26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Şirin şeytan maskesi. Geleceğe gülümseyen küçük Bolivyalı. La Paz’da Ay yürüyüşü La Paz’da bizi alanda karşılayan yerel rehberimizin ilk söylediği şey, yavaş hareket etmemiz gerektiği. Ayaklarımızı adeta sürükleyeceğiz, yavaş çekim gibi. Bu yeni yürüyüş biçimine hemen bir ad bulduk: ‘‘Ay yürüyüşü’’. Neden yavaş hareket etmemiz gerektiğine gelince, La Paz Güney Amerika’nın en yüksek yeri, rakım 38004000 metre civarında ve biz hiçbir alıştırma yapmadan pat diye, La Paz’a konmuşuz. Beden böyle bir yüksekliğe zor alışırmış, bakalım göreceğiz. Uzun zaman geçmiyor, 12 kişilik grubun hemen hepsinde baş ağrısı ve kusma başlıyor. Tansiyonlar ya aşırı yüksek ya aşırı alçak. Yani durum hiç de parlak değil ama otelde bol miktarda oksijen tüpü var, kendini kötü hissedene dayıyorlar oksijeni, bir de sürekli masaların üstünde sebil billah duran koka yapraklarından çiğnememiz söyleniyor. Bir koka cenneti olan bu diyarda, yerel rehber büyük bir özenle bize kokanın nasıl çiğneneceğini gösteriyor. Koka küçücük yapraklar halinde, bu yapraklardan beş tane alıp sigara gibi kıvırıyorsun ve yanağınla dişin arasında tutarak üç dakika kadar çiğneme işlemi yapıyorsun, sonra suyu iyice çıkmış koka posasını tükürüp atıyorsun. Koka ne mi yapıyor? Baş ağrısını geçiriyor, mide bulantısına iyi geliyor ve sanırım biraz da kafa yapıyor. La Paz sokaklarında var olan tek şey: Yoksulluk. Maskeler ve dünyanın en canlı renkleri bu yoksulluğu örtemiyor. (FOTOĞRAFLAR: HACER KARANLIK) Doksan yaşındaki Bolivyalı, uzun yaşamını dağların bozulmamış havasına borçlu. Bolivya’da askerler, maden işçileri, İndigolar birlikte bir devrimi gerçekleştirmeye çalışıyorlar Aziz Che’nin topraklarında O lacak iş mi? Bir İndigo (yerli) Bolivya Başkanı ve İndigolar ona inanıyorlar ve artık yoksul olmak, köle olmak, işsiz olmak istemiyorlar. Burada yaygın bir söz var: ‘‘Bolivya, altın sepetinde yatan çaresiz küçük kız gibidir.’’ Ve İndigolar şimdi sırtında kazak, ayağında eski bir pantolon Başkanlık Sarayı’nın kapısını açan yeni Başkan Evo Morales’in altın yatağında yatan çaresiz kızı uyandıracağından hiç kuşku duymuyorlar. Amerikan Başkanı Bush’a açıkça meydan okuyan, madenleri kamulaştıran ve en önemlisi ‘‘Ben kokamı ekerim, gerisini Amerika düşünsün’’ diyen o ve yoldaşları! Ne güzel bir sözcük ‘‘yoldaş’’ ve Bolivya’da hemen herkesin dilinde: ‘‘Companero’’... Bolivya gerçekten çok yoksul bir ülke. 8 milyona yakın nüfusun ancak yüzde 3’ü mutlu azınlık, Aziz Che. geri kalan yüzde 97 çok yoksul; öyle orta sınıf filan yok.. durum vahim, büyük çoğunluk açlık sınırında. Ve artık nüfusun yüzde 60’ını oluşturan İndigolar yüzyıllardır süren bu gerçeği değiştirmek istiyorlar, ilk kez kendilerini ifade ediyorlar ve hayatlarının değişmesi için her şeylerini vermeye razılar, çünkü yitirecekleri tek şey kendi yaşamları... dı ve uçuruma doğru kaymaya başladık. Hemen Aziz Ernesto’ya üç dua okudum. İki dakika sonra kamyonet durdu. Hiç kimseye bir şey olmamıştı.’’ AND DAĞLARI İSA BENZETMESİ Ernesto’ya dua eden pek çok köylü, hayatlarındaki her olumlu gelişmeyi Che’ye mal ediyor. Onlara sorarsanız yolları bile Aziz Ernesto tarafından yapılmış. Onu çok iyi hatırlayan Teresa şöyle diyor: ‘‘O çok iyi bir komutandı. Doktordu ve gebe kadınlara yardım ediyordu. Burada yol yoktu; çocuklarımız, dünyaya geldiği anda ölüyordu. Onlara baktı, üstüne üstlük iyi bir gezgindi, sürekli yer değiştiriyordu. Yaşadığı zaman onun mesajını anlamamız gerekirdi. Eşitsizliğin kaldırılması, sosyal adalet, zorunlu sağlık ve okul yardımı gibi şeylerden söz ediyordu ve özellikle bizim, yani yoksulların artık aç kalmamasını istiyordu. Ama biz korkuyorduk ve ona yardım etmedik. Bugün niçin savaştığını biliyoruz, bizim için öldü o. Aynı İsa gibi. O gerçek bir azizdi.’’ Teresa şimdilerde her gün kiliseye gidip Che için bir mum yakıyormuş. Che’ye karşı çatışmaya katılmış eski bir asker olan Ruban Sanchez, biraz hüzünlü durumu açıklamaya çalışıyor: ‘‘Bizim değerlendirmemize göre Guevara, savaşı baştan kaybetmişti. Halkın desteğini alamayacağını biliyorduk. Daha 1967’de toprak reformu yapılmıştı. Köylüler artık toprağa sahip olduklarını hissediyorlardı ve çok güç koşullarda yaşamalarına rağmen henüz savaşa hazır değillerdi.’’ ‘COMANDANTE CHE!’ Köylülerden biri ekliyor: ‘‘O gün onu, iki askere yaslanmış, yürüyerek geçerken gördüm. Askerler beni ve benimle birlikte olan kadınları, eğer konuşursak bizi öldüreceklerini söyleyerek tehdit ettiler. O bir kuyrukluyıldız gibi geçip gitti.’’ Che’nin ölümünden sonra Amerika’nın her yerinden öğrenciler geliyor ve Che’nin taşa kazınmış beş köşeli bir yıldızın üstüne taç gibi oturan büstünü dikiyorlar. Birkaç gün sonra da askerler gelip büstün kaidesini yıkıyorlar, daha sonra da büst kayıplara karışıyor. Öğrenciler bu kez yeniden Che’nin beton bir heykelini dikiyorlar. Köylüler mi, onlar beyaza boyanmış büyük bir kayanın üstüne yalnızca tek bir kayıt taşıyan beyaz bir haç dikiyorlar: ‘‘Comandante Che!’’ Çılgın, renkli bir uygarlık P eki diyeceksiniz, bu kadar yoksul bir ülkede insanlar nasıl yaşıyor? Ezelden beri ülkeyi kurtaran bir şey var, koka yaprağı. Koka, nemli ve yüksek yerlerde yetişen bir bitki, İspanyollar geldiklerinde tüm yerlilerin koka çiğnediğini ve hemen hepsinin dişsiz olduğunu görmüşler. Koka çiğniyorlar; çünkü koka suyu, her hastalığa iyi geliyor.. açlığı bastırıyor, mide bulantısını gideriyor ve enerji veriyor. İspanyollar, ülkeyi koyu Katolik yaparken, bu bitkinin de çiğnenmesini yasaklamışlar. Ne olmuş.. madenlerdeki çalışmalar aksamaya başlamış, bu durum karşısında Vatikan koka çiğnemeyi derhal serbest bırakmış ve kendisi hemen koka ticaretine atılmış. Artık kokanın tesiriyle mi, bilinmez.. 16. yüzyılda yaşayan İspanyol tarihçisi Cieza de Leon, Bolivya’yı şöyle anlatmış: ‘‘Burası insanın hayatını geçirmesi için güzel bir yer. Çünkü hem iklimi ılıman hem de dağların görüntüsü insana Tanrı’yı düşündürüyor.’’ Bir öğretmenin maaşı yüz dolar Gerçekten çok yoksul Bolivya.. geçen yıl öğretmenler grev yapmış, maaşlarını 100 dolar daha arttırmak için. Evler o kadar pahalı ki, aileler bir arada yaşıyor.. gerçi bu gerçek bize pek yabancı değil, ayrıca çocuklarını okula yollamaları için her aileye yılda elli dolar gibi bir para yardımı yapılıyor ama, doğru dürüst okula giden çocuk yok gibi. Evo Morales’i iktidara taşıyan üç sihirli slogan var: ‘‘Herkese parasız sağlık!’’, “Herkese parasız eğitim!’’ ve ‘‘ Herkese iş!’’ Bolivya’da insanlar hem çok yoksul hem çok gururlu. Kendilerinin, öyle maymunlar gibi, fotoğraflarının çekilmesinden hiç mi hiç hoşlanmıyorlar. İlerde nasıl fotoğraf çektiğimizi anlatacağım. Ama öncelikle ayakkabı boyayan çocuklardan söz etmeliyim. Bu çocuklardan ancak bir tanesini şöyle bir yakalayıp fotoğraf çekebildim, yayımlanan fotoğraflar içinde o da var. Yüzü kapkara bir bez parçasıyla kapatılmış. Evet, Bolivya’da boyacı çocuklar böyle kapkara maskelerle dolaşıyorlar; hayır, sağlık nedeniyle değil, dedim ya, Bolivyalılar çok gururlu.. ayakkabı boyamak ise ülkede onur kırıcı bir iş, işte çocuklar bu onur kırıcı işi yaptıkları için yüzlerini kapkara maskelerle örtüyorlar. Onların yüzlerinde kara maskelerle kent içinde dolaşmaları zaten karanlık olan kenti daha da karartıyor. Ama çöp toplayan kadın askerler çok şirin; hem dedikodu yapıyorlar hem çöpleri topluyorlar. Son seçimden sonra ordu tümüyle halkın hizmetine geçmiş, başka türlüsü olamaz diyorlar, çünkü artık ordu darbelerden usanmış, istikrar ve Bolivya’nın çok zengin olmasını istiyorlar. Yani, ‘‘Kahrolsun çokuluslu şirketler!’’ EN ŞİRİN ŞEYTAN Tarihçimize hak vermemek olanaksız, gerçekten tanrılara yakın bir yer burası ve Katolikliğin ağır ve ihtişamlı görüntüsü buralara düşmeden önce, yerliler kendileri için fevkalade renkli tanrılar yaratmışlar onlara yol gösteren de doğanın ta kendisi olmuş. Bu tanrıları görmek için yola düşmek gerekiyor. Yoldan önce, tabii bir penaya mutlaka gidilmeli. Pena, Bolivya’da etnik dansların yapıldığı, yerel müziğin çalındığı küçük eğlence yeri anlamına geliyor. Kimin buralara yolu düşerse mutlaka ama mutlaka bir penaya uğramalı. Ben önce biraz çekingendim, çok turistik bir şey göreceğimi sanıyordum ama yanılmışım ve iyi ki gitmişim. Yoksa And Dağları’nın bu gizli ülkesinde yaşayan ilk uygarlıkların nasıl çılgın, nasıl renkli olduklarını asla hayal edemezdim... Ben hayatımda öyle çılgın bir ayin görmedim. Dünyanın bütün renkleri dans edenlerin üstünde ya o, dünyanın en korkunç ve en gülünç maskları. Bütün masklar çocuklar tarafından yapılmış gibi öylesine çocuksu. Her şey insanı bir başka zamana götürüyordu. Günahın olmadığı, paranın olmadığı, mülkiyetin olmadığı ve her şeyin kardeşçe paylaşıldığı ilk uygarlıklara. İki saat hiç kesintisiz süren gösteri bittiğinde biz seyretmekten yorulmuştuk ama, dansçılar bir iki saat daha dans edebilirlerdi. Bir şeytan maskesi vardı, evlere şenlik. Ben hayatımda bu kadar şirin bir şeytan görmedim. Ne yapsa affedilir. CHE’NİN HAKLI SEÇİMİ La Paz’ın merkezinde dolaşırken insanın canını en çok acıtan şeylerin başında, yerli giysileri içinde sade suya atılmış birkaç patatesi çocuklarına yedirmeye çalışan kadınlar geliyor. Bu kadınların yaşları belli değil; ne yer ne içerler belli değil, açıkça sokakta yaşıyorlar ve burası La Paz, yani başkent. Ve merkezdeyiz. Koko yaprağı çiğnemekten ötürü hafif bir sersemliğim var, Ay yürüyüşündeyim ama çevremdeki yoksulluk beni daha çok sersemletiyor ve ansızın Che’nin işe yeniden neden Bolivya’dan başlamak istediğini kavrıyorum. Bu arada azizleri, biçim biçim İsa’ları, Meryem’leri pek bir bol olan bu ülkede Che bir aziz. Üstelik onu ihbar eden köyün azizi. Doğu Bolivya sıradağlarının yüksek platolarında kötü koşullarda yaşayan ve 8 Ekim 1967’de Che’yi askerlere ihbar eden köylüler şimdi Che’ye şöyle sesleniyorlar: ‘‘San Ernesto de la Higuera...’’ (Higuera’nın Aziz Ernestosu) ve devam ediyorlar, ‘‘Aziz Ernesto beni ve ailemi her zaman korudu. Bir gün bindiğimiz bir kamyonetin tekeri patla Kadın askerler çöp topluyor. Maskeli boyacı. İşgalci İspanyolların büyük talanı C he’nin daha fazla aç kalmalarına tahammül edemediği bu yoksul ülkede bulunan tarihi kalıntılar, bölgenin MS 100 ile 600 yıllarında ileri bir uygarlığa sahip olduğunu gösteriyor. Bugün Bolivya’da yaşayan Aymarsların onların torunları olduğu düşünülüyor. Aymarslar önce Peru’dan gelen İnkaların, daha sonra İnkaları yenerek kıtayı ele geçiren İspanyolların egemenliğine geçmişler. 1531’de Francisco Pizarro komutasında ülkeye gelenler İspanyollar dört yıl içinde, ülkeden öylesine çok altın ve gümüş götürmüşler ki, bunun Avrupa kıtasındaki altın ve gümüş rezervlerinin dört katı olduğundan söz ediliyor. Bu o kadar belli ki, La Paz’da sokaklarda aç çocuklar dolaşırken, kiliseler İspanya’da olduğu gibi silme altın kaplı.. insanın fena halde canı sıkılıyor. Ayrıca Boliyva çocuk ölümlerinin en çok olduğu ülke, bu nedenle yakında Venezüella’ya yapılan yardım gibi Kübalı doktorların ve önemli bir miktar sıhhi malzemenin Boliv ya’ya gelmesi bekleniyor. Bu haberi duyunca yaşasın diye bağırmışım. Küba bir yıldız gibi parlayıp kendi devrimini gerçekleştiren ülkelere kol kanat geriyor. Zaten anlamadığım bir şey var, Güney Amerika’da neden bu kadar çok sınır var, neden böyle farklı devletler var?.. Hepsinin tarihi bir, dansları aşağı yukarı aynı ve hepsinin resmi dili İspanyolca. Bir gün birleşirlerse, dünyanın en zengin Birleşmiş Milletleri olurlar, kuzeydeki komşu da havasını alır. YARIN: ACIMASIZCA KURBAN EDİLEN BAKİRELER CUMHURİYET 09 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear