24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 OCAK 2007 CUMA 6 HABERLER Yüzde 10 oranında kusurlu bulunan başkan hapse giderken yüzde 35 kusuru olanlara dokunulmuyor BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Levent günah keçisi oldu OKTAY EKİNCİ Tarihi Unutmamak... Son yıllarda, başta da gençlere seslenen önemli eserler yayımlandı. Onlardan özellikle rahmetli Bülent Tanör’ün Kurtuluş Kuruluş’u ile, geçen yıl çıkan Emre Kongar’ın Tarihimizle Yüzleşmek’i hatırlatmalı. Gördükleri rağbete bakarak, okurlar nezdinde baş köşede bu eserler. Onlara, son olarak, Alev Coşkun’un, Cumhuriyet Kitapları’nda yayımlanan Tarihi Unutmamak, Günceli Yakalamak adlı kitabı katılmış bulunuyor. Bu eserden ayrıca bahsetmeliyiz... ? Alev Coşkun’u okurlara tanıtmak için, uzun uzadıya söz etmek gereksiz. Cumhuriyet’i okuyanlar, onun titiz kaleminden sayfalara yansıyan incelemelerinden dünya görüşünü ve yöntemini tanıyorlardır. Felsefesi Aydınlanma, yöntemi de gerçeklere eğilip “günceli yakalamak” . Alev Coşkun, bütün Cumhuriyetçiler gibi, bir kavganın içinde ve gerçekler de, Türkiye’de devrimkarşıdevrim mücadelesinin ortaya koydukları. Bu tarihi unutmak mümkün mü? Alev Coşkun, tarihi unutmadan günceli yakalamak adına gerçekliğe eğildiğinde, pek önemli konular saptamış. Buyurunuz çarpıcı bir liste: Cumhuriyet ve Atatürk; Devrim Yasaları; Vahdettin tartışmaları; AKP ve Erdoğan; Türban sorunu; Ilımlı İslam; Hizbullah’a giden yolun taşları; 14 Mayıs 1950; 27 Mayıs 1960; Askeri darbelerin anatomisi; Eğitim; ÖzelleştirmeKüreselleşme; Ermeni sorunu; Lozan ve Avrupa Birliği. Alev Coşkun’un eserinde özellikle yaptığı; 80 yılı aşkın bir tarihin, çağdaş tarihimizin, sorunlar çevresinde hünerli bir dökümü. Çalışmanın erdemi de, dikkatlerin dağılmasını önlemesi ve insanlarımızın doğrudan sorunlarla tanışması. İşte konularımız! Bunlar tartışıldı, ama tükenmedi. Yeniden yeniden ortaya getirilecek ve tartışılacak. Buyurunuz “AKP ve Erdoğan” konusunda önümüze çıkan sorular: AKP , bir sorun çözen mi? Yoksa sorun üreten mi? İktidar sorun yaratmaz; ama başbakanın söylemleri gerginlik yaratıcı değil mi? Çoğunluk her istediğini yapamaz. Zaten tüm seçmenin 1/4 oyu ile çoğunluk nasıl olabilir? Uyduruk bir seçim sistemiyle yaratılan bu çoğunluğun anayasa kültürü de temelsiz; Erdoğan’ınkini nasıl nitelemeli? Dokunulmazlıkları sınırlayacağız diyerek iktidara geldiler, oysa AKP kendisine dokundurtmuyor; dokunulmazlığın yelpazesi geniş. Böyle bir ortamda sorumluluk yerleşebilir mi? AKP iktidarının üç önemli hedefi artık açıkça ortaya çıkmıştır: Bunlar, devlet kadrolarının ele geçirilmesi; MÜSİAD’da örgütlenen İslamcı sermayenin semirtilmesi ve güçlendirilmesi; “türban” ise, her şeyden önemli bir konu olup çıkmıştır. Bu halde, AKP iktidarı kimlere hizmet ediyor? Erdoğan’ın bilinçaltı da, hemen her konuda bir “dinsel referans” kaynağı. Laik bir rejimde böyle bir başbakan olabilir mi? Eğitim mi? Atatürkçü laik çağdaş eğitim sistemine karşıdevrim, en korkunç darbelerden birini vurmuştur. AKP döneminde olup bitenler eğitimde iflası göstermiyor mu? Özelleştirmeküreselleşme konusunda ise, açıkça Türkiye’nin geleceği satılıyor değil mi? İşte, yazarımızın, tarihi unutmama yolunda, “günceli yakalama”sından birkaç örnek! ? Gelip durduğumuz noktada, karşıdevrim, Çankaya’yı da ele geçirmek istiyor. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı olağan bir olay değildir; böyle yaklaşma tam bir bilinçsizliktir. 80 yıllık bir tarihe bir bütünlük içinde bakmalıyız. Alev Coşkun’un eseri ise, bizlere, bu bakımdan çok yararlı ve tarihsel bir hizmet sunuyor. Onu kutlarken, okurlara da haber veriyoruz... Depremin afete dönüştüğü 17 Ağustos 1999 tarihinde de Gölcük’ün İhsaniye’sinde belediye başkanı olan Ahmet Levent, 2007’nin ilk 9 ayını hapiste geçirecek… Yıllar süren yargılanması sırasında bile 3. kez seçim kazanarak halkının desteğiyle görevine devam eden Belediye Başkanı, suçunu “bilerek işlemediği”nden sonbaharda görevine dönebilecek… Levent’in “deprem suçlusu” olması ise kamu görevinden ötürü değil, asıl mesleği olan inşaat mühendisliğindeki “20 yıl önce”ye ait bir “kusur”u yüzünden. 1999 depreminde yıkılarak, aralarında bir Yargıtay mensubumuzun kızının da yer aldığı 8 kişinin ölümüne neden olan Değirmendere’deki Yasemin Apartmanı’nın inşaatında “fenni sorumlu” olduğundan, “çökmenin mesulü” sayılıyor Belde sakinlerinin 3 dönem “kesintisiz” güvenini alan bir belediye başkanının, yıllar önce mühendisliğinin gereğini yerine getirmediğinden ötürü cezaevine girmesi, kolay hazmedilir bir durum olmasa gerek. Üstelik, sadece yüzde 10 oranında kusurlu bulunmasına rağmen Nitekim, belediye çalışanları ve halkla birlikte bölgedeki hemen tüm belediye başkanlarının da katıldıkları “sevgi töreni”yle Gölcük Cezaevi’ne uğurlanan Başkan Levent diyor ki: “Hukuk da depremin altında kaldı. Türkiye’nin yüzde 80’i afet bölgesi olma 1999 depreminde büyük yıkım yaşayan İhsaniye, Ahmet Levent’in önderliğindeki bir imar hamlesiyle yaşama döndü. sına rağmen yasalarımızda buna ait maddeler hâlâ yok… Sonuçta sadece mimarlar ve mühendisler günah keçisi oldular...” (Kocaeli Gazetesi09 Ocak 2006) için yine herhangi bir düzenleme yok Böyle olunca da örneğin yine Levent’in davasında, kurallara aykırı inşaat için yüzde 35 kusurlu bulunan Değirmendere Belediyesi’ndeki ve Bayındırlık Müdürlüğü’ndeki kamu görevlilerine dokunulmazken, “serbest mühendis” yüzde 10’la cezaevini boylayabiliyor… Dahası, aynı apartmanla birlikte çökerek 7 kişinin yaşamını yitirdiği komşu binanın sorumluları hakkında soruşturma bile açılmamış olması da deprem hukukumuzun durumunu yeterince gösteriyor… Kocaeli Üniversitesi’nin buradaki meslek yüksekokulunda verilen harita teknikerliği eğitimi, bölge belediyelerine de önemli destek sağlıyor 1999 depreminde, özellikle “Çiftlik” ve “Deniz Evler” mahallelerindeki “1980’li yıllarda imar izni verilen apartman siteleri” adeta haritadan silinmişti. Ovakent, Yılmazkent, Filizkent, Gökkuşağı, Harbİş, Mehtap ve Eğitimciler gibi sitelerde “1200 kişi”nin yitirildiği bu yıkımlarda, 1800 konut kullanılamaz hale gelmişti. Şimdi belediye başkanlarını cezaevine uğurlayan İhsaniyeliler, çoğu “toplu konut kooperatifleri”nce inşa edilmiş ve 1999’da tümüyle “yok olmuş” bu yapılara ait sorumluların ‘Kamu’ya ceza yok Bu sözler, cezasını çekmesini artık önlemese de “haklılık payı” inkâr edilemeyecek değerlendirmeler. Resmen 20 bin, belki de 30 bin yaşamın söndüğü 1999 depreminde “kusurlu” bulunarak yargılananlar 100 kişiyi geçmiyor… Bu rakam bile siyasetçilerimiz gibi yasalarımızın da depremi önemsemediğini göstermiyor mu? Yeni TCK’ye “imar suçu” bile eklenmesine rağmen, “afete karşı kamusal ihmaller” Yok olan siteler ‘suçsuz’! İhsaniye, Kocaeli Körfezi’nin ucunda 12 bin nüfuslu şirin bir beldemiz bile ortalıkta “özgürce dolaşmalarını”, hukuk devleti açısından hiç de olumlu yorumlamıyor olmalılar… Depremdeki büyük zemin çökmesiyle apartman mezarlığına dönüştükten sonra Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nca yerleşime kapatılan bölgenin 1980’lerde onanmış bilim dışı imar planlarından ötürü ne ceza alan var ne de sorgulanan… İşte böylesi bir yasal karmaşanın talihsiz isimleri arasında cezasını çekmeye başlayan 57 yaşındaki Ahmet Levent, doğma büyüme İhsaniyeli Eğitimine İhsaniye’nin köy okulunda başlayıp; Gölcük’teki Merkez Ortaokulu ve Barbaros Hayrettin Lisesi’nden sonra 1974’te İTÜ’den inşaat mühendisi olarak mezun olmuş. Askerliğini de Gölcük Donanma Komutanlığı’nda mühendis asteğmen olarak yapan Levent, 1989’da DYP’den İhsaniye belediye başkanlığına seçilmiş. Ardından 1999 ve 2004 seçimlerinde de “parti değiştirmeden” halkın yine desteğini almış… Şimdi, 9 ay sonra bir eylül günü görevine döndüğünde, İhsaniye’nin geleneksel “Elma Festivali”ne de katılmış olacak… Bölgedeki deprem yıkımlarının asıl nedeni olan “rant planları”ndan sorumlu olanlar ise “yağmayı suç saymayan” siyasetin yarattığı “yasal güvenceler”le yaşamayı ve “kazanmayı” sürdürecekler Ahmet Levent. Nükleerde ‘ince ayar’ safhası ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Enerji Bakanı Hilmi Güler, nükleer santral yapımıyla ilgilenen 18 şirket ve Elektrik Üreticileri Derneği’nin temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen “Nükleer Sektör Toplantısı” ardından bir açıklama yaptı. Güler, toplantıda, firmalara “Çalışmalarınızı hızlandırın, görüşmelerinizi yapın, ilave önerileriniz varsa iletin” dediklerini kaydetti. Güler, “Yani nükleer santral konusunda bir yerde hassas ayar safhasına geldik, ince ayar safhasına geldik” diye konuştu. AKP’nin logosu ve açılımının kökeni hakkında çeşitli fikirler öne sürülüyor Ampul ışığının düştüğü yer “ampul” gibi sıra dışı ve ideolojik değil, ekonomik ve sosyal çağrışımlar yapan bir figür olaTürkiye’de bugüne kadar kurulan ve siyasal rak seçildiği iddiasında. Buna kanıt olarak da İslamı referans alan partiler, kendi tabanlarının Erdoğan’ın partinin kuruluşundan iki gün songündelik yaşamlarında kullandığı “Nizam, sera TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşlamet, refah ve fazilet” gibi sözcükleri ad olamayı gösteriyordu. Erdoğan, konuşmasında şunrak seçerken amblem olarak da “cennetin kaları söylüyordu: “Bu karalıktan çıkmamız, pısını müjdeleyen anahtar, bereketi simbu karanlığı parçalamamız gerekigeleyen başak ve İslamı simgeleyen hiyor. Bu nedenle ülkemin bütün inlal” gibi figürleri kullanmışlardı. Yenisanlarını kalplerindeki ampulü yaklikçi ve dönüşümcü iddiasıyla yola çıkan maya çağırıyorum. Her insan kalbi, Adalet ve Kalkınma Partisi AKP’nin isonun ampulüdür çünkü. Bu ampulmi ve amblemi kuruluş aşamasında sıler yanınca, onun aydınlığının önünradışı bulunarak tartışmaya açılmıştı. de parçalanmayacak bir karanlık taPartinin bazı yandaşları, AKP’nin gerek savvur edemiyorum.” isminin gerekse ambleminin yeniliği, Amblemdeki yanan ampul ve etradönüşümü ve kalkınmayı çağrıştırdığıfındaki 7 ışığa dini çağrışımlar yüklenı öne sürerken karşıtları partinin geçyenler de var. Işık ya da nur, tek tanrılı mişle bağlarını korumak için bu ismin bütün dinlerde kutsanmış. ve amblemin seçildiği görüşünde. ParNurculuk tarikatının kurucusu ve datinin amblemi ve adının esin kaynağının ha önce Saidi Kurdi adıyla tanınan Hıkendisi olduğunu öne sürenlerin sayısı zanlı din adamı Said’in İstanbul’a geda hayli fazla. lip elektriği ve ampulü gördükten sonAltındal: Ampulün Kastamonu’da elektrik işleri yapan küTuhaf bir ‘tesadüf’ ra kendisine Saidi Nursi, tarikatına Nur etrafında 7 ışık olması çük işletmesine, sarı zemin üzerinde bir adını aldığı söylenir. Süleymancılar’ın da manidar. Bu 7 ışık 7 kollu şamdandan geliyor. Halbuki ampulü amblem olarak seçen Şevket kolu olan Işıkçılar tarikatının kurucusu İslamda 8 ışık ya da 17 ışık vardır. AKP ambleminde Sancaktaroğlu, AKP’nin ambleminin Hüseyin Hilmi Işık da “Işık” soyadıampulden 7 ışık huzmesi çıkıyor. Menora, yani yedi kollu esin kaynağının kendisi olduğunu söynı, sonradan alıyor. Fethullah Gülen şamdan masonların ve Sabetaycıların en önemli lüyor. Sancaktaroğlu’nu Kastamonu Betarikatının eğitim verdiği evlere “Işık Evsimgesidir. Işık Saidi Nursi’yi de hatırlatmaktadır. lediye Başkanı Turhan Topçuoğlu da ler” adı veriliyor. doğruluyor. AKP’nin kuruluş aşamasınYazar Soner Yalçın ve Aytunç Altında olduğu dönemde Erdoğan’ın 1999 yılında be bir insan logosu çizmelerini istiyor. dal’a göre tarikatlarla AKP amblemi arasında lediyeyi ziyaret ettiğini doğrulayan Topçuoğlu, Bazı kesimlere göre ise Kuzey Afrika ülke yakınlık var. uzun süre büyük bir sehpa üzerinde Sancakta lerindeki benzer partilerden etkilenme söz AKP, kuruluş günlerinde Milli Görüş’le bağroğlu firmasının ampul logolu çay bardağı alt konusu. larını gizlemeye özen gösterdi. Geçmiş, AKP’lilığına dikkatlice baktığını ve daha sonra da eliYeni Şafak gazetesi genel yayın yönetmeni ler tarafından yok sayılsa da Milli Görüş’ün yılne alıp incelediğini belirtiyor. Mustafa Karaalioğlu’nun “Hilal ve Ampul” larca kullandığı “milli hamle” sözcüğünün yeAmbleme esin kaynağı olduğunu iddia eden adlı kitabında ise partinin “adalet ve kalkınma” rine “kalkınma” sözcüğünün ikame edildiği bir başka işadamı da The Green Park otelleri gibi iki geleneksel kavrama karşın amblemin görülüyor. MİYASE İLKNUR ve Akışık Otomotiv ve Aydınlatma AŞ’nin sahibi Adil Üstündağ. AKP’nin kuruluş toplantılarına katılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Akışık firmasının da logosu olan ampul ve ak sözcüğünden ilham alarak reklam ajanslarına bir ampul, bir güneş ve Karadeniz’den doğalgaz ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda, petrol kaynaklarının hızlı ve etkili bir şekilde aranması, geliştirilmesi ve üretilmesini sağlamaya yönelik düzenlemeler içeren yasa tasarısının görüşmeleri sırasında hükümet adına söz alan Enerji Bakanı Hilmi Güler, iktidarları döneminde enerji yatırımlarının 7 kat arttığını savundu. Güler, “Karadeniz’de petrol aranıyor. Çok şükür doğalgaza ulaştık orada. İnşallah bu kış oradan doğalgazımızı alacağız” dedi. Güler ayrıca, Akçakoca’da 1.5 milyon metreküp doğalgaz üretileceğini söyledi. Üniversiteler ‘tanınacak’ ? ANKARA (AA) Türkiye’deki üniversitelerden alınan diplomaların Avrupa ülkelerinde de tanınmasının yolunu açan “Avrupa Bölgesinde Yükseköğretimle İlgili Belgelerin Tanınmasına İlişkin Lizbon Sözleşmesi’’ne ilişkin bürokratik süreç tamamlandı. Sözleşme, Türkiye’de 1 Mart 2007’de yürürlüğe girecek. VARLIK DERGİSİNİN OCAK SAYISI Ankara’da 3.5’luk deprem ? İstanbul Haber Servisi Ankara’nın Keçiören ilçesinde hafif şiddette deprem meydana geldi. Ankara ve çevre illerde hissedilen deprem, can veya mal kaybına yol açmadı. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi saat 16.39’da meydana gelen depremin büyüklüğünü 3.5 olarak açıkladı. Yazmak ile çizmek arasında Haber Merkezi Çizerlerimizden Semih Poroy’un da konuk olduğu aylık edebiyat ve kültür dergisi Varlık’ın bu ayki sayısının ağırlıklı konusu “Edebiyat ve Karikatür” oldu. İki disiplin arasındaki ilişkilerin, yakınlaşmaların konu alındığı bölümde M. Mahzun Doğan, “Yeni Dünya Tasarımlarının Buluşturduğu İki Sanat: Karikatür ve Edebiyat” başlıklı yazısında, Musa Kart’ın gazetemizde yayımlanan kedi karikatürüne gönderme yaparken “Yazın ve Karikatür” başlıklı yazısında Halil Şahan, Turhan Selçuk’un bir çizimini, “(...) Turhan Selçuk’un 15 Haziran 2006 günlü Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan karikatürüne bakalım: Koltuğuna iyice yayılmış bir adam. Tek başına TV’ye bakıyor. Önündeki sehpada meze tabağı ve içki şişesi duruyor. Bir elinde sigara, bir elinde de kadeh var. TV’nin ekranında kocaman bir futbol topu çizilmiş. Adam o topa ayağından kelepçeli. Evet, karikatürün özeti bu. Yalın bir öykü...” sözleriyle anımsatıyor. Çizerlerimizden Semih Poroy da, “Yazıp Çizmek” adlı yazısında edebiyat ve karikatür ilişkisine değiniyor. Varlık dergisinin Ocak sayısında ayrıca Mehmet Zaman Saçlıoğlu’nun, Nursel Duruel’le, yazarın Can Yayınları’nda yeni baskıları yapılan kitapları hakkında bir söyleşi de yer alıyor. SORGUN ORMANLARINDA OTEL TÜRSAB VE ANADOLU ATEŞİ Karara karşın açıldı İstanbul Haber Servisi ManavgatSide yöresinde 350 yıllık doğal Sorgun Ormanları’na yapılmak istenen golf sahası ve turistik tesislerle ilgili alınan yürütmeyi durdurma kararı da ormanları kurtaramadı. Çünkü projeyle ilgili daha önce de Danıştay’ın verdiği yürütmeyi durdurma ve iptal kararına karşın Sorgun Ormanları’na Telerko Kablo Plastik ve Turizm AŞ tarafından bir otel inşa edilmişti. Sorgun Platformu’na göre ormanın korunabilmesi için mutlak koruma altına alınması ve tahsis iptal edilmesine ilişkin hukuki kararların uygulanması gerekiyor. Sorgun Ormanları, 1/25.000 ölçekli Doğu Antalya Çevre Düzeni Planı’nda “devlet ormanı” olarak görünmesine karşın 28 Ocak 2004 tarihinde yapılan plan değişikliği ile “golf alanı” ilan edildi. Plan değişikliğinin hemen ardından Sorgun Ormanları TURAB AŞ ile DAĞTUR AŞ’ye otel ve golf sahası yapımı için 49 yıllığına tahsis edildi. Manavgat Belediyesi, Temmuz 2004’te Danıştay’a başvurdu ve 29 Eylül 2006’da projeyle ilgili ilk yürütme durdurma kararı çıktı. Ancak Danıştay kararına karşın Sorgun Ormanları’nda yapımı öngörülen iki otelden birisinin inşaatı tamamlanarak hizmete girdi. Gürok Turizm ve Maden AŞ’ye ait ikinci otelin de şantiye çalışmaları başladı. Turizm için işbirliği İstanbul Haber ServisiTürkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) ile Anadolu kültürünü dünyaya tanıtan Anadolu Ateşi, çok sayıda yerli ve yabancı turisti Türkiye’ye getirmek için iş birliğine imza attı. Türkiye’de kültür turizmi adına bu büyük adımla yaz dönemi boyunca Aspendos Antik Tiyatrosu’nda sahnelenecek olan Anadolu Ateşi gösterileri ile 14. Aspendos Opera ve Bale Festivali’nin biletleri TÜRSAB tarafından Türkiye’ye gelecek turistlere uçak biletleriyle birlikte verilecek. Bu işbirliğini gerçeğe dönüştüren protokol TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy ile Anadolu Ateşi Genel Sanat Yönetmeni Mustafa Erdoğan arasında dün Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Salonu’nda imzalandı. İmza töreninde bir konuşma yapan TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, Türkiye’nin kültür turizmi adına attığı en büyük ve somut adımlardan biri olan projenin şimdiden Avrupa’nın en büyük tur operatörleri tarafından ilgiyle karşılandığını söyledi. Mustafa Erdoğan da antik çağlardan bu yana kültür ve sanata ev sahipliği yapan Aspendos’ta Anadolu kültürünü yüzbinlerce konuğa ulaştıracak olmanın heyecanını tarif edemediğini dile getirdi. Vapur ihalesi iptal edildi ? İstanbul Haber Servisi İstanbulluların anketlerde oy kullanarak seçtiği vapur için açılan ihale iptal edildi. Yunanlı firmanın aldığı ve evrak eksikliği nedeniyle iptal edilen ihale 16 Şubat’ta tekrarlanacak. Vapurların hizmete girme tarihi de iptal edilen ihale nedeniyle gecikecek. İşçiler dumandan öldü ? İstanbul Haber Servisi Sabancı Üniversitesi’nin Tuzla’nın Orhanlı beldesindeki yerleşkesinde bulunan bir şantiye binasında kalan iki işçi, dumandan zehirlenerek öldü. Jandarma yetkilileri, odadaki televizyonun kablosundan başlayan ve televizyon ile plastik malzemeden üretilen masaya da geçen alevsiz yanma sonucu çıkan dumanın, 2 işçinin zehirlenmesine neden olduğunu açıkladı. CUMHURİYET 06 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear