26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Zorlama Hazma Saykan: ‘‘Hamas lideri, Türkiye’nin demokrasisini örnek aldıklarını söylemiş. İşleri epey zor!’’ Ya ğ m u r E k i m İsrail, Ankara’yı terslemiş... ‘‘Tapular, Abdullah Gül’ün elinde kaldı!’’ AVRUPA’YA kar yağdığında Türkiye’de bir doğalgaz telaşı başlatıldı ve hemen ardından ‘‘enerji darboğazı’’na karşı nükleer santral konusu gündeme getirildi. Hal böyle olunca, Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aydın Aybay da eski anılarını tazeleme fırsatını buldu: ‘‘12 Eylül döneminde üniversiteden 1402 sayılı yasaya göre ‘postallanıp’ kardeşimle birlikte kurduğumuz avukatlık bürosunda çalışırken bir gün Kanadalı bir grup ziyaretimize geldi. Ellerinde bir yığın kitap kalınlığında tanıtım malzemesi, broşürler, planlar vardı. Onları önümüze sererek anlattılar: Kanada’da bir nükleer santral yapımcısı firmanın yetkilileriymiş; Türkiye’ye bir nükleer santral kurmak üzere girişimde bulunmuşlar, resmi makamlarla temasa geçmişler. Kendilerine, Türkiye’de hukuksal hizmet verecek bir avukatlık PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Galatasaray’a yeni türkü: Sivas ellerinde puanım çalınır! Özellik Tekin Münür Ormancıoğlu: ‘‘Kendisinin bir özelliği yokken Bush’un kabul ettiği bir kişinin, aynı özelliklere sahip bir Arap’tan niye kaçtığını anlayamadım!’’ bürosuyla anlaşmaları tavsiye edilmiş. Adamları pek gözümüz tutmadı. Getirdikleri tanıtım malzemesini bırakıp gittiler. Ertesi gün ilginç bir telefon aldık. Başbakanlık’tan arıyorlardı; Özel Kalem’den bir yetkili Kanadalıların büromuza gelip gelmediğini ve görüşmemizin sonucunu soruyordu. Adamlar bir daha aramadılar; biz de üzerinde durmadık; iş güç arasında olayı unuttuk gitti. 1990’lı yıllarda nükleer santrallar konusunda Cumhuriyet’te bir yazısının yayımlanmasına aracı olduğum, yurtdışında okumuş parlak bir kariyeri olan mühendis dostumla konuşurken, bu garip olaydan bahsettim. Konuyu uluslararası boyutu ile bilen dostum, yazısındaki bilgileri tekrarlayarak Nükleer şöyle dedi: ‘Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılamak için nükleer santral kurulması kesinlikle gerekli değildir. Dünyada da astarı yüzünden pahalı olan bu kaynaktan vazgeçilmektedir. Bu yüzden Kanada ve ABD’de bu tür santralları imal eden kuruluşlar, ellerinde kalan 90 kadar yarı mamul santralı üçüncü dünya ülkelerine sokuşturmaya çalışmaktadırlar. Bu çok ‘yağlı’ bir alışveriştir. Bir santralin sadece kurulması 3 milyar Amerikan Doları’dır. Bunun yüzde 10 ile 15’i yani 300 ila 450 milyon doları, yapımcı şirketin bu satış işini Türkiye’de kotaracak kişi ya da kişilere vereceği komisyondur. Ankara’dan aldığınız telefonun sebebini şimdi anlatabildim mi?’ Çok güzel anlamıştım.’’ Biz de anladık. Birden fazla santral kurulması hesabını ise şimdi çok daha iyi anlıyoruz! Küba (1) Küba Cumhuriyeti, bilindiği ya da tahmin edilebileceği gibi bir doğa incisi, çevresinde irili ufaklı yaklaşık 1600 ada ve adacık bulunan güzel bir ada ülkesi. Bir ucundan bir ucuna uzunluğu 1250 km, gövdesinin en geniş yeri de yalnızca 210 km. 1 Ocak 1959 tarihinden bu yana Başkan Fidel Castro tarafından yönetilen Küba’nın 11 milyonluk nüfusunun yüzde 70’i beyazlardan, yüzde 18’i melezlerden, yüzde 12’si de siyahlardan oluşuyor. Adada ayrıca sayıları yarım milyonun üzerinde olan bir Çinli nüfus var. Küba, benzer coğrafi özelliklere sahip ülkeler tarafından çevrili. Doğusunda bulunan ve üzerinde Haiti Cumhuriyeti ile Dominik Cumhuriyeti’nin yer aldığı La Espanola adasına yalnızca 77 km, kuzey doğusundaki Bahamalar’a 140 km, güneyindeki Jamaika’ya 146 km, batısındaki Meksika’ya 210 km, kuzeyindeki Amerika Birleşik Devletleri’ne de 180 km. uzaklıkta. Küba, kendisine, ‘‘bir taş atımı’’ uzaklıktaki emperyalist ABD’nin Latin Amerika’daki en sadık işbirlikçisi olan Batista diktatörlüğüne karşı 1 Ocak 1959 günü başarıyla sonuçlanan bir gerilla savaşıyla kurulmuş bağımsız, sosyalist bir ülke. Rejiminin ‘‘sosyalizm’’ olduğunu ABD tarafından örgütlenen Domuz Körfezi çıkarmasını 19 Nisan 1961 günü başarıyla püskürtmesinden üç gün önce ilan etmişti. ABD tarafından bu ülkeye karşı aralıksız uygulanan ekonomik ambargonun ilanı ise 1962 yılına rastlıyor. Bu tarihler çok önemli, çünkü başlarda çoğulcu, demokratik, sosyalist bir siyasal yapıyı öngören Küba devrimi, ABD’nin uyguladığı ve üçüncü ülkeleri de uygulamaya zorladığı ekonomik baskılar sonucu başka hiçbir dayanağı olmayan ülkeyi Sovyetler Birliği’ne yaklaştırmış. Küba Komünist Partisi Merkez Komitesi de devrimden altı yıl sonra, 1 Ekim 1965 günü kurulmuş. ‘‘Küba toplumunun demokratik örgütlenmesinin sosyalist ilkelere göre gerçekleşeceğini’’ ilan eden bugünkü anayasa ise 24 Şubat 1976 günü kabul ve ilan edilmiş. ??? Küba bir tarım ülkesi, üretiminin çok önemli bir bölümünü şekerkamışı üretimi oluşturuyor, bunu tütün, kahve, kakao, patates, fasulye gibi ürünler izliyor. Ekonomide hayvancılığın da önemli bir yeri var. Son yıllarda ağırlık verilen bir alan da nikel madenciliği. Devrim öncesi 9 milyon ton olan şekerkamışı üretimi bugün 2.5 milyon tona düşmüş. Devlet bu açığı başka ürünlere ağırlık vererek kapatmaya çalışıyor. Küba, bir tarım ülkesi olmasına karşın dışarıdan çeşitli gıda ürünleri ithal etmek zorunda. Ülkenin yıllık ulusal gelir toplamı 30 milyar, kişi başına düşen yıllık ulusal gelir ise 2900 Amerikan Doları. Devletin toplam borcu ise 1314 milyar dolar civarında. Devlet, son yıllarda kapılarını dış yatırımcılara açmış. Ne var ki yatırımcılar çalıştıracakları işçileri kendileri seçemiyorlar, yetkili devlet kurumunun gönderdiği işçileri çalıştırmak zorundalar. Bu işçilerin ücretleri ise kendilerine değil, o devlet kurumuna ödeniyor. Kurum da bunun büyük bölümünü keserek işçiye devlet işletmelerinde çalışan işçilerin aldığı düzeyde bir ücret ödüyor. Vasıfsız bir işçinin eline yaklaşık 360480 Küba pezosu geçiyor, bu da 1520 Amerikan Doları’na tekabül ediyor. Temel sabit giderlerin neredeyse sıfır (0), çeşitli sebze ve meyvenin çok ucuz olduğu bu ülkede insanlar bu düzeyde bir gelirle yaşamlarını zorlukla da olsa sürdürebiliyorlar. Devrim öncesi ve sonrasında ülke dışına kaçarak başta ABD olmak üzere çeşitli ülkelere yerleşen Kübalıların geride kalan yakınlarına gönderdikleri paraların toplamı yılda 900 milyon doları buluyor. Bu tutar aşağı yukarı ülkenin bir yılda elde ettiği turizm gelirine eşit. Turizm, Küba için büyük önem taşıyor, ülke ekonomisi için somut bir umut olmakla birlikte aynı zamanda da Kübalıların aklını karıştıran, dengesini bozan bir sektör. Bir ‘‘Küba dostu’’ olarak bu konudan yola çıkarak söylenmesi gereken epey ‘‘şey’’ var. eposta: dkavukcuoglu@superonline.com SESSİZ SEDASIZ (!) Kırmızıda dört geçişten biri bedava TÜRKİYE’Yİ şahane şekilde yönetenlerin nefis bir karar daha alarak trafik cezasını peşin ödeyene, yüzde 25 indirim getirdiğini anımsatıyor Yahya Kemal Kaya ve şöyle diyor: ‘‘Yani, dört kez kırmızı ışıkta geçene, bir geçme bedava. 20 defa mı geçtin kırmızı ışıkta? Ben hesapladım; üç hatalı sollama bonus! Ayrıca 50 defa kırmızıda geç, 20 defa hatalı solla, 15 kez hız rekoru kır; yaralamalı kaza ‘ücretsiz’e denk geliyor. Hatta yılda iki defa aynı haltı yersen, ışıldaklı eskort bile verir Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Fortis Aydın Doğan’dan Dışbank’ı satın alan HollandaBelçika sermayeli Fortis Bank’ın ortaklığı ile üretilen mayınların Güneydoğu Anadolu’da PKK tarafından kullanıldığına ilişkin belgelere dayanan iddialar vardı. İki ay önce ‘‘doğru mu’’ diye sormuştuk. Fortis Bank sessiz kalmayı yeğledi. bunlar. Hatırlı müşteri diye... Malum, bugünlerde ‘hukuk’ diyeni içeri tıkıyorlar. Ama yine de soramadan edemiyor insan. Bu indirimli ceza sistemi, suç işleyip cebinde nakdi olandan başka kimin işine yarar? Suç işlemeyen, adam gibi otomobil kullanana nasıl bir faydası var? Devletin şefkatinden nemalanmak için illa suçlu mu olmak gerekiyor?’’ Bu soruların en doğru yanıtını, hiç kuşkusuz engin deneyimlerine dayanarak Maliye Bakanı Kemal Unakıtan verebilir! Başbakan’ın kullandığı argoya da standart getirelim TSE’ci ağabeyler! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Ordu’da ‘2040’a Doğru ‘‘Karadeniz yaylaları’’ arasında Ordu’nunkiler bir başkadır. Sadece doğası ve geleneksel değerleriyle değil; ‘‘çağdaş yaşam etkinlikleri’’yle de nam salmışlardır... Çünkü Ordu’nun yaylaları, yöresel kültüre sevdalı Ordulularla birlikte ‘‘aydın’’larının da adeta ‘‘himayesi’’ altındadır. O halk ve o aydınlar ki örneğin bütün Karadeniz kıyılarını paramparça eden yeni ‘‘dolguduble yol’’ uygulamasını bile Ordu’nun kıyılarında engelleyerek çevre ve yaşam haklarını korumanın ‘‘Karadenizli kahramanları’’ olmuşlardır... İşte bu kahramanlar arasındaki Enis Ayar, yüksek ve serin yaylalarda yıllarca önayak olduğu ‘‘Vos Vos Şenlikleri’’yle de tanınmıştı. Ülkenin dört bir yanından, eski kaplumbağa tipindeki renk renk ‘‘Volkswagen’’leriyle şenliğe katılanlar, otomobil sevgisinin bu alçakgönüllü türü ile doğa sevgisini buluşturmanın ilginç beraberliklerini yaşadılar... Derken, Ordu’ya gelip de deniz kıyısında şöyle birkaç kadeh içki eşliğinde yemek yemenin keyfini çıkarmak isteyenler de Enis Ayar’ı, unutamayacakları bir ‘‘slogan’’ ile tanıdılar ve sevdiler. ‘‘Ayışığı’’ lokantasının hem tabelasında hem de broşürlerinde ve hatta kartvizitlerindeki şu ‘‘anımsatma’’, sayfalar dolusu makaleyle bile zor anlatılabilecek bir toplumsal eleştiriyi, en kısa ‘‘aydın söylemi’’yle dile getiriyordu: ‘‘Aile yerimiz yoktur’’! ‘‘kentsel duyarsızlık’’ örneği olarak, Ordu’nun peyzajında ‘‘karabasan’’ gibi duruyor... Enis Ayar, ‘‘dayanılmaz saygısızlık’’ dediği bu imar densizliğinden kenti kurtarabilmek için, belediyeye dilekçe üstüne dilekçe verirken; toplu imzalı başvurular ve afişli, broşürlü kampanyalarla da Ordu’nun ‘‘saygınlığını kurtarma’’sını istiyor... Bu acayip büyüklüğe sahip şaşırtıcı inşaatın kentin önünden çekilmesi, aynı zamanda ‘‘tarihi kıyı semti’’ özelliği taşıyan Taşbaşı Mahallesi’ndeki elde kalabilmiş eski evleri yaşatmayı hedefleyen ‘‘Ordu 2040’’ projesi için de gerekli... ‘Ortak ütopya’ için Bu proje de yine Enis Ayar’ın militanca takip ettiği ve başta Mimarlar Odası olmak üzere Ordu’daki kente duyarlı kesimlerin ‘‘ortak ütopya’’ları haline gelen bir çalışma... ‘‘Bir şehrin geçmişi, geleceği olabilir mi’’ sorusuna ‘‘evet’’ yanıtı verilerek yola çıkılan Ordu 2040’ın tanıtım raporunda deniyor ki: ‘‘Bu proje, bugüne kadar doğaya yaptıklarımızın bir özrü... 2040 yılı geldiğinde Ordu sahilinde çirkin apartmanlar ve gökdelenler dikilmiş olmasın!.. İnsanlar mahalle hayatını unutup apartmanlarda birbirlerini tanımadan yaşamasınlar!.. Ordu sahilinde insanlar yerine arabalar dolaşmasın!.. Ordulular Karadeniz rüzgârı yerine egzoz dumanı solumasın!.. 1960’lı yıllardan önceki güzel Ordu, 2040 yılında ve daha sonra da yaşasın...’’ Böylesi duygu ve özlem yüklü çağrı etrafında herkesin birleşmesini hedefleyen Ordu 2040 projesinin, ‘‘Peki, Nasıl Olacak?’’ başlıklı bölümünde de özetle şunlar vurgulanıyor: ‘‘Öncelikle geleneksel mimarinin en güzel örnekleri olan sahildeki eski evler onarılıp yaşatılarak korunacak ve aynı sahildeki apartmanlar ise yıkılacak...’’ Bu hedefin önündeki en büyük engellerden birisini oluşturan, 10 katlı eski SAGRA binasının ‘‘kıyıdan kaldırılması’’, sadece 2040 ütopyaları için değil; günümüzün kent yaşamını da ‘‘uygarlaştırmak’’ bakımından da önem ve ivedilik taşıyor... Söz şimdi, Ordu’yu yönetenlerde ve Ordu’dan sorumlu herkeste... ekinci?cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com Taşbaşı’ndaki ‘taşlaşma’ İşte böylesine ince ve derinlikli eleştirel bakışıyla Ordu’daki kentsel ve kültürel duyarlılığın adeta simgesi haline gelen Enis Ayar, son zamanlarda da kıyıdaki dev bir ‘‘uygunsuz yapı’’yı sorguluyor. Denizle olan yaşam bağlarını kıyı yolu tahribatına teslim etmeyen Orduluların, yine denizle aralarında devasa bir duvar oluşturan bu yapıyı ‘‘kentin önünden’’ kaldıracaklarına inanıyor... Çünkü, Atatürk Bulvarı Taşbaşı Mahallesi 39 No’lu parselde bulunan ve mülkiyeti SAGRA AŞ’ye ait iken Bayındır Holding’in ele geçirmesinden sonra, çekme katıyla birlikte neredeyse ‘‘10 katlı’’ koca bir beton blok olarak yükselen yapı, aynı kıyı kuşağındaki diğer kimliksiz binaları bile masum gösterecek kadar büyük bir TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 22 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bursa’nın 1 İznik ilçesinde ünlü bir 2 kanyon. 2/ İs 3 panyolların sevinç ünle 4 mi... Sebze, 5 meyve sat 6 mak için ku7 rulmuş, derme çatma 8 dükkân. 3/ Sı 9 cak parçanın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ansızın su içine dal1 D İ Y A F R AM dırılmasıyla elde 2 E R E Y U L U S edilen çatlak cam T İ türü. 4/ Osmanlı 3 L O N G O Z S İ T devletinde uzun sü 4 İ D O R GU T O ren savaşlarda, ge 5 L O T F A U L rektiğinde düzenli 6 O F İ S O R A T O R Y O ordunun yanında 7 hizmete alınan para 8 G R A D O T U J lı asker... Yabancı. 5/ 9 A M N E Z İ M İ Maddenin, kimyasal bir tepkimeye girebilen en küçük parçası... Sodyum elementinin simgesi. 6/ Zilli bir kasnağa geçirilmiş kursak zarından oluşan çalgı... Güreşte bir oyun. 7/ Şişmanlamak ve kilo almaktan korkma biçiminde ortaya çıkan aşırı iştahsızlık. 8/ Yaylı bir çalgı... Yüce, yüksek. 9/ Sazlık, kamışlık. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Harran Ovası’nda tanınmış bir ören yeri. 2/ Bir renk... Piston. 3/ Ölü görmekten duyulan aşırı korku. 4/ Osmanlılar döneminde Roma kentine verilen ad... Akciğerleri dinlerken hekimin duyduğu patolojik ses. 5/ Başlıca, temel niteliğinde olan... Deriyi kullanılabilecek duruma getirmek için uygulanan işlemlerin tümü. 6/ ‘‘Çamaşırcı ayı’’ da denilen bir hayvan. 7/ İngiltere’de çok sevilen bir cins bira... Kısımlar, bölümler. 8/ Denizli’nin bir ilçesi... Leylak rengi, açık mor. 9/ Halk müziğinde bağlama çalma tekniklerinden biri... Küçük mağara. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear