17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 MAYIS 2007 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Refah Partisi ve Fazilet Partisi’nin kapatılmasında etkili olan isimler adaylık başvurusu yaptı GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Radikaller AKP yolunda ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Siyasi partilerde milletvekili aday adaylığı için başvuruların bitimine doğru listelerde yer alacak adaylar da netleşmeye başladı. AKP ve MHP’ye 4 binin üzerinde adaylık başvurusu oldu. “Erkek mi olmak lazım” adlı bıyık kampanyasıyla tanınan KADER Genel Başkanı Seyhan Ekşioğlu, AKP’den aday oldu. “10 Kasım törenlerine içim kan ağlayarak katılıyorum” diyerek RP’nin kapatılmasına neden olan eski Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe de AKP’ye başvurdu. Siyasi partilerde milletvekili aday adaylığı için başvurular sona eriyor. AKP’ye bugüne kadar 4 binin üzerinde başvuru yapıldı. “Erkek mi olmak lazım” adlı, ünlü kadınların da bıyıklı resimlerinin yer aldığı kampanyayı başlatan KADER Başkanı Ekşioğlu, ‘Demokrasi’ Düşmanı Bir Yazı “Beyaz adam” dün, sömürü ve egemenlik araçlarını, “uygarlaştırma” ambalajına sarıyordu. Ama bu “armağanları” alanlar, hayırsız çıktılar; ayaklandılar, bağımsızlıklarını kazandılar. Sonra ulusal kalkınma projeleri filan... Bir süredir “beyaz adam”, “ulusal projeleri” yıkarak kendine yol açıyor. Bugün “armağanların” ambalajı “serbest piyasa”, “liberal demokrasi”: Rejim değişikliği ? Siyasi partilerde milletvekili aday adaylığı için başvurular sona eriyor. Başvuru süresi dün biten MHP ve bugün bitecek olan AKP’ye 4 binin üzerinde adaylık başvurusu yapıldı. AKP’den aday olmak isteyenler arasında laik Cumhuriyet karşıtı açıklamaları nedeniyle Refah Partisi ve Fazilet Partisi’nin kapatılmasında etkili olan isimler dikkat çekti. AKP’den aday oldu. Başbakan Tayyip Erdoğan, KADER’in kampanyasına tepki göstererek “Bazı dernekler kota verin diyorlar, mal mı ki bu kota vereceksin, böyle saçmalık olmaz” demişti. tarafından hakkında suç duyurusunda bulunulan eski FP’li Bekir Sobacı, REFAHYOL hükümetinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik, SPK üyeliğinden istifa eden Mete Doğruer de AKP’den aday adayı oldu. AKP, eski CHP Genel Sekreteri Ertuğrul Günay’a adaylık önerisi götürdü. Günay, öneriyi değerlendireceğini söyledi. Yenişafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Mehmet Ocaktan, Vakit Gazetesi Ankara Temsilcisi Serdar Arseven, Türkiye gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Fuat Bol da, AKP’ye başvuran isimler arasında yer aldı. RP’nin kapatılmasına neden olan isimler arasında yer alan eski FP’li Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Karatepe de, AKP’den aday adayı oldu. Karatepe, 1996’da, “10 Kasım törenlerine içim kan ağlayarak katıldım. Süslü püslü göründüğüme bakarak sakın laik sanmayın... RP’li olarak yeryüzünde tek başıma da kalsam bu zulüm düzeni değişmelidir...” demişti. AKP’nin ayrıca, DSP’li eski bakanlardan Tayyibe Gülek’e de milletvekilliği adaylığı için teklif götüreceği öğrenildi. hakkında Necmettin Erbakan’dan sonra genel başkanlık koltuğuna oturacağı yorumları yapılan Kurtulmuş’a milletvekilliği adaylığı için öneride bulunduğu ileri sürüldü. ‘Pasif devrim’ ‘Danse macabre’ Afganistan, Irak ve İran “beyaz adamın” hedef tahtasına çıktıktan sonra, bize düşen de serbest piyasa kurallarına uydurulmuş ılımlı İslam oldu. Bu yüzden, AKP hükümeti, Türkiye’de “demokrasiyi” temsil ediyor; toplam seçmenin dörtte birinin oyunu alarak Meclis’in yüzde 60’ını kontrol ediyor, buna dayanarak, ülkenin kültürel, siyasi dokusunu yukarıdan aşağı, adeta bir “pasif devrimle” değiştiriyor olsa bile… Bir “danse macabre” bu: Ben seni kullanacağım burayı “demokratikleştirmek” için, Ben de seni, kendi siyasi projemi gerçekleştirmek için… Büyük Ortadoğu Projesi’nde, göreve hazır olduklarını Wall Street Journal ve Financial Times’ta dünyaya ilan etmiş Başbakan’dan ve Savunma Bakanı’ndan ABD çok memnun, AB de… Çünkü bu beyler, “Biz de üye oluyoruz” vaatleriyle ülkenin ekonomik, siyasi coğrafyasını AB talepleri doğrultusunda yeniden düzenliyor. Böylece “demokratikleştiriliyoruz”. Ve oryantalist intelijansiya, yüzünde “beyaz maskelerle” tarih sahnesinde; yine, bir “Başka çare yok” korosu oluşturuyor… “Bizden adam olmaz!”… “Başka türlü demokratikleşeceğimiz yok!” Ilımlı İslam postuna bürünmüş siyasal İslam da bu desteklerden gayet memnundur, önündeki engelleri teker teker sökmeye, ülkedeki cumhuriyetçi, ulusal proje “olayına” sadık güçleri, adeta “salam taktiğiyle” tasfiye etmeye, etkisizleştirmeye devam edebildiği için… Bu, iç ve dış çıkarların ya da AKP kurmaylarının deyişiyle “iç ve dış dinamiklerin” kesiştiği konjonktürde ya da kesiştiğini sanarak, AKP, bir adım daha atmaya kalktı. Cumhurbaşkanlığı’nı da ele geçirecek, böylece Meclis’teki “çoğunluğuna” dayanarak, istediği yasaları, bir engele takılmadan onaylatabilecek, “pasif devrimin” önü tamamen açılacaktı. Sonra, insanlar başkentin sokaklarına döküldüler. Bu, o güne kadar görülmemiş bir dalgayı haber veriyordu. “Olmaz” dediler, biz böyle “demokratikleştirilmeye” karşıyız. Ilımlı İslam bize uymaz. Beyaz maskeli “Başka çare yok” korosu hemen başladı: Bunlar demokrasiye karşı, ne istediğini bilmez orta sınıf (ima: faşizmin temeli). Solun, emperyalizm kavramını postmodernizmin bitpazarında kaybetmiş, “gösteri toplumunda” kendine konforlu bir yer arayan kesimi de koroya katıldı: Seçilmiş hükümeti savunmak gerekir! Bunlar zaten darbeci. Tam bu sırada Genelkurmay da tartışmaya katılmaz mı? “Hah! İşte askerler…” “Şimdi darbe geliyor. Herkes AKP’nin yanına, demokrasi saflarına…” Kitleler, özellikle, en çok tehdit altında olan kadınlar bu koroyu dinlemediler, İstanbul’da yeniden anımsattılar: “Ne darbe, ne şeriat!” Gerçi sokağa çıkanlara, gelip yakından bakan, eğer yüzündeki beyaz maskeyi çıkarabilirse, bunların ne isteyip ne istemediğini görebilirdi. Başka kentlerde de mitingler yapıldı; geçen pazar günü de, CNN’in bile “1 milyon kişi” demek zorunda kalacağı bir kitle İzmir’deydi… Tuğrul Türkeş MHP’den aday MHP’de adaylık başvuruları dün sona erdi. Adaylık için başvuran sürpriz isim Devlet Bahçeli’nin genel başkan olmasından sonra partiden ayrılarak Aydınlık Türkiye Partisi’ni kuran, Alparslan Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş oldu. MHP’ye başvuran isimler arasında emekli büyükelçi ve Radikal Gazetesi yazarı Gündüz Aktan, terör uzmanı Ercan Çitlioğlu, eski BDDK Başkan Yardımcısı Kemal Çevik, Hacıbektaş Kültür ve Bilim Vakfı Başkanı Özgür Çakmak da yer aldı. MHP’de ilk adaylık başvurusunu Devlet Bahçeli’nin yaptığı ortaya çıktı. Ilıcak, AKP’den aday FP’nin kapatılması davasında adı geçen, türbanlı FP’li milletvekili Merve Kavakçı ile TBMM Genel Kurul Salonu’na birlikte giren eski İstanbul milletvekili, gazeteciyazar Nazlı Ilıcak, AKP’ye adaylık başvurusunda bulundu. 28 Şubat sürecinin ardından askerleri “sütü bozuk” diye nitelendirdiği için Genelkurmay Başkanlığı Numan Kurtulmuş’a teklif Erdoğan’ın SP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’la görüştüğü de iddia edildi. Erdoğan’ın, bir dönem SEÇMEN KAYDI İÇİN SON 5 GÜN YENİŞAFAK UÇTU Muhtarlıklarda liste karmaşası İstanbul Haber Servisi Muhtarlıklarda oluşturulan seçmen listelerinde isimleri olmayanların, oy kullanabilmek için yalnızca 5 günü kaldı. Liste dışı kalanların, TC kimlik numaralarını gösterir bir belge ile 21 Mayıs’a dek bağlı bulundukları muhtarlığa başvurmaları gerekiyor. Uygulama, binlerce seçmenin oy kullanmasını engelleyeceği endişesiyle tepkilere neden oldu. TC kimlik numarası yaşamlarımıza girdiğinden beri karşılaşılan sorunlara bir yenisi eklendi. TC kimlik numaraları bulunmayan seçmeler, muhtarlıklardaki askı listelerden çıkarılıyor. Moda Caferağa Muhtarlığı’nda askıda olan seçmen listelerinde, TC kimlik numarası olmayan 3 bin 500 seçmen dışarıda bırakıldı. İl Seçim Kurulu ise kimsenin liste dışı kalmadığını ancak başvurular yapılana dek kayıtların dondurulduğu belirtildi. Anket furyası başladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 22 Temmuz’da yapılacak erken seçim öncesinde kamuoyu araştırma şirketleri tarafından yapılan anketler de hız kazandı. Hükümete yakınlığıyla bilinen Yenişafak gazetesinin anketine göre, TBMM’ye yalnızca 2 parti girebilirken CHP ve DSP birlikte sadece yüzde 14 oy alıyor. Vatan gazetesinin anketine göre ise AKP ve CHP’nin yanı sıra DP ve MHP de Meclis’e giriyor. Estima Araştırma Şirketi’nin Vatan gazetesi için Genelkurmay bildirisinden sonra 510 Mayıs tarihlerinde 16 ilde düzenlediği seçim anketine göre, olası bir seçimde Meclis’in yeni tablosu AKP, CHP, DP ve MHP’den oluşuyor. Araştırmaya katılanlardan yüzde 29.6’sı “Bu pazar seçim olsa hangi siyasi partiye oy verirdiniz” sorusuna AKP yanıtını verirken yüzde 19.2’si CHP, yüzde 15.3’ü DP, yüzde 10.3’ü MHP’de karar kıldı. Katılımcıların yüzde 8.7’si GP’ye, yüzde 5.1’i DTP’ye, yüzde 3.8’i DSP’ye, yüzde 2’si de SP’ye oy vereceğini açıkladı. ANAR’ın, hükümete yakınlığıyla bilinen Yenişafak gazetesi için yaptırdığı anketten ise “uçuk” sonuçlar çıktı. 68 Mayıs arasında 12 ilde yapılan ankete göre, “Hangi partiye oy verirsiniz” sorusuna katılımcıların yüzde 38.3’ü AKP, yüzde 14.7’si CHP, yüzde 7.9’u DP, yüzde 5.5’i MHP ve yüzde 4.6’sı da GP yanıtını verdi. TC kimlik numarasını bildir, kayıt ol İl Seçim Kurulu Müdürü İbrahim Doğan, seçmenlerin TC kimlik numaralarını bildirdikleri zaman kayıtlarının yapılacağını belirtti. Muhtarların seçmen listeleri üzerinde yetkilerinin olmadığını, isim dondurma işlemini İl Seçim Kurulu’nun yaptığını vurgulayan Doğan, şöyle devam etti: “Muhtarlık Bölgesi Askı Listeleri güncelleştirilmek üzere ilçe seçim kurullarınca, muhtarlıklarda 9 Mayıs’ta askıya çıkarıldı. 21 Mayıs’ta saat 17.00’de ise askıdan indirilecektir. Muhtarlıklara başvuranların, TC kimlik numaralarını bildirmeleri gerekmektedir.” Muhtarlardan ikametlerini 921 Mayıs tarihleri arasında alarak yazlık adresine götürenler, oylarını yazlıklarında kullanabilecekler. ‘Siyaset milleti kucaklaştırmalı’ DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, İzmir’de emekli emniyet müdürü Rüştü Ünsal’ın cenazesine katıldıktan sonra camiden ayrılırken gazetecilerin sorularını yanıtladı. Türkiye’nin AKP ile CHP arasındaki zıtlaşmadan bıktığını; makulü, sağduyuyu, iç huzuru ve orta yolu aradığını belirten Ağar, “Türkiye gerçeklerin konuşulmasını arzuluyordu. İşsizliği, eğitimdeki, sağlıktaki problemleri, çiftçinin, esnafın çöküşünü, ekonominin dar boğazdan çıkışını konuşmak istiyordu. Onlar ise değerler çatışması üzerinden siyaset yapıyorlar” dedi. “Milleti kucaklaştıran siyaset” olması gerektiğini söyleyen Ağar, Cumhuriyet mitinglerine ilişkin soru üzerine “Bu mitingler, hükümetin ortaya koyduğu noksanlıkların millet tarafından değerlendirilmesidir. Mitinglerin halkın bütünleşmesinin vesilesi olmasını arzu ediyoruz” dedi. Ağar, seçimlere Demokrat Parti adıyla gireceklerini, Mehmet Ali Bayar’ın da İzmir’den aday olacağını söyledi. (AA) Bu sırada dışarıda İçeride, beyaz maskeli “Başka çare yok” korosu varsa, dışarıda da “Size laiklik değil demokrasi gerekir, ılımlı İslam olursa da bir mahsuru yok” korosu vardı (The Economist, New York Times, çeşitli Arap gazeteleri). Prof. Nye (Gramsci’den aşırma “yumuşak güç” teorisyeni) “Ben Erdoğan’ı gördüm, konuştum, bana makul geldi” diyecekti. ABD dış politika cemaatinin “gerçekçi” kanadının makbul dergisi The National Interest’te Prof. Etzioni dinin devlet işlerine karışmasında bir sorun görmüyor ve yönetime akıl veriyordu: “Türkiye’de devlet başkanının halkoyuyla seçilmesi (rejimin değişmesiE. Y.) ABD’nin çıkarınadır.” Belli ki, bu “demokrasiden” yana olmak, agora’yı ve demos’u görmemeyi gerektiriyordu. ABDAB iradesinin, serbest piyasanın meşruiyet aracı liberal demokrasinin gereği, milyonlarca insanın sesi yok sayılmalıydı. Tek farklı yorumun, İranlı Amir Taheri’den gelmesiyse anlamlıydı. 197279 arasında Kayhan gazetesinin editörlüğünü yaptıktan sonra Times, Die Welt gibi muhafazakâr gazetelerin editörlük kadrosunda çalışan, halen ABD, AB ve Ortadoğu’nun en büyük gazetelerinde sık sık yorumları yayımlanan Taheri’ye göre AKP’nin uygulamaları aslında bir “tırmanan darbe” (New York Post, 03/05). “...AKP, kendini AB bayrağına sarıp yasaları değiştirirken, vakıflar camileri, türbeleri ele geçirerek, yüzlerce kripto İslamcı hâkim, savcı atayarak, iktidarda hangi parti olursa olsun devleti tehdit edebilecek kalıcı bir üs oluşturmayı amaçlıyor, AB de bu oyuna geliyor”... [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com AKP’nin yarattığı Türkiye imajı Turizm acentesi, ABD’li bir kadına İstanbul’a giderken pantolon yerine ayak bileklerine kadar uzanan bir etek giymesini, elbiselerinin de mutlaka uzun kollu olmasını önerdi BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA AKP hükümetinin, Türkiye’nin dünyadaki imajını nasıl zedelemekte olduğu bir kez daha gözler önüne serildi. İstanbul’u ziyaret etmek isteyen ABD’li bir kadın turistin, turizm acentesine, “Nasıl giyinmeliyim” şeklinde yaptığı başvuru, AKP hükümetinin uygulamalarının Türkiye’yi azgelişmiş bir Ortadoğu ülkesi görünümüyle dünyaya yansıttığını ortaya koydu. ABD’li araştırmacı yazar Andrea Sachs, ABD dışında çeşitli ülkelere gidecek olan Amerikalı kadınların, seyahat şirketlerine sordukları “Nasıl giyinmeliyim” yönündeki sorulara, turizm şirketlerinin verdiği yanıtları toplayıp önemli bir “imaj” çalışmasına imza attı. Çalışma ağırlıklı olarak 2000 yılından sonrasını, yani AKP iktidarı dönemini kapsadı. Türkiye’ye ilişkin soru ise Amerikalı bir kadından geldi. www. journeywoman.com adresindeki internet site sine yazan Amerikalı kadın, internet sitesinin editörlerine “İstanbul’a gidiyorum. Nasıl giyineceğim ve nasıl davranacağım” diye sordu. Yanıtta, İstanbul’a gelecek yalnız bir kadının alması gereken önlemler ise şöyle sıralandı: ? Mutlaka uzun kollu kıyafetler giyin, pantolon yerine etek tercih edin. ? Mutlaka eteğinizin ayak bileklerinize kadar uzun olmasına dikkat edin. Yanıtta, Türk erkekleri de “yabancı yalnız kadınlar” için “potansiyal tehdit” olarak gösterildi. Hatta, İstanbul’daki tüm erkeklerin “hanutçu” (turistlere fahiş fiyattan mal satılmasına aracılık yapan kişiler) olarak damgalandığı yanıtta, “İstanbul’da, sert nitelikli erkek yaklaşımları ile karşılaşmanız olasıdır. Erkekler yabancı bir kadınla konuşmak ya da ona bir şeyler satmak konusunda çok meraklılar. Kaldığınız otelden sizin için özel bir rehber ayarlamasını isteyebilirsiniz” denildi. Tandoğan, Çağlayan, Gündoğdu mitinglerinin sonunda “solda birlik” vurgusu ön plana çıktı. Toplumun en azından bir kesimi, AKP’yi artık iktidar görmek istemeyen kesimi kendilerine göre “sol” gördükleri, parti ve grupların birleşmesi gerektiğini düşünüyorlar. Bu mitinglerdeki ezici kalabalığın temel isteklerinden birisi Baykal’la Sezer’in, yani CHP ile DSP’nin bir araya gelmesi midir? Gazetelere yansıdığı kadarıyla bu soruya “evet” cevabını verebiliriz. Evet, büyük çoğunluk bu birliği istiyor. Bu nedenle CHP ve DSP üzerlerinde büyük bir baskı hissediyorlar. Bu partiler ne kadar solcu? Bu soruya değişik cevaplar vermek mümkün. Ancak izledikleri siyasetler ve ideolojileri evrensel ölçülere göre solcu olmaktan çok milliyetçiliğe daha yakın. Olsun, onlar solcu kabul ediliyor ya... O zaman biz de öyle söyleyeceğiz. ??? DSPCHP birleşirse sol birleşmiş mi olacak? Bazılarına göre öyle. CHP ve DSP’nin şimdiye kadar söyledikleri Sol Neden Birleşmiyor? arasında çok da bir fark olmadığını söyleyebiliriz. O zaman siyasi olarak birleşmelerinde bir sorun çıkmaması gerekmez mi? Ama sorun çıkıyor, çünkü bu kez yapılmak istenen birlikten çok bir milletvekili listesi. İki parti aynı listeden seçime girecekler ve bu listelerin neresinde kim yer alacak? Sorunun bundan çıktığı başından beri belliydi. Şimdi daha iyi anlaşılıyor. Milletvekili listesi yüzünden sorun çıkmasını da anlayışla karşılamak gerekiyor. Neticeten siyasetin en önemli amaçlarından birisi de milletvekili olmak değil mi? ??? Burada tartışmalı olan, bir kere milletvekili olmak neden bu kadar önemli hale geldi? Çünkü milletvekili olmak maddi ve manevi çok fazla olanak yaratıyor. Milletvekili ömür boyu kullanacağı imtiyazlar elde ediyor. Ayrıca iktidar gücünü kullanma imkânı yaratıyor. İkinci sorunlu alan ise Türkiye’de solun birliğinin CHP ve DSP’yle simgeleşmiş görünmesi. Ben her iki partinin de evrensel değerler açısından sol olmadığını düşünüyorum. Zaten şu anda bazılarının derdi de solun birleşmesi olmaktan çok AKP’nin karşısına kuvvetli bir seçeneğin çıkması. Çünkü bu birlik içinde düşünülen bazı isimleri görünce, bu solcu tanımının bir yere oturmadığı söylenebilir. O zaman “solun birliği” söylemini bir yana bırakıp CHPDSP birliğini konuşmak daha yararlı sayılabilir. Çünkü sol çok geniş bir yelpaze ve bu yelpazenin önemli bir kısmının CHP ve DSP’den siyaset olarak da, program olarak da çok uzak olduğu bir gerçek. ??? Türkiye’de solun parçalı bir durum göstermesinin ana nedeni, bu cenahta ilkelerin, anlayışların ve evrensel değerlerin tamamen altüst olmasıdır. Solculuğun en temel değerlerinden birisi dünyanın bütün halklarının eşitliği ve kardeşliğidir. Emekçilerin ve tüm toplumun özgürce örgütlenme hakkı için mücadeledir. Yani milliyetçilikten oldukça uzak bir evrenselciliği içerir solculuk. Milliyetçi solculuk yok mu diye sorarsanız, vardır ama onun sol literatür içindeki yeri farklıdır. ??? Bence CHP ile DSP arasındaki birliğin önündeki engel siyasi olmaktan çok kişiseldir. Sanırım bu kişisel engellerin aşılması da kolay değildir. Yoksa temel konularda bence aralarında bir fark olduğu söylenemez. O temel konulardaki tutumlarının solculukla bir ilişkisi var mı derseniz bana göre yok. Ama benim durduğum yerin onlar açısından çok da önemli olduğu inancında değilim. CHP ile DSP birleşse de ben böy le bir birliğin Türkiye’nin içinde bulunduğu durumda bir umut yaratabileceğini sanmıyorum. Çünkü bu partilerin günümüz dünyasına yeni cevaplar ürettiğini şimdiye kadar görmedim. Bu konuya kafa yorduklarını da görmedim. Dünyada sol hareketler küreselleşmenin sonuçlarını tartışıyorlar. Bu durumda içine kapanma dışında ne gibi çözümler üretilebileceğine ilişkin incelemeler yapıyorlar, yeni teorik çerçeveler geliştirmeye çalışıyorlar. ??? CHP ve DSP’nin milletvekili listesi pazarlıklarını anlayışla karşılıyorum, ama onların Türkiye’nin önündeki sorunlarını ne kadar anladıklarını, dünyayı ne kadar anladıklarını kestiremiyorum. Hele de Türkiye’nin geleceğine ilişkin korkular dışında yeni ufuklar açacak, çözümler üretecek bir arayış içinde olduklarına ilişkin en küçük bir ipucuna bile rastlamıyorum. Belki de bunlara hiç gerek yok. Birleşsinler yeter de diyebiliriz. Bakalım neler göreceğiz... YSK BAŞKANI AYDIN: Seçmen kütüklerini mutlaka kontrol edin ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Muammer Aydın, herkesin muhtarlıklarda askıya çıkan seçmen kütüklerini 7 gün içinde kontrol etmesi, kaydı olmayanların muhtarlıklara başvurup kayıtlarını yaptırmaları gerektiğini belirterek “Herkes sandık başına gitsin, halkımızın iradesi sandıktan çıksın” dedi. Aydın önceki akşam TRT2 televizyonunda katıldığı programda soruları yanıtladı. Seçmen kütüklerinin muhtarlıklarda askıya çıkarıldığını ve bir hafta askıda kalacağını belirten Aydın, bu süreçte vatandaşların kütükleri kontrol ederek itirazlarını muhtarlıklara yapabileceklerini kaydetti. Seçmen kütüğünün TC kimlik numarasıyla adrese dayalı olarak belirlendiğini ifade eden Aydın, yurttaşın ikameti neredeyse orada oy kullanacağını söyledi. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear