26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Nükleer Savaşa Karşı Uluslararası Hekimler Birliği örgütünden Dr. Claussen Türkiye’yi uyardı 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT ‘Ateşle oynamayın’ AHMET TEVFİK ORTAÇ Talat, KKTC’de Havlu Attı... Önceki gün 24 Nisan’dı. Hem Annan Planı’na Kuzey Kıbrıslıların ezici bir çoğunlukla ‘‘Evet’’ oyları ile destek verdikleri, hem de M. Ali Talat’ın ikinci Cumhurbaşkanı olarak iktidara gelmesinin yıldönümüydü. Geride kalan iki yılda, Kıbrıs Rum ve Yunanistan tarafı, aslında Kıbrıs Türkleri için eşit hakları bile çok gören Annan Planı’na ‘‘Ohi’’ diyen Papadopulos zihniyeti etrafında kenetlendiler. Öylesine ki, AB ve ABD’de, Yunan lobilerinin güzel hatırı için, 24 Nisan 2004 referandumuna Güney Kıbrıslıların verdiği ‘‘Hayır’’ oylarını içlerine sindirdiler. Planın sahibi Annan, BM Güvenlik Konseyi’ne, mahcup bir şekilde, o günkü çözüm planını yok saymalarını söyledi. Ve öylece başta M. Ali Talat olmak üzere KKTC’li evetçilerin referandum sandıklarındaki oyları da çöpe atılmış oldu. BERLİN Çernobil faciasının 20’nci yılında, Türkiye’de yeni nükleer enerji santralları kurmak isteyenlerin ‘‘ateşle oynadığı’’ bir kez daha vurgulandı. Nükleer Savaşa Karşı Uluslararası Hekimler Birliği (IPPNW) adlı örgütün Almanya Seksiyonu Başkanı Dr. Angelika Claussen, Ankara’nın ‘‘atom kulübü’’ne üye olmak için bu kadar çaba göstermesine bir anlam veremediklerini söyledi. Türkçe de bilen ve Türkiye’deki gelişmeleri yakından izleyen Dr. Claussen, Cumhuriyet’in sorularını yanıtlarken, uyarılarda bulundu. Angelika Claussen, Sinop’taki nükleer santral çalışmalarına dikkat çekerken, şöyle konuştu: ‘‘Atom enerjisi tamamen gereksiz bir enerji türüdür. Hem pahalı hem de çok uzun süreli etkileri var. Nitekim bunu Çernobil’de gördük. Nihai depolama sorunu kesinlikle çözümlenememiş ? Ankara’nın “atom kulübü”ne üye olmak için bu kadar çaba göstermesine bir anlam veremedikleriNİ söyleyen Dr. Claussen, “Atom enerjisi tamamen gereksiz bir enerji türüdür. Hem pahalı hem de çok uzun süreli etkileri var. Nitekim bunu Çernobil’de gördük” dedi. durumda. Bu Türkiye için de geçerli ve ben güneşi bu kadar bol olan, yenilenebilir enerjinin böylesine şanslı olduğu bir ülkedeki nükleer enerji girişimlerini anlamsız buluyorum. Türk hükümeti atom kulübüne girmek mecburiyetinde olduğunu söylerse, bu tam bir saçmalık olur. Çünkü Türkiye yenilenebilir enerji için ideal bir ülke. Türk hükümeti bu alanda, örneğin AB ile projeler üretmek için çaba sarf etmelidir. Bu Türkiye’deki tüm insanlar için olumlu olurdu.’’ er enerji tesisi kurulmak istendiğinde bu tür çalışmalar yaptıklarını, ortak çaba gösterdiklerini belirtti. Dr. Claussen, Türkiye’nin kendi olanaklarını bilerek davranmasını ve bu tür tehlikeli maceralardan uzak durması gerektiğini, yakın geçmişteki felaketlere bakarak dersler çıkarabileceğini belirtti. Öte yandan bir süre önce Almanya’da vizyona giren yeni filmi ‘‘Die Wolke’’ (Bulut) ile Çernobil faciasının yıldönümünde konuyu tekrar gündeme getiren Alman yönetmen Gregor Schnitzler, bu konunun tek bir ülke veya bölge ile sınırlandırılamayacağını söyledi. Gudrun Pausewang’ın kitabından ‘DERS ÇIKARILMALI’ IPPNW’nin Türkiye’de etkinliklerde bulunduğunu belirten Dr. Claussen, daha önce de Akkuyu’da nükle uyarlanan filmin, uyarıcı özellikle olduğuna dikkat çeken 42 yaşındaki yönetmen, Cumhuriyet’in sorularını yanıtlarken, filminin Türkiye dahil birçok ülkede gösterime girmesinden mutluluk duyacağını söyledi. Schnitzler, Çernobil’in bir benzerinin Almanya’nın Frankfurt şehri yakınlarında meydana gelebileceğinden yola çıkarak gerçekleştirdiği film ve etkileri hakkında şunları söyledi: ‘‘Aslında biz farklı kuşakların insanlarıyız. Ben mesela Çernobil’i yaşayan kuşaktanım. O zamanki durumu bilenlerden, o histeriyi ve görünmeyen tehlikeyi yaşayanlardan biriyim. Filmin akışı içinde tüm ekip facianın etkisi altında kaldı. Dış dünyadan teklifler var. Bir kere film şimdiden Japonya’ya kesinlikle satıldı. Bunu biliyorum. Ayrıca başka ülkelerden de ilgi var. Ama şu anda henüz bunların hangileri olduklarını söyleyemeyeceğim. Türkiye dahil, filmimin dış dünyada gösterime girmesini isterim.’’ Çöpe giden ‘evet’ler.. Sayın Talat’ın, bu çöpe giden iradeden dolayı, üzgün olmadığı, 24 Nisan cülusunu öne çıkartarak önceki gece Lefkoşa’daki İnönü Meydanı’nda, taraftarlarına bir şölen düzenletmesiyle anlaşıldı. O şölende, KKTC Cumhurbaşkanı yoktu. CTB’nin bugünkü genel başkanı ve KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer konuşmacıydı. Ama alanın adamakıllı boş olması, sadece konumu nedeniyle Talat’ın değil, Kuzey Kıbrıslı Türklerin çok büyük çoğunluğunun da, şölen adıyla sunulan bu gösteriye ilgi duymadıklarını ortaya koyuyordu. Sıfırdan başlamaya razı lider! HÂL CAN ALIYOR Çernobil faciasının 20. yılı İnsanlık tarihinin Hiroşima’dan sonraki en büyük, sivil kullanımda ise en çok zarara yol açan nükleer faciasının üzerinden tam 20 yıl geçti. 26 Nisan 1986 gecesi Ukrayna’nın (o zamanki Sovyetler Birliği) kuzeyinde bulunan Pripyat yerleşim birimine yakın Çernobil nükleer santralındaki 4 numaralı reaktörde meydana gelen patlamayla birlikte yoğun bir fallout (1) Sovyetler’in batısına, Doğu Avrupa’ya, İskandinavya’ya, Britanya’ya ve ABD’nin doğusuna yayılmıştı. Ama esas çok yoğun bir şekilde kontamine olan (kirlenen) bölgeler, reaktörün bulunduğu Ukrayna, Rusya ve hepsinden kötüsü Beyaz Rusya’nın geniş alanları olmuştu. ‘‘Radyoaktif fallout’’un yaklaşık yüzde 60’ı bu ülkeye, özellikle ülkenin güney ve doğu kesimlerine inmiş, doğanın yoğun bir şekilde radyasyonla kirlendiği (kontaminasyonu) saptanmıştı. 26 Nisan 1986 gecesi Ukrayna’nın kuzeyinde bulunan Pripyat yerleşim birimine yakın Çernobil nükleer santralındaki 4 numaralı reaktörde meydana gelen patlama tarihin en büyük nükleer felaketlerinden birine neden oldu. Aradan 20 yıl gibi uzun bir zaman geçmesine rağmen kazanın etkileri halen sürüyor, kansere yakalanan insanların sayısı sürekli artıyor. KKTC Cumhurbaşkanı, o toplantıya gelmedi ama, düzenlediği basın toplantısında, Güney’e adeta yalvarırcasına ‘‘Annan Planı değil, başka bir plan diyorlarsa, biz ad peşinde değiliz. Eğer sıfırdan başlamak istiyorlarsa, ona da varız’’ çağrısında bulunmaktan da geri kalmadı. TalatSoyer ikilisinin, Rumları yola getirme çabalarında sergiledikleri iyi niyetlerini fazlasıyla zorlayan ısrarlı tutumlarının bir başka örneğini de KKTC Başbakanı, NTV televizyonunda katıldığı bir tartışma programında verdi. Adada 1961’de kurulmuş olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin statüsünün hâlâ yürürlükte olduğunu söyledi. 15 Temmuz 1974’te, Atina cuntasının Makarios’u devirerek ortadan kaldırdığı o statü, Kıbrıs Türk halkını azınlık olarak görmüyor muydu? Eğer 1961 Cumhuriyeti aynen devam ediyorsa, Ferdi Sabit kimin başbakanıdır? Ve yine o statü geçerliyse, adadaki Türk askerine işgalci diyenler haksız mıdır? Burhan KuzuYavuz Sabuncu devredeler.. Kafası adamakıllı karışmış olan KKTC yönetimi, son Rum Malları Yasası adı altında çıkartılan yasa nedeniyle, Kuzey’deki Türkler arasında giderek büyüyen hoşnutsuzluğu da görmek istemiyor. UBP ve TKP, bu yasanın anayasaya aykırı olduğunu belirterek KKTC Anayasa Mahkemesi’ne başvurdular. Ankara’da bizzat Başbakan Erdoğan devreye girdi ve bu iki partiden başvurularını geri almalarını istedi. Ancak Ankara’nın bastırması da, istenilen sonucu vermedi. Bunun üzerine KKTC Anayasası’nda, hızlı bir değişiklik yaparak mahkemenin önünü kapatmak amacıyla hazırlanan bir yeni taslağı KKTC Cumhuriyet Meclisi’nden geçirtebilmek için Prof. Burhan Kuzu ile Prof. Yavuz Sabuncu, Lefkoşa’yı adeta mesken tuttular. Ama, Cumhuriyet Meclisi’nde yeterli çoğunluk bulamadılar. Bence Talat yine de umudunu yitirmemeli. 24 Nisan referandumuna ‘‘evet’’ denilmesi için iki yıl önce Kıbrıs’tan canlı yayınlar yapan, gazetelerine yazılar döktüren bizim anlı şanlı televizyoncularımız, köşe yazarlarımız herhalde bir çözüm yolu bulurlar. Talat Bey’i ortada bırakmazlar... Devletin ölümcül sırrı Çernobil felaketinin ardından Karadeniz bölgesinde yaşanan nükleer kirliliğin gerçek boyutları kamuoyundan gizleniyor CENGİZ DEMİREL UKRAYNA’DA 2.7 MİLYON KURBAN Aradan 20 yıl gibi uzun bir zaman geçmesine rağmen Çernobil kazasının etkileri halen sürmekte, kansere yakalanan insanların sayısı azalmamaktadır. Bugün 1.3 milyon insan ‘‘kontamine olmuş’’ bölgelerde yaşamaktadır. Ukrayna’da resmi olarak 2.7 milyon insan Çernobil faciası kurbanı olarak tanınmaktadırlar. 70 bin yetişkin ve 2 bin çocuk sakatlar listesine alınmışlardır. Beyaz Rusya’da 135 bin insan göçmek zorunda kalmış, yerini yurdunu terk etmiş, 200 bini ise kaçmışlardır. Bu ülke alanının hemen hemen dörtte biri, nüfusun ise beşte biri radyasyona maruz kalmıştır. Santralın en yakınında yer alan Pripyat kentinde yaşayan insanlar (45 bin) patlamayı takip eden birkaç gün içinde kentlerini terk etmek zorunda kalmışlardır. Santralın etrafında 30 kilometrelik bir çember, orada yaşayanların dışında herkes için yasak bölge ilan edilmiştir. Buraya her girişçıkış güvenlik güçleri tarafından kontrol edilmektedir. Bugün Almanya, atom enerjisinden çıkma kararı alan ilk ülke olma özelliğini korumaktadır. Almanya’da bulunan 19 atom santralından ikisi kapatılmıştır ve diğerleri de peyderpey kapatılacaklardır. Eski Doğu Almanya’daki atom reaktörlerinin tamamı kapatılmıştır. Almanya’da atom enerjisinin toplam enerji üretimi içerisindeki payı yüzde 28.1’dir. SİNOP Çernobil nükleer faciasının üzerinden 20 yıl geçmesine karşın başta Karadeniz olmak üzere çok geniş bir alanda etkilerinin sürdüğü ve toprakta radyasyon bulunduğu belgelendi. Türkiye Atom Enerjisi Kurulu (TAEK) tarafından 2000 yılında hazırlanan ve bugüne kadar saklanan bir raporda özellikle kırsal kesimde toprakla uğraşanların kanser riskiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çekildi. 26 Nisan 1986’da saat 01.24’te meydana gelen Çernobil faciası, tarihe insanlık tarihinin en büyük nükleer faciası olarak geçti. Birçok uzman patlamanın yaratacağı tehlikelere dikkat çekerken, dönemin Devlet Başkanı Kenan Evren, Ticaret ve Sanayi Bakanı Cahit Aral ve Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu ile TAEK Başkanı Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre TRT ekranlarına çıkarak çay içerek iddiaları çü ‘Topluma karşı işlenmiş cinayet’ CHP Sinop Milletvekili Engin Altay, Çernobil kazasından sonra devletin büyük bir gizlilik içinde çalıştığını, kamuoyunu bilgilendirmediğini belirterek ‘‘Bu topluma karşı işlenmiş bir cinayettir. Siyasetçiler bazen aldıkları kararlarla cinayet işlerler. TAEK’in elinde bölge bölge veriler olduğuna inanıyorum. Ama açıklamıyorlar. Şimdi yapılması gereken 1986’dan bu yana yıl yıl tüm verilerin kamuoyuna açıklanmasıdır’’ dedi. Altay, verilerin kamuoyuna açıklanması için soru önergesi vereceğini de söyledi. rütmeye çalıştılar. Çernobil faciasından 2 yıl sonra Karadeniz başka bir çevre faciasıyla karşılaştı. Sinop’un Soğuksu köyünde 4 Ağustos 1988’de içi zehir dolu variller bulundu. İtalyan menşeili varillerin kansorejen madde taşıdığı belirlendi.Bundan 12 yıl sonra çevrecilerin baskısı üzerine Sinop Valiliği 25 Şubat 2000’de TAEK’e bir yazı yazarak zehirli varillerin çevresinde radyasyon ölçümü yapılmasını istedi. TAEK uzmanları tarafından depo çevresinden alınan 4 ayrı örnekte radyasyona rastlandı. Dönemin TAEK Başkanı Prof. Dr. Cengiz Yalçın imzasıyla Sinop Valiliği’ne iletilen 22 Mart 2000 tarihli raporda depo çevresinden alınan toprak örneklerinde kilogram başına 55 ile 107 bekerel arası Cs. 137 aktivitesine rastlandığına dikkat çekildi. Raporda bunun zehirli varillerden değil Çernobil’den kaynaklandığı vurgulandı. Sinop Çevre Dostları Derneği Başkanı ve Sinop Nükleer Karşıtı Platformu Sözcüsü Hale Özen de TAEK’in dışında çeşitli bilim çevrelerince Karadeniz’de yapılan kanser araştırmalarında da benzer sonuçlar çıktığının altını çizdi. Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net HER AİLEDE KANSERLİ Hale Özen, şöyle devam etti: ‘‘Örneğin Ankara Tıp Fakültesi Vakfı Başkanı Sayın Prof. Dr. Özden Alimoğlu’nun Sinop kırsalında 45 ay önce yaptığı bir araştırma var. Sonuca göre kanser artış oranı yüzde 48.9 Bu artışların bir anlamı olmalı. Yine Türk Tabipleri Birliği ile Hopa Belediyesi’nin ortak bir çalışması oldu. Bunun sonuçlarına göre de kanser artış oranları yüzde 48’ler dolayında. Nerede ise her ailede bir kanserli hasta oluştu. Bunun Çernobil ile ilişkilendirilmesi noktasında veya başkaca çevresel etkiler noktasında artık devletin çok daha şeffaf çalışmalar yapması gerekiyor ve verileri kamuoyu ile de paylaşması gerekiyor.’’ TUZLA’DAKİ ATIK VARİLLERİ Ceza, ihbar eden şoföre kesildi İstanbul Haber Servisi Tuzla’nın Orhanlı beldesinde tehlikeli atık yüklü varillerin yasadışı yollarla gömülmesi ile ilgili ilk ceza olayı, ihbar eden TIR şoförüne ve nakliyeciye verildi. Tuzla Kaymakamlığı, Tuzla Cumhuriyet Savcılığı’nın soruşturması sırasında atık varillerini bölgeye boşalttıklarını kabul eden Mehmet Suiçmez ile Ali Ayvendi’ye Çevre Yasası uyarınca toplam 15 bin 700 YTL para cezası uyguladı. Savcılığın görevsizlik kararı vererek Tuzla Kaymakamlığı’na gönderdiği dosya uyarınca verilen kararda, Suiçmez ve Ayvendi’nin atık dolu varilleri Orhanlı beldesi Değirmentepe mevkiine ve Aydınlı Mahallesi Kum Ocakları’na boşalttıkları belirtildi. Mehmet Suiçmez ve Ali Ayvendi’nin, ‘‘2872 Sayılı Çevre Yasası’’nın 13. maddesine aykırı davranarak ‘‘çevreyi kasten kirletme’’ eylemini gerçekleştirdikleri kaydedilen kararda, bu kişilere aynı kanunun 20. maddesinin c fıkrasına göre para cezası uygulandığı bildirildi. Kararda, Ayvendi ve Suiçmez’in varilleri 10 seferde boşalttıkları anımsatılarak her sefer için 1.570 YTL olan cezanın 10 kez uygulanarak 15 bin 700 YTL ’ye çıkarıldığı ifade edildi. Tuzla Kaymakamlığı, Unifar Kimya işyerinin Kocaeli’nin Gebze ilçesi sınırları içinde bulunmasından dolayı da Gebze Kaymakamlığı’na yazı yazarak bu işyeriyle ilgili kararı söz konusu kaymakamlığa bıraktı. Yeşiller: Sinop’a nükleer santral yapılması kararı talihsiz bir unutkanlık Nükleer lobinin gözü Türkiye’de Resmi rakamlara göre Ukrayna’da 2.7 milyon insan Çernobil faciası kurbanı olarak kabul ediliyor. Bugün 2.7 milyon insan hâlâ Çernobil’in kirlettiği alan üzerinde yaşam mücadelesi veriyor. İstanbul Haber Servisi Yeşiller Enerji Koordinatörü Nermin Saatçioğlu, uluslararası nükleer lobisinin Türkiye gibi ülkelerde nükleer enerjiyi tekrar gündeme getirerek bu enerjiyi pazarlamaya çalıştığını belirtti. Saatçioğlu, ‘‘Türkiye’de hâlâ Çernobil felaketinin gerçek etkilerini gösteren bir araştırma yapılamamışken bugünlerde Sinop’a santral yapılacağının açıklanması çok talihsiz bir unutkanlık olsa gerek’’ dedi. Türkiye Yeşilleri, düzenledikleri basın toplantısında Çernobil felaketinin 20. yıldönümünde felaketin ‘gerçek etkilerini’ ortaya çıkaran bir araştırmayı açıkladı. Taxim Hill Oteli’nde yapılan basın toplantısında konuşan Yeşiller Küresel Ekoloji ve İklim Değişikliği Koordinatörü Ümit Şahin, 2005 Eylül ayında Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) ile Dünya Sağlık Örgütü’nün ortaklaşa hazırladıkları ‘‘Çernobil Raporu’’nun felaketin gerçek boyutlarını yansıtmadığını vurgulayarak AB Parlamentosu Yeşiller Grubu üyesi Rebecca Harms’ın 2006 Nisan ayında yayımlanan ‘‘Çernobil Hakkındaki Öteki Rapor’’unu sundu. Çernobil kazasının ‘‘tarihin en büyük sanayi faciası’’ olarak tanımlandığı raporda, kazadan itibaren radyasyon ölçümü yapan atom enerjisi kurumları ve siyasilerin gerçekleri halktan gizledikleri vurgulandı. Raporda yer alan bazı ayrıntılar şöyle sıralandı: . Çernobil felaketinin ardından beklenilen kanser ölümü sayısı 30 ile 60 bin arasındadır. UAEK’nin raporu 7 ile 15 kat daha az rakamlar veriyor. . Çernobil serpintisi Avrupa yüzölçümünün yaklaşık yüzde 40’ını kirletti. . Yalnızca Beyaz Rusya’da beklenilenin üzerinde tiroit kanserinden ölüm vakası 1866 bin arasında değişen oranda görülmektedir. . Belirtilerini çok uzun bir süreç içinde sergileyen diğer iç organ tümörleri kazadan 20 yıl sonra ancak ortaya çıkacaktır. BÖLGE ‘ATATÜRK ORMANI’ OLACAK Varillerin gömülü olduğu alanda süren kazı çalışmaları da sona erdi. Çalışmaların sonunda bölgeden 640 varil çıkarıldı. Tuzla Kaymakamı Fahri Keser, atık varillerinin bulunduğu 400 dönümlük alanın ağaçlandırılacağını ve buraya ‘‘Atatürk Ormanı’’ adının verileceğini bildirdi. CUMHURİYET 07 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear