28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 MAYIS 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ Menderes ABD gezisi boyunca kalabalık içinde yapayalnız bir insan görüntüsü veriyordu 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Amerika gözden çıkarmıştı 19 50, 1954 ve 1957 seçimlerini kazanan Demokrat Parti Başkanı ve Başbakan Adnan Menderes’in ülke dışına son önemli yolculuğu Amerika Birleşik Devletleri’ne yaptığı ve ‘Beyaz Ev’de Başkan Eisenhower’le de görüştüğü resmi gezidir. Bu gezide Menderes, önceleri ‘Bağdat Paktı’ olarak bilinen CENTO’nun (Merkezi Antlaşma Teşkilatı) 79 Ekim 1959 günleri Washington’da yapılan ‘Bakanlar Konseyi’ toplantısına katılmış; Başkan Eisenhower’in Türk heyetine tahsis ettiği özel askeri uçakla Dallas, Pittsburgh gibi kentlere gitmiş ve buralarda önemli konuşmalar yapmıştı. Beraberinde Hürriyet ve Milliyet gazeteleri patronlarının yanı sıra Cumhuriyet’in sahibi ve başyazarı Nadir Nadi de vardı. Mensubu olduğum VATAN’ın o tarihlerdeki sert muhalefeti nedeniyle Menderes: ‘...Bize bol bol veryansın edecek bir de Vatan’cı bulunsun aramızda!..’ diyerek, Washington’da beni de bu geziye davet etti. Heyetteki tek aktif gazeteci olarak, böylece, Başbakan’ın çelişkili, değişken ve fırtınalı kişilik yapısını yakından izleme fırsatını buldum, özellikle uzun uçak yolculukları sırasında yaptığım, icraat ve tutumuyla ilgili eleştirilerimi hazmedemediğinden incitici sözler kullanmaktan çekinmiyor, biraz sonra da beklenmedik bir incelik ve içtenlikle gönlümü almaya ve adeta söylediklerini unutturmaya çalışıyordu. Yakınındakilerin, yüzüne karşı, ‘kral çıplak’ demesine alışkın olmamalıydı. Partisine ve kendisine başlıca rakip olarak gördüğü CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik sözleri ise böyle birikimli bir devlet adamının ağzına yakışmayacak kadar düzeysizdi. Kim bilir belki de kaçınılmaz sonun yaklaştığını ve iktidardan düşeceğini hissetmenin tedirginliği, hatta telaşı içindeydi. 1957 seçimlerinde oy oranı ilk kez yüzde ellinin biraz altına inmiş; ülkede hava dönmüş, sert rüzgârlara karşı ‘Vatan Cephesi’nin siperlerine sığınmaya başlamıştı. Üstelik, on yıldır ‘en sadık müttefikleri olduğunu’ her fırsatta yinelediği ‘Amerikalı dostlarının’ artık onu gözden çıkarmaya başladığını fark etmişti bu gezi boyunca. Kalabalık içinde yapayalnız bir insan görüntüsü veriyor ve bek Rahşan Ecevit’in Uyarısı.. CHP ile DSP’nin güç birliğini daha fazla geciktirmeden yaşama geçirmek için son on günde ikinci kez devreye giren Rahşan Ecevit, dün yazılı bir açıklama ile iki partiyi de uyardı. Güç birliği görüşmeleri kapalı kapılar arkasında yapıldığı için, kamuoyu ne olup bittiğini sadece tarafların, bence tek yanlı açıklamalarından alabildiği mesajlar ile öğreniyor. Bu yüzden de deyim yerinde ise her kafadan bir ses çıkıyor. Örneğin dün bir gazetemiz, “milyonların beklediği solda birlik için, ilkeprogram değil, kelle pazarlığı yapıldığını” söylüyordu. İkisi de sosyal demokrat ya da demokratik sol ilkelere sahip olan CHP ile DSP’nin, 2007 genel seçimleri için ortak vaatleri içeren bir seçim bildirgesi etrafında toplanması elbette düşünülmelidir. Ama kendilerini birleştirecek yeni ilkeler oluşturmasını beklemek yerine, güç birliğinin kalıcı ve sürekli olmasını sağlayacak bir anlayışı benimsemeleri için nelerin olması gerektiğini hesaplamak daha akılcı sonuçlar verecektir. ensubu olduğum VATAN’ın o tarihlerdeki sert muhalefeti nedeniyle Menderes: ‘...Bize bol bol veryansın edecek bir de Vatan’cı bulunsun aramızda!.. ’ diyerek Washington’da beni de bu geziye davet etti. M 57’deki seçimlerde DP’nin oy oranı ilk kez yüzde ellinin biraz altına inmiş; ülkede hava dönmüş, sert rüzgârlara karşı ‘Vatan Cephesi’nin siperlerine sığınmaya başlamıştı. 19 Müjde: Gümrüğe gelen kahve milyon dolar düzeyindeki yıllık ihracatı ve onca kısıntıya karşın gene de 500 milyon doları aşan ithalatı ile ülkede ekonomik durum günden güne bozuluyordu. Birkaç tonluk yeni bir kahve partisinin gümrüklere geldiği haberi radyolarda müjde gibi okunmaya başlanmıştı. Bunlar yetmiyormuş gibi Başbakan, bugünleri anımsatırcasına eli DP bastonlu Cumhurbaşkanı dışında hemen herkesle kavgalıydı. Türk Silahlı Kuvvetleri ‘Battal Gazi Ordusu’ndan farksızdı ve yedek subaylarla da ayakta tutulabilirdi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun ‘ordu’nun başındaydı ve bu da yeterliydi!.. Üniversitelerle yargıyı ‘kara cüppeliler’ ele geçirmişti ve ülkenin ‘plana’ değil ‘pilava’ ihtiyacı vardı... Muhalefet ‘ispat hakkı’nı gündeme getirdiğinde kalabalık Demokrat Partili milletvekilleri ‘...İsmail Hakkı!.. İsmail Hakkı!..’ diye dalgalarını geçiyordu... Herkesten, ne idüğü belirsiz ‘Vatan Cepheleri’ne katılması bekleniyor, kedinizin ismini gönderseniz, insan sanılıp radyoda: ‘...Mestan Bey de Vatan Cephesi’ne katıldı!..’ diye haberi veriliyordu. Hükümeti körü körüne desteklemeyen gazetelerin kâğıdı kesiliyor, bir tür sansürle sıkıştırılıyor veya kapatılıyordu. Ahmet Emin Yalman, Metin Toker, Şahap Balcıoğlu, Naim Tirali, Selami Akpınar, Beyhan Cenkçi ve Şeref Bakşık gibi gazeteciler ya içeri alınmışlardı ya da sıralarını bekliyordu. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, CHP’nin milletvekili sayısı 1950 seçimlerinde 69’a, 1954’te ise 30’a düşmüşken 1957 seçimlerinde 178’e fırlamıştı. ‘Gereken’ yapılmamış olsaydı bu rakam daha da yükselecekti ve Başbakan’ın sinir sistemi iyice bozulmuş gibi görünüyordu. Parti başkanlarından ünlü Osman Bölükbaşı hapse atılmıştı ve İnönü’nün dokunulmazlığının kaldırılması gündemdeydi. 300 Adnan Menderes Newyork’ta Orhan Karaveli ile birlikte Parlamentoda sol kanadın etkisini katlamak Rahşan Ecevit, benim de hafta içerisinde bir yazımda değindiğim gibi, “CHP ve DSP’nin güç birliğinin TBMM’de birlikte hareket etmeleri”ni sağlayacağının altını çiziyor. İki partinin komisyon ve genel kurul çalışmalarında fikir birliği içinde yürütecekleri çalışmaların parlamentoda sol kanadın etkisini ikiye katlayacağını, sadece kamuoyuna değil; her iki partinin yöneticilerine, o arada özellikle liderlerine de anımsatmış oluyor. Öyle bir güç birliğinin, ülkemizde her zaman var olan ve eyleme geçmek için fırsat kollayan irtica ile bölücülüğün yolunu keseceğini de özellikle seçmenlerin gözleri önüne sererek, bu oluşumdan doğabilecek sinerjinin gücüne dikkatleri çekmiş oluyor. Bence bu sinerji oluşumunu, öncelikle solun en büyük partisi CHP göz ardı etmemeliydi. Güç birliği için bugüne kadar izlenilen politikasında CHP’lilerden öteki sol partiler için kucaklayıcı bir tavır ne yazık ki görülemedi. Baykal, böyle bir güç birliğinin CHP’ye getirisinden daha çok, halkın isteğini geri çevirmemek için benimsendiği görüşünü hep savundu. Belki de bu yüzden, DSP ile ilgili olarak önce birleşme seçeneğinin yaşama geçirilmesini öneren Baykal, daha sonra bugünkü noktaya geldi. Ama kapalı kapılar arkasında yapılan görüşmelerde DSP’lilerden 12 ya da 15 milletvekilliği ile yetinmelerinin istenildiği yolundaki onur kırıcı haberler, güç birliği karşıtlarının ajitasyonları için ortam yarattı. O ajitasyonların DSP’de verebileceği zararı en aza indirmeyi amaçladığı anlaşılan Zeki Sezer, miting alanlarına taşınan halk kararlılığı karşısında, kimsenin umudunu kırmamaya dikkat ederek tepkileri en aza indirmeye çalışıyor. lenmedik çıkışlar yapabileceği izlenimi uyandırıyordu. Nitekim, ülkeye dönüşünden kısa bir süre sonra “Temmuz ayında (1960) Rusya’ya gideceğini!” açıkladı. Amerika’daki onca eleştirilerime karşın bu gezide ve mayıs ayındaki Atina ziyaretinde ‘Vatan’ adına başkası nın değil de benim kendisine refakat etmemin istendiğini Başbakanlık’tan gazeteme bildirdiler. Eleştirilerime çok kızmış ama bunlardan belki de biraz etkilenmiş olmalıydı. 25 veya 26 Mayıs’ta planlandığı gibiAtina’ya uçsaymışız Türk jetlerinin uçağımızı geri dönmeye zorlayacağını sonradan öğrendim. Tabii Rusya gezisi de iptal edildi ve Menderes Atina ve Moskova yerine Yassıada’ya gitti. Demokrasi ile gelip de demokrasi ile gitmeyi içlerine sindiremeyenlere... kendilerini ‘olmazsa olmaz’ görenlere derslerle dolu ve düşündürücü bir öykü... Kaçırılan fırsat Rahşan Hanım’ın dünkü açıklamasında çok doğru bir şekilde anımsattığı, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu tehditlerden ancak güç birliği oluşturarak kurtulabileceği fikrini gündeme getiren Bülent Ecevit’in önerisini, CHP Genel Merkezi hiç değilse incelemeye değer görseydi. Ya da DSP yönetimi, en az merhum Genel Başkanları kadar konuya eğilmiş olsaydılar, bugün hem Türkiye’nin durumu, hem de soldaki partilerin seçmen gözündeki kredileri bambaşka olacaktı. Gerçek liderler, yaşadıkları ülkenin sadece o günkü değil; gelecekteki koşullarını da görebilen, çözümlerini oluşturan ve öneren kimselerdir. Hayattayken bu niteliklerini yeterince fark edemediğimiz Bülent Ecevit’in 2006 Şubatı’nda kamuoyuna açıkladığı önerinin çok önemli bir parçası olacaktır CHP ile DSP’nin güç birliği. Dünkü açıklamasında Rahşan Ecevit “Parti ya da şahısları ilgilendirebilecek çıkarlar üzerinde durmak, dayatmalarda bulunmak ve bu işi geciktirmek”ten de söz ediyor. Ben her iki partinin yöneticilerinin de bu son paragrafta yazılanlardan kendi üstlerine düşen payı almaları gerektiğini düşünüyorum. Sayın Baykal, söyleyebildiklerinin tümünü söylemiş olduğu gibi bir sabit fikir sahibi olmamalıdır. Sayın Sezer de partisi için hakkaniyet ve hakça bir temsilde, çıtayı makul düzeyde tutacağı için, örgütünü ajite edebilecek olan çalışma arkadaşlarının gözünün yaşına daha fazla bakmayacağını ortaya koymalıdır. Beklenilen sinerjiyi, her iki partinin örgütlerinin işe asılmasından da daha çok; seçmenin güç birliği oluşumuna sahiplenme ölçütleri sağlayacaktır. Aman daha fazla gecikmeden ve öyle bir gecikmenin Türkiye’nin geleceğini tehlikeye atacağını akıllardan çıkarmadan... Pan American Hava Yolları’nın tarifeli bir uçağıyla 5 Ekim 1959’da ABD’ye büyük umutlarla inmişti İkinci gezideki düş kırıklığı ürkiye Cumhuriyeti Başbakanı uçaktan iner inmez belli etmemeye çalışsa da bir hayli sarsılacaktı. Menderes’in son Amerika gezisine katılanlar soldan sağa: Haldun Simavi, DP Milletvekili Rıfat Kadızade, Nadir Nadi, Ercüment Karacan, Orhan Karaveli. T ‘Yardım koparma umudu’ şte ülke bu ortamda ‘bir yerlere’ sürüklenirken Başbakan Adnan Menderes 600 milyon dolarlık yeni bir yardım koparmak umuduyla ve ‘Pan American Hava Yolları’nın tarifeli bir uçağı ile 5 Ekim 1959 akşamı New York’a indi. O tarihlerde başbakanların henüz özel uçakları ve ‘bindirilmiş’ gazeteci orduları yoktu. Yalnızca Dışişleri Bakanı Zorlu, dört gazete sahibi, Demokrat Partili dört milletvekili ve elindeki film makinesi ile protokole filan aldırış etmeden sağa sola koşuşturan Genelkurmay Başkanı vardı Başbakan’ın ‘refakatinde’. Bir de Basın Yayın Genel Müdürü gazeteci Altemur Kılıç, bazı İ Dışişleri mensupları, az sayıda ‘özel görevli’ ve Başbakan’ın ‘vale’si. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı buradaki ilk şokunu uçaktan iner inmez yaşayacak ve belli etmemeye çalışsa bile bir hayli sarsılacaktı. Oysa, Büyükelçimiz Suat Hayri Ürgüplü, ‘misyon’dan kimi diplomat ve görevlilerle ben kendisini karşıladığımızda, sarı ipek gömleği, şık elbisesi içinde ve 60 yaşına karşın bir tek teli bile ağarmamış kestane rengi saçlarıyla ne kadar da yakışıklı ve sağlıklı görünüyordu. Sanki sıradan bir uçakla toplam on dört saatlik bıktırıcı bir yolculuk yapmamıştı. geldiği ve bunca bel bağlayıp özveride bulunduğu ‘dost’ Amerika’daki, bu gezide hiç beklemediği ilk düş kırıklığını ve şokunu yaşıyordu. sahiplerinden bir tek görevli bile gelmemişti, onu ve refakatindekileri karşılamaya. Adnan Bey ikinci kez Amerikalı ev izimle ayaküstü sohbet ederken az ilerimizdeki bir topluluktan ‘Welcome Menderes’ sesleri yükseldi. Birilerinin özel olarak ‘tutup’ buraya gönderdiği Amerikalı delikanlılardı bunlar ve Başbakan kendilerine eliyle ‘gördüm’ gibilerden bir selam verince hemen dağıldılar. Menderes birden Büyükelçimize döndü: Kim bunlar Suat Bey? Resmi karşılayıcılarımız nerede? Suat Hayri Ürgüplü deneyimli bir devlet adamı ve diplomattı: 1959’daki Amerika gezisi sırasında Menderes’i karşılayan Türkler. Gecikmiş olmalılar efendim... Amerikalı ev sahiplerinden bir tek gö Ne ‘gecikmesi’ Suat Bey? Üstelik revli bile gelmemişti, onu ve refakatinuçağımız bir hayli rötarlı gelmedi mi? dekileri karşılamaya. Yeni şoklar da ya .... şayacağını nereden bilebilirdi? ......................... Ceket cebinden bir ‘Yenice’ paketi Adnan Bey ikinci kez geldiği ve bun çıkardı, acele ile sigarasını yaktı ve peşca bel bağlayıp, özveride bulunduğu peşe derin nefesler çekti. ‘dost’ Amerika’daki, bu gezide hiç beklemediği ilk düş kırıklığını ve şoSÜRECEK kunu yaşıyordu. B AKP’ye suçüstü Erzurum mitinginde izinsiz ve “Atam izindeyiz” bölümü çıkartılarak çalınan marş ile ilgili tepkiler nedeni ile AKP Genel Merkezi bir açıklama yaparak, törenin Erzurum Valiliği ile bazı kamu kurumlarınca düzenlendiğini söylemiş. Hani cumartesi günkü miting AKP’nin ilk seçim mitingiydi? İktidar Partisi, tek parti zihniyetini terk ederek, politikasını devlet desteği ile yapmaktan vazgeçmeli, cumhuriyet savcıları bu konuda kendilerine düşen göreve sırtlarını çevirmemelidirler. Seçim dönemi başlayınca, valiler ve kamu kurumlarının tören düzenlemeleri düpedüz suç oluşturur.. Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net T.C. OSMANİYE 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ DOSYA NO: 2006/702 TAVZİH KARARIDIR Müdürlüğümüz dosyasında satılmasına karar verilen Osmaniye İli, Merkez Yedi Ocak Mh., 214 ada, 27 parsel sayılı taşınmazın değeri, 10.04.2007 tarihli Açık Artırma İlanında sehven, 22.0680,00YTL. Yazılmışsa da doğrusu 22.080,00YTL olması gerektiğinden işbu tavzih kararının yazılmasına karar verilmiştir. Bütün ilgililere duyurulur. (Basın: 25035) CUMHURİYET 07 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear