26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 ŞUBAT 2006 PAZARTESİ 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y K K Y Y Y Y Y K 6 5 4 8 13 14 13 13 5 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y K Y Y Y K Y Y Y 7 14 15 13 6 3 8 7 15 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y Y B B B B B 13 17 9 16 8 10 5 5 0 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Bütün bölgelerimiz parçalı çok bulutlu, Marmara, Ege, Akdeniz, Batı ve Orta Karadeniz, İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun batısı ile Trabzon, Gümüşhane, Bayburt ve Erzurum çevreleri yağışlı geçecek. Hava sıcaklığı biraz azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo PB 5 Helsinki B 9 Stockholm PB 2 Londra B 6 Amsterdam K 4 Brüksel K 2 Paris PB 1 Bonn K 2 Münih K 3 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih K 1 K 2 PB 16 K 1 K 1 K 4 B 11 Y 16 K 3 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı K 12 B 16 PB 14 PB 10 PB 11 Y 8 B 5 Y 19 PB 16 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Sorum Yoksunluğu.. ? Baştarafı 1. Sayfada ‘Devleti yönetmek hoşgörü ve sabır gerektirir’ Başbakan’ın azarladığı çiftçi yaşadıklarını anlattı GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Ağar: Paniğin ifadesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisine yakınan çiftçiyi azarlamasına sağ muhalefet partilerinden de tepki yağdı. DYP lideri Mehmet Ağar, ‘‘hükümet kadrolarının da sinirlerinin bozulduğunu’’ söyledi. Ağar, ‘‘Başbakan Erdoğan’ın Mersin’de bir vatandaşla diyaloğunu nasıl değerlendiriyorsunuz’’ sorusu üzerine, ‘‘Diyalog yoktu ki değerlendirelim. Vatandaşa herkesin önünde hakaret etmek, bir paniğin, bir tecrübesizliğin, bu ülkeyi yönetememenin bir ifadesidir’’ açıklamasını yaptı. Anavatan Partisi lideri Erkan Mumcu, ‘‘Gazetelerde Sayın Başbakan’ın bir vatandaşla arasında geçen bir diyalog var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?’’ sorusu üzerine, ‘‘Değerlendirmesem olmaz mı? Ben değerlendirmeyeyim, milletimiz kendi değerlendirsin. Milletimiz bazı gerçekleri kendi görmelidir. Biz söyleyince bunun değeri kalmıyor. Biz görmekte geç kaldık’’ dedi. BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu da, Türkiye’nin sakat bir mantıkla yönetildiğini vurguladı. ‘Ayakta duramıyorum’ Haber Merkezi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Mersin gezisi sırasında azarladığı çiftçi Mustafa Kemal Öncel, bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada, amacının çiftçilerin yaşadığı sıkıntılara dikkat çekmek olduğunu belirtti. Öncel şunları söyledi: ‘‘Gittim, elini sıktım. ‘Başbakanım istediğimiz verimi alamıyoruz, anamız ağlıyor’ dedim. Kıpkırmızı kesilmişti ve çok sinirli bir şekilde bana hakaret etti. Ne zaman ki, ‘lan’ diye konuşmaya başladı, kendisine hiç yakıştıramadım. Başbakanla konuşurken korumaları ayağımı tekmeliyordu. Normal götürülmem gereken karakola götürülmedim. Mersin polisi insaflıydı. Bir odaya çektiler, küfrettiler. Böbreğime yumruk attılar. Bu korumalardan ikisini tespit edip, savcılığa gittim. Ayaklarımı mahvettiler, ayakta duramıyorum.’’ dan bir politikacıya, hatta ‘üslubu müeddep’ bir yurttaşa bile yakışır türden değildir. Türkiye ekonomisini IMF’ye emanet etmiş bir ülkedir ve dünyanın en ‘muhataralı’ bölgesinde savaş rüzgârlarına açıktır; iktidarın türban kavgası bu ortamda bir stratejiyi ya da taktiği öngörse bile, bir aymazlığı sergiliyor. Başbakan’ın konuşmaları da bütün bunların üzerine tuz biber ekiyor. MESLEK ÖRGÜTLERİ KINADI C 4 kişi tutuklandı Mersin’de, Erdoğan’a yumurta atarak protesto gösterisinde bulundukları iddiasıyla gözaltına alınan 9 kişiden 4’ü tutuklandı. Mustafa Kemal Öncel Başbakan’ın kendisini protesto eden çiftçiye yönelik sözleri tepki çekti ‘Konya’da atılan taş ülke için yüz karası’ ANKARA/İSTANBUL (Cumhuriyet) Konya’da gerçekleştirilen bir eylem sırasında Merkez Haber Ajansı muhabiri Aliye Çetinkaya’nın başı açık olduğu gerekçesiyle saldırıya uğramasına meslek örgütlerinden sert tepkiler geldi. Çetinkaya’nın suç duyurusunda bulunmasının ardından başlatılan soruşturma kapsamında dün 2 kişi gözaltına alındı. Olayla ilgili 4 kişinin arandığı öğrenildi. Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay, olayı kınarken şu görüşleri dile getirdi: ‘‘Saldırı Türkiye için yüz karasıdır. Arap rejimlerine heveslenen dinci gruplar ve tarikatlar güvenlik güçlerinin de hoşgörüsüyle bu tür eylemleri daha rahat yapar hale gelmişlerdir. Karikatür krizini bahane edip gerici yobaz gösterilerle Türkiye’yi çağdışı amaçlarına alet etmek isteyenler, gazeteci arkadaşımızın görevini yapmasını engellemeyi başarmışlardır. Bu sonuç olay yerindeki emniyet görevlilerinin ve mülki amirin aczinin ve bu yobaz gruba teslimiyetinin de belgesidir.’’ Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden (TGC) yapılan yazılı açıklamada, ‘‘Karikatür krizinin, başı açık olduğu için bir kadın gazetecinin taşlanmasına kadar ulaşan niteliği, ülkemiz ve mesleğimiz için tehlikeli bir dönemece girildiğini daha da somut biçimde göstermektedir.Yetkililerin açıklama ve uygulamalarını yaparken daha dikkatli olmaları zorunluluğu bu olayla bir kez daha ortaya çıkmıştır. TGC Yönetim Kurulu olarak meslektaşımıza yöneltilen saldırıyı şiddetle kınıyor, saldırganların en kısa sürede adalete teslim edilmelerini istiyoruz’’ görüşlerine yer verildi. Kadın gazeteciye saldırıyı kınayan Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi de, yaptığı yazılı açıklamada şunları söyledi: ‘‘Bir yandan karikatür krizi nedeniyle tüm dünyaya yayılan gösterilerde sağduyulu davranılması çağrısı yapılırken ülkemizde bunun aksine hareketleri görmek bizi kaygılandırıyor’’ dedi. Basın Konseyi’nden yapılan yazılı açıklamada Konya’daki olay kınanırken miting sırasında kalabalıktan bir grubun kadın gazeteciye taşlı saldırı düzenlemesi, ‘‘kaba ve ilkel bir saldırı’’ olarak nitelendirildi. Erdoğan’a ‘özür’ çağrısı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisini protesto eden çiftçiye ‘‘Artistlik yapma lan’’ diye bağırması sert tepkilere yol açtı. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal,‘‘Başbakan’ın üslup bozukluğu çığrından çıkmıştır. Başbakan’ın ağzına mutlaka birilerinin biber sürmesi gerekmektedir’’ dedi. CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen ise TBMM Başkanlığı’na Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde ‘‘lan’’ kelimesinin ne anlama geldiğini sordu. CHP lideri Baykal, dün yaptığı yazılı açıklamada ‘‘Başbakan’ın üslup bozukluğu artık çığrından çıkmıştır. Bunun gerisinde siyasi kararsızlık, ahlaki tutarsızlık ve kültürel yozlaşma yatmaktadır’’ dedi. Çiftçinin anasına saygısızlık eden bir Başbakan’ın bugüne dek görülmediğini vurgulayan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Bu kadar çok siyaset, kimlik ve gömlek değiştiren birisinin Başbakanlık üslubunu kaybetmesine şaşırmamak lazımdır. Çiftçinin anasına kadar uzanan ifadeler kullanan Başbakan’ın ağzına birilerinin biber sürmesi gerekmektedir. Çiftçiye ‘lan’ diyen Başbakan unutmamalıdır ki, ‘Vezir olmuşsun ama hâlâ adam olamamışsın’ diyen Anadolu insanı muhtemelen bir köylüydü. Seçimlerde mutlaka birileri Başbakan’a hatırlatacaktır. Maliye Bakanı’nın seviyesiz üslubu üzerine televizyonlar altyazıyla çocukları uyarsın veya uyarı bandı geçsin, demiştim. Artık aynı uyarılar Başbakan’ın konuşmaları ve seviyesiz üslubu için de geçerlidir.’’ ‘Anasına ne demek istedin?’ CHP’li Sevigen, Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde ‘‘Kendisini seçen, Başbakan olmasını sağlayan, maaşını veren, sağlık giderlerini karşılayan vatandaşlara saldırması, hakaret etmesi, halkın tahammül sınırlarını zorlamaktadır. Psikologlar bile Başbakan’daki bu sık kişilik değişimlerini açıklayamamaktadırlar’’ dedi. Sevigen, Erdoğan’a ‘‘Lan, ne anlama geliyor? Ailenize de kızdığınız zaman ‘lan’ gibi kelimeler kullanır mısınız? Atatürk, ‘Köylü milletin efendisidir’ diyor. Siz köylüye ‘lan’ diyorsunuz, bunu hangi mantıkla açıklıyorsunuz? Bir vatandaşa, ‘Hadi al ananı git buradan’ demekle çiftçinin anasına ne demek istediniz? Bu hitaptan dolayı annelerden özür dilemeyi düşünüyor musunuz? Bu davranışlarınızdan, sözlerinizden rahatsızlık duyuyorsanız bir psikologa başvurmayı düşünüyor musunuz’’ sorularını yöneltti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi, Erdoğan’ı kınarken ‘‘Kim çiftçinin anasını ağlatırsa, çiftçi de onun anasını ağlatır. Başbakan bunu geç de olsa anlayacak’’ dedi. CHP Milletvekili Berhan Şimşek, ‘‘kullanılan sözlerin, Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanının kullanabileceği sözler olmadığını’’ söyledi. Şimşek, Erdoğan’ı çiftçilerden özür dilemeye çağırdı. DSP’liler Başbakan Erdoğan’ın üslubunu pankartlarla eleştirdi. kanlar, iş türbanla ilgili karara gelince ipin ucunu kaçırdılar. Hafta sonu AKP katlarında metrekareye 45 Danıştay eleştirisi düşüyordu. Başbakan, ‘‘efendi bu senin işin değil’’ diye başladı, ‘‘Türkiye yol geçen hanı değildir’’ diye devam etti. Bizce de! Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, yurtdışına çıkarken bakanlığının işlevini ikinci plana itti, türban kararına girdi: ‘‘Kaygıyla karşılıyorum. Karar yanlış ve çok tehlikelidir.’’ Başbakan’ın yardımcısı böyle derse, toplumda nasıl bir dalgalanma olur! Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in de doğal olarak koroda yeri vardı. O da Tokat dolaylarından seslendi: ‘‘Türkiye bunlarla mı uğraşacak?’’ Sayın Bakan Türkiye değil, siz bunlarla uğraşıyorsunuz! Adalet Bakanı Cemil Çiçek de Danıştay’ın değil yerel mahkemenin kararını yeğliyor ve ‘‘karar sıkıntılı’’ diyor. Son dönemde Başbakan ve bakanlarının koro halinde tepki gösterdiği başka bir olay anımsamıyoruz! ??? Başbakan’ın Mersin’e giderken tersine yaptığı çıkış da bir Erdoğan klasiği... Daha önce de özellikle tarım kesiminden gelen tepkilere sert yanıtlar veren Erdoğan bir gerçeği unutuyor: Türkiye nüfusunun yüzde 40’ı tarımdan geçiniyor! Ege ve Akdeniz yöresinden bir süredir ciddi feryatlar geliyor. Narenciye üreticileri için ürünü dalında bırakmak, toplamaktan kârlı! Zira, bir kilo portakalın daldaki fiyatı 10 kuruş, toplamak için istenen para 15 kuruş! Mersinli çiftçi Kemal Öncel’in, terbiyesini bozmadan dile getirmek istediği sorunların bir parçası bunlardı! Başbakan’ın Mersin’e öncelikle partisinin ilçe kongresi için gittiğini, ‘‘hazır gitmişken’’ deyip programı biraz daha genişlettiğini de vurgulayalım. ??? Tablo ortada... Ankara’da devlet kurumlarıyla kavgayı gelenek haline getiren AKP, Anadolu’da da yurttaşla kavgalı. Gelinen noktada, AKP artık Türkiye’nin sorunlarını çözmek üzere çaba harcayan bir iktidardan çok, sorunların bir parçası olarak işlev görüyor. Bize göre geçen hafta, hükümet açısından ciddi bir dönüm noktasını oluşturuyordu. 1 AKP, devlet kurumları içinde eşgüdümü yitirdi. 2 Toplumun önemli bir dilimi AKP iktidarından umudu yitirdi! Bu iki durum beraberinde Başbakan’ın davranış bozukluğunu getirdi! Bu ‘‘dönüm noktasından’’ sonra ne olur? Zayıf olasılık, AKP yaptığı hataların farkına varır. Toplumla ve devletle kavga eden hükümetin ömrünün kısa olacağını düşünür. Hatadan döner! Güçlü olasılık, AKP işi inada bindirir. Danıştay’la, YÖK’le, devlet kurumlarıyla kavgayı derinleştirir. Tepki gösterenlere haddini bildirir. Ben inatla ilgili pek olumlu tanım, anlatım anımsamıyorum. Aklıma gelen halk deyişlerinden biri şu: İnat, kötü sanat! ankcum?cumhuriyet.com.tr ‘Atam sen efendi dedin’ AYKUT KÜÇÜKKAYA ADANA DSP lideri Zeki Sezer’in Adana’daki mitingine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘‘çiftçiye yağdırdığı’’ hakaret dolu sözler damgasını vurdu... DSP’liler, Erdoğan’ın Mersin’de argoya kaçan diyaloğuna komşu kent Adana’dan pankartlarla yanıt gönderiyordu: Atam sen ‘efendi’ dedin Erdoğan ‘lan’ dedi. Her şeyiniz yalan, bana demeyin ‘lan.’ Milletin efendisine ‘lan’ diyen başbakandan bizi kurtarın. Salonu dolduran yaklaşık 3 bin kişiye seslenen DSP lideri Sezer, bir saati bulan konuşmasında partililerden en çok alkışı da Erdoğan’ın açıklamalarını hedef aldığı son bölümde aldı. AKP liderine ‘‘Sen köylüye kurban ol Başbakan’’ diye seslenen DSP lideri, ‘‘Haddini bil Başbakan. Kendini padişah zanneden Başbakan.Tasını tarağını topla git Başbakan’’ sözleriyle sert tepki gösterdi. Erdoğan’ın, yurttaşı susturmak için korumalarını kullanabileceğini söyleyen DSP genel Başkanı Sezer, Başbakan’ı ‘‘sahte kabadayı’’ya benzetti. Partililere, ‘‘DSP’yi neyle durduracaksın’’ diye soran DSP lideri, sorunun yanıtını da ‘‘Kendisini padişah zanneden Başbakan’dan ülkeyi sizler kurtaracaksınız’’ sözleriyle yine kendisi verdi. Sezer’in şu sözleri ise konuşmasının özetiydi: ‘‘Ülke Başbakan’a göre cennet, halka göre cehennem.’’ ‘İlişkilerden anlamıyor’ ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu, Mersin’de yaşanan tablonun bir kez daha Başbakan Erdoğan’ın insan ilişkilerinden anlamadığını gösterdiğini belirtti. Kozanoğlu Erdoğan’ı çiftçiden özür dilemeye çağırdı. Diyarbakır’daki mitingde kara çarşaflı kadınlar görev yaptı. (İBRAHİM KARAARSLAN) Yaşanan kriz, AİHM kararlarında ortaya çıkan ‘tutarsızlığı’ da gözler önüne serdi Batı’ya karikatür öfkesi dinmiyor DİYARBAKIR/ İSTANBUL (Cumhuriyet) Diyarbakır’da İslami dernekler tarafından düzenlenen ‘‘Resul’e Saygı Mitingi’’nde on binlerce kişi toplandı. Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda İslamcı derneklerden AyDer, KardeşDer, MustazafDer, Anadolu Gençlik Derneği, ÇağrıFm, İmza Dergisi, SeherDer, İhyaDer, HasDer ve Umut Derneği’nin öncülüğünde gerçekleştirilen protesto gösterisi ve saygı mitinginde Kürtçe ve Türkçe ilahiler, Kuran’dan ayetler okundu. Miting alanının bulunduğu meydana bakan imam hatip lisesine ait öğrenci yurdunun da hınca hınç dolu olduğu dikkat çekti. Haremselamlık mitingde, kara çarşaflı kadınlar da görev aldı. Anadolu Gençlik Derneği Temsilcisi Erdal Bilal Medeni, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kendisi ile ilgili çizilen karikatür için tazminat davası açtığını anımsatarak ‘‘Başbakan Erdoğan, Hazreti Muhammet’e yapılan hakaret için ne yapmayı düşünüyor. Sizden etkin bir ses, bir tepki bekliyoruz Sayın Başbakan’’ dedi. Alperen Ocakları da, Batı basınında Hz. Muhammet’in karikatürlerinin yayımlanmasını, Fransa’nın İstanbul Başkonsolosluğu önünde yumurta atarak protesto etti. Başkonsolosluk binasına girmesi engellen grup tekbir getirerek Taksim Meydanı’na yürüdü. Karikatürde çifte standart SERDAR KIZIK İHD hoşgörü istedi İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi üyeleri, Danimarka’da bir gazetede Hz. Muhammet’in karikatürünün yayımlanmasının ardından yaşananların ‘‘medeniyetler çatışmasını’’ çağrıştırdığına dikkat çekerek hoşgörü çağrısı yaptılar. Şişhane’deki Hoşgörü Anıtı’nın önünde ortak basın açıklamasını okuyan İHD İstanbul Şube Başkanı Eren Keskin, ‘‘Bizler, daima düşünce ve ifade özgürlüğünü savunduk. Ancak bu özgürlüğün başkalarının inançlarına hakaret niteliğinde kullanılması vahim sonuçlar ortaya çıkarmaktadır’’ dedi. (Fotoğraf: ÖZLEM GÜVEMLİ) İZMİR Karikatür krizi, Batı’nın ikiyüzlülüğünü sergilerken aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında ortaya çıkan ‘‘kendi içindeki tutarsızlığı ve çifte standardı’’ da gösterdi. Danimarka’da sözde ‘‘özgürlüklerin sınırlarının test edilmesi’’ gerekçesiyle yayımlanan karikatürler, aslında ‘‘özgürlükleri karikatürleştirirken’’ geçmişteki uygulamalar ikiyüzlü tutumu sergiliyor. Otto Preminger Enstitüsü adıyla anılan davada AİHM’nin aldığı karar, bu durumu gözler önüne sergiliyor. 1993 yılında bir filmde Meryem Ana, hayvanlarla sapkın ilişkiye giren bir kadın olarak karikatürize ediliyor. Bunu üzerine Avusturya hükümeti filmi yasaklıyor. Söz konusu yasakla ilgi li AİHM açılan davada mahkeme, Meryem Ana’ya yapılan hakareti esas alarak Avusturya hükümetinin kararını yerinde buluyor. Kararda şu görüşlere yer veriliyor: ‘‘Tyrol’de halkın yüzde 87’sinin Katolik inancına bağlı olduğu gerçeği görmezden gelinemez. Avusturya otoriteleri filme el koyarken, bu bölgede dini barışı sağlamak ve bazı insanların dini inançlarının hak edilmemiş ve aşağılayıcı bir saldırıya konu olduğu duygusuna kapılmasını önlemek amacıyla hareket etmiştir. Söz konusu dönemde, yerel koşullar ışığında böyle bir tedbire ihtiyaç olup olmadığı, ulusal otoritelerin uluslararası yargıçlardan çok daha iyi değerlendirecekleri bir konudur’’. Türkiye’den açılan, AİHM’nin düşünceyi açıklama özgürlüğünü dinsel inançlarla bağlantılı olarak değerlendirdiği 13 Eylül 2005 günlü İ.A./Türkiye davasında da mahkeme benzer bir tutumu esas alıyor. Yazar ve ozan Abdullah Rıza Ergüven’in ‘‘Yasak Tümceler’’ adlı romanı, 1993 yılında İstanbul’da Berfin Yayınevi tarafından yayımlanıyor. İstanbul Cumhuriyet Savcısı, kitabın Tanrı’yı, dini, peygamberi küçük düşürdüğü, hakaret içerdiği görüşüyle dava açıyor. Dava sonunda ceza veriliyor. Yargıtay cezayı onaylıyor. Söz konusu davayla ilgili yapılan başvuruda AİHM şu kararı alıyor: ‘‘Dinsel inançların kutsal saydığı değerlerin aşağılanması, hakarete uğraması durumunda, bu eylemler cezalandırılabilecektir. O halde bir devlet, başkalarının din, vicdan ve düşünce özgürlüğüne saygı olgusu ile çelişen düşüncelerin açıklanmasına, iletişim özgürlüğü de dahil sınırlan dırma niteliğinde birtakım yasal önlemler getirebilecektir. Ortaya konan sorun, tartışmalı çıkarlara önem atfeden iki temel özgürlüğün kullanımını dengelemekle ilgilidir. Mahkeme 3’e karşı 4 oyla sözleşmenin 10. maddesinin ihlal edilmediğini açıklar.’’ AİHM’yle ilgili birçok davada savunman olarak görev alan Avukat Güney Dinç, karikatür krizini ve AİHM’nin önceki kararlarını değerlendirirken şu görüşlere yer verdi: ‘‘İnsanların her türlü inancı demokratik koşullar içinde tartışmaları, her türlü engelden uzak olarak korunabilmelidir. Bu tartışma özgürlüğü, farklı inançlara sahip olan kişilerin kendilerine ve inançlarına ve inandıkları dinin temsilcilerine hakaret edildiği yorumlarına da neden olmamalıdır.’’ CUMHURİYET 08 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear