26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 OCAK 2007 CUMA 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN Baykal, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığının elinden kaydığını gördüğünü ve kontrolünü yitirdiğini söyledi Mehmet Ali Talat Ne Yapmak İstiyor? KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Genelkurmay’ın taraftar olmamasına karşın, Lokmacı Kapısı’ndaki üstgeçidi yıktırdı. KKTC Cumhurbaşkanı, geçidi yıktırdıktan sonra, girişiminin karşılıksız kalması üzerine de, sanki başka birileri kendisine bunu zorla yaptırmışçasına yakındı: İyi niyeti hep biz mi göstereceğiz? Bu çıkışı anlamak güçtür. Çünkü kimse Sayın Talat’a “Bu geçidi yıktırırsan iyi olur, karşılığında şunları elde edersin” kabilinden bir şey söylemiş değildir. Türk tarafından, “Bu geçidin yıkılması, bizim politikamız ve çıkarlarımıza yarar sağlar” diyen olmadığı gibi, Rum tarafından da kimse, “Geçidi yıkarsanız, biz de belirli karşılıklı açılımlar yaparız” türünden bir şey söylememiştir. Tam tersine, geçidin yıkılması tartışma konusu olduğu sıralarda, Papadopulos, bu yıkıma karşılık kendi taraflarındaki duvarı açmayacaklarını açıkça dile getirmiştir. Rumlar tarafların birbirlerine açılmalarını, birbirleriyle yakınlaşmalarını zaten istemiyorlar, bunu da her fırsatta dile getiriyorlar. Rumların bir tek istedikleri var. Türk tarafı ve Türkiye’nin onların Ada üzerindeki tek yanlı egemenliğini kabul etmesi. Bunu açıkça beyan etmedikten sonra, ne yaparsanız yapınız, Rum tarafının size bir karşılık vermesi mümkün değildir. Durum böyle olunca, “iyi niyet” sözcüğü biraz garip kaçmıyor mu? Ne zamandan beri teslimiyetçi enayilik “iyi niyet” olarak niteleniyor? ??? Şimdi Sayın Talat, “Bizim iyi niyetimiz, Kıbrıs Rum Yönetimi’ne değil, dünya kamuoyuna yöneliktir, bizim uzlaşmaya hazır olduğumuzu, Rumların ise buna yanaşmadıklarını gören AB ve dünya kamuoyu, onlar ve Yunanistan üzerinde baskı oluşturarak, sorunun çözümünü sağlayacaklardır” gibisinden gerçeklerle hiç bağdaşmayan bir görüş ileri sürmeye kalkarsa, ona hemen Annan Planı’nın Rumlar tarafından reddine karşılık, Türkler tarafından kabul edilmesinin üstünden geçen bunca zaman içinde neler olduğunu sormak gerekir. Diplomaside, iyi niyete yer yoktur. Diplomaside karşılıksız iyi niyet, teslimiyet anlamını taşır. Ve her şeyde olduğu gibi, hatta her şeyde olduğundan çok, diplomaside cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşelidir. Diplomaside uzlaşmaya yer vardır. Uzlaşma ise çıkarları dengeleyebilmek için, karşı taraftan alınana karşılık bir şey vermek hesabı üzerine kuruludur. Barışa uzlaşma ile varılır, teslimiyet ile değil. Çünkü uluslararası ilişkilerde, esas olan adalet dağıtmak değildir. Hiçbir diplomatik görüşmede, kimse karşısındakinin dayatmadığı bir isteğe, salt iyilik olsun, adil davranılsın diye “evet” demez. Kıbrıs Türkleri, kendi esas görüşlerine birçok noktadan aykırı olan Annan Planı’na salt uzlaşma sağlansın diye olumlu oy verdiler. ??? Olaylar, Annan Planı’na da “evet” denmesinin Rum– Yunan tarafını tatmin etmeyeceğini söyleyenleri de haklı çıkarmıştır. Yine aynı şekilde olaylar, müzakere masasında dayatamayan taraflara, AB’nin ya da dünya kamuoyunun salt adalet sağlansın diye kimi açılımlar yapacağını sananların yanıldıklarını ortaya koymuştur. Yakın tarihimizde, Osmanlı döneminde olduğu kadar Cumhuriyet döneminde de olaylar göstermiştir ki devletler arasındaki ilişkilerde baskı, ona en açık, en zayıf görünen tarafa yöneltilir. Kıbrıs’ta son zamanlarda hep böyle olmuştur, bundan böyle de öyle olacaktır. Peki, o zaman Mehmet Ali Talat ne yapmak istiyor? Saflığından, tecrübesizliğinden böyle davranıyor deseniz, Mehmet Ali Talat ne saftır ne de tecrübesiz... Peki, Mehmet Ali Talat, bu şekilde davranarak neyi kanıtlamıştır? Sayın Talat, böyle davranarak, “Bu konuda inisiyatif sahibi benim.. gelin benimle konuşun, anlaşalım” demek istediyse eğer, böyle bir politika ancak karşısında onunla anlaşmaya, görüşmeye hazır bir tarafın bulunması halinde anlam taşıyabilirdi. Oysa böyle bir şey yok. Bundan böyle de Rum tarafı Kıbrıs Türkleri ile de Türkiye ile de anlaşmaya yanaşmak yerine, KKTC Cumhurbaşkanı’nın dünyanın gözünün önüne serdiği çelişkiden yararlanarak, durmadan Sayın Talat’ın üstüne gitmeyi yeğleyecektir. Böyle bir politikaya ne deneceğini biliyorum, ama söylemeye hicabım mani. Başbakan suçüstü yakalandı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, afiş tartışmasıyla ilgili olarak kendisi hakkında dava açacağını açıklayan Başbakan Tayyip Erdoğan’a “istirahat, müsekkin tavsiye ettiğini” bildirdi. Baykal “Ulusal takıyyelere alıştık, şimdi bölgesel takıyyeler yapılıyor. Başbakan suçüstü yakalandı ve kontrolünü kaybetti. İddialar karşısında cumhurbaşkanlığının elinden kaydığını, bu şansı kullanamayacağını görüyor. Bunun kızgınlığı ve tedirginliği içinde” dedi. Baykal, dün CNN Türk’ün sorularını yanıtladı. AKP’nin “Kurban olam yıldızına, ayına” afişlerinin tartışma yarattığına dikkat çeken Baykal, “Aşırı milliyetçi söyleme yaslanma ihtiyacı içine mi girdiği, bayrak edebiyatıyla, milli bir afiş kampanyasıyla yeni bir siyaset mi aradığı tartışmaları yapıldı. Yadırgandı. Bayrağı siyasi tartışmalarda bir süje olarak kullanmak yasalara da aykırıdır” dedi. Erdoğan’ın “suçüstü yakalanınca kendisine ağır suçlamalar yönelttiğini” vurgulayan Baykal, şu görüşleri dile getirdi: “Suçüstü yakalanmanın paniği ve saldırganlığı için ‘YUNANLILAR DA BİZE BANKA SATSIN’ CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Halk Bankası’nın özelleştirilmesine ilişkin bir soruyu yanıtlarken, bankacılık sektöründe yabancı payının geldiği noktanın kaygı verici olduğunu söyledi. Baykal, Halk Bankası’nın esnaf açısından önemine değinerek “Öyle anlaşılıyor ki pazarlıklar yapıldı, kimin alacağı da belirlendi. Böyle pek çok söylenti dolaşıyor” dedi. Baykal, “Artık Türkiye özellikle bankayı satmakta daha dikkatli olmalıdır. Bakın iki bankayı sattık Yunanlılara, bir tane de Yunanlılar bize verse ya” diye konuştu. de. Suçlayıcı bir üslupla konuyu geçiştirmeye çalışıyor. Pek çok Güneydoğu ilinde afiş yok, yerel yönetim yetkilileri de resmen söylüyor. Diyarbakır’da afiş asma girişimi yok. Bazı illere biz konuştuktan sonra, bayram bittikten bir hafta sonra bu afişler göstermelik olarak intikal ettirildi. Bu kampanyada ayrımcılık yapılmıştır. Billboard olan yerlere asıldı, deniyor. Diyarbakır’da billboard sorunu mu var? AKP’nin bazı il başkanları, bize intikal etmedi, diyor. Takıyye ulusal düzeyde tescil edilmiştir. Afiş olayı, bölgesel düzeyde bir takıyyenin işletilmekte olduğunu gösteriyor. Sayın Başbakan cumurbaşkanı adayıdır. Ülkenin bir coğrafyasına bayrağıyla çıkmayı doğal karşılayan, başka bir coğrafyasında çıkmamayı doğal karşılayan biri nasıl cumhurbaşkanı olacak? Eyaletten söz eden, ‘Türklük alt kimliktir’ diyen bir insan cumhurbaşkanı olabilir mi?” mesi, dinlenmesi gerektiğini” bildirdi. Baykal, “Siz dava açacak mısınız” sorusuna, “Ben mahkemeye vermeyeceğim, istirahat, müsekkin tavsiye ediyorum” yanıtını verdi. ‘Engellemek için her şeyi yaparız’ Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili tartışmanın hukuki ve siyasi yönleri bulunduğuna dikkat çeken Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz siyasi yönünü esas alarak Başbakan’ın cumhurbaşkanlığını uygun görmüyoruz. Hikmetyar’ın dizinin dibinde fotoğraf çektirmiş bir insan cumhurbaşkanı olamaz. Terörü finanse ettiği ilan edilen El Kadı’ya şahsen kefalet veren, kendi silahlı kuvvetlerine, ‘Askerlik yan gelip yatma yeri değildir’ diyen insan cumhurbaşkanı olamaz. Yargıyla, üniversiteyle kavgalı. Anayasada başkomutanlık cumhurbaşkanının şahsiyetinde temsil ediliyor. Böyle bir insan nasıl başkomutan olacak?” Baykal, sinei millet formülüyle ilgili soruya “Başbakan’ın cumhurbaşkanı olma girişimini etkisiz kılacak ne imkân varsa kullanmaya hazırız” yanıtını verdi. ‘Bir süre istirahat etsin’ Erdoğan’ın çok gergin ve saldırgan olduğuna dikkat çeken Baykal, “bir süre istirahat et Doğu ve G.Doğu teşkilatları DTP’DEN SERT TEPKİ Terör örgütleri CHP’yi tehdit ediyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’nin Doğu ve Güneydoğu teşkilatları, terör örgütleri ve uzantıları tarafından tehdit edildiklerini ve CHP’den istifaya zorlandıklarını bildirdi. CHP’nin Doğu ve Güneydoğu teşkilatları tarafından yapılan yazılı açıklamada, terör örgütlerinin son günlerde CHP’yi hedef seçtiği kaydedildi. Yapılan açıklamada, “Bizler halkın ve Cumhuriyetin sesi olan CHP’de olmaya devam edeceğiz” denildi. Terör örgütü ve yandaşlarının kendi yayın organlarında CHP’nin Doğu ve Güneydoğu teşkilatlarını bu partiden istifaya çağırdıkları belirtildi. Açıklamada şunlar kaydedildi: “Terör örgütleri ve uzantıları bizi tehdit ederek CHP’den koparabileceklerini zannediyorlar. CHP, bu memleket uğruna şehit olmuş insanların bize en büyük mirasıdır. Bizler halkın ve Cumhuriyetin sesi olan CHP’de olmaya devam edeceğiz.” ‘Erdoğan bölücülük yapıyor’ MAHMUT ORAL Geçirdiği rahatsızlık sonucu vefat eden eski CHP Hakkâri Milletvekili Mikail İlçin için TBMM’de tören düzenlendi. Törene TBMM Başkanı Bülent Arınç, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, milletvekilleri, eski bakanlar ve eski milletvekilleri ile İlçin’in ailesi katıldı. İlçin’in cenazesi, törenin ardından toprağa verilmek üzere Hakkâri’ye gönderildi. (Fotoğraf: AA) İlçin için tören TRT Genel Müdürlüğü’nün akaryakıt ihalesinde ‘silahlı adamlar’ dışarıda nöbet tuttu İçeride ihale, dışarıda mafya ANKARA TRT Ankara Vericiler Müdürlüğü’nün yaklaşık 1 milyon 100 bin YTL’lik motorin ve kalyak ihalesi sırasında dışarıda “bazı silahlı kişilerin” dolaşması dikkat çekti. Genel Müdür Vekili Ali Güney, İstanbul’daki bir toplantıyı gerekçe göstererek ihaleye katılmazken Genel Müdür Yardımcısı Mete Coşkun da, “rapor alarak” ihaleye girmedi. TRT Genel Müdürlüğü’nün son dönemde çıktığı ihaleler sırasında yaşananlar dikkat çekiyor. Son olarak salı günü Ankara Vericiler Müdürlüğü’nün 1 yıllık motorin ve kalyak ihalesi gerçekleştirildi. Ancak TRT Genel Müdür Vekili Ali Güney, İstanbul’daki bir toplantıyı ge ? Vericiler Dairesi Başkanlığı tarafından yapılması gereken ihale Sosyal İşler Dairesi tarafından yapıldı. TRT Genel Müdür Vekili Güney, ihaleye katılmadı. Teknik İşlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Coşkun da rapor alarak ihalede yer almadı. rekçe göstererek ihaleye katılmadı. Güney, ihale toplantısının ardından Ankara’ya döndü. Teknik İşlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Mete Coşkun da rapor alarak ihalede yer almadı. Vericiler Dairesi Başkanlığı tarafından yapılması gereken ihalenin Sosyal İşler Dairesi tarafından yapılması da dikkat çekti. KDV ile birlikte yaklaşık 1 milyon 100 bin YTL’yi bulan tartışmalı ihalenin çalışmaları sabah saatlerinde başladı. Ancak aynı saatlerde kurumun Oran Sitesi’ndeki yerleşkesi de silahlı “bazı kişilerin” akınına uğradı. şanmaması için güvenlik güçlerinden yardım istedi. Bunun üzerine çok sayıda sivil polis, kurum bahçesinde güvenlik önlemi aldı. Güney: Korkum yok TRT Genel Müdür Vekili Ali Güney, ihaleyle ilgili kendilerine ulaşan herhangi bir sorun olmadığını ve normal işleyişin devam ettiğini savundu. Geçmişte benzer bir ihaleyle ilgili sorunların yaşandığını ve ihalenin iptal edildiğini anlatan Güney, “Ancak bu kez sorun yok, güvenlik önlemleri alındı” dedi. Güney, ihaleye özellikle katılmadığı yönündeki iddialar konusunda “Kesinlikle böyle bir şey yok, benim korkum da yok” dedi. DİYARBAKIR Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ülkenin bir bölümüne “Kurban olam ayına yıldızına” afişini astırmamasına bölgedeki DTP’liler ve CHP’liler büyük tepki gösterdi. Afişlerin asılmadığı Batman’ın DTP’li Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan, “Başbakan’ın kafası karışık, bölücülük yapıyor” dedi. Kalkan, Erdoğan’ın bölgeye göre milliyetçi politika yürüttüğünü belirterek “Başbakan buraya geldiğinde Kürt sorunu vardır, açılımlar yapılmalıdır deyip, başka yerde ‘Böyle bir sorun yoktur, gerekli yatırımları yapıyoruz’ diyor. Çözüme ilişkin açıklamalarında samimiyet yok. Bu afişleri Kürt oylarını elden kaçırmamak için bölgeye asmadı” diye konuştu. “Bizim bayrağa karşı bir saygısızlığımız olamaz” diyen Kalkan, şunları söyledi: “Bu bayrak hepimizi temsil ediyor. Afişler asılsaydı tepki olmazdı. Ama Kürtlerin kimlik sorunu vardır.” DTP Diyarbakır İl Başkanı Hilmi Aydoğdu da bayrağın, herkesin “kanıyla ortaya çıkmış ortak ulusal bir değer” olduğunu vurguladı. Aydoğdu, “Bayrakla veya benzeri şeylerle siyaset yapılmasına tepkimiz olur, bayrağın asılmasına değil” dedi. CHP’li Öz: Ayrımcılık CHP Diyarbakır İl Başkanı Medeni Öz de bölgeye afişlerin asılmasına tepkinin söz konusu olmayacağını belirterek “Eğer Başbakan hazırladığı afişlerde bölgeyi dışlayıcı, ayrımcılık ortaya koyan ifadeler kullansaydı, o zaman bir tepki olurdu. AKP esasen bölgeye ekonomik ve sosyal olarak ayrımcılık yapıyor. Bölge genelinde yatırımlardan eser yok” diye konuştu. asirmen?cumhuriyet.com.tr Polisten yardım istendi Aynı ihaleyi geçen yıl da yapan ama firmalar arasındaki gerginlikler ve kuruma gelen ihbarlar nedeniyle iptal etmek zorunda kalan TRT yönetimi ise benzer bir tablonun ya AKDAMAR KİLİSESİ GÜNDEMDE CHP’li Karademir: Neden 24 Nisan? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İzmir Milletvekili Erdal Karademir, Van Gölü’ndeki Akdamar Adası’nda bulunan tarihi Ermeni kilisesinin açılış tarihinin sözde Ermeni soykırımının yıldönümü olan 24 Nisan’a denk getirilmesinin, AKP iktidarının politikasının bir sonucu olup olmadığını sordu. Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na soru önergesi veren CHP’li Karademir, Akdamar Kilisesi’nin restorasyonundan sonra açılış tarihinin 24 Nisan 2007 olarak ilan edildiğini belirtti. CHP’li Karademir, 24 Nisan 1915 tarihinin sözde Ermeni soykırım günü olarak kabul edildiğine ve her yıl 24 Nisan’da anma programları düzenlendiğine işaret ederek önergesinde şu sorulara yer verdi: “Kültürel zenginlik ve varlık olarak gördüğümüz Ermeni kilisesinin açılış tarihinin 24 Nisan olarak belirlenmesi AKP hükümetinin politikasının bir sonucu mudur? Yoksa bir tesadüf müdür? Kilisenin açılışının 24 Nisan olarak belirlenmesinde başka ülkelerin tavsiyesi olmuş mudur? Olmuşsa, bu ülkeler hangileridir? Restorasyonla ilgili Ermenistan devleti ile görüşmelerde bulunulmuş ve yardım alınmış mıdır? Görüşmelerde bulunulmuşsa, hangi düzeydedir? Kilisenin restorasyon çalışmaları için ayrılan kaynak nasıl ve nereden karşılanmıştır?’’ Prof. Burhan Şenatalar, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, eski CHP milletvekili Rıdvan Budak, TümBelsen Başkanı Vicdan Baykara, Prof. İbrahim Kaboğlu, Prof. Erol Katırcıoğlu, Nazik Işık gibi solun tanınmış isimlerinin da aralarında bulunduğu 10 Aralık Hareketi, bir basın toplantısı düzenleyerek temel siyasi görüşlerini kamuoyu ile paylaştılar. 2007 seçimler yılı. AKP’ye karşı güçlü bir demokratik muhalefetin oluşması her zamankinden daha büyük önem taşıyor. Solu önemli bir kesimi henüz yaklaşan seçimler konusunda ne yapılması gerektiğini kararlaştıramayacak durumda. CHP şu anda barajı aşacak gibi görünen tek sosyal demokrat parti görünümünde. Ancak, CHP toplumun ihtiyacı olan muhalefeti ne kadar yerine getirebiliyor? Toplumun yeni bir iktidar talebine ne kadar yanıt verebiliyor? Solun geniş kesimlerinde bu konuda güvensizlik olduğu bir gerçek. AKP’ye muhalif çevreler CHP’yi büyük ölçüde yetersiz buluyorlar. Haklı mı, haksız mı tartışması bir yana CHP konusunda te 10 Aralık Hareketi ve Solda Yenilenme reddütler varlığını sürdürüyor. ??? 10 Aralık Hareketi ayrıntılı bir açıklamayla bu konudaki saptamalarını kamuoyuyla paylaştı. Değişik sorunları dile getiren deklarasyonun tamamını burada irdelemek ve incelemek mümkün değil. Bu görüş ve önerilerin “Ne yapacağız” sorusuna da yardımcı olacak unsurlar içerdiği inancındayım... Buraya, açıklamanın “Solda yenilenme” başlıklı bölümünden bazı aktarmalar yapacağım. “Sosyal demokrasinin, özgürlükçü solun, Türkiye’nin temel sorunlarına yeni çözümler getirerek ülkemizi eşitlikçi bir yapıda en ileri refah düzeyine ulaştırması kesinlikle mümkün ve gereklidir. Bu perspektifi kısıtlayan en kritik faktör, solun kendini yenileyememesi ve bu nedenle de güçlü bir alternatif oluşturamamasıdır. AKP’nin karşısında güçlü bir alternatifin bulunmayışı, ülkenin siyasi gündeminin verimsiz ve tehlikeli eksenlere sürüklenmesinde de etkili olmaktadır: Bir taraftan demokrasiyi kısıtlayıcı, diğer taraftan da köktendinci eğilimlerin gündeme gelmesini kolaylaştırmaktadır. Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde karşılaştığı olumsuzlukları artırmaktadır. Türkiye’de solun büyük bölümü, dünyada bilgiye dayalı küresel üretim sürecine geçiş, istihdam için gerekli eğitim ve kalifikasyon düzeylerindeki olağanüstü artış, bireysel özgürlüklerin genişlemesi, yatay ilişkilerin yaygınlaşması, karar odaklarının siyasi partilerden uzaklaşması gibi süreçlerin ne kadar köklü değişimlere yol açtığını ve ne gibi sorunlar getirdiğini yeterince değerlendirmiş gözükmüyor. Parti içi demokrasi ve katılım alanlarında da anlamlı hiçbir adım atmadılar. Kadrolarındaki yenilenmeler, gençleşme, kadınlara katılım olanağı sağlama veya uzmanlaşma yönünde gerçekleşmedi. Lider egemenliğinin boyutlarında azalma olmadı. Kritik ülke konularında güçlü seçenekler gündeme getiremediler. Çoğunlukla içe kapanık bir yol savunan, demokrasiyi kısıtlayıcı yönde söylem ve eğilimlere de yeterince karşı duramıyorlar. Hukuk devleti, insan hakları, demokrasi alanlarında AB standartlarına tam olarak ulaşma doğrultusunda yol almamak Türkiye’yi yalnızca AB’ye üyelik süreci için gerekli unsurlardan değil, dünyadaki dönüşüm sürecinde başarılı olmak için ihtiyaç duyduğu yapılardan da yoksun bırakır. ??? Solun demokrasi refleksleri güçlendirilmeli; parti, ülke ve dünya düzeyinde etkili olabilmelidir. Son yıllarda dünya genelinde birçok alanda siyasi partiler karar odağı olarak güç kaybetmektedir. Çeşitli toplumsal konularda ve birbirlerinden çok farklı bireyler geçici bir süre için birlikte hareket edebilmekte ve etkili olabilmektedir. Bu nedenlerle daha kucaklayıcı ve dinamik bir örgüt yapısına kavuşmayan, karşılıklı etkileşime olanak sağlama yan, gençlere ve kadınlara açık olmayan, yani siyaset yapma tarzını ve örgüt yapısını yenilemeyen bir sosyal demokrat mevcut gücünü de belirgin bir biçimde yitirecektir. Kadınların, gençlerin yönetim kademelerinde çok sınırlı ölçüde yer alabilmesi, bilgi üretiminin belirgin ölçüde kıt olması ve sağlanan gelişmenin çok sınırlı kalmasının en önemli nedenlerinden biri, genelde yöneticilerin, performanslarına bakılmaksızın, çok uzun yıllar yönetimde kalmalarıdır. Lider olağanüstü yetkilere sahip olmakta, tek başına gündemi belirlemekte, tartışmayı sonuçlandırmakta ve üst görevlere geleceklerin, seçimlerde aday olacakların büyük bölümünü seçebilmekte, daha doğru bir ifadeyle atayabilmektedir. Liderlik, sürükleyeceği kitleler yerine daha çok parti kadroları üzerinde uygulanmaktadır. Yenilenme konusunda Türkiye sosyal demokrasisinin, özgürlükçü solunun radikal bir karar ve dönüşüme, kişisel özverilere ihtiyacı bulunmaktadır. Sosyal demokrasiyi iktidara götürecek yol ancak böyle açılabilir.” CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear