26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 9 NİSAN 2006 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU leyla.tavsanoglu?cumhuriyet.com.tr Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği Başkanı Ayık ve Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Barut’tan hükümete çağrı: Ciddiyet olmazsa turizm ölür Bir zamanlar altın yıllarını bizim turizm sektöLEYLA TAVŞANOĞLU yaşayan rü hastalandı. Tam anlamıyla inişte. Antalya’dayım. Kiminle konuşsam yüzünden düşen bin parça. Rezervasyonların inanılmaz ölçüde düşük olduğundan yakınıyorlar. Tek umut son Türkiye turizminin yaklaşık 40 yıllık tarihinde Akdeniz kıyı şeridi, tatil köyü adı altında beton yığınlarıyla tamamıyla kaplandı. Sizce bu uygulama ilk yapılan turistik tesis planlarına uygun düşüyor mu? AYIK Bu bölge, dediğiniz süre içinde çok ciddi bir çekim alanı haline geldi. Hızlı bir yapılaşma var. Burayla ilgili ilk planlama doğrultusunda hareket edilmiş olsaydı o dediğiniz yanlışların hiçbirisi söz konusu olmayacaktı. İlk aşamada 14 bin 644 yatak tatil köyü olarak planlanmış. Ama gelişen süreç içinde bu yatak sayısı kademeli olarak 65 bine çıktı. Daha çok da ağırlık tatil köylerinde. Bölgeyi dolaştığınızda ise son yıllarda daha çok blok yapılaşmaların ön plana çıktığını göreceksiniz. Bu da buradaki doğal yapıyla ters düşüyor. İlk planlama, dağınık yapılaşma ve bölgedeki ağaçların boyunu geçmeyen yapılar öngörüldüğü için doğanın korunması açısından daha uygun bir yapılaşma türüydü. mamışız. Ama hâlâ birkaç bölgemiz var. Zaman çok da geçmiş değil. Artık planlama yapmak gerek, derken kastım buydu. Türkiye artık turizmde olgunluk evresine geldi. Bu evrede geçmişten gelen birikimlerin geleceğe yansıması lazım. Sektör temsilcileri, kamuoyu ve yerel yöneticilerin bir ortak akıl oluşturarak geleceği planlamaları gerekiyor. Yani Türkiye turizmde onun için mi marka olamadı? AYIK Belki. Yani Türkiye, Bir Cannes’ı, bir Marbella’yı yaratamadı. Yaratabilirdi, çünkü bu değerleri var. Bugüne kadar Türkiye moda ülke oldu, ama marka ülke olamadı. Marka olacak noktaları hâlâ var. Bugün kitle turizmi açısından bakıldığında Antalya, Akdeniz çanağındaki marka noktalardan birisi. Dolayısıyla kendimize çok da haksızlık etmemeliyiz. Bugün Avrupa’da yurtdışına turist gönderen en önemli ülkelerin başında Almanya vardır. Alman SÖYLEŞİ dakika rezervasyonlarında. Onlardan da bir şey çıkmazsa bakalım sektör girdiği bu krizden nasıl kurtulacak? Burada bir araya geldiğim turizmciler, isimleri saklı kalmak kaydıyla, hükümetin, dertlerini anlamadığından yakınıyorlar.‘‘Anlamış olsalardı bu kadar rezervasyon düşüklüğüne karşı önlem alınır, hiç olmazçimde geliştiremedik. Tesislerin dışında kalan yollar, yaşama alanları, yeme içme alanları en büyük sıkıntılar arasında. Turizmle at başı giden bir alışveriş olgusu var. Ama artık ülkemizde esnaf kültürü de bugünkünden farklı bir biçimde gelişmek zorunda. Sıklıkla doğal afetler, terör ve olumsuz gelişmeler bizim turizm sektörüne darbe indirir. Son olarak da bu kuş gribi ve karikatür skandalı yine turizmi ciddi biçimde vurdu. O konuda rakam verebilir misiniz? AYIK Türkiye turizmde, dünyada belki de hiçbir ülkenin bir sektörde ulaşamadığı bir noktaya ulaşmış durumda. 2005 yılı rakamlarına bakıldığında Türkiye dünyadaki ilk on ülkenin içinde. Bunu da 1520 yıl gibi bir süre içinde başarmış. Turizmde hep iki haneli büyümüş. Ama bu noktaya geldikten sonra büyümeyi iki haneli olarak tutturmak müm Üç hafta önce Başbakan ve bakanlarla turizm sektörünün temsilcileri olarak yaptığınız bir toplantı var. Siz Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı olarak o toplantıda konuşulanlarla ilgili neler düşünüyorsunuz? Hükümet turizm sektörünün sorunlarını ciddi biçimde anlıyor mu? BARUT O toplantıda biz, hem şu an talebi bir miktar arttıracak hem de uzun vadede sektörün önünü açacak bir perspektif çizmeye çalıştık. Yani, kamuoyunda yanlış algılandı. Bu yıl işler kötü, hükümetten ne koparsak kârdır mantığıyla hareket etmedik. Bu çok yanlış. Kendilerine mevcut durumu, yani şu anda ne durumda olduğumuzu aktardık. Bu durumdan çıkmak için neler yapılabileceğini söyledik. Bunlar da kabaca, tur operatörlerine, uçak şirketlerine destek verilmesi, daha fazla tanıtım yapılması ve sektörün bu yıl yaşadığı sıkıntılardan bağımsız üzerindeki ağır vergi yükünün sa ÖTV, KDV düşürülürdü’’ diyorlar. Ne diyelim? Allah akıllar versin. Pembe tabloları bol olsun. Biz de dönelim ve Antalya yöresinin önde gelen iki turizmcisi Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği Başkanı Osman Ayık ve Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Ahmet Barut’la konuşalım: zim büyük hedeflerimiz, Türkiye’nin uzun vadeli senaryolarında turizm varsa biz bu adımları atmak zorundayız. Biz, sonuçta ticaret yapıyoruz. Her yıl yüzde yüz kapasiteyle çalışacağız diye bir kayıt da yok. İniş çıkışlar her iş kolunda olabilir. Burada ben suçlu aramıyorum. Olabilir. Önemli olan bu dersleri alıp hatalarımızı telafi etmektir. Ama özellikle de biz bu yükle turizmde bundan sonra sürdürülebilir bir büyümeyi sağlayamayız. Turizm sektörü, uçak örneği vermek gerekirse en yüksek noktada uçarken şimdi inişte. Uçağın burnu yeniden kaldırılabilir mi? BARUT Kaldırılabilir. Ben Türkiye’nin turizm potansiyelinin çok büyük olduğuna inanıyorum. Bizler bu sektöre onun için bu kadar büyük yatırım yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Öyle bir noktaya geldik ki artık Türkiye turizmin üst liginde oynayan bir ülke. bu arada? BARUT Örneğin, tanıtım bütçemiz üç, dört yıl önceki gibi olmamalı. Dört yıl önce bizim gelirimiz sekizon milyar dolarken tanıtım bütçemiz 60 milyon dolardı. Bizim büyük kapasitemiz oranında altyapıyı düzeltmemiz gerekir. Esas olarak da artık turizmi bu büyük hedeflere odaklayarak yönetmeliyiz. Daha profesyonel olmalıyız. FUARLAR TANITIM FIRSATI Sizce uluslararası turizm fuarları Türkiye turizmine önemli bir potansiyel sağlıyor mu? BARUT Fuarlar bir tanıtım fırsatı, ilişki kurma alanlarıdır. Üç günlük fuar bir şanstır. Ama her şey fuarlarda olup biter anlamına gelmez. Fuarlara gereksiz bir misyon yükleniyor. Özellikle Almanya’daki Berlin Turizm Borsası borsa gibidir, gerçekten. Fuar olmasına rağmen orada borsa gibi iş yapılır. Bütün dünyadan sektör temsilcileri gelir. Onlarla oturur, konuşursunuz. Ama çok fazla şey beklememelisiniz. Bu yıl özellikle Berlin’de standlarımız, stand tasarımlarımız çok memnunluk verici değildi. Ama çok da önemli değil. Orada yapacağınız bir tanıtımla koskoca ülkenin tanıtımı yapılıyor, anlamına gelmez. Yine de o fırsatları iyi değerlendirmek lazım. Türkiye’nin imajında son yıllarda bir değişiklik oldu ve Türkiye artık laik, demokratik bir ülke değil, Müslüman kimliği olan bir ülke olarak anılmaya başlandı. İçki yasağı tartışmalarının bu imajı ciddi biçimde güçlendirdiği açık bir gerçek. Türkiye, bu imajıyla özellikle AB ülkeleri nezdinde turizmde önümüzdeki dönem ne kadar başarılı olabilir? Ya da yara alır mı? BARUT Bu yılki talep daralmasının onlarca nedeni olabilir. İçki yasağı tartışmaları da bunlardan birisi olabilir. Ama doğru iletişimle bunun üstesinden gelinebilir. Türkiye sonuçta laik, demokratik bir cumhuriyet olarak kalacaktır. Öte yandan Avrupa satışlarında son dönem yükselen pazarlara bakarsak bunlar Türkiye, Mısır, Dubai, Fas, Tunus. Bunların bazı ortak özellikleri var. Birincisi bunların AB bölgesi dışı (nonEuro zone) olmaları, ikincisi de hepsinin halkının çoğunluğunun Müslüman olması. Yani halkının Müslüman kimliği olması o ülkeye turizm açısından dezavantaj getirmiyor. Ama ne yazık ki medeniyetler çatışması kavramının ortaya atılması, 11 Eylül saldırılarının Müslüman ülkelerden çıkan teröristler tarafından yapılması dünyada olumsuz bir ortam yarattı. Türkiye’ye geçen yıl gelen 21 milyona yakın turistten 11 milyonu AB üyesi ülkelerin vatandaşlarıydı. Son on yılda ortalama 5 milyon Avrupalı gelmiş olsa 50 milyon kişi eder. Bunlar Türkiye’nin koşullarını bilen insanlar. Yine de bir etkileşim olması gerekiyor. Yoksa bu kadar talep daralmasının bir yılda olmaması gerekirdi, diye düşünüyorum. Geçen yıl sezonu ekimde bitirdik. Son beş yılda en büyük atılımı biz, Dubai ve Mısır yaptı. Bunu nasıl izah edebiliriz? Şimdi Fas yükselen değer. Tunus kötü durumdaydı. Tekrar yükseliyor. Önümüzdeki dönem Katar, Dubai gibi turizmde yükselecek ülkelerden. Aslında tatilci, gittiği ülkenin Hıristiyanmış, Müslümanmış olmasına bakmıyor. SEÇENEK ÇOK Peki, bu yapılan onca tesis 12 ay çalışıyor mu? AYIK Şu anda Antalya bölgesinin tümü aşağı yukarı 450 bin yatağa ulaştı. Bunların büyük bölümü de 12 ay çalışır durumda. Ama yakın gelecekte 450 bin yatağı 12 ay doldurur nitelikte potansiyel yaratmamız mümkün görünmüyor. Onun için belki bundan sonraki gelişmelere çok ağırlık vermek lazım. Belki de tesislerin niteliklerine ambargo koyulması zorunlu hale gelebilir. Yapılacak tesislerin türlerine, niteliklerine çok dikkat etmek lazım. Demek istediğim, bunlar blok tesisler biçiminde yapılmamalı. Tatil köyü yaz turizmini hedefliyor. Ama Türkiye 12 ay turizm hedefliyor. O zaman bu tesislerin türlerini çeşitlendirmek mi gerekiyor? AYIK Türkiye’nin bütünü aslında bir turizm ürünü. Bir sepet gibi düşünelim. Bu sepetin içini zenginleştirdiğiniz zaman alıcısı çoğalacaktır. Bugüne kadar daha çok Antalya’nın başı çektiği denizgüneşkum üçgeniyle Türkiye başı çekiyordu. Ama bunun sonsuza kadar böyle devam etmesi mümkün değildi. Türkiye’nin insanlara sunabileceği pek çok turizm seçeneği var. Örneğin çok zengin bir tarihi yapımız, faunamız, floramız, ekolojik değerlerimiz, kültürel değerlerimiz, doğamız var. Bütün bunların çok iyi bir biçimde harmanlanması halinde çok ciddi bir yerlere varılabilir. Burada en önemli konulardan birisi ülke içindeki ulaşım ağının kolaylaştırılması. Dünyanın dört bir yanından bu ülkeye ve turizm noktalarına varışı kolaylaştırdığınız zaman turizmi atağa kaldırırsınız. Bugün dünyada en önemli turizm türlerinden birisi de kongre turizmi. Özetle, o sepete bu zenginliklerin hepsini koyabilirsek Türkiye bu işi sürdürülebilir anlamda devam ettirir. Burada çok ciddi bir planlamaya ihtiyaç var. P O R T R E OSMAN AYIK 1958, Ankara doğumlu. Milli güreşçilerimizden Ahmet Ayık’ın oğlu. Yükseköğrenimini ODTÜ Metalurji Mühendisliği Bölümü’nde yaptı. Yüksek lisans eğitimini Kanada’da yine metalurji alanında aldı. NASA’nın (ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi Başkanlığı) bir projesinde çalıştı. 1985’te yurda döndü. TAİ F16 jetleri fabrikasının kuruluşunda görev aldı. Aynı yıl Antalya Beldibi’ndeki Şampiyon Tatil Köyü’nün arazi tahsisini aldığı için tamamıyla turizme yöneldi. O zamandan beri Şampiyon Tatil Köyü’nü yönetiyor. Aynı zamanda Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTİB) Başkanı. lar için her şey dahil sistem hâlâ çok revaçta. Bu da her geçen yıl artarak sürüyor. Bazı hataları, eksiklikleri olmuştur, ama tüketici hâlâ aldığı bu hizmetten memnun. Artık rekabet ettiğimiz ülkelerde de yavaş yavaş ‘her şey dahil’ sistemi uygulanmaya başlandı. Bunların başında da İspanya ve Yunanistan geliyor. Dolayısıyla her şey dahil sistemi tam anlamıyla öcü gibi göstermemek lazım. kün olmayabilir. Geçen yıllarda iniş çıkışlar olsa bile bizler hep katlamalı büyümelerle devam ettiğimiz için bunun böyle gideceğini düşündük. 2005’te de Türk turizmi yüzde 20’ye varan bir büyüme gerçekleştirdi. 2005’te silsile halinde olumsuz olaylar da oldu. İster istemez de 2006 rezervasyonlarıyla ilgili sıkıntılar başladı. Biz sektör temsilcileri olarak bir süredir, ‘‘Türkiye artık iki haneli büyümelerden çıkıp daha dengeli, daha planlı ve geleceği çok daha fazla dikkate alan bir biçimde büyümesini devam ettirmeli’’ şeklinde uyarılarımızı yapıyorduk. Belki bu öngörüler daha önceden yapılmış olsaydı, belki 2006 için böyle bir sürprizle karşılaşmazdık. 2006’yı daha az zararla geçirebilirdik. hafifletilmesi gereğiydi. O toplantıda Başbakan’la birlikte dört önemli bakan vardı. Gerçekten bu vergi yüküyle artık sürdürülebilir turizm yapmak mümkün değil. Yüzde 18 oranında KDV ve ağır ÖTV’den söz ediyorsunuz, değil mi? BARUT Tabii. Bir de ücretlerin üzerindeki vergi yükü var. Enerji çok pahalı. Üstüne üstlük YTL ’nin kuru çok yüksek. Bu sorunlar tabii ki yıllardır var. Ama biz bunları kur farkıyla dengeliyorduk. İşçiliğimiz de bu kadar yüksek değildi. P O R T R E AHMET BARUT 1963, Antalya doğumlu. Yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde tamamladı. Ailesi 1971’de turizm sektörüne girip otelcilik yapmaya başlayınca üniversiteyi bitirdikten sonra aile mesleğini seçti. Lise ve üniversite yıllarında da okul dışında kalan zamanlarında aile işletmelerinde çalıştı. Barut ailesi hepsi Antalya yöresinde olan üç bin yataklı beş otel işletiyor. Türkiye Otelciler Federasyonu’nun Başkanı. Bu kadar iyi durumdayken pazarı kaptırıyor muyuz? BARUT Kaptırıyoruz, demeyelim, ama rakiplerimiz de bu arada boş durmuyor. Turizm pastasını büyütürken bunun bir bölümünü rakiplerimizden, İspanya’dan, Yunanistan’dan, Portekiz’den, Kuzey Afrika ülkelerinden aldık. Ama bu arada onlar da boş durmadı. Ürünlerini, fiyatlarını düzelttiler. Her işte var, ama turizmde inanılmaz bir rekabet söz konusu. Sadece Akdeniz’de her yıl on binlerce, yüz binlerce yeni yatak devreye giriyor. Ama pasta o oranda büyümüyor. Onun için eskisinden daha fazla mücadele etmemiz gerekiyor. Ayrıca bulunduğumuz konuma uygun davranmak zorundayız. Türkiye sekizinci büyük turizm ekonomisine sahip ülke. Turist sayısında da 11. düzeye gelmişiz. İnanılmaz bir şey. Zirvede olduğumuz başka hangi ekonomik alan var? Ben bilmiyorum. Türk turizmi daha da büyüme potansiyeline sahip. Örneğin Rusya’dan, Hollanda’dan, Belçika’dan çıkışlarda bir numarayız. Almanya’dan çıkışlarda üç numarayız. Artık bu büyüklüğe uygun davranmamız gerekir. Peki, Turizm Bakanlığı ne yapıyor MALİYETLERİMİZ ARTTI Bildiğim kadarıyla dışarı ödemenin lirayla oluşu, giren paranın ise ise döviz olması turizm sektörüne kazanç sağlıyordu. BARUT Öyleydi. Bu avantajdı. Şu anda ise dezavantaj. Son üç yılda hem Euro, hem dolar geri gitti. Maliyetlerimiz dolar bazında yüzde seksen arttı. Bakın, ben burada ağlamıyorum. Kimileri, ağlamayan çocuğa emzik vermezler, der. Ben o mantıkta değilim. Ben sadece sektörün gerçeklerinin ortaya dökülmesinden yanayım. Onun karşılığında da beklentilerimizin gerçekleşmesini istiyoruz. Biz turizmde büyük hedefleri olan bir ülkeyiz. Bunu bizzat Başbakan muhtelif toplantılarda, görüşmelerde söyledi. ‘‘Altmış milyon turist, şu kadar döviz bekliyoruz’’ dedi. Biz gerçekten bu hedefleri tutturmak istiyorsak öncelikle Başbakan ve bakanlarla 15 Mart’ta yaptığımız toplantıda konuşulan adımların atılması lazımdır. Biz AB’ye girmek istiyoruz. AB’nin standartlarına uymak istiyoruz. O zaman neden AB ülkelerindeki KDV standartlarına uyamıyoruz? Güney Avrupa’da, Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde KDV yüzde 7 ile 8 arasında değişiyor. Eğer AB üyesi ülkeler KDV’yi yüzde 78’de tutuyorsa biz AB’ye üye olmak isteyen bir ülke olarak bu adımları atmamız gerekir. Yani Türkiye’de mal ucuz, ama hizmet pahalı, öyle mi? BARUT Aynen öyle. Dolayısıyla KDV indirimi bugün olmazsa yarın mutlaka olacaktır. Mümkün olan en az zararla bu süreci atlatırsak çok daha iyi olur. Aynı şekilde, ücretlerdeki vergi yükü bir tek bizim sorunumuz değil. Öbür sektörlerde de aynı sorun var. İngiltere’de yapılan bir araştırma KDV’de her puanlık indirimin 2.5 puanlık iş olarak geri döndüğünü gösteriyor. Biz 49 sektöre iş verdiğimiz için turizmdeki artış otomatik olarak ülke ekonomisine geri dönüyor. Biz bu gerçeklerin dikkate alınmasını bekliyoruz. Eğer bi F ELAKET OLMAYACAK SIFIRDAN BURAYA GELDİK Turizmden beslenen bir de yan sektörler var. Alışveriş, yiyecek içecek sektörleri gibi. Ancak özellikle Antalya yöresinde hâlâ ‘her şey dahil turizm’de ısrar ediliyor. Her şey dahil turizm yan sektörlere darbe vurmuyor mu? Ayrıca turist geldiği ülkeyi tanıma olanağı bulamıyor; tatil köylerine hapsediliyor. Bildiğim kadarıyla da yurtdışında bağlantılar yapıldığı için turizmden gelecek paranın önemli kısmı dış ülkelerde kalıyor. Bu nasıl iş? AYIK Aslında öyle de değerlendirmemek lazım. Türkiye, bilerek ya da bilmeyerek kendince bir model geliştirmiş. Türkiye sıfır noktasından buralara geldi. Bakın, 2005 rakamlarına göre Türkiye’ye 21 milyon turist geldi. Hatta konaklama sektörü neredeyse yüzde yüze varan bir oranda Türk öz sermayesiyle oluşturuldu. Ayrıca Türk bayraklı charter firmaları kuruldu. Bugün Türkiye’ye gelen turistlerin aşağı yukarı yüzde 70’ini Türk bayraklı uçaklar taşıyor. Pazarın olduğu yerlerde Türk kaynaklı tur operatörleri faaliyet gösteriyor. Örneğin Almanya’da Öger Tur, Kayı Tur var. Oralarda pazarı oluşturan, yönlendiren tamamıyla Türk firmaları. Hiçbir turizm ülkesinde böyle bir yapılanma olmamıştır. Çok hızlı, arz odaklı bir büyümeyle ülkeye özgü bir model oluşmuştur. Sayılar hep büyüdüğü için de ister istemez bazı noktalara kaçmış olabilir. Yani, biz bunu yaparken seçkin alanlar, seçkin bölgeler oluşturamamışız. O nedenle de butik turizm yapa MONO KÜLTÜRLEŞME Ama bu sistem turizm kültürünü tek tip hale getirmiyor mu? AYIK Burada dediğiniz gibi bir mono kültürleşme söz konusu. Aslında biz de bundan şikâyetçiyiz. Tesislerin hepsi aynı tarzda, aynı işletme mantığıyla işletiliyor, aynı nitelikteler. Bu da farklı katmanlardaki tüketici kitlelerine hitap edilmesinde sıkıntı yaratabilir. Bu da bizleri kitle turizmine daha fazla hapseder hale getirebilir. Böyle bir tehlike her zaman için var. Ama turiste farklı seçenekler sunarsanız o zaman turist de bunları düşünmeye başlar. Ama biz son 20 yıllık süreç içinde çok hızlı gelişmekten dolayı yaşam alanlarımızı paralel bir bi Peki, 2006 Türk turizmi için felaket mi olacak? AYIK Hayır, felaket olmayacak. Çünkü Türkiye, yabancı turistin gözünde hâlâ vazgeçilmez bir tatil ülkesi. Tüketici eğilimleri bir anda değişmez. Ama artık bir dönüşümü yapmak zorundayız. Bundan sonra turizm sektöründe marka olmak için neler yapılmalı? AYIK Artık olgunluk evresine gelmiş bir sektör olduğu için jeneratör gibi ürettiği enerjiyle 40’ın üzerinde farklı sektöre güç veriyor. Bir kere istihdamın ilacı turizm sektörüdür. Hatta daha iddialı bir şey de söyleyeyim. Biz bu sektör aracılığıyla bu ülkeyi değiştirebilir, dönüştürebiliriz. Sadece ekonomik değil, sosyal anlamda da biz bu ülkeyi değiştirebiliriz. Yani içki yasağı olmayan, kadınlarının erkek baskısı altında başlarını örtmek zorunda kalmadıkları, kaçgöçün bulunmadığı, namus cinayetlerinin işlenmediği bir ülke olabilir mi Türkiye? AYIK Bu sektör aracılığıyla çok farklı kültürler bir araya getirilebilir. Bu bir araya geliş sonucunda çok farklı bir sentez ortaya çıkabilir. Bu da siyası irade, ortak akıl gerektirir. Bir master plana ihtiyaç vardır. Bu plan bölgesel, ya da ülke çapında olabilir. Sayın Başbakan son olarak sektör mensuplarıyla yaptığı toplantıda eylül ayına kadar böyle bir master plan çalışmasının tamamlanacağını da beyan etti. Sektörü doğrudan ilgilendiren tek yasa 2634 sayılı Turizmi Teşvik Yasası’dır. Öncelikle sektörü ilgilendiren hukuksal altyapının oluşturulması lazım. Sektörde gelişme, büyüme hedefleniyorsa mutlaka bunun halledilmesi gerekir. İlgili ve bağlı kurumlarla koordinasyonu sağlamak için yasal boşlukların giderilmesi zorunludur. İMAJ ÇALIŞMASI ŞART Tatilci en iyi fiyatı, en iyi şartlarda mı değerlendirmek istiyor? BARUT Tabii. Hep korkumuz AB’nin kendi turistini kendi üye ülkelerine yönelteceğiydi. Ama oraların yatakları yetmez ki... Türkiye, Mısır nasıl oluyor da bu kadar atak yaptı? Ama biz de mutlaka bir imaj çalışması yapmalıyız. Bu kesin. Son dönemde bir tek Türkiye’de papaz öldürüldü. Üstelik ağır da komplo teorileri üretiliyor. Diyarbakır’da, Batman’da olaylar patladı. Bunlar da tatilciyi korkutmaz mı? BARUT ‘90’lı yıllarda turizmde zikzak çizmemizin nedeni terör olaylarıydı. Ama bizden kaynaklanan nedenler değildi bunlar. Önümüzdeki dönem reklam kadar tanıtımın önemi öne çıkacak. Bizim öbür Müslüman ülkelerden farklı yüzümüzü göstermemiz lazım. Ama öyle yapmıyoruz. Gereksiz şeylerle, kırmızı noktalarla uğraşıyoruz. Bunlar dış basında çok yer aldı. Bütün bunlar bu yılki sıkıntılarımızı tetikleyen olaylardır. İsviçre maçı tahmin edebileceğinizden çok daha fazla olumsuz etki yaptı. CUMHURİYET 12 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear