24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 2007 PAZAR 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Amedeo Preziosi sergisi 25 Şubat’a dek Kazım Taşkent Sanat Galerisi’nde görülebilir SANATA BAKIŞ SELMİ ANDAK Bir tanıklığın belgeleri... KAYA ÖZSEZGİN İki Gerçek Virtüöz Repin ile Golan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Cemal Reşit Rey (CRR) salonu müzik atmosferi içinde, her zaman izleyenlerin bulamayacağı nitelikte uluslararası havanın ancak doldurduğu, duygusal bir sanat olayı yaşadık... Ben, belki de müzik sanatı alanına bağlı olduğum nedeniyle bu havayı hâlâ yaşıyor ve değerini duyuyorum. Neydi bu sanat olayı?! Aslında sade ve kolay ve yaşanması da her zaman bulunan bir olay sanılır? Aksine hiç öyle değil!.. Bir sanat olayı, müzikseverlere sıcak bakan bir müzik olayı gibi diyeceksiniz? Ve belki de hafiften geçeceksiniz?.. Açıklamasını İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültürel ve Sosyal İşler Daire Başkanı Ahmet Çınar’dan özetle öğreniyoruz, şöyle ki: “İst. Bş. Beld. yine birbirinden farklı konuları ve çok değerli konukları, dopdolu içeriği, doyumsuz görsel ve işitsel şöleni ile soğuk kış günlerinde İstanbulluların yüreğini ısıtacak, hoş vakit geçirmelerini sağlayacaktır. Belediyeye bağlı kültür merkezlerinde sanat ve kültür etkinliklerinin yanı sıra kişisel gelişim, aile içi iletişim, evlilik hazırlıkları gibi bireysel ve toplumsal konularda, uzmanlar tarafından (eğitici) seminerler bu ay da devam etmektedir. Taksim Sanat Galerisi söyleşilerinde bu ay kısa bir süre önce kamuoyuna sunulan ‘hayali’ sergi duyurusundan yola çıkılarak sanatın gündelik hayatta ve algılama biçimlerindeki konumu sorgulanıyor. Ayrıca sergilerin güncel hayattaki işlevi hangi yönlerden farklılaştığı ve izleyici yapıt ilişkisini nasıl değiştirdiği tartışılıyor. ‘Hacet Sergisi Gösteri Çağında Sanat ve Gerçeklilik’ konulu bu çalışmada, Beral Madra ile Fatih Balcı konuşmacı olarak yer alıyor.” ‘Yaşayan Çınarlar’ın bu ayki konuğu Udi Bestekâr Rüştü Eriç, Prof. Alaaddin Yavaşça’nın tabiriyle ‘Şeylü’l Musikiyyin’ . Musikişinasların şeyhi olan Rüştü Eriç, göz önünde değil de gönüllerin içinde yer alan çok değerli bir sanatkârdır. 700 civarında bestenin de sahibidir... Hoca her zaman mütevazılığın, hatta mahviyetkârlığın zirvesinde olmuştur. Şubat ayında Türk Film Arşivi’nin kurucusu Prof. Sami Şekeroğlu, 70. doğum yıldönümünde bizlerle beraber olacak. Şekeroğlu’nun öğrencileri, arkadaşları, dostları da bu özel yetkinlikte yer alacak... Yaz döneminde başlatılan ‘İstanbul Kültür Gezileri’, kış döneminde de Haliç’te devam edecek. Haliç’in geçmişten günümüze gelen zenginliklerini tanıtmak amacıyla hazırlanan ‘Haliç Medeniyetine Yolculuk’ etkinliği kapsamında İstanbullulara tarihi ve kültürel duyarlılık kazandırılması amaçlanıyor. Proje kapsamında ücretsiz tekne turları düzenlenecek. Ayrıca, yine bu ay geleneksel sanatlarımıza ait çalışmalara yakından tanıklık etmek isteyen sanatseverler, “Atölye gezilerinde bir araya gelecek. Ücretsiz gerçekleştirilecek olan geziler, sanatseverleri İstanbul’da geçmişten günümüze yolculuğa çıkaracak’’ (Ahmet Çınar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültürel ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı). İstanbul âşığı olmak, sanatta Doğu tutkusunun (oryantalizm) değişmez özelliğidir. Son üç yüzyıl içinde Osmanlı’nın bu gizem dolu kentine akan ressamlar için İstanbul, sonu gelmez düşlerin, tükenmeyen hayallerin odağıydı. Edward Said’in deyişiyle, “çok eski çağlardan bu yana garip yaratıklarla dolu, şaşırtıcı anılar ve görüntüler taşıyan ve doğaüstü olaylarla bezenmiş bir fanteziler dünyası olarak Avrupalılar tarafından yaratılmış olan” Doğu, derin anlamını daha çok da bu kentte buluyordu. Avrupalıların yarattığı bu dünyaya, gene Said’in ifadesiyle “sömürgeciliğin keşif kolu” olarak gelenler arasında sanatçılar ve yazarlar da yer alıyorlardı, ama bu biraz da hayal dünyasının keşfi anlamına geliyordu. Bir bölümü İstanbul’a kısa aralıklarla gelip giden, bir bölümü İstanbul toprağında yerleşip yaşayan ve burada ölen ressamların düşlem gücünü körüklüyordu. İstanbul; doğası ve insanıyla onların aradığı bir “sığınak” gibiydi sanki. Avrupa’nın öğütücü gürültüsünden uzakta, zengin ve bakir bir doğa dekorunu içinde yaşatan İstanbul, gezici ressamların düşlerini süsleyen nice değeri içinde barındırıyor ve “asude” ülke özlemini karşılıyordu. Geçen yüzyılda Malta’dan kalkıp İstanbul’a gelen ressamlardan biri de Amedeo Preziosi’ydi. Bir bakıma, kendisinden sonra gelecek olan yurttaşı Zonaro’nun yolunu açan Preziosi (18161882), Mal ? Daha çok İstanbul yaşamı ve tiplerinin ağırlıklı yer aldığı suluboya ve taşbaskı albüm resimleriyle Preziosi, gözlemleriyle tarihe mal olmuş ve “uzun yüzyıl”a tanıklık yapmış bir sanatçı olarak, bir kez daha karşımızda. ta kuşatması sırasında (1565) Turgut Reis’in gemilerini barındırdığı adanın sakinlerindendi. Paris Güzel Sanatlar Okulu’nda akademik öğrenim görmüş, o sınırların dışına çıkmamıştı. Döneminin yeni sanatsal gelişmelerine kapalıydı, başka oryantalist ressamlar gibi. Belgeci ve yansıtmacı tutumu nedeniyle, döneminin çağdaşlarından uzaktaydı doğal olarak. Geldiği ve ilgi gördüğü İstanbul’da bu anlayışına kaynak oluşturacak doğa ve yaşam değerleriyle karşılaşması, gene doğaldır ki onun ufkunu açmıştı. İstanbul seçkinlerinin uğrak yeri haline gelen Beyoğlu’ndaki atölyesini kurduğunda, Batı rüzgârı Osmanlı ülkesine ulaşmış bulunuyordu. Kâzım Taşkent Galerisi’ndeki sergiden de anlaşılacağı gibi, 1858’den itibaren renkli albümleri yayımlanan Preziosi’nin İstanbul ResimHeykel ve Deniz müzelerindeki resimlerinin yanı sıra özel koleksiyonlara da dağılmış olan yapıtları var İstanbul’da. Mısır ve Romanya’ya da gitmiş olsa bile, İstanbul pitoreskini ve yaşamını yansıtmakta belki daha fazla duyarlı davranmıştı Preziosi. Uzun bir aradan sonra (resimleri 1959’da “İstanbul Manzaraları” adıyla Topkapı Sarayı’nda sergilenmişti) düzenlenen bu sergiye, bir dönemin İstanbul’unun belgeselgörsel bir dökümü gözüyle bakılabilir. Kuşkusuz daha çok da tarihçilerin kaynak ola rak değerlendirecekleri ve yararlanacakları bir dökümdür bu. ‘Fırçasını maharetle kullanan’ ressam Preziosi üzerine ilk derli toplu araştırma kitabı, bahriye subayı olarak görev yaptığı sırada, iki yıl kaldığı Malta’da Osmanlılara ait tarih belgelerini incelerken Preziosi ile ilgili kaynaklara ulaşan Osman Öndeş’in kitabıdır. (“İstanbul Âşığı Preziosi”, Milliyet Sanat Kitapları Dizisi: 4, 1972) Bu kitapta verilen bilgilerden de anlaşılacağı üzere, II. Abdülhamid’in saray ressamı olarak çalışan Preziosi’nin etkin olduğu dönem, Beyoğlu’nda AbeseElifba Kulübü Sanayii Nefise sergilerinin yoğun biçimde açıldığı dönemdir. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti gazetesinde, ondan “fırçasını maharetle kullanan” bir ressam olarak söz ediliyor. Yurtdışında düzenlenen sergilerde de “Türk ressamı” adıyla tanıtıldığına göre, o dönemde Preziosi’nin Levanten çevrede ileri düzeyde itibar gördüğü anlaşılıyor. Ölümü de ilginçtir: Yeşilköy kırlarında bir avdan dönüşte, tüfeğinin kaza sonucu ateş alması üzerine yaşamını yitiriyor. Mezarı İstanbul’da. Daha çok İstanbul yaşamı ve tiplerinin ağırlıklı yer aldığı suluboya ve taşbaskı albüm resimleriyle Preziosi, gözlemleriyle tarihe mal olmuş ve “uzun yüzyıl”a tanıklık yapmış bir sanatçı olarak, bir kez daha karşımızda. (Sergi 25 Şubat’a kadar görülebilir. Tel: 0 212 252 47 00) Livaneli’nin romanı ABD’de finalist ? Kültür Servisi Zülfü Livaneli’nin “Mutluluk” adlı romanı, ABD’deki kitap zinciri Barnes&Noble’ın “Yeni büyük yazarları keşfedin” programı kapsamında her yıl verdiği ödüllerin roman dalındaki 3 finalisti arasında yer aldı. Zülfü Livaneli yaptığı yazılı açıklamada, ödüllerin 28 Şubat tarihinde törenle sahiplerine verileceğini ve tüm finalist yazarların Barnes&Noble’ın New York Lincoln Triangle mağazasında kitaplarından bölümler okuyacaklarını belirtti. “Track 06” Sergisi ? Kültür Servisi İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı ile Fotoğraf ve Video Bölümleri Yıl Sonu Öğrenci Sergisi “Track 06”, Tütün Deposu’nda 18 Mart tarihine kadar gezilebilecek. Bu yılki konusu “Implant” (Yerleştirme) olan sergide, İstanbul Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı ile Fotoğraf ve Video Bölümü öğrencilerinin geçen yıl içinde ürettiği işlerden geniş bir seçki sunuluyor. İki Sanatçı Buluşması: “Rengâhenk” ? Kültür Servisi İstanbul Kültür Sanat Vakfı, Can Yücel’in şiirleriyle Burhan Uygur’un resimlerini buluşturan benzersiz kitabın, Kültür Üniversitesi’nin katkılarıyla 550 adet sınırlı baskısını gerçekleştirdi. Ferit Edgü’nün önsözüyle başlayan ve tümüyle plansız, siparişsiz olarak ortaya çıkan bu yapıt, iki büyük sanatçının buluştuğu 121 şiir ve 44 resimden oluşuyor. 1999 yılında yitirdiğimiz, Türk yazın dünyasının en önemli ozanlarından Can Yücel’in Rengâhenk adlı şiir kitabı 1982 yılında yayımlanmıştı. Uygur; kendi kitabının sayfalarını, zengin imgelem dünyasının yansımalarıyla tek tek resimledi. Böylece ortaya, tümüyle plansız ve siparişsiz olarak, iki büyük sanatçının buluştuğu 121 şiir ve 44 resimden oluşan yeni bir yapıt çıktı. CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear