26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr ŞUBAT SAYISINDA ABD yönetimini sorgulayan, savaş karşıtı filmlerde bugünlerde belirgin bir artış görülüyor Hollywood günah çıkarıyor... ASLI SELÇUK George Clooney’in ‘‘İyi Geceler İyi Şanslar’’ı, Sam Mendes’in ‘‘Kavanoz Kafa’’sı, Fernando Meirelles’in ‘‘Bahçıvan’’ı, Stephen Gaghan’ın ‘‘Syriana’’sı, Andrew Niccol’ın ‘‘Savaş Tanrısı’’ gibi, savaş karşıtı, ABD yönetimini sorgulayan filmlerde bugünlerde bir artış görülüyor. Politik skandalları, yozlaşmayı irdeleyen bu yapımlar protestonun yeni biçimine dönüştüler. Seksenler ve doksanlar, kapitalizm ve bir anlamda da demokrasinin altın yıllarıydı, insanlar coşkun bir tüketme çabasıyla doluydu. Ardından Afganistan, 11 Eylül ve Irak geldi. Amerikalılar da protesto etmenin gerekliliğini hissettiler. Kamuoyu, olayları Bush’un açıklamalarıyla değil, gerçeğin peşine düşen yapıtlarda görmek istedi. Suçluluk duygusu İyi Geceler İyi Şanslar Village Voice’un sinema yazarı Jim Hoberman bu durumu şöyle değerlendiriyor: ‘‘Hollywood, 11 Eylül’den kendini sorumlu tuttu. Aksiyon filmlerini peşpeşe üreten endüstri, dev yapımların teröristlere yol gösterici olduğu düşüncesiyle anlamsız bir suçluluk duygusuna kapıldı.’’ Bu güçlü suçluluk duygusu Hollywood’u senaryolarını yumuşatmaya yöneltti. Yeni dogmalara saygı göstermeye başlayıp kendini sansürleyen Hollywood, kendini o çok alıştığı dev aynasında görmekten vazgeçti. Aile filmlerinin, hafif komedilerin sayısı arttı, ani bir panikle yeniden püritenliğe dönüldü. Hollywood’un Kavanoz Kafa Eylül’den kendini sorumlu tutan Hollywood, senaryolarını yumuşatmaya yöneldi. Yeni dogmalara saygı göstermeye başlayıp kendini sansürleyen Hollywood, kendini o çok alıştığı dev aynasında görmekten vazgeçti. Hollywood, CIA ve Pentagon’la el ele çalışmaya başladı. Ta ki ‘‘Fahrenheit 9/11’’ Cannes’da Altın Palmiye’yi alıncaya dek. Michael Moore, keskin yapımıyla bu vatanperver körelmeye son verdi. Bush ve savaş karşıtı belgesel, Amerikan sinemasını kaçtığı bir alana çekti: Düşünceler savaşı alanına. Hem yönetime saldıran hem de para kazanan Moore; eğlence dünyasına bir sinemacının aynı anda sorumlu yurttaş da olabileceğini kanıtladı. Oyuncular ayağa kalktı: Sean Penn Irak’a gitti, Martin Sheen Bush karşıtlığından ötürü kara listeye alındı, onları Susan Sarandon’la Tim Robbins izledi. Politik gösteriler ulusal spora dönüştü. Hollywood, güncelliği eritip yeniden kullanmaya başladı. Stephen Gaghan, bu akımı altmışların sonu, yetmişlerin başında politik vicdanla yapılan filmlere bağlıyor: ‘‘Kavanoz Kafa, Syriana, İyi Geceler İyi Şanslar yetmişlerin politik yapımlarına bir dönüş. Bunun ilk örneğiyse Jonathan Demme’in Mançuryalı Adayı, 1962 tarihli başarılı bir gerilimin yeniden çekimi. Sanki Hollywood yitirdiği yasallığını, kültür karşıtı efsanelerin kaynağında ve tarihi kişilerde arıyormuş gibi.’’ Basın ve iktidarı anlatan filmiyle George Clooney, Warren Beatty ve Robert Redford’un yerini alır, Sean Penn’in Irak yolculuğu Jane Fonda ’nın Hanoi ziyaretlerini çağrıştırır. Hollywood’un hızla yetmişlere yönelmesi yeni bir yeraltı başkaldırışı mı, yoksa bir karşı kültürün doğuşu mudur? Hoberman bunu gerçek kötülerin olmayışına bağlıyor: ‘‘Nixon gerçekten kötü bir başkandı, Bush’sa tam bir şarlatan. Yetmişlerde western, polisiye, bilimkurgu filmleriyle toplumsal eleştiri ya 11 pılırdı, şimdiyse bu protestoyu yapacak popüler biçemler yok.’’ Üzerinde düşünülmesi gereken yapımlar demokrat kesimi düşmanla(!) anlaşmayı yeğledi. Cumhuriyetçilerse dev şirketlerle ilişkiye geçip gerekli senaryoları gecikmeden yazmalarını istediler. Ülke yeniden bir ahlaki yapılanmaya girişiyordu. Endüstri, bu tek ruhlu bütünleşmeye girince yönetimi eleştirme hakkını göz ardı ediverdi, böylelikle ‘‘Bir Zamanlar Askerdik’’ gibi vatansever yapımlar üretildi. ‘‘Yeni Tutucular’’ın (neocon) ideolojilerini benimseyen ‘‘Bana öyle geliyor ki son yıllarda karşı çıkışların hem anlamı hem de etkisi azaldı. İnsanlar karşı çıkışlardan korkuyorlar, çünkü vatan haini olarak algılanmaktan çekiniyorlar’’ diyor George Clooney. ‘‘İyi Geceler İyi Şanslar’’ın salt politik bir yapım olmadığını belirten Clooney, filminin politik tartışmalara yol açabilecek tarihi bir çalışma olduğunu vurguluyor. ‘‘McCarthy döneminde Salem Cadıları ne idiyse, İyi Geceler İyi Şanslar da günümüzün Guantanamo Bay’idir’’ diyerek her otuz yılda bir korkunun patlak vererek bize her şeyi unutturduğuna dikkat çekiyor: ‘‘Haberi tüketim anlayışı da kökten değişti. Yazılı ya da görsel haberler daha dağınık, derinliksiz; önceki gibi yoğun değiller. Gençliğimde ABD’de üç kanal vardı, 18 saat boyunca üçü de hemen hemen aynı haberleri verirdi. Siz de bunları sosyal ve politik görüşlerinize göre süzerdiniz.’’ ‘‘Kavanoz Kafa’’nın yönetmeni Sam Mendes, filmini izledikten sonra gazetecilerin bile ‘‘Yani taraf olmayacak mısınız’’ sorusuyla karşılaştığını söylüyor. Savaş karşıtı çalışması 1. Körfez Savaşı’nın anlamsızlığını vurguluyor. ABD’de her şeyin bir anlamı olduğunun altını çiziyor Mendes: ‘‘Scientology gibi tarikatler bu yüzden var, bu yüzden TV’de gurular(!) her şeyi yanıtlıyorlar. İnsanlar yönetilmek, yönlendirilmek istiyor. ‘Kavanoz Kafa’ tek bir soru, ‘Peki ya siz, siz ne düşünüyorsunuz’ sorusunu soruyor’’ diyor yönetmen, filminin tek bir planında bile izleyiciye askerlerin arasına karışmak duygusunu geçirmediğini belirtiyor. Kavanoz Kafa, sarsıcı, düşündürücü, etkileyici bir yapım. ‘‘Hollywood’da yine liberal, savaş karşıtı bir film çekmiş diyemeyecekler, çünkü hiçbir şey parmakla gösterilmiyor, en rahatsız edici yanı da bu zaten. Filmim insanın neden savaşa gitmeyi sürdürdüğünü gösteriyor. ‘Kavanoz Kafa’da, tüm zamanların en büyük savaş karşıtı filmi ‘Kıyamet’i izleyen deniz piyadeleriyle dolu sinema salonu sahnesinde, savaşların bitmeyeceğini düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz.’’ Her iki film de izlenmesi, üzerinde düşünülmesi, tartışılması gereken çalışmalar. İhap Hulusi Görey’in afişi. ‘Artist’in 20. yılı kutlanıyor Kültür Servisi Ayda bir yayımlanan sanat dergisi ‘Artist’ şubat sayısında 20. yılını kutluyor. Ankara’da yayımlanmaya başlanan derginin genel yayın yönetmenliğini Kaya Özsezgin, sorumlu yazıişleri müdürlüğünü de R. Şamil Özil yapıyor. Derginin bu sayısına Erhan Ersöz, ‘‘Türkiye’de Sanat Piyasası Ne Durumda?’’ başlıklı yazısıyla katılıyor. Yahşi Baraz, dergi okurlarıyla Moskova’daki Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi üzerine bilgisini paylaşıyor. İsmail Ateş, ‘‘Genç Olmak ve Sanat’’ başlıklı yazısında ‘‘Yeni Kuşak Türk Sanatından Bir Kesit’’ sergisi üzerine düşüncelerini paylaşıyor. Yaşar Serin , ‘‘Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Köprü Olmuş Bir Afiş Sanatçısı: İhap Hulusi Görey’’ başlıklı yazısında bu önemli ismi tanıtıyor ve hatırlatıyor. Dünya sanat tarihinden ayrıntılara da değinen yazılar yer alıyor bu sayıda. Neriman Samurçay ’ın ‘‘Azize Agathe’ın Kesilerek Kopartılmış Memeleri’’ başlıklı yazısı bunlara bir örnek. Gülgün Başarır , ‘‘Ahmet Oran’da İmgesel Uzam’’ , Gülseli İnal, ‘‘Berlin Galeri Artist’te Devrim Erbil’in İstanbul’u’’, Yıldız Cıbıroğlu’ndan ‘‘Edis Tezel’in Son Resimleri’’ , Abdülkadir Günyaz’dan ‘‘Picasso Sergisi Nedeniyle İster İstemez Bir Değerlendirme’’ dergide yer alan diğer yazılar arasında. Dergi, ocak ayından bu yana, daha çok okura ulaşması için 1 YTL ’den satışa sunuluyor. ‘Mozart 250: Bir Kutlama’ çıktı ? Kültür Servisi Woıfgang Amadeus Mozart’ın 250. doğum yılında, ünlü bestecinin anısına hazırlanan 3 CD’lik, ‘Mozart 250: A Celebration’ adlı albüm, SONY BMG etiketiyle çıktı. İlk 2 CD’deki parçaları Szell, Davis, Kubelik, Budapest String Quartet, De Larrocha, Zukerman, Price, Quasthoff seslendirirken, ‘Serene and Sublime The Great Mozart Adagios’ adlı bölüm 3. CD’de yer alıyor. İlk CD’de yer alan parçalardan bazıları ‘Le nozze di Figaro, K. 492: Overture’, ‘Concerto No. 21 for Piano and Orchestra in C’, ‘Elvira Madigan II: Andante Alicia de Larrocha’, ‘Quintet for Strings in EFlat’, ‘Symphony No. 25 in G Minor’, ‘Don Giovanni, K. 527: Overture’, ‘March of the Priests from Die Zauberflöte, K. 620’ derlemede yer alan parçalardan. (0 212 311 13 34) Müzeden alacak iddiası ? VAN (AA) Van’da 82 kişinin toprak veya tarlalarında bularak Van Müzesi’ne getirdikleri binlerce eser karşılığında paralarını alamadığı iddia ediliyor. İsmail Binici üç yıl önce kendi tarlasında bulduğu eserleri vatandaşlık görevini yerine getirerek Van Müzesi’ne teslim ettiğini söyledi. Tarlasında bulduğu yaklaşık 5 bin eseri müzeye verdiğini belirten Binici, ‘‘Müze üç yıl önce bu eserlere 185 milyar Türk Lirası değer biçmişti. Ancak üç yıldan bu yana paramı alamadım’’ dedi. Binici, ‘‘Yetkililerle görüşmek için Ankara’ya gittik. Ancak bizleri kabul etmediler’’ diye konuştu. Kendisinden başka 81 kişinin de bu durumda olduğunu iddia eden Binici, ‘‘Bizler hakkımızı istiyoruz. 3 yıl öncesine kadar müzeye teslim ettiğim eserlerin parasını alıyordum, ilk defa böyle bir durumla karşılaşıyorum’’ dedi. Van Müzesi Müdürü Mete Tozkoparan ise konuyla ilgili açıklama yapmadı. 25. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Alain Delon onur konuğu Kültür Servisi Uluslararası İstanbul Film Festivali, 25’inci yılında Fransız sinemasının unutulmaz aktörü Alain Delon’u ağırlıyor. Alain Delon, İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından Akbank sponsorluğunda düzenlenen 25. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin onur konuğu olarak 13 Nisan Perşembe günü İstanbul’a gelecek. Sanatçı, 14 Nisan Cuma akşamı Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki festivalin kapanış töreninde İstanbul Film Festivali’nin ‘Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü alacak. Antonioni’den Visconti’ye, Clement’tan Losey’ye kadar pek çok ünlü yönetmenle çalışan Alain Delon, ilk filmini çektiği 1957’den bu yana 49 yıldır sinema dünyasının en karizmatik, yakışıklı ve güçlü oyuncularından biri sayılıyor. Filmlerde canlandırdığı karakterlerle sinema dünyasına damgasını vuran Delon, yaklaşık 90 filmde rol aldı. Oyunculuğun yanı sıra Alain Delon, ‘Kızgın Güneş’ adlı filmde... senaryo yazarlığı, yapımcılık ve yönetmenlik de yapan Alain Delon, hâlâ sinema ve televizyon için çevirdiği filmler ve tiyatrodaki rolleriyle sanat yaşamına aktif olarak devam ediyor. İstanbul Film Festivali’nin 31 Mart’ta Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşecek açılış töreninde ‘Merry Christmas’ filmini izlemek isteyen sinemaseverler için sınırlı sayıda bilet satılacak. Festivalin biletleri 18 Mart Cumartesi gününden itibaren satışa sunulacak. CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear