir ülke dışında sürdürüyor da olsa, kökeni ve konusu bu ülke olan bir bilim insanının, ülkesinin kaderiyle ilgili böylesine yaşamsal bir konuda bu kadar “nesnel”, bu kadar kaygısız, bu kadar “tuzu kuru” olmaya hakkı var mı? Bilim insanı olmak böyle bir şey midir? Ne dersiniz? ? TÜSİAD YİK Başkanı Koç, yeni laiklik tanımları peşinde koşulmaması gerektiğini vurgularken TÜSİAD Başkanı Yalçındağ, “Kısa vadede yapmamız gereken, hemen yarın TCK’nin 301. maddesini değiştirmek ve demokratik reformları hızlandırmak olmalı” diye konuştu. partisinden çıkmamalı, geniş bir uzlaşma olmalı” dedi. Yeni laiklik tanımları peşinde koşulmaması gerektiğine dikkat çeken Koç, “Türkiye’nin Batı normlarında ifade özgürlüğünün önünü açan bir siyasal rejime, gelişmiş demokratik bir işleyişe kavuşmasına odaklanmak daha doğru olacaktır” diye konuştu. Koç, Burada bir kez daha altını çizmekte yarar görüyorum: TÜSİAD olarak anayasa sürecini de hükümetin icraatını da yakından izleyeceğiz” dedi. TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, anayasa tartışmalarında laiklik konusunun ön plana çıkması, bugün de görev başında olan bazı hükümet üyelerinin, parti mensuplarının ve yerel yöneticilerin, geçmiş dönemlerdeki eylem ve söylemlerinden kaynaklandığını vurguladı. ARTIŞMALAR TOPLUMUN ‘T ENERJİSİNİ EMİYOR’ Yalçındağ, anayasa tartışmalarının toplumun enerjisini emdiğini belirterek yeni bir toplumsal sözleşmenin yapılmasında uygun bir yöntemin seçilmesinin asli önemde olduğunu vurguladı. Hükümetin, laiklik konusunda toplumun kaygılarını gidermede yeterince somut ve ikna edici olamaması durumunda, anayasa tartışmalarının kaçınılmaz olarak tek bir noktaya kilitleneceği uyarısında bulanan Yalçındağ, 21. yüzyıla yakışan, özgür, demokratik, çağdaş, atılımcı bir anayasanın diğer unsurlarının tartışılmasının imkânsız hale geleceğini ifade etti. Yalçındağ, anayasa değişikliği hazırlık ları ile ilgili olarak şunları söyledi: “Böyle çok kökten bir değişiklik arayışı ile yola çıkılmışsa, anayasa hukukunun ortaya koyduğu biçimde, tüm kesimlerin katıldığı özel bir kurul oluşturarak taslak metni hazırlanmalıdır. Özellikle laiklik anlayışına dokunamaz, değişmez maddelerini değiştiremez, anayasanın nasıl değiştirileceğine ilişkin kendinize özgü yöntemler öneremezsiniz. Yapacağınız, mevcut anayasanın kurucu ilkeleri ve temel çizgileri içinde kısmi değişikliklerdir. Biz de ortada böyle bir tartışma varken, yöntem meselesini ‘tali’ bir mesele olarak görmenin yerinde olmadığını düşünüyoruz. Kısa vadede yapmamız gereken, hemen yarın TCK’nin 301. maddesini değiştirmek ve demokratik reformları hızlandırmak olmalı” dedi. Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Cemil Çiçek ise “İlla bu olsun diye inatlaşma içinde değiliz. Hazırladığımız taslağı kamuoyuna açacağız” dedi. TÜRKİŞ’TEN UZLAŞMA ÇAĞIRISI İşçi de laik anayasa istedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkİş, yeni anasayanın hazırlanmasında “Cumhuriyetimizin temel niteliklerine bağlı kalınması, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkelerinin ve ulusumuzun ortak çıkarlarının azami derecede korunması ilkeleri”nin temel alınmasını istedi. Türkİş, “yeni anayasanın toplumun ortak bir uzlaşma metni haline getirilmesi’’ gerektiğini belirtti. Türkİş’ten yapılan yazılı açıklamada “12 Eylül döneminde hazırlanan antidemokratik anayasa, halktan aldığı desteğe rağmen, özgürlükleri kısıtlamış, demokratik hakları budamış özellikle emekçilerin hak ve özgürlüklerine getirdiği kısıtlamalarla toplumun tüm demokratik kesimlerinin tepkisini çekmiştir’’ denildi. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Türkİş, çoğulcu, özgürlükçü ve katılımcı demokrasinin, tüm kurum ve kurullarıyla hayata geçirildiği, kutuplaşmalar ve gerilim ortamı yerine, üzerinde toplumsal bir mutabakat sağlanan, yeni bir anayasanın hazırlanmasını ve bu anayasanın ‘toplumun ortak bir uzlaşma metni’ haline getirilmesini savunmaktadır. Bu ilkelerle hazırlanacak ve bir toplumsal uzlaşma metni niteliğinde olacak anayasaya, iktidarın yanı sıra muhalefet, yargı ve bilim kuruluşları ve toplumun örgütlü kesimleri katkı yapmalı, bu ortak metin, demokratik bir tartışma sürecinden geçirilmeli, son kararı yüce Türk ulusu vermelidir’’ ‘Taslakta kadınlar korunmaya muhtaç’ İstanbul Haber Servisi AKP’nin hazırlattığı anayasa taslağında kadının, çocuk, yaşlı ve engelli gibi korunmaya muhtaç konuma getirildiğine dikkat çeken kadın kuruluşları, “Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. ‘Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir’ ifadesinin yer almadığı bir anayasa bizim anayasamız olamaz” dediler. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Aydeniz Tuskan, İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü Nazan Moroğlu, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi Handan Doğan, İstanbul Barosu üyesi avukatlar Şükran Eroğlu, Oya Arman, Kadıköy Kadın Konseyi üyesi avukat Vecihe Tuncay, Ada Dostları Derneği Başkanı Perihan Ergun, Türkiye Gençlik Birliği’nden Adnan Türkkan ve Pınar Akkoç “Taslak nerede, biz neredeyiz” konulu ortak basın toplantısı düzenledi. Baronun toplantı salonunda bir arala gelen kadınlar adına konuşan Aydeniz Tuskan, hükümetin hızla hazırlattığı ısmarlama taslağın kamuoyunda büyük tedirginlik yarattığına dikkat çekti. Nazan Moroğlu da “Henüz Türkiye Cumhuriyet Anayasası taslağı değil” diye konuştu. Anayasa taslağına ilişkin çalışmalar parti içinde tartışmalara yol açtı AKP türbana dolandı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türban yasağının kaldırılması, Kürtçe eğitim ve din dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması konusunda görüş ayrılıkları bulunan AKP, anayasa taslağı konusunda sıkıntı yaşıyor. Bazı partililer, türban yasağının yasayla kaldırılması gerektiğini dile getirirken, bazıları da anayasaya kesin bir hüküm konmasını istiyor. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması konusunda da bir uzlaşma sağlanamıyor. Anayasa taslağına ilişkin çalışmalar, AKP’de tartışmalara neden oluyor. Bu nedenle akademisyenlerin hazırladığı taslağa son şeklini vermekte zorluk çeken AKP yönetimi, bunun için TEZİÇ’TEN ERDOĞAN’A YANIT ‘Görüş bildirmek doğal hakkımız ’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, rektörlere “Kendi işlerine baksınlar” diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “Bütün kuruluşlar gibi bizim de görüş bildirmemiz, en doğal beklenen bir şey. Bildirmememiz, buna uzak kalmamız, bigane kalmamız kabul edilebilir bir şey değildi” yanıtını verdi. YÖK Genel Kurulu Prof. Dr. Teziç başkanlığında dün toplandı. Toplantıya verilen arada soruları yanıtlayan Teziç, gazetecilerin Erdoğan’ın sözlerini anımsatması üzerine “Anayasa sürecinde görüşlerimizi ortaya koyarken biz içerikle ilgili değerlendirme yapmadık. Çünkü ortada bir metin yoktu. Başlaması, yola çıkılması yöntemiyle ilgili bir değerlendirme yaptık’’ dedi. İlk adım olarak, partilerin bir araya gelerek bir yöntem belirlemeleri, bir ilke paketi belirlemeleri gerektiğini anlatan Teziç, o ilkeler paketinden yola çıkılarak bilim alanındaki uzmanlardan görüş alınabileceğini söyledi. Teziç, “Hüsamettin Cindoruk mesela, böyle bir şey yaptı. 1990’lı yılların başında, hatta partilerin büyüklüğüne küçüklüğüne bakmaksızın, hepsinden eşit sayıda temsilci alınarak bir ilkeler bütünü ortaya kondu. Ondan sonra bütün kuruluşlardan o çerçevede görüş istendi. TÜSİAD, odalar dahil... Bu şekilde yola çıkmak da partilerin var olduğu demokratik bir hayatta vazgeçilemeyecek bir husustur’’ dedi. Anayasa değişikliği için “kurucu meclis’’ tartışmalarını da değerlendiren Teziç, şunları kaydetti: “Bugün yapılacak anayasa çalışmaları için kurucu meclis söz konusu olamaz. Çünkü mevcut yürürlükteki anayasanın öngördüğü usulle yapılan bir değişiklik bu. Mevcut anayasada değiştirilemeyecek maddeler var. O maddelerin dışında kalanları değiştirmeye yetkili bir meclis. Anayasacıların söylediği gibi, buna uygulamada ‘türev kurucu iktidar’ deniyor.’’ ? AKP türban yasağının kaldırılması, Kürtçe eğitim ve din dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması konusunda sıkıntı yaşıyor. Bazı partililer, türban yasağının yasayla kaldırılması gerektiğini dile getirirken bazıları da anayasaya kesin bir hüküm konmasını istiyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ABD dönüşünü bekliyor. Taslağın kamuoyunda da tartışılan maddeleri konusunda parti içinde görüş ayrılıkları bulunuyor. Bazı parti yöneticileri, türban yasağının kaldırılması konusunda anayasa bir hüküm konmasını isterken bazı yöneticiler de sorunun yasayla çözülmesini istiyor. “İnkılap yasalarına ve genel ahlaka aykırı olmamak kaydıyla yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir” formülü öne çıkarken, bazı yöneticiler bu hükmün de yeterli olmadığını kaydediyor. ÜRTÇE EĞİTİMİN ‘K ÖNÜ AÇILIR’ Din dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması konusunda da parti içinde görüş ayrılığı bulunuyor. Bazı parti yöneticileri de bunun tabana anlatılamayacağını dile getirerek, düzenlemeye mesafeli yaklaşıyor. Parti yönetimi, din dersinin zorunlu ol ması, ancak isteyen velilere muafiyet hakkı tanınması üzerinde duruyor. Partinin önündeki diğer bir sıkıntı ise anadilde eğitim. Akademisyenlerin taslağında yer alan ve Kürtçe eğitimin önünün açılacağı yorumlarına neden olan düzenleme konusunda da tam bir görüş birliğine varılamıyor. AKP Grup Başkan Vekili Nihat Ergün, partinin görüşlerini “mutlak doğru” olarak kabul etmediklerini belirterek “Taslağımızı deldirtmeyiz diye bir iddiamız yok. Siyasi partilerle uzlaşma arayacağız ve ortaya uzlaşılan bir anayasa metni çıkacak. Bu konuda partiler arası uzlaşma komisyonu da kurulabilir” dedi. ataolb?cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 DEĞİŞECEK YASALARA DİKKAT ÇEKİLDİ AKP’DE HSYK SIKINTISI ‘Uygulamada kaos yaşanır’ uyarısı ANKARA (ANKA) – Hukukçular anayasa değişikliği ile birlikte değişecek yasalara dikkat çekti. Anayasa Mahkemesi önceki başkanlarından Yekta Güngör Özden, anayasanın bu değişikliği gerçekleşmesi durumunda, değişikliğe uygun hale getirilecek yasa sayısını saptamanın çok güç olacağını belirtti. Özden, şunları söyledi: “100’den aşağı olmadığını sanıyorum. Tüm yasaların anayasaya uygun olması koşuldur. Sonradan yürürlüğe giren anayasa değişikliği yürürlükteki yasaların ona uygun duruma getirilmesi çalışmasına öncelik kazandırır. Aksi takdirde temel yasa ile ayrıntıları yaşama geçiren olağan yasalar arasında doğacak çelişki hem yargı organlarını hem de bir anlaşmazlığın ya da davanın yanları olan ilgilileri uğraştırır.” CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü, köklü anayasa değişikliğinin peşinden onlarca yasa değişikliği getireceğini ifade ederek “Her yasa değişikliğinin ardından uygulayıcılar açısından sorunlar çıkar” dedi. DSP Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli ise “Yeni anayasanın kabul edilmesinin ardından birçok yasa anayasaya aykırı olacak. Müthiş bir kaos olur” dedi. Adalet Bakanlığı’nın çıkarılmasına itiraz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin, Prof. Dr. Ergun Özbudun başkanlığındaki bilim insanlarına hazırlattığı anayasa taslağında Adalet Bakanı’nın Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndan (HSYK) çıkarılması AKP’de sıkıntı yarattı. Partiden yükselen itizarlar üzerine Adalet Bakanı’nın Kurul’da kalmasına karar verildi. Anayasa taslağında HSYK’nin yapısının değiştirilmesi ve Adalet Bakanı’nın HSYK başkanlığına son verilmesi önerilmişti. Ancak AKP’nin oluşturduğu Anayasa Hazırlık Komisyonu’nun, Sapanca’da taslağı hazırlayan bilim insanlarıyla yaptığı toplantı sonrasında bu düzenlemeden geri adım atıldı. Bazı milletvekillerinin Adalet Bakanı’nın kurul başkanı olmasının AKP ile başlayan bir uygulama olmadığını ve bugüne kadar da tartışma konusu edilmediğini söyledikleri öğrenildi. Milletvekillerinin, “Şimdiye kadar gündeme getirilmeyen bir konu, biz iktidar olunca gündem oluyor. Eleştiriler objektif değil. O nedenle böyle bir düzenleme yapılmasın” görüşünde birleştikleri, bu nedenle de düzenlemeden vazgeçildiği belirtildi. Günay, türbanı savundu ? Haber Merkezi Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, rektörlerin türban tartışmasını bahane ederek YÖK’ün kaldırılmasına tepki gösterdiğini ileri sürdü. CNN Türk televizyonuna konuşan Günay, “Üniversite hakkını elde etmiş çocuğun kıyafetini seçme hakkı olmalıdır’’ diyerek türbanı savundu. Günay, rektörler için “YÖK’ün kaldırılmasına itiraz edemedikleri için başka yerlerden giriyorlar” iddiasında bulundu. Prof. Alıcı: Geniş katılım olmalı ? İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Dokuz Eylül Rektörü (DEÜ) Prof. Dr. Emin Alıcı, AKP tarafından hazırlanan anayasayla ilgili herkesin düşüncesini söylemeye hakkı olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Alıcı, “Anayasa olayı hepimizin görevi. Herkes fikrini söyleyecek. Çünkü anayasa yalnız sizin değil ki. Hepimizin anayasası olduğu için herkes katkıda bulunmak zorunda” dedi. Alıcı, “Anayasanın hep beraber hazırlanması derken bu toplumu temsil eden partiler var. Meclis Başkanı, parlamentoda grubu olan partileri çağırsın. Bir taslak hazırlasınlar. Bizim söylediğimiz bu” diye konuştu. CUMHURİYET 06 K