26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 AĞUSTOS 2006 CUMARTESİ 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN CHP lideri Baykal, terörle mücadele konusunda ortak hareket edilmesi gerektiğini söyledi ErdoğanOrdu Çelişkisi ‘‘ErdoğanOrdu Çekişmesi’’ başlığı sizi yanıltmasın. Sözünü ettiğim, son zamanlarda TSK rumuzuyla anılan ordu değil. Karadeniz’in şirin sahil kenti Ordu. 12 Mart döneminde sözünü ettiğim ilk ordunun hışmına uğrayıp hapse düşmüş bir arkadaşım, o sırada 1. ligde oynayan, resmi adı Orduspor olan Ordu’nun İstanbul’daki hiçbir maçını kaçırmıyordu. Bir gün dayanamayıp sordum: Sen futbolla çok ilgili değildin, şimdi nereden çıktı bu merak? Güldü. Her maça gitmiyorum, sadece Ordu maçlarına gidiyorum, yasal yaptırım olmadan en rahat içimi döktüğüm yer orası da... Ona, bir yanlışlığı bir kuruma mal etmenin anlamsız olduğunu anlatmaya çalışmadım, esprisi hoştu, güldüm, geçtim. Tayyip Bey, kendi bölgesi içinde olan Ordu’daki fındık gösterisi sırasında, bütün bölge halkı ve özellikle Ordu ile büyük bir çelişkiye düştü. Belli ki, Başbakan kendi bölgesinde böylesine bir tepkiyle karşılaşacağını hiç düşünmemişti. Oysa düşünmeliydi, bölgenin iki büyük temel zenginliğinden biri olan fındığın üreticisinin çıkarlarıyla çelişen bir politika uyguladıktan, yöneticilerinin velev ki eleştirilecek edimleri bile olsa, fındıkçının can damarı FİSKOBİRLİK ile çatıştıktan sonra, bölge halkının Tayyip Bey’e kucak açması beklenmezdi. ??? Bütün bu olaylar olurken, Erhan Bener’in anılarıyla da süslediği, kendine özgü türde yazılmış, oldukça hacimli (651 sayfa) ‘‘Bürokratlar’’ kitabını okumaktaydım. Usta yazar Erhan Bener (ağabeyi rahmetli Vüsat O. Bener de seçkin bir yazın adamıydı, oğlu Yiğit Bener de eşsiz bir çevirmen ve yazardır) bürokrasinin en yüksek kademelerinde, hatta diplomasi alanında görev yapmış biri olarak, bürokratların politikacılar tarafından nasıl insafsızca harcandığını birçok örnekle gösteriyor. Hakkını yememek için, hemen tersi örnekleri de, yani bürokratın politikacıyı nasıl yanlış yönlendirdiğini atlattığını da örnekleriyle gözler önüne serdiğini vurgulamak isterim. ErdoğanOrdu çatışması ile Bürokratlar kitabı tam zamanında bir araya gelmişlerdi. Ordu’daki olaylar, politikacının olayların sorumluluğunu nasıl bürokrata yüklediğini ve bürokratı nasıl harcadığını çok güzel gösteriyordu; kitapta okuduğum bunca örneğe, yaşayarak gördüğüm bir yenisi eklenmişti böylece. Yine Erhan Bener’in kitabında çokça sözünü ettiği, görevini yasa sınırları içinde yerine getirirken politikacının baskısına yiğitçe karşı koyabilen bürokratın örneğini vermişti, Ordu Emniyet Müdürü Rıdvan Güler. Tabii Güler merkeze alındı ve bu tasarrufun sorumluluğunu Başbakan yüklendi. ??? Emniyet Müdürü, AKP’li milletvekillerinin, OrduSamsun yolunu kapatan kalabalığın güç kullanılarak dağıtılması yolundaki AKP’li politikacı isteğine uysaydı neler olurdu, insan düşünmek bile istemiyor. Böyle bir davranış, emniyet güçleriyle halkı karşı karşıya getirecekti. Üstelik gösterici sayısı çok çeşitli çevrelerin değişik değerlendirmelerine göre, kırk binseksen bin arasında değişiyordu. Polis sayısı ise 450 idi ve bunların önemli bir bölümü de (hemen hemen üç yüzü) AKP binası, FİSKOBİRLİK, bir zamanlar Zapsu’nun ortağı olduğu BİM önünde nöbet tutmaktaydı. Ordu Emniyet Müdürü, çok vahim boyutlara varacak olan bir çatışmayı sağduyu ile önlemiş, bir süre sonra da karayolunu açmayı başarmıştır. Bütün bunlar olduktan sonra olayın sorumluluğunu üstlenen Başbakan’ın, karayolu kapalı olduğu için iki kişinin cankurtaranda can verdiği yolundaki açıklamasına ne demeli? Bu açıklama doğru değil, acaba Başbakan’a bu yolda yanlış bir bilgi mi geldi? Eğer geldiyse, Başbakan halkı aldatmasına neden olan bu bilgi ile kendisini yanıltan bürokratlar hakkında ne gibi bir işlem yaptırdı? Bu arada karmaşık fındık olayı tartışmasına katılan, Türkiye fındığının yüzde 30’unun ihracatçısı Oltan Gıda’nın patronu Kenan Oltan, ‘‘Ziraat odaları komünist’’ diyerek olaya yeni olmayan bir boyut kattı. Türkiye’de çıkarlarının çatıştığı kişiye komünist demek bakalım hâlâ geçerli olacak mı? Bakalım Ordu yeni bir bilinçlenme odağı olabilecek mi? ‘‘Hangi Ordu’’ mu? Baştan da belirttik ya canım, Karadeniz Ordu! ‘Pazarlıklar açıklansın’ YUSUF ÖZKAN İZMİR CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye’nin terörle mücadele kapsamında yapacağı çalışmaları bilmeye herkesin hakkı olduğunu belirterek ‘‘Başbakan, konuyla ilgili soru soran gazetecilere, ‘Bunlar ihanet sorularıdır’ diyor. Böyle terörle mücadele olmaz. Kapalı kapıların ardında hangi pazarlıkların yapıldığını öğrenmeliyiz’’ dedi. Çeşitli açılış ve törenlere katılmak amacıyla dün İzmir’e gelen Baykal, Adnan Menderes Havaalanı’nda gazetecilere güncel gelişmeleri değerlendirdi. Ülkenin öncelikli gündeminin terörle mücadele olduğunu ve Türkiye’nin, geçmişte, bu konuda sağlıklı politika oluşturamamasının faturasını ağır ödediğini söyleyen Baykal, AKP hükümetinin de zaaf ? Ülkenin öncelikli gündeminin terörle mücadele olduğunu ve Türkiye’nin geçmişte, bu konuda sağlıklı politika oluşturamamasının faturasını ağır ödediğini söyleyen CHP lideri Baykal, AKP hükümetinin de zaaf görüntüsü çizdiğini vurguladı. görüntüsü çizdiğini vurguladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, terörle mücadele konusunda somut bir politikaları olup olmadığını soran bir gazeteciye, ‘‘Bunlar ihanet soruları’’ yanıtını verdiğini anımsatan Baykal, şöyle konuştu: ‘‘Yeni bir terör tırmanışı tablosuyla karşı karşıya olduğumuz bir gerçek. Böyle bir tablo karşısında Türkiye, çok iyi düşünülmüş ve ulusal niteliğe kavuşturulmuş, topluma güven veren etkili bir terörle mücadele potikası geliştirebilmiş değildir. Hükümet, giderek yayılan ve toplumu tedirgin eden bu konuda, kamuoyuna da yansıdığı şekliyle pişmanlık yasası, örtülü af gibi zaman zaman zaaf belirtileri göstermektedir. Durduk yerde, ciddi şekilde tartışılmamış uygulamaların zararlarını geçmişte gördük. Eve Dönüş Yasası’nda bunu gördük. Son günlerde terörle mücadele konusunda belli çevrelerle uzlaşmanın olduğunu gazetelerde okuyoruz. Bazı terör kadrolarının yurtdışına gönderileceği, bazılarının Türkiye’ye geleceği söyleniyor. Bu konu, ‘Bunlar ihanet sorularıdır’ söylemiyle geçiştirilemez. Genelkurmay Başkanı böyle bir mutabakatın söz konusu olmadığını, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiçbir şekilde katkı vermediğini açıklıyor. Yapılan çalışmaları öğrenmek herkesin hakkıdır. Bu konuda neler kotarılmakta, neler pişirilmektedir? Kapalı kapıların ardında hangi pazarlıkların yapıldığını öğrenmeliyiz. Hükümet, bir plan var mı bunu açıklamalıdır.’’ Ortadoğu bataklığı Ortadoğu’da insanlığın iflas ettiğini ortaya koyan gelişmeler yaşandığını belirten Baykal, Türkiye’nin bu savaş ve ölüm bataklığına çekilme oyunlarına karşı herkesi uyanık olmaya çağırdı. Baykal, ‘‘Türkiye’nin Ortadoğu’daki çatışma ortamına sürüklenmemesi öncelikli hedefimizdir’’ dedi. Genelkurmay Başkanı’nın atamasının TSK’nin geleneklerine ve iç kurallarına uygun biçimde gerçekleş mesinin sevindirici olduğunu da belirten Baykal, Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınmasıyla ilgili yaklaşımları doğru bulmadıklarını söyledi. Baykal, ‘‘Siyasetçiler açıklamalarıyla Merkez Bankası’nın saygınlığına gölge düşürüyor ve zarar veriyor’’ diye konuştu. Baykal, bir gazetecinin, üslubunun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından eleştirildiğini anımsatması üzerine ise ‘‘Başbakan’ın hiçbir Türk siyasetçinin üslubundan şikâyet etmeye hakkı yoktur’’ yanıtını verdi. CHP Genel Başkanı, daha sonra Karşıyaka Belediyesi tarafından Bayraklı’da yaptırılan Prof. Dr. Aydın Güven Gürkan Kültür Merkezi’nin ve altyapı tesislerinin açılışını gerçekleştirdi. ‘ANAVATAN’DA DEVAM’ ATA’NIN MİRASI Yılmaz: Siyasete dönüyorum ÖMER ŞAN TDK ve TTK CHP’ye yine dava açtı ? Atatürk’ün CHP’ye bıraktığı hisselerinin nemasının TTK ve TDK’ye verilmesi konusunda yaşanan tartışmalar yine dava konusu oldu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Atatürk’ün CHP’ye bıraktığı İş Bankası hisselerinin nemasının, vasiyeti doğrultusunda ödenmesi amacıyla parti aleyhine Türk Tarih Kurumu (TTK) tarafından 96.5 milyon, Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından da 74 milyon YTL ’lik dava daha açıldı. TTK, Atatürk’ün CHP’ye bıraktığı İş Bankası hisselerinin 2003, 2004 ve 2005 yıllarına ait, TDK da 2004 ve 2005 yıllarına ait nemalarının kurumlara ödenmesine karar verilmesi talebiyle nöbetçi asliye hukuk mahkemelerinde dava açtı. TTK tarafından açılan davanın dilekçesinde, Atatürk’ün 5 Eylül 1938 tarihindeki vasiyetnamesine yer verildi. Atatürk’ün, CHP’ye bıraktığı İş Bankası hisselerinin nemasının TDK ve TTK’ye aktarılmasını vasiyet ettiği anımsatıldı. Nemaların, CHP’nin talimatıyla kurumların hesaplarına aktarılması gerektiği anlatılan dilekçede, ‘‘Ancak CHP, zaman zaman hisse gelirlerini kuruma vermek istememiştir’’ denildi. Geçmişte de CHP’nin benzer tutumlar sergilediğine yer verilen dilekçede, nemaların kurum hesaplarına mahkeme kararlarıyla aktarıldığı kaydedildi. Dilekçeye, TTK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu ve TDK Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın’ın, nemaların ödenmesi talebini içeren CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a gönderdikleri yazı örneği de eklendi. Dilekçede, CHP’nin İş Bankası hisselerinin 2003, 2004 ve 2005 yılı neması olan toplam 96.5 milyon YTL ’nin kurumların hesaplarına aktarılmasına karar verilmesi talep edildi. TDK tarafından açılan davanın dilekçesinde de, Atatürk’ün vasiyetnamesine atıf yapılarak, aynı gerekçeler ileri sürüldü ve İş Bankası hisselerinin 2004 ve 2005 yıllarına ait toplam 74 milyon YTL ’lik nemasının kurum hesabına aktarılmasına karar verilmesi istendi. TDK’nin, hisselerin 2003 yılı neması için daha önce açtığı dava ise devam ediyor. RİZE Eski Başbakan Mesut Yılmaz, yeniden siyasete dönme kararını memleketi Rize’de açıkladı. Yılmaz, ‘‘ANAV ATAN dışında siyaset yapmak bana yakışmaz’’ dedi. Yaklaşık 3.5 yıl aradan sonra uçakla Trabzon’a gelen Yılmaz, havaalanında izdihamla karşılanırken binlerce araçtan oluşan uzun bir konvoyla Rize’ye hareket etti. Türk bayrakları ve kendi posterleriyle karşılanan Yılmaz’ı Rize il sınırında da coşkulu bir kalabalık karşıladı. Rize Cumhuriyet Alanı’nda10 bini aşkın kişi tarafından bayraklarla ve ‘‘Başbakan Yılmaz’’ sloganlarıyla karşılanan Yılmaz, uzun süre konuşmasına başlayamadı. Mitingde Yılmaz, Karadeniz Sahil Yolu ile ilgili yaptıkları çalışmalardan söz etti. Yolla ilgili bütün iddiaların asılsız çıktığını anlatan Yılmaz şöyle konuştu: ‘‘Kadere bakın ki Türkiye’de Menderes’ten sonra Yüce Divan’da yargılanan 2. başbakan ben oldum. Bütün dosyalarım incelendi, ama bula bula bir bankanın ihalesine fesat karıştırma gibi bir şey bulundu. Yıllarca oyalandılar onunla. Evet, herkesle görüştüm. Ben başbakanım, biriyle değil, hepsiyle görüştüm. Bugün, bize yolsuzluk yaptı diyenlerin müfteri oldukları ortaya çıkmıştır.’’ Siyasete dönme kararını ise Rize’de açıklamak istediğini belirten Yılmaz, Rize’ye ‘‘Yıkılmadım, ayaktayım’’ demek için geldiğini söyledi. Kendisinin ANAP kurucularından olduğunu, bu nedenle ANAVATAN dışında bir yerde politika yapmanın kendisine yakışmayacağını belirten Yılmaz şunları söyledi: ‘‘Koltukta gözüm yok. Yaşlandım artık.Sizden aldığım bu güçle yeniden siyasete dönme kararı aldım. ANAV ATAN dışında da başka bir yerde siyaset yapmayacağım. Erkan Mumcu ile görüşmemde ortak noktalarımızı oluşturduk. Başkalarıyla da görüşeceğim. Türkiye’nin önüne yepyeni bir tercih getirmeye çalışacağım.’’ Mitinge katılanların ‘‘hükümet istifa’’ şeklinde slogan atması üzerine Yılmaz, ‘‘Bu hükümet geleli 3.5 sene oldu. Bu süre içinde beklediniz. Şimdi bu hükümete 6 ay daha avans vermenizi istiyorum. Eğer şimdiye kadar yapamadıklarını, 6 ayda yaparlarsa onları hep birlikte alkışlayalım. Eğer bu 6 ayı da kullanamazlarsa, o zaman yakalarına hep birlikte yapışalım’’ diye konuştu. Adana’da ‘barış zinciri’ İsrail’in Filistin ve Lübnan’a saldırısı dün Adana’da da başta İHD olmak üzere çeşitli parti ve demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla oluşturulan ‘‘Barış Zinciri’’ yürüyüşü ile kınandı. Yapılan açıklamada, İsrail’in ABD destekli saldırılarında çoğu çocuk yüzlerce kişinin de katledildiğini belirten İHD Yöneticisi Ethem Açıkalın, ‘‘İsrail’in ABD ve AB emperyalistlerinin onayı ve desteğiyle gerçekleştirdiği katliam, Ortadoğu halklarına soykırımdan başka bir şey değildir’’ dedi. KESK, TMMOB, ATO, DİSK, TÜMTİS, ESP, SDP, DTP, ÖDP ve EMEP’in destek verdiği Barış Zinciri öncesinde açıklama yapan Açıkalın, İsrail’in ABD’den aldığı destekle yıllardır Filistin halkına uyguladığı baskıları ve bugün Lübnan’ı işgal ederek uyguladığı katliamların dolaylı destekçisinin de Türkiye olduğunu savlarken şunları söyledi: ‘‘AKP hükümeti yetkililerinin, Filistin ve Lübnan halkının yanında olduğunu beyan etmeleri, sadece bir kandırmacadan ve aldatmacadan ibarettir. Türkiye eğer gerçekten Filistin ve Lübnan halkının dostuysa ve İsrail’in katliamlarına karşıysa, İsrail’le olan tüm anlaşmaları iptal etmeli, her türlü desteği kesmeli ve ambargo uygulamalıdır.’’ Vekilden imza taklidi itirafı AKP’li Badazlı, bir yasa taslağında iki milletvekili arkadaşının imzasını taklit ettiğini belirterek ‘TBMM’de işler bu şekilde yürür’ dedi Haber Merkezi AKP Antalya Milletvekili Fikret Badazlı, hazırladığı bir yasa taslağında iki milletvekili arkadaşının imzasını taklit ettiğini itiraf ederken ‘‘TBMM’de işlerin bu şekilde yürüdüğünü’’ söyledi. Antalya İşçi Emeklileri Derneği’ni ziyaret eden AKP’li Badazlı, ‘‘İntibak Yasası’’nın çıkarılması için yardım isteyen Dernek Başkanı Hasan Ekin’e bir yasa taslağı hazırladığını, bütün Antalya milletvekillerinin taslak altında imzasının bulunmasını istediği için de ulaşamadığı iki arkadaşının yerine imzalarını taklit ettiğini söyledi. ladım’’ diye konuştu. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i de eleştiren Badazlı, Demirel’in son kez başbakanlık koltuğuna emeklilik yaşını düzelteceği sözü sayesinde oturduğunu savunarak ‘‘Siyaset yaptığı sürece ilk kez emeklilik yaşı konusunda sözünde durdu. Aslında sözünde durmayan gacaranın tekidir’’ dedi. Badazlı, ‘‘gacara’’ sözcüğünün ne anlama geldiğinin sorulması üzerinde, ‘‘yaramaz çocuk’’ anlamına geldiğini belirtti. ‘Bu suç değil’ Badazlı, ‘‘Bu olay, suç falan değildir. Suç olduğuna inanan varsa mahkemeye başvurabilir, ama TBMM’de işler bu şekilde yürür. Benim tek başıma hazırladığım taslak altında diğer arkadaşların da imzası olsun istedim. Ama ulaşamayınca ben onlar adına imza asirmen?cumhuriyet.com.tr ACI YİTİK İSMAİL DOĞANER 1958 2006 “O” Bizim Gün Dergisi’nin Yazı İşleri Müdürü’ydü. “O” Türkiye İşçi Partisi üyesiydi. TBKP’nin de üyesi oldu. “O” özel konuşmasını sevmeyen, emniyetin peşini bırakmadığı sosyalistlerden idi. Doğaner iyi arkadaş, iyi baba ve iyi bir yoldaştı. Erken ve talihsiz bir şekilde aramızdan sessizce ayrıldı... 5 Ağustos 2006 Cumartesi Manisa Kırkağaç Merkez Karaosman Camisi İkindi Namazı TİP’li Yoldaşları, Dostları ve Arkadaşları Hizbullah’ın lideri Nasrallah’la iki yıl önce Beyrut’ta örgütün egemen olduğu mahalledeki bir karargâhta görüşmüştük. Tam 4 saat süren görüşmeye Doğu Konferansı grubundan 30 kişi katılmıştı. Binaya girişimizde iki kez aramadan geçtik, fotoğraf makinelerimiz alındı, yalnızca not tutabildik. Hizbullah’ın kameramanları ve fotoğrafçıları görüşmeyi kaydettiler ve bize bunlardan vereceklerini söylediler. Maalesef biz görüşmenin resimlerini alamadık, görüntüleri de. Geçenlerde CNN Türk kanalında bu görüntüler yayımlanmış. Bu ilginç görüşme bu nedenle ekranlara da yansımış. Nasrallah, hepimiz açısından ilginç gelen değerlendirmelerde bulunmuştu. Bizler de bunları kamuoyuna yansıtmıştık. ??? Hizbullah lideri Nasrallah, şu anda dünyanın ilgisini üzerine çeken bir örgütün her yerde aranan lideri. Arandığı yerden açıklamalar yapıyor. Hizbullah, İsrail’in ağır bombardımanına ve Bir Kez Daha Nasrallah ve Hizbullah insafsız katliamlarına rağmen direniyor. Hemen her gün İsrail’e askeri yönden cevap verebilecek bir direniş sergiliyor. Lübnan’dan gelen haberler de Hizbullah’ın giderek daha geniş bir toplumsal tabana dayandığını gösteriyor. Lübnan, nüfusunun yarısına yakınını oluşturan Hıristiyanların da İsrail saldırısına tepki gösterdiklerine tanık oluyoruz. Lübnanlı Hıristiyanlar da Hizbullah’ın direnişini desteklediklerini açıklıyorlar. ??? Nasrallah, o zaman ne demişti? Hizbullah’ı Lübnan’da bu kadar etkili hale getiren neydi? O zamanki konuşmaları bu açıdan yeniden toparlamak istiyorum. Hizbullah lideri, Irak’taki direnişe ilişkin ilginç değerlendirmelerde bulunmuştu. Irak’ta, Birleşmiş Milletler binasının hedefe alınmasını, camilerin bombalanmasını, Iraklı polislerin öldürülmesini doğru bulmadığını ve bunların işgali meşrulaştıracak eylemler olduğunu ifade etmişti. El Kaide’nin bu tür hedeflere yönelmesinin anlamlı olduğuna dikkat çekmişti. ‘‘Bu tür eylemleri yapanların, Iraklı olmadığını biliyoruz. Dışarıdan geliyorlar’’ diyordu. El Kaide’nin ABD’nin işini kolaylaştırmasını ise anlamlı gördüğünü belirtiyordu. ‘‘Onlara ABD hükmediyor diyebilecek bilgilere sahip değilim ama, yaptıkları Bush ve adamlarını memnun ediyor’’ diyerek ilginç saptamalarda bulunuyordu. Nasrallah’ın bir ilginç değerlendirmesi de demokrasiye ilişkindi. Nasrallah, İslam dünyasında demokrasiye karşı olanların bulunduğunu ifade ediyor ve bunun çok zararlı olduğunu söylüyordu. Kendilerinin Lübnan’da çokseslilikten ve demokrasinden yana bir tutum aldıklarını anlattı. Biz oradayken yerel seçimler yapılıyordu ve bu seçimlerde Hizbullah listelerinde Hıristiyan adaylar da yer alıyordu. Bu ilginç bir noktaydı. ??? Nasrallah, Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerinde de yumuşak bir tutum göstermişti. Ancak, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye zorluk çıkaracağını ve bu işin kolay olmadığını da vurguluyordu. Nasrallah dahil, İslam dünyasında yaptığımız bütün görüşmelerde en dikkat çekici olanı ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1 Mart 2003 yılında ABD askerlerinin ülkemizde konuşlandırılmasını isteyen tezkereyi reddetmesinin yarattığı olumlu havaydı. Tezkerenin reddedilmesi Türkiye’nin bölgedeki prestijini çok arttırmıştı. Eski soğuk tutum artık geride kalmıştı. İşte Nasrallah, iki yıl önce bu değerlendirmeleri yapıyordu. Bir değişim geçirdikleri ve daha toplumsal bir çizgiye yöneldikleri söylenebilirdi. Hizbullah’ın egemen olduğu mahalleye girdiğimizde bir şey daha dikkatimizi çekmişti: Kadınların çoğunluğu örtülü değillerdi, büyük bir kısmı da oldukça modern giysiler içindeydi. ??? Bu tabloya bakarak Hizbullah’ı ve Nasrallah’ı değerlendirmeliyiz. Ancak tabii ki dinin, bu örgütlenmedeki tayin edici ağırlığını da unutmamalıyız. Hizbullah bir Şii örgütlenmesi. Bunun da bir rolü olduğu kabul edilebilir. Tüm Ortadoğu’da İslamcı örgütlenmeler bir değişim geçiriyorlar. Ancak ABD’nin ve İsrail’in saldırgan ve zorba çizgisi, buradaki örgütlerin demokratikleşmesi sürecine zarar veriyor, onları katılaştırıyor. Hizbullah’ın bu süreç sonrasında nasıl bir değişim geçireceğini tam olarak kestirmek mümkün değil. Bildiğimiz şey, Hizbullah yarın bugünden daha güçlü olacak. İsrail bütün bunları bilmiyor mu? Tabii ki biliyor. Bölgenin kana bulanmasını bir siyasi hedef olarak önlerine koymalarını da ayrıca değerlendirmek gerekiyor... CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear