02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 7 EYLÜL 2005 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER İÇl IUMTAZ SOYSAL levlet Adamlığı TANIMI çoktur devlet adamlığının. Tanımlardan ri şöyle: Politikacının derdi kendısinin ve ülkesi- n gününü kurtarmaktır; devlet adamınınki ise ül- 3sinin geleceğini düşünmek. Son ayiardaAB'yie Türkiye araanda oynanan dip- ımasi oyununa bakıyorsunuz; her iki tarafta da ger- ek devlet adamlığı yok. Oyun, her iki tarafa da an- ak geçici yarariar sağlayacagı, başka bır deyim- »politikacılann günü kurtaracağı düşünülen birsü- îçle ayakta tutulmaya çalışılıyor. Aslında, ne on- uin AB'nın geleceğine Türklerin katkısını düşün- lükleri var ne de bizimkilerin AB'deki yannlara ak- ı yakın bir tasanmlan. Süreç, yapay: İki taraf datam üyeliğe inanmıyor; ıma süreç çeşitli bakımlardan şimdilik işlerine gel- liğı içın 3 Ekim'de şöyle ya da böyle başlatıp sür- lürebildikleri ölçüde sürdürecekler. e var ki, geîecege yönelik sağlam temellere dayanmayan bu oyun ister istemez her iki arafta da kaçınılmaz tepkilerini yaratmaya baş- amıştır. Avrupa'nın halk yığınlan, Türkiye'yi üye yapma- 'a çalışmanın tuta/iı gerekçesi kendilerine açıkça ınlatılmadığı için, yüzyıllardan gelen önyargılarla )u ülkeye mantıklı bir rol yakıştıramıyorlar gelece- )\n Avrupa'sında. Türkiye'dekilerin işi daha zor: Cumhuriyetin te- nel ilkelerine karşı cephe alışları o kadar ortada «, bu ilkelerin aslında Avrupa'nın, özellikle de Bü- rtik Fransız Ihtilali'nden sonra oluşmuş olan "ulus- 1evlet"\er Avrupa'sının temel ideolojisinden farklı ılmadığını bilen, okullarda Türk Devrimi'nin kuru- uş aşamalarını okumuş olan insanlarımız şimdikı ktidann AB'cilik çabalanyla cumhuriyetçilık arasın- da inandıncı bir bağ kuramıyorlar. Böyle olunca, zlenen, daha doğrusu izlendiği iddia edilen polı- tikanın içtenliğine hiç güven duyulmamakta. Gerçek devlet adamlığı böyle bir durumun ül- kedekı sağ ve sol güçler arasında nasıl bir tepki ortaklığı yaratabileceğini sezebilmeyi gerek- tirirdi. Ulusalcı sağ, ulus olmanın henüz erken bir aşa- masında Avrupa Birliği çerçevesine özenmenin mantığını anlayabilmiş degildir. Şimdiye kadar da- ha çok geriye dönük, hatta coğrafya olarak tarih- ten gelen içgüdüyle daha çok Asya'ya, büyük kı- tanın ortalanna ilişkin bir ulusalcılık izlemiş olan o sağcılık, şimdi, sahte AB'ciliğe tepkı olarak, Batı düşüncesinin içinde ulusalcılığın geçirdiği evrim üze- rine daha derinliğıne düşünmeye başlamış, ırkçı- lıktan ve bir ara kendisine bulaşmış olan dincilik- ten annıp "Atatürk milliyetçiliği"ri\ daha rahatlıkla benimser olmuştur. O kesimin soldaki ulusalcı ev- rime yaklaşması ve bu yakınlaşmadan ülkenın ge- leceği için çok hayıriı olabılecek ve ekonomik bo- yutlan da olan bir ortak akımın doğması kolaylaş- mıştır. Türkiye'yi yönetenler, devlet adamlığı yanlan ek- sik olduğu için, bu gelişmeyi görebilecek ve anla- yabilecek sezgiden de yoksuna benziyorlar. CUMOK TÜRKİYE KONFERAIMSIna CACRI "cumok yol hantasuu çızıyonız'" 10 Eylûl 2005 Cumartesı saat 14.00 YÖNETİCİ: A\ Mustııf» Üker GÜRKAN Saygı Duruşu. tsüklal Marşı AÇIŞ KONUŞMAS1 Sn. Turgut ÖZAKMAN GtlNDEM : 1) Otunım Başkanına yardımcı ıkı yardımcı üyenın seçımı. 2) KONFERANS HAKKINDA "SUNUŞ". 3) CUMOK'un "AMAÇ ve tLKELERT 4) CUMOK'un "DAVRAN1Ş tLKELERl YÖNERGESr1 5) CUMOK'un "Ç M.IŞMA YÖNTEMÎ" 6) CUMOK'un "DAYAN1ŞMA tLKELER! ve BAĞlMSIZLlGl" 7) CUMOK'un "YÖNETÎM BÎÇtMf 8) CUMOK'un "HEDEFLERİ \e GELECEĞI" 9)DikkveÖnenleî "SE1N GELMEZSEN BtR EKStĞlZ" Ver : NARLÎDERE BELEDtYESt ATATÜRK K.LTTÛR MERKEZİ NARUDERE - İZMİR Tarih : 10 Eylül 2005 Cumartesı Gûnü Saal 14 00 Uetjşim: 0532: 281 54 54-0542 652 15 00 - 0533 ^65 52 61 0232 370 72 42-0216 326 49 21 NOT: -ŞU ÇILGI\ TÜRKLER" Kitabının imza günü Toplanb sırasında gerçekleşccektir. TÜRKÎYE C C M H U R İ Y E T O K U R L A R I (CUMOK) OLfŞCMLARI Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük sivil toplum gazetesi BİZİM ÇAZETE tarafsız haberleri, ilginç röportajlan, araştırmalan, köşe yazılan ve ülke sorunlannı yansıtan raporlanyla 10 yıldır okurlanyla el ele... M0212 51194 94 -fibone:0 2Î2 573 83 00 Tarihi Tahrif -II- NurerUGURLU T arihi olaylar, ilgili kaynaklara baş- vurulmadanyazılamaz. Bu, değiş- mez bir kuraldır. Bu kaynaklar, bi- rinci elden kaynaklar, ikinci elden kaynaklar olmak üzere iki ana kû- meye aynlır. Birinci elden kaynaklann tarih araştırmala- nnda önemli bir yeri vardır. Bunlara asıl kay- naklar da denir. Bu kaynaklar geçmişten gü- nümüze kadar gelen bütün kalıntılan, yapıla- n, yazıtlan, yazdı ve yazısız belgeleri, araç ve gereçleri içine alır. tkıncı elden kaynaklar, birinci elden kay- naklann bulunmaması durumunda başvurulan kaynaklardır. Bunlar, geçmişte yazılmış kitap- lardır. Bu kaynaklann verdikleri bilgiler doğ- ru olmayabilır, birbirlenyle karşılaştınlması gerekir. Bunlan niçm mi yazdım0 Attüâ İlhan'ın Cumhunyet gazetesındeki (10 Ağustos 2005) yazısıru okuyunca anımsa- dun. Çünkü ûnlü yazanmız bu yazısında, bi- rinci elden kaynaklardan çok, ıkıncı, üçüncü hatta dördüncü elden kaynaklardan yararlan- makta, böylece önemli tarihi maddı hatalar yapmaktadır. Attilâ tlhan dıyecektirki, "Ben,tarihibir ma- kale kaleme almryorum, 'söyleşi' yazryorum; bunlann birinci, UdncL. elden kaynakİarla ne ügisivanhr?" Doğru, doğru ama bu 'söyieşi'yı bu" gazetede yazıyorsanız. bu kurallara -bıraz olsun- uymanız gerekecektir. Aynca bu gaze- te, Cumhunyet gibı bir gazete olursa! Biz konumuza dönelim ve Attilâ ilhan'ın o günkü yazısının ikinci bölümünü okuyalun: 'Enver aleyhtan" iki kahraman!.. (Tesbit/ 6.*L 'Hamidiye KahramanT Rauf Bey (orbay), Paşa'yı uğurladıktan sonra, onun Samsun'a selametie çıküğına dair telgrannı alıncav^ kadar, ne heyecanlar çektiğini anlaü- yor, neden mi. 'operas> on" tek yönlü değiL iki vönlü tasarianmıştır da, ondan: Ku/eyden Mustafa Kcmal Paşa, Samsundan itibaren, Doğu'ya yönetir. durumu tespit ve teftiş eder- ken; Baü'dan RaufBev (Orbay)Bandnrna üze- rinden (Ege) işgal bölgesine hareket edip. Af- yon'a kadar durumu tesbit ve teftiş edecektir. Ö\1e de yapılnuştır: Rauf Be\, Gazi'den Sam- sun'av-ardiğınıbUdirentdgranaklıktan,bir\Ti dafldgün sonra,Bandmna'ya hareketeder.Baş- ka türtü sö>iersek, Osmaniı Erkân-ı Harbiye- i Şahanesi, Yunanistan'a karşı örgüüenecek Kurtuluş Savaşı için, I. Dünya SavaşTmn En- ver aleyhtan Ud ünlü kahramanını seçmiştir: 'Çanakkak Kahramanı 1 Mustafa Kemal Pa- şa, Hamidiye Kahramanı' Rauf Bey (Orbay): nasd, hiç de feoa fikir sayılmaz değü mi?" Rauf (Orbay) Bey, hatıralarmda (Bk. Rauf Orbay, Siyasi Hahralar, 2. baskı, Orgün Yayı- nevı, îstanbul 2005) bu olaylan şöyle anlatmak- tadır: "ABFuatPaşailev^dalaşmamızınertesigü- nüben,epeydirtasarladığımbirteşebbüsünfi- Umevkünekonmaazamanuun geldiğinekarar vererek, Bahriye Nezaretine sunduğum şu di- lekçe ile askerok hizmetimden affimı istedim: 4 ... Benbu mesleğe sırfhaysıyet ve şeref ol- mak itibanyla gırmiş olduğumdan şimdiye ka- dar resmi hayatımda hiçbir şahsı emeltakıp et- mek istemedim ve takip de etmedim. Geçmi- şim ile hâlım bunun delilidir. Bununla bera- ber, bugünkü şartlar altında aynı resmi haya- h, bundan sonra da devam ettirmekliğime ma- nen ve maddeten arük imkân kahnadığını an- lıyorum. Bu \ıcdani mecburiyete ıstinaden te- kaüt ve istifa kanununun mahsus maddesi ge- reğince, askerlik hizmetinden affunla lüzum- lu muamelenin tesriine (hızlandınlmasına) müsaade buyurulmasını rica ederim.' îsüfaname 27 Şubat 1919 tanhli idı. Ve Bah- riye Nezaretine sunulmuştu (sayfa 289)." Bir süre sonra Mustafa Kemal Paşa da as- kerlikten ayrdmak zorunda kalır, Harbiye Ne- zaretine istifasını sunar (9 Temmuz 1919), da- ha sonra toplanan Erzurum Kongresi"ne baş- kan seçilir (23 Temmuz 1919). RaufBey, hatıralarmda, Mustafa Kemal Pa- şa'nın Samsun'a çıkışından sonraki olaylan da şöyle anlatır: "24 Mayıs 1919 sabahı arkadaşlarla birtikte \apurla Bandırma yoluna çıknk. Kimseye ha- ber vermeden basit \X)kular hatinde harekete dikkat ettiğimiz için gazetecflerin gözkrinden ırakkalmaya da muvaffak obnuştuk. Vapurda kimse iletemas eünedik. Bandırma'ya \ ardık- tan sonra, yine nazan dikkati çekmemek için vaata namınanebulduksa \akitgeçinnedenBa- ükesir, Uşak yohma re>an olduk. Biraz ilerledikten sonra, arük hmiyetimi, maksadımı gizlemey e hacet kalmamışü. tzmir işgalaltındaolduğundanotaraflara yaktaşma- yarak l şak'tan Akhisar. SalihU, Manisa, Öde- miş taraflanna yöncldik. Bu yol üzerinde, ge- reken yerlerde duruyor, kÖ\lülerie temas edi- yorduk (sayfa 299). Efeler de bize getiyorlardL Ö(femiş^DemirdMehnK<Efeflegörüştük (say- fa 300). tşte bu mim'al üzere yohunuza devam- laAydıruNazün, Sandıkta, oradan da Afyonka- rahisar'ına \-ardik... Bandırma'dan beri du- nmılanmincelediğiiTiizyerienkedindi^mizbO- güeri, tstanbul'daki Kara Vasıf ve Doktor Ce- lal Muhtar gibi arkadaşlara anlatmak üzere, Ibpçuoğhı NazmiBey,Afyon'dan Istanbul'a döo- dü» Biz de Afyon'dan aynldık. ShTihisar yo- luyia 8 Haziran günü Ankara'ya gittik. Bura- da. Ali Fuat Paşa ile buluşarak yokuluğumun OkönemnmerhalesuıevarTnışbuhmuyordum. Ali Fuat Paşa bia şehir dışmda karşilayarak, Keçiören'detd evine misafir etti. Paşa ile tstan- buFdan aynldığunız günden beri görüşmeyeti üç ay kadar oluyordu. Bu zaman içinde Paşa, kolordusunu Konya EreğusTnden getirip An- kara'ya yerleştinneye muvaffak otanuş ve bir sürü zorluklan yenip, bflhassa tngOizlerin bu- raya kadar sokruklan mümessflleri ile de çeki- şerek,o1mınıahâkimounuşbuhmu\x)rdu(sa>'- &30D." Attilâ tlhan, yazısının bu bölümünde Mus- tafa Kemal Paşa ile Rauf (Orbay) Bey'i, En- ver Paşa'nın aleyhtan olarak sunuyor, bu iki kahramanın Enver Paşa'ya karşı seçümiş ol- duklannı söylüyor (Emer, Talat ve Cemal pa- şalaryurtdışına gittikten sonra (3 Kasım 1918), öldürüldükleri güne kadar (1919-1922) Mus- tafa Kemal Paşa ile mektuplaşıyorlar. Bumek- tuplan, kısa bir zaman sonra *Üç Paşa'dan Mustafa Kemal Paşa'ya Mektuplar (1919- 1922)* adıyla kıtap olarak, gereklı notlarve açık- lamalarla yayımlayacağun). Oysa Rauf (Orbay) Bey, Enver Paşa ile olan ıhşkılerinı. Enver Paşa'nın eniştesi Albay Kâ- zım Bey'e (Kâznn Orbay, daha sonra Genel- kurmay Başkanhğı yapmıştır, 12.1.1944 - 1.8.1946) şöyle anlatıyor: "Enver Paşa, Bahriye Nezaretine tayin edfl- diğım günlerde (14 Ekün 1918),ziyaretime gel- miş, beni bulamayinca karnm bırakmışü. Er- tesi günü Kuruçeşmedeki yalısına gittim. Ya- zık ki göremedim. Büyükçekmece dolaylann- dakiçiflfiğinde bulunduğunu söyiedfler. Müta- rekemesekâiçinlstanbul'danavTuacağmıgün, baş\ averi ayıu zamanda eniştesi olan Kurmay Albay Kâzını Bey Nezarete gebniştL. Emer Paşa'nın Başkumandanhk vekâktin- de bulunduğu dört harp senesi içinde, mevki- inin çok mühim ve tesirli nüfuzunu daima hay- ra sarfeöniş,kendisine her gün müracaateden, her rütbe ve sınıftan insanlara, tahammülü aşanişkTİr«nverdigiyorçunluklararağmen,tat- h dü kuUanarak, saygı Üe muameie etmiş, kim- sedenyarüırnnHesirgernerniş.dürüstzekLomer- tebede ahlakı düzgün. faal ve azunkâr bir şah- siyetti (sayfa 218)." Attilâ flhan'a sormamız gerekir ki, "Nasıl oluyor da Osmanh Erkân-ı Harbiye-i Şahane- si (askertikten istifa etmiş) iki ünlü kahrama- nı, Vunanistan'a karşı örgütlenecek Kurtuluş Smaşı için seçryor?" Eldeki tanhı belgelerden bunu çıkarmak çok gûç, bir anlamda olanak- sız. Attilâtlhan'ınyazısmıokumamızısürdû- relım. "O zaman, sanınm sorulacak soru şudur, muhtemelen Inteüigence Service'uı malumaö dahihıde,girişflenbu harekâtta, tngüzler'in bir- denbire pirelenmesi ve telaşlanması; Mustafa Kemal'i durdurmak, te% kif etmekgibi rivayet- krin>Hyılmaa;acategerçektenûzelbflgBeredin- diklerinden midir, yt>k$a Paşa'yı halknazann- da büsbütün ulusal kahraman mertebesine çı- karmak için midir?" Ünlü yazann bu sonısuna venlecek karşılık şudur: Bu gibi söylentiler, halkın Mustafa Ke- mal Paşa'ya olan güvenini, yakınlığım arttır- mıştır. Nıtekım, Ingihz Intelligence Service suba- yı Yarbay Ian Smim'in merkeze gönderdiği, 24 Temmuz 1919 tarihli raporu da aynı doğrultu- dadır: M Müdafaa4 MiUt Teşkflâü ve harekeü: 1.3-24 Temmuz tanhlennde lstanbul-Trab- zon arasında yapüan gezilerden edinilen ka- naat: Ciddi bir hareketin hızla teşkılâtlanmak- ta olduğu. 2. Mustafa Kemal Paşa'nın Erzurum'dan vi- layetlere gönderdiği 8 Temmuz tarihh genel- ge- 3. RaufBey' in 9 Temmuz tarihhbildirisi. M. Kemal'e katıldığını açıklaması. 4.... Izmir'inişgaliyleMüdafaa-iMillîyeha- reketine elverişli bir hava yaratüdığı. 5. îstanbul hükümetı üyelenrun bir bsmının da Milli harekerı desteklediğı. 6. Hareketin programının Türkiye'yi savun- mak, ölmek, öldürmek olduğu. 7. Programı gerçekleştirme araçlarunn kat- liam tehdıdi. Müslüman halkı kışknima, Pa- nislamistleT, Bolşevikkr, Pantürkistlerdenyar- dım alma ve maddi teşkilat olduğu. Osmanh ordusundan kalan 600 bin sılahın Milliyetçi- lerin elinde bulunduğu. 8. Hareketin başan kazanma ihtimali (Bk. Bilâl N. Şimşir, Ingüiz Belgelerinde Atatürk (1919-1938), l.cüt, Türk Tarih Kurumu,An- kara 1973)." Attilâ İlhan'ın bu uzun yazısındaki 'tekdoğ- ru' belirleme (tespit), Mustafa Kemal Paşa ile Rauf (Orbay) Bey'in Kurtuluş Savaşımızrn iki ûnlü kahramanı' olduklan gerçeğichr. PENCERE Duygusallık ve Duyarlılık... İflfet AkscyTOKGÖZ Öğretim GörevUsi, Çanakkale Onsekiz Mart Unıversitesi D uygusallık ve duyarlılık nn daha da netleşmesi ve birey insanı insan yapan iki fark- lı değerdır. Eğitimın temel hedeflerindenbirisi de duygulan- nın farkında, çe\Tesine ve toplu- ma duyarhbireyler yetiştirmektır. Oysaki toplumsal profılimize bak- tığımızda, duyarh bireylerin sayı- sı, duygusal davranış ve tepkilerve- ren bıreylenn sayısına göre olduk- ça azınlıkta kalmaktadır. Eğitım programında bu anlamda yapüan son düzenlemeler, üruversıtelerde gerçekleştınlen toplumsal duyar- lılık projeleri giderek artmakta ve toplumsal destek görmektedir. Bu somut venler ışığında, duy- gusallıkile duyarlılık arasında be- lirgin farkı tartışmak, kavramla- olarakkendı konumumuzu sorgu- lamak açısından yerinde olacaktır. Duy gusalhk; eylem, edimve ya- şamı etkileyen karar aşamalann- da duygulara göre hareket edilme- sı halidn". Duygusallık neredeyse cins olarak dışilerle özdeşleştiril- mıştir. Rönesans'tan sonra etkisinı gös- teren romantizm akımını da bes- leyen duygusallık; bu dönemde yoksunluğunda; u insamn eksik özeOiği" olarak nitelendirilmiştır. Duygusal davTanmanın, düşünsel- liğinve akücıhğın karşısında olup olmadığı tartışmalan o dönemden bu yana süregelmiştir. Aşın duy- gu yoğunluğunun denetlenmediğı hallerde, yıkıcı duyguların çeşitli psikolojik hastalıklara zemın ha- zırladığı bir gerçektir. Günümüz- de ağır yaşam ve çalışma koşulla- n; yıkıcı duygulan arttınrken duy- gusal körlüğe de neden ohnakta- dır. Oysaki duygusallık; denge- lendiği ve duyarhlıklabirleştiğin- de üstün bir insani özelliktir. Duyarhlık ise çevTesindeki so- runlan görebihne, anlık değil ka- lıcı çözümler üretebıhne, sorum- luluk alabilmeyı beraberinde ge- tirir. Tophımsalhareketierinteme- Unde olan duyarhhk bttlnç, kümır ve birikimin sonucudur. Çünkü duyarhhk üst düzey bir farkında- hk, empati yeteneğL çözümleme gücüiletepkiseldavranışlan içerir. Duyarhhkta örtükbir duygusallık ve sezgi gücü zaten vardır. Duyar- h ınsanların duygusal olabüeeeği varsaymnndanhareketle, her duy- gusal insanın duyarh olabüeeeği çı- kanmındabulunmak düz bir man- ük yürütmeden öte bir şey değil- dir Bireysellığin, bilinçsizce ven- len duygusal tepkilerin arttığı gü- nümüzde daha fazla duyarh olma- ya toplum olarak gereksinimimiz olduğu bir gerçektir. Duyarhlığın arttınlmasuıa ilişkin egitimin aile- lerle ışbirhği içinde verilmesi, top- lumsal hizmet etkinhklen ile birey- lerin farklı bakış açılanru yakala- ması, farklı yaşamlarla yaşamın zenginleştırihnesi zorunluluktur. Bu amaçla. bıreysel ve toplumsal sorumluluklanmızı ne kadar yen- ne getirdiğimızi tekrar sorgulama- lı. toplumsal olarak zaten var olan duygusal özelliklenmizi duyarlı- lıkla güçlendirmeliyiz. 6-7 EylüTden Bir Anı... 6-7 Eylül olaylannın bu yıl 50'nci yıldönümü... Çoğu gazetede geçmişi sergileyen diziler yayım- lanıyor, 'mazi' içimizde bir yaradır... • O günlerde ben Osman Kermen'le birtikte 'Dol- muş' mizah dergısini çıkarmaya çalışıyordum... Babıâli'de güzel bir kat tutmuştuk, yayına ha- zırlanıyorduk... Ortalık o gün birbirine kanşınca hemen idareha- neden çıktım, Galata Köprüsü'nü yaya geçtim, Yüksek Kaldırım'dan Tünel'e tırmandım ki ne gö- reyım?.. Beyoglu Caddesi'nde bütün dükkânlar, mağa- zalar, pastaneler, bürolar yağmalanmış... Kaldınmlan örten ipekli, yünlü, pamuklu kumaş- larvenicedeğeıii eşya üzerinde yürüyeyürüyeTak- sim'e vardım... Ortalık birbirine gırmişti, eli sopalı adamlar çıl- gın gibi oradan oraya koşuyorlar, her şeyi yıkıp dö- küyorlardı... • O yıllarda biz Kurtuluş'ta oturuyorduk... Evimiz bir sokağın dört yote bakan köşesinde, tram- vay caddesine yirmi metre uzaklıktaydı; yaklaşuğım zaman ilginç bir göruntü çıktı karşıma, babam or- talığa çıkmış, mahalleyi korumaya çalışıyordu... Pederin yanına varmıştım ki kimi adamlar çevre- mizi sardı, ıçlerinden biri elindekı sopayı kaldırdı: - Kelimeı Şahadet getir ulan!.. Kurtuluş, eski deyişleTatavla'da çogunluk Rum- lardan oluşuyordu... Babamın halinı hiç unutmam... Birinci Dünya Savaşı'nda Harbiye'yi bitirmeden Şark cephesine yollanan, yenilgiden sonra Cebel- lübnan'a sevk edilen, Kuvayı Milliye ve Uşak Cep- hesi'nde görev alan albay emeklisi birden bozul- du: - Ulan, dedi, beni günaha sokma!.. Peki, Kelimei Şahadetgetrmek neden günah olu- yordu?.. Sopalı yağmacı nasılsa olağanüstü bir durum ol- duğunu anladı, ortalıktan kayboldu... • Birlikte eve girdik, babam: - Hanım, dedi, bizım ünıformayı çıkar!.. Annem dolaptakı bavuldan naftalın kokan albay ünıformasını çıkardı, Kasım Bey giydi, aynaya baktı, gözlennde bellı belirsiz iki damla yaş oluş- tu, sonra elinin tersiyle ceketini düzelterek mınl- dandı: - Buruşmuş!.. Yine sokağa çıktık; bızim peder aslan kesilmiş- ti, komşulara saldırmaya yönelenler de subay üni- formasını gördüler mi toz oluyoriardı... Peder üniformasının hatınna mahalleyi korudu. • 6-7 Eylül'de yaşanan facianın suçlulan kimler- di?.. Menderes iktidanndan emir çıktı: - Solculan içeri atın!.. Başta Aziz Nesin olmak üzere 'Komünistler'] tu- tukladılar... Biz 7 Ocak 1956'da 'Dolmuş'u yayımlamaya başladık, Azız Nesın de içerden dergıye gizlice yazı gönderiyordu... Ülkemizde demokrasi vardı... Menderes koltuğunda oturuyordu... Hangi demokrasıde, hangi başbakan, bu durum- da solculan içeri atıp koltuğuna yayılabilir?.. 6-7 Eylül utanç vericıdir!.. Ama, bizim demokrasimız daha az mı utanç ve- riciydi?.. Tarafaz" AydıaUr... Kara Donlular... Picasso ve Sabancı... KürtçeTürküler ve .\similasyon Üzerine... Ape Musa... DlkKola> 20Yıl... Bir Festivalin Ardından... Mûziğin Tarih Yokuluğn-m... "BlrçokÛlkemHÜlkesi" ve Şili... tasana Dair Bir Öğreti: Bektaşilik... Bir Çiçeğin Hikayesi... Necati Amca... Chavez'in Clkesindeydik... Şürler...Yeni çıkaa aibümler...Knltür. saaat haberleri... TAVIR EYLÜL BAYİİLERD«»
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear