28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 AĞUSTOS 2006 CUMARTESİ 16 Sorumlu kim? Fındık fiyatını fındık üreticisi düşürmedi, FİSKOBİRLİK düşürmedi, Ordu Emniyet Müdür Vekili de düşürmedi. Kim düşürdü bu fiyatı da, Ordu’da onbinlerce kişi ayağa kalktı.. köylerden, ilçelerden akın edip miting yaptı dersiniz? Recep Tayyip Erdoğan, fındık mitingine ve miting nedeniyle Karadeniz yolunun saatlerce kapatılmasına kızmış; bağırıyor, çağırıyor, sorumlu arıyor. Arşivleri açsın, Karadeniz’de yakın zamanda yaptığı konuşmaları okusun. Olmadı, fındıkçı danışmanı Cüneyd Zapsu’nun engin bilgisine başvursun. Olmadı, sihirli aynaya baksın, sorumluyu bulsun... Yine de bulamazsa CHP Ordu İl Başkanı Rahmi Güner’e sorsun. Çünkü Güner’e göre, ‘‘Bölgeye geldi bir konuştu, fındık fiyatı düştü, üretici perişan oldu, partisi de bütün Karadeniz’de yara aldı.’’ Zam bindirmek Bayrak indirme Akçay’a her yıl tatile gidenler, çay bahçelerinin bulunduğu kıyıdaki iki yüksek direkte dalgalanan ve çok uzaklardan seçilebilecek büyüklükte Türk Bayraklarını görürlerdi. Bu yıl Akçay’ı ziyaret edenler, o iki direkte Türk Bayrağı yerine Akçay’ın amblemini taşıyan bayraklarla karşılaştılar ve içlerinden dediler ki: ‘‘Ege’nin kuzeyinden güneyine bütün Yunan adalarının limanları büyük büyük Yunan bayrakları ile donatılmışken niye biz bayraklarımızı indiririz ki?’’ Sahi, niye? Şaşkın dünya Lübnan’da bir Kızılhaç görevlisinin elindeki toz toprağa bulanmış cansız minik bedenin fotoğrafını görünce Cahit Sıtkı Tarancı’nın ‘‘Şaşkın Dünya’’sını okuduk bir kez daha. Tarancı, şiiri aşağı yukarı yarım yüzyıl önce yazmıştı: ‘‘Değil işlerimiz yolunda değil / Kaybettik eski düzen havasını / Dağda çoban denizde kaptan dahil / Şaşıran şaşırana pusulasını Daha sürer mi dersin bu şaşkınlık / Yarını ne olacak dünyamızın / Biz yaşımızı başımızı aldık / Allah çocuklarımıza acısın.’’ İşler yine sarpa sarmıştı, şaşkınlık sürüyordu, yarınımız belli değildi, üstelik çocuklara acıyan yoktu. Kondi rice ‘‘Kondin güzel mi?’’ başlıklı yazımıza okurumuz Suat Özbilgi’den yanıt geldi. Şunları yazmış: ‘‘Ege Üniversitesi’nde görevli Prof. Dr. Candeğer Yılmaz’ın önderliğinde kurulan obezite derneği ve okulunda tedavi gördüm. Beslenme uzmanının tüm önerilerini yerine getirdim. Ancak kabuklu siyah pirince çok zor alıştım. Ne ilişkisi var bilmem (!), ABD Dışişleri Bakanı haritalardan bahsedince de siyah pirinçten nefret ettim.’’ Paşa paşa hazırlanan kararname Gazeteciyazar Mehmet Ali Kışlalı’nın geçen 23 Haziran’da Radikal’de yayımlanan yazısının başlığı ‘‘Hilmi Paşa çözer’’di. Kışlalı, Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanı olmasına karşı yürütülen çabalar karşısında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’e yazısında şu öneride bulunmuştu: ‘‘... bu netameli günlerde, başta TSK olmak üzere birçok çevreyi rahatlatmak ve eğer AKP içinde oyun oynamak isteyenler varsa, onları etkisiz kılmak istiyorsa, emekliliğini bir süre öncesine alabilir. Örneğin temmuz ayında görevinden ayrılabilir. Bu takdirde yeni tayinin yerleşmiş geleneklere uygun olarak, geciktirilmeden ve saptırılmadan gerçekleştirilmesi mümkün olur.’’ Uzun süredir birçok ilgili çevrenin de dile getirdiği bu öneri yaşama geçmedi. Özkök istifa etmedi. Onun yerine, Mehmet Ali Kışlalı’nın yine aynı yazısında dile getirdiği bir başka seçenek devreye girdi: ‘‘Yeni Genelkurmay Başkanı’nın tayininde, bundan öncekilerde olduğu gibi, nihai yetki cumhurbaşkanındadır. Tüm görev süresi içinde geleneklere ve kurallara ne denli bağlı ve saygılı olduğunu defalarca ispatlamış olan Sezer’in, aksine bir duruma onay vermeyeceği gibi, usulüne uygun olarak önüne getirilecek tayin kararnamesine de hayır demeyeceği muhakkaktır.’’ Hükümet, Büyükanıt’ın kararnamesini paşa paşa hazırladı, Cumhurbaşkanı’na sundu, Cumhurbaşkanı da onayladı. Son 1.5 yıl içinde bir ürüne yapılan zamların oranı yüzde 52.36’yı bulmuş ise, ona ‘‘bindirme’’ denir ancak. Dolayısıyla doğalgaza en son zam yapılmadı, zam üstüne zam bindirildi. Makina Mühendisleri Odası Başkanı Emin Koramaz da yaptığı açıklamayla zammın burada durmayacağı uyarısını yaptı zaten. Sorunun çözümlerini de sıralarken ‘‘doğalgaz temin anlaşmaları yeniden görüşme konusu yapılmalı ve bu anlaşmalardaki Türkiye aleyhine hükümler iptal edilene kadar görüşmeler sürdürülmeli’’ istemini en başa koydu. Türkiye, aldığı dogalgazın karşılığını eskiden mal ve hizmet ihracı ile ödeyebilirken şimdi trink para vermek zorunda mı? Zorunda. Türkiye, almadığı gazın parasını almış gibi ödemekle yükümlü mü? Yükümlü. Türkiye’ye doğalgaz satan ülkeler bize gaz vermediklerinde aynı yükümlülüklerle karşı karşıyalar mı? Değiller... Başımızdakiler, başımıza sardırdıkları bunca olumsuzluğu giderecekleri yerde ikide bir zam yapmayı ‘‘icraatın hünerinden’’ sayıyorlar. ‘‘Oysa yanılıyorlar’’ diyemiyoruz, çünkü her zamma ‘‘piyasa gereği’’ gerekçesiyle boyun eğmek halkımızda alışkanlık yaptı. SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Latife Hanım İpek Çalışlar, Latife Hanım’ı yüreği ile yazmış. Kitabı birkaç düzeyde okumak mümkün. Kadersiz bir evliliğin yüzüklerini ölene dek saklayan bir çiftin aşk hikâyesi olarak da, kadınsız toplumdan kadınlı topluma geçişin siyasi ve sosyopsikolojik analizi olarak da, kadın hareketinin arka planı olarak da okumak mümkün... Bu üç düzlem, Latife’nin kişisel öyküsü ve serüveni ile iç içe geçiyor. ‘‘Jön Türk hareketi yalnız erkekleri siyasi kölelikten kurtarmanın değil, kadınları da sosyal kölelikten kurtarmanın mücadelesini başlatmadıkça yanlış bir hareket olarak kalmaya mahkumdur!’’ ‘‘Feminist’’ Latife Hanım, Mustafa Kemal’in yanında olduğu sürece; cüretkâr görüşlerini ifade edebiliyor. Bu platform ona, olabilecek en özgür biçimde sağlanıyor. ‘‘Latife’’, cumhuriyetin kadını dönüştürme projesi içinde her fırsatta öne çıkartılıyor ve yüceltiliyor. Mustafa Kemal ile ilişkisi kesildiği andan itibaren, Latife Hanım bir hiç. İplerin kopması ile birlikte Latife Uşşaki’nin karalanması, silinmesi, görmezden gelinmesi ve sıfırlanması dönemi başlıyor. İpek Çalışlar, Latife Hanım’ın uç noktalar arasında gidip gelen bu süreçte acımasızca araçsallaştırılmasını ve harcanışını anlatmış. Karakter kaderdir... Bunu yaparken ‘‘Latife’’yi bir roman kahramanı gibi işlemiş İpek. Bilgili, görgülü, eğitimli, yaşına göre ‘‘olgun dava kadını’’nın yanında; baskın kişiliğinin tuzaklarından kendisini kurtaramayan ‘‘genç ve toy bir kadının’’ adım adım kâbusa sürüklenişini görüyoruz. ‘‘Karakter kaderdir’’ derler ya; Latife Hanım, bunun tipik bir örneği. Latife karakterinin kuşatıcı, boğucu yanları, aşırı şekilciliği, ritüelciliği.. kaçınılmaz sonu hazırlıyor veya hızlandırıyor. Latife Hanım’ın trajik yanılgısı Mustafa Kemal için ‘‘vazgeçilmez’’ olduğunu düşünmek oluyor ki boşanmalarının ardından bunu bir dost sohbetinde Atatürk açık açık söylüyor: ‘‘Asıl tuhafı Latife Hanım, kendisinden ayrılabileceğime hiç ihtimal vermezmiş. Bir gün bu ihtimali mevzubahis edince; bana ‘Nasıl olur? Dünyada tanınan Mustafa Kemal, zevcesini nasıl boşar?’ diye ayrılığın imkânsız olduğunu söylemişti...’’ Latife karakterindeki trajik olan diğer eksiklik, erkek psikolojisini kavramaması. Latife Hanım, sosyal ve siyasi ilişkilerde herkese parmak ısırttıran sezgisini, kadınerkek ilişkisinde kullanamıyor. Kardeşi Münci Uşakizade bu eksikliği başka bir biçimde şöyle ifade ediyor: ‘‘Ablam... Gazi’ye herhangi bir erkeğe yapacağı muameleyi yaptı. Tarihte ender yetişen bir ‘dahi’ ile evli olduğunun farkında değildi...’’ Latife Hanım ‘‘Şimdiki aklım olsa!’’ dediği noktada iş işten çoktan geçmiş oluyor. Bu nedenle en çok kendi kişiliğinin kurbanı olan ‘‘trajik bir karakter’’ Latife Hanım. Özveriye Saygı! TÜRKSEN BAŞER KAFAOĞLU Günümüzde yeterli olmasa da yurttaşların yörelerine sahip çıkması epeyce gelişti. Göztepeliler, Çeliktepeliler, Kartallılar, Yalovalılar gibi ayakta alkışlanacak, semtlerini sahiplenen pek çok yurttaş, artık atakta bekliyor. Bunun önemi, hele hele günümüzde asla yadsınamaz. Çünkü semtine sahip çıkamayan, ulusuna da sahip çıkamaz. İşte Arnavutköylüler de yıllardır şenlikler yaparlar, Boğaz’ın inci tanesi olan ve korunması gereken Arnavutköy’e sahip çıkmaya çalışırlar. Bir araya gelmek, ev geçimi dışında günümüzün sistem ve koşullarında gerçekten çok zor bir şey. Belli bilinç ve ekonomiye sahip olan yurttaşlar daha rahat katılım ve paylaşım sağlayabiliyorlar. Ama gönül ister ki yoksul alanlarda da oynanan toplumsal ve çevresel olayları, yurttaşlarımız boş bırakmasınlar. 11 Haziran’da ünlü Arnavutköy Meydanı’nda ‘‘Geleneksel Arnavutköy Şenliği’’ne katıldık. El emeklerini sergileyip sorunlarını dile getirdiler. Onların en büyük kaygusu, doğal ve tarihi sit alanı olan alanlarının, günün birinde üçüncü köprü ya da rant uğruna tahrip edilmesi, tarihi ahşap evlerinin yanıp kül olması idi. Boğaziçi İmar Kanunu kapsamında çoğu I. derece sit alanı olan çoğu ahşap bu tarihi evler, Arnavutköy’ün en önemli özelliklerinden biri. Asırlık ağaçlar arasında Boğaz’a karşı tarihi yaşanmışlıkları, buram buram etrafa yayan bir semt. Çoğu, bu yaşamın özüne varabilenler, o görkemli mirası korumak için sürekli çalışıyorlar. İstekleri son derece basit ve anlamlı. Hemen yakınlarında, acil koruma için ufak ve donanımlı; içinde bir itfaiyesi bulunan istasyon... Nedeni ortada. Arnavutköy’ün dar ve tek yönlü tipik yolları, bir yangın olduğunda çevre ilçelerdeki itfaiyelerin girmesine elverişli değil. Ayrıca İstanbul’un trafik yoğunluğu da düşünülürse, ufak tipli donanımlı bir aracın hemen o semtte olması, önemli bir çare. İstemleri de bu. Semt girişimi bunun üzerinde bütün bürokratik güçlüklere rağmen kalın bir dosya hazırlayarak çalışmış. Bunu şenlikte dile getirdiler. İtfaiye alanını, onayına kadar her şeyi adım adım çözmüşler. Uzun bir süre sonra İstanbul onayları tamamlanmış. Ne var ki bu gerçekten alkışlanacak çalışma Ankara bürokrasisinde takılmış kalmış. 2960 No’lu, 22.11.1983 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Boğaziçi Kanunu’nun 7. maddesine göre ‘‘Başbakan veya görevlendireceği Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı başkanlığında, 10 Bakanlıktan oluşan Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu ve bu kurulun sekretarya hizmetlerini yürüten İmar İskân Bakanlığı’’, ‘‘yılda iki kez toplanarak; çalışma esaslarının Başbakanlıkça belirleneceği’’ toplantılarda bu ufak ama önemli semtli isteğini ne zaman yerine getirecek? Bu insanlara ilgili bakanlığın görerek bakmasını ve saygı duymasını, bir an önce yangın yangın kavrulmaması için yardımcı olmasını hatırlatmak isteriz. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ‘‘Eşitliğin’’ erişilmez cazibesi Çeşitli katmanlardan oluşan bu ‘‘Latife’’ karakteri etrafında, kadın hareketinin Cumhuriyet öncesinde almış olduğu yol ve dönemin kadınları hakkında çarpıcı bilgiler sunuyor İpek Çalışlar. ‘‘Kadınların kocalarının görevleriyle anıldığı yıllardı!’’ sözleriyle tanıttığı, gölgelenmiş kadınlara da ışık tutuyor. Aralarında Türkiye’nin ilk hukukçularının, öncü kadınlarının bulunduğu bu isimsiz kahramanları bizlerle yeniden buluşturuyor. Bütün bunların paralelinde dramatik çelişkilerle yaşanan kadınlıerkekli karma yaşama geçiş çabası var bir de. Cumhuriyet projesi, ‘‘kadının görünür kılınması için’’ olağanüstü çaba gerektiriyor. Mustafa Kemal bu çabayı bire bir harcıyor. Kendi özel yaşmında hep ‘‘yan yana, omuz omuza’’ yürüyeceği bir ‘‘yoldaş kadın’’ aramış. Latife Hanım’la bu yürüyüşü tutturamıyor. O ayrı. Ama bu türden bir ilişkiye, içten ve derinlikli bir özlem duyduğu açık. Atatürk’ün kafasındaki ‘‘ülke projesinde’’, ‘‘eşitliğin’’ her şeyin üstünde; kritik bir ağırlık taşıdığını görüyoruz. ‘‘Kaç göç önce Çankaya’da kırılıyor.’’ Atatürk, eşitliği ‘‘toplumsal yaşamda’’ hayata geçirmek için bizzat çok çaba harcıyor. Ama sonra kendisi, evliliği ile arasında aşılmaz bir duvara dönüşen o geleneksel erkek erkeğe sofralardan vazgeçemiyor! Bunlar da ‘‘insan Atatürk’’ün çelişkileri. İpek Çalışlar, ‘‘Latife Hanım’’da bizi ‘‘etten kemikten’’ iki insanın evliliğine sokuyor. Bunu özen ve dikkatle yapıyor. Geniş bir araştırma ve çalışmaya dayanarak oluşturduğu mozağiyi, oya işler gibi ilmik ilmik bir araya getiriyor. Ve ‘‘Kabul günlerinde ne konuşulurdu?’’ya dek uzanan birbirinden ilginç sorular peşinde, çok ince ayrıntılara giriyor... Latife Hanım’ı roman gibi, bir solukta okuyacaksınız... Ellerine sağlık İpek! HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN ESAS NO: 2003/264 / KARAR NO: 2004/538 Ölümle Tehdit suçundan sanık Rasim YILMAZ aleyhine mahkememizde açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda; Sanık Rasim YLMAZ’ın eylemine uyan 765 sayılı TCK’nin 191/1 ; 647 sayılı CİK’nin 4. maddeleri gereğince NETİCETEN 77,00 YTL AĞIR PARA CEZASIYLA CEZALANDIRILMASINA, Yasal ihtarlara rağmen süresinde ödenmeyen borca GECİKME ZAMMI UYGULANMASINA ve 647 sayılı CİK’nin 6. maddesi uyarınca sanık hakkında verilen cezanın ERTELENMESİNE, Sanığa ihtarat yapılmasına ve sarf olunan yargılama giderlerinin sanıktan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, Karar verilmiş olup , karar normal yollardan sanık Rasim YILMAZ’a tebliğ edilemediğinden 7201 sayılı kanunun ilgili hükümleri gereğince ilan tarihinden 15 gün sonra adı geçene tebliğ edilmiş sayılacağı, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde Yargıtay nezrinde temyiz yoluna gidilebileceği, temyiz olunmadığı takdirde kararın kesinleşeceği 7201 sayılı Tebligat Yasası’nın 28 ve devamı maddeleri gereğince ilanen tebliğ olunur. Basın: 38591 TC DİDİM SULH CEZA MAHKEMESİ’NDEN BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek?hotmail.com ESAS NO : 2002/197 / KARAR NO : 2005/309 Hırsızlık suçundan sanık Faruk KARHAN, Mehmet Emin KIZILAY, Halil KILÇIOĞLU ve Ümit KIZILAY aleyhine mahkememizde açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda; Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE Sanıklar Hakkında 765 Sayılı TCK’nin 491/ilk, 522 ya da 5237 sayılı TCK’nin 141 Maddelerinin tatbiki ve yargılamaya devam olunması için dosyanın görevli ve yetkili DİDİM ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE, Karar verilmiş olup , karar normal yollardan sanıklara tebliğ edilemediğinden 7201 sayılı kanunun ilgili hükümleri gereğince ilan tarihinden 15 gün sonra adı geçene tebliğ edilmiş sayılacağı tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde Söke Ağır Ceza Mahkemesi nezrinde itiraz olunabileceği, itiraz olunmadığı takdirde kararın kesinleşeceği 7201 sayılı tebligat Yasasının 28 ve devamı maddeleri gereğince ilanen tebliğ olunur. Basın: 38589 DİDİM SULH CEZA MAHKEMESİ’NDEN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 5 Ağustos www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Mayasız hamurdan yapı 1 lan, bir tür pey 2 nirli pide. 2/ En küçük izci ku 3 ruluşu... Ay 4 dın’ın turistik 5 bir ilçesi. 3/ İnce dokunmuş 6 bir tür ipekli 7 kumaş... Kenar 8 süsü. 4/ İki tarla arasındaki 9 sınır... Özen. 5/ Soğan, 1 2 3 4 5 6 7 8 9 domates, maydanoz, 1 V E L E D R OM biber ve salçayla hazır2 E S A M İ R U H lanan bir tür salata. 6/ 3 L A A N A T A Paylama... İşaret ola4 V A N O N A V rak yere dikilen çuZ ON T A buk. 7/ Düzen, hile... 5 E B R U N Tarih öncesine daya 6 L U K S O R A R A S T A nan efsane. 8/ Fas’ın 7 E R plaka imi... Hıristiyan 8 K Ö S K A Y sanatında, ellerini kal 9 B A D I Ç F A Y dırmış ayakta dua eder durumda betimlenmiş insan figürü. 9/ Sanat ve kültür alanlarında gerileyiş, çöküş içinde olan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ ‘‘Flurcun’’ da denilen ötücü bir kuş. 2/ Siyah, sert ve ağır bir tahta... Kuzu sesi. 3/ Şafak... İçine ok konulan torba ya da kılıf. 4/ Ramazan ayı içinde verilmesi dince buyrulan, miktarı belirli sadaka. 5/ Binicilikte atın bayağı yürüyüşüne verilen ad... Bir bilgiyi temsil eden simgeler sistemi. 6/ Olta ipi... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 7/ Sayma, sayılma... Erzurum’un bir ilçesi. 8/ Bir peygamber... Fizikte kullanılan bir güç birimi. 9/ İstek, arzu... Ordu’nun bir ilçesi. EĞİRDİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO : 2004/483 Isparta ili Eğirdir ilçesi Barla kasabası 137 ada 1 nolu parselin vasıfları, mevkii ve konumunun kamulaştırılmasına karar verilmiş olup, 2942 sayılı kanunun 30.md gereğince mahkememize bedel tespiti ve idare adına tescil talebi ile dava açılmıştır. 2942 sayılı kanunun (4650 s. k ile değişik) 10/4 fıkrası gereğince ilan olunur.29.06.2006 Basın: 33623 CUMHURİYET 16 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear