24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 EKİM 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 9 AÇI MÜMTAZ SOYSAL Uyarı Sn. Cumhurbaşkanı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Yüksek Komuta Heyeti son derece bilinçli ve isabetli tanımlama ve saptamalarla sorunun özüne, doruk noktalarına yurtseverler olarak değinmişlerdir. Onlar küresel kapitalizmin ve onun türevi emperyalizmin esas tehdit oluşturduğunu, ülkenin ulusal güvenliği ve refahının Atatürkçü görüşle yönetim ve Atatürk devrimlerinin daha da ileriye götürülmesiyle sağlanabileceğini; TSK’nin Cumhuriyetin, Anayasanın ve Türk Devriminin temel niteliklerine yapılan saldırılara kayıtsız kalmayacağını, onların korunmasında taraf olduklarını açık olarak beyan etmişlerdir. Cumhuriyeti’nin ilke ve değerlerine, Türk Devrimine karşıt eylem ve faaliyetlerde bulunulduğu gerçektir. Bunun yanı sıra ulusal çıkarlarımıza karşıt talep ve beyanlara genelde suskun kalınmakta, kamuoyundan örtüldüğü ölçüde ödünler verilmekte ve adeta ABD ve AB’den bunlara karşın destek beklenmektedir. Ulusal duyguları dışlayan bir kısım yazar, öğretim üyesi, bazı emekli bürokratlar ise bu gidişin baş destekçileridir. Ülkemiz adeta 1919’un koşullarındaki Müdafaai Hukuk yanlıları, Hürriyet ve İtilafçılar benzeri bir ayrıma uğruyor gibidir. Cumhuriyetin kurulmasından 83 yıl gibi kısa bir süre sonra bu durumun oluşması hazindir. Karşı devrim her alanda giderek hızlanarak mevziler kazanmıştır. Sn. Cumhurbaşkanı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Yüksek Komuta Heyeti son derece bilinçli ve isabetli tanımlama ve saptamalarla sorunun özüne, doruk noktalarına yurtseverler olarak değinmişlerdir. Onlar küresel kapitalizmin ve onun türevi emperyalizmin esas tehdit oluşturduğunu, ülkenin ulusal güvenliği ve refahının Atatürkçü görüşle yönetim ve Atatürk devrimlerinin daha da ileriye götürülmesiyle sağlanabileceğini; TSK’nin Cumhuriyetin, Anayasanın ve Türk Devriminin temel niteliklerine yapılan saldırılara kayıtsız kalmayacağını, onların korunmasında taraf olduklarını açık olarak beyan etmişlerdir. Bu Atatürk’ü, devrimleri ve Laik Cumhuriyeti tarih sahnesinden silmek isteyen iç ve dış odaklara yapılmış ciddi bir uyarıdır. Lozan’ı tasfiye edip Sevr’i getirmek, Milli Güvenlik siyaset belgesinde yer alan bölücülük ve irtica tehdidini gerçekleştirmek üzere çeşitli yöntem ve oyunlarla ülkemizi bölmek, Cumhuriyet rejimini, ılımlı İslami bir rejime dönüştürme, patriği ekümenik düzeye yükselterek bir gün Bizansı ihya, Kıbrıs’ı bir RumYunan adası durumuna getirme, Türk yurdunu ve askerini kendi emel ve gayelerine hizmet ettirme, Osmanlı özlemi heves ve sevdasında olanlara karşı devletin uyanık olduğunu gösteren çarpıcı bir mesajdır. Bunlardan da önemlisi; Anayasa ve yasaların kendilerine verdiği üniter ulus devletimizi, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü, Cumhuriyetimizin temel ilke ve değerlerini koruma ve kollama görevinin Demokratik bir ortamda yerine getirilmesi için bu aşamada topyekun Türk Ulusunu, onun tüm kurumlarını uyandırmak, bilinçlendirmek istemişlerdir. Tehlikenin farkında olunuz demişlerdir. Büyük Asker ve Devlet Adamı İsmet İNÖNÜ’nün söylediği gibi bu ülke sokakta bulunmadı. PENCERE Hocafendi Müslümanlığı... Müslümanlıkta imamın Hıristiyanlıktaki papaz gibi özel bir konumu yok!.. Ehil olan herkes imam olabilir... Sağlıklı Müslüman erkek, namaz kıldıracak kadar din bilgisi varsa, gerektiğinde imamlık yapabilir... İslamda mizah her alanda geçerli olduğundan, imam üzerine çeşitli deyişler türetilmiştir: İmam yellenirse cemaat sıçar.. İmamın kayığı.. (tabut) İmam suyu.. (rakı) İmamın dört çiftesine binmek.. (ölmek) İslamda imamın öteki Müslümanlar arasında hiçbir imtiyazı yoktur; ama, kimi zaman imam sözcüğü önder ya da lider anlamında da kullanılır... ? Ya Hoca?.. Günümüz Türkiyesi’nin en çarpıcı yanı ne?.. Maşallah bizim kendine özgü Müslümanlığımızda hocadan geçilmiyor... Kısaltarak söyleniyor: Hocafendi... Ne kadar tarikat ve cemaat varsa, o kadar hocafendi var... En ünlüsü Fethullah Hocafendi.. Hocafendiler İslamı parsellemişler.. Her biri lider.. Ne lideri?.. ? Aklı başında, sağlıklı, yetişkin, okuduğunu anlayan bir Müslüman, hocafendiye neden kapılansın?.. Bir Müslümanın imamla alışverişi olabilir... Hocafendiyle işi ne?.. İslamı zavallı kişilere pazarlayan tarikat ve cemaat piyasasında türeyen hocafendiler arasında en ünlü tezgâhtar Fethullah Gülen... Nedir marifeti?.. İki marifeti var: Birincisi Hazreti İsa gibi mazlum rolü oynamak... İkincisi para!.. Türkiye’nin en büyük şirketini Fethullah Hocafendi kurdu... ? Yakında Anadolu Müslümanlığının tümü tarikat ve cemaatler tarafından parsellenecek... Tövbe estağfurullah İslamı paraya tahvil eden hocafendiler çok partili rejimin patronlarına dönüştüler... “Türkiye usulü demokrasi”de tarikat ve cemaatlerin borusu ötüyor.. ? Peki, tarikat ve cemaate kapılanmayan Müslüman yok mu?.. Var... Onlara da “özgür Müslüman” deniyor... Ama ‘özgür Müslümanlar’ örgütlü olmadıklarından boruları ötmüyor... Uyum İşgüzarlığı DIŞİŞLERİ BAKANI, Avrupa başkentlerini kolaçan edip Türkiye’nin limanlarını ve hava sahasını Güney Kıbrıs gemileriyle uçaklarına açmanın usturuplu bir yolunu bulmak için çırpınıp duruyor. Herhalde, kurtarılabilecek olanı kurtarmaya da çalışıyordur. Ama, sormaz mısınız, AB’liler ağız birliği edip ‘‘Bu sürecin sonu açık’’ derlerken, bizim bakan geri dönüşü olmayan böyle bir ödün vermeye mecbur mudur? Verilmiş bir sözü tutmak mı? Onlar Kıbrıs’taki halkoylaması öncesinde verdikleri sözleri tuttular mı? Ankara’daki Delegasyon Başkanı, daha iki gün önce, Kıbrıslı Türklere tecridin kalkmasına ilişkin AB Konseyi açıklamasının ‘‘sadece bir siyasi taahhüt olup hukuki bir değeri bulunmadığını’’ resmen söylemedi mi? eclis, harıl harıl ‘‘uyum yasaları’’nı apar topar çıkarma peşinde. Örneğin, AB üyesi Yunanistan’ın Batı Trakya’daki Türk vakıflarına yaptıklarını bile göz ardı ederek Türkiye’deki yabancı vakıfların yolunu aça aça. Yasaların şurasına burasına konan ‘‘karşılıklılık’’ esasını uygulamak için karşı taraftaki düzelmelerin beklenebileceğinden emin olmadan. Bu telaş ve işgüzarlık neden? Gelecek ayın Komisyon Raporu’nu ve aralığın zirve kararlarını etkilemek için mi? Onlar, ‘‘Ne yaparsanız yapın, sürecin ucu açık; tam üyelik asla garantilenmiş sayılmaz’’ demediler mi? aha fazla vakit geçirmeden ve ‘‘günü, haftayı ve ayı kurtarmak’’ uğruna daha fazla çırpınmadan, şöyle bir durup şu ‘‘AB’ye tam üyelik süreci’’ denen olayı bütün ulusça serinkanlılıkla değerlendirme zamanı artık gelmiştir. Yoksa, saplanılan bataktan çıkmak herkese çok pahalıya mal olacak. Yalnız şimdiki hükümete, iktidar partisine değil, yetmiş beş milyonluk koskoca halka. Komplo teorilerine kadar gitmeye ya da ‘‘Paranoyak mı olduk acaba?’’ diye komplekse kapılmaya gerek yok: Kemalist Cumhuriyete içli dışlı toptan çullanışın Batı âleminde neredeyse bir ‘‘orkestrasyon’’ niteliğine büründüğünü görmemek mümkün mü? Bütün ricalara karşın Güneydoğumuzun yanı başında bağımsız Kürt devleti kurma inadını sürdüren Amerika, tam üyelik olmayacağını yüzümüze vura vura kimimizin sinsi hesabını, kimimizin Batılılaşma tutkusunu kullanarak her türlü ödünü koparan bir Avrupa, Türkiye’den kopup AB’ye içgüveysi gitmek isteyen birtakım Kıbrıslılar, Osmanlı konusundaki hınçlarını bu cumhuriyetten çıkarmak için çevremizde husumet kusan kimi eski uyruklar. Zararın neresinden dönülse kârdır. Bu ortamda yalnız Fransızlara kızarak nişanlarını yüzlerine fırlatmakla rahatlayıp sonra yine AB’ye sıkışmak mı, yoksa titremeden kendimize dönüp daha güçlü ve dayanıklı ulus olma yolunda aklımızı başımıza toplayarak çalışmak, çalışmak, çalışmak mı? Tanju ERDEM Amiral (E) ayın Cumhurbaşkanımızın TBMM’yi açış, Sn. Genelkurmay Başkanımızın Harp Akademileri öğretim yılının başlaması, Sn. Kuvvet Komutanlarımızın ise Harp okullarının yeni öğretim yılına başlamaları nedeniyle yaptıkları konuşmalarda; Cumhuriyetimizin Anayasamızda da yer alan temel ilke ve değerlerine, Atatürk Devrimlerine yönelik tehditlerin eylem ve emareleriyle rejimin felsefesini, özünü değiştirme yolunda olduğunun belirli bir hale geldiği ve buna izin verilmeyeceği mesajları verildi. Yanı sıra: AB’ye giriş sürecinde, AB’nin ulusal çıkarlarımıza aykırı talepleri, TSK’ye ve yüksek komuta heyetine dönük, onun Türk toplumundaki yüksek prestiş ve güven duygusunu aşındırmaya yönelik kimi beyan ve raporları ve bunları yanlış ve yanıltıcı bilgilerle dolu kasıtlı raporlarla destekleyen sözde neoliberal demokrat içimizdeki çevreler ve onların tüm bu yıpratıcı, ülkemizin ulusal gücüne, ulusal çıkarlarına yönelik saldırılarına suskun kalan Türk yönetimi de eleştirildi. Anlaşıldı ki; Sn. Cumhurbaşkanı ve TSK üst komuta heyeti gidişattan bilinçli haberdardır. Duydukları endişeleri dile getirmişler, yönetimi ve halkımızı uyarmayı görev bilmişlerdir. Türk politik yönetimi bu uyarılarda öne çıkan konulardan, irtica konusunu yanıtlama gereksinimi duydu. İrtica diye bir şeyin bahis konusu olmadığı ifade edildi. Sonra, irtica demeyelim aşırılık diyelim, irtica ve laikliği tanımlayalım. Bu konuları kapalı kapılar arkasında, örneğin MGK’de görüşelim. Aşırılıklara önlem alalım. Ama dindarları da rahatsız etmeyelim. Aşırıları da yumuşatıp ortaya çekelim denildi. Bilinen büyük medya yönetmen ve bir kısım yazarları hemen bu görüşlere sahip çıkıp kamuoyunu yatıştırmaya çalıştılar. İrticanın, laikliğin ne olduğu, tanımının Anayasamızda, yasalarda yer almadığı konusunda hukuk bilgilerinin birleştiği husus Anayasanın bir sözlük olmadığıdır. Sn. Cumhurbaşkanı gibi deneyimli bir Anayasa Hukuk M S D çusunun konuşmasında ise kavramların Anayasamızda işlevsel tanımının yapıldığı, konuyla ilgili Anayasa Mahkemesi kararlarında belirleyici hükümlerin yer aldığı açıklıkla ifade edilmiştir. Sn. Kara kuvvetleri Komutanının anlamlı konuşmalarında ise konuya nesnel açıklık getiren “Atatürk ve Türk devrimine direniş hareketi irtica ve gericiliktir” tanımı yapılmıştır. Bu direnişin (karşı devrim hareketlerinin) irtica olarak nitelendirilmesini politik yönetimin algılayamaması mümkünmüdür? Görülen odur ki; yönetim gerginliği tırmandırmama, gündem konularını uykuya yatırma, kamuoyunda bu konuların görüşülüp, tartışılmasını önleme çabasında olacak: gerektiğinde AB görüşmelerini, ekonomik durumun hassasiyetini gerekçe göstererek bir suskunluğu sağlamak isteyecek, fırsatını bulduğunda bildiğini yapacaktır. Bu çokça uygulanan bir yöntemdir. Burada önemli bir tespit yapılmalıdır. Politik yönetim irtica yerine aşırılıklar derken, Türk Devrimine karşıt ılımlı eylemleri, geriye dönüşleri (ılımlı bir irticayı) meşrulaştırma çabasında görülüyor. Bu Sn. Cumhurbaşkanı ve Yüksek Komuta Heyeti’nin uyarılarının, bu aşamada, dikkat nazarına alınmayacağının kanıtıdır. Bu beyanlardan anlaşılıyor ki ılımlı bir karşı devrim politik yönetimin bizatihi yönetim felsefesinde mevcuttur. Atatürk Cumhuriyetinin temel değerleri ile bir doku uyuşmazlığı belirlidir. En üst düzey Bürokratın Laik Cumhuriyet karşıtı İslami yönetim kurma beyanlarından, Milli Eğitimin durumundan, Türkiye rejimini ılımlı İslam olarak görmek isteyen ABD’nin BOP’ye eşbaşkan olarak katılmasından, bir Mesleki Okul olan İHL ’ nin mezunlarını tüm üniversitelere yayıcı önlemler alınması konusunun gündemde tutulmasından, Devrim karşıtı hareketlerin odaklandığı bir kısım tarikat ve cemaatlerin faaliyetlerine hassasiyetle karışılmamasından vbg.birçok örnekler verilebilir bu konuda. Bu gelişmelerin idari, emniyet, üniversiteler, yargı, yerel yönetimlerin bir kısım mensuplarını da etkilediği Türkiye HABERLER Adalet Bakanlığı, kırmızı bültenle aranan kişi hakkında bilgi isteyen avukattan, aranan kişinin vekâletnamesini istedi TAKSİT BİLE YAPILIYOR! YİMPAŞ’a bakanlık koruması AYKUT KÜÇÜKKAYA lmanya’nın 20 aydan bu yana ‘‘kırmızı bültenle’’ aradığı YİMPAŞ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar’ın ‘‘Türk emniyeti tarafından aranıp aranmadığı’’ sorusuna Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ardından Adalet Bakanlığı da ‘‘yanıt’’ vermedi. Bakanlık, başvuru sahibinden kırmızı bültenle aranan kişinin vekâletnamesini istedi. Emniyet Genel Müdürlüğü, YİMPAŞ Holding Başkanı hakkındaki uluslararası tutuklama kararına yönelik soruları ‘‘özel hayatın gizliliği’’ gerekçesiyle yanıtlamamıştı. Adalet Bakanlığı ve Em A holdingin en üst düzey yöneticisi Dursun Uyar hakkında ‘‘dolandırıcılık’’ ve ‘‘suçta asli fail olma’’ suçlamasıyla ‘‘uluslararası tutuklama kararı’’ çıkarttı. Alman Savcılığı’nın bu talebi Türkiye’nin Karlsruhe Başkonsolosluğu tarafından Dışişleri Bakanlığı’na iletildi. Dışişleri Bakanlığı ise ‘‘22 Kasım 2005’’ tarihinde Uyar hakkındaki uluslararası tutuklama kararını Meclis’e bildirdi. Kalorifercinin aylığı da öğrenciden ZEYNEP ŞAHİN ANKARA Erzurum Mecidiye Anadolu Lisesi’nde, okulun kalorifercisinin ve 2 hizmetlisinin maaşlarının ödenmesi için öğrencilerden para talep edildi. Okul aile birliğince velilere gönderilen yazıda, bankaya 40 YTL yatırılması istendi. Öğrencilerden kayıt dönemi dışında da çeşitli adlar altında para toplayan okullar, paraları şifahen değil yazılı bildirimle istiyor, taksit bile yapıyor. Zorunlu bağışların bir örneği de Erzurum Mecidiye Anadolu Lisesi’nde yaşandı. Velilere, okul aile birliği tarafından 29 Eylül 2006’da gönderilen yazıda, eleman yetersizliğinin faturası öğrencilere çıkarıldı. AKANLIĞIN YANITI Dursun Uyar hakkında bu süre zarfında hiçbir işlem yapılmayınca avukat Papakçı, ‘‘23 Ağustos 2006’’ tarihinde Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Papakçı, ‘‘Dursun Uyar hakkında çıkartılan uluslararası tutuklama kararının bakanlığınıza gönderilip gönderilmediğini, gönderildiyse bu kararın ulaşma tarihiEMNİYET DE YANITLAMAMIŞTI ni, bu tutuklama kararıEmniyet Genel Müdürlüğü YİMPAŞ nın halen geçerli olup olHolding Başkanı hakkındaki uluslararası madığını, Dursun Uyar’ın tutuklama kararına yönelik soruları ‘‘özel halen Türk Emniyeti tahayatın gizliliği’’ gerekçesiyle yanıtlamamıştı. rafından aranıp aranmaKonuya ilişkin haber 15 Ekim 2006 tarihli dığını’’ sordu. Cumhuriyet gazetesinde yer almıştı. Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişniyet Genel Müdürlüğü’nün yanıt kiler Genel Müdürlüğü ise şu yanıvermediği Dursun Uyar hakkındatı verdi: ‘‘Av. Acun Papakçı’ya ait başki ‘‘uluslararası tutuklama kararı’’ vuruda, Dursun Uyar hakkında Dışişleri Bakanlığı tarafından tam bir çıkartılan uluslararası tutuklama yıl önce TBMM’ye bildirilmişti. kararı hakkında bilgi istenilmekBilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsatedir. Dosyamız içinde başvuranın, mında sorularına bakanlıktan da yahakkında bilgi istediği şahsın başnıt alamayan avukat Acun Papakçı, vurana verdiği bir vekâletname bakanlığın gerekçesine tepki gösbulunmadığından konuyla ilgili biltererek ‘‘Bu gerekçeye göre Usame gi verilememiştir.’’ bin Ladin’in aranıp aranmadığının Papakçı, bu yanıt üzerine ‘‘3 Ekim öğrenilmesi için bu kişinin vekâleti2006’’ tarihinde Adalet Bakanlığı nin istenmesi gerekecektir’’ dedi. Müsteşarlığı Bilgi Edinme Bürosu Almanya’daki YİMPAŞ soruşturMüdürü İbrahim Yetkin’e başmasını yürüten Mannheim Savcılıvurarak bakanlıktan ikinci kez bilğı ‘‘8 Şubat 2005’’ tarihinde İslami gi istedi. B ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nden bir grup öğrenci, ‘‘12 Eylül Gerçekleri’’ sergisi açtı. 12 Gençliğin Ege Eylül askeri rejiminin toplumda ve demokratik yaşamda yol açtığı olumsuzlukların amaçladıklarını söyleyen öğrenciler, sergi açılışını alkışlarla yaptı. Üniversiteli gözüyle unutulmamasını grup, okudukları bildiride de ‘‘Kenan Evren’in bir ressam değil, ülkenin 50 yıl geriye gitmesine, fazla insanın işkence, idam ve faili meçhul biçimde ölümüne neden olmuş darbeci bir 12 Eylül 1000’den general olduğunu’’ savundular. Sergi, bayramdan sonra 3 gün süreyle açık tutulacak. (AA) Urfa’daki olayda müdür ve müdür yardımcısı, Konya’da da 3 öğrenci yaralandı Sopa ve bıçakla okul bastılar ŞANLIURFA / KONYA (Cumhuriyet) Liselerde şiddet olaylarının önü kesilemiyor. Son olarak Şanlıurfa’da bir lise öğrencisi tartıştığı okul müdürü ve yardımcısını bıçakladı. Konya’nın Sarayönü ilçesinde de bir öğrenci yakınlarıyla ayrıldığı okuluna giderek öğretmen ve öğrencilere saldırdı. Şanlıurfa’da Atatürk Lisesi 3’üncü sınıf öğrencisi İ.H.T (17), 31 Mart’ta okulda yapılan denetimde özel yapım 4 bıçağı sınıfındaki kalorifer peteğine gizlerken yakalandı. İ.H.T, dün hâkim karşısına çıktı. 3 bin YTL ceza ödemeye mahkum olan İ.H.T. duruşma çıkışında sinirlenerek okula gitti. Okul Müdürü Mehmet Akbıyık’a ‘‘Ben bu cezayı nasıl ödeyeceğim’’ diye bağıran İ.H.T, yanında getirdiği bıçağı müdürün sağ ve sol göğsüne iki kez sapladı. İ.H.T, bu sırada kendisini engellemeye çalışan Müdür Yardımcısı Haşim Kaysı’yı da elinden hafifçe yaraladı. Konya’nın Sarayönü ilçesinde de bir lise öğrencisi dehşet saçtı. C.A, geçen yıl okulunda sorunlar yaşayınca ailesi tarafından başka bir okula gönderildi. Bu değişikliği kabullenemeyen C.A, bir grup yakınıyla dün ellerinde sopalarla eski okulunu bastı. Saldırganlar, bahçede 29 Ekim için bando provası yapan öğrencilere saldırdı. Olayda 3 öğrenci hafif yaralandı. ERSONEL EKSİKLİĞİ Geçen eğitimöğretim yılından bu yana personel eksikliğinden dolayı bir kaloriferci ve 2 hizmetli eleman çalıştırıldığı belirtilen yazıda, ‘‘Gerek bu iki elemanın maaşları gerekse yıl boyunca yapacağımız diğer tüm harcamaların karşılanması için her velimizin 40 YTL bağışta bulunması gerekmektedir. Para 20 Ekim Cuma gününe kadar bir defada ödenebileceği gibi, ekimkasımaralıkocak aylarında dört eşit taksitle de ödenebilir’’ denildi. Konuya ilişkin Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan lise yönetimi ise emekli olan personelin yerine yenisinin verilmediğini ve bir süre sonra işlerin yürüyemez hale geldiğini belirtti. İl genelindeki pek çok okulun aynı yönteme başvurmak zorunda kaldığına işaret eden yönetim, Erzurum’daki okullarda 400 kadar personel açığı bulunduğunu kaydetti. Öte yandan, aynı yazıyla velilerden test parası da istendi. Velilerden, ‘‘çocuklarının başarısı için’’ ödemeleri zamanında yapmaları da istendi. P CUMHURİYET 09 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear