23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 MAYIS 2005 CUMA SAYFA 17 Teşkilat Davetiyenin altına Tokat'ın Niksar Kaymakamı Mustafa Karabina imzasını atmış: "Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle Nesil Elektronik posta: denizsom@cumhuriyet.com.tr www.denizsom.com Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Türkiye'nin işi Allah'a kalmış... "Bizi bu hale getirenlerden Allah razı olur inşallah!" Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği tarafından organize edilen ve Zaman gazetesi Niksar temsilciliğinin sponsorluğunda bir dizi etkinlik tertib edilecektir. Etkinliklerimize katılmanız bizler ziyadesiyle onurlandıracaktır. £ TBMM Başkanı ^ ne yapar? | Devlet kurumlarıyla ^ gerilimi dengeler! DİCLE Üniversitesi'nden Prof. Dr. Emrullah Güney anlatıyor: Selçuklu, Anadolu'ya geldiği zaman karşısında Bizans vardı. Bizans'ın egemen olduğu topraklarda Ermeniler de yaşıyordu; bir Ermeni devleti yoktu. Ermeni diasporası bu konuda dünyayı kandırıyor! Ermeni diasporası "Araratizm"in peşindedır; bu Âğrı dağını merkez kabul eden ve Karadeniz'den Hazar Denizi'ne oradan da Akdeniz'e uzanan büyük bir Ermenistan hayalidir. Ermenicede "hınçak" çan, "daşnaksutyun" ittifak demektir. Osmanlı döneminde Hınçak ve Daşnak örgütlenmesi bu hayali gerçekleştirmek için yapıldı. Doğu Anadolu'da Rus işgalini kolaylaştırmak için Ermeni Gönüllü Taburları kuruldu. Çarlık yıkılırken Rus ordusu silahlarını Ermenilere bıraktı ve Doğu Anadolu tam bir kan gölüne dönüştü. Ermeniler kendi aralarında da savaştı. Katolik, rotestan, Ortodoks Ermeniler birbirine düşmandı. AraratizmHınçak ve Daşnaksutyun taraftarları birbirini öldürdü. Amerika'ya göç etmiş bir Ermeni tarımcı anılarında Hınçak ve Daşnaksutyun taraftarlarının birbirlerini nasıl boğazladıklarını anlatır. Osmanlı döneminde Anadolu'nun bağrında Amerikan, Fransız, Alman kolejleri vardı. Sadece Harput'ta pek çok misyoner okulu açılmıştı. Amerikan kolejierinin yöneticileri Amerika'dan gönderilmişti. Ermeni halkı umutluydu; çocuklarını bu okullara gönderiyor ve gelecekte kurulacak Ermenistan'ın yöneticileri buralarda yetişiyordu. Ve depolar silah doluydu. Okullarda atış talimleri yapılıyordu; Türk düşmanlığı eğitimin baş konusuydu; bu topraklardan Türkleri kovacaklardı. Hacin, Merzifon, Talas, Tarsus, Harput gibi birçok yerde kolejler birer eğitim ocağı değil birer kanlı komitacı yetiştirme merkezı halinde çalışıyordu. Sasun, Merzifon, Kayseri, Zeytun ayaklanmaları yaşandı. Zeberced Coşkun Hanım'ın bir kitabı vardı: Hacin.. 1915 olaylarından sonra Suriye'ye göçürülen Ermeniler 1918'lerde geri dönüyor. Korkunç bir öfkeyle saldırıyorlar; amaçları Hacin'de tek Türk bırakmamak. Hukukçu Saim Bey, Sivas Kongresi'nin görevlendirdiği Kuvayı Milliye ile Hacin'i kurtardığı zaman ortada harabeden başka bir şey kalmamıştır; Türkler tümüyle öldürülmüştür. Kaymakam yapılan Saim Bey'in adını taşır bugün bu kasaba. Şevket Süreyya Aydemir de Suyu Arayan Adam'da 1917-1922 arasındakı Kafkasya'yı anlatır. Ermeniler, birbirlerini dahi öldürmüştür ve suçlu yine Türkler gösterilmiştir, gösterilmektedir. Bu da Araratizmin bir parçasıdır. Kararlılık Akif Kökçe: "Zürih Mahkemesi, 'Ermeni soykırımı yoktur' dediği için, Türk Tarih Kurumu Başkan Yusuf Halaçoğlu hakkında tutuklama kararı çıkardı. Biz ne yaptık? Soykırım kararını tarihçilere bırakmışken, tarihçilerin kararını da Zürih Mahkemesi'rje bıraktık!" SESSÎZ SEDASIZ (!) Anayasa Mahkemesi'nden sonra Yargıtay! MALTEPE Üniversitesi Hukuk Fakültesı Dekanı Prof. Dr. Aydın Aybay, geçen ay Yargıtay Kararlar Dergısi'nde yayımlanmış yeni bir karardan bir bölüm göndermiş: "... Hukuk Genel Kurulu'nun 23.11.1988 gün ve 1/825- 964 sayılı kararında da değinildiği gibi, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler, bu nitelikleri itibariyle yasama organının serbestçe düzenlemesine açık yerlerden değildir. Yasama organı çıkaracağı yasalarla, söz konusu taşınmazların bu niteliklerini koruyucu yönde düzenlemede bulunmak zorundadır; zira anayasa hükümleri yasa koyucunun yetkilerini ve düzenleme alan ve sınırlarını belirleyici hükümlerdir. Bu itibarla 3402 sayılı yasanın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin niteliklerini ortadan kaldıracak yönde yoruma elverişli olarak çıkarıldığını benimseme olanağı yoktur..." Ne demek bu? Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, yasama organı yani Meclıs için devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerde istediği gibi istediği düzenlemeyi yapamaz mı diyor? Anlaşıldı... Anayasa Mahkemesi kapatıldıktan sonra sıra Yargıtay'a gelecek demektir! Yüksek Yerilim Hattı erdincutku ' yahoo.com Bu ülkeyi beğenmedim, başkalarına zapping yapacağım! Erguvanları MERtÇ VELİDEDEOĞLU Mayıs ayı girdiğinde Istan- bul'da erguvanlar dökülme- ye, ağaç da yapraklanmaya başlar; dalından düşen ergu- van hemen ölmez; rengini, diriliğini erguvan bir halı oluş- turarak yerde de sürdürür; ayrıca bu görünüm henüz ağaçta kalan erguvanların toprağa, yola bir yansıması gibi de algılanır, onlara tut- kuyla bakanlarca... Hıfzı Veldet Velidedeoğ- lu, Trabzon'dan Istanbul'a gemiyle geldiği 1922 yılında Boğaz'ın iki yakasındaki, yü- reği çarparak ilk kez seyret- tiği erguvanları, 1992 yılına dek 70 yıl süreyle gerek söy- leşilerinde gerek yazılarında hep andı. Alman meslektaşı Ord. Prof. Dr. A. Schvvarz ile bir- likte yaptıkları nice erguvan söyleşisini o doyum olmaz anlatımı ile dile getirirken, Schwarz'ın inanılmaz derin- likte birtutkuya dönüşen er- guvan sevgisini aktarmaktan da büyük bir mutluİL)k duyar- dı. Hitler'den sonra Alman üniversitelerince ülkesine dönüp görev almasını iste- yen çağrılara neden olumsuz yanıtlar verdiğini Velidedeoğ- lu kendisine sorduğunda, "Herkollege, erguvanları bı- rakıp nereye gidebilirim?" diye yanıt vermesini, her er- guvan mevsiminde hep anımsardı Velidedeoğlu. Geçen yılın nisan ayında bu anıları ve başkalarını "Er- guvanlar" başlıklı bir yazıyla dile getirmeye çalışmıştım. Erguvanlardan söz eden bir yazı yazmak kuşkusu keyif verici, ayrıca Velidede- oğlu, kendisinin bu geleneği- ni adeta sürdürmemi iste- mişti; aramızdan ayrıldığı 1992 yılının ilk günlerinde, günce defterimin nisan ayı- nın biryaprağına, "Erguvan- ları benim için de hep izle!" diye yazmış; bu yazıyı, bizi bırakıp gittiği 24 Şubat'tan nice sonra gördüm. Sürdürüp yerine getiriyo- rum bu isteği, karınca kara- rınca da kaleme alıyorum; bu yıl erguvanların tam erguvan- laştıkları o kısa süreci az kal- sın kaçıracaktım; ama kaçır- madım; bir veya iki gün sü- ren doruktaki o görünümle- rini Velidedeoğlu'nun üçün- cü kuşak torun gelini, Bo- ğaz'ın Anadolu yakası bo- yunca bana izletti. Daryolun kimi dönemeçle- rinde set üstünden yola doğ- ru eğilen, erguvanlardan kür- ke bürünmüş dallar, gelip ge- çen arabaları, insanları ade- ta kucaklıyor, başlarını okşu- yor, hele dördü beşi bir ara- daki erguvan ağaçlarından Beko-Casio 29J yazar kasamın Hükümsüzdür. Mdrcan Uğurlarken oluşan korucuklar insanın coşkudan başını döndürü- yordu. Ne ki yürekle duyulanları kesintisiz olarak kafamla, da- ha doğrusu düşünceyle de besleyemiyordum; yola çık- madan önce Prof. Dr. Seha L. Meray'ın bizlere paha bi- çilmez armağanı olan Lozan Konferansı Tutanakları'nda Lord Curzon'un, Gelibo- lu'da ölen Ingilizlere, Anzak- lara mezar için istediği geniş toprakla ilgili olarak Ismet Paşa'nın verdiği, hiç beklen- meyen içerikteki yanıtını arı- yordum. Birdenbire önüme Ismet Paşa'nın başka bir konuda Yunan Başdelegesi M. M. Venizelos'a verdiği yanıt ge- liverdi; Inönü'nün uzun ko- nuşmasında anlattıkları gü- nümüz Bosna-Hersek Müs- lüman halkının -Yugoslavya yok olurken- karşı karşıya kaldıklarını anımsatacak mo- tifler içermekteydi. Ismet Paşa, "Yalnız son dört yılı göz önünde tutar- sak, Türk ulusu tümüyle si- lahsızlaştırıldıktan ve devlet- ler hukukunun olanakların- dan yoksun bırakıldıktan sonra, heryandan sınırlarına saldırılmış olduğu görülür; halkın kimi unsurlan silahlan- dırılıp kendi yurttaşlarına karşı saldırmaya kışkırtılmış- tır (...). Yunanlılar, yakın za- manlarda Anadolu'da 27 büyük şehir, 1400köyve98 bin konutyıkıp yakmışlardır" diyor ve yapılan kıyıcılığın boyutunu Kızılhaçörgütünün iki temsilcisi M. Haccius ve Guenod'un, Anadolu'da gördüklerini anlatmasınayer vererek gözler önüne seri- yordu: "Her ikimiz de 1918'den bu yana birçok felaketlere tanık olduk; fakat şimdiye kadarbu gezidekinden daha acıklı bir görevde bulunma- dığımız gibi, bu yerler halkı- nın görünüşünden daha üzücü bir manzara görme- dik(...). Cepheden çokuzak- lardakiAnadolu kasabaların- da yapılan bu kıyıcılık, bu yakma-yıkma, yirminci yüz- yılda Hıristiyanlarca metotlu olarak yapılmıştır. Avru- pa'da, herhalde 'askeri zo- runluk' denecektir! Fakat biz, vicdanımıza kulak verince, böyle bir görüşü asla kabul edemeyizC)." Bu okuduklarımı yol bo- yunca bir türlü kafamdan uzaklaştıramadım; gelecek yıl düşünce ve duygu boyu- tunun birlikteliğinde ergu- vanlara "Merhaba!" demeyi umut etmek istiyorum. (*) Lozan Barış Konf. Tuta- naklar; çev. S. L. Meray, cilt 1, takım 1, s: 209. KİM KİME DUM DUMA BEMÇAK behicaki" turk.net ÇİZGtLtK KÂMİL MASARACl kamilmasaraci ı mynet.com HAYAT EPİK TÎYATROSU MUSTAFA BİLGIN hayatepikiı mynet.com SSŞSTL "SICAK P/VRA" UYARSA HEMEN KAÇAk, ZATEN EKONOMÎ ÇOK K1RILĞAN ÇOLUKCOCVK ACLIKTAN KIRIUYOR EFENDÎM, SICAK HASftET KALDILAR.. TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 6 Mayıs wımv.nuuntaz-arikan. coın GORING'IN TESLIM OLUŞU.. f94S'TB 8U6ÜN,NAZÎ ALMANYA'SlNIN £N ÖMEMLİ YÖNETİCJLERJHDSAI HEGMAMN SÖeİA/6,AMe£İK KUl/VETLEGİVE TESLİM OLMUÇTV.. NAZ.İ C^ASyoAjAL SOS- yALisr) PARTISİNE 192.2 'P£ <s/eM$ OLAN GÖRÎNG, B, DÜMYA SAVAÇI SljeAStMDA ALMAAJ HAI/A KUI/VET- LERİNİN tLUFTUfAFFE) BAÇ/NOA V£ Nİ71.ERr W SAĞ KO- LU DUfZUMUNPAYOI. B/K. UYUfTZJIBUCU MAOt>£ Tur/CU- MU VE »ASTALIK DEe£C£SÎMDE GÖSrE&Ş MEGAKLISI OLAAJ GÖje.ÎN6, AKJCAK SAVAÇ/AJ SOAJ İ GÖZOE/V DÜŞÜYOR, H/rL£G'tA/ YEG ALM/YO&PU. YAttALANP/Km/U SOMJSA, NÜRN8EH& MAHKEMESİNDE YAB&ILAMIP ÖLÜM CEZASlhJA Ç Z ş AMA ffJF/tZCAAI Sr£ GeCE ÖNCE, SAKLAPfGI SfyAfJÜKLÜ t*4P£j4 /fi/- Ae /ÇEK/M } Görinş, testım olJa- ğu sırada »ifan/ar/nı ç/kanrik&n.. SR00200066 No'lu uhsatını kaybettim. V.D. 0670106504 ANSAR ALTUN TC İSTANBUL 1. AİLE MAHKEMESİ'NDEN 2003/1048 Davacı Esin Ünal vekili tarafından davalı Hamdi Güven Ünal aleyhine açılan boşanma, maddi manevi tazminat davasın- da: Evlilık birliğinin temelinden sarsılmış olması ve ortak hayatın tekrar kurulamayacak olması nedeniyle taraflann boşan- malarına karar verilmesi talep edilmiş, dava dilekçesi davalı Hamdi Güven Ünal'ın adresı meçhul olması sebebı ile teblığ edilemediğinden dava dilekçesinin davalıya ilanen tebliğine karar verilmiş olup, işbu ilanın neşır tarihinden ıtıbaren 10 gün içerisinde davaya cevap vermenız gerektiği 31.05.2005 saat 10.00'da mahkememızde hazır bulunmanız veya kendinizi bir vekil ile temsil cttırnıenız, aksi takdirde HUMK.'nun 213 ve 377. maddesi gereğince yargılamaya yokluğunuzda devam edileceğı ve hüküm verileceğı ilanen tebliğ olunur. Basın: 20560 BAKIŞ AÇISI Dr. GÜRBÜZ ÇAPAN Deniz Gezmiş Deniz'lerimiz dalgalı, coşkuluydu... Aşkın ve devri- min 'Deniz'leri.. Mayıs gelincikleri gibi. Âlı al'dı... Ha- yat dolu. Hayata gülen, yüzü güneşe dönük, yaşam sevinciyle ışıl ışıldılar. Mayıs'ı bitirmeden koparıldılar... Hürriyet ve Adalet gülleriydi. Yüzüm güneşe dönük, mezarlıklar yok. Işim, ben halkımın özgürlük ve Adalet türküsüyüm, kolay kolay ölmem ben derlerdi. ölmediler... Âşık ve isyankâr'ın dudaklarında hâlâ gülümsüyor- lar... Ben ilk onların asılmasından sonra gecelemiştim polis karakolunda. Polis ve Adalet mekanizmasıyla ilk tanışmamdı. Hâkim Alirıza Aslan Bey, azarlayıp Lise'ye gön- dermişti beni... 0 zamanlar hâkimler pek dinlemezdi polis abilerin kanaatini... Hâkim'lere sevgim saygım da böyle başlamıştı... Yüreğime isyan ateşinin düştüğü ilk yıllardı... Ve her Mayıs'ta isyan ve aşk ateşini yenilemeye ça- lıştım. Mayıs'lar benim diklenme aylarım oldu... Ve her Mayıs'ta yeniden dogarım.. Üç Mayıs hariç, bütün "I MAYIS'\arda emekçilerin yanında olmaya çalıştım. Her 1 Mayıs'ta yeniden kayıt yeniledim. Her yasak'a karşı durmakla görevli saydım kendi- mi... Karınca kararınca bu yolun yol'cusu oldum. Bir Altı Mayıs'ta düştüm aşka... 19 Mayıs'ta doğurmuş anam beni... Özgürlük ve aşkın çocuğuyum. Anamın ilk'iyim... Sülalemin ilk özgürlük bekçisi.. Y- ol'umdan dolayı kınayanlar da oldu, Yol'uma katılan- larda... Mutlu da oldum mutsuz da... ölsem de gam yemem, yeter ki Mayıs'ta buluşayım toprakla... Börtü böcekle Mayıs'ta haşır-neşir olmak isterim... Mayıs böceği, çiçeği olarak dönmek isterim ara- nıza... Tadına doyamadım Mayıs'ların... Yasak delmenin zevkini tattım... Ey özgürlük, ey aşk al beni kollarına... Saçlarınlageceyap, gündüzlerime. Gözlerini, nem- li, buğulu dolu dolu gözlerini ufkuma ger... Terini teri- me kat... "Daya gövdeni gövdeme, gövdem gövdene CAN olsun..." Yeniden yarat tutku'larımı... Aşkım'ı tutkuya çevir... O tutku'nun esiri et beni... Ey özgürlük ey aşk yeniden, yeniden tanıştır beni ölümle... Yeniden yaşa- ma sevincı kat... ölümlerde dirilmeyi, yaşamayı, sa- vaşmayı öğret... Kurumasın mayıslarım. Islak mayıs akşamları gel bana... Fuzulî'nin dediği gibi: "El çek ilacımdan tabip, kıl- ma derman/ Kım helalim zehri dermanındandır" de- dirt bana. Aşkı ve acıyı kardeşleştir. Ikisinden de ne ayrı koy, ne eksilt. Senin acıların bana mey oldu... Be- ni meysiz bırakma ey aşk... Çağır beni, gel de, öl de... Geleyim gelincik'ler gi- bi... öleyim özgürlük türküleri gibi... Yine bir 29 Mayıs'ta vurmuşlardı, beni... Arka- daşlarım nöbet tutmuştu başımda.. Sırası değil di- ye ölmemiştim. özgürlük ve eşitlik savaşçıları öl- memeliydi. Deniz'ler idam sehpasına giderken özgürlük savaş- çıları olarak yeniden doğmuşlardı. Bunu köhne zihniyetler anlayamaz. Onlar asılırken, binlerceçocuğacanverdiler...Milyonlarcaemekçinin, mazlurnun dünya uluslarının bayrağı haline geldiler. Onlara acınır mı?.. Olsa olsa kıskanılır... Onlar özgürlük ve eşitlik kavgasının teri, teni, bay- rağı oldular... Ellerini uzatarak CHE ile buluştular. Köhne düzenin, köhne bekçilerinin yüreğine korku saldılar... Kıskanıyorum seni DENİZ! Sen 24 yaşında kaldın... Ben ihtiyarlıyorum. Ben ufak ufak ölüyorum, sen dip- diri taze bir gelincik gibi yaşıyorsun... Kıskanıyorum seni DENİZ, kıskanıyorum seni... Ya- pıştın kaldın gencecik dudaklara... özgürlük oldun, AŞK oldun. "Aşkolsun sana çocuk aşkolsun..." gurbuzcapan < eksev.org. tr Fax:0212 672 73 79 1 2 3 4 5 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Sarmısaklı yoğurtla hazır- lanan bir tür meze. 2/ Halk dilinde "abla" anlamında kul- lanılan söz- cük... Yumu- şak, hoş, ince bir güzelliği olan. 3/ Yel- kenli bir yatta büyük yüzeyli flok yelkeni... lşaret. 4/ Dört tekerleklı bir at arabası... Halk dilinde ayrana verilen ad. 5/ Koyun kıymasından yapılan köftelerle ser- vis yapılan bir tür pi- lav. 6/EskiMısır'dagü- neş tanrısı... Tevfik Fikret'in, şimdi nıüze 8 olarak kullanılan evi. 9 | II ltici neden, güdü... Bir zaman birimi... Renyum elementinin simgesi. 8/ Üstü kapalı olarak anlatma... "— atlar yakın eyler ıra- ğı / Yüce dağdan aşan yollar bizimdir" (Dadaloğlu). 9/Trabzon'un bir ilçesi... Genellikle çay ve kokteyller için hazırlanan, üzerı peynir, sucuk, salam gibi şeyler- le süslenmiş çok küçük ekmek. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Dervişlerin giydıği aba hırka. 2/ Günümüzde Ga- ziantep ve I latay yöresinde görülen, eski Türk güreş- lerındenbıri... "— Demirci": Çizerimiz. 3/ABDhal- kından olankimse... Parola. 4/tskambildeki dört renk- ten biri... "Behiç —": Çizerimiz. 5/Erzurum'un Pa- sinler ilçesinde bir kaplıca. 6/ Radyum elementinin simgesi... Kuş yuvası. 7/Uluslararası Tiyatro Ensti- tüsü'nünsimgesi... Dünyamızınuydusu... Birnota. 8/ Kinaye... Halk dilinde negatif fotoğrafa verilen ad. 9/ " Bir — çeksem karşıkı dağlar yıkılır" (Türkü)... Bir- kaç kişınin oturabileceği genişlikte koltuk.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear