26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 MAYIS 2006 SALI 4 HABERLER Yabancılara avlanma yasağının kalkması, limanların açılmasına ilişkin ek protokol baskısını arttıracak DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Fetih Tutkusu 28 Mayıs Pazar öğlen, İnönü Stadı’ndan Dolmabahçe’ye doğru iniyorum arabayla, baktım sarayın önündeki rıhtımda bir kısım insanlar toplanmışlar, bin kişi kadar varlar, sarıklar, atlara binmiş adamlar, İstanbul Belediyesi’nin düzenlediği ‘‘Fetih’’ gösterileri yapılıyor. Doğrusu, hiç de öyle görkemli insanı heyecana gark eden bir gösteri değil, daha çok modası geçmiş Yeşilçam filmlerini andıran sahneler... 553 yıl geçmiş aradan... Son dönemlerde, birden hamasetin egemen olmaya başladığı, popülizmin, tarihi cehaletin dincilikle kucaklaşmaya başladığı yıllarda, ‘‘Fetih’’ tutkusu şahlanmış, İstanbul’un fethi, düzenleyicilerine göre, görkemli, dışardan bakan yansız gözlere göre, kimi zaman komik, kimi zaman hazin gösterilerle kutlanmaya başlamış. 1953 yılında tarih öğretmeni olan annem ile birlikte 500. fetih yıldönümü törenlerine katılmıştım. Sade bir törendi, surlar önünde yapılmıştı. Daha çok uzmanlar, tarihi olayları anlatmışlardı. Böylesine hamasi nutuklar, gösteriler yoktu. ??? Aradan 53 yıl geçtiğine göre, 29 Mayıs 1953 günü surların önünde, tarih profesörlerinin neler anlattığını anımsamamam doğaldı. Ama daha önce, okuduklarımdan o sıralarda, hem Ulubatlı Hasan söylencesine hem de Dolmabahçe’den karaya çıkarılan gemilerin, karadan yürütülerek iki gün içinde Haliç’e indirildiğine inanırdım. Henüz kimi Yunan tarihçilerinin ileri sürdükleri, açık unutulmuş veya ihanet yüzünden kasten bırakılmış ‘‘Kerka Porta’’ olayını da duymuş değildim. Fatih’in kentin kültürel zenginliğini korumak için, yerli Hırıstiyan halkın burada kalmasını yüreklendirici önlemler aldığını da bilirdim. Ama henüz ortaokula yeni adım atmakta olan bir öğrencinin, olayları tarihi perspektif içinde bir yere oturtabileceğini düşünmeye olanak yok. Şu kadarını söylemekle yetineyim, iyi öğretmenlerim olmasına karşın daha sonraları, bize lisede okutulan tarihin pek doyurucu, merakımızı uyandırıcı olmadığını düşünmüşümdür hep. Pazar günü, ‘‘Fetih’’ gösterilerini izlerken kaç kez fetih tutkusunu eleştiren yazılar yazmış, akıl ve sağduyu çağrıları, tarihe çağdaş bakış davetleri yapmış olan İlhan Selçuk’ u anımsadım. Bunlar kimilerinin bir kulağından girip öbüründen çıkmış olmalı ki törenler hamaset dozu artarak sürdü. ??? Gazetemiz yazıişleri müdürü, dostum Mehmet Sucu’nun yetenekli, disiplinli bir sporcu ve gerçekten parlak bir öğrenci olan oğlu Fırat Sucu, geçen gün sınıfta öğretmenine sormuş: Fetih ile işgal arasında ne fark var? Talihliymiş, iyi bir öğretmene düşmüş ki aldığı yanıt dürüst olmuş: Nereden baktığına bağlı. Neden bilmiyorum, ikide bir 500 küsur yıl önce İstanbul’u fethetmiş olduğumuzu hep hatırlamak istiyoruz da onu Sinan, Mimar Kasım, Balyanlar, Itri, Dede Efendi, Tatyos Efendi, Levni, Kâtip Çelebi, Ali ve Fuat paşalar, Mithat Paşa, Ahmet Rıza, Tevfik Fikret, Ahmet Mithat Efendi, Cemil Topuzlu, Osman Hamdi Bey, Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Nâzım Hikmet, Orhan Veli, Sait Faik ve bunun gibi daha nicelerinin eserleri, çabalarıyla hak edip kendi kültürüyle yoğurduğumuzun farkında değiliz genelde. Fırat, eğer öğretmenine sorduğu soruyu bana sormuş olsaydı, onu şöyle yanıtlamak isterdim: ‘‘İstanbul’un fethi, yok olmaya mahkum bir imparatorluğun sonunu getirirken o güzelim kenti, yeni ve tarihin gördüğü en büyük devletlerden birinin başkenti yaptı, eski eserlere yeni bir kültürün yeni eserlerini kattı. O imparatorluk da çöküşe geçti zamanla. Ama İstanbul uzun yıllar, kültürlerin kaynaştığı, iç içe dostça yaşadığı, tarihin en büyük kozmopolit kentlerinden biri halinde kaldı, tıpkı İskenderiye gibi... İstanbul’un işgali ise evladım, o olaydan beş yüz yıl kadar sonra, kentin hamervahlığın, altkültürün, hoşgörüsüzlüğün kente akın edip her şeye el koymasıyla başladı. Ve o andan itibaren, artık çağımızda övünülecek hiçbir yanı olmayan fetih tutkusu da kenti bir ur gibi sardı.’’ Rumlara balıkçılık kozu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk vatandaşı olmayan yabancıların Türk karasularında ticari amaçla balıkçılık yapmasının önündeki engelleri kaldıran Su Ürünleri Yasası’nda değişiklik öngören tasarının yasalaşması, Türkiye’nin limanlarını Rum kesimine açması yönündeki baskının artmasına neden olacak. Tasarının yasalaşması, Kıbrıslı Rum balıkçıların Türk limanlarına girmesinin önünü açacak. Ancak ticari balıkçılığın ülkeler arasında karşılıklılık ilkesine bağlı olması ve Türkiye’nin siyaseten limanlarını Rumlara kapalı tutması, AB zemininde Rumlara Ankara’nın tutumu aleyhine önemli bir siyasi mevzi kazandıracak. Avrupa Birliği’nin, Gümrük Birliği Anlaşması’nın Kıbrıs Rum kesimi ? Hükümetin, Meclis’e gönderdiği Su Ürünleri Yasası’nda değişiklik öngören tasarısının yasalaşması durumunda, AB üyesi olan ülkelerin balıkçılarının Türk karasularında ticari olarak avlanmalarının önü açılacak. Tasarı yasalaşırsa, Kıbrıslı Rum balıkçılar da türk limanlarına girme hakkı kazanacak. ni kapsayacak şekilde genişletilmesini öngören ek protokolün onaylanması yönündeki baskısının giderek yoğunlaştığı bir dönemde AKP, Rumların eline Türkiye aleyhine kullanabilecekleri bir koz daha veriyor. Hükümetin Meclis’e gönderdiği Su Ürünleri Yasası’nda değişiklik öngören tasarısının yasalaşması durumunda, AB üyesi olan ülkelerin balıkçılarının Türk karasularında ticari olarak avlanmalarının önü açılacak. Bunun yanı sıra Türk vatandaşı olmayan balıkçılar, önceden Türk makamlarını bilgilendirmek koşuluyla avladıkları balıkları Türk limanlarında pazarlayabilecek. Ancak bütün bunlar, karşılıklılık esasına bağlanacak. Türk balıkçılarının karasularında avlanma izni olan ülkelerin balıkçılarına da Türkiye aynı izni verecek. Ancak bu nokta, Türkiye ile Rum kesimi arasındaki sıkıntının daha derinleşmesine neden olabilir. Türkiye, Rum kesimine havaalanlarını ve limanlarını açmak için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne izolasyonların kaldırılmasını istiyor. Bunu önkoşul olarak AB’nin önüne koyan Türkiye, geçen ocak ayında açıkladığı eylem planıyla da bu koşulunu somutlaştırmıştı. Su ürünlerine ilişkin yasanın TBMM’den onay alması durumunda, ticari balık avcılığına ilişkin olarak Türkiye’nin üzerindeki baskının artması söz konusu olacak. Rumların, ‘‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin karasularını, Türk balıkçılara açmak istiyoruz. Aynı şekilde de Türkiye’nin bize karasularını ve limanlarını açması gerekir’’ yönünde bir söylemle AB içinde sıkıntılı bir süreci daha başlatabileceği belirtildi. Türkiye, zor bir başlık olduğu için tarım ve balıkçılık konusunun müza kere sürecinin ilerleyen yıllarında ele alınmasını istiyor. Ancak uyum yasalarının çıkarılmasıyla birlikte, uygulama için de düğmeye basılmış olacak. Rumların her başlığın açılışında ve kapanışında, bu konuyu da gündeme getirip müzakerelerin askıya alınması kozunu sıcak tutacağı dile getirildi. Konuyla ilgili olarak Cumhuriyet’e bilgi veren CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, ‘‘AB’deki en önemli tartışma konularından biri budur. Bütün aday ülkeler bunun müzakeresini yaptılar. Bütün Avrupalılar bunun yüzünden birbirine girdi. Balıkçılık hakları son derece önemli. Siz bu konuyu müzakeresiz kabul ederseniz, zaten yapacak fazla bir şey yok. Ama asıl mesele, KKTC’ye izolasyonların kaldırılıp kaldırılmadığı’’ dedi. İŞ BIRAKMA İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN AKP’Lİ FIRAT: Emekçiler AKP’yi uyaracak Haber Merkezi Emekçiler, AKP hükümetini uyarmak amacıyla bugün saat 11.30’da tüm yurtta yarım saat iş bırakacak. Genel Sağlık Sigortası ve Sosyal Güvenlik Yasası’na karşı hükümeti uyarmayı amaçlayan emekçiler, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, yasayı yeniden görüşülmek üzere TBMM’ye göndermesinin bir fırsat olduğunu vurguladılar. KESK, Genel Sağlık Sigortası ve Sosyal Güvenlik Yasası’nın TBMM’de yeniden gündeme alınması nedeniyle Emek Platformu Başkanlar Kurulu’nun aldığı eylem kararını ve eylem takvimini açıkladı. Buna göre, bugün tüm işyerlerinde 11.3012.00 saatleri arasında yarım saat iş bırakılarak bildiriler okunacak. Yarın da Türkiye’nin her yerinden gelecek yöneticilerle saat 13.00’te Ziya Gökalp Caddesi’nde bulunan EğitimSen 1 No’lu şube önünde toplanılarak TBMM Dikmen kapısına yürünecek. KESK tarafından alınan karar gereği, ‘‘Eşitlik haklarımızı ve geleceğimizi istiyoruz’’ kampanyasının programı çerçevesinde kadın milletvekillerine, postane önlerinde yapılacak basın açıklamasıyla kadın emekçilerin taleplerini içeren mektuplar gönderilecek. İzmir’de Konak Alanı’nda toplanan emekçiler adına açıklama yapan Emek Platformu Dönem Sözcüsü ve DİSK Ege Bölge Temsilcisi Azad Fazla, sosyal devleti bu yasayla mezara göndermek isteyenlerin amaçlarına ulaşamadığını söyledi. Yasanın çalışanlara adaletli ve dengeli ücret verilmesi ve çalışamayacak durumda olanların sosyal güvenlik önlemleriyle korunması anlamını taşımadığı gerekçesiyle veto edildiğini anımsatan Fazla, şunları söyledi: ‘‘Sayın Cumhurbaşkanı’nın veto gerekçeleri yasaya karşı çıkışımızın temel felsefesini iktidara anlatmış ve itirazlarımızın anayasal boyutta haklı olduğunu ortaya koymuştur. Şimdi yasa yine TBMM Genel Kurulu’na taşınıyor..’’ DİSK Genel Sekreteri Musa Çam da Emek Platformu’nun aldığı karar doğrultusunda Genel Uyarı Eylemi’ne İstanbul’da Topkapı Ambarlar’da katılarak nakliyat işçileriyle birlikte olacak. Geniş katılımın olacağı eylemin ardından basın açıklaması okunacak. Sosyal demokratlar partimize gelsin FARUK KIRTAY YALOV A CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın ‘‘merkez sağın CHP çatısı altında birleşmesi’’ çağrısına karşılık AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat sosyal demokratları AKP’de örgütlenmeye davet etti. Yalova AKP İl Örgütü’nün 2. Olağan Kongresi’ne katılan Dengir Mir Mehmet Fırat, Türkiye’de muhalefet partisi bulunmadığını, erken ya da zamanında yapılacak bir seçimde AKP’nin yüzde 50 oranında oy alacağını savundu. Türkiye’de gerçek anlamda sosyal demokrat bir partinin bulunmamasının Türkiye’de demokrasinin gelişmesi açısından da kötü olduğunu ifade eden Fırat, şöyle konuştu: ‘‘Buradan tüm sosyal demokratlara sesleniyorum. Türkiye’de gerçek anlamda bir sosyal demokrat hareket inşa edilinceye kadar gelin bizlerin saflarına katılın.’’ namikzafer@yahoo.com ÇELEBİ EŞBAŞKANLIKTAN AYRILDI İÇTÜZÜK DEĞİŞİKLİĞİ ÖNERİSİ TASLAĞI DİSK’ten AKP’ye ILO tepkisi İstanbul Haber Servisi DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, AKP iktidarının Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) kararlarını uygulamamaktaki ısrarlı tutumunun iktidarla olan diyalog yollarını tamamen tıkadığını belirterek ILO konferansına katılmayacaklarını ve Karma İstişare Toplantısı Eşbaşkanlığı görevinden ayrıldığını açıkladı. DİSK üyesi sendikalar bugün yurt genelinde yarım saat iş bırakarak ‘‘uyarı eylemi’’ yapacak. DİSK Yönetim Kurulu, Şişli’deki genel merkez binasında konuya ilişkin basın toplantısı düzenledi. Çelebi, özellikle AB sürecinde oluşturulan bütün diyalog mekanizmalarında, ayrıca ILO ile ilişkilerde etkin bir rol üstlenmeye çaba harcadıklarını vurguladı. ILO Konferansı’na bir hafta kala, eksikliklere ilişkin hiçbir somut adımın atılmadığını, AKP iktidarının ILO toplantılarında ‘‘yapacağız, edeceğiz’’ söylemine sığındığını belirten Çelebi, ‘‘AKP iktidarı çalışan kesimin sorunlarını elinin tersiyle itiyor ve sabrın sınırlarını zorluyor’’ dedi. Çelebi, DİSK Yönetim Kurulu kararını şöyle açıkladı: ‘‘Bu diyalog mekanizmaları gerçekten tarafların ortaklaşa aldıkları kararlarda ve uluslararası belgelerde belirtilen hususlarda somut gelişmeler kaydedecek, hükümeti bu yönde etkileyebilecek bir güce ve etkinliğe ulaşıncaya, kararlar hükümet tarafından yerine getirilinceye ve bu yapılar etkin ve sonuç üreten bir işlerliğe kavuşturuluncaya kadar, buralardaki üyeliğimizi askıya alıyoruz.’’ Devlet sırları gizli görüşülecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanı Bülent Arınç CHP dışındaki tüm partilerin katkıda bulunduğu içtüzük değişikliği önerisinin bu hafta TBMM’ye sunulacağını bildirdi. Arınç’ın önerisine göre araştırma komisyonları çalışmaları sırasında ‘‘devlet sırrı’’ veya ‘‘ticari sır’’ kapsamındaki belgelere ulaşırsa bunlar için ayrı bir rapor düzenlenecek ve bu rapor genel kurulda kapalı oturumda görüşülecek. TBMM Başkanı Arınç’ın hazırladığı içtüzük değişikliği önerisi taslağı, TBMM’de grubu bulunan ve temsil edilen tüm siyasal partilere iletilmişti. TBMM Başkanı Bülent Arınç, içtüzüğün 101 maddesinin değiştirilmesi, 20 maddesinin yürürlükten kaldırılması ve 7 maddenin eklenmesi öngörülen taslakla ilgili olarak dün bir basın toplantısı düzenledi. Arınç’ın bu hafta TBMM Başkanlığı’na sunulması beklenen 3 içtüzük değişikliği önerisinde yer alan bazı önemli düzenlemeler şöyle: TBMM Genel Kurulu her ayın ilk 20 günü pazartesi, salı, çarşamba, perşembe günleri 14.0019.00 saatleri arasında çalışacak. İhtisas komisyonlarının sayısı 16’dan 12’ye indirilecek. TBMM başkanları için güvensizlik önergesi verilebilecek. Kamu kurum ve kuruluşları araştırma komisyonlarına gizli de olsa her türlü bilgiyi vermekle yükümlü olacak. Komisyon çalışmaları sırasında devlet sırrı ya da ticari sır mahiyetinde bilgi ve belgelere ulaşırsa bu konularda ayrı bir rapor düzenlenecek. Bu rapor dağıtılmayacak ve genel kurulda kapalı oturumda görüşülecek. asirmen?cumhuriyet.com.tr ÜÇ KORUCU YARALANDI Hazro’da çatışma: 1 başçavuş şehit DİYARBAKIR (Cum bakır Askeri Hastanehuriyet Bürosu) Diyar si’ne kaldırıldı. Şengöbakır’ın kuzeyindeki ren’in cenazesi memleHazro ilçesinin Çavun keti Çanakkale’ye göndur köyü kırsalında derildi. Diyarbakır ValiPKK’lilerle güvenlik liği’nden yapılan açıkgüçleri arasında çıkan lamada, yaralananların çatışmada 1 astsubay Jandarma Komando Er başçavuş şehit olurken 1 Yalçın Kaplan ile geçici asker ile 3 korucu da ya köy korucuları Mansur ralandı. DiyarBademci, Ali bakır’ın Hazro Erbey ile Rave Lice ilçesi mazan Erbey kırsalında 23 olarak bildirilMayıs’tan bu di. Açıklamayana sürdürüda, Ramazan len faaliyetler Erbey’in durusırasında, Çamunun ağır olvundur köyü duğu, bölgede mevkiinde çageniş çaplı Şengören. tışma çıktı. Böloperasyonun gedeki korucuların da sürdüğü ifade edildi. katıldığı operasyon sıraBu arada, Bingöl’ün sında, önceki gece saat Genç ilçesi kırsalında PKK’lilerce açılan ilk uyuşturucu madde yaateşle Hazro Jandarma pımında kullanılan hint Asayiş Komando Bölü keneviri ekimini önleğü’nde görevli Astsubay meye yönelik düzenleŞerafettin Şengören şehit nen operasyonda, arazi olurken 1 asker ile 3 ko aramasında bir asker, rucu da yaralandı. Yara bastığı mayının patlalılar helikopterle Diyar ması sonucu yaralandı. Danıştay saldırısı sonrası önce bir şok yaşayan AKP hükümeti ve Başbakan Tayyip Erdoğan, bir gün sonra toparladı. Katil sanığı Alparslan Arslan’ın ilişkileri İslamcılara doğru değil, ‘‘Vatansever Kuvvetler’’e doğru yönelince konuşmaların rotası değişti. Ancak ilk günden İçişleri Bakanlığı’ndan gelen haberler, Muzaffer Tekin’e ilişkin bilgi ve belgelerin yeterli olmadığı yönündeydi. Onun bırakılabileceğini hükümet içinde bilenler bulunuyordu. Peki Başbakan Tayyip Erdoğan bu gerçeği bilmiyor muydu? İçişleri Bakanı yakınlarına söylediklerini Başbakan’a söylemiyor muydu? Çünkü Bakan Aksu bu yönde yorumlar yaparken Başbakan, ‘‘Gladio türü bir çeteleşme; sonuna kadar gideceğiz, ortaya çıkaracağız, göreceksiniz’’ havası içindeydi. Mahkemenin Muzaffer Tekin’i tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakması gelişmeleri izleyenlere sürpriz olmadı. Tabii ki vatandaşa sürpriz Başbakan Nereye Kadar Gitti? oldu ve umutsuzluk yarattı. Başbakan, ‘‘sonuna kadar gideceğiz’’ derken şimdi nereye kadar gitmiş oldu? ??? Danıştay ve Cumhuriyet gazetesi saldırıya uğradı. Bir yargıç öldürüldü, yargı ağır bir yara aldı. Katil sanığı elde. Tetikçi, silah temin eden gibi, ikinci dereceden kişiler tutuklandılar. Başbakan bir yere gidemedi, top ortada kaldı. Büyük bir cinayet ve saldırı, geçmişte olduğu gibi düğümlenip içinden çıkılmaz bir noktaya hapsedildi. Danıştay saldırısı sonrası, taraf olan çevreler, ‘‘Kim suçlu’’ tartışmasıyla sınırlı bir bakış açısına kilitlendiler. Hükümet, kendisine yönelik ‘‘kışkırttınız’’ suçlamasını bir süreliğine def ederek biraz rahatladı. Arkasından suçlama altındaki ‘‘Vatansever Kuvvetler’’, Muzaffer Tekin’in serbest bırakılmasıyla nefes aldılar. Bütün bunların yanında çok iyi planlanmış bir cinayetin ipuçları yine bulunamadı. ‘‘Bireysel terörist’’ tipiyle bir kez daha yüz yüze geldik. Hükümet, bu olayda bir hayal kırıklığı yarattı. Şemdinli’de ‘‘sonuna kadar’’ gidemedi. Şimdi Danıştay’da da benzer bir tabloyla karşı karşıya kaldık. Bu cinayeti de çözemeyen bir hükümete ne kadar güven duyulabilir? ??? Üzerinde düşünülmesi gereken ikinci ve önemli nokta ise bu cinayetin çözülememiş olmasının, yeni saldırı ve cinayetleri tetikleyip tetiklemeyeceği? Bugüne kadarki deneyimler gösterdi ki bu tür cinayetler, belli bir planın parçası olarak ve şok yaratarak ülkeyi umutsuzluk ortamına sürüklüyor. Benzer bir senaryo yeniden gündemde olamaz mı? Katil sanığı Alparslan Arslan’ın kim ve kimler tarafından yönlendirildiği konusu çözülemedikçe, cinayet şebekesi işini sürdürecek anlamına geliyor. Bu durumda tehdit hükümetle de sınırlı kalamaz, laiklik konusunda duyarlı çevrelerle de. Hedef ülkemizin iç barışı ve demokratik laik sistemidir. ??? Saldırıyı planlayanlar hedeflerine ulaştılar. Türkiye’de iç gerginlik çok yüksek boyutlara ulaştı. Toplumda umutsuzluk arttırıldı. Bundan sonra ne olacak sorusu, endişeleri arttırıyor. Şimdi ciddi düşünme dönemindeyiz. Türkiye, yeni bir türbülansa daha girebilir. Namlunun kime yöneleceğini, kimi hedef alacağını bilmek mümkün değil. Unutmayalım, böyle dönemlerde çarpıcı baskınlar, şaşırtıcı tablolarla karşı karşıya kalınıyor. ??? Türkiye bir hukuk devleti olabilecek mi? Çok partili demokratik rejimini kayalara çarpmadan yürütebilecek mi? ‘‘Andıç’’lardan, müdahalelerden kurtulacak mı? Hükümet, hükümet etmesini becerebilecek mi? Şimdiye kadar çözülemeyen her cinayet, her saldırı, Türkiye’nin geleceğini kararttı. Danıştay olayına da siyasi çekişmenin ötesinde bu anlayışla yaklaşmalı ve bunun arkasındaki saldırganları ortaya çıkarabilmek amacıyla hareket etmeliyiz. Cinayet ve saldırı dosyaları şimdi yargıda. Yargının elini güçlendirecek bir çaba içine girmeliyiz. Durum ciddi, top ortada. Saldırıyı planlayanlar dışında kimsenin bu durumdan bir kâr elde etmesi mümkün değil. ??? Tayyip Erdoğan, Şemdinli’den sonra Danıştay saldırısının ardından da ‘‘Sonuna kadar gideceğiz’’ demişti. Bizler de ‘‘Böyle diyor, ama sonunda bir yere gitmiyor’’ diyerek kuşkularımızı dile getirmiştik. Bizim kuşkularımız ne yazık ki haklı çıktı. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear