26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 EKİM 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 Lise İstanbul Milli Eğitim Müdürü Ata Özer, öğrencilerin cep telefonunun peşinde dedektiflik yaparken Üsküdar’daki Henza Akın Çolakoğlu Lisesi’nde öğrencilerin yarısının ders kitabının olmadığını, ‘bedava ders kitabı’ uygulamasının da suyunun çıkarıldığını biliyor musunuz?” DİYARBAKIR Belediye Başkanı Osman Baydemir, davetli olarak gittiği Strasbourg’da konuşmuş; Avrupalı parlamenterlere Türkiye’de yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması gerektiğini söylemiş. Bunu herkes söylüyor da Bay Baydemir, Güneydoğu Anadolu’daki petrol yataklarının ve hidroelektrik santrallarının gelirinin yerel yönetimlere bırakılmasını, valilerin de belediye başkanları gibi seçimle işbaşına gelmesini önermiş. Sonra da “Sakın beni yanlış anlamayın, ‘eyalet sistemi istiyor’ demeyin” gibisinden bir şeyler söylemiş. Bay Baydemir, Güneydoğu’da eyalet sistemi istemiyorsa, Mustafa Balbay’ın sözcük oyunundan yola çıkarak “ey”i bir kenara bırakıp “alet” sistemi istediğini söyleyebiliriz. 100 bin memur alınacakmış... “İmamlar arasından mı?” BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Başbakan’da gizli şeker varmış. Ama açığa çıktı. Ne demişler: Memlekette hiçbir şey gizli kalmaz! Ya ğ m u r E k i m Birilerine “alet” olmak da bir sistemdir! Emperyalizmin büyük lokmaları kolay yutabilmek için küçük lokmalar haline getirme projesine alet olmak, Avrupa Birliği’nin başı sonu belirsiz kriterlerine göre bir tür “fikir” sayılabilir! Hatta sayılacaktır da ve yarın Avrupa Birliği, Türkiye’ye dönüp Bay Baydemir’in “fikri”ni bize önerecektir! Ancak, Bay Baydemir’in Güneydoğu Anadolu’nun petrol ve elektrik kaynaklarını talep etmeden önce evinin önünü süpürmesi gerekmiyor mu? Son birkaç yıldır yolum Diyarbakır’a düşmedi ama gidip görünler anlatıyor; Diyarbakır pislik içinde. Osman Baydemir Kent büyük bir çöplüğe dönüşmüş, lağım suları günlük hayatın bir parçası olmuş. Belediye, en temel hizmetleri yapmaktan aciz. Bay Baydemir’in sanki bir tek görevi var: Avrupa’ya gidip konuşmak ya da Diyarbakır’a gelen Avrupalılara konuşmak ve ilaveten Amerikalılarla muhabbet etmek. Diyarbakır kentinin, yerel yönetim açısından temel sorunlarına ilişkin bir konuyu ülke gündemine taşıdığını anımsayan varsa parmak kaldırsın! Bay Baydemir’in, son konuşmasında Güneydoğu’daki petrol yataklarını ve hidroelektrik santrallarını istemekle aslında tevazu gösterdiği de söylenebilir. GAP’ı da isteyebilirdi! Ne demişler: İsteyenin bir yüzü kara! Soykırım Kılıcı Ermeni soykırımı iddiaları, artık Batı’nın elinde “Demokles’in kılıcına” döndü. Kürt sorununa ABD sahip çıkınca Batı Avrupa’ya Ermeni sorunu kaldı. Fransız sermayesi ömrü boyunca emperyal devletinin arkasından yürüdüğünden, başka bir deyişle Fransız sermayesi Fransız devletini mayın eşeği olarak kullandığından, Sinop Nükleer Enerji Santralı ve Boğaz’dan tüpgeçit yapma ihaleleri yaklaşınca Ermeni soykırımı iddiaları da hassaslaştı. Özellikle Batı Avrupa’yı hassaslaştırdı. Bir örnek; İran’da Humeyni’ye sahip çıkarak İran’ı açık cezaevi haline getirmişlerdir. İran’da bütün otomotiv sektörü Peugeot markadır. Uzak Asya’da devrimler ve karşıdevrimleri arabada yaparlar(!) İranlıların devrim arabası da “Samend”dir. Teknolojisi de imalatı da Peugeot’dur, armasında bir at başı var ve adı Samend’dir. Başkaca da bir araba yoktur. O da İran Cumhuriyeti tarafından kutsanmıştır. Korunup kollanmaya hâlâ devam edilmektedir. Fransız Devlet Başkanı, bizim Başbakan’a ‘Sakin olun ben senatoyu ikna ederim’ türünden tesellide bulunmuştur. Doğrudur, eder de… Aynı nedenlerden edecek de… Bir yandan ‘hezeyana’ kapılmış gariban Türkler de Fransız elçilik ve konsolosluğu önünde cılız da olsa tepki koymaktalar. Demokratik tepki refleksi ezilmiş ulusum, ancak bayrağın arkasına saklanarak sayısı üçbeş yüzü geçmeyen grupçuklar tarafından tepkicik örgütleyebilmekteler. ??? Ankara’da Fransız sefaretinin önünde 200 ülkücü genç, 2030 KamuSen’li, 20 kadar Emekli Subaylar Derneği, 20 kişilik Eskişehirliler Derneği mensubu. Asıl hüzün burada. Türkiye sopalanıyor, sahip çıkanların nicel ve nitel fotoğrafı bu. Hani 70 milyon “kaynamışkarışmış” ulustuk, nerede öbürleri? Bu devletin hümanist güvenlik kuvvetleri öbürlerini bir güzel elden geçirdiği için, devletle ilgili sorunlar da onları ilgilendirmiyor. Tam da bu toz duman arasında Orhan Pamuk Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı. Bizim devletin treni, Orhan Pamuk treniyle ters yönde yol aldığı için Fransızları dövmek yerine Orhan Pamuk bir güzel elden geçirildi. Orhan Pamuk’un Nobel kazanmasında bu devletin savcılarının az mı katkısı var? Halkla devlet ters koşulmuş. Devletin yanında duran halkı kaybediyor. Halkın yanında duran devleti karşısına alıyor. Bizim devletin, son zamanlarda milliyetçilik adına yaptığı tek şey, evlere, dükkânlara ve dahi Boğaz’ın iki kıyısına bol bol her boydan Türk bayrağı astırmak. Türk bayrağını yaygınlaştırmak milliyetçilikse Orhan Pamuk en büyük Türk milliyetçisi oldu. Zira bir yığın yabancı gazetede Orhan Pamuk resminin arkasında Türk bayrağı var. Kaderin garip bir cilvesi olsa gerek kısa süre önce mahkeme önünde linç girişiminden kurtulan Orhan Pamuk şimdi de en büyük milli kahramanımız. Velhasıl biz 301. maddeyi tartışaduralım, bir anda ‘büyük düşmanlar’ ve ‘büyük kahramanlar’ yaratalım. Elin oğlu sorunlarımızı bizim yerimize çözüyor. Bizim yok saydığımız Ermenistan’ı dünya yok saymıyor. ??? Ermenistan, AB’nin ve ABD’nin koruması altında bir ülke. Haritası da bizimle Kafkasya’nın arasında bıçak gibidir. Ermenistan’ın öbür tarafı Azerbaycan, Dağıstan, Çeçenistan, İnguşya, Osetya, Tataristan ve Başkurdistan ve Kabartaylar hep Türk boylarıdır. Ermenistan kapısı açılıp öbür tarafa benim de ata yurdum Dağıstan’a varalım diye çabamız olmuştu. Alparslan Türkeş de “Ne kapısı, sınırı kaldıralım” diyerek bana cesaret vermişti o zaman. Beni Ermeni yaptı büyük devletimiz. Kafkas ülkelerini de Rus’un postalları altına attık. Şimdiyse Dağıstan ve Çeçenistan’da hâlâ kan gövdeyi götürüyor. Yüz yıllık esaretin ardından çıkmaya çalışan kardeş ulus topluluklarına hamilik, önderlik yapacağımıza, kendi paranoyamıza esir düştük. Bizde bu baş varken bizim ayaklarımız daha çok çeker… gurbuzcapan@eksev.org.tr/Faks: 0212 672 71 71 Nami Tepe: “AB Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Hansjörg Kretschmer, ‘Türk Ordusu da terorizmle mücadelenin sadece silahla olamayacağını anladı’ buyurmuşlar. Oysa Türk Silahlı Kuvvetleri 20 yıldır bunu söylüyordu ve Mısır’daki ‘Sağır Sultan’ bile duymuştu. Demek ki AB’de de Türkiye’deki gibi sağırdan beterler varmış!” Sağır SESSİZ SEDASIZ (!) Rektörün kardeşi müdür yardımcısı TOKAT’TAKİ Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nde bir şeyler oluyor. İddialardan biri: “Rektör Prof. Dr. Zehra Seyfikli’nin kardeşi Cengiz Seyfikli’nin Tıp Fakültesi Hastanesi’ne müdür yardımcısı olarak atanması usul ve teamüllere aykırıdır. Zehra Seyfikli’nin dekanlığı sırasında İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ne öğretim görevlisi olarak başvuran kardeşi Cengiz Seyfikli için; sınavın şaibeli olması nedeniyle jürideki öğretim üyeleri suç duyurusunda bulunmuşlar fakat Zehra Seyfikli’nin rektör olmasıyla birlikte bu dosya rafa kaldırılmıştır. Daha sonraki sınavda ise Cengiz Seyfikli sınavı kazanmıştır! Rektörün kardeşinin daimi kadroya atanması için 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nda yer alan ‘Rektörün onayı ile en çok iki yıl için yapılır. Atama süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer. Bunların yeniden atanmaları mümkündür. Bu takdirde ilk atama usulü uygulanır. Üçüncü defa atanmadan sonra sürekli olarak atanabilirler’ ifadesindeki ‘sürekli olarak atanma’ ilkesini zorlanmak için Cengiz Seyfikli’nin atanması, genel uygulamaya aykırı olarak (genelde öğretim elemanlarının atanması bir ve iki yıl şeklinde yapılmaktadır) altı ayda bir yapılarak daimi statü vasfı kazandırılmıştır. Bugün Tıp Fakültesi Hastanesi’nde, hastane müdür yardımcılığı görevini yürüten kardeş Seyfikli uzman kadrosuyla döner sermayeden de pay almaktadır.” Söylev’in Yıldönümü MERİÇ VELİDEDEOĞLU 79 yıl önce bugün, Atatürk’ün Söylev’inin (Nutuk) okunuşunun son günüydü; 1927 yılının 15/20 Ekim günleri arasında altı gün süreyle okunmuştu Söylev. Üç ciltlik bu yapıtın üçüncü cildi bütünüyle üç yüzü aşkın tarihsel belgeyi içerir; bunların 266 tanesi sayılandırılmıştır. Ayrıca temel metni oluşturan birinci ve ikinci ciltlerde de yine yüze yaklaşan belgeye yer verilmiştir; Atatürk’ün bütün anlatımı yoğun bir belge ağına dayanmaktadır. Söylev’den alıntı yapanlar, oylumlu (hacim) aktarmada bulunanlar, Söylev’i temel alan yapıtlar hep bu belgelerin güvencesindedirler. Anlatım saydam ve aydınlıktır; açıklanan her konu kuşku götürmeyecek kertede açıkça anlaşılır; söylem yer yer kimi heyecanlı olayların doruklarında da gezdirir okuyanı. Böyle anlatımlardan biri de İstanbul’un İngilizler tarafından işgalidir; olayın saniye saniye gelişimi, soluk soluğa yürüyüşü Söylev’e geçirilmiştir. İstanbul’un işgalini bu denli ayrıntılı biçimde bir başka kaynakta bulmak olası değildir. İzninizle bu anı Söylev’den, Atatürk’ten aktaralım: “Baylar, 1920 yılının Mart’ının 16. günü öğleden önce saat onda makine başında şöyle bir tel verildi: Bu sabah Şehzadebaşı’ndaki Mızıka Karakolu’nu İngilizler basıp, oradaki askerlerle İngilizler çarpışarak, şimdi İstanbul’u işgal altına alıyorlar. Bilginize sunulur. İmza: Manastırlı Hamdi.” Hamdi Efendi bilgi vermeyi sürdürür: “Şimdi de Harbiye’ye girdiklerini haber aldık. Dahası, Beyoğlu telgrafhanesinin önünde İngiliz erleri olduğunu öğrendik, telgrafhaneye el koyup koymayacakları belli değildir.” “Bu sırada Baylar, Harbiye telgrafhanesinden görevli Ali de bize bilgi vermeye başladı: Sabahleyin İngilizler basarak altı kişi şehit oldu; on beşe yakın yaralı var. Şimdi İngiliz erleri dolaşıyorlar. Şimdi, işte İngiliz erleri Harbiye Nazırlığı’na giriyorlar. İşte içeri giriyorlar. Nizamiye kapısına. Teli kes; İngilizler buradadır. Manastırlı Hamdi Efendi yeniden bizi buldu, teli şöyle sürdürdü: Sabahleyin bizim erler uykuda iken, İngiliz deniz erleri karakola gelip giriyorlar. Erlerimiz uykudan şaşkın kalkınca çarpışma başlıyor. (...) Beyoğlu bölgesine ve Tophane’ye asker çıkardılar. Derince’ye dek yayılıyorlarmış. İşte Beyoğlu telgrafhanesi de yok. Orasına da el koydular sanırım. Tanrı korusun. Buraya da gelmesinler. İşte Beyoğlu telgraf görevlileri, müdürleri geldiler. Kovmuşlar. Bir saate dek buraya da el konulacaktır. Şimdi haber aldım efendim.” Bundan sonra Hamdi Efendi’nin konuşması kesilir. Atatürk, Hamdi Efendi’yi hizmetinden dolayı över. Ertesi günü İstanbul’da çıkan gazetelerde bu ayrıntıyı bulma olanağı yoktur; Anadolu’daki hareketi, Mustafa Kemal’i karalayan basın, işgale karşı kahrolurcasına bir tepki içinde değildir. Ama kısa bir süre sonra Ankara’da açılan Büyük Millet Meclisi’ne veryansın edecektir. Kurtuluş Savaşı süresince basından herhangi bir destekleme söz konusu olmayacaktır. Cumhuriyetin ilanı ise İstanbul’un bu mütareke basınını çılgına döndürecek, hele devletin başında bir cumhurbaşkanı olması, Atatürk’ün oybirliğiyle cumhurbaşkanı seçilmesi, Halife Abdülmecit Efendi’yi devletin başına geçirmek isteyen bu uydu basının bütün umudunu kıracak; cumhuriyete sınırsızca saldırmalarına neden olacaktır. Atatürk Söylev’de gazetelerin bu yazdıklarından örneklere bol miktarda yer verir, onların insafsızca eleştirilerine gereken yanıtları da. Bu “mütareke basını”nın bütünüyle yok olduğunu söyleyebilir miyiz? Bugün 1923 Devrimi’ne ve Atatürkçülüğe saldıran küreselleşmenin buyruğundaki basından, dinci yayın organlarından kimi örnekler mütareke basınını “fersah fersah” geçer. Yazıyı, Söylev için söylenen şu değerlendirme ile bitirelim: “Söylev, Atatürk’ün ulusu karşısında kendini sınava çekmesidir.” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 20 Ekim www.mumtazarikan.com SAYI: 2005/306 Davacı Maliye Hazinesi vekili Av.Hüseyin YÜZBAŞI tarafından davalılar ALİ ALKAN ÖZEK Vs. aleyhine açılan Tapu İptal ve Tescil davasında: Verilen karar uyarınca ; Davalılar Şerife KURTŞerife ACARGülten ORALHasan AKINZekiye BAĞSebahattin ARSLANİbrahim ÖZDEMİRHasan KARAKamile KOÇLARHalil İbrahim GÜNGÖRBesime EMİNMakbule TUNÇAli ALKANFatma FERUZE ve Metin ÖZKAN’ın adresi meçhul olduğundan ilanen tebligat yapılmasına karar verilmekle, davacı “Antalya ile Merkez ilçesi Kütükçü Mahallesi 25734 Ada 5 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile, davacı Hazine adına tesciline karar verilmesini “ talep ve dava ettiğinden, davalılar Şerife KURTŞerife ACARGülten ORALHasan AKINZekiye BAĞSebahattin ARSLANİbrahim ÖZDEMİRHasan KARAKamile KOÇLARHalil İbrahim GÜNGÖRBesime EMİNMakbule TUNÇAli ALKANFatma FERUZE ve Metin ÖZKAN’nm duruşma günü bulunan 25.01.2007 günü saat:09.35’te duruşma salonunda hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi aksi taktirde HUMK’un 213 ve 377 maddeleri uyarınca yokluğunda karar verileceği dava dilekçesinin tebliği yerine kain olmak üzere ilan olunur.02.10.2006 (Basın: 51292) ANTALYA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN DOSYA NO: 2006/3701 Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, kıymeti, adedi evsafı: TAPU KAYDI: Mersin ili, Çiftlik köyü, 111 ada, 2 parselde kayıtlı, 128/9600 arsa paylı taşınmazın B blok 9. kat 34 nolu bağımsız bölüm niteliğinde gayrimenkuldur. ÖZELLİKLER: Taşınmaz, 120 m2 olup 3 oda 1 salon ve müştemilatından ibarettir. Güney ve batı cephelidir. Zemini seramik kaplıdır. Duvarları plastik badana, kapı pencere doğramaları ahşaptır. Islak mekânlar seramik kaplıdır. Elektrik ve sıhhi tesisatı veırdır. Her türlü belediye hizmetinden faydalanmaktadır. İMAR DURUMU: İmarlıdır. MUHAMMEN BEDELİ: 50.000,00YTL Satış Şartları: 1. Satış 18.12.2006 Pazartesi günü saat 10.0010.10 arasında Çankaya Mah.İstiklal Cad. Özel İdare İşhanı Kat.6, 5.İcra Dairesi adresinde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada taktir edilen kıymetin %60 ve rüçhanlı alacaklar mecmuunu ve satış masraflarını geçmesi şartı ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 28.12.2006 Perşembe günü aynı saat ve aynı yerde ikinci artırmaya çıkartılacaktır. Bu artırmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak üzere artırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok artırana ihale edilecektir. Şu kadarki , artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin % 40 ‘ını bulması ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcısı çıkmazsa satış düşecektir. 2) Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nisbetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye, resmi ihale pulu, KDV, tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3) İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (+) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususi ile faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içerisinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde haklan tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4) İhaleye katılıp daha sonradan ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5) Şartnameler ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6) Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2006/3701 Esas sayılı dosya numarası ile müdürlüğümüz başvurmaları ilan olunur. 11.10.2006 (+)ilgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basın: 51278 MERSİN 5. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN SATIŞ İLANI 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Açıktaki 1 bir duvarı hava koşulların 2 dan korumak 3 için üstüne konan örgü 4 öğesi. 2/ Mü 5 balağa... Uğ 6 raş. 3/ Har7 man savurmakta kulla 8 nılan, çatal 9 biçiminde ta1 2 3 4 5 6 7 8 9 rım aracı... Düzgün 1 M E R K A N T İ L sarılmış halat yumaD O ğı. 4/ Hastalıklı, sa 2 E K A R T E F L O Ş kat... Yüz metrekare 3 R A T E A L tutarında yüzey öl 4 K R E M A A L EM S çüsü birimi. 5/ Has 5 A T E S EME talık etkenlerini za 6 N E F L AME L İ F rarsız duruma getir 7 T mek için vücudun 8 İ D O L M İ N E çıkardığı madde. 6/ 9 L O Ş S E F E R Japon lirik dramı... Bir tür yangın bombası. 7/ Yaprakların düz ve parlak bölümü... Doğu Anadolu’da bir dağ ve geçit. 8/ Kolsuz erkek fanilası... İtalya’nın en uzun ırmağı. 9/ Şöhret... Aşırı olmama durumu, ılım. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Başıboş hayvanların salındığı çayırlık. 2/ Eski Türk güreşlerinden biri... Başkomutan, serdar. 3/ Fas’ın başkenti... Satrançta bir taş. 4/ Bademli kek... Lityum elementinin simgesi. 5/ Utanma duygusu... Bir yerde oturma. 6/ ‘‘Çılbır’’ da denilen, yoğurtlu yumurta yemeği... Boru sesi. 7/ Üzerine yazı yazılan tabaklanmış ceylan derisi. 8/ Verdi’nin tanınmış bir operası... Kupes balığına verilen bir başka ad. 9/ Karayollarının kenarında, yol düzeyinden aşağıda kalan bölüm. CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear